9 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

9 Haziran 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bugün İzmiri yenebilecek miyiz ? Eğer İstanbul ajanlığı bir acaiplik yapmazsa yenmemiz lâzım gelir! First Vienna ile Ankara muhteliti arasındaki maçı Viyanalıların kazanması ihtimali daha kuvvetlidir RR e ANN Cumartesi günündenberi başlıyan futbol turnuvasma, bugün Taksim *#tadında, İstanbul, Izmir muhtelitleri İle Ankara muhteliti - First Vienna takımları grasında devam edilecektir, First vlkna'yı yendikten sonra Ankaraya mağlüp olan İzmir muhte- bitine karşı, Ankarayı yendikten son- ta First Vienna ile berabere kalan İs- tanbul muhtelitinin alacağı netice me tak edilmiyecek gibi değildir. Bugünkü vaziyette İstanbul futbo- türün İzmir ve Ankaradan üstün ol- duğu su götürmez bir hakikattir. Fakat dün de muhtelif #ütunlarımız- da yazdığımız gibi, ne etmeli ki İs- tanbul futbol ajanlığınm elindeki ana- sırdan, kuvvetli bir takım çıkarmak- ta gösterdiği mutlak aciz, Istanbul muhtelitini, bu turnuvadayi elim bir vaziyete ilka etmiş ve İstanbul fut- bolli yüzümüzü ağartacak bir muvaf- fakıyet göstermeğe namzetken İstan- bul ajanının asgari akliselime dahi riayet etmiyerek takım teşkil etmesi Üzerine bu muvaffaktyeti elde etms- ğe imkân vermemiştir. Bütün spor muhitlerindea haklı bir 6fi uyandırın bu vaziyetin bugün çık “lacak İstanbul muhtelitinin teş- kilinde olsun nazarı itibara almıp alınmıyacağını bugün göreceğiz. Izmir takımı eğer her cihetten İs- tanbul takımma İsik bulunmuş ol saydı, hiç şüphesiz onun bizi mağlüp elmesinden büyük bir zevk duyabilir- dik, Fakat Ankaraya karşı oynâ- dıkları maç gösterdi ki, onların da © yunu bizde olduğu gibi tesadüfe bağ- İrdir ve binaenaleyh bugün Istanbu- lum yenilmesini mazur gösterecek hiçbir sebep mevcut değildir. Topun yuvarlaklığını unutanlardan değiliz. Ve fubolde taliin ne büyük rol oynıyabileceğini de pek âl& bi riz, Fakat kendimize düşen vazifeyi hakkiyle yapar ve İstanbul takımın! biç olmazsa, evet hiç olmazsa asgari bir idrakle ortaya çıkarırsak, her hal- de iyi bir netice alabiliriz ve oyuncu. larrmızdan da, onları muntazam bir kadro dahiline sıraladığımız ve yerli yerine koyduğumuz zaman randıman beklemeğe hak kazanabiliriz. Yoksa Necdet, Melih, Niyazi gibi üç cenah oyuncusunu yan yana getirip alelâca- İp bir takım teşkü edecek olursak, nie Necdete, ne Niyaziye, ne de Melihe “Fena oynadın!,, diyemeyiz. Hakikat, te de fena oyuncu değil, fena yapıl- mış takım mevzuubahistir. Bu sütunlarda bugünlük, futbol a- anlığına herhangi bir takım tavsiye edecek değiliz. Çünkü bu ajanlığın “inadım inat!” diyen asıl ruhunu ya- kından biliriz ve nefesimize acırız, Onun için, firkimizi bu maçlardan â- Immiş neticelere göre, bugünkü maç- larla İstanbul ajanlığının vazifesi in- gallah bitip kendisi ortadan çekildik. “O(TAN) m Polis Romanı Kapı Hülâsa (Komser Martet ayaklarını masaya dayamış tembel tembel otururken İçeri Birisi girer ve Ranelagh sokağında Mösyö Vignon.Marcelle'in evinde bir cinayet olduğunu söyler, Bu adam Viznon.Marcelle'in kethüdası Louis'dir. Hemen beraberce vak'a mahalline gi- Hepsi teldalidir. Celesün katilin içerde olduğuna kanidir. Komser bir polisin omzuna a- İmarak cinayetin olduğu odaya girer. Eitrafin katil diye kimse yoktur. Yalnrr divan üzerinde bir adam karma karışt bir vaziyette yatmaktadır. Adamm ka. pısı İçerden klitlidir. Kemser pencere- den polislerin gelmesi için bağır.) Komiser, sağ eli cebindeki taban- Canın tetiğinde sol elile kapının ka- dife perdesini tutup şiddetle açtı, ve elektrik lâmbasını yaktı. Bu perdenin arkasında, küçtik bir lâboratuvar vardı. Komiser, lâbora » tuvarda kimse olduğunu görmedi ve | hiç hayret etmedi: | 29 3 tanı” 49 222 kiş Izmir takımı ten sonra, öblir güne bırakacağız ve bu maşlardan çıkarılabilecek yüksek kuvvette bir Türk milli takımının na- sıl olacağını bir mesele halinde yaz- maya başlıyacağız. * "Ankara - First Vienna karşılaşma- sinâ gelince, Viyanalılarn bu maçı kazanacaklarmı zannediyoruz. Bi arkasinda bir cinayet! ci maçta İzmire karşı hiç muvaffak olamıyan Viyanalılar, İstanbul muh- telitine karşı oldukça büyük bir var» bik gösterdiler ve mağlüp olmadılar, Binaenaleyh Ankaraya karşı daha düzgün oynamaları beklenebilir. Zira artık sahaya alışmış ve yol yorgunlu- ğunu gidermiş bulunuyorlar F'ivaki, Anksranın çok enerjik bir oyunla .İ letlerinin meclislerindekilerden faz- NOTLAR | Kadın müsteşarlar Leon Blum Kabinsesinde üç kadm | müsteşar yar: Terbiye Müsteşarı | Madam Leon Brunschuis, Ilmi Araş- | tırmalar Müsteşarı Madam Yotiot - | Curie, Çocukları Himaye Müsteşarı Madam Lacore. Kadınlara kenüz mebus olmak hak- | kı verilmemiş olan Fransada, hükü- | mete üç kadınım alınması ilk defa vâki olmaktadır ve birçok münakaşa- lara sebep olmuştur. Bu minakaşa- ların başlıcası bir kadının kocasından müsaade almadan bir vazife kabul edebilip edemiyeceği meselesidir. Akla öyle yakin geliyor ki, bir ka- dm, kocasmdan müsaade almadan memleketin menfaatine taallük eden umumi hizmetleri kabul edebilir. Ni- tekim bizde öyledir ve bugün Bü- yük Millet Meclisinde kadın mümes- sillerimizin sayısı, bütün dünya dev- ladır. Fransada kadın, bizde olduğundan daha çok evvel hayata atılmış olduğu halde, niçin bugüne kadar kendisine umumi işlere karışmak hakkı veril memişti” Bunu, şimdiye kadar ikti- dara gelmiş olan partilerin, milli blok ta dahil, bu seferki gibi bir halk cephesi politikası ile olmayıp sade politika hareketlerile gelmiş olması- na atfedebiliriz. Üç Fransız kadn müsteşarım si- yasi bir teşekküle mensup olmama- İarı - kadınm Fransada henüz rey İ hakkı yoktur - bu görüşümüze hak verdirecek bir vaziyettir. Kadının siyasi haklarmı en çok elde edebildiği yerler, halkçılık poli- İ tikasmı en çok güden yerlerdir. Fikret ADİL tahminleri altüst etmesi ve maçı ka- zanması da ihtimal dahilinde olmak- la beraber; ye kadar tahakkuk edebileceğini bu- günkü maç gösterecektir. Bisiklet yarışları T.S K. İstanbul Bölgesi İ ajanlığından: 1 — 10 -.6 - 1936 Çarşamba günü | saat 7 de Mecidiyeköy ile Büyükdere arasında 96 kilometroluk bir bisiklet yarış: yapılacaktır. 2 — Bu yarışta derece alan iç bi- sikletçi 14 - 6 --1938'da Ankarada O| Winpiyat haztrlıkları için tertip edilen yArışa göhadrilmak “üzere deçilecek- tir. 3 — Seçilebilmek için Ajanlığımız- ca tesbit edilen vasati zamanı yapmak lâzımdır. 4 — Yarışa yalnız lisansı olan ye- rışçilar girebilir. 5 — Yarışa tam saat yedide başla | nacaktır. Bisikletçilerin bu saatten evvel yarış yerinde bulunmaları lâ - zamdır. İ Açıklı bir ölüm | Beykoz yüzme takımından İstanbul kule atlama şampiyonu Hakkının z6- birlenerek öldüğünü haber aldık. De- gerli sporcumuzun kederli ailesine ve arkadaşlarına samimi taziyetlerimizi sunar, acılarından pay alırız. Davis kupası maçları Viyana, 8 (A, A.) — Döviz kupası tenis seçme müsabakalarında Avüs turya bire karşı dört galibiyetle Bel- gikayı yenmiştir. | Avusturya, Fransa - Yugoslavya maçmda galip gelecek olan tarafla Avrupa mmtakası dömi final maçını yapacaktır. i bisiklet l ormanlık bir dağ sivrisidir. 5 Cp Güneş-Dil Nba iel Güneş - Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri vı Ziyaret, Ziyare Saym bir okur, dilimizde bugün dahi çok canlı olarak yaşamakta olan ziyaret kelimesinin bu ziggurattan başkası olamıyacağını bilirdi. Kendi- sine teşekküre borçlu olduğum bu muhterem kariin Güneş - Dil teorisi- ne tatbik ederek yaptığı analiz ile verdiği malümatı aynen aşağıya ge- giriyorum: (Yükseklerde ve dağ başlarında - ki ağaçlı kayaların sümerce veya akatça adı olan ziggurat ile Anado- lunun hemen her yerinde bulunar iyaretlerin ayni şeyler olduğuna ve syni manada ayni adları taşıdığında şüphe yoktur. Çünkü evvelâ kelime- | lerin her ikisinin de etimolojik anali- zi ayni neticeleri vermektedir. Her ik! kelimenin Güneş - Dil teorisine göre etimolojik analizleri şunlardır: (d.(2) (8) © © (6) Ziggurat iğ tiz Ziyaret İğ iz Birinci keli sıl olan elemanların 2 ve 3 üncüsü ayni cinsten iki konson olduğu için Güneş - Dil teorisinin tesbit ettiği kaideye göre analiz sırasında birisi (Cg) ye çevrilmiştir. k Ikinci kelime yani ziyaretin 3 numaralı unsuruna gelince kelime moörfolojisinde mevcut olmıyan (. -- £) Kelimede (y) unsurundan sonra- ki (a) nm aksanlı olmasından doğ- muştur. Kelimedeki aksan orada (ğ) nin saklı bulunduğunu ve ana- liz srasmda meydana çıkması lâzım- -üğ--ig- 2 ve Burası öğrenildikten sonra her iMİ kelimenin üstüste sıralanan un. surları arasında mana vermek o ve mana değiştirmek bakımından hiç - bir fark bulunmadığı görülür. Loka- lite (localitâ) bakımından da arala- rinde çok canlı ve alrer bir benzer. lik ve beraberlik vardır. Anadoluda ziyaret adını taşıyan yerlerin he- men hepsinde yükseklik, dağ tepesi, kaya ve kaya oyuğu vardır. Hepsin- de de bir kutluluk ve ataların müs berek ruhlari ile bir glâkn Yasan sâtliri“Düz“yerlerde ve ovalarda'bur linah ziyaretler orijinaline Benze - tilmek için teş yığmları haline geti- ilmiş ve bir yükseklikle özgülendi - rilmiştir.) Karlim kendisinin bizzat gö ve tanıdığı ziyaretlerin ismi rirken diyor ki 'Tortumdaki ziyaret te; , Kutlu sayılan yerinde büyük bir in ve ka- Sümerce yüksek: sukut — Arapça Arapça © yükselme: suud — Çagataydada yüksek demek olan üksek kelimesinin de analizini bun - ların altma yazalım: k-- Us ek Bu kelime de sek ve sak aslmdan- dır. Sukut ve suudun bu kelimeden da tamamen biribirinin Çünk (1) Uğ — ana köktür. Yükseklik ifade eder, İ © (2) Us s- anlamın oldukça geniş aynidir. yalık üzerinde bir bina enkazı var- dır. Bunun bir makam ve eski tel » kinlere göre ervahm barınmasma İ mahsus bir höcre olması çok kabile dir. Bu ziyaret tepesinin yanıba- şımdaki (Kizhu) kapısının o zaman he mana verdiğini bilmiyordum. Şimdi Wooley'in fransızca tercilme- inde Sümer diyarmda bir İisho şebri bulunduğunu öğrendiğim Za man ziyaret tepesi ile bu Kishu'nun tarih bakımından biribirine nekadar sıkı ve sağlam 'olarak bağlı olduğu- na İnandım. Yine tanıdığım ziyaretlerden ikin- cisi de Akdağ Madeni havalisinde Nulbant dağları silsilesinden bir dağ dır. Ayni toponomik O (topono- mygue) hususiyetleri haizdir. Gökle ve ervah İle alâkasını gösterdiği icin kendisi üzerine söylenmiş olan bir demden şu beyti yazıyorum! Nalbandın başına çifteler döner Karâ ziyarette mumlarım yanar, Kariim beni aydmlattı, Kendisine teşe! tekrar ederim. Evet ziyaretler sakartlardan ve zigürat » lardan başkaları değildir. Bu keli - melerin sekiz on bin bir tarih içinde, morfolojinin geçirmesi tabit olan sayılmaz değişmelere karşı du- rarak gövdelerini bu kadar sağinm muhafaza edebilmeleri eski Türk kültürünün orijinslitesine en büyük tanıktır. Sak ve Suk'lu başka eski kelimeler Ibranilerin bir (sukkot) ları var« dır. Makam ve hücre ayinlerini ora» da parlardı. Bu kelime akatça sukku'dan © geçmiştir. £ Akatlılar sukku ile Allah hücresi yani fbir mabette tanrınm ikameti için ayrıl- mış yer) kastederlerdi. Sümercesi sug idi Görülüyor ki, bu kelime zamanla yere indirilmiş ve eski Ziguratlarda- ki yücelik anlammin yalnız mecazi olanı muhafaza edilmiştir. Belki bu günkü arapçada çarşı manasma ge- len suk kelimesi- de bu asıldandır. Hicazda muallâkatın asıldığı o mey» dana suk deniliyordu. E. Hubert'in suku okuz diye naklettiği bu mey» dafâ ö'zaman “Arapların ruhani bir kıymet verdiğini biliyoruz. Delitzse'in giussarmda sukut ke » limesinin hizasmda yükseklik ve yüksek manalarını görüyoruz. Bu sümerce kelime şimdi arapçada yüke bekten düşme anlamı veriyor, Bu» nun sksi olan suud da aşağıdan yu« kart yükselme demektir. Hal. | buki her ikisinin. analizi ayni neti * ceyi veriyorlar: de 6 w uğ us--uk $ ut uğ us-uk- ut uğ Sus ug ud ve uzakta bir obje veya süjeye taale lükunu gösterir. (3) Uk işte o obje veya süje « dir. (4) Ut — yapıcılık, yaptırıcılık rollerle oldukça mühim olan yük - sekliğin obje veya süje Üzerinde vu- kuunu gösterir. Analiz yoluyla zigurat ve saksrat kelimelerinin bir olduğunu öğrendik- ten sonra iddiamızı toponomastik yoluyla da kuvvetlendirelim: H. R. TANKUT Michel Herbert - Eugene Wyi — Tabit, diye mırıldandı, bütün bu aptallar... Cümlesini bitirmeğe vakit kalma- dan, içeri, zarif bir paltoya bürün - miş, koltuğunun altımda bir meşin çanta, birisi girdi. Siyah sakalir o - lan bu zetın İnce ellerinde yüzlkler vardı. Kendin! takdim etti: — Doktor Miralle! — Ne İstiyorsunuz? — Doktoru olduğum bir aileden dönerken, bizmetçim, buradan beni telefonla aradıklarmı haber verdi. Uyku sersemi ile ne istediklerini pek anlıyamamış, ben, belki müstacel bir iş diye hemen geldim. Ne var? Komiser eli ile cesedi göstererek: Bakmız, Dedi. Doktor heyecanmı güçlükle #aptederek: — A. dedi, ölmüş! Komiser, müstehzi: — Bana da öyle geliyor gibi, Dedi ve cesedin Üzerine eğilerek ilâve etti; — Sarih zehirlenme alâmetleri var! — Sahi mi diyorsunuz? — Eğer zehirlenme değilse dok- tor, bu hususta fikrinizi almakla bah tiyar olacağım . — Pikrim mi?.. Vallâhi komiser Bey, belki de öyledir. Fakat alâim hiçbir vakit bir karar ifadesine mü - sait değildir. Komiser; — Hakkınız var doktor, Dedi ve kırk yıllık ahbapmış gibi, doktorun koluna girerek onu kori - dora doğru sürükledi ve: — Hem, dedi, tıbbı adli doktoru - nun gelmesini beklemek daha mün: #İp olur, Maktulün zehirle mi, boğu- larak mi, hançerle mi öldüğünü tes- bit etmek ne size, ne de bana düşer, Ve odadan çıkarkeri bir kere daha başını divana çevirdi, ilâve etti: — Iyi, mükemmel bir iş doğrüsu. Sofadan, girgin ve genç bir hiz « metçi kız geçerek doktora gitti ve: — Sizi bekliyorduk, dedi, çabuk geliniz. Müdam ayıldı. lar bir eda ile görmiştü, göğsünü kabartarak ve parmaklarının ucu İle kiz okşıyarak: Sizi takip ediyoruz Matmazel! Dedi. O akşam, sant ona doğru, basta bakıcı Suzanne Blum, Mösyö Vigon Marcellet'nin elinin yetişebileceği bir| yerde duran küçük geridomun Üzeri. De, saat on bire doğru içmesi lâzım- gelen ilâçla dolu şişeyi koymuştu. | Bundan sorira hastaya iyi bir gece diliyerek ayrılmış ve en küçük bir ra-| hatsızlıkta zile basarak kendisini ça-| ğırmasını tenbih etmişti. Cesar Vigon Marcellet, suratı asik, kimseye ihtiyacı olmadığı ve kendisi- inin rahat bırakılması cevabini ver. miştir. Felç buhranlarınm sürdüğü bütün müddet zarfmda — mesaisi o kadar takdir edilen antröpoloji — İlmi be- şer mütehassısı Cesar Vigon Marcel. let kendisinin yalnız bırakılmasını söylüyor ve “Srhhatli insanların göz- lerine sukutunun şayanı merhamet manzarası” nı arzetmek istemediğini Kadınlar hakkında hiç te lâkayt olmayan Mösyö Martet esmer hiz - | metçinin güzelliğini, güzellikten an- ilâve ediyordu. Bunun için de, karısiy le beraber yattığı odayı terkederek, evin aşağı katındaki çalışma odasın da, yapayalnız yaşamağa başlamıştı. iyle kabul ettiği bu lnzi- vadan vazgeçirememişti. Her akşam gibi, Madam Vigon Marcellet o akşam da gelip hasta bi kıcının kocasının ilâcımı hazırladığına şahsan emin olmuştu. An Vigon - Marcellet, otuzunu ancak” geçmişti. Küçük yapıda, mun- tazam cehreli, hiçbir düzgünün cilâ. lamadığı süt renkli, tatlı bir kadındı. Yalnız kırmızı bir kalemle boyanmış dudakları; dişlerinin güzelliğini daha iyi meydana vuruyordu. Bir porsölen maisiyle parlıyan bakışı, ekseriya İ- fadesiz gibiydi. Buna rağmen, z8- man zaman, bakışını içinde ani, seri, &eaip ve çabuk sönen bir parıltınn çaktığı farkedilirdi. Eğer genç kadın, felç buhranlarına artık alışmamış olsaydı, divanın Üze- rine serilmiş olan bu büyük vücudun manzar üzerinde nahoş bir tesir barakabilrdi, Cesar Vigon Marcellet 58 : yaşmda, fakat en az 70 yaşmda görünüyordu. mi tetkiklere hasrettiği çalışmalar ve bu çalışmalar içinde > sabahlama- lar, onu vaktinden evvel çökertmiş- ti. Balmumu renkli, muztartp, hayret uyandıracak derecede zayıf, Yüzünün üstü kır, bol ve biribirine karışmış bir saç yığın: ile örtülü idi. Kadın kendisine yaklaşınca, Vigon Marcellet, kalin kaşlarının al- da, nöbetlerin daha ziyade büyülte tüğü canlı gözlerini; ona dikti. Kadın, lâubalice, divanm kenârma - oturdu. İhtiyar, parşömen kâğıdı halini almış avucu içine Andre'nin södef elini ala» rak, onu, kuru dudaklarma kadar gö- türdü. Acele birtakım kelimeler,“ kadma; bir kehribar kokusu neşreden eline ait acele, anlaşılmaz birtakim şefkat | sözleri söyledi. | Madem Vigont Marcellet kendisini bu heyevanlı kucaklaşmadan yavaş- İ ça sıyırdı ve düşen bir yastığı düzel- terek, yardım etmek ister gibi sordu: — Dostum, gece için: her şeyiniz tamam mı? — Alim; gözlerini karısma kaldıra rak' mırıldandı: — Her şeyim tamam. ederim., yavrum, Kadın: — Niçin Celestin'ile Lonis'nin sizi kendi dairemize nakletmelerini iste- miyorsunuz? Taanieleiir

Bu sayıdan diğer sayfalar: