5 TA “ Avusturya ,, bir Avrupa meselesidir Starhemberg Almanyanın düşmanı, italyanın dostudur Daily Telegraph'dan : Nasyonal - Sosyalistlerin Prens Starhembergin Vachsenbergteki şa- tolarma hücum haberinin hakiki te- l ferrilatı anlaşılmadan Avusturya ef- kârı umumiyesini galeyana vermesi ispat ediyor ki, hali hazırda Avus - turyada iç meselelerde müthiş bir gerginlik hükümfermadır. Bereket versin Nasyonal sosyalistlerin bu son hareketinin bir darbei hükümet olmayıp civar köylerde bulunan bir grup Nazinin cesurane bir teşebbüsü olduğu anlaşıldı. Bunlar muavinlik mevkiinden uzaklaştırılmasının elân daha Avusturya dış siyasetini karış- tıran Starhembergin şatosunda depo edilmiş bulunan silâhları yağma e - dip diğer Nazileri de silâhlandır - mak gayesini güdüyorlardı. Avusturya propaganda nazırı A - dom geçen gün bir nutkunda Heim- | ver ile katolik partisi arasmdaki teşriki mesainin iki partinin liderle- | ri arasında tam bir uzlaşma havasi| içinde nihayete erdiğini bildirdi. Fa-| kat hakikat şu merkezde ki Prens Starhemberg Şuşnigin oynadığı 6- yun karşısında hayrete düsüp, hiç - bir surette mevkiinden tedirgin e - dilmesini kabul etmemektedir. Maa- mafih Şugnig rakibine karşı itidal ile hareket ederek iyi bir devlet a - damı oldiğunu göstermiş ve mevkii- ni kanunu esasiye göre hareket öde- rek temine çalışacağını ispat etmiş. Şuşmiz, doğrudan doğruva Heim. veri dağıtmayıp yeni teşekktl ede- cek olan yeni milise ilhak edeceğini vadetmiştir. Halbuki bu milis teşki- lâtı daha teşekkül etmiş bulunmu - yor ve Helmverde o zamana kadar Şusnigin emri altında icabı halinde polis veya orduya yardım için ama- de bulunacaktır. Bundan sonra He- imver devletin ikinci safta gelen bir mildafar kuvveti olup artık teblikeli bir hususi ordu olmaktan çıkacaktır. Sayet Şusnig bu değişikliği hiçbir kargaşalık çıkarmadan vücuda geti- rirse, ve Heimverin kendine sadaka- tini temin ederse büyük bir muvaf- fakıyet temin etmiş olacaktır. Fakat bunda muvaffak olamazsa çok geç - meden anlıyacak ki, devlet içinde devlet rejimini devireyim derken A- vusturyayı Nazi Almanyası karşı - smda zayıflatmıştır. Prens Ştarhem berg Almanyanm can düşmanı ve alyanın dostudur. Halbuki Şuş - nig Avusturyanm bitaraflığını mü- dafaa etmek hususunda kat'i suret- te azmetmiştir. Hem İtalya hem de Almanya ile dost geçinmek arzusun- dadır. Prens Ştarhemberg Romada iken Şusnigin Roma ve Budapeşte protokollarma sadık kalacağını be - yan etmesi daha şayan 'kattir. Hali hazırdaki vaziyette istikrar a - ramak doğru olmaz, yalnız şunu is - pat eder ki, Şusniz kendini tek el- den memleketi idare edebilecek ka- dar kudretli addediyor. Belediyede Avusturya işi bir Avrupa meselesidir. “Times”deh: | Ştarhembergin başbakanlık mua- vinliğinden uzaklaşırılması üzerine Şuşnig Dolfüsün mirasına kondu.| 'Tek başma diktatör oldu. İ Şuşnig ciddi çalışkan gösteriş ve| alâyişten hoşlanmıyan bir adam o - lup, mukadderatm onu siyasi hayat için yaratmış olduğuna kuvvetle i- man etmektedir. Ayni zamanda ka- toliktir, ve katoliklere mahsus bir ateşli hisle dinine bağlıdır. Son iki senednberi onunla Avus - turyayı idare eden Prens Ştarhem - berg ise tamamiyle aksi karakterde bir adamdır. Starhemberg tam ma - hasiyle bir sergüzeşteldir. Harp ne- ticesi Prens kendini eski bir isme ve vâsi araziye varis bir genç mülâ- zim buldu. Çok geçmeden genç va - ris karışık bir dünyada yaşadığını anladı. Sanayi devrinin çocukları $6- hirli ameleler dört senelik bir harp- ten ve yokluktan sonra hükümet i- daresinde mevki almıya, ücretlerinin yükseltilmesini, okendilerine daha sıhhi amele evleri temin edilmesini istiyorlardı. Marksizm dört bir etra- fa kök salmıştı. Bu cereyana İsti- kamet verecek kimseler arıyan mu- 'kadderat harp sonu cehalet devresi- ne nihayet vermek için Dolfüs ve Şuşnigin katolik partisi ile Star- hembergi seçti. Heimvehr'in mevkii iktidara yükselişi Şuşniz tarlığmı hayat ve servetini tehlike- ye sirerek İspat etti. Yukarı Silez - yada Almanyaya mümkün mertebe toprak kazandırmak için plebisit yas prrken Polonya aleyhinde mücade- leye girişti. Almanyada demokrasiy devirerek bir askeri diktatörlük ku - rulmak için yapılan ilk teşebbüse iştirak etti. Fakat harbi takip e - den senelerde kargaşalık gittikçe a- zaldığndan ve askeri sergiizeşt İcin fırsatlar gittikçe tenakus ettiğinden memleketi olan yukarı Avusturyaya İ avdet etti, İflâsı göze alarak şehir- | deki işçilere aleyhtar olup &razi sa- | hibi orotodokslara sadık olan kö Wer arasından silâhlı çeteler teşkil etmiye başladı. Maksadı Marksizmi ifna etmekti. Heimver ismini alan bu silâblı çeteler (bu kelimeyi bu - da Gazi köprüsünün demir aksamına cit inşaat Gazi köprüsünün inşaatını deruh- de eden grupun Almanyadaki mer- kezinden dün belediyeye gelen mektupta köprünün demir aksamı - tun epeyce bir kısmının inşa edilmiş olduğu bildirilmiştir. Diğer taraftan köprünün tamamlanmerya kadar grupa devre- dilen Balat atelyesinin yeniden tev- sii" kararlaşmıştır. * Viyanada toplanacak olan bey- nelmilel itfaiye kongresinde Istan- bul belediyesini Itfaiye Müdürü Ih- sanm temsil eylemesi kararlaştırıl- mıştır, İhsan, yarın Viyanaya ha- reket edecek, bir ay sonra buraya dönecektir. Çünkü kongre 4 Hazi- randan 15 Hazirana kadar Viyana- da toplanacak, ondan sonra Sâlz - burga gidilerâk kongreye orada de- vam olunacaktır. Salzburgta bilhas sa hava hücumlarından ve zehirli gazlerden korunma vaziyetleri kar- şısında itfaiyeye düşen işler tesbit ve tecrübe olunacaktır. © * Pilistinde sokaklar sulanırken suyun içine “antitöst” denilen bir madde atılmaktadır. Bu madde ile sulandığı zaman sokaklar akşama kadar ıslak kalmaktadır. Filistin hükümeti bu maddeyi İs- tanbul belediyesine de satmak iste- miş, fakat belediye şehrimizde tat - bik kabiliyetini göremediği cihetle bu teklifi reddetmiştir. Deniz teknik komisyonu Balkan antantı ekonomik konseyi bugün öğleden evvel ticaret odasın- da toplanarak tetkiklerine devam et-|. Prens Starhemberg Alman milli - | miştir. Konsey âzaları bügün Yalo- yetperverliğini ve demokrasi aleyh - |vada bir gezinti yapacaklardır. ;- id bir inşatar (rada ihtiyatla kullanmak iktıza et - mektedir, Silâhlı hususi kıt'alar ma- nasında) silâhları sayesinde uzun müddet Avusturyada nazara alınma» $ı iktıza eden bir kuvvet teşkil etti - ler. Fakat Helmverin kıymeti asıl 1933 senesinde katolik partisi Nas - yonal - Sosyalizm, ve Sosyalizmi or- tadan kaldırarak Avusluryayı müs - tebidane idareye karar verdikten son ra arttı, Sosyalistler, ve 1934 Naziler Heimverler tarafından ezildiler, Dol- fusten sonra kazandığı diktatörlük İ muavinliğini ve siyasi mevklini Ştar- hemberg âlet olarak kullandığı Ha- imvörler sayesinde temin etti. Herr Şuşnig ve Prens Starhem- berg biribirlerine itimat ettikleri için ik! elden diktatörlük devam ede» bildi. ve her sey nazara alınırsa mu- İ vaffak da oldu. Fakat yeni rejim İ yavaş yavaş kendinden emin olma - a başlayınca böyle siyasi kuvvetle- | re has olan mukadderat neticesi He- imverler biraz çekilmez olmağa yüz tuttular. Çünkü Heimverler kuvveti ile Şuşnigin katolik partisini dev- Tet başına getirdiklerini iddia edi - yorlardı, ve katoliklerin daimi suret- te Heimverlerin ayaklarını kaydır - mağa çalıştıklarından şüpheleniyor - lardı. Efkârı umumiye kendini açık- ça izhar edememekle beraber gizli- den gizliye Heimverin rabtı zapt al- Una alınması için tazyikte bulunma» Za başlamıştı. Orduya karşı olan iti. .İmat arttıkça bu tazyik kuvvetlendi. bakanlık binası önünde kudre- İtini izhar için binlerce Heimvere resmigeçit yaptıran yüzbaşı Feyi 42- lederken Prens Starhemberg bu taz- İ yika boyun iğmis oluyordu. Son zamanlarda ise mecburi as - kerlik kanunu ihdas edildikten sonr* Heimverlerin mevkii sarsılacağı iç birçok Heimver erkânı endişeye düs- tüler ve Prens başbakanlık nezdinde de teşebbüste bulunup orduyu Het , mverin nüfuzu altına sokması yo - lunda sıkıştırdılar, Fakat orduyu Heimvere teslim etmek idareye onla- rım eline vermek olduğundan Prens Starhemberg malüm olduğu vechile derhal uzaklaştırıldı. 'T. hiddet ettikleri ve Nasyonal Sosya listlerle birleşeceklerini söylemeleri İ gayet tabiidir. Fakat bu durumun e- sas veçhesini değitirmemektedir. Avusturya meselelerinde hükümleri» ne itimat caiz olan kimseler Şusnig hükümetinin dahilde herhangi bir karışıklığı bastıracak kuvvette oldu- gunu söylüyorlar, Dışardan gelen teçavüz bambaşka bir şey olup, sade bir Avusturya me- selesi değil, bir Avrupa meselesi o « lacaktır, i BULMACAMI 123 45 6 7 8 91 SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI : 1— Büyük bir Avrupa devleti CN ba (4). 3 — Aşikâr değil (5). Beyaz (2). Bir hece (2). 4 — İpsiz değil (4). Koku (4). 5 — Önde giden haberci (3). Ver- mek (3). vi 6 — Uzak nidası (2). Alaturka bir saz Âleti (6). 7 — Bir göz rengi (6). £ — Bir nevi içki (4). Ut çalan a- dam (3). 9 — Genişlik (2). İplik (4).Bir hece (2). 10 — Eksik (3). Hayvan pisliği (5). 11 — Anadoluda bir dağın adı (6), Fare (4). DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ: 1 — Kızılay (7). Sap (3). 2 — are (4). Re (2). 3 — Zafer (5). Fak (3). 4 — Elâziz (6). 5 — Lira (4). Azâ (3). Ak (2). (3). Tapmak A 2 — Kral yerinde oturan (4). Sa- SAĞLIK ———— —— ÖĞÜTLERİ Ne kadar vitamin lâzım ? Vitamin yazılarına üç gün sırayla tahammül gösterdikten sonra, bu bahse bir sonuç vermek üzere, bir gün de, herkese lüzumlu olan mik - tarlarını bildirmeme müsasdenizi e - sirgömezsiniz Sanrı, ” Bu miktarları bilmeğe pek ziyade lüzum vardır. Çünkü vitaminler ye- hi keşfedildikten sonra, insan ye- meklerinde bunlardan pek az bile bulundurunca bedeninin muvazene- $ini temin edebileceği sanılmıştı, Va- ktâ halis vitaminler pek az vir mili. gramdan daha az miktarda bile ol - salar gene tesirlerini yaparlar, Ha - kat miktar meselesinin, kaloride ol- duğu gibi, vitaminlerde de ehemmi - yeti vardır. Ayni miktarda vitaminin herhangi bir yaşta, herhangi bir halde bulunan kimseler için ayni su- retle yetişeceğine inanmak doğru değildir. İnsanm yemek tarzı bile değişince kendisine lüzumlu olacak vitaminin miktari hemen değişir. Meselâ çokça şekerle beslenen bir a- idamm B vitaminine ihtiyacı, az şe- İ ker.yiyen bir adamm ihtiyacından | fazla olur, | A vitaminini yalnız tereyağmdan Jalan bir kimse günde kırk gramdan öz tereyağı yeyince hemen göz has- talığı başlar. Demek ki 400 ölçü A vitamini herkese lüzumlu en az mik tardır, Fakat bunu mutlaka yalnız tereyağından almak şart değildir. Sebzelerde de oldukça bol mik - tarda bulunduğundan İnsan ihtiya - emi onlarla da temin ede:. Uzun w- gun tetkiklere göre, bir insan vasa- olarak günde 750 ölçü A vitamini &lmak lâzımdır. Sinirler cümlesinin intizammı, de- rimizin beslenmesini, çocukların bü- | yümesini ve bütün o hücrelerimizin beslenmesini temin eden B vitami - nine ihtiyaç günde 25 ölçüdür. Bun- dan az olunca, daha önre sayâr- / gım, mahrumiyet alâmetleri meyda» pa çıkarlar, İ İnsanı kansızlıktan, skarbüt has- talığmdan koruyan C vitaminine ih- tiyaç günde 15 ölçüdür. Bu kadan düandak 70 - 40 geni imon suyun 'dz bulunur. Onun için İngiliz donan- masında üzün yola giden gemilerde adam başına günde 30 gram limon suyu tayını verilir. Çocukları kemik hastalığından koruyau D vitamininden de her ço- cuğun günde 1500 ölçü ihtiyaer ol - duğu gene urun tetkiklerden anla - şılmıştar. ğ İ Zaten insan nekadar genç olursa vitamin ihtiyacı o nispette ziyade 0- talarda dünyaya beraber getirdikle- vitaminlerini kullandıklarndan ihti - yaçları azdır. Fakat sonradan ço- cuk nekadar çabuk büyürse Vita - min ihtiyacı o kadar ziyadeleşir. İnsan nekadar çok yemek yerse, vitamin ihtiyacı da o nispette ziya” deleşir. Hele şekerli yahut yağlı ye- meklerden ziyadece yiyenlerir. İhtiya- cr meselâ et yiyenlerin ihtiyacından daha ziyade olur.. Vitaminler insanı mikroplu hasta- hklardan korumaya yardım ettikle- ri gibi. o hastalıklardan biri gelince vitamin ihtiyacı gene artar. Hele hastalıkların nekahatinde bu ihtiyaç büsbütün artar. Karnmda çocuğu olan bayanm, hem kendisi için, hem de çocuğunun büyümesini temin İçin yukarda söy- lediğim vasati miktarlardan daha ziyade vitamine ihtiyacı olur. İhtiyarlar az yemek yediklerin - den gençliklerindeki gibi her şeyden karışık yemekte devam ederlerse vi- İtamin bakmımdan aldanmiış ohir - tar. Onun için İnsan yaşlandıkça kalorisi az olmkla beraber, vitamini çok olan silde ve sebzelere daha xi - yade rağbet göstermelidir. Lokman HEKİM Tenezzüh uçuşları Dün hava yolları idaresi tarafından tertip edilen hava tenezzühleri, icap eden hazırlıklar o tamamlanamadığı için dün yapdamamıştır. Neşredilen ilânı okuyan birçok meraklılar Yeşil- köye kadar gelmişler, fakat geri dön- meğe mecbur kalmışlardır. Yüzlerce meraklıdan ancak altısı uça bilmişler dir. 6 — Ar (2). Zahife (6. Tw Ya (2), İzin (4). Küp (3). 8 —Lâf (3). Emre (4). 9 — Ekmek (5). 10 — Araba (5). Ürkek (5). 11 — Pek (3). Küpe (4). Ki (2) Kedi Yür. Yalniz yeni doğan çocuklar ilk haf| o duğunusöy — 1-5-036 m HERGUN BiR ROPORTAJ Maritetlerinin bir dalaver liyen profesö! Şüphe edenler sanatkârın ağzından çıkardığı şey — Dikkat ediniz! Ama rica ede- rim çok dikkat ediniz. o Çünkü ne- Ikadar çok dikkat ederseniz dalave- Bu sözleri sırtında beyaz harma- nisi, gözünde tek gözlüğü ile sah- yor, Tiyatronun içini birdenbire kesildi. Locadan paradi- lu... Şehir Tiyatrosunun en tutmuş operetleri bile bu kadar kalabalığı bir araya toplıyamamıştı. Yaptığı marifetlerin dalavere ol- duğunu söyliyen bir hokkabaza, ömrümde ilk defa rastladığım için Zati Sungurun bu itirafına hemen balmumu yapıştırdım. Profesör pa- ni saklamıyan bu adam, açık sözlü- İlüğünden dolayı hoşuma gitti. Hint (kıyafetine girmiş iki yerli kız, pro- fesörün sırtından harmanisini, elin den eldivenlerini aldılar. o Yaptığı numaraları burada sıra gözelerek anlatamıyacağım için yalnız hatır luyabildiklerimi o yazıyorum: Zat / Sungur, bir eline içi boş bir tavuk kafesi aldı. Bir elile de yine içinin boş olduğunu bize inandırmağa ça- lıştığı, genişçe bir kutu tutuyordu. Derken; hokkabaz işi bu ya, boş kutunun İçinden, koskoca bir ör - dek çıkarıp kafese koydu. Arkadan bir ördek daha! Hayvanlar bir iken iki, iki iken ilç, üç İken dört oldu- lar ve hep bir ağızdan vırak virak haykırmağa başladılar. Arkamda birisi yanmdakinin ku- lağına eğildi; — A... Vallahi de inanmam, bil- lâhi de inanmam. Oyuncak ördek (onlar! — Oyuncak ördek böyle bağı- İri, kanatlarını çırpar mı?. Hokkabaz, sanki bü mırıltıyı duy- muş gibi, halka seslendi: | — İstiyen sahneye gelir, ördekle- İri gözlerile görebilir Birkaç çocuk, yerlerinden fırla - Jdılar. Ördekleri canlı'mı, değil mi İğüphüsile, era. yerlar . yuhladalar. Bu muayene sonunda berkese em - İniyet geldi: Ördekler, canlı idi. Hokkabaz, en mühim numarala- rmdan birini yapacağmı ilân edi- — Dikkat ediniz. Şimdi, bir avuç iğne yutacağım!.. Ve bütün sıraları dolaşarak, yu - tacağı iğneleri, birer birer gösterdi. Arkamdan Yine deminki seyircinin sesini duydum: — İşte bu olmaz! Öteki, meraklı meraklı cevap ver- — Bakalım, şimdi anlarız!. Profesör, elindeki İğneleri, yarım karış açtığı ağzından içeri birer bi- Ter attı, sözde çiğniyormuş gibi ya- parak gövdeye indirdi. İğne ile ip- lik... Malüm ya, bunlar biribirinden ayrılmaz!.. Ne iğnesiz iplik. bir İse i yarar, ne ipliksiz iğne. San'atkâr İda bunu bildiği için, iğnelerin arka- sından bir yumak ipliği de; ağzını şapırdata zapırdata, sakızlı bir şey giğniyormuş gibi, yaladı, yuttu. Arası çok geçmeden, bütün yut- tuğu İğneleri ağzından ipliğe 'di- zilmiş olarak" çıkarmağa başlayın- ca herkeste bir şüphe: ” — Bakalım, yuttuğu iğne mi idi? Zati Sungur, hemen sahneden inerek, seyirciler arasında dolaşma» gu başladı. Şüphe edenler san'at- kârm ağzmdan çıkardığı şeyin ip- liğe geçirilmiş iğne olup olmadığı - nı ellerile muayene ediyorlardı. Hat tâ, buna da sunmıyarak İğneyi, ö- telerine, berilerine © batıranlar bile vardı. Neticede, halka kanaat geldi. Ve söz aramızda hokkabaz, iğneyi yutmasa da, zekâsı, el çabukluğu ve hüneri sayesinde yaptığı numa- rayı bize yutturmuş oldu. — Bir kocaman cezve... İçi, siz de gördünüz ki, bomboş... Kızlardan biri, kavrulmamış ye- şil çekirdek kahve ile cezveyi dol- durdu. San'atkâr, bunu bir dakika kadar elinde tutunca, kayna. mağâ başladı. Alın size, halis kö püklü bir kâhve!,, Ne şekeri var, ne suyu, ne de ateşi... Sözün kısası, ne sihirdir ne keramet, el çabuklu- ğu marifet!.. X Şimdi herkes, bu esrarlı kahve- den bir yudum olsun tatmak için, sabırsızlanıyor. Baştaki locada bir bayan, yarı beline kadar, aşağıya sarkarak bağırdı: © Birinci locaya, bir fincan kah- ve! renin o kadar az farkına varırsınız! | neye çıkan Pr, Zati Sungur söylü- | kaplıyan oğultu | ye kadar, her yer, tıklım tıklım do- | yesine de ermiş olsa, hokkabazlığı- | - |Aydınlıkta bir de baktım ki, lerin iğne olup olmadığını muayene sediyorlard EA mt sl nm Bein İM Profesör Zati Sungur siz bırakmadılar; afili bir ses di yuldu: — Asma altı iki... Okkalı, olsun! Bu arada, hokkabaz, birçok Bİ nerler daha gösterdi. İpekli mel dillerden bayraklar yaptı, kâğıt oyalı örtüler çıkardı. Kollarını 8 kasından sımsıkı bağlatarak, siy? örtülü bir kulübenin içine, giri Dışarı çıktığı zaman, kendi elbise seyircinin sırtmda, seyircinin el? sesi de kendi sırtında idi. Bu arâ Wk, ön sıralarm birinde oturan Ç ban Mehmet, Zati Sungurun gözü ilişmişti. Çobanı çekip, aldı, ranlık kulbenin içinde ne oldu İ oldu, elleri bağlı hokkabazm kır zı ceketini, bizim pghlivanın sırt) da gördk. Çoban Mehmet te bu işten bir # anlamamıştı. Halkm alkışlam onu büsbütün şaşırttı. Utanar gahneden dar kaçtı. Hokkabaz, her zaman olduğu $ bi, en heyecanlı numarasını s0 saklamıştı. Bir kızı, testere ile iki) ayıracağını söyliyerek ortaya, & İbir sandık getirdi. Kızı herkes gözü önlinde bunun içine yatırdılf Benli, allik My eller. e bir mahiyet vermek için, şöyle $ ihtarda bulunmağa lüzum gördü: — İçinizde sinirlerine hâkim © mıyanlar varsa, dışarı çıksınlar! Fakat, kimse yerinden kıpıda madı. Zati Sungur, elinde tesif ile bekliyordu. Sandığın kapakisi ni kapadılar. Zati Sungurla arkad gı, karşılıklı geçerek, sandığı oft sından kesmeğe başladılar. Gacı gucur. gacırda gucur.. Fakat halk, bu ameliye yapıl# ken: | — İyi göremiyoruz! diye bağ” İtılari,. — işrkları yakalım ihtarı bulunanlar oldu. O zaman profesör halkın önün eğilerek: — Bayanlar, baylar! dedi, P* burada mucize yapmıyorum. 5 san'at eseri gösteriyorum. Bu # de kendine göre bir inceliği verd Size her şeyi açıkça göstereme” Bu söz, salonda dehşetli bir tufanı İle karşılandı Sandıkta, k pırdanamıyacak vaziyette bir yatıyordu. Bu kızın girdiği s89ö ortasından testere İle kesilmi Hattâ, kesilirken, içerdeki kızıp” Ay! Ay!.. diye yürek oj cı bir sesle — fakat, tabil yı tan — heykırdığı da duyulmu$” Bütün bu olup bitenlere rağ” her halde bir cinayet işlenmiyv"? San'atkârm başka numaralar” olduğu gibi, bunda da ancak 59” since malüm olan bir hilesi Zati Sungur, sandığı ikiye ayın, tan biraz sonra, tekrar yanyan$ 5 tirerek bitiytirdi. Parçalanmı$ kiz, yeniden hayat buldu ve be kapandı. Dışarı çıkmen, Çoba8 i mede, siyah perdeli oda içinde olup bittiğini sorduk Çoban gili — Ben de ne olduğunu anl dım ki... Birisi, yanıma geldi ad? le bir tartaklandım. Hepsi o top den tırnağa değişmişim!., Salâhaddin ey meka ririlz leb Sekizinci ihtisas mahker" Lâğvı takarrür eden sas mahkemesi yakında tatil edecektir. Bir hazirandi” gi ren bu mahkemeye ait dosyal cu ihtisas mahkemesine demedi” tir. “Bu işler on beş gün zarfınd8. ir, ği Paradidekiler, bu siparişi, cevap- İcektiı