Anasmı düşündü; o, bu gece Mutlaka ölecekti. Naciye, Adnanm da, kapısında durdu. Yatmaktan bu- Pifap kısalan geceliğinin altından ie çiplak bacakları görünlüyor, *Siren hastaların üşümekten duy» ikları korkuyla sırtına battaniyesi- Atmış, taranmamış kafası kabarı- Yor, hastalıktan azalan çehresi ka - in karanlığında yer yer kopüyor- *. Veremlilerin asabi kuvvetiyle: 9rdu. Adnan romanmı ve İngi Sait paşanın hatıra defterini a- Misin koynuna soktu. Merdivenden dura, çizme gürültüleri geliyor - Bir komiserle bir polis evi ara - dı İçin kaldılar, Adnan, bir araba- e Üç polisle karmakarışık giderken &*ce anasmın nasıl ölmediğine u. Oğlu evden çıkarken Naciye her ke onun arkasından okur üf- . Adnan sokağa çıkıyor demek, yağ kaza gelecek demekti. So- . denizler, karalar, atlar, insan- Ni kuyular, tepeler, her gey Adna- düşmandı, pusuya yatmışlardı. e gelince, bu düşmanlar 80- kalır, Naciye rahat ederdi Man hastahanırsa, Naciyenin me: & matemle başlar, bir düşman ka- Oğlunun ölmesini beklerdi. Zaten yn hastalandı demek, ölmeye baş- ti, demekti. Adnan büyüdükçe teh- de büyüyordu. Yalanı şimdi üç polis götürüyor. Weyeye bir şey olmuyordu. Adnan İiraftan kendisinin de zannettiği k, t korkmadığna şaşıyordu. Ona kicakam deseler, basıldığı anda» : yada daha fazla şeyler duya- Hatta Adnan hükümete kızıyordu. Baya gidince kendisini sorguya çek adama vereceği sert cevap- de te Zihninde düzeltiyordu. Birdenbi- ki hatırladı. Belkis Adnanm Sm &vini basan hükümetin mer- Yeğen oturttuğu kadındı. Ve tik bu anda zulmün çerçevesinde My ald, Polislerin yakaladığı Uy, indi, Belkine bir ilaheye Nü mesafenin ucundan bakı- Sak Bir andn Belkisi de unuttu; ağ, ae zâptiye nezaretinin 80- Sapmıştı: Demek ki o saraya t Ay pm e romanı» uya ancal zaptiye nazırı aluştu! Namik: Kemali düşündü, amit sürmüştü; halbuki, iy am felâketinde böyle bir husu- İç , Yoktu. Namık Kemalden tedai “yani Leskotçeli Gelibi hatırladı: kai ân” kelimesini Kemal, “Millet” Bila Galip nazımda, ilk önce “ağ, Muşlardı. Bunları bu telâşm İ- ye düştindüğüne şaştı. İa 78 romanlardaki o mahkümla- giderken en ehemmi- #6yleri görödüklerini hatırla- dUğU zaman inanmadığı bu E Za, Simdi doğru buluyordu. Mira sy Nazırı önüne bakarak Ad 4 e a; İ Şehremaneti Azasmdan Süley- İsminde birini tanıyor müusu- Se £ W Adnanm bilsbütüin kib- du, Demek Zaptiye Na- © kaleminden korkul- imemişti ? Demek ki 0- kete bile Süleyman sürüklü- 4 Adnan büyü — Erkek ol Mehmet! Allah var, | rkesten büyüktür! £ Dedi, Okuyor, Uflü- Zaptiye Nazırı, Adnanı görünce, sevmiş, Süleymanla münasebetini inkâr etmesini istemişti. Adnan bü- nu İnkâr etmeyince nazır iki türlü öfkelenmişti: Bir, memuriyeti lcabı kızmıştı; bir de odanın bir kögesin- de oturan kapkara sakalı heyeti tahkikiye (oreisinin Oönünde Ad- nanm Süleymanla ahbaplığını per- vasız söylemesine -Adnanın hesabı- na- sinirlenmişti. Nazır — Demek bu Süleyman he- rifini yakmdan tanıyorsun ? Adnan — (Biraz düşünceli) evet! Adnan nazırın sesinden korkmuş- tu, Nazır — Onunla münasebetin ne- reden? Adnan — Hidayet Beyin konağın- dan. Bu sefer nazır korktu; Karşısına Hidayetin adı dikilmişti. Heyeti tah- kikiye reisine : — Bizi biraz yalnız bırakır mısi- nız? Dedi. Zaten heyeti tahkikiye reisi Hidayetin adımı duyunca oda- dan kaçmağa hazırlanmıştı. Nazır, karşısında hürmetle otu- ran bu maiyetindeki memurdan kor- kuyordu. O çıkmes, tedricen güle rek Adnana: — Oturunuz bakayım; şöyle, söy- le, karşıma! Dedi. Adnan iki defa yer değişti- rerek nazırla surat surata Oturdu; nazır Adnana başka sesle, başka göz lerle sordu: — Hangi mektepten çıktınız ba- kayım? — Hukuktan. — Bir meslekten sayılırız. “Usulü muhakematı hukukiye,, Kanununun mukadâimesini ben yazdım. Daha o- dama girerken ben sizi evlât gibi sev- dim. Böyle işler hiddetle olmaz; bu gece benim misafirim olun; burada kalm, Fakat... Nazır, durdu; lâfınm ne kadar «e hemmiyetli olacağı Adnan anlasın diye, perdelere, boş İskemlelere ve- himle baktı. — Göreceksin, ben seni O kurtara- cağım oğlum; dedi; fakat telâşet- miyeceksin, sabırlı olacaksm! Evde kalan komiserle polisler, Ad- amma e a heman İsmi memlekette hâlâ bir Za eğildi! Ele geçmiyen roma- bagtiye Nazırı ona sorsaydı bü VA bir şeref olacaktı. Tehli- | hg aman koynunda duracak, şe- Miçinde kabaracaktı. — Evet, Süleyman (Beyi N, ty — Yakmdan mr tanıyorsu- — Yakmdan (tanıyorum, tan 2 Çok mu yakından? “İN > Evet çok, çok yakım- Naz © olacakmış efendim? e Bağırarak) Ne mi ola- r Sütün hı inden (Meşveret) gaze- erifi yakmdan tanımak fi #, / TT dükçe tehlike de büyüyordu Yazan; MITHAT CEMAL Oğlu hastalandı demek, ölmeye başladı demekti. İnanın kâğıtlarını, kitaplarmı iki ya- tak çarşafına sararak zaptiyeye gö- türdüler, Naciye Adnanm romaniyle Ingiliz Sait Paşanm hatıra defterini koynundan çıkarmış, yatağının iki şiltesi arasma sokmuştu; bunları yer değiştirtmekle tedbirini arttırmış ol. duğunu zannetmiş ve yatağına oldu. ğundan daha fazla veremli bir yüzle uzanmıştı. Polisler gittikten sonra bir araba getirtti. Reji komiseri ve saray kâtibi Nuri Beyin Sarıgüzelde- ki konağına gitti. Oğlunun mahvol- duğunu, kendisinin bir kaç güne ka- dar öleceNini söyledi. Ertesi gün Nu- ri Bey sarayda Arap İzzet Paşaya Adnan vak'asmı anlattı. İzzet Paşa tiye Nuzırna “Adnan Bey ismindeki çocuk,, için: — Verilen cumal Hünkâra mı ve rildi? Size mi? Diye sordu. Curnal Zaptiye Nazırma verilmişti. Izzet Paşa: — Oyle ise, çocuğu serbest birakı- nız ! Dedi.Cuma akşamı Zaptiye Nazırı yatsı namazını,makamında kıldıktan sonra Adnanı “misafir olduğu,, de- likten çıkarttı; Adnan odaya girer- ken, nazır, nasırından rahatsızlan- mış, eğilerek kundurasını çıkâarıyor- du; masanm altımdan: “Buyurunuz Adnan Bey! Sizi İki gece misafir ettik; bilmem rahatsiz oldunuz mu?,, dedi. Ve Adnan karşi- sına oturduktan sonra, demin onun odaya girişine, ayağa kalktı, tekrar otürdu. (Arkası var) Hâl binasına yeni bir pavyon ilâve ediliyor Kerestecilerdeki muvakkat hal bi- Kastamoni köylerinde gösteriler nası bütün meyve ve sebzeyi istiap edememektedir, Bilhassa perakende- cilerin malları açıkta kalmakta, inti- zam bozulmaktadır. Bunu nazarı dik kate alan belediye eski meyvehoşun yerinde ahşap olarak ve sırf peraken- decilere mahsus olmak üzere yeni bir pavyon yaptırmaktadır. Kastamonu, (Tan) — Pehlivan köyünde büyük bir eğlence hazırlan- muştır. Bütün köy çocuklarınm iştirak ettiği bu toplantıda, milli piyes- ler oynanmış, birçok müsabaka ve oyunlar tertip edilmiştir. Yukarıki re- sim bu eğlentiden, bir görünşü tesbit ediyor, TAN da Cuma günü selâmlığn gelen Zap-! FAYDALI —— BİLGİLER Bugünkü Program Istanbul 15,— Dans musikisi (plök)., 19.— Haber ler, Muhtelif plâklar. 1930 Çocuk saatı; Hikâyeler. 20— Çocuklar için muh- telif musiki eserleri (plâk). 20,30 Stüdyo orkestraları, 2130 Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu alanımm gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. Ankara: 1330: Plik yaymı ve ajans haberleri; 19,30: Dektor konuşur (Karaciğer, safra taşları); 20: Karpiç şehir. lokantasından nakil; 20,30: Ajans haberleri; 20,40: Kar piç şehir lokantasmdan nakil BUKREŞ 1875 m); 18,15: i 20,20; Şarkılar; 2245: Hafif mu (Colorado ba- Mandolin orkestrası; 17,15: Piyes; 17,45: Şarkılar; 19.10: Sarkı - Piyano (s0 Hst konseri): 19,50: Muhtelif; 21: Hafif musiki; 22,10: Şen neşriyat; 23: Orkestra; 24: Plâk. MOSKOVA 16,30: Bir opera piyesini naki! ?2: Ya- bancı dillerle emisyonlar, BUDAPEŞTE iy i, 19.55: Piyano (Şopen); 20,55: iyanadan: Viyana operetlerinden mürekkep radyo popurisi; 23: Çingene mu- sikisi; 24: Caz, Kısa Dalgalar Berlin Çalışma saatleri: Saat 1044 — 1420 ; 174 m ve Sİ, 45 m Saat 1500 — 1835: 11,38 m Saat 19 — 2535: 25, 49 m ve e Londra Ça ışma santleri: 10 — 1220 : 25.58 m va 31, 55 m Saat 13 — 1545 ; 16 Bö m ve 14, 82 m. Saat 16 vostalardan İkisi, 31, 55 m, Sat 1415 — 2330 ; Gösterilen 2 veya £ posta 19.60 m. 25. Sim, 31, 55 we 49 10'm.. Sinemalar, Tiyatrolar 1082 m 25, 5m ve * TEPEBAŞI ANFİ TİYATROSU : Bu akşam saat 2050 da (Bir Kavak Devrildi), tarihi komedi 4 perde. Ya zan Mürahip zade Celâl, FRANSIZ TİYATROSU ; Saat 21 de Pr. Zat Sungur. Manyatizma, Spiri- tizma, Fskirizm ve İpnotizma nurms- ralar. Birinci program bir müddet dahi devam edecektir, MELEK”: TEroadvağ * Melödi) (Monte Kristo). di ELHANRA : (Sevda Gecesi). İPEK : (Klo-Klo) ve (Kaplan Kız). TÜRK : (Kanun Kuvveti) ve (Dede). USKUDAR HALE : (Mariyetta) SÜMER : (Kizil Alev) çe (Kadınlar Gölü). ALEMDAR ; (Köniksmerk) ve (Su- san Banyoda). MİLLİ : (Sevmek Yasak Mi) ve (Ö- lüm Kasırgası). KADIKÖY SÜREYYA: (Aşk Bando su). Davetler, Toplantılar (Adalar Şarkısı) ..... DAVET Osküdar Askerlik Şubesinden': Şubeye bağlı henüz sevkedilmemiş 316 - 330 Deniz smıfımdan olan 330 doğumlu dahil) doğumlu erlerin 22 Mayıs 936 ninde Şubeye gelmeleri ve bedel verecek- lerin bu günde Şubeye müracaatla bedelle- rini vesmeleri ilân olunur. AZERİ GECESİ Eminönü Halkevinden £ 25. 8. 936 pazartesi akşamı saat 20,30 da Evimiz Cağaloğlu. merkez salonunda bir (Azeri gecesi) | hazırlanmıştır. Azeri mu- harrirlerden Mehmet Sadık (Azeri Türk şairleri) hakkında önemli bir konferans ve- recek ve bu konferansı çalgı ve oyunları ile plaklar takip edecektir. Bütün yurd- daşlar bu toplantıya gelebilirler. Davetiye yoktur, Hastane Telefonları Cerrahpaşa hastanesi 2163 Gureba hastanesi Yenibahçe (23017 Hasekı kadınlar hastanesi 24553 ie Kâmil hastanesi Üsküdar — 179 udüz hastanesi Çapa 142 Beroğlu Zükür hastanesi 4334) Gülhane hastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nümune baslanesi | 60107 Ettal hantanesi Şişli 42420 Bakorköy Akıl hastanesi 1000 Demiryolları Sirkeci Devlet Demiryolları Haydarpaşa 42145 Itfaiye Telefonları İstanbal İtiniyesi 24223 Kadıköy itfaiyesi 80020 Yeşilköy Bakırköy. Büyükdere, Üsküdar itfaiyesi 00625 Beyoğlu itfaiyesi 44040 Büyükada Heybeli Burgaz Kmah mm kaları için telefon santralındaki memera AKBA müesseseleri Bütün kitaplarının, Levazım dosyanın. Ecnebı ve Türkçe isanlarda gazete ve mecmu-e arma ep oy seraitle Akba müesseselerinde tedarik #debilirsiniz — 18: Gösterilen | ve| Her gün bir Hikâye — Bu bir şey değil, dedi, benim İ başımdan geçen (hikâyeyi dinleyin de görürsünüz. Gözler garip bir ışıkla yanmağa başlamıştı. Sigaralar sık sık tazele- niyordu. Yüzlerde tabii ve lâkayt ol- mağa çalışan zoraki gülümsemelerle arkadaşlar yerlerinde kımıldandılar, koltuklara daha gömüldüler. Sait söze başladı: — Umumi harpte,biliyorsunuz oto- mobil kolundaydım. Kütülemmarede bulunuyorduk. İki gün süren çok kanlı, hem İngilizler, hem de bizim için büyük zayiatla biten bir barp - ten çıkmıştık. Akşam üzeri, kol ku - mandanı çağırdı. Kamyonu hazırla- mamı söyledi. Hazırladım. Giyindim, haber verdim. Gülerek yüzüme bak- “— Sait, dedi, bu akşam pek alış- madığn bir yük taşıyacaksm... “.— Emredersin yüzbaşım. '— Biliyorsun İngiliz hatlarını aldık. Fakat her taraf leş dolu. Ha- va da sıcak, Bu leşleri geriye götü- receksin. Orada - çukurlar hazırladı. lar... Arladın mi? — Anladım yüzbaşım. Itiraf edeyim ki bir tuhaf olmuşdum. Bu, daha doğrusu bir tiksinme idi. Yoksa, o güne gelene kadar nice ö- lüle r görmüş, hibe feçi manzaralar. In karşılaşmıştım. Lâkin kamyon dolusu leş taşrmak... Yüzbaşmm yanmdan kamyonun başına döndüğüm zaman, içi dol- muştu bile. Geçtim, yerime oturdum, içerdeki ölülerin hep birden hirlama- larma benzer bir gürültü ile kalk - tım. Bilmem hiç çölde bulundunuz mu? İnsan ancak çölde, hele gece, sessiz- lik ve hareketsizliğin ne olduğunu anlıyabilir. Gökte donuk bir ay var- dı Fakat bu ayın çöl denizinde aksi olmayışı insana büyük bir kasvet veriyordu. Makinemin gürültüsü ol- masa, ne yalan söyliyeyim, korka- caktım. Bereket versin ona. Karan- ık bir gecede, kalpsiz bir üvey ana- um komşudan ödünç biraz kahve al- mağa gönderdiği yavrucağın korku- sunu şarkı söyliyerek yenmesi neyse motörlün gürültüsü de, bana, o ak - şam öyle geliyordu. Çölün insanı, bilhassa acemi! bir İnsanı şaşırtan hususiyetlerinden biri de, her taraf yeknasak olduğu için, nekadar iler- lenirse, ilerlensin, yerinde saydığı hissini vermesidir. Ben, buna alışkm olmakla beraber, o akşam, yolun bir türlü bitmediğini görüyor ve gittik- çe #inirleniyordum. Gaze bastım. Kamyonda sarsmtı arttı. Sinirlerim büsbütün bozuldu, tekrar gaze bas- tım. Ellerim direksiyona kenetlen - miş, sanki bir kurs Bugatti'de imi- şim gibi vücudumu öne iğilmiş, iler- /liyordum. Fenerleri yakmamıştım. Buna hacet yoktu. Ay, kâfi derete- deşik veriyordu. Böyle nekadar İ gittim bilmiyorum. Birdenbire omu- zuma bir el dokundu. O anda vücu- dumda bütün kan, açık kalmış ben- zin deposundan benzin çekilir gibi çekildi. Boynum tutuldu. Kaskatı kesildim. Bu kaskatı kesiliş ayağımı gaze bilsbütün bastırmış ve orada mıhlamıştı. Şimdi kamyon, çılgm bir hizla ilerliyordu. Ellerim direksiyo - na kenetlenmişti. Yoldaki hendek - lerden kaçamıyordum, üzerlerinden müthiş bir hızla geçiyordum. Kam - yon sıçrıyordu. Bu ara ayni &l omu- zuma bir daha ve daha şiddetli, ade- ta, “dursana, ne oluyorsun,, der gi- bi dürttü. Bu sefer, artık ne olursa olsun diyerek döndüm ve kamyon- daki leşler arasından bir kolun 8ır- İtima doğru uzandığını gördüm. Bu kolun sahibi her halde ölmemişti ve İ benim yalnız olduğumu görerek bu i harekete cesaret etmişti. Fakat be. Üç harp hikâyesi Fikret ADİL —İ Jnim silâhlı olduğumu unutuyordu. Kamyonu durdurdum, belimdeki pa- rabellomu çıkarak geri döndüm ve kolun sahibini aramağa Tüzum bile görmeden kamyonun içine bütün şar jörümü boşalttım. Sait sustu. Elinin tersiyle alnmda- ki teri silerken hep bir ağızdan ar - kadaşlar sordular: — Sonra? — Sonra.. gözlerimi açtığım za- man... Kadri derhal atılarak Saidin sözü- nü kesti: — Ust tarafımı söyleme Sait, ben de bir hikâye anlatayım da o zaman söylersin.. Odada bir gürültüdür koptu, her- kes itiraz ediyor, korku, ve heyecan- | la gerilmiş sinirlerin bundan ziyade tahammül edemiyeceği, hikâyenin muhakkak sonunun söylenmesini is- tiyorlardı. Sait gülüyor, Kadri: — Söyleme, ben de anlatayım da öyle Diye bağrıyordu. Nihayet yeni bir maceranın merakı galebe çaldı, her- kes yerli yerine oturdu, Kadriyi din- lemeğe başladılar. (Sonu yarm) Fikret ADİL ——— Arazi tahrir komisyonları Bir haziranda başlıyacak olan ara- zi tahriri için 33 komisyon kurulma. 81 karalaşmışken, mali sebepler do « layısile bu işin şimdilik on İki komis- yon marifetile idare eğilmesi muvafık görülmüştür, Bu komisyonlardan ye- di tanesi Istanbul belediye hudutları içinde beşi de vilâyet hudutları dahi- linde çalışacaklardır. (suLmMacamız| 1 2345 6 7 8 9t0f: 1 2 3 4 5İ 6 2 8 9 n SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI 1 — Meşhur bir mezarlığımızm a- dı (11) 2 — Necabet (6). 3 — Bir içki (4). Amirin sözü (4), 4 — Ahzü ita (9). 5—bBir hece (2). İlbay (4). No- ta (2). 6 — Beygir (2). Kalbur (4). Bir denizimiz (3). 7 — Bir meyva (4). Damen (4) 8 — Himaye eden (4). Lâhim (2) Nota (2). 9 — İçki (5). Vücut (3). 10 — Hâkim (6). 11 — Uzak nidası (2). Mahsul (4) DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ: 1 — Kefalonya (9). 2— 84 (3). Tare (4). 3 — Fare (4). Zar (4). 4 — Bter (4). 5—L8 (2). Ar (2). 6 — Artık (5). Alt (3), 1 — Ni (2). Korfo (5), 8 — Yazık (5). 9 — Ara (3). Afacan (6). 10—aAr (2). Alo (3). Arı (3). 11 — Art (3). Anıt (4).