23 Mayıs 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

23 Mayıs 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Anasmı düşündü; o, bu —gece Tutlaka ölecekti. Naciye, Adnanın kapısında durdu. Yatmaktan bu- Jp kısalan geceliğinin altından ö Ce, çıplak bacakları görünüyor, ü Üüren hastalarım üşümekten duy- '_"kluı korkuyla sırtına battaniyesi- V atmış, taranmamış kafası kabarı- Yor, hastalıktan azalan çehresi ka - âmm karanlığında yer yer kopuyor- Ü. Veremlilerin asabi kuvvetiyle: ST Erkek ol Mehmet! Allah var, herkesten büyüktür! —: Dedi. Okuyor, üflü- Ordu. Adnan romanını ve İngi Sait paşanm hatıra defterini a- :;ımm koynuna soktu. Merdivenden hdura, çizme gürültüleri geliyor - 4 Bir komiserle bir polis evi ara - k için kaldılar, Adnan, bir araba- Üç polisle karmakarışık giderken Bece anasının nasıl ölmediğine yordu. .loglu evden çıkarken Naciye her bah onun arkasımdan okur Üüf- h“—sn; Adnan sokağa çıkıyor demek, &a kaza gelecek demekti. So- l;““& denizler, karalar, atlar, insan- r, k.uyulnr, tepeler, her şey Adna- 4 düşmandı, pusuya yatmışlardı. lü eve gelince, bu düşmanlar 80- Ü kalır, Naciye rahat ederdi. İnan hastananırsa, Naciyenin me- Ş matemle başlar, bir düşman ka- ** oğlunun ölmesini beklerdi. Zaten Dıîl“ hastalandı demek, ölmeye baş- Üre demekti. Adnan büyüdükçe teh- de büyüyordu. hıîidnam şimdi üç polis götürüyor, ç, Yeye bir şey olmuyordu. Adnan | bu k: kendisinin de zannettiği l h;&*! korkmadığma şaşıyordu. Ona Hî!l_leıı_kşq deseler, basıldığı anda- qgâamd.an daha fazla şeyler duya- Hattâ Adnan hükümete kızıyordu. “keey: gidince kendisini sorguya )'lln k adama vereceği sert cevap- e Zihninde düzeltiyordu. Birdenbi- bi lkisi hatırladı. Belkis Adnanın SÜk evini basan hükümetin mer- İ Yalıda oturttuğu kadındı. Ve İıhh. bu anda zulmün çerçevesinde | aa. Süzeldi. Polislerin yakaladığı | u"!m » Şİmdi, Belkise bir ilaheye Yördi olan mesafenin ucundan bakı- “lnx“' Bir anda Belkisi de unuttu; k"ğ!n“ araba zaptiye nezaretinin 80- ; Utmiı sapmıştı: Demek ki o saraya Bi Yordu! Demek ki onun romanı- ü“yı:" duya ancak zaptiye nazırı Oüy ağtu! Namık Kemali düşündü, Aaı Abdülhamit sürmüştü; halbuki, j ıım“m felâketinde böyle bir husu- |e “y“ktu. Namık Kemalden tedai | *v_h*;_ğıqkoıçeıı Galibi hatırladı: k kelimesini Kemal, “Millet” Ş h'mln Galip nazımda, ilk önce | | haç Feslardı. Bunları bu telâşın i- | hasıl düşündüğüne şaştı. |a Tomanlardaki mahkümla- aâğa giderken en ehemmi- & gi leyleri görödüklerini hatırla- | İtyled duğu zaman inanmadığı bu şimdi doğru buluyordu. Ha “Ye Nazırı önüne bakarak Ad Sordu ; taç Sehre Temaneti âzasından Süley- , “Minde birini tanıyor musu- $ Hnî" Sorgu Adnanm büsbütün kib- âıeünkuı_ıdu. Demek Zaptiye Na- içPile o kaleminden korkul- h ,em“n gelmemişti? Demek ki o- gı ŞKete bile Süleyman sürüklü- Beey. İi ,memlekette hâlâ — bir :ıhı değildi! Ele geçmiyen roma- K bed:"—'ye'Nazm ona sorsaydı bu *!tl Va bir şeref olacaktı. Tehli- Böğ In koynunda duracak, şe- Adna, fde kabaracaktı. k?;yo:un; Evet, Süleyman — Beyi 'hz.n' ? — Yakmdan mı tanıyorsu- N, a *&* Çok mu yakımndan? n — Evet çok, çok yakım- len» * olacakmış efendim ? » < (Bağırarak) Ne mi ola- m;ncebinden (Meşveret) gaze- ı herifi yakından - tanımak XUK Ç YA A T N » Bj Bat — Yakmdan — tanıyorum, Adnan büyü Zaptiye Nazırı, Adnanı görünce, sevmiş, Süleymanla münasebetini inkâr etmesini istemişti. Adnan bu- nu inkâr etmeyince nazır iki türlü öfkelenmişti: Bir, memuriyeti icabı kızmıştı; bir de odanın bir köşesin- de oturan kapkara sakallı heyeti tahkikiye — reisinin —önünde Ad- nanın Süleymanla ahbaplığını per- vasız söylemesine -Adnanın hesabı- na- sinirlenmişti. Nazır — Demek bu Süleyman he- rifini yakımdan tanıyorsun ? Adnan — (Biraz düşünceli) evet! Adnan nazırın sesinden korkmuş- tu. Nazır — Onunla münasebetin ne- reden ? Adnan — Hidayet Beyin konağın- dan. Bu sefer nazır korktu: Karşısına Hidayetin adı dikilmişti. Heyeti tah- kikiye reisine : — Bizi biraz yalnız bırakır mısı- nız? Dedi. Zaten heyeti tahkikiye reisi Hidayetin adını duyunca oda- dan kaçmağa hazırlanmıştı. Nazır, karşısında hürmetle otu- ran bu maiyetindeki memurdan kor- kuyordu. O çıkmca, tedricen güle- rek Adnana: — Oturunuz bakayım; şöyle, şöy- le, karşıma! Dedi. Adnan iki defa yer değişti- rerek nazırla surat surata oturdu; nazır Adnana başka sesle, başka göz lerle sordu: — Hangi mektepten çıktımnız ba- kayım? — Hukuktan. — Bir meslekten sayılırız. “Usulü muhakematı hukukiye,, kanununun mukaddimesini ben yazdım. Daha o- dama girerken ben sizi evlât gibi sev- dim. Böyle işler hiddetle olmaz; bu gece benim misafirim olun; burada kalm. Fakat... Nazır, durdu; lâfiının ne kadar e- hemmiyetli olacağını Adnan anlasın diye, perdelere, boş İskemlelere ve- himle baktı. — Göreceksin, ben seni kurtara- cağım oğlum; dedi; fakat telâş et- miyeceksin, sabırlı olacaksım! Evde kalan koııuiserle polisler, Ad- Oğlu hastalandı demek, ölmeye başladı demekti. dükçe tehlike de büyüyordu nanm kâğıtlarını, kitaplarımı iki ya- tak çarşafına sararak zaptiyeye gö- türdüler. Naciye Adnanm romaniyle İngiliz Sait Paşanm hatıra defterini koynundan çıkarmış, yatağınm iki şiltesi arasına sokmuştu; bunlara yer değiştirtmekle tedbirini arttırmış ol- duğunu zannetmiş ve yatağına oldu- ğundan daha fazla veremli bir yüzle uzanmıştı. Polisler gittikten sonra bir araba getirtti. Reji komiseri ve saray kâtibi Nuri Beyin Sarıgüzelde- ki konağmma gitti. Oğlunun mahvol- duğunu, kendisinin bir kaç güne ka- dar öleceğini söyledi. Ertesi gün Nu- ri Bey sarayda Arap İzzet Paşaya Adnan vak'asını anlattı. İzzet Paşa da Cuma günü selâmlığa gelen Zap- tiye Nazırıma “Adnan Bey ismindeki çocuk,, için: — Verilen curnal Hünkâra mı yve- rildi? Size mi? Diye sordu. Curnal Zaptiye Nazırma verilmişti. İzzet Paşa: — Öyle ise, çocuğu serbest bırakı- nız ! Dedi.Cuma akşamı Zaptiye Nazırı yatsı namazını,makamında kıldıktan sonra Adnanı “misafir olduğu,, de- likten çıkarttı; Adnan odaya girer- ken, nazır, nasırmdan rahatsızlan- mış, eğilerek kundurasımı - çıkarıyor- du; masanın altından: “Buyurunuz Adnan Bey! Sizi iki gece misafir ettik; bilmem rahatsız oldunuz mu?,, dedi. Ve Adnan karşı- sına oturduktan sonra, demin onun odaya girişine, ayağa kalktı, tekrar oturdu. LArkası var) TYAN FAYDALI mananmman moaaama BİLGİLER Bugünkü Program Istanbul 18,— Dans musikisi (plâk)., 19,— Haber- ler. 19,15 Muhtelif plâklar. 19,30 Çocuk saatı: Hikâyeler. 20,— Çocuklar için muh- telif musiki eserleri (plâk). 20,30 Stüdyo orkestraları, 21,30 Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu aj lere mahsus havadis servisi verilecektir. Ankara: 13,30: Plâk yayımı ve ajans haberleri; 19,30: Doktor konuşur (Karaciğer, safra taşları); 20: Karpiç şehir. lokantasından nakil; 20,30: Ajans haberleri; 20,40: Kar piç şehir lokantasımdan nakil. BUKREŞ . 18,15: Askeri bando (364 m.): Dans musikisi; 20,20: Şarkılar; 21,20: Radyo orkestrası; 22,45; Hafif mu- siki nakli; 24: Bar musikisi (Colorado ba- rından VARŞOVA 16,30: Mandolim orkestrası; 17,15: Piyes; 17,45: Şarkılar; 19,10: Sarkı - Piyano (so- list konseri); 19,50: Muhtelif; 21: Hafif musiki; 22,30: Şen neşriyat; 23: Orkestra; 24: Plâk. MOSKOVA (1875 m.); 18,15: 18,30: Bir opera piyesini nakil ?2: Ya- bancı dillerle emisyonlar. BUDAPEŞTE 18,45: Plâk; 19,55: Piyano (Şopen); 20,55: Viyanadan: Viyana operetlerinden mürekkep radyo popurisi; 23; Çingene mu- sikisi; 24: Caz. Kısa Dalgalar Berlin Çalışma saatleri: Saat 10.45 — 14.20 : 1 74 m ve Si, 45 m. Saat 15.00 — 18.85: 31,88 m Saat 19 — 23.35: 25, 49 m. ve 09 8 m Londra Ça.ışma saatleri: 10 — 12,20 : 25,58 m ve $1, 55 m Saat 18 — 1545 : 16, 86 m ve 14, 82 m. Saat 16 — 18 : Gösterilen postalardan ikisi, 19882 m. 25, 29 m. ve 31, 55 m. S at 19,15 — 23.,30 : Gösterilen 2 veya L posta. 19, 6Gt m. 25, 58 m.,, S1, 55 ve 49 10 m, Sinemalar, Tiyatrolar * TEPEBAŞI ANFİ TİYATROSU : Bu akşam saat 20,30 da (Bir Kavuk Devrildi), tarihi komedi 4 perde. Ya- zan Müsahip zade Celâl, FRANSIZ TİYATROSU ; Saat 21 de Pr. Zati Sungur. Manyatizma, Spiri- tizma, Fakitizm ve İpnotizma numa- raları. Birinci program bir müddet daha- devam edecektir, * MELEK : (Broadvay * Melödi) ve (Monte Kristo), * ELHAMRA : (Sevda Gecesi). İPEK : (Klo-Klo) ve (Kaplan Kız). TÜRK : (Kanun Kuvveti) ve (Dede). ÜSKÜDAR HALE : (Mariyetta). SÜMER : (Kızıl Alev) çe (Kadınlar Gölü). ALEMDAR : (Köniksmark) ve (Su- zan Banyoda). MİLLİ : (Sevmek Yasak Mı) ve (Ö- lüm Kasırgası). KADIKÖY SÜREYYA: (Aşk Bando- su). Davetler, Toplantılar (Adalar Şarkısı) ve * * * * DAVET Üsküdar Askerlik Şubesinden': Şubeye bağlı henüz sevkedilmemiş 316 - 330 Deniz sınıfmdan olan 330 doğumlular dahil) doğumlu erlerin 22 Mayıs 936 gü- nünde Şubeye gelmeleri ve bedel verecek- lerin bu günde Şubeye müracaatla bedelle- rini vermeleri ilân olunur. AZERİ GECESİ Hâl binasına yeni bir pavyon ilâve ediliyor Kerestecilerdeki muvakkat hal bi- nası bütün meyve ve sebzeyi istiap Eminönü Halkevinden : 25. 5. 936 pazartesi akşamı saat 20,30 da Evimiz Cağaloğlu merkez l da bir (Âzeri gecesi) hazırlanmıştır. Azeri mu- harrirlerden Mehmet Sadık (Azeri Türk şairleri) hakkında önemli bir konferans ve- recek ve bu konf çalgı ve oyunları ile plaklar takip edecektir. Bütün yurd- edememektedir. Bilhassa perakend cilerin malları açıkta kalmakta, inti- zam bozulmaktadır. Bunu nazarı dik kate alan belediye eski meyvehoşun yerinde ahşap olarak ve sırf peraken- decilere mahsus olmak üzere yeni bir pavyon yaptırmaktadır. daşlar bu l gelebilirler. Davetiye yoktur, Hastane Telefonları Cerrahpaşa hastanesi Gureba hastanesi Yenibahçe 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kastamoni köylerinde gösteriler görürsün) n ae eee | Kastamonu, (Tan) — Pehlivan köyünde büyük bir eğlence hazırlan- mıştır. Bütün köy çocuklarının iştirak ettiği bu toplantıda, milli piyes- ler oynanmış, birçok müsabaka ve oyunlar tertip edilmiştir. Yukarıki re- sim bu eğlentiden, bir görünşü tesbit ediyor. Kuduz h Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nümune hastanesi — 60107 Etfal hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Akıl hastanesi 16.60 Şark Demiryolları Sirkeci 23079 Devlet Demiryolları Haydarpaşa 42145 Itfaiye Telefonları İstanbul İttaıyesi 24222 Kadıköy itfaiyesi 60020 Yeşilköy. Bakırköy. Büyükdere Üsküdar itfaiyesi 60625 Beyoğlu itfaiyesi 44640 Büyükada Heybeli Burgaz Kmalı mım takaları için telefon santralmdaki memura ranem Aamel btfiAir AKBA müesseseleri Bütün kıtaplarınızı, Levazım dosyanızı, Ecnebi. ve Türkçe isanlarda gazete ve mecmu-a iarınız en yt seraitle Akba müesseselerinden tedarik edebilirsin!2 9 Üç harp hikâyesi — Bu bir şey değil, dedi, benim başımdan geçen — hikâyeyi dinleyin de görürsünüz. Gözler garip bir ışıkla yanmağa başlamıştı. Sigaralar sık sık tazele- niyordu. Yüzlerde tabii ve lâkayt ol- mağa çalışan zoraki gülümsemelerle arkadaşlar yerlerinde kımıldandılar, koltuklara daha gömüldüler. Sait söze başladı: — Umumi harpte,biliyorsunuz oto- mobil kolundaydım. Kütülemmarede bulunuyorduk. İki gün süren çok kanlı, hem İngilizler, hem de bizim için büyük zayiatla biten bir harp - ten çıkmıştık. Akşam üzeri, kol ku - mandanı çağırdı. Kamyonu hazırla- mamı söyledi. Hazırladım. Giyindim, haber verdim, Gülerek yüzüme bak- tı: “— Sait, dedi, bu akşam pek alış- madığın bir yük taşıyacaksın... “— Emredersin yüzbaşım. “— Biliyorsun İngiliz hatlarını aldık. Fakat her taraf leş dolu. Ha- va da sıcak. Bu leşleri geriye götü- receksin. Orada çukurlar hazırladı- lar... Anladın mı? «— Anladım yüzbaşım. İtiraf edeyim ki bir tuhaf olmuşdum. Büu, daha doğrusu bir tiksinme idi. Yoksa, o güne gelene kadar nice ö- lüle r görmüş, nice feci manzaralar- la karşılaşmıştım. Lâkin kamyon dolusu leş taşrmak... Yüzbaşınım yanmdan kamyonun başma döndüğüm zaman, içi dol- muştu bile. Geçtim, yerime oturdum, içerdeki ölülerin hep birden hırlama- larma benzer bir gürültü ile kalk - tım. Bilmem hiç çölde bulundunuz mu? İnsan ancak çölde, hele gece, sessiz- lik ve hareketsizliğin ne olduğunu anlıyabilir. Gökte donuk bir ay var- dı. Fakat bu ayın çöl denizinde aksi olmayışı insana büyük bir kasvet veriyordu. Makinemin gürültüsü ol- masa, ne yalan söyliyeyim, korka- caktım. Bereket versin ona. Karan- lik bir gecede, kalpsiz bir üvey ana- nın komşudan ödünç biraz kahve al- mağa gönderdiği yavrucağın korku- sunu şarkı söyliyerek yenmesi neyse motörün gürültüsü de, bana, o ak - şam öyle geliyordu. Çölün insanı, bilhassa acemi bir insanı şaşırtan hususiyetlerinden biri de, her taraf yeknasak olduğu için, nekadar iler- flenirse, ilerlensin, yerinde saydığı hissini vermesidir. Ben, buna alışkım olmakla beraber, o akşam, yolun bir türlü bitmediğini görüyor ve gittik- çe sinirleniyordum. Gaze bastım. Kamyonda sarsımtı arttı. Sinirlerim büsbütün bozuldu, tekrar gaze bas- tım. Ellerim direksiyona kenetlen - miş, sanki bir kurs Bugatti'de imi- şim gibi vücudumu öne iğilmiş, iler- liyordum. Fenerleri yakmamıştım. Buna hacet yoktu. Ay, kâfi derece- deişık veriyordu. Böyle nekadar gittim bilmiyorum. Birdenbire omu- zuma bir el dokundu. O anda vücu- dumda bütün kan, açık kalmış ben- zin deposundan benzin çekilir gibi çekildi. Boynum tutuldu. Kaskatı kesildim. Bu kaskatı kesiliş ayağımı gaze büsbütün bastırmış ve orada mıhlamıştı. Şimdi kamyon, çılgın bir hızla ilerliyordu. Ellerim direksiyo - na kenetlenmişti. Yoldaki hendek - lerden kaçamıyordum, üzerlerinden müthiş bir hızla geçiyordum. Kam - yon. sıçrıyordu. Bu ara ayni el omu- zuma bir daha ve daha şiddetli, ade- ta, “dursana, ne olüyorsun,, der gi- bi dürttü. Bu sefer, artık ne olursa olsun diyerek döndüm ve kamyon- daki leşler arasından bir kolun sir- tıma doğru uzandığını gördüm. Bu kolun sahibi her halde ölmemişti ve benim yalnız olduğumu görerek bu harekete cesaret etmişti. Fakat be- Fikret ADİL — nim silâhli olduğumu unutuyordu. Kamyonu durdurdum, belimdeki pa- rabellomu çıkarak geri döndüm ve kolun sahibini aramağa lüzum bile görmeden kamyonun içine bütün şar jörümü boşalttım. Sait sustu. Elinin tersiyle alnımda- ki teri silerken hep bir ağızdan ar « kadaşlar sordular: — Sonra? — Sonra.. gözlerimi açtığım za- man... Kadri derhal atılarak Saidin sözü- nü kesti: — Üst tarafımı söyleme Sait, ben de bir hikâye anlatayım da o zaman söylersin.. Odada bir gürültüdür koptu, her- kes itiraz ediyor, korku, ve heyecan- la gerilmiş sinirlerin bundan ziyade tahammül edemiyeceği, hikâyenin muhakkak sonunun söylenmesini is- tiyorlardı. Sait gülüyor, Kadri: “— Söyleme, ben de anlatayım da öyle!,, Diye bağrıyordu. Nihayet yeni bir maceranın merakı galebe çaldı, her- kes yerli yerine oturdu, Kadriyi din- lemeğe başladılar. (Sonu yarm) ü Fikret ADİL Arazi tahrir komisyonları Bir haziranda başlıyacak olan ara- zi tahriri için 33 komisyon kurulma- sı karalaşmışken, mali sebepler do « layısile bu işin şimdilik on iki komig- yon marifetile idare edilmesi muvafık görülmüştür. Bu komisyonlardan ye- di tanesi İstanbul belediye hudutları içinde beşi de vilâyet hudutları dahi- linde çalışacaklardır. BULMACAMIZ| KI j 6.71. B G J0 Ü. Tas ) vT ASL SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI 1 — Meşhur bir mezarlığımızın a- dı (11) Tf 2 — Necabet (6). 3 — Bir içki (4), Amirin sözü (4). 4 — Ahzü ita (9). 5 — Bir hece (2). İlbay (4). No- ta (2). 6 — Beygir (2). Kalbur (4). Bir denizimiz (3). T — Bir meyva (4). Damen (4)' 8 — Himaye eden (4). Lâhim (2) Nota (2). 9 — İçki (5). Vücut (3). 10 — Hâkim (6). 11 — Uzak nidası (2). Mahsul (4)| DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ: l — Kefalonya (9). 2 — Elâ (3). İare (4). 3 — Fare (4). Zar (4). 4 — Bter (4). 5 —LÂA (2). Ar (2). 6 — Artık (5). Alt (3), T — Ni (2). Korfo (5). 8 — Yazık (5). 9 — Ara (3). Afacan (6). 10 — Ar (2). Alo (3). Arı (3). ll — Art (3). Anıt (4).

Bu sayıdan diğer sayfalar: