TAN 7 İCOĞRAFYA BİLGİLERİ: Havay Adası |BİLMEDİĞİMİZ ŞEYLER: İki bin beş yüz sene evvel | ve bugün araba yarışları | vw PN Bir kaç yüz sene evvel, Fransanm 'ontenebloya yakın olan Senar or- Manmın kıyısında fakir bir değir- Menci ve bu değirmencinin bir karı- A1 ve birde küçük kızı vardı. Değirmencinin kızı Margol, <m #üçli, yeşil gözlü inatçı, afacan gü- Zel bir kızdı. Birgün, kapıdan entarilik satan i geçiyordu, Margot oğlamağa Ve bağırmağa başladı. — Entarilik isterim, isterim de is terim?, | Zavallı anası, onu susdurmağa ça mümkün değil susturamadı. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. a eri? entarilik İsterim al Margot, olduğu yerde tepiniyordu, hayet, anası elinden tuttu, ve ku- Şıklayarak, değirmenin damına çi- Orada bulunan bir evin odasmm ka; Li Püsunu açarak onu odaya kilitle- « Entaricide bırakıp gitti. Anası, Margotu odaya kitlerken Pivları söylemişti: — Biz zengin degiliz, on paramız Yok, sana nasl entari alabiliriz. Atcak bir kuru ekmeğimiz var... » İ , Akşam olmuştu, baba ve ana de- k mİ tatil etmişlerdi. Margotu, #bis ettikleri yerden odalarma al- e ağa karar vermişlerdi. Onu ge- hı, sbaha kadar bulunduğu yerde Male eceklerdi. Akşam yemeği ol- Miz Üzerede yanma bir parça ek- Ve su bırakmışlardı. a, ©“ olmağa başladı, güneş çekil no karardı, ortalık sessizlendi, İhayet; ışık söndü, artık, baba SmASi yatmıştı. Bir parça daha #kledi, ortalıkta ses ve seda kalma vi pencereden atladı , değirme Yürü nine tutundu, bir kedi gibi Pan isÜzce kendini yere attı. Ka- ayaş ormana daldı, ve yürümeğe «i Hiç korkmadan dehşet veri anda yürüyordu, iki saat ka- rn Yürümüştü, gece yarıma doğ- an ay ormanın karanlıklarma Bi, Siyordu. Map 4, Xi adım atmıştı, gözüne or- ti, İçinde iki atlı ilişti, bunları gö- Maki mez hemen çalılıklar içine 1, âma, hiç korkmamıştı. aç lardan biri, küçük bir kızın ça Mnğgy saklandığın görmüştü, ya ine telâşla şunları söyledi: Azizim prens, çalılar arasma i gördünüz mü? || T Zanmederim bir çocuk!. 7 — tazı, Şocukmu Bidelim.. atından indi, ve bu sira eltkoti heyecansız ve korkusuz ak gizlendiği yerden kalkmıştı. Margotu elinden tutarak Kı- #ünm bulunduğu tarafa gö —al #oruyordu: kimsin cocuğum, Ismin Öyle ise o tarafa |- Ormanların Kralı ne? — Ismim-mi? Margot.. — Ne işin var gece yarısı burada! — Zengin olaçağım ben?.. —Zengin mi olacaksın? — Evet, zengin olacağım, entari a- lacağım... Sorgularma devam etti: Kimin kızısın sen bakayım. Değirmenci benim babam.. Nerede oturuyorsunuz... Senar ormanmın yaninda. — Yolu mu kaybettin de ormanda kaldm sen!.. — Hayır, anam entari almadı, beni hapsetti. Üste de zengin deği- lim dedi. Ben de zengin olmak için kaçtım işte: Margot, bir parça duraladı ve ken- İdisini sorguya çeken Krala şunları sordu: — Sen kimsin eşkiyamı? Hanriyim... Je mukabele etti: İsli Yok canım, sen ona Denzemi - Yörem “ontmi” Bizim: res mi var bir kâğıt üzerinde duvara asi- b, o, sırmalı, süslü, bir adam! Kral gülerek cevap verdi: — Doğru... Lâkin, ben bu gece ge- İyik avma çıktım da onun için böyle giyinmiş bulunuyorum, sen inan ben Fransızların Kralı Hanriyim. Kral Prense emir verdi: Bu kızı alıp saraya götürelim... P- rens, Margotu atmın Üstüne aldr.Ve başladılar. Margot, bağırmağa başladı: — Gitmem, gitmem ben. Anamı isterim ben... Baktılarki, olacak şey değil, yol- larımm değiştirdiler. Margotun değir menine doğru yollandılar... Nihayet sabah gün agarırken değirmenin önü ne geldiler. Margot bağırıyordu: — Anne! Baba!., Ana, baba yataktan fırlamışlardı. Acaba Margota odada bir şey mi ol muştu? Değirmenin & kapısına don gömlek çıktıkları zaman şaşırıp kal- mışalrdı, Kral sordu: — Bu çocuk sizin mi? — Ben, Fransızların kralı Hanriyim. cuğunuz, zengin olmak istiyormuş, değirmeninizin kapısını kapayın ço- cugunuzla beraber sarayıma buyu - unuz... Margot anasmı, babasını alıp Kral la beraber saraya gitmişti. — Yok korkma ben Fransa Kralı| Margot, bir parça düşündü ve şöy- Çocuklar, işte size iki tane biribi rine benzemiyen lâkin, ikisi de ayni işe yarıyan vasıtalar.. Atların çektiği araba, keçinin koşturduğu oarabacık, öte ki de iki motosikletin uçurduğu ara» ba.. Atlarm sürüklediği araba bundan 2500 sene evvel olimpiyatlarda eski Yunanlıların, Romsldarm yariş et - tikleri ve ismine “Şar” dedikleri ara badır. Eski isanlar bu arabalaria o- Ilmpiyat meydanlarında Yarış yapar. lardı. Bu yarışlara “şar. yarışı der- lerdi. Güzel vücutlu atletler, azgm ve hırçın beygirlere köşulmuş küçlik ve süslü arabalarmı bir kuş gibi | rakmaktaymış. Zannederim, siz şim- diye kadar keçi ile çekilen ve yarış” tırılan araba işilmemiş ve görmemiş- sinizdir.. . | Köpekle çekilen araba (bilirsiniz değil mi? Eskimolar arabalarını kö- peklere çektirirler.. Şimal kutpuna | giden kâşifler de arabalarını köpek- lere çektirirler. Ama, bu arabalar te- | kerleksizdir. Kızaklıdır. Motosikletli arabaları Amerikalılar “şar” arabalarına benzetmek üzere | icat etmişlerdir. Amerikalılar bu mo tesikletlerle yarış yapmaktadırlar. Önümüzdeki olimpiyatlarda “şar”a - rabaları yerine bu motosikletli şar - meydanlarda koştururlardı. Şar ya - |ları göreceğiz. l rışları Bizans hükümeti zamanmda Sultanahmet meydanı “hipodrom” i- ken de vardı. O vakitki İstanbullu Bizanslılar yarışlarda ikiye ayrılır - lardı. Mavililer, kırmızılar. Bu “iki parti bazan yarışlarda biribirine gi- rer dövüşürlerdi. Gördüğünüz resim Avustrak yada rağbet bulan keçi arabası yarı- şıdır. Avustralyalılar iki tekerlekli a- Ç0- | rabulara kuvvetli erkek keçiler ko- şarak yarış yapmaktaymışlar. Ara - balı keçi yarışları o kadar ileri git - miş ki; hemen ekseri zenginler yarış atları gibi keçi beslemekteymişler. Her yarış on binlerce lira kazanc bi- Nasrettin Hocanın inadı... Hoca, bir gün karısma şunu söyle- di: — Karı kalk ineğe su ver!.. Karı, hocanm bu emrini dinleme - di. Ve mukabele etti: — Kalk sen ver. . Sen ve ben gürültüsü çoğuldı. Ho- ca, baktı iş büyüyecek şu teklifte bu- Yundu — Kim lâf ederse o versin İneğe su. İnat başladı. Öğleye kadar biri lerine lâf etmediler. Karı kısımı lâfsız edebilir mi? Başını almca komşuya | kaçtı, Dertlerini yanmağa başladı. Derken eve hırsız girdi Başladı çal İ mağa... Hırsızı işiden hoca hiç aldırış İ etmiyordu. Çünkü, lâf ederse İnadı ) bozulacak ve ineğe su verecekti.Hır- 8ı2 ne var ne yok topladı. Hattâ ho- canm oğasma kadar girdi. Hocanın arkasındaki elbiselerini bile çıkarıp aldı, Hoca da yine lâf yoktu. Niha - yet; bırakıp gitti. Neden sonra, karısı eve geldi bir de ne görsün ev, soyulmuş, hocam odasma girdi. Baktı ki, hoca çırçıp - lak köşede oturuyor; — Bune hal, bu ne rezalet a, efen di. Hoca kemali azemetle cevap verdi: — Haydi, durma ineğe su ver.. Hesap bilgisi Kaç Yaşındayım? | Annem. benden 20 yaş büyüktür. | Şimdiki yaşmı benim yaşımla darbe. | derseniz, hâsılı zarp ber ikimizin ya- şından 2500 fazla çıkar, Havay, yahut Sandviç © adaları. Dünyanın tabif güzellikleri bol ada- larından biri. Buralarda vasati ha-! raret derecesi 21 dir. Adalarm orta: sında, bazıları 4000 metro yüksekli: ği geçen volkanik dağlar vardır, Sa- hillerinin çoğu siyah, yüksek ve kor- kunç kayalıklarla örtülüdür. Iç taraf- ları ise sıcak memleketlerde yetişen ağaçlarla doludur. Hint cevizi, ek - mek ağacı denilen ve meyvasından bir nevi ekmek yapılan ağaç, hurma ağaçları ve salre.. Bundan sonra şe ker kamışı tarlaları, tütün tarlaları ananas bahçeleri. Bu adalarm diğer güzelliklerin - den biride şelâlelerinin ve sik orman larının. bol. oluşudur. Payıtahtı Hanoluludur. Onhu adas sında bulunan bu şehre son seneler- de birçok seyyahlar gelmekte ve bu- rasını dünyan cenneti gibi saymak tadırlar.Şehrin her sokağı iki tarafı ağaçlıklı geniş caddelerdir. Asıl ilerden başka uzun zamanlardı. orada yerleşmiş Çinlilere ve Japonla- ra da Honoluluda fazla miktarda te-|ri Seylân #adilf edilir. Yerli kızlar boyunları- İna ve başlarına çiçekten gerdanlık ayrı ayrı zarif köşk- nin etrafına bahçeler çevrilmiştir. Teşrii meclisin önünde bir zenci- nin tunçtan heykeli Yüzü sert, bak i bir zenci, Fakat sırtında stor latası ve başında bir taç vardır. Elnideki kı Une: da hamleyle ileriye doğru tut- Kamahamehadır, dana getirmiş- tir, On sekiznici asrm sonlarında ve ın dokuzuncu asrın başlarında yaşa mıştır. önce birtek adada. oturürken yarak yavaş diğer uraları da fethtet miş ve hepsini birleştirmiştir. O zamanlar bu adalarda kümes hayvanları yoktu, Başka memleket- lerden inek, koyun, kuzu, tavuk, hin- di, kaz getirtildi. i imparatordan sonra ka- imparator t adalar Ame- Adası Seylân, dünyanm en güzel adala - rmdan biridir. Eğer bir gün kendini- zi rüyanızda cennet gibi güzel bir yer de gördünüzse, muhakkak Seylâna gitmişsinizdir. Oradaki küçük kizlerm iri gülüş- leri ve derin siyah gözleri vardır. Kü çük çocuklar ise, son derece hafif bir kostüm giyerler. Yaşlı adamlar başlarım etrafma yuvarlak bir ta- rak sararlar ve tepelerinde de ceviz kadar küçük bir saç birakırlar, Seylân yalnız çocuklarm değil, iri yapraklı büyük ağaçların, binbir ko- kulu renk renk çiçeklerin de mes'ut diyarıdır. Hayvanlar da bu saadet- ten mahrum kalmak YAZISIZ HİKÂYE istememişler, Ben kaç yaşındayım. Seylânı Kendilerine yurt saymışlar « dır, Yalnız bu hayvanlar arasmda Yi- lanlar vardır ki, ormanların bekçisi gibidirler, yabancılardan hoşlanmaz- lar. Bilhassa kobra yılanları orman- larm kestirme yollarını ve ağaçların koğuklarını herkesten iyi bilirler. Fakat bunlara rağmen, Seylânda dünyanm en güzel hayvanları ve kuş ları yaşamaktadır. Eğer bir köyün çiçekli yollarından bir fil iz kol birden ona doğ ru uzanır. Erkek ve kiz çocuklar, bir kaç dakika filin sırtında oturabilmek için, ne yapacaklarını şaşırırlar. Köy den geçen bir fil bayram demektir.