7 Mayıs 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 719 Senih Efendi namaz kılarken, uykusu gelirken i d Duval- Başını kitaptaki Armand İ0U den kaldırmadı. Üç aydanberi er ö1 için zaten kocasma kek bularfııdtg_l GAf tapıla: atmak, | : ile sokağa fırlamak, ııı:halleyîı hağ kırmak istiyordur: -- “Örospuyum,; itapta yeri olan gibi!..” fakat bu kil pDuvıl'l fanakyanda O, Armand Yi oynıyan Binemecyan ksğı" “'“""o ga bir erkek isterdi; Süleyman erkekti; tek gözlüğüne bıyıII:)';ııı'ıcldııa Zaten erkekte tek gözlüğe, ka biterdi. Erkânıharp iği gün, Macide Cağaloğlunda rğlî,df_fiğftymı gitmişti. O gün Abdülhamidin hediyelerini getiren birinci hazinedar ustanın üç saç l(i);' güsünü saymadı (1). Kadının &- hamaillerine mmAnuk bir tek şeyi bakmadan gördü: Bir elçi karısının uzun saplı gözlüğünü!.. Şimdi de Süleymanın tek gözlüğüne âşıktı. Senih Efendi, La Dam okâîenlı; dan başını kaldırmıyan ğılenmeden odadan çıktı, muslukta aptest alryordu. Macide kanapeye arkasıüstü uzandı. Çıplak ayakla- rının ucunda düşmeğe ._hwrlannn terlikler parmaklarını örtüyor, &- yaklarının en güzel tarafları, ak- karanlığının içinde acı acı ya- ::xıı beyazlığile görünüyordu. Vücu- dunun en hassas yeri olan çıplak ayaklarını kimsesizlikleri — içinde kendi kendine düşündü. O, bir haf- ta evveline kadar Adnanım Hasta- sıydı. Onun ellerinde bu ayaklar bir kere çırpınmadan şimdi Süleymanı Nasıl sevdiğine şaşıyordu. Fakat Süleyman da başka erkekti; sesile, gözlüğile Sofulardaki ev bile değiş- mişti. ;u salr sabahr - eczacı Karniğin karısı Sürpuhi Macideye renkli bir mektuüp getirdi. Süleymmdıış g?- len bu kâğıdı okuyunca Macidenin 8 aydanberi unuttuğu diş ağrısı bir- denbire tuttu. Tedavisi 9 yılda bşr defa sekiz ay, bir defa yirmi gün, bir defa bir buçuk sene, en son defa da 9 ay süren diş ağrısı!.. Ertesi çarşamba gününün akşa- mı Senih Efendi neş'eliydi: Çünkü, Macide Süleymandan döndüğü için keyfliydi. Karısı kadın seslerinin en le anlatıyor 1 ş tatlısıyle derlkden dörine — Meğer dişim zi YŞ rümeğe başlamış; ; ânber.;ğ sinirlerimi ©o bozuyormuş; . Sakalı, bıyıği Macidenin Dlyoıîâmk Senih Efend'i’ tı:ııdıy:ı i bu (meğer) ler bi - îs::!e;“ysd:nih Efendi Bu puseden sonra, yemek gibi, ile bıyığmı silerek: — Diş meselesi mühimdir gelmez ha! a .Halbuki Macide güzel Oydurup dol dişinin 4 siyah şimdi beşinci bir damla karanlık her Surpuhi'nin ha! durduğu 4 sağlam noktasımın Yl-';:*d" yulmuş, Çarşamba — Süleymanı zı hep ilâç kokuyordu. da seviniyordu. ğ İ i evlere gitmeme İe=aîî=ler:îneu idi. Macidenin bu sebeple hiç dişi ağrıyordu. Her çırşımhı Efendi ile Macide, keyifli kari ba — Macide aati Duval'in Arman akşamı, Senih çok sevişen, çok kocaydı. Ve Doval öl- baları — fransızca çaTE ba baş- t 4 çarşam gada saat azdı. Ni- başladılar; alfa- Macideye öğretecekti. hıyamadılar; hayet bir çarşamba leri Üç (1) Bu saç bay ı.&ı;ı::ux- #ar usta birinci e bir tane ise görümcesi ( başı ağrımıyor, hep | geç Süleymandan | gn US STT | | | be 25 çarşambada bitti; ve P.Büu saplı gözlüğün fransızcasını öğren- mişti. Bir de Süleyman © gün Ma- larda para istiyen Süleymanı şehre- minine tavsiye etmişti. Fakat tuhaftır, Macide Süleyma- cidenin kendine uğurlu geldiğiuı söylemişti: Süleyman şehramanetine aza olmuştu. Hidayet, son zaman- nı, şehremaneti meclisine aza oldu diye kıskanmıştı. Ona, Sgıleyma_n elinden kaçacak gibi gelmişti. Bir de “tap umüdürü,, kelimesinin tr- kırtısı yanında “aza” nm km_mdn;ı kılıç gibi sıyrılan *#“za” sı-Macidenin Yazan; MITHAT UEMAL yemek yerken, kızı Melâhate koca düşünüyordu gözünü kamaştırmıştı. Mahzuündu: Sevmediği kocasının sevdiği Süley- mandan üstün olmasını istiyordu. Bir çarşamba Surpuhi'nin evin- den Macide akşam olmadan döndü; sapsarıydı; o akşam kocasına “gül- gönçei cinam,, m manasını sordu. Senih Efendi anlattı: — Fakat, dedi, “gonce,, dir; “cinanım,, nanım” dır. 4 Ve Sepih Efendi gülgoncei cenanmı bileğinden yakalayıp müşterek — ya- taklarıma sürükledi. “konçe” — değil, değil, “ce- (Arkası var) Fenerbahçe - Taksim stadının idman şenlikleri- ne tahsisi dolayısile evvelce fehir edildiği bildirilen haftanın mühim 'Pxarşıfaşmalarından Fenerbahçe - Gü - Beykoz maçları, dman şenliklerinin 19 mayısa bıra- lkılmııı üzerine bu hafta Taksim stadında yapılacaktır. Fenerbahçe - Güneş ; Daha 15 gün evvel aynı eenebi ta- kıma biri eyi biri fena derece alan bu iki ekibin biribirile karşılaşma- sından doğacak netice şimdid_en me- rakla — beklenmektedir. Bilhassa bozuk derece olan ta- kımın şampiyonanın ön m_ııfmı:l_a yürümeıi, 2 puvan farkla ikıncim_n onu takip etmesi bu maçın ehemmi- yetini bir kat daha arttırmıştır. Bazı kimselerin iddiasına göre, Fenetlile- rin sene bidayetinden beri yaptığı 20 maçla sür antrene olmasına pek ihti mal vermemekle beraber, bu takım oyuncularının diğer bir takım sebep ler yüzünden son maçlarda tam ran dmranlarını vermedikleri de muhak- nlı;::ıu hissederek muntazaman çalı Fenerlilerin, şampiyon takıma lâ vık bir oyunla bütün bu tahnunlann önüne geçeceğini umduğumuz için, bu karşılaşmanın enteresan olacağı- nı şimdiden söyleye biliriz. Bu sene iştirak ettiği maçlarda muvaffakıyetli oyunlarile halka ken dini sevvdiren Güneşliler, Hakoa ma çında aldıkları dereceye güvener_elıf sahaya çıkamalarınım fena akibetini en hafta az daha Süleyum—nı rdiiy;'eîıe #lubiyetle çekeceklerdi.Yal- :ıl:ılı)lî!e değil’:ebütun dünyada kök- leşen bu zihniyet, bilhassa lik maçla neş, Galatasaray bir | rı neticesinde büyük rol oynamadı- dan bu noktaya dikkat etmeleri lâzımdır. Mamafi Fenerbahçe maçı Süleymaniye müsabakasile kabili kı yas olmadığından Güneşlilerin rakip lerine verecekleri ehemmiyette tabi- atile o nisbette fazla olacaktır. , Hülâsa spor aleminde kardeş geçi nen bu iki kulübün maçlarında sa- mimi bir hava içinde oynanacağı ta- bit olduğundan, geyircilere çoktanbe- ri hasret kaldığı güzel bir futbol zev ki tattıracakları ve heyecanla dolu J'Güneş, Galatasaray - B takımları bu hafta karsılaşıyorlar eykoz —— bir maç seyrettirecekleri şüphesizdir Galatasaray - Beykoz İkinci devre lik maçlarının ilk cid- di maçını bu hafta Beykozla yapa- cak olan Galatasaray, sene bidaye- tinden beri takımında yaptığı elman denemelerine nihayet verdiği için Beykozun yegâne avantajını kesmiş tir. Eskiden beri enerjik oyunlarile tanman Beykozlular, ilk devre bida- yetinde geçirdikleri ufak bir sarsın- tı yüzünden maruz kaldıkları bir iki iki mağlübiyetten sonra kendilerini toplayarak 12 kulüp arasında dördün cülüğe kadar yükselmişlerdir. Bu mevkii muhafaza edebilmeleri için geriye kalan oyunlarında iyi derece- ler almak mecburiyetindedirler. Bu pazar Galatasaray karşısında bütün enerjilerile çalışarak sarı kırmızılıla- rın ferdi kabiliyetinden mütevellit fa ikiyetlerini bozmağa çılışmılırı..ken dileri için yegâne çare olarak görü- lüyor. Atletizm hakemleri imtihan dildi ç İstanbul atletizm heyeti tarafın- dan açılan hakem kursunun imtihan- ları mmtaka merkezinde yapılmıştır. Atletizm Federasyonu reisi Ahmet Fetgerinin bulunduğu ve 24 hakem namzedinin iştirak ettiği imtihan ev- rakları atletizm heyetince tetkik e- dildikten sonra Federasyon tarafın- dan muvaffak olanlara ehliyetname- ler verilecektir. İ Gayri federeler arasındaki turnuva İstanbul Halkevi spor kolunun ha- zırladığı büyük futbol turnuvasının esaslarını hazırlamak üzere gayrife- dere kulüp murahhasları Halkevinde toplanmışlardır. Tasfiye usulile yapılacak olan bu müsabakalara 14 kulüp iştirak etmiş tir. İsimlerini yazryoruz: Altmhilâl, Kuşdili, Fethiye, Küçük pazar, Aksaray, Akınspor, Halıcıoğ- TAN “FAYDALI BİLGİLER Bugünkü Program Istanbul ! 18.— Dans& muüsikisi (plâk)., 19. Haber- | ler, 19,15 Muhtelif plâklar. 19,30 Sıhhi kon- ferans: Dr İhsan Rifat tarafından. 20.— Halk musikisi: Sivaslı Veysel ve İbrahim tarafından. 20,30 Stüdyo — orkestraları. 21.30 Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının ıı:ı_td:re mahsus havadis servisi verile- | cektir. BUKREŞ 13 . 15.10: Örkestra v ehaberler; - 18: Salon orkestrası; 19.15: Konserin devamı; 20.20; Piyano konseri; 21.15: Senfonik kon ser (Athenea'dan),. BUDAPEŞTE ı 19.20: Dans plâkları; & 20.30: Operadan nakil; 24: Konferans - Haberler. MOSKOVA 19.15: Sovyet besteleri; 20: Konser; 21: Konser; 22: Yabancı dillerle konuşmalar. VARŞOVA 17.15: Örkestra (bando); 17445: Koro konseri; 18.15* Oda musikisi; 19.10: Piya- no musikisi; 19.30: Muhtelif; 21: Koro konseri; 22: Radyo piyesi; 22.,35: Leh şar- kıları; 23: Ukrayna musikisi; 24.0$: Dans plâkları. BERLİN 19: Opera uvertürleri ve fantazileri; 20.15: Balet süiti (plâk); 21.10: Muhtelif kahve ve otellerden naklen eğlenceli mu- siki; 23: Haberler; 23.30: Dans. VIYANA 18.50: Şarkılar . Muhtelir; 20: Haber- ler; 20.30: Radyo orkestrası; 21.50: Skeç; 23.10: Piyano - şarkı; 24.05: Cazbant. Seçme program Bükreş, 21.15: Athenea'dan nakil; Bü- yük senfonik konser, Varşova, 17.15: Bando mızıka; Oda müsikisi; 22.35: Leh şarkıları. Berlin, 19: Öpera uvertür ve fantazile- ri; 2110: Muhtelif yerlerden nakil (Eğ- lenceli musiki), Viyana, 23.10: Piyano - şarkı. Kısa Dalgalar 18.15: Berlin , Çalışma #snatleri: Sant 1045 — 14.20 : 1 M m ve Si, 45 m Saat 15.00 — 18.35: 31,388 m. Samt 19 — 2335: 25. 49 m. ve 49, 85 m. Londra Çacışma saatleri: 10 — 12,20 . 25,53 m we S1, 55 m Saat 18 — 1545 ; 16, 86 m m. Saat 16 — 18 ; Gösterilen İkisi; 19,82 m. 25, m, ve 41, 55 , S.at 19,15 — 23,30 : Gösterilen 2 veya G posta. 19, 66 m. 25, 53 m., S1. 55 ve (0 m, Sinemalar, Tiyatrolar * HALK OPERETİ : Balikesir, Şehir Sinemasında: Bu akşam: (Florya), * TAN ; (Karyoka), Cumartesi günü: (Küçük Anne). * TEPEBAŞI ANFİ TİYATROSU ; Yarın akşam (Lüküs Hayat) * TÜRK : (Altm Toplıyan Kızlar). (Uçuruma Doğru). * YILDIZ : (Gönül Acısı) ve (Seven Kadm). * SÜMER : (Esranrengiz Tayyare). * İPEK : (Kan Lekesi), Yarın: (Herşey Senin İçin), ve (Sır'mxı Karmen), * ELHAMRA : (Öldürdüğüm Adam) ve (Vakıtsız Baba) * SARAY; (Shirley Temple) ve (Gange- terler). * ŞIK : (Zuyu) ve (Aşk Hüzünleri). * MELEK : (Renkli Peçe) ve (Yaralı Kuş), * HİLAL : (Mişel Strogof) ve (Çılgın- lik Gecesi). * MİLLİ (Meyerling Faciası) ve (Ka. lifornia Haydutları) ve (Kukaraca), * KADIKÖY SÜREYYA : (Unutma Beni). Cumartesiye (Aşk Bandosu). * ÜSKÜDAR HALE: (Küçük Albay). Davetler, Toplantılar KONFERANS Eminönü Halkevinden : 8-5-936 cuma günü saat 17,30 da Evimiz Cağaloğlu merkez salonunda — Asarlatika müzeleri genel direktörü Bay Aziz Ogan tarafmdan — (İstanbuldak i eski eserlerin korıı_nmux) konulu bir konferans verile- cîklnır. Bu konferans bütün yurddaşlara a- çıktır. Hastane Telefonları Cerrahpaşa hastanesi Güreba hastanesi Yenibahçe 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 21693 Kuduz hastanesi Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 ülhane hastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nümune bastanesi — 60107 Etfal hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Akıl hastanesi 16.60 Çabuk Sıhhi Yardım Teşkilâtı Bu aumaradan unmdat otomo. bili İstenir 44098 Müracaat Yerleri Deniz yolları acentesi Telelon — 42362 Akay (Kadıköy iskelesi) 43732 Şark Demiryolları Sirkeci 23079 Devlet Demiryolları Haydarpaşa 42145 itfalye Telefonları lu, Valdespor, Yeşildirek, I por, 24222 Alemdar, Şark Şimendifer, Beyoğlu Halkevi, Beykoz Sukuşu. Müsabakalara mayısın 17 sinde Karagümrük stadında büyük mera- simle haslanacaktır. Kadıköy itfaiyesi 60020 Yeşilköy. Bakırköy, Büyükdere, Üsküdar itfaiyesi 60625 Beyoğlu itfaiyesi 44640 Büyükada. Heybeli, Burgaz, Kmal) mm- takaları için telefon santralmdaki memura vangın demek kâfidir. Hergün bir | Hikâye | Ben bir köy agasının kızıyım ! Ben köyün ağasının kızıyım, Ba- bamın evi köyde parmakla gösteri- lir, İneklerimiz, koyunlarımız ağıllar dan taşıyor. Babamın benden başka evlâdı yok, üzerime titrer. Oyalı ye- menilerime, ipek yollu şalvarlarıma kızlar, gelinler bakmaktan usanmaz- lar. Köyde gençler ismim gibi yüzü- mün de gülü andırdığını söyliyerek bana yaranmıya — çalışırlar, Fakat bizim sürülerin başıma çoban Ahmet geçelidenberi ne tel işli şalvarlarım, yürek biçimi altm küpelerim ne de çitimizin önünden geçerlerken gö - ğüs geçiren delikanlılar gözümde yok. Ahmedin öyle siyah gözleri var ki, eskiden babamın durmadan elin- de çevirdiği siyah kehribar tesbihi - ne; “Ne de ışıl işil yanıyor!,, diye, hayretle bakarken şimdi dudak bü- küyorum. Çobanımın gözleri o siyah kehribarlardan da parlak ve onun ge niş yayık alnmı çerçeveliyen koyu siyah ipek gibi saçları var. Bazan ben o saçlar yerine gergef dokudu- ğum çile çile siyah ibrişimleri okşa- rım da anam “kız delirdin mi?,, diye, hayretle yüzüme bakar. Çobanı her görüşümde yüreğim deli deli çarpar da dışarı vuraca kdiye telâşla göğsü mü bastırırım. Bizim komşunun gelini kocası Tosunu sevi . de ! da bir zamanlar Tosunu gördükçe yüreğini benim gibi eliyle bastırırmıs. İşte bana bunları anlat- tığı gündenberi artık biliyorum ki ben de çobana vurgunum. O sürüsü- nü önüne katıp dimdik vücudiyle e- linde sopası “savulun, savulun,, diye köyü Gar yollarından siyah çitlerin arasından sürüsü be. beyaz bir su oluğu gibi akıp, kuzuların meleme- leri çıngırak sesleri her yanı doldu- rarak meraya yollanınca — yüreğimi acı bir çarpıntı kaplar. O merada günlerce kalıp hafta başı yeşil ça - yırların taze nemini gözlerine, dağ - larm tatlı rüzgârmın serinliğini be- raberine alıp, yeni yavrulamış siyah gözlü kuzularını sıkı sıkı bağrma basarak süri vü önünde köye dönün- ce, hem içim ferah ,'olar, hem de: “Beni » ep üyle kollarma almak is- ter mi ki?,, diye, tasalanırım, * Bir hafta başı onun koyunlarının çıngı- rakları köy yolunu şenlendirince, yazma yemenilerimin en güzelini başrma çektim. Fırladım, dışarı onun yolunun üstünde durdum. Beni gör- sün, sevgimi, yüreğimin ateşini an- lasın istiyordum. O yüzüme bakmadı bile.. Üzerime gelerek bacaklarıma yumuşak başlarımı süren koyunları- nı “savulun bacmın eteğinden,, diye, değneği ile yol kenarına çekerek, so- pasımnı sallıya sallıya yürüdü geçti. Başmı kaygulu kaygulu önüne iğ- miş, yavaşça bir türkü mırıldanıyor- du. Türküsünün son sözlerini duya- bildim. Kız savul önümden yok sana sözüm, Yüreğim yanıktır, yaşlıdır gözüm.. Türküsü yüreğimin Aateşini daha beter körükledi. Yavaşça eve dön - düm. Çoban bana bakmadı diye, hem ağladım, hem de: “Benim ya- şımı kim silsin ?,, diye, derdim taş - tıkça taştı. İki gün sonra idi. Anam beni dizinin dibine çekti. Babam ha- ber salmış: “Güle söyleyin,» onu müftünün oğluna verdim, söz kes- tik.,, demiş. Müftünün oğlu köyde Kötülüğü ile tanmmıştı. Parasına gü venerek herkese etmedifi kalmıyor- du. Ama çok zengindi, Anam sevinç içinde beni yakında evereceklerini anlatırken, birdenbire yere yıkılıver- dim: “Amanım ben o yüzü tarla gibi işlenmiş çiçek bozuğu, kötü yürekli herifi istemem, ölürüm, ona varmam diye, kendimi oradan oraya çarptım. Babam evvelâ kızdı, ama ben yatak- lara düşünce sözü geri aldı. Köylü- ler: “Bu nasil babadır, karı kısmı- nın her dediği olur mu?,, diye, hay- vette kalmıslar. Ben sevinç içinde Fadime, onun bana kıymiyan yüreğini yüre- ğimde duyarak, koştum ellerine ka- pandım öptüm.. öptüm.. Birkaç gün sonra elime beş mum alarak Muratlı tepeye gitmek için yola çıkmca a - nam şaşırdı, ama yolumdan döndü- remedi. Çünkü babam beni müftü - nün oğluna vermezse Muratlı tepede ki evliyaya mum adamıştım. Elde bir deste mum, yüreğim sevinçli yolla- ra düştüm. O telâşla çobanımın kö- ye döneceğini, hafta başı olduğunu unutmuştum. Yolu yarılaymca aklı- ma geldi, eseflendim. Çobanı hatır- laymca yüreğimi bir tağadır aldı. Düşüncelere daldım. Bana niçin bak- mamıştı, onun gönül verdiği başka bir kız mt vardı acep? Yoksa ben yü- züne bakılmıyacak kadar çirkin miy dim? Anamm: “Kızım rengini ak güllerden almış, gözlerinin parlak - lığı su damlalarında bile yok..,, diye, komşulara koltuk kabartıp söylediği sözler hep yalan mıydı? Babamın kasabadan getirdiği yeşil kenarlı küçük aynaya baktıkça ben de kir- piklerimin yanaklarımda yaptığı göl geyi hoş bulur, kimseye belli etme- diğim bir sevinç duyardım. Yeni ço- ban beni niçin beğenmemişti? Yolda bunları düşünerek giderken dalmı - şım, Birdenbire ayağım boşluğa gel- di, yuvarlandım. Dalgınlıkla otla « rın bürüdüğü bir hendeğe düşmüş « tüm. Bir yerim acrmadı ama, kalka- yım derken meğer ayağım burkul- muş, öyle sızladı ki, gene yere düş- tüm. Gözlerime yaş geldi. Bir za « man hendeğin içinde üzerimde mavi yemenim gibi dümdüz gerilen sema- ya, neşe* cikciklerle uçuşan kuşlara daldım kaldım. Şimdi ne yapacak- tım.Önümde Muradlı tepeye varmak için az yol vardı. Fakat hendekten zorlukla çıktığım zaman, oracığa, yeşil çimenlerin tüizerine çöküp ka - lmca anladım ki, o az yolu yürümek değil, köye bile dönemiyeceğim. İçi- me ateş düştü, gözlerimle uzaklarda yardım istiyecek adam aradım. Ö- nümde geniş sırtlar yemyeşil uzant- yor, uzaktan evliyanın küçücük tür- besi Muratlı tepede çimenlere kon « müş kocaman bir kelebek gibi gö- rünüyordu. Ağaçların — yapraklarını hafif hafif “ışırdatan rüzgâr, yeme- nimin uçlariyle oynuyor, sıkmtıdan açtığım mintanımın yakasından se « rin, ferahlatıcı bir su gibi içime dolu- yordu. Birdenbire ayağımın sızısın! unutup sevinçle fırladım. Karşıdan yeşil sırttan beyaz çiçekler gibi da- gılmış sürü sürü koyunlar iniyor, ar kalarında çobanım sopasını sallıya sallıya geliyordu. Hemen başımdan örtümü çektim. Elime alıp sallamıya başladım. Ço- ban havada dalgalanan yemenimi gö rünce koyunlarımı sürdü, yamaçtan telâşla inmeye başladı. Biraz sonra etrafımızı saran koyunların arasın - da karşımda hayretle durmuş, be - nim çimenlerin üzerinde perişan yatı şıma şaşkm şaşkın bakarak: “Bacı, ne oldu ki?,, diye, soruyordu. Ben de utanmıştım. Telâşla mintanımım kopçalarını ilikliyerek, burkulan aya ğımı işaret ettim, ona hendeğe düş- tüğümü anlattım. Çobanı birdenbire telâş almıştı. Artık yüzüme çekin - meden bakıyor, siyah göz behekleri yüzümlün neresine değse orada aleş- ten biriz bıraktığını sanıyordum. Meğerse ne de iyi yüreği varmış. He- men yere yanıma çömeldi. Bana hiç sormadan burkulu ayağımı eline al- dı. Biraz sonra çarığımı, ellerimle dokuduğum güllü çoraplarımı öteye atmış, önümde diz çökmüş, hiç yü- züme bakmadan ayağımı uğuştur - mıya başlamıştı. Gözlerim onun bük- lüm büklüm ensesine dökülen ibri - şim gibi yumşak saçlarına detverşti. Ah ben önümde hiç iğilmiyen bu başa yüreğimi ne fena kaptırmıştım. Ce (Arkası var) Peride CELÂL — % 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: