No, 79 Senih Efendi ns gelirken kızı uykusu r Başını kitaptaki Armand Duvak den kaldırmadı. Üç aydanberi er- ğ kocasına kek bulamadığı için saten > düşmapdi Evinin, fırmının pe rmı yırtıp Senih Efendinin sura! i kamelya atmak, © elinde £ Ladamol ile sokağa fırismak; mahalleye hay- kırmak (istiyordu: “Orospuyum, £ yan kadar slafran- oynıyan Binemecyan e ga bir erkek isterdi: yman erkekti; tek gözlüğüne bayılıyordu. ek liğe, kadında Zaten erkekte tel ge ize» seyirci gitmişti. O gün ki kana in hediyelerini getiren birinci hazinedar ustanm üç saç Ör güsünü saymadı (1). Kadının elin. deki bastonu görmedi. Şefkat mi ganlınm hamaillerine görmeden baktı. Ancak bir tek #eyi bakmadan gördü: Bir elçi karısının uzun saplı gözlüğünü!.. Şimdi de Süleymanın k gözlüğüne âşıktı. enik Efendi, La Dam O Kamel- yadan başmı kaldırmıyan karısına #eslenmeden odadan çi e aptest alıyordu. Maci: arkama uzandı. Çıplak ayakla- rmın ucunda düşmeğe hazırlanan terlikler parmaklarını örtüyor, & yaklarının en güzel tarafları, ak- şam karanlığının içinde acı acı Y: Dan beyazlığile görünüyordu. Vücu- dunun en hassas yeri olan Çıplak li kimsesizlikleri (içinde ayaklarını O, bir haf. kendi kendine düşündü. ta evveline kadar Adnanm hasta- #ıydı. Onun ellerinde bu ayaklar bir kere çırpımmadan şimdi Sey Dasıl .şeydiğine (şaşıyordu aka Süleyman da başka erkekti; sesile, gözlüğile Sofulardaki ev bile değiş” mii sabahı eezaer Karniğin karısı Sürpuhi Macideye renkli bir mektup getirdi. Süleymandan ge len bu kâğıdı okuyunca Macidenin 3 aydanberi unuttuğu diş ağrısı bir- denbire tuttu. Tedavisi 9 yılda bir defa sekiz ay, bir defa yirmi gün, bir defa bir buçuk sene, en son defa 42 9 ay süren diş ağrısı. Ertesi çarşamba gününün akşa- mı Senih Efendi neş'eliydi: Çünkü, Macide Süleymandan keyfliydi. Karısı kadın le anlatıyor pir dişim derinden derine başlamış; meğer Üç a Gia o bozuyormuş; Diyordu, Sakalı, bıyığı Macidenin ağıma dolarak Senih Efendi kağnı öpmeseydi bu (meğer cekti; Senih Efendi sonra, yemek yemiş gibi, ile bıyığını silerek: Bu puseden yamruğu evinde bekliyordu. Y Fakat Macidenin me ies işti; her çarşam. gemi başı serindi: ana Süleymandan döndüğü, İKİL ağ Efendi karısını öperken, KA ana ni hep ilâç kokuyordu. Ma iniyordu. â dn bekimlerinin evlere pe leri nekadar ameli idi, Maci ye öğretecekti. Fakat Yıyamadılar; günd? hayet bir çarşamba ——— leri &ç tene EE ii tane ise çi. m vz ai pe hir tane ise o görümcesi ; muslukta | Parşlaşmalarından Fenerbahçe - Gü ) ler bitmiye- | yürü: ağrımıyor, hep | geçen i l be 25 çarşambada bitti; ve o gün saplı gözlüğün fransızcasını öğren mişti. Bir de Süleyman o gün Ma- larda para istiyen Süleyman gehre- minine tavsiye etmişti. İ İ Fakat tuhaftır, Macide Süleyma- cidenin kendine uğurlu geldiğini söylemişti: Süleyman şehramanetine ara olmuştu. Hidayet, son zamsn- nı, şehremaneti meclisine aza oldu kıskanmıştı. Ona, Süleyman elinden kaçacak gibi gelmişti. Bir İde “tap umüdürü, kelimesinin ti- İ kırtısı yanımda “aza” nın kınından kılıç gibi sıyrılan “za” st-Macidenin diye Yazan; MITHAT UEMAL maz kılarken, yemek yerken, Melâhate koca düşünüyordu j gözünü kamaştırmıştı. Mahzundu Sevmediği kocasının sevdiği Süley- mandan üstün olmasını istiyordu. Bir çarşamba Surpuhi'nin evin den Macide akşam olmadan döndü; İ sapsarıydı; o akşam kocasına “gül- gonçei cinam,, m manasını sordu Senih Efendi anlattı — Fakat, dedi, “konçe” değil, “gonce,, dir; “cinanım,, “değil, Banım” dir. | Ve Senih Efendi gülgoncei cenanını İ bileğinden yakalayıp müşterek © ya taklarına sürükledi. — (Arkası var) Taksim stadın idman şenlikleri- | ne tahsisi dolayasile evvelee tehir edildiği bildirilen haftanın mühim Galatasaray - Beykoz maçları, rai şenliklerinin 19 mayısa bira- kılması üzerine bu hafta Taksim stadında yapılacaktır. Fenerbahçe - Güneş Daha 15 gün evvel aynı ecnebi ta- kıma biri eyi biri fena derece alan bu iki ekibin biribirile karşılaşma- sından doğacak netice şimdiden me- rakla (© beklenmektedir. Bilhassa bozuk derece olan ta kımın şampiyonanın ön sınıfında mesi, 2 puvan farkla ikincinin onu takip etmesi bu maçın ehemmi- yetini bir kat daha arttırmıştır. Bazı kirselerin iddiasına göre, Fenerlile- rin sene bidayetinden beri yaptığı 20 maçla sür antrene olmasına pek ihti mal vermemekle beraber, bu takım oyuncularının diğer bir takım sebep ler den son maçlarda tam ran 'dımanlarını vermedikleri de muhak- kaktır. Bunu hissederek muntazaman çalı şan Fenerlilerin, şampiyon takıma lâ yık bir oyunla bütün bu tahminlerin Önüne geçeceğini umduğumuz için, bu karşılaşmanın enteresan olacağı- nı şimdiden söyleye biliriz. Bu sene iştirak ettiği maçlarda muvaffakıyetli oyunlarile halka ken dini sevvdiren Güneşliler, Hakoa ma çında aldıkları dereceye güvenerek sahaya çıkamalarının fena akibetini hafta az daha Mer ubiyetle çekeceklerdi. Yal Mk aa eği, büRüN dünyada kök- leyen bu zihniyet, bilhassa lik maçla rı neticesinde büyük rol oynamadı- ğından bu noktaya dikkat etmeleri lâzımdır. Mamafi Fenerbahçe maçı Süleymaniye müsabakasile kabili kı yas olmadığından Güneşlilerin rakip lerine verecekleri ehemmiyette tabi. atile o nisbette fazla olacaktır. Hülâsa spor aleminde kardeş geçi nen bu İki kulübün maçlarında sa- mimi bir hava içinde oynanacağı ta- bi olduğundan. seyircilere çoktanbe- Ti hasret kaldığı güzel bir futbol zev ki tattıracakları ve heyecanla dolu Fenerbahçe - Güneş, Galatasaray - Beykoz takımları bu hafta karşılaşıyorlar bir maç seyrettirecekleri şüphesizdir Galatasaray - Beykoz İkinci devre lik maçlarmın ilk eid- di maçını bu hafta Beykozla yapa» cak olan Galatasaray, sene bidaye- tinden beri takımında yaptığı elman denemelerine nihayet verdiği - için Beykozun yegâne avantajını kesmiş | İtir. Eskiden beri enerjik oyunlarile| tanman Beykozlular, ilk devre bida- yetinde geçirdikleri ufak bir sarsın- ti yüzünden maruz kaldıkları bir iki iki maj iyetten sonra kendilerini toplayarak 12 kulüp arasında dördün cülüğe kadar yükselmişlerdir. Bu mevkii muhafaza edebilmeleri için geriye kalan oyunlarında iyi derece- ler almak mecburiyetindedirler. Bu pazar Galatasaray karşısında bütün | enerjilerile çalışarak sarı kırmızılıl. rm ferdi kabiliyetinden mütevellit fa! ikiyetlerini bozmağa çalışmaları, ken dileri için yegâne çare olarak görü- lüyor. Atletizm hakemleri imtihan dildi ç İstanbul atletizm heyeti tarafım- dan açılan hakem kursunun imtihan- ları mmtaka merkezinde yapılmıştır. Atletizm Federasyonu reisi Ahmet Fetgerinin bulunduğu ve 24 hakem namzedinin iştirak ettiği imtihan ev- rakları atletizm beyetince tetkik €- dildikten sonra Federasyon tarafın- | dan muvaffak olanlara ehliyetname- | ler verilecektir. Gayri federeler arasındaki turnuva İstanbul Halkevi spor kolunun ha- zırladığı büyük futbol turnuvasının esaslarını hazırlamak Üzere gayrife- dere kulüp murahhasları Halkevinde toplanmışlardır. Tasfiye usulile yapılacak olan bu müsabakalara 14 kulüp iştirak etmiş tir. İsimlerini yazıyoruz: Altınbilâl, Kuşdili, Fethiye, Küçük pazar, Aksaray, Akmapor, Halıcıoğ- Tu, Valdespor, Yeşildirek, Langaspor, Alemdar, Şark Şimendifer, Beyoğlu Halkevi, Beykoz Sukuşu. Müsabakalara mayısın 17 sinde Karagümrük stadında büyük mera- TAN A FAYDALI BİLGİLER Ya Bugünkü Program istanbul ! ler, 19,13 Muhtelif pilklar. 19,30 Sihhi kon. ferans: Dr İhsan Rifat tarafmdan. 20.—! Halk musikisi: Sivaslı Veysel ve İbrahim) tarafından. 2030 Stüdyo orkestralar | 2130 Son haberler. | Sant 22 den sonra Anadolu Ajansın gazetelere mahsus havadis servisi verile-| cektir, ' BUKREŞ 13. 1510: Orkestra v ehaberler; 18: Salon orkestrası; 19.15: Konserin devamı; 20.20; Piyano konseri; 21.15: Senfonik kon ser (Athenea'dan). | | BUDAPEŞTE 19:20: Dans plâklerr; & 2030: Operadan nakil; 24: Konferans » Haberler, MOSKOVA 19.15: Sovyet besteleri; 20: Konser; 2i: Konser; 22: Yabancı dillerle konuşmalar, VARŞOVA | e | 17.15: Orkestra (bando); konseri; 18.153 Od no rmasikisi; 1930: Mahi konseri; 22: Radyo piş karı; 23: Ukrayna masil plâkları, BERLİN | 17AS: 108 Kore Dans | 19: Opera uvertürleri ve fantazileri; 20.15: Balet süit Çplâk); 71.10: Muhtelif kahve ve otellerden maklen eğlenceli mu- siki; 23: Haberler; 23.30; Dans, VIYANA Şarkılar - Muht ler; 20.30: Radyo orkestri 2410: Piyano » şarkı; Seçme program | 20; Haber. 2150: Skeç; Cazbant, Bükreş, 21.15: Athenea'dan nakil: Bü yük senfonik konser Varşova, 1735; Bando muzka; 1816:| Oda rsusikisi; 2235: Leh şarkıları, Berlin, 19: Opera uvertür ve fantazile- ri; 2110: Mubhtelii yerlerden makil ÇEŞ lenceli musiki). Viyaba, 23.10: Piyano « şarkı Kısa Dalgalar Berlin Çalışma saatleri; Sant 10.45 — 1420 : 1. 14mm ve Sİ, 45 m Şant 15.00 — 1838 3138 m, Sant 10 — 2338 25 49 m ve 45. Bm Londra Çaışma santleri: 19 — 1220 . 2553 m ve31, $$5 m Saat 19 — 1545 : 16. Sö m se ib, A4 m Sami 16 — lâ Gösierilen Ty eğin de” 3982 m 28, 29 m ve Bet 1415 — 7350 ; Gösterilen 2 veye vi “arelmeed nesle 5... m. Sinemalar, Tiyatrolar * HALK OPERETİ ; Balikesir, Şehir Sinemasmda: Bu akşam: (Florya), * TAN : (Karyoka), Cumartesi günü: (Küçük Anne). * TEPEBAŞI ANFİ "TİYATROSU ; Yarm akşam (Lüküs Hayat) * TURK : (Alım Toplıyan Kızlar), (Uçuruma Doğru). * YILDIZ ; (Gönül Acısı) ve (Seven Kadın). * SÜMER : (Karanrengiz Tayyare), * İPEK : (Kan Lekesi), Yarım: (Hersey Senin İçin), ve (Sarışm Karmen), * ELHAMRA : (Öldürdüğüm Adam) ve (Vakıtsız Baba) * SARAY: (Shirley Temple) ve (Gangs terler) * ŞIK : (Zuyu) ve (Aşk Hüzünleri). * MELEK ; (Renkli Peçe) ve (Yaralı Kuş), * HİLAL : (Mişel Sirogof) ve (Çılgın like Gecesi). * MİLLİ (Meyerling Faciası) ve (Ka Weornia Haydutları) ve (Kukaraca). * KADIKÖY SÜREYYA : (Unutma Beni). Cumartesiye ÇAşk Bandosu). * ÜSKÜDAR HALE: (Küçük Albay). Davetler, Toplantılar KONFERANS Eminönü Halkevinden £ 8-5-930 cuma günü saat 17,30 da Evimiz Cağaloğlu merkez o salopunda iatika müzeleri genel direktörü Bay Arir Oğan tarafmdan — (İstanbuldak | korunması) konulu bir konler cektir. Bu konferans bütün yurddaşla: çiktar, Hastane Telefonları Cerrahpaşa bastanesi 21693 Gürebe hastanesi Yenibahçe (| 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kümül hastanesi Üsküdar 69179 Kuduz baştanesi Çapa 2042 Beyoğla Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi e 20510 Haydarpaşa Nümüne hastanesi © 60107 Etfal hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Akıl hastanesi 1660 Çabuk Sıhhi Yardım Teşkilâtı Bu numaradan undat otomo- bili İstenir 44998 Müracaat Yerleri Deniz yolları acentesi Telefon & 42362 Akay (Kadıköy iskelesi) 43732 rk Demiryolları Sirkeci 23019 İstanbal İttmyesi 24222 Kadıköy İiaiyesi 00020 Yeşilköy Bakırköy, Büyükdere, Üsküdar ltfaiyesi 80625 Beyoğlu İtfaiyesi 14640 Büyükada. Heybeli, Burgaz, Kmah mm simle haşlanacaktır. takaları için telefon santralmdaki o memara vangın fide 18.— Dans mmeasikisi (plâk). 19. Maber-i” İ ne Ben köyln ağasınm kızıyım. Ba-| bamın evi köyde parmakla gösteri- lir. İneklerimiz, koyunlarımız ağıllar dan taşıyor. Babamın benden başka k, Üzerime titrer. Oyalı y. menilerime, ipek yollu şalvarlarıma kızlar, gelinler bakmaktan usanmaz. lar. Köyde gençler ismim gibi yüzü- mün de gülü andırdığını 8ö bana yaranmıya (| çalışırlar. Fakat bizim sürülerin başma çoban Ahmet geçelidenberi ne tel işli şalvarlarım. yürek biçimi altın küpelerim ne de çitimizin önünden geçerlerken gö - ğils geçiren delikanlılar gözümde yok. Ahmedin öyle siyah gözleri var ki, eskiden babamm durmadan elin- de çevirdiği siyah kehribar tesbihi - “Ne de ışıl ışıl yanıyor!,, diye hayretle bakarken şimdi dudak bü- küyorum. Çobanımın gözleri o siyah kehribarlardan da parlak ve onun ge yayık alamı çerçeveliyen koyu siyah ipek gibi saçları var. Bazan ben o saçlar yerine gergef dokudu- ğum çile çile siyah ibrişimleri okşa- rım da anam “kız delirdin mi?, diye, hayretle yüzüme bakar. Çobanı her görüşümde yüreğim deli deli çarpar da dışarı vuraca kdiye telâşla göğsü | mü baatırırım. Bizim komşunun gelini Fadime, kocam Tosunu sevi in bir zamanlar Tosunu gördükçe yüreğini benim gibi eliy bastırırmıs. İşte bana bunları anla tığı gündenberi artık biliyorum ki ben de çobana vurgunum. O sürüsü- nü önüne katıp dimdik vileudiyle e- linde sopası “savulun, savulun,, diye köyü dar yollarından siyah çitlerin arasından sürüsü be. beyaz bir su oluğu gibi akıp, kuzuların meleme- leri çıngırak sesleri her yanı doldu- rarak meraya yollanımca ( yüreğimi acı bir çarpıntı kaplar. O merada günlerce kalıp hafta başı yeşil ça - yırların taze nemini gözlerine, dağ - larm tatlı rüzgârın serinliğini be- raberine alıp, yeni yavrulamış siyab gözlü kuzularını siki siki bağrma basarak sürt vü önünde köye dönün- 66, hem içim ferah “olar, hemde “Beni # ep övle kollarına almak is. ter mi ki?, diye, tasalanırım. *Bir hafta başı onun koyunlarının çingı- rakları köy yolunu şenlendirince, yazma yemenilerimin en güzelini başıma çektim. Fırladım, dışarı onun olunun üstünde durdum. Beni gör- #ün, sevgimi, yüreğimin ateşini an- lasın istiyordum. O yüzüme bakmadı bile.. Üzerime gelerek bacaklarıma yumuşak başlarını süren koyunları- ni “savulun bacının eteğinden, diye, değneği ile yol kenarma çekerek, 80- pasmı sallıya sallıya yürüdü geçti, Başmı kaygulu kaygulu önüne iğ- miş, yavaşça bir türkü mırıldanıyor- du. Türküsünün son sözlerini duya- bildim. Kız savul önümden yok sana sözlüm, Yüreğim yanıktır, yaşlıdır gözüm... Türküsü yüreğimin ateşini daha beter körükledi, Yavaşça eve dön « düm, Çoban bana bakmadı diye, hem ağladım, hem de: “Benim ya- şımı kim silsin ?,, diye, derdim taş - tıkça taştı. Iki gün sonra idi, Anam beni dizinin dibine çekti, Babam ha- ber salmış: “Güle söyleyin: onu müftünün oğluna verdim, söz kes- tik.., demiş. Müftünün oğlu köyde Kötülüğü ile tanınmıştı. Porasma gü venerek herkese etmediği kulmıyor- du. Ama çok zengindi, Anam sevinç içinde beni yakında evereceklerini anlatırken; birdenbire yere yikilver- dim: “Amanın ben o yüzü tarla gibi işlenmiş çiçek bozuğu, kötü yürekli herifi istemem, ölürüm, ona varmam diye, kendimi oradan oraya çarptım Babam evvelâ kızdı, ama ben yatak- lara dülşlince sözü geri aldı: Köylü- ler: “Bu nasil babadır, karı kısmı- nin her dediği olur mu?,, diye, hay- rette kalmışlar. Ben sevinç İçinde Ben bir köy agasının kızıyım | — Peride CELAL — i, | tüm. Bir ye onun bana kıyiiyan yüreğini yüre- ğimde duyarak, koştum ellerine ka- pandım öptüm.. öptüm. Birkaç gün sonra elime beş mum alarak Muratlı tepeye gitmek İçin yola çıkmeca a - nam şaşırdı, ama yolumdan döndü remedi. Çünkü babam beni müftü - nün oğluna vermezse Muratlı tepede ki evliyaya mum adamıştım. Elde bir deste mum, yüreğim sevinçli yolla» ra düştüm. O telâşla çobanımın kö. ye döneceğini, hafta başı olduğunu unutmuştum. Yolu yarılayınca aklı» ma geldi, eseflendim. Çobanı hatır- İlaynca yüreğimi" bir tasadır aldı. Düştncelere daldım. Bana niçin bak- mamıştı, onun gönül verdiği başka bir kız mi vardı acep? Yoksa ben yü- İzline bakılmıyacak kadar çirkin miy İdim? Anamm: “Kızım rengini ak güllerden almış, gözlerinin parlak - lığı su damlalarında bile yok... diye, komşulara koltuk kabartıp söylediği sözler hep yalan mıydı? Babamm kasabadan getirdiği yeşil kenarlı küçük aynaya baktıkça ben de kir- piklerimin yanaklarımda yaptığı göl geyi hoş bulur, kimseye belli etme» ç duyardım. Yeni ço- çin beğenmemişti? Yolda | erek giderken dalmı « sım. Birdenbire ayağım boşluğa gel- di, yuvarlandım. Dalgınlıkla otla rn bürüğ bir hendeğe düşmüş - | im acımadı ama, kalka yım derken meğer ayağım burkul- müş, öyle sızladı ki, gene yere düş- tüm. Gözlerime yaş geldi. Bir ga - man hendeğin İçinde Üzerimde mavi yemenim gibi dümdüz gerilen sema- ya, neşe" cikciklerle uçuşan kuşlara daldım kaldım. Şimdi ne yapacak. tım.Önümde Muradlı tepeye varmak için az yol vardı. Fakat hendekten zorlukla çıktığım zaman, oracığa, | yeşil çimenlerin tizerine imca anladım ki, 6 az yolu değil, köye bile dönemiyeceğim. İçi me ateş düştü, gözlerimle uzaklarda yardım istiyecek adam aradım. Ö- nilmde geniş sırtlar yemyeşil uzani yor, uzaktan evliyanın küçücük tür- besi Muratlı tepede çimenlere kan » müş kocaman bir kelebek gibi gö- rünüyordu. Ağaçların o yapraklarını hafif hafif “ışırdatan rüzgür, yeme- nimin uçlariyle oynuyor, sıkmtıdan açtığım mintanımın yakasından se - rin, ferahlatıcı bir su gibi içime dolu- yordu. Birdenbire ayağımm sızısı unutup sevinçle fırladım. Karşıdan yeşil sırttan beyaz çiçekler gibi da- gılmış sürü sürü koyunlar iniyor, ar kalarında çobanım sopasını salya sallıya geliyordu. Hemen başımdan örtümü çektim. Elime alıp sallamıya başladım. Ço- ban havada dalgalanan yemenimi gö rünce koyunlarını sürdü, yamaçtan telâşla inmeye başladı. Biraz sonra etrafımızı saran koyunların arasın - da karşımda hayretle durmuş, be - nim çimenlerin zerinde perişan yatı srma şaşkın şaşkın bakarak: “Bacı, ne oldu ki?,, diye, soruyordu. Ben de utanmıştım. Telâşla mintanımn kopçalarını ilikliyerek, burkulan aya ımı işaret ettim, ona hendeğe düş- tüğümü anlattım. Çobanı birdenbire telâş almıştı. Artık yüzüme çekin - meden bakıyor, siyah göz behekleri yüzümün neresine değse orada nieş- ten biriz bıraktığını sanıyordum. Meğerse ne de iyi yüreği varmış. He- men yere yanıma çömeldi. Bana hiç sormadan burkulu ayağımı eline al- dı. Biraz sonra çarığımı, ellerimle dokuduğum güllü çoraplarımı öteye atmış, önümde diz çökmüş, hiç vü- rüme bakmadan ayağımı uğuştur » mıya başlamıştı, Gözlerim onun bük- lüüm büklüm ensesine dökülen bri - sim gibi yumşak saçlarına debsti, İ Ah ben önümde hiç iğilmiyen bu başa yüreğimi ne fena kaptırmıştım. (Arkası var)