—— 6 Hauptman'ın idamı münasebetiyle T Üç defa asılan adam! Katil Metrdotel John Lee'in macerası Asılmağa mahküm ol muş, fakat kapak üç defa açılmıyarak onu Ölümden kurtarmıştı LL “Paris - Soir” gazetesinin pazar Künleri için çıkardığı hususi maguzin sayısında, Hauptmanın ölümü müna sebetile, idama mahküm edilip te üç defa asılmaktan kurtulmuş olan bir Ingilizin hikâyesinden bahsedilmekte dir. Bundan elli bir sene evvel geçmiş olan bu vakayı okuyucularımıza nak- lediyoruz: John Lee 23 Şubat 1885 gününün sabahı asılacağını biliyordu. Fakat son dakikada muhakkak surette bir hâdise olacağına ve ölümden kurtula cağma emindi. Hapishanenin gardiyanı, o sabah erkenren, mahkümun (bulunduğu höcrenin kapısmı açmış ve rahip Pit- kins'e geçmesi için yol vermişti. Fa- kat rahip kapıda dura kaldı. Höcre- Din dibinde, ölüme mahküm olan a - dam, John Lee, bir çocuk gibi uyu- yordu. Bütün gece mahkümun başucunda beklemiş olan gardiyan ayağa kalktı. | Fakat oturduğu sandalye hafifçe gi- cırdadı. Sonra, soğuk höcrede derin | bir süküt oldu. Uç adam, biribirlerine büyük bir rahatsıztıka bakıştılar. Gardiyan: — Hâlâ öleceğine inanmıyor, dedi, dün akşam, bana “muhakkak birşey olacak ve ölmiyeceğim,, diyordu. Muhterem rahip Pitkins, bu ada - mın ölümünü tabii görüyordu, fakat mümkün olduğu kadar az ıztırap çek- mesini temenni ediyordu. Şimdiye ge- lene kadar birçok , mahkümun ida- mında bulunduğu halde, bunun gençli Bine ve sarsılmaz itimadına karşı te- essür duyuyordu. Yirmi yaş, bu kadar Ümit, bu rahat uyku, süt dişleri kadar beyaz| dişler Üzerine yarı açılmiş bu dudak- lar... Bütün bunları ölüm alıp götüre- cekti, BELKİ BUĞUN ÖLMİYECEK Papas gencin omuzuna dokundu. Salladı. John Lee gözlerini açtı, ge - rindi, esnedi ve nezaketle Papası se- lâmladı; — Good Morning, nasılsınız! — Teşekkiir ederim dostum. Se « Bin için gelmiştim... Yani. Cimlesini bitirmeğe cesaret edemi- yordu Birdenbire sustu. Mahküm, sükünetle tebessüm etti, Sanki bir dostun ziyaretini, kendisine iyi bir haber getiren birisini kabul ediyordu. Baş Gardiyan, papas, gar diyan ona haşiyetle bakıyorlardı. A- caba delirdi miydi? Öleceğini anlamı- yor mıydı ? O dakikada, yağmura rağmen Exe ter şehrinin balkmın hemen yarısı ha pishanenin etrafma toplanmıştı. dam hilkmünün tatbik edildiğini bildi recek olan siyah bayrak, direkte çır- pınıyor, ölüm çanları çalıyordu. John Lee tebessiim etmekte devam ediyordu. Şimdi herşey hazırdı, cellâd, mab- kümü alıp götürmek için höcrenin ka pısına gelmişti. Eli mahkümun bir omuzunda, pâ- pas son bir teşebbüste bulundu: — Evlâdım! Günahları itiraf et! Nedamet et! — Arzularmızı yerine getirmek is- terim, efendim, fakat kabil değil. Çünkü masumum. Esasen bugün öl- mem muhakkak değil, Bu gece bir rü ya gördüm. Kıskıvrak bağlanmış ve idam sehpasma götürülmüştüm. Cel- lâd boynuma ipi geçirdi. Fakat birşey cldu ve çukura (*) işmedim. Beni tekrar höcreme getirdiler. Papas onu susturmak, bu saçma sapan düşüncelerden ayırmak İçin iki defa elini kaldırarak işaret etmişti. Fakat John Lee ne bu işaretin, nede kendisi için çalan ölüm çanlarından haberdar değildi. O, belki de rüyasın- da kazandığı emniyeti başkalarına da tekrar ederek daha kuvvetli bir inan kazanmak istiyordu. Evet, ölmiyecek tir, bundan emindir. Ölmiyecektir. VE KAPAK AÇILMADI Bir işaret ettiler. .Gardiyanlar 51 sene evvel İngilterede idam edilir ken üç defa kapak açılmadığı için affedilen En başta muhterem (Papas Pitkins yürüyor, duzlar okuyordu. Arkasın - da, mahküm, daha arkada şehrin va- lisi, gardiyanlar ve cellâd yürüyor - lar. Saat 7,58dir. İdam odasında ölüm hazırlıkları feci bir sadelikle yapılı - yor. Rutubet sizen duvarlar, tavan- dan sarkan yeni bir ip, ve yerde te- beşirle çizilmiş meş'um kapak. Dip tarafta, şahitlerin oturmuş oldukları altı sandalye. Sağ duvarm kenarmda, siyah boyanmış büyük bir manivela kolu, Cellâd, kısa boylu, tıknaz. Bü - yük kirmizi el) İle mahkümu kolun - dan tutup tebeşirle çizilmiş yerin or- tasıma götürüyor. John Lee artık te- bessim etmiyor, fakat. kendine hari- kulâde hâkimdir. Gözleri başı üzerin de allanan ipin halkasma kalkıyor. Cellâd Berry, onun ipe bakmasma müsaade etmiyor. Seri bir hareketle başma bir çuval ve ipi de boğazma ge giriyor, ve siyah manivelaya fırlaya- rak kolu çekiyor. Fakat mahkümun vücudü, tebeşir- İle çizilmiş meş'um kapak ortasında durmaktadır. Kapak açılmamıştır. Cellâd, bütün kuvveti ile kolu çekme ğe çalışıyor. Fakat beyhude. İki mu- avin gelip onlar da asılıyorlar. Kapak açılmamakta devam ediyor. Altı da- kika böyle uğraşmakla geçiyor ve bu altı dâkika esnasında mahküm, kıpır damadan, ölümün karşısında, onunla yüzyüze duruyor . Saat 8,07 de, boğuk bir sesle, vali, cellâda, bu korkunç tecrübelerden vaz geçmesini, makineye gidip bakmasını söylüyor. Cellâd, elini John Ree'nin omuzuna koyarak, onu, odanm 80l köşesine götürüyor ve dönüp manive layı çekiyor. Manivela yerinden oy - nuyor, ve kapak, gıcırdayarak açılı yor, © Cellâd, daha ziyade emin olmak i- çin, makinenin kolunu, ötesini berisi- ni tamir ediyor. Aradan dört dakika geçmistir. IKİNCİ DEFA OLARAK KAPAK AÇILMIYOR. Saat 8,11 dir. John Lee tekrar te- beşirle çizilmiş yerin ortasında, mu- ti ve dimdik duruyor. Hâlâ emniyeti baki mi?.. Başmdaki çuvalm altında gülümsüyor mu? Bir insanm, aklını kaçırmadan böyle dakikalar geçirme- si kabil mi? Her ne olursa olsun, yüzü kapak olan bu adam süküneti ifade etmek- tedir. Titremiyor, vücudü göçmiyor, korkudan nefesi bile daralmıyor. İp tekrar boğazma geçirilmiştir ve cellâd, emniyetle kolu çekiyor. Bütün kuvvetile, boynunun damarları geri- iyor. İki, sonra fiç gardiyan yardıma koşup asılıyorlar, fakat boşuna. Ka - pak açılmıyor. Vali işaret ediyor. John Leeyi tek- rar götürüyorlar. Fakat bu sefer i - dam odasmdan dışarı bir yere. Hiç ol mazsa makinenin tamir! için yapılan hazırlıkları, çekiç darbelerini duyma yacak, ne de, hapishane müdürünün cellâda bağırıslarını, Sadece mütema» John Lee'nin kollarını bağladılar, a- | diyen çalan ölüm çanlarını duyacak, yaklarına da Köstek takarak ittiler, | Mahkümun başmdan torba çıkardı John Lea yor ve artik bir daha bu dünyayı gör miyecek olan gözler, etrafmdakilere hayretle bakiyor. Muhterem rahip Pitkins yanma oturmuştur. tutuyor. Ona yapabileceği yeğine yar dım budur. Dudaklarile de mütemadi yen dualar mırıldanıyor. MUCİZE Fakat işte nefes nefese, kıpkırmızı, Cellâd gelip mahkümu alıyor, önlinde ite, kaka götürüyor. Olüm odasina gi rer girmez tekrar. kafasına torbayı geçiriyor, tebeşirle çizili kapağm üs- tne götürüyor. John Lee içerde iken, kapak İki defa açılmış, tecrübeler mu vaffak olmuştur. Artık bu sefer açıl- mamak ihtimali yoktur. Fakat kapak yine açılmıyor. Vali, sandalyesinden, bayılarak, ye- re yuvarlanıyor. Hapishane müdürü bir şeyler sölemek istiyor, fakat dili tutulmuştur. Herkes idam hükmünün durdurulması istemektedir. Ama, | kimse bu teşebbüste bulunmağa ©€-| saret edememektedir. Cellât Berry bir çilgin gibi, elinde çekiç manive - lânin koluna vurmaktadır, Gardiyan lardan biri, çılgm bir kahkaha atıyor, Sahne, İasavvurun haricinde bir fe - caat gösteriyor. Birdenbire papas, kendinde söz söy lemek için bir cesaret buluyor ve cel- lâda: — Dur, diyor, bu adam suçunu ö- demiştir, ve eğer devam ederseniz bu odadan, bir cinayete şahit olmamak için çıkar giderim. Sonra, kendine gelen valinin yanı- na giderek diyor ki: — Eğer Johu Lee ölmedi ise, ka - der istemediği için ölmemiştir. Kade- rin arzularına karşı durmağa hakkı- nız yoktur. Bu hak, kraliçenin hakkın. dan bin defa daha mukaddestir. Bu sözleri herkesten İyi işiten bi - risi vardır. Bu, kapağın üzerinde, da ima metin olarak duran mahkümdür. Fakat kımıldanmıyor, bir kelime bile söylemiyor. Nihayet vali: — Idam tehir edilsin, diyor, hak - kinız var muhterem rahip! Cellât kaçıyor, gardiyanlar mah - kümu çözüyorlar başından çuvalı çı - karıyorlar, koltuğuna giriyorlar, Johü Les önce sallanıyor, sonra John Lee önce sallanıyor, sonra sükünetini buluyor ve tebessiim edi- Hücresine getirilince, yatağma o- turuyor. Kendisile beraber oraya ka dar gelen papasa, valiye gerdiyanla- ra, hapishane müdürüne gösterdikle- Fİ iyilikten sonra teşekkür ediyor ve kendisine kuvvet olsun diye verilen iç kiyi reddediyor! — Teşekkür ederim, lüzum yok. Hücreden hiç kimse çıkmak istemi yor, bütün bu adamlara vazifelerini hatırlatan yine bu ölüm kaçkını olu- yor ve diyor kiz — Rüyam doğru çıktı. Allah beni kurtardı. Beni tekrar asarlar mi zan nedersiniz? AF Bir saat sonra, vali, Londraya git - mek Üzere trene biniyordü. Kapağın Ellerin! | AN SAĞLIK ÖĞÜTLERİ Yarım baş ağrısı Başm yalnız yarısında, hattâ dö: baş ağrısı demişler, Fakat verdiği İdan daha şiddetli olur. En ziyade bayanlara musallat Sonra saçlar ağırmağı — yah |boya istemeğe — başlayıp ta her gelen muayyen günler gelmez olun: yarım baş ağrısı da kaybolur. Bereket versin,nöbet nöbet gelir ve bir hafta, bir ay, bazılarında dal ziyade fasıla olur. Vaktile bayanl: dll, Şimdi uzunca 'dan sonrr görülüyor. sonra, yarım başağrısı sızlık gelir, yorgunluk basar. Baş Gırlaşmış gibi olur. Esneme "İnsan yataktan kalkmasını hiç çekilmiş gibi olur. Bu rahatsızlık h li gittikçe meydana çıkar, yılarak bâşm yarısını kaplar Başı Ziyormuş gibi liyor gibi olur. Baş derisine dokur mağa gelmez, iztirap çoğalır. Bu halde insan yataktan kalk; ızlık, sakinlik ve en Ziy: ranlık ağrıyı bir dereceye kadar akar, tası! güler, sıcaktan, ba zılarında yemeklerden gelir. Yeme! göre bir türlüsü dokunur. Kimisi yemeklerinden sonra, sına tutulur. diğine dikkat etmesidir. duğu biraz dikkatle anlaşılabilir. borulursa, peklik olur. niçin açılmadığını öğrenmişti. açılıyordu. Fakat ağırlık olunca, taşıyor ve kapak açılmıyordu. Vii, işi dahiliye nazırına anlattı. talep etti. nisinde intikam kastile, metr dotel bet küreğe tahvil edildi. Yirmi sene sonra, henüz genç ağam, Portland hapishanesinden kiyordu. Bu, hüsnühalinden dolayı Lee idi. te biri bile olmuyan bir göz etrafın- İda olduğuna bakarak buna yarım tırap bakımından bütün baş ağrısın- tar. Hem de tam genç kızlık yaşm- da başlayarak bütün gencliğe silver. çok uzun bir müddet sürdükten son- râ geçer. Nöbetlerin arasmda Üç gün, evlerinde çokça kapalı kalırken ya- i rim baş ağrıları daha sıksık görülür- yorgunluklardan, jen ziyade ziyafetlerden, hele balolar- Böyle bir yorgunluk o gecesinden ! nöbeti gele- ceği vakit insana umümi bir rahat te mez, Beniz sararır, yüzün çizgileri artarak sonunda “ağrı Ağrı ilkin şakakların birinde, ya- hut kaşların üzerindedir. Sonra ya- yahut bir burguyla deliyormuş veya beyni içerden s1ç- ratıyormuş gibi olan ağrı ufacık bir ışıktan, küçük bir hareketten azar, baş döğülüyor, sıkılıyor,içinden pat- ik bir yer ârar,Çünkü ka- anltır. Fakat birçoğunda karanlikta bile olsa, bulantı gelir, burun ziyade Nöbet âdeti olan müddet, birkaç | saat, on iki sast, yirmi dört saat, sürdükten sonra ağrı azalmağa baş- lar. Onun yerine derin bir yorgun- luk gelir; Daha söhra ağır bir uyku basar. Nöbet bitmiş demektir, İnsan uyandığı vakit yeniden dünyaya gel- miş gibi olur, her şeye sevinir, mut- Yarım baş ağrısınm nereden ve nasıl geldiğini anlamak epeyce güç bir meseledir, Kimisinde ziyade yor- gunluktan, kimisinde soğuktan veya xılarında üzülmekten, ba- lerin de her türlüsü değil, adamma kimisi yağlı yemeklerden sonra yarım baş ağrı- Nöbet tuttuğu vakit ağrıyı azalt- > N mak için iile bildiği baş ağrısı ger şahit Necmi de, İçeri girenler eri lâçlarından birisi almabilir, Nöbetin | sında olduğunu, konsolun görülü ara önünü almak için en iyisi herkesin kendisini tahlil ederek yarım baş ağ- rısınm ne gibi sebeplerden sonra gel Bilhassa | hangi yemeklerin daha ziyade dokun Nöbetlerin kaç günde bir tuttuğu” mu bilerek ona göre bir fi gün önce #ade dokunan yemeklerden değil; yorgunluklardan sakınmak ta güç ol- maz, Uyku az olursa, yemek zamanı bulunursa yarım baş ağrısı kolay gelir ve pek şiddetli Lokman HEKİM ——— m m O günlerde yağan yağmurlar ka- pi $n tabtalarını şişirmişti ve bu tah talar, kenardan sıkışıyordu. Kapağın üzerinde bir ağırlık olmadığı zaman şen tahtalar, kenarlardan daha fazla John Lee 1884 senesi 14 tegrinisa- larak bizmetinde bulunduğu Miss Beyse isminde ihtiyar bir kızı öldür- miş, cesedini petrole bulayarak yak- mak İstemişti. Cinayet muhakkaktı. Uzun mlnakaşalardan sonra kendisi. nin affedildiğine dair kraliçe karar - nameyi imzaladı fakat eezası müeb - Yirmi senedenberi, bu adam, boy- |tıyordn. nu kırılmış olarak, masluplar mezar | cuğu oldu, evini barkı bırakıp dün- uğında gömülmüş olacaktı. Halbuki, | yayı dolaştı. Onu bazen Avusturalya: | ani olarak ölür. M-4-96 HERGUN BiR ROPORTAJ irt. 'Tanıdıklarımdan birinin Amerikan mektebine giden genç kızı, elinde tüt- tuğu minimini bir kâğıdı, bana uzat- tı. Çok heyecanlı görünüyordu. Yü- günün hatları, fırimaya tutulmuş de- niz rengini almıştı. “Acaba, kâğıtta ne var?,, diye siz olsanız, merak et- mez misiniz? Ben de tahmin edebile- ceğiniz gibi merak ettim ve kızın u- zattığı kâğıdı açarak okumağa çalış- tum. Çalıştım, diyörum, çünkü; yazı a Ca wt ay ca ha ar medim: — Söyleyin bakalım, dedim, böyle heyecan içinde birakan kâğıtta ne var?.. Sinirli hareketlerle: — Durunuz, dedi. Onu ben okuya” yım. Ve okumağa başladı: “Türk: a native or inhabitant of Turkey. Muhammedan who lives in Turkey. Acruel barbarous persan tyrant.,, Yazının kelime kelime tercemesi şudur : “Türk: Türkiyede oturan muham- medi yerli halk. Vahşi, barbar ve za- lim kimseler.,, Bu satırları, 1935 senesinde Lon- ra ve Nevyorkta basılan ve E. L.| 'Thorendike isminde birinin eseri O - lan Yünior Dietionary'den aynen alı | yorum. Türk vahşi. Türk, barbar ve zâ- lim., Ve bunu yazan - ne acıklı şey değil mi? - bizi en iyi anlaması Wâ- zımgelen bir milletin evlâdı içinden gikiyor l Şimdi, size sorarım: Türke utan- madan bü Iftiraları eden bir diksiyo- ner, nasıl olup da Türkiye smırların- dan içeri girebiliyor? Bizi bu kadar kötü tanıyan ve kötü tanıtmağa ça-| lışan bir müellifin eseri nasıl oluyor | da, hâlâ ellerde dolaşabiliyor?... Ben, kendi payıma, diksiyonerde Türk kelimesinin karşılığını okur o- kumaz, kitabı elimden attım, Belki, —— Adliye Büyücülük yapmaktan suçlu bir kadın Büyücülük yapmaktan suçlu Ak- saraylı Ayşenin, dün birinci ceza mah kemesinde duruşmasi yapılmıştır. Ay x, İ seyi büyücülük yaptığı bir sırada, cür mü meşhut üzerinde yakalayan polis memurları, dünkü celsede şahit ola - rak dinlenmişlerdir. Bunlardan, Ba- haeddin; Ayşe ile ayni evde oturduk- larını, büyücülük yaptığını kendisi- nir haber verdiğini söylemiştir. Di - m e n- a a” et 'diklarmı, ve içinde, evveler numara- sı zaptedilmiş olen kâğıt lirayı bul İ duklarını anlatmıştır. Gelmiyen şahit İ tere tehligat yapılmak Üzere duruşma 22 Harirana bırakdmıştır. * Mehmet isminde bir çocuğun, Çı- rağan sârayı önünde hüsusi otomobi tile sebep olan Emi- sin, muhakemesine dün birinci ceza- da devam edilmistir. Dinlenen şahit- ler, çocuğun Eminin otomobili altın- dn kaldığını gördüklerini #öylemişler- dir. Vakada #akat kalan çocuk ta mahkemede hazır bulunmuştur. Du- ruşma, diğer şahitlerin çağırılması için başka güne kalmıştır. * Mahmutpaşada Hüseyinin dilk- kânmdan muşamba çalan Todori, bi- rinci sulh cezada Iki ay hapse mah- küm olmuştur. 1 | * Karagilmrükte bir sarhoşluk âle- Af © ÖLÜM İNTİAMINI ALIYOR ! bir çklip birazdaha kıza idi, ar) Sonra, John Lee gitti, bir kah tık kat'i olarak affedilmiş olan John | garson oldu. Orada, her akşam bir gilling mukabilinde, macerasmı anla. Daha sonra evlendi, iki ço- İngilizce idi ve çok acele yazılmıştı. | | Kâğıdı okuyuncaya kadar sabrede- | Türkleri “Barbar!,, diye tanıtan bir diksiyoner... Bu kitabın Türkiyeye girmesi ve mekteplef* de okutulması derhal yasak edilmelidif |böyle yapan birçok kimseler vard Fakat, mekteplerde, henüz, olgunluk çağına gelmemiş genç çocuklarımıkı bu kitabı alıp okuyorlar. Kitapçılaf” da serbestçe satılan bir diksiyonef” de, Türklük için bu kadar fena söğ ler yazılmış olabileceğini düşünemt mekte hakları da var. Hiçbir millet kendisine hakaret edilmesine tahair mül edemez. Hele bu millet, Türk gibi, şerefini canmdan kıymetli bilet bir millet olursa!., Devam ettiğim Amerikan mektep idaresi, kitapta bu çirkin iftiralar bir araya sırahyan satırlar üzerin€ BİZİ | bir kâğıt geçirtti ve sözde, böylelikle Türke bir diksiyoner ağzıyle yapıla küfürleri, ört bas etmek istedi. Fakat, diksiyoner, hâlâ serbestçe kitapçılarda satılıyor. İstiyenler ; Londraya yazıp getirtiyorlar. & dünya yüzünde bundan başka ingili” ce diksiyoner yokmuş gibi, aleyhim ze bu kadar iftiralarla dolu bir kita” bm farkına varmadan satışma hiz * met ediyoruz. Bu kayıtsızlık, çok gücüme gittiği için size kadar geldim! Bildiğiniz gf bi gazeteye yazarsmız!,, Amerikan mektebinde okuyan bü genç Türk kızınm bana adımı verdiği diksiyoneri Beyoğlunda, ingilizce ki* tap salan kitapçı dükkânlarda ara” — Sipariş veriniz getirtelim! ceva” bint aldım. Bir üçüncüsü, şüpheli şüpheli gös” lerimin içine bakarak: — Size bu diksiyoner, çok mu l14* zım ? diye sordu. Ve ben neticede #0” Iadim ki, Türkiyenin en büyük şebri olan İstanbulda, Türke açıkça hakt* ret eden bu kitap, henüz yasak edil” miş değildir. İlgili makamların he* men harekete geçeceğini umarak sö” gimü bitiriyorum. vü i Sall GUNGOR Reddi hâkim talebi tetkik edilecek Kınacıyan hanmm satışma git bİf dayadan dolayı, hazine avukatı tarat | fından ileri sürülen hâkimlerin talebi yakmda tetkik edilecektir. | Oğrendiğimize göre dav»<in esasi şudur: Kmacıyan halin sahiplerine den Vahan Kns!yan hisnesini 10318 senesinde bufada bulunan Sergis E£ naciyani satmış va yine bu aileden 8“ £ dam Kınaciyan vekil olarak gösteri miştir. Hazine, bu satış musmelesiniS'f Kanun uygun yapılmadığını ileri sü rerek beşinci hukuk o mahkemesindö bir dava açmıştır. Dava, son safhalaf rma geldiği bir sırada hazine ve Şemseddin Aksoğlu, hâkimlerin roğ* di talebinde bulunmuştur. Hazine vekilinin talep hakkında vef diği istidanm sureti, Kmaciyan ve * killerine tebliğ edilmiştir. Vekile buna cevap verdikten sonra, reddi B# kim talebi alâkadar mahkemece tef” eee Tramvay kazası yaralılar! Şişhanedeki tramvay kazasında “* ralanarak todâvi altına alman hasi$” lar iyileşmişlerdir. Yarası ağır ols” lardan Kadriye de, tamamiyle rek dün Sen Jorj hastanesinden maştır. y mi esnasında arkadaşı Nuriyi yarsif yan Mustafa Ahmet, dün Adiyei verilmiştir. gunu söylemek ei si boysüna ip geçirilir. Cebi manivelâyı harekete getirir. boyrunÜ, olan mahkümen ayaklarımın dibinde, nam bir kapak açılır ve mahküm VU er tan derin, köya gibi bir çukura bitince gerilir ve amudi fıkarisi !