a iz? 2. Şimdi bütün o çocuk kalabalığı ile uğuldiyan okulları zihnimde canlan- dırıyorum: — İşte Şikagoda o Stook Yards yakınında, içine kaynamış et kokusu dolan, Dayton'da her târafın- dan çiçek taşan ve Boston'da yağ» murlu bir gökyüzü altında kararan okullar, New-York'un yeni İtalyan mahallesi olan Bronx'da dâhi Ange- lo Patri ve Yahudi-Leh mahallesin- de Mis Knox'un idare ettiği okullar, nihayet nice endüstri ve tarım “mü- tegallibe,, sinin çocukken, gözlük” lü bir öğretmenden alfabe öğrendik- Jeri şu küçük kırmızı okullar “the red scholl Hause,... Az kalsm, Gary'nin, bu mantar şehrin boş arsalarında gördüğüm portatif okulu unutuyor - dum. Hakikaten, Amerikadaki halk terbiyesinin fiziyonomisini kısaca be- Jirtmek için bütün bunları hatırla. mak lâzımdır. İşte mirimini okul talebelerinin için- den grup halinde geçtikleri bir sokak. Karşılıklı kaldırımlarda yürüyen iki iki çocuklar arasında bir lâstik top dolaşıyor. Küçük bir kızcağız, te kerlekli patenlerile koşturup duru- yor. Otomobilden eser yok. Burası bir mektep sokağıdır. Her tarafta “Mektep! Dikkat! Arabacılar, bey- girleri tarısa kaldırmayınız, beyhude gürültü yapmayız, yöksa cezalanır- sinız!,, levhaları var, Okul binası, öyle muhteşem bir bina değil. Dış merdivenlerinin hep- si taştan yapılmamış, çünkü font, A- merikada daha wcuza mal oluyor. Bi- nanın içi, çok güler yüzlü, insan res- mi bir daireye girdiğini hiç de zan- netmiyor: Methalde bizzat çocukla tin yaptığı kara kalem desenler, hat- ta yağirboya resimler asılı. Direktör- Yük bürolarında geniş yapraklı saksi- Jar, örtülü masalar var, Her taraf, adeta bir Home, bir ev içi manzara. sında.. Bütün kapılar ardma kadar açık ve çocuklar, şen, konuşarak do- Taşıyorlar. Saat sekizi çaldı. Şimdi büyük sa- Tondaki toplantıya gitmek zamanı. dır. Bu toplantı dâ ne? Her bafta, bazan sayısı 4000 e kadar yükselen okul talebesinin muayyen sınıfları burada toplanır ve tören yapılır. Öğ- retmenlerin bir kısmı talebe arasına dağılmış, bir kısmı da direktörün yanında... Bu tören günleri, ekseri- refakatinde ya, armonyom İenir, günlük meselelere dokunulur, kostümlü revüler, yazıcısı ya genç bir öğretmen, yahut bir talebe olan komediler oynanır, Fakat her zaman toplantı, selâm ve milli marşla biter, toplantı, bayrağa selâm ve milli marşla biter. Toplantıdan maksat, çocuklarda bir topluluk duygusu, u- Josal, sosyal birlik Ove beraber- fikrini yaratmaktadır. Her vakit bu törene ayrılan yarım saat, beyhude bir “vakit zıyar,, olmu. yor; bilâkis bu törenler sayesinde, mektebi çocuklara sevdiren ve ço- cukları mektebe ısındıran bir gönül birliği'uyanıyor. Binanın diğer taraflarında çalışma çoktan başlamıştır. Bir sınıf, mekte. bin sinema salonundadır: Çocuklara “Bir buğday tanesinin seyahati, isminde bir film gösteriliyor. Film buğdayın nasıl ekildiğinden başlı yor, ekmek haline gelip nasıl yenik diğine kadar her safhayı gösteriyor. Filmde değirmenlerin, tahlil lâbora- tuvarlarının, nakil vasıtşlarınm res» migeçidini görüyoruz. Bütün bunlar, ayni zamanda bir tahrir vazifesinin mevzuunu teşkil edecektir, Bir smıf duştan dönüyor. Başka bir sınıf mürettiphaneye gidiyor, O- rada, mürettipliğin bütün inceliğini bilen bir kadın öğretmenin nezareti altnda, kız, erkek bütün çocuklar, kartvizit, afiş, el ilânı, dizip basmak- la Vakit geçiriyorlar. Hatta bu me yanda okul gazetesi veyahut arka- daşların yazdığı 20 sayfalık şir ki- taplara da dizilip basılıyor. (1) Başka sınıflarda çocuklar çamur, tahta, hatta demir işleri veyahut bahçe ile uğraşıyorlar, Diğer bütün sınıflarda en alışık olduğumuz dets- ler okutuluyor: İngilizce, hesap, coğ- rafya v. «. gibi. Hesap dersinde yüz« de meseleleri, sabah gazetelerinde çıkan (2) base - ball maçlarmın ne- ticeleri üzerinde halle. . İngiliz. ce dersinde, New York gare- tesinin 12 nci sayfasında isçi istiyen kilçük ilânlara cevap yazmak sure- tile temrinler yapılıyor. Bir salon daba... Buraya her sınıf- tan talebeler geliyor; kitap rafların- dan bir kitap seçip, birkaç çiçekle süslü küçük masalara yerleşiyorlar. Burası, kütüphanedir ve bütün gün açıktır. Yarım saatlik veya bir saat- Hik bog zamanı olanlar buraya gelir- ler ve ya sevdikleri hikâye kitaplar rını okurlar yahut derste kendilerine bir mevzu hazırlamak için malümat toplarlar. Kitap okumayı herkeste #ivat haline getirmek Amerikan ma- 11 İİİ iL an arifinin bir husuşiyetidir. 5 inci cad- dede geniş selorilariyle muazzam bir kütüphane, NewYork çocuklarının emrine amadedir. Çocuklar, isterler- isterlerse seçtikleri kitabı alıp evlerine götü- tebilirler, Gene New-Yoörk şehrinin mahallerine dağılmış o lan 48 şubeden, istedikleri gibi isti- fade ederler. Bu okuma salonlarının kıumında, kendiliğinden okuma zevki olmıyanlara bu zevki 2- şılamak için bazı çarelere de başvu- rulur: Meselâ yüksek sesle okumalar se burada - okuyabilirler, muhtelif büyük bir yapılır. Bütün bunları gördükten sonra, Amerikaya geldiğime hayret etmiş düşün- düm. Nekadar yanılmış olduğunuzu olan sevgili hemşerim, sizi bilseniz! Öğretmen talebelerine büyük bir nezaketle muamele eder, Ayni neza- ket diş, el ve saç muayenesinde bile vardır. Bütün itirazları ve bütün e yüzlülükle kabul ederler. Çocuklarla birlikte neşelenmeği, onların oyun ve spor“ larına Katılmayı bilirler. Bütün bun- lara rağmen öğretmenin çocuklar Üzerindeki otoritesi pek büyüktür. Bu otorite, bütün gerçek otoriteler i sosyal bir ü ttığı bir hay- ranlıktır. Ve talebe öğretmenin gü- ler yüzlülüğünde gizlenen bu otori- teye seve seve bağlanır. Bütün A- merikada yalnız bir tek disiplinsiz Ammıf gördüm. Sınıfın kadın öğretme- ni, tedaviye muhtaç bir mevopattı ve kendisi sas mazeretleri güler tinel (manevi) inlüğün grupta Ya: disiplinsizliğe daha ziyade sebep oluyordu. Zaten self-gouvernement (1) âdeti bütün Amerikaya yayılmıştır. Bir gün, bir mektebin altıncı sınıfına gi- rince siyah tabtada şunu gördüm: “Reyinizi en İyi yurddaşa veriniz!,, Çocuklar, bir sinif başı seçmekle meşguldüler. Amerikada hiç kimse, genç kızları mes'uliyeti olan makam düşünmediği gibi mektepte de kız ve erkek talebe. lardan uzaklaştırmağı yi biribirinden ayırmak hiç kimsenin hatırma ez. Müşterek terbiye esastır ve bu u- sul, yarım asırdanberi, bütün Ameri- kada denenmiş bulunuyor. Neticesi: Hiçbir yerde kadın, Amerikada ol- duğu kadar serbest, iyi bir hayat ar- kadaşı değildir. Hiçbir yerde kadın, ile Amerikada olduğu kadar saygı karşılanmaz. Tazyiksiz bir disiplin Sefi - göu- vernement, müşterek terbiye, bütün bunlar, Amerikan terbiye sisteminin en göze çarpan o vasıflarından biri olan demokrasiye şekil vermek» tedir, Amerikâ okulu, evvelce de söyledi- gim gibi, kendi sosyal verimile pek ziyade meşguldür. Yarının demokfa- #isini hazırlamak ödevini üzerine al- dığından, cümhuriyetin müstakbel yurddaşlarını 8 veya 10 sene müd- detle otokratik bir rejime tâbi tut- mağı abes bulur. Bilâkis okulu; gençlerin hayata atıldıkları zaman bulacakları muhite mümkün olduğu kadar benzetmeğe çalışır. Ergin ile çocuk, idare edenle edilen, fert ile topluluk arasındaki gerçek ve mo- dern münasebetleri canlı bir şekilde gösterir. Nasıl ergenlerin sosyetesin. de tecrübe kazana, kazana mükem. imel bir ergen olmağa muvaffak olur- sak, Amerikan okulu bu işe daha ön- ceden başlar ve kendi çevresinde bir gençler sosyetesi yaratır. Amerika pedagoglarının büyük bir kısmı daha ileriye giderek başlıca ödevlerini ta- lebelerine sadece sağlam ve ahlâksal bir sosyete hayatı temin etmek adde- derler. Bunların kanaatine göre, tale- be ancak bu suretle en iyi şartlar içinde tekâmül etmek fırsatmı bula- bilir, Bir gün bana bir okul direktö- rü: “Her şeyden önce çocuklarımı- zın mes'ot olmasını İstiyoruz, de- Çeviren: Sabri ANDER (1) İşte bu şiirlerden birkaçının ter- cümlesi. 3 numaralı manzume dokuz yi sında bir erkek çocuğundur. ÇOCUK Minimini çocuk, Ve tıpkı herkesin yaptığı gibi, Gülüyor, ağlıyor ve oynuyor. KAPLUMBAĞA ağ 5 Durun size kaplumbağayı anlatayım. Kaplumbağa, işi gücü olmıyan Perilerin bindiği battal taksldir. TOP Ben bir topum, çılgın bir top. Herkes beni ağaçların tepesine Bazan, o kadar yükseklere uçarım ki Kuz oldum sanırım. Bir gün patlayıvereceğim (2) Amerikada pek yaymış bir top oyuna. (3) Kendi kendini idare, Hegel — elimize iyen — ilk estetik derslerini Heidelberg'te 1818 senesinde vermiştir. Bu tarihten iki il bu derslerin ves le olamazdı. Çün- kü Hegel felsefesinin bütün yapısı İ ile birlikte estetiğini de üstünde ta» şıyacak ölan eser o (Hegel'in lojiği) 1816 da bitiyor. Bu eser meydana gelmeseydi Hegel'in estetiği yaratı- lamazdı. o Hegel ancak Jojiğini neş- rettikten sonra insan tarihinin en de- rin muhtevasma, insan benliğinin ta- rihine olgun bir ruhla ve emin bir el- 18 şeklini vermeğe başlıyor. Estetik bir olgunluk çağın eseridir. Mücerret ve spekulative düşünce- ye kendi dilini veren bu adamın “ha- yatın altın ağacından” nasibedar ol- madığı zannolunmasm. Şüphesiz He- gel her şeyden evvel filozoftut, este- tiği de lojiği ile çok yakından ilgili. dir, Fakat Hegel, müşahhasa hakiki bir sevgi ve meyil duymasaydı, esteti ğinin bugünkü şeklini almasına yine imkân olamazdı. Filozof gözünü ve görgüsünü terbiye edebileceği zama- nr daima bulmuştur. Berlin'in san'at kolleksiyonların: evinin içi gibi tanı. yor. Anvers, Viyana, Paris müzeleri. ni heyecan duyarak geziyor. Hollan- da mutbaklarının cilâlı, temiz parke- lerine hayran kalıyor ve anlatıldığına göre yeni bir saç modası gözünden kolaylıkla kaçmazmış. San'atler arasmda — meslekleri yazıp okumak olan insanların çoğu gibi — edebiyet kendisine en yakın olanıdır. Eski Yunan edebiyatı ile olan münasebeti bilgi ve sevgiye da- yanır. Homer ve Eflâtun'dan ziya- de Sofokles'i takdir ediyor. “Phae- nomenologie des Geistes” te ilâhlar- la insanların mukadder mücadeleleri- ni anlatan bahiste Sofoklis'in (Anti- gone) u canlanır. Herder'in, Les sing'in nefesile ısındığı zamanlar olu- yor. Goethe yalnız eserlerile değil, şahsiyeti ilede ona problem olmuş- tur, 1805 te (Voss)a yazdığı bir mektupta Heidelberye ( çağırıldığı takdirde Cours de littörature mahiye tinde estetik dersleri vereceğini bil- diriyor. Eğer Weimar - Yena'da tes essis eden edebiyat çevresi ile temas etmiş olmasaydı. 13 sene sonra ger- çeklenecele olan bu tasavvurun O 23- san aklından bile geçmesine belki imkân olamazdı. Hegel'in hiçbir eserinde bu derece monumental olduğu kadar ince, bü- yük olduğu kadar akı bir üslüba rastlatimaz. Diyalektik estetikte sert- Yiğini kaybeder. Fikirlerle Jisanın — eski eserlerindeki — boğucu mü- cadelesi artık duruyor, Heğel'e insan olarak hayran olmağı bize bu eser öğretir. Goethe dilinin şekli kemali Sehiller belâgati- nin parlaklığı Hegel'e yabancıdır. Fa- kat hislerinin korile ışddıyan büyük çapta bir insan varlığından almari in. tiba belki hiçbir zaman bu derece şiddetli olmıyacaktır. Muazzam ta- biatlerin harareti alev almaz, madde- Yi eritir, şekil verir, ölü olana hayat verir. Son derece büyük ve geniş bir mevzua yorucu mesai ile nüfuz ct- mek, içten yanan bir ateşle şekil ver- mek Hegel'in işi idi. Böyle olduğu halde Hegel'in este- tiği, önümüzdeki şekli ile zevkle ta- drlacak ve okunabilecek kitaplardan Se Mel hukuk felsefesi gibi egel tarafından yazılarak neşrolun- mamıştır. Bir esas fikrin etrafında toplanan jeniyal bir irtical “İmprovi- don” G. Hotho'nun estetiğinin nâşi- ri) elinde, Hegel tarafından verilen umumi bir plândan maada, aralarında Droysen'in de bulunduğu sekiz tale- benin ve kendisinin not defterleri bu- lunmuştur. Hotho'nun “ön söz” de söylediği gibi Hegel yazdığı gibi ko- nuşmamıştır. Söylenmiş sözün ser- bestliği estetikte iyi olduğu kadar kö- tü manasile de sezilir. Fikirlerin ge- Tişimleri geniş, ali sadetten çıkmalar, şabsi vaziyet alışlar çoktur. Bu sebeplerden dolayı Hotho bu büyük eserin mekteplerde olduğu ka- dar herkes tarafından da okunulma- sını temin maksadile estetiği “en ba- tiz noktalarını toplıyarak ve ek mü- him fikirleri açıkça göstererek” hu- lâsa etmek istiyordu. “Faydalı oldu- ğu kadar güç olan bu ödevi”, “He. gel'in san'at hakkındaki düşlinceleri,, adını taşıyan bir mükale zincirile Su ut Kemal Yetkin bu sütunlarda tec- rübe etti. Hegel estetiğinin dilimizde yapılan emmi miş sö. gün canlılığını vramak yorucu bölümlerin daha önemli (oaddolunmuştur. “Hegel'in san'at hakkındaki düş inde” teferruat aranılmasın. Dini feragat, şeref, halk şarkısı, epik, san'atin ve san'atkârın durumu hakkındaki (i- kirler hulâsanın dışında kalıyor. He- gel'i memleketimizde tanıtmak isti- yen daha ziyade esas fikirlere yöne. İlyer, yoksa iğne ile kuyu kazmak is- temiyor. Hegel, estetiğinde çok defa söyliyeceklerini terkibini yapacağı mevzularla lüzumundan fazla ağırlaş. tırmıştır. Ağırlık veren bütün bu ke. #mların bulâsanm dışmda kalması KÜLTÜR Amerikanın Kültür Kurulu, Hegel'in Estetiği Ve Biz incir Kurdu. €sâs fikirlerin tebarüz etmesi için za- ruri addolunmalıdır. © Bugün hemen hemen unutulan bu büyük eserin tarihi kıymeti hakkında fazla söz söylemeğe İlizum bile yok. Klâsik estetiğin o Baümgarten'den, | Kant'tan Hegel'e kadar kazandığı bü- | tün bir muhteva bu eserde katıksız | ve tam olarak mevcut bulunuyor. Classiciste san'at tarihi bu eserde ke- male eriyor: Insan tarihini bu kadar büyük bir gözle gören kitaplar azdır. Hegel estetiğrinin bugünkü kıyme- tine gelince. Bugünün bakımından bu eserin tanrtılmasile idealist fikir dünyasının Türk aydınlarına açılma. si ancak temenni olunabilir. İdealist tradisyonun ünü ve “adr” olan bu bü. yük savaşçısma bugin her zamandan fazla ihtiyacımız var. Hegel'in san'at hakkında- ki fikirlerini, olduğu gibi bir bloktan — hiçbir münakaşa ve kritiğe İüzum görmeden — kabul etmek imkânı yoktur. Hegel diyalektiği (yani te. zatların vahdeti prensibini), her za- man yerinde kullanmamıştır. Bu ya: İş tatbikattan doğan hatalara bütün felsefesinde tesadüf olunur. Estetik. te bu hatalardan kurtulamıyor. Sanat çok çeşitli dünyasını bütün ile görmeğe (alıştığınızdan- beri bu hatalar büsbütün gözütnüze batıyor. Hegel, san'at mefhumunün tarihte muayyen bir kavmin “Yunan. ların” san'atile hakikat olduğun söylüyor. Bugün biliyoruz ki san'at mefhumu Yunan kavminin san'atine inhisar ettirilemez, Hegel her devrin Yunan san'atile ve bu san- atin güzellik idealile ölçüyor. Bugün yine biliyoruz ki bir san'at stili Yunan San'atine benzemiyorsa, benziyeme- diğinden değil, benzemek istemedi- ğindendir. Hegel'in san'at tarzları arasın. WE Aydın Halkevlileri Aydın, (Özel aytarımız bildiriyor) Aydında özel kuruldan verilen tah. sisatla kurulan fidanlığın, ağaç yetiş- tirmek hususunda dünyanın en eive- rişli iklimi olan İlimizde meyva cin- sinin ıslahı için büyük faydası görü- lüyor. Fidanlığın bundan başka şar ve kasabaların, hatta köylerin bile ağaçlanması bakımından iyi rolü var- dır. Bu yıl, 6.036 zerdali, 636 frenk ek ması, 85 ayva fidanile 3.344 çilek fidesi ile 2.615 karabiber, 1.688 oka- Diptüs, 1.734 akasya, 704 gülibrişim, 512 filedoça, 34 balca fidanı dağıtıl- mıştır. Önümüzdeki yıl dağıtma işi daha çok olacaktır. İncir kurdu savaşı ve pamuk durumu İlimizde 15 Temmuzdan 30 Eylü- Il ettiği derece farkları, san'a- tin yerini felsefeye bırakıp sessizce geçmişe karışacağın: bildiren iddizla- tı da bugünün bakımından yine este le kadar Aydın, Nazilli, Bozdoğan, Söke ilçelerine şamil olmak üzere in- cir kurdu savaşı yapılmıştır. Elde edilen 16.100.000 kiloluk tecimen ürü- nü tamamen savağ görmüştür. İncir- ler ıskara üzerinde kurutularak efes- tiyale böceklerinin yumurtalarının tiğinin tarihe karışan ve bir daha canlanmasına imkân olmıyan kısım- ların steşkil ediyor. Fakat bütün bunların ne zararı var? Yine ayni adam positivisme'in formalisme ile psychologisme arasın. da bocalıyanssan'at nazariyelerine gi- | önü alınmıştır. decekleri yolu göstermiyor mu? He | (o Ürünün yetişme çağında kanlı ve ballı basra ölmüştür. Savaş is gerin güzellik tarifi san'stin, “ruhun madde İçinde. görünüşü” olduğunu söyler. Bu tarife insan hakkında mü. şahhas bir tasavvur tekabül ediyor. İlim yapan insan mücerret ve parça- lıdır. Mücerrettir, çünkü var lığından bütün hususiyetlerini tecrit etmeğe çalışır. Kozmapolit akıl insa- nı onun idealidir. Din adamı için de böyle. O da semavi bir fikrin uğrün- da bütün hususiyetlerinin münkiri. dir. San'atkârda, yalnız onda müşah- has insant bütünlüğü İle görüyoruz. Yalnız “o” dinin ve ilmin mefhumla- rı tarafından reddolunan müşahhas varlığa yöneliyor ve şekil veriyor. Müşahhas insan realitenin içinde, re- alite ile kaynaşarak, realite için yaşar Içinde yaşadığı realitenin ön plânın- da ise milli, ırki, lisani hususiyetleri gelir. Müşahhas insan ulusal guuru- nu müdrik, ırkının, tarihinin, dilinin bütün hususiyetlerini benliğinde ta- şıyan insandır. Mücerret insanın parçalı varlığın» dan doğan bugünkü kültür anarşisi- ne artık nihayet vermek zamanı gel medi mi? Dinin ve pozitivizmin koz- mopolit naslarını yere çalıp müşah- has insan için müşahhas insan uğrun- da mücadele etmek zorundayız. Bu savaşta - müşahhas İnsan - mefhu - munu bize ilk müjdeleyen adamın a- ramızda bulunmamasına - imkân var pekter ve işyarlarının öğütlerini dine İiyenler ürünlerini tamamen basra- dan kurtarmışlardır ki, bu durumun bütlin üretmenler üzerinde savaş ter- biyesinin yerleşmesi bakımından bü- yük faydası görülmüştür. Bu yıl sulanan ürünler çok iyidir. Ekin tarlalarının yüzde 30w sulan. mıştır. Ekin de geçen yıla nazaran çoktur. Bu itibarla elde edilecek ürün yüzde 25 fazla olacaktır. Bugüne kadar üretmen ürününün yüzde 70 i toplanmıştır. Kalan yüzde 30 u fidanların uç kısmında olduğun- dan toplama sonuca ermeden yağ» mur yağsa bile etkisi olacaktır. Gelecek yıl için pamuk ekinine da- ha büyük rağbet görülüyor. Şimdi. den hazırlıklara ve sulama teşebbüs- leri vardır. İlimizde pamuk ürünü- nün keyfiyet noktasından düzelmesi, bundan Nazilli Pamuk İstasiyonunun büyük yardımı olmuştur. Arıcılık, tavukçuluk İlimizde bilhassa iptidaf kovanlar» la yüzlerce arı besliyen ve bu yüz- ne gerekli tahsisat koydurmuştur. Bu paralarla fenni kovanlar yaptırılarak köylere dağıtılacaktır. Ege bölgesinde tavuk ve yumurta ihracında önemli bir yeri olan ilimiz- de yeni usul tavukçuluğa doğru çâ- lışma vardır. Tarım dairesi daha çok yumurtlıyan ve daha fazla et veren m? i ; tavuk ırkının üretilmesi için çalış. Mazhar ŞEVKET | maktadır. Bu yıl zeytin ürünü çok azdır. Re- p kolte geçen yılın yüzde 10 u olacak- tır. Gündelik Si | Gazete || ,,1,29X94 komisyonu hazirandan ha Kelin sirana kadar öldürülmek Üzere 8.471 | teklif etmiştir, ! TELEFON ( Yan, işrlı Aa İİ” Savaş bühünes kış ve sonbaharda | TELGRAF: “TAN İstanbul || Ziğen 364 domuz Bilirim” ABON NE Bu yıl ayin ne fare tahribatı ve i ne de çekirge uçkun ve sürfesi görül ! Türkiye için Dışarı için mi İ meg Ee | e era : “ O e Iklim itibarile yurdun elm s9 - hayvan yetiştiren bölgesi ili- iydik Ml mi; em di, Bilhassa Malta ve Yumanis. İLAN tanda Aydın sığırlarının önemli bir LAN | yeri vardır. Konya koyuncuları, bu İl mevsimde sürülerini ilçemize getire. çan ll Gürkeklerine 5: İİ eek kiraladıkları önlerinden Meşladır Küçük ilânlar doğrudan doğruyo || Jar ve mallarını semizleterek İzmir, Kar amizen almabil. tanbal ve dış pazarlara gönderirler, Küçük ilânların 5 satırlığı bir defalık İlimizin bu durumunu dikkate alan — e $ satırdan a için sa- hükümet, uzun araştırmalardan sorn- rpm 2 harap alma. Bir deladan İl rs Aydın ve mülhakatı için ıslah edi. A NE 919 araş indirir. İ| çi'olarak montafon boğalarını seçmiş ve denemeler sonucunda bu cinsin den para kazanan arıcılığı kendine! meslek ve san'at yapan arıcılar pek | çoktur. Bunu dikkate alan tarım dairesi ; geçen ve bu yılki özel kurul bütçesi- * 26-10-0935 sini. | MUHABIR MEKTUPLARI | Savaşı Bu Yıl | iyi Sonuçlar Verdi Hayvan Cinslerinin Islahı Için Tedbirler Alınıyor iklimimize intibakı anlaşılmıştır. Ev» velki yıl getirilen bu cins dört boğa dân Ömerbeyli, Hezelli ve Umurli köylerinde birinci sekeksiyonda çok verimli sonuç elde edildiğinden ge çen yıl 11 boğa daha getirtilmiştire Bu yıl bütün köylüler bu cinsten bo" ğa ısmarlamışlar ve paralârını baytaf direktörlüğü emrine bankaya yatı” muşlardır. Aydın İncir Üretmenleri Koopera" Wifi Birliği tarafından evvelki yıl Mas caristandan getirilip dağıtılan Macaf kısraklarını ve elverişli yerli kısrak” Yara Tonyos cinsi aygırların çekilme“ sinden çok iyi taylar elde edilmiştir İl istasiyon aygırları her yıl ilçe ve kamunları dolaştırılarak sanet yar pilmaktadır. Geçen yıl 376 kısrak sekilmiştir. Bunlardan Aydın merk€* zinde doğan 30 tayın ithali tamamet naklettikleri görülmüştür. Bozkır havalisinden kışlamak üze" re Aydına gelecek koyun sürülerinin hareket ettiği bildirildiğinden bay“ — dairesi şimdiden tedbirlerini ve gelecek koyunlar için Na” zilli ve Karacasuda iki yi kurul muştur. Buradan geçecek koyunlaf #ikr bir muayeneden geğirilerek öyle içeri almacaktır. Konya Ereğlisinde bir Halkevi açılıyor Ereğli, (Ozel aytarımız bildiriyor) Ereğlide Halkevi şubelerinin açılma” $ı için Halk Partisi Genel Merkezin” den emir gelmiştir. Buradaki ocak derhal faaliyete g& gerek Halkevini barındıracak bir bi” na inşası için teşebbüsata başlamış” tr. Şimdilik spor, temsil, edebiyat vE dağcılık şubeleri açılacaktır. Teşekkül etmekte olan Ereğli Spof Kulübü Halkevine bağlanacaktır. BU suretle kulübün teşekkülü tesri edi” leceği gibi Malkevinin bu şubesi de derhal vücut bulmuş olacaktır. | İ SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAGI , Kıt'alardan biri 6 Boyunun arka” Nota 2. Şamar 8. İdamet 2. 3 — Dem 3. Törpü 8. 4 — Avrupada bir devlet 6 Erkek X $ — Bir vilâyetimiz $. Beyaz 2. Afrikada üç devletin 6 Ayi iladeki söğrakini ii 4 - t 2. Asyada bir yarımada 8 — Dümen 4. Yılan & İstifham 2. 9 — Nota 2. Çilt değil 3. 10 — Şekerli değil 14 — Jae“ yimii esi oeğ' mr Dünkü Bulmacamızın halli SOLDAN SAĞA VE YUKARDAT AŞAGI 1 — Savaş 5 saat 4 2 — Ara 3 Mletik3 — Vali 4 ali 4 — izin 4 Asa 8 Dana 4