2 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

2 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

p— IST Yazılan Telgraflar 1: ii ANBULDAN PIREYE ————— Yazan: Mahmut BALER” n Diye Boş Bir Şişenin Içine Konarak Kapatıldı Öğle yemeğinden sonra aca - ba rüzgâra ve bu akmtıya karşı devrilmeden botla dışarıya çıkı- İp çıkılamaz mı münakaşası baş ladı. Akşam üzeri rüzgârın kal - ması ihtimalini düşünerek bir kazaya meydan vermemek için bu işten vaz geçildi. Akşam ol- du; rüzgâr yine ayni şiddetle esi- yordu. Gece yarısı belki kalır, dendi. Gece yarısı oldu; yine de- gişmedi, Ertesi sabah daha şid- detlendi. Arkadaşlarda ya bir hafta on gün karaya çıkamadan burada kalırsak telâşı başladı. Öğle yemeği esnasında küçük bo ta motör takma, motöre Hüse - yin reisi, küreğe de kuvvetli bir muavin oturtarak karaya çıkar- mağa teşebbüs edilmesi karan verildi. Çünkü Sakızdan hareke- timizdenberi İstanbula bir haber gönderilmemişti. Yemekten son ra güvertede toplanarak botun arkasına motör takıldı; ve bet indirildi. Hüseyin reisle muavin Necmi soyunarak, kucaklarına can kurtaran yeleklerini almış oldukları halde botun içinde de- nize indiler. Yazılan telgraflar da ıslan- maması için boş bir şişenin içi - ne konarak ağzı mantarla tıkan dı, ve Hüseyin reise teslim edil- di. Botun denize ilk temasında çullayan kocaman bir dalganmn dörtte biri bota doluverdi. Tek - rar yukarı çekerek denize dal - masını korumak için botun bur- nuna muşamba sarıldı. Ve yine denize indirildi. Hüseyin motö- rü işletti. Necmi de küreğe o - turdu. Küçük bot bir denizaltı gemisi gibi suya dala dala sahi- le doğru yol aldı. Bu ilk fedaile- rin resimleri çekildi. Biraz son- ra hiçbir kazaya uğramadan Ssa- hile varmışlardı. Bu ilk kara ile temas tecrübesi muvaffakiyetle neticelendikten sonra endişemiz kısmen zail oldu. O gün arkadaşlar yine bezik oynamakla, kitap okumakla va- kit geçirdiler. Rüzgârın şidde - tinden güvertede kimse otura - muyordu. Hepimiz mecburi alt salonda toplanıyorduk. — Hüseyin geliyor! Diye güvertede bir ses duyul- du. Hepimiz yukarı fırladık. Su Jar açığa doğru aktığı için bot denize dala dala ve kolaylıkla bize doğru gelebiliyordu. Bir - kaç dakika sonra kotraya yanaş tılar, Attığımız halatı tutarak botü bağladılar, ve yukarı çıktı- Jar. Hüseyin reisle Necmiyi ilk iş olarak derhal aşağı indirip ku ruttuktan sonra Hüseyine şehir deki yaptıklarmı sorduk. Necmi sahilde botu beklerken kendisi - nin şehire giderek telgrafları verdiğini, fakat telgrafhane lâ- tin harflerile telgraf kabul etme diği için Yunan hurufatile ya - zıp verdiğini anlattı: ve lâf meş say? düğümlemeden fırtınaya dair al dığı havadisi de ekliyerek, dışa- rıda karpuz yüklü ve büyük bir yelkenlinin devrildi tül karpuzlarının denize döküldüğü nü; yine bir yelkenlinin de yel - kenleri parçalanarak bin müşkü lâtla limana iltica edebildiğini kendisine mahsus ahenkli hava- sile şişire şişire anlattı. Dinlediğimiz bu tatsız hava - dislerden sonra o geceyi de oldu Zumuz yerde ümitsiz ve cansız geçirdik. Sabahı ettik, Bu, (TİNOS)da geçen üçüncü günümüzün saba- hı idi. Orhan mütemadiyen İn - gilizce kitabından fırtına hakkın da okuduklarını bize tercüme €- diyor; akşam, grup dumansız ve net olursa havanm dinece - ğine, dağ tepelerinden bulutlar eksik olmazsa rüzgârın kesilmi- yeceğine dair havadisler veriyor du. Hüseyinin bir gün evvelki ge- tirdiği malümat bizi tatmin ede memişti. Adada liman reisini bu larak burada esen deli rüzgâr hakkında mufassal malümat al- mak ve gemide eksilen su, buz, et, ekmek ve saireyi dışarıdan mutlak temin etmek lâzımdı. Dı- şarı çıkma ameliyesinin tekrar- lanmasına karar verildi. Bu se- fer piyango bana düştü. Üç kişi olacağımız için küçük botla çık- mak müşkül olacaktı. Derhal harekete geçilerek san toplama işi cak.mataforasındaki' asılı olan büyük botun içindeki eşyalar tahliye edildi. Motör takıldı. Küreği iki çifte yaparak arkam- da Necmi olduğu halde hamle- ye ben motöre de yine Hüseyin geçti. Mâyolarımızı giydik. E- biseleri, papuçları, ve pasaportu mu bir bohçaya sararak muşam- ba çuval içine koyduktan sonra botun arkasına istif ettik. Ga - zeteye ve klübe yazdığımız taf » silâtlı telgrafları yine şişeye ko yarak ağzını mantarladık. Bo - tun boyu biraz uzun olduğu için yapısı narindi. Tabii devrilme tehlikesi de o nisbette fazla idi. Fazıl da bizimle beraber soyun du. Sağlı sollu ince uzun iplerle bir ucu kotraya bağlanan can kurtaran simitlerini bir tehlike zuhurunda, yani sandalın devril mesi anında kaptığı gibi denize atlıyacak, ve ileriye doğru yüze ve dere gibi akan dalgalı deniz- de bizi önliyecekti. Bu vazife söylendiği kadar kolay bir iş değildi. Amma Fazıl için o ka - dar mühim bir hâdise sayılmaz- dı. Tehlike tertibatını tamamla- dıktan sonra bot denize indiril - di. Birer birer biz de içine girdik. Sular birdenbire botu kotradan uzaklaştırdı. Hüseyin acele mo- törün kayışına sarıldı, ve üç dört kere çektiği halde motör çalış - madr. (Arkası var) 'inosla karaya cıkılırken SAGLIK ÖGÜTLERİ Deniz Tutma- sına Karşı Geçen gün çıkan kafi lodos rüzgâr: yazlık için adalara gidenlerin İ birçoğunu, Adaların en güzel mevsi- mi olan sonbaharı görmeden, kaçır - dı. Kadıköyünde Anadolu demiryolu boyundaki o güzel köylerde oturanlar arasında da, lodoslu günlerde o kadar kısacık yolda sallanmaktan korkanlar vardır. En hafif lodoslu havalarda bi- ie Erenköyüne gitmek için İstanbul” dan Usküdara geçerek oradan Hay - darpaşaya gidenleri tanırım. Fransızların yeni yaptıkları Nor- mandi vapurunda deniz tutmasma karşı çare bulunmuş diyorlar. Bu va- pur dalma birçok dalgalar üzerinde gidecek kadar büyük olduğu için de hiz ne kadar kabarmış olsa vapur ş, Belki bizdedebir ine, Adalara gitmek için o kadar büyük vapurlar yapılır da o- ralarda oturanlar lodos havalarda sal lanmak korkusundan kurtulurlar. O vakte kadar... Deniz tutmasını yenmek için türlü türlü çareler tavsi- ye edilir. Deniz tutmasına iyi gelen hekim ilâçları da vardır. Amerikaldar beş gün| Avrupaya gelirken kimisi on üstüste müshil, ilâç alır, kar boşalttıktan sonra kendi içinde vapura taşır! nun tersine tkabasa Böyle biribi ler gösterir ki, deniz tutması gerçek- ten olmaktan ziyade kuruntu ve kor- ku neticesile gelir, Vâlma insan de - niz tutacağından hiç korkmasa bile, | sallantılı bir deniz üzeri korkunç çatırtılar çıkarır! deniz klübünün senis hir koltuğunda oturuvormuş gibi rahat oturmaz. Az cok bir rahatsızlık duyar, fakat kor- rek bizi açığa doğru atacak olan |i ku o rahatsızlığı büyüterek deniz tut- ması sekline kadar götürtir. İsviçreli, doktor İbindes adında bir hekimi, Hamburg'tan Amerikaya gi- den vapurlardan birine gemi hekimi yaparlar, Bu doktor o vakte kadar denizi hiç görmemiş, yalnız deniz tutması diye bir şey olduğunu işitmiş olduğundan memleketinden Hambur. ga gidince hemen kamarasına yerle- şir ve bir aralık gürültüyle işliyen makine sesleri duyar. Bunun üzerine midesi kazınır, başı döner, Bütün a- lâmetlerile kendisini deniz tutan Ha- va almak için, başını kaldırarak, pen- ceresini açtığı vakit görür ki, gemi henüir rıhtıma bağlı duruyor. Meğer işittiği gürültülü makineler vinç ma- himeleri imiş... Deniz tutmasının ku- runtudan ileri geldiğini anlayan bu gemi d sonradan büyük a- Şik, döntre"embüydle dalgalar ize | rinde sallandığı halde, bir daha deniz tutmaz. Ben de bu doktorun kitabını oku- | yüncaya kadar denizde en küçük sal- lantılardan rahatsız olurdum. O kita- bt okuduktan sonra, Akdenizde, Ka- radenizde pek fırtmalı havalarda yol- culuk yaptığım halde hiç deniz tut - madı. Siz de denizden korkarsanız ve | bana İnanmazsanız, adını yukarda yaz dığım doktorun “Conseils âux ner- veux” isimli kitabını okuyunuz ve ön- dan sonra kış yaz Adaların birinde, yahut Anadolu demiryolu üzerindeki © güzel havalı köylerden birinde otu- runüz. Lokman Hekim ——— — “DOKTOR | | Rusçuklu Hakkı Üzel Galatasarayda Kanzuk eczahanesi | ! karşısında Sahne sokağında 3 nu- İ o maral apartımanda İ numara. ş Göz Doktoru .. ŞUKRU ERTAN | İ Birinci Sınıf Mütehassıs (Babıali) Ankara caddesi No.60 | Tele 72566 İ İ i İ , TAN İİ TELEFON (ii İ TELGRAF: “TAN, istanbul İ ABONE Türkiye için Daşarı için | i i Lin K Um İ fazla için vekündan “410 kurus indirilir ILAN Dânlar için Ilâncılık Şirketlerine mü. racsat edilmelidir Küçük ülnlar doğrudan doğruy» daremizce almabilir Küçük ildaların 5 satırlığı bir detalik 30 kuruştur 5 satırdan fazlası için sa- İ gi Gündelik Siyasal Gazete | tar başma $ kuruş alm Bir mii | Bir kadın başından geçen macera- yı anlatıyor. Bunu okuduktan sonra insan acaba roman mı? diye düşünü- yor. Bugün romanlarda bile insanın inanamıyacağı vak'alar o düşünüle- mez. O halde bu bir hayal mi? Zeyrekten Z, A. nın mektubu şu » dur: “Beni tanımadığım, görmediğim bir adama on yedi yaşımda iken ver- diler. Bu iki defa evlenmiş, iki karısı da ölmüş, otuz beş yaşında bir ayağı sakatlandığı için tekaüt edilmiş sert bir adamdı. On senedir onunla yaşı- yorum. On sene içinde bir gün güler yüzünü görmediğim bu adamın ihane- tine de şahit olmadım. Fakat iki sene- denberi müthiş bir şüphe içinde yaşi- yordum, Evimize evlendiğimdenberi gelip giden genç, kumral bir muallim kız vardı. Bu kızı zevcim üveyi kar- deşi olarak “tanıtmıştı. Ailesinden kimseyi bilmediğim “için bu kıza e- ll ötme, Gimlkr ve gedeleri bera ber geçirdik. O gözümün önünde ko. cama sarılıyor: “Ağabeytiğim,, diye öpüyor; gözlimün önünde sevişiyor - lardı. Bana nasıl büyüdüklerini, hlü- sulde nasıl anaların kaybettiklerini anlatıyorlardı. Zevcim Musullu oldu- Zu işin, onun ailesi hakkında hiçbir malümat alamazdım. İstanbulda biç- bir akrabası yoktur ve ben onların ü- vey kardeş olduklarından zerre kadar şüphelenmedim. Bir gün bu genç kız- da garip haller görmiye başladım. Ba- na bir nişanlısı olduğunu ve yakında evleneceğini * söylüyordu. e Kendisile son derece sevişiyorduk. Adeta kar- deş gibi idik. Böyle birdenbire nişan- is haberi de beni şaşırtmıştı. O zama- na kadar beni haberdar etmemesine adeta kızmıştım. Hele nikâhlandıkla- rmi duyduğum zaman şaşkınlığım son dereceyi buldu. Nasıl olur da be- ni haberdar etmez, evine çağırmaz di- ye düşünüyordum. Ne evini, ne bar» kınt öğrendim, Zaten o gebe idi. Ko- cam da bir şey söylemiyordu. Yalnız bir gün artık üvey kardeşile konuş- madrğmı. cünkü rseri bir adama vardığını söyledi, “galiba bir de ço - cuğu olmuş!,, dedi, Ben bir kardeş gi- bi sevdiğim bu kızı dört ay görme « dim. Nihayet bundan birkaç gün ev- vel haberini aldım. Meğer bu kız bir ihtiyar kadın yanında tek başına ya şryor ve iki ay evvel doğurduğu ço- cuğu büyütüyormuş. Kocamın Ber gün işinden çıktıktan sonra onu zi - yarete gittiğini de haber verdikleri zaman beynim döndü, Gözlerinin ka» rardığını hissettim. Başımdan büyük felâketler geçtiğini derin bir şüphe halinde duydum. Hülâsa derin tah - kikat sonunda onların kardeş filân ol- madıklarını, senelerdenberi seviştik - lerini öğrendim. Çocuk ta kocamın ço Çevismeler i : enNhmMele' Üvey Kardeş Değil, Metres ! gözümün önünde sevişmişlerdi.. Bu vaziyette kocamdan ayrılmamızı iste- dim. Her şeyi inkâr eden bu adam benden de ayrılmak niyetinde değil gibi, hiç sesini çıkarmıyor. Teklifime cevap bile vermiyor. Bu vaziyette ne yapabilirim? Mahkemeye başvurarak bu garip macerayı anlatır, ayrılmak İstediğinizi söylersiniz, Üvey kardeş olmadıkları, gocuğun ikisine ait olduğu sabit olun» ca kocanız hapis cezası bile görür. O- nun sizi bırakmamak İstemesi de muh temeldir. Belki senelerdenberi biri ni- kâhlı, öteki nikâhsız iki kadını idare etmiş olan adam, ayni vaziyetin deva- mını kendi zevkine daha uygun bulu yor. Bir zamanlar meşru olarak mu - hafaza edilebilen bu vaziyeti şimdi gizli yapanlara ağır cezalar vardır. Siz a bu himayesinden istifade e- lerek size ağır gelen vaziyett, talabilirsiniz. > e . Gözü doymıyan nişanlı Fatihten Ha. Gök biz. dan şikâyet ediyor: “Çok zengin değilim ;diyor. Fak fakir bir kızla nişafilandım. Altı ay süren bu nişan #trasında bir zamane lar yırtık çorapla gezen, üstü başı hiç de düzgün olmıyan bu kızın garip bir surette süs hevesine, lüks tuvalet merakına düştüğünü gördüm. Kendi- sine bir iki küçük hediye almıştım. Bu hediyelerin devamını benden 19- rarla istemiye başladı. Dayanama- dım ve evvelâ perişanlıktan kurtaran cak bir kıyafetesoktum. Fakat bu #i“ tr ay içinde biri eskimeden başka bir iskarpin, yazlık manto üstüne kos- tüm tayyör İstedi ve tereddüdümü gö man Memili ze gesi Oaemazz her istediğini yaptım. Şimdi ben ar. tık devam edemiyecek bir haldeyim. Halbuki onu kaybetmekten de Körü kuyorum. Çünkü şiddetle sevdiğimi aniryorum, ne yapayım? Fakir bir kızın altı ay lükse alış- masına sebep olmuş, istediğini yapa- rak ona tahammülünden fazla yer vermişsiniz. Daha nişanlı iken “bana istediğimi yapmıyor” diye kaçmasın- dan korktuğunuz kızı şimdiden ida- re ediniz ve ona kesenize ve haline uygun hediyeler almakla iktifa edi- niz. Sizden yüz çevirmesine aldırma" yınız. Şimdi biraz canınız sıkılsa bile tahammül ederek bir gün daha bü- nişanlısı. ker ani silen özükeşllr, Kaka e NY ie Samsunda Uçak Töreni Samsun 30, (Özel aytarımız bildiriyor) — Samsunluların al- dığı üç yeni uçağa ad konulduğunu bildirmiştim. Gönderdiğim i resimler, yeni uçakları göstermektedir. Uçakların pilot ve maki- İ nistlerine Samsun şehri namına altı halı hediye edilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: