z " Xıymetleri her gün azalan İzmir evleri... İzmirliler Sizin İçin İzmirde Emlâk Kıymetleri 9/0 50, 9/0 70, 9/9 90) Düşmüştür. Yeniden Kıymet Takdiri Doğru Olur Musakkafat gelirleri İzmirde her yu bir yıl evvcikinden bir misli daha aşağı inmektedir. Ve ine ine artık inanılmaz bir O hale düşmüş bulunuyor. Faraza, 930 ncu yılda Bornovada yıllığı tam 1200 türk lirasına kirala- nan bir ev, iki yıl önce 370 liraya güçlükle bir kiracr | bulahilmişti. Geçen sene ev sahi düşkünlüğe sinirlenmiş ve kirayı 600 liraya çi- karmak isteyince 934 üncü yılda ev bomboş kalmış ve bu sene ancak 210 lira yıllıkla evini kiraya vere- bilmiştir. İkinci Kordonda fevkalâ- de güzel dokuz odalı bir ev 930 yı unda 1700 liraya kiralanabiliyordu. 931 de 1200 liraya ve 935 te 650 li- raya güçlükle mü Bucada üç katin mi içi terte- ibanyolti; kuyulu bir iye şimdi ancak 400 liraya kira- lanabilmektedir Karşıyakada da, Karataşta da, Eş- refpaşada da, Tilkilikte ve Göztepe- de de vaziyet bunun aynidir. 928 de Birinci Kordonda orta bü- | yüklükte bir ev 23 bin liraya her gün müşteri bulabiliyorde. 931 de bu kıymet birdenbire 12.000 liraya düştü, şimdi ne siz sorun, ne ben söyliyeyim. o Halbuki Bornovadaki evin 1200 lira verdiği yıl sa binden 150 lira alıyorduk. 270 ya kiralandığı bu yıl içinde de al Cağımız para gene 150 liradır. 2 usakkafat tahrirlerinin on yılda yapılması bir bakımdan doğru idi. Şimdi, bir başka bakımdan İz- mirlilere biraz tuzlu oturmaktadır. Doğrusu bis. m. ai tahrirlerinin on yılda musakkalat krymet- mda ufki bir hat inhiraflar gös rda doğru olabilir ve larda kiraların üs- ile de iktifa e- dilip tahrir on sene daha geriye atı- labilirdi. Lâkin bir tahririn yapılı. ndan dört yıl sonra kıymetler böyle allak bullak olurlarsa o zamanki ge- Yirler üzerine tesbit edilmiş olan kıy- Trakya genel müfettişliğine ata ki hali ai ündi “Şi halin iye Göenezi gelendir BİA ider İzmir sergisinde hazırlanan Sovyet paviyonu metleri esas tutmakta devam etmek pek doğru olmaz sanırış İzmirin bazi yerlerinde “kıymetler yüzde elli, bazr semtlerinde ise yüz- de yetmiş, yüzde seksen düşmüştür. iphesiz, bu vaziyet normal de- r. Birinci ve ikinci Kordondaki y gibi evlerin bu kepaze fiatlar» İolaşmalarına gülünür.İzmirde a- in azalması, kazancın azlığı, pa- birdenbire çwk wöksek *malma kuvvetine yükselmiş olmas kiraların ve bina kıyne ii ne sebep olan âmillerdendir. Ve te- | davüldeki paranın çoklaşması, İz- mirde eskisi gibi bir insan bolluğu olması ve kazancın çoğalması ile es- r iki yıl içinde üç senedenbe- yakalayıvere- cektir? Bu mucizeyi bu gidişle biraz beklememiz lâzmmgelecektir. Halhu- ki, İzmirde birçok kimseler ve bil- hassa müibadillerin çoğu evlerini ya tamamiyle, ya kat kat | kiralıyarak geçinmektedirler. Köylünün yü h letmekte bir an tereddüt etmi yen ve köylüye inkilâlın ekonom faydasını en hakiki manasiyle anlat. mak büyüklüğünü gösteren Kemalis* rejimden bu derdin devası arama- ğa lüzum bile yoktur. O derdi görür, tedavisini de eder. Binaenaleyh, “İzmirde yeniden bir musakkafat tahriri yapmak ve böyle bir masrafı göze âlmıyorsak binala- rn son iki senelik kira mukavelele. | ni tetkik ederek | yeniden bir kıy- ZE Derken en duymamak fak bir tereddüt bile nan Kâzım Dirik Germencikte Gazeteci neye derler? Bunu herkesin bildiğini tahmin etmeyiniz. Zira zaman ile gazete beş | kuruş verilip alman ve şunun bu- nun şahsi düşüncelerini ortaya atan, sahsi hırslarını bağıran bir kâğıt par- çast olmaktan çıkmış, ve Türk güzeteci, vatandaşlık ve hemşeri menfaatlerinin müdafii, inkelâp giar- larının anlatıcısı ve memleket işler nin en hassas bekçisi haline giri tir Bu gazeteci ancak vak'alara daya- narak, hadiseleri görerek, bildirilen- leri eşeliyerek | kanaatleriyle konu. şur ve bir tek maksadı vardıt: Yanlışları düzeltmek. Ve bu işi biraz da idealişt olarak başarmağa çalışır. Zira zekâsını bu derece hırpalıyarak bir başka işle vi raşmış olsa inanmalıdır ki, çok para kazsnmamaâsı, karun kadar zengin olmaması için hiçbir sebep yok! ir Dikkat Binaenaleyh beklediği teselli, bir iyilikte bulunmuş olmağa ve bir yan- Iışlığı düzeltmeğe inhisar eden gâze“ teciyi'dost kulakla dinlemek ve söy» lediklerini hiddet ederek değil, irşat edilen bir mürit o hürmeti ile dinle. mek lâzımdır. Öğreniyoruz ki, Buca hakkında yazdığımız yazıları Buca şarbayı gâ- rip bir dikkatle takip etmekteymişler ve hatta bize haber yollıyan bazı ka» rilerimize de şöyle buyurmuşlar: — İstedikleri kadar yazsınlar. Ben yalnız vesika olarak kullanabileceğim birkaç satırlarını yakalamak için ya- zılarını okumaktayım. Allah vere de bir yan bassalar.. Bana dokunacak bir yere rasladığım gün. onları mah- keme kapılarında nasıl süründürece- ğimi ben bilirim. Bu satırları aldığımız. mektubu saklıyoruz. Buca şatbayının böyle bir şey söylemesini tahmin etme- 4 NE | Buca | Otobüsleri | İzmir - Buca arasında işliyen oto- | bi eki yolsuzlyklar bitmiştir de. miyelim, yüzde seksen düzelmiştir | Gerek Bucadan, gerek İzmirden ha- İ reket eden otobüslerin alabilecekleri yolcular tahdit edilmiş ve şoförler halkı (küfeye pırasa doldurur gibi otobü doldurmaktan Bilhassa, uray çavuşlarının bi otobüsleri yolda durdur rup, tıka basa dolu olduklarına bak malksızın şoförlerin yanma iliştikleri artık görülmüyor Haber aldığımıza göre bütün bun nüinevver bir tabip olan ve gaze atının mana ve kıymetini r Şarbayı tarafından ya- wi temin eden bu aydın şa baydan memnuh (olmamak mümkün İ müdür? ————— —— — BiR iZMIRLİ BANA DEDI Ki... Bir İzmirli bana dedi ki; — Azizim, ben sizi rum, — Neden? - diye sordum. » Hiç düşünmedi, bastı cevabr: — Çünkü siz toplu yaşamayı bil miyorsunuz. Bizde olan bazı itiyatlar szde yok. Biz, İzmirde, bilhassa son iki yıl içinde daha toplu bir hale geldik. Halbuki son iki yıl sizi büsbü- | tün biribi Ve: gi bakımdan bizi ayrı görüyorsun?,, dememe meydan bitakmadan devam etti; “— İstanbula geleli dört gün olu- yor. Bir gün dinlendim, bir gün gez- | dim ve dün soluğu Halkevinde al- dum, — Halkevine mi gitti — Öyle ya... Bunda hayret edecek ne var? İstanbul münevverlerini o- rada bir arada toplanmış göreceğimi sanmıştım ve hepinizi ayrı ayrı ara- mâktansa bir çırpıda topunuzla ko- nuşacağmı:, tanımadıklarımla tan şacağımı ve sizinle kaynaşıvereceği- mi tahmin etmiştim, Tabii yanıldığı. me derhal anladım. Hem ne yanılmı- $ım, Yahu? hiçbiriniz oraya gitmez misiniz siz? beğenmiyo- Verecek cevap bulamamış ve bir az da utanmıştım. Dostumun hakkı vardı. Üç yıl önce İzmire gittiğim emerler ritelseiydaçrla- serin: nevverlerle k bana vermişlerdi. fırsatını “Biz İstanbullular kanı soğuk insanlar haline gelmiş bulunuyoruz. Hangi o zümremizin, hangi fikir seviyemizin ciddi bir top- laluğu var? Hiçbirinin.,, Ve o devam etti: “— Siz Ot gibi insanlar olmuşsu- nuz. Bizde bir fikir kaynayışı, bir kan sıcaklığı var. Sizde işittiğim yalnız şu oluyor; “— Hanımın hakikaten çok terzisine şu kadar Ay vapurum kaçı” be birader. Bırakmiz be | yahu! Kaçsın vapurlarnız. Evleri-” nize gidecek vasıtaları her zaman bulabilirsiniz. Fakat bir başka Türk şehrinin düşünen bir adamı ile kar- şılaşmak imkânmı her zaman bula- | bilir misiniz? Sustum, çünkü... Çünkü İzmirli münevverin yer- den göğe kadar hakkı vardı. N.N. İ mmm bu söylenmiş olur. diye bahsediyo- ruz ve yine umuyoruz ki, sayın gar- | bay kendisine atfedilen bu muhave- mekle beraber, belki insanlık hali No: 110 şey yoktur. Marguis — Söz sırası artık benim, dedi. — Bir, Rusya elçiliğinde ne diye kalkıp Fransa'da gönülden harbe ha- zır, yirmi beş yaşında üç yüz bin de- likanlı var gibi sözler söylersiniz? böyle sözlere krallar alınmaz mı sa- nirsanız? Jutien: — Diplomatlarımızın karşısında insan ne yapacağını bilemiyot, de di. Hepsinde de ciddiğ aytışmalar açmak illeti var. İnsan gazetelerin beylik sözlerini tekrar etse, budala diye adı çıkıyor. Doğru, yeni bir şey söyleyim dese hepsi şaşırıp verecek cevab bulamıyor; ertesi gün bir de bakıyorsunuz, sabahın saat yedisin- de elçilik başsekreteri gelip: “Dün akşamki sözleriniz pek yakışık alma- dı., diyor, Marguis gülerek: — Fena değil, dedi, Ama siz ki böyle derin derin seyler düşünüp iyorsunuz, O İngiltere'ye niçin gönderildiğinizi bakalım anladınız mı? Juliena KIRMIZI VE SIYAH STENDMHAL — Affedersiniz ama nıyorum, dedi; ben oraya, haftada bir gün kralın elçisinin sofrasında bulunayım diye gittim; elçi cenabla- rr'da cidden kibar, nazik âdam. Marguis: — Oraya gitmeniz, bu nişanr al- mak içindi, dedi. Sizin siyah setreyi çıkarmanızı istemem ama maviler giyen adamın daha hoş sohbetine de pek alıştım, Bir gin belki iş dı şir, fakat şimdilik şunu iyi bilin: siz bu nişanı taktığınız zaman, dostu duc de Chaulnes'un, altı aydan beri haberi olmaksızın diplomasi işlerine atanmış küçük oğlu olacaksmız. Margüis iltifatlarını kesip gayet ciddiğ bir tavurla: — Ama bilmiş olun ki sizi, bulun- | duğunuz sosyal sınıftan çıkarmak temiyorum. Böyle bir iş, himaye edi- len için de, himaye eden için de her vakit bir felâket olur. Benim dava- larımla uğraşmak sizi sıkar, veya ben sizi işlerime elverişli bulmaz da bu konaktan ayrılmanız lazımgelirse, si- ze de, dostunuz abbâ Pirard'nki gi- anladım sa bi iyi bir curö'lik isterim. Marguis sözünü, kesip atıcı bir — Fazla bir şey ummayın. Bu nişan Julien'in gururunu pek okşadı; çenesi açıldı. Artık alıngar lığı azaldı; boyuna hakaret gördü, nü sanmıyer, biraz heyecanlı bir ko- nuşmada herkesin ağzından kaçıvere- cek, terbiyesizce bir maksada yorul- mast kabil sözleri kendine alınmı- yordu. Bu nışan yüzündeng arip bir ziya- rete nail oldu; baron de Valenod onu gömeğe geldi. Azledilen M. de Rönal'in yerine Verriğres şarbaylığı- na getirilecek olan baron de Vale nod, kendisine yeni Tutfedilen bu baron unvan: için hükümete teşek- küre ve emirlerini telakkiye gelmişti. M. de Valenod, M. de Rönal'in bir jacobin olduğu (anlaşıldığını söyle- yince Julien, içinden, hayli güldü. İşin asir şu idi: yaklaşmakta olan se- çimlerde yeni baron hükümetin adz- yı (namzedi) idi; ilin, hakikatte ga- yet kralcı olan büyük seçim kurulun- da ise yberaller M. de Rönal'i tutu- yorlardı. Julien, madame de Rönal'in ne ol. duğunu öğrenmek için çok çabaladı ise de aralarmdaki eski önürdeşli; (rakabeti) hatırlıyan baron'un ağ” zından bir şey koparamadı. En s0- nunda baron Julien'den, yeni seçim- lerde babasınm oyunu kendisine ver» mesini söyledi. Julien de babâsına bunun için bir mektup yazmağa söz ekzip etsin? verdi. — Monsicur le chevalier, beni marguis de La Mole'â takdim etme- isiniz. Julien içinden: “Evet, etmeliyim, ama böyle bir edepsiz nasıl takdim edilir?,, dedi.'Sonra barona dönüp: — Doğrum bu konakta benim adım bile okunmaz, bir kimseyi mâr- guis'ye takdime kalkışmam, haddimi aşmak olur. Julien marguis'ye her şeyi söyler. di: akşam Valenod'nun takdim edil- mek arzusunu da, 1814 tenberi ya- pp ettiklerini de anlattı. Marguis gayet ciddiğ bir tavurla: — Yeni baronu yarın benimle ta- nıştırırsnız, dedi; bu kadar da de gil, öbür gün için de yemeğe çağırı- mz. Yeni ilbaylarımızdan biri de o olacak. Julien hiç istifini bozmadan: |. — Öyleyse, dedi, dilenciler bakı mevi direktörlüğünü de babama ver- dirmenizi rica ederim. Marguis'nin neşeli hali yine gel mişti: İşte böyle olmalı, dedi; verdim gitti; ben sizin ahlâk dersine kalki- şacağmızı sanıyordum. Hele şükür, yetişiyorsunuz. M. de Valenod Julien'e, Verriöres piyango baştatıcısının öldüğünü ha- ber verdi; Julien bu işin M. de Cho- Tin'e, vaktile istidasını M de La Mole'un Verriöres'de yattığı odada | menedil- | Uray, Bucayı B 18-8-935 eee u Azgın Köpek- lerden Ne Zaman Kurtaracak ? Kendine Güve- nen Saat 8de Sokağa Çıksın Bir evde bir baba, bir aile reisi neyse, bir şehirde, bir kasabada, bir kömunda da uray o demektir. Bir baba çocuklarının sıhhati ile, canla- tını korumakla nası İuğrasırsa, bir u- | rayın başında olan bir vatandaş ta hemşerilerinin sıhhati ile, canlarını korumakla öyle uğraşmıya mecbur- dur. Uraylar bunun içi kurulmuş- lardır ve Bucada bir Şarbay bulun- masındaki sır da bundan ibarettir, Halbuki ne görüyoruz? Buca sokakları köpeklerin salta. rat sürdükleri garip hir Çamizbel ha. line girmiştir, ve Buca bu Köpeklerle o mücade nin lüzumuna kanaat tir, Bu köpeklerden hir kısmı Bucada oturanlarm malla; Kimisi zâar- dır, kimisi kopaydır ve sahipleri bunlarla , derler. Bir kısmı da #örüleri koru- yan ve bağlarda bulundurulan ço- ban köpeklerindendirler ki, ahalisi- nin birçoğu bağ, bahçe veya davar ibi olan Buca'da arasıra birinin, ikisinin bulunmasma kimsenin bir Üre Bürde 0” küdür çök Dülrriş köpek vardır ki, klarda çerken yalnız et de ediyor. getirmemiş» avlanmağa korku duymuyor, ha; İzmir, köpeklerindeki kuduz çok- luğu ile tanınmış şehirletdendir. Ve İzmir, şarbayları dalma “köpeklere | çiftliği olmadığını, ihtiyatlı , davranagel Bundan beş altı yıl önceye kadar Bucada da ayni titizlik vardı ve Bu- ca sokaklarında başıboş köpek pek görülmezdi. Acaba bu” günkü köpek bolluğunun sebepleri ne olabilir ? Hatıra ilk gelen şeyi Bucada kendilerini emniyet i sscttikleri için köpeklerin üşmüş ve burada üremiş malarıdır, Kimbilir, belki Bucada köpeklere ekmek mezredenler de ço” galmıştır. Ve gün geçtikçe bu hayvanlar işi” lar, Sokaklardan gelip geçen lere saldırmağa başlamı: Faraza bundan un beş yirmi gü. evvel Safiye Ulueren adında bir bar yan skşam üzeri saat sekize doğru evine giderken ine iki köpek sajkıtmış.. Hem öylebir şildetle saldırmışlar ki, bayanm üstü başı pa- ram; arça oluvermiş. Zavallı, her ta“ rafı yara bere içindeyken aklına kör pellerin okuduz olmaları ihtimali gelmiş, hemen karakola koşmuş. Jundarmalar köpekleri tutmuşlar, baytar muayenesi için raya gön“ dermişler. Fakat urayda herhangi bi öpekleri müşahede altında tu- tacağına salvermiş. Bu köpek vak'alarından gelişi gör zel seçtiğimiz bir tanesidir. İstenirs€ buna benzer sekiz on yak'ayı sıralar» Birsehaleyh, Buca'nın bir köpek kuduz vak'aları: nm korkunç neticelerinden Bucalıla" # rı korumanın bir vazife olduğunu Ül söylemeğe mecburuz. Bucanm urayf köpeklere karşı derhal bir sefecber- Eb ilân etmelidir. Satılık Kuru M meşe odunlarından 500,000 iki parti halinde 1697 numaralı nunun hükümleri altımda 22-8-935 saat 3 de Bankamızda açık caktır, Pey akçesi 250,000 kiloluk bir parti Şartname yukarda adresi kapısına asılmıştır. (4872) bulup okuduğu ihtiyar budalaya ver dirmenin hoş bir şey olacağını dü sündü, Finans bakanlığına bunun için yazdığı mektubu margu imzalatırken o istidayı da ezbere okudu; marguis kahkefla ile gülerek mektubu imzaladı. M.de Cholin'in atandıktan az sonra Julien, il saylavlarının o işin ünlü hendeseci M. Gros'ya verilme ini istemiş olduklarını öğrendi: bu cömert adamcağızın bütün geliri yıl- da bin dört yüz franktı, bunun altı yüzünü de, ailesini * geçindirmeğe yardım olsun diye, ölen başsatıcıya borç verirdi. Julien yaptığı işe kendi de şaştı. “Aceba o ölen adamın çoluğu çocu- ğu şimdi ne ile geçiniyor?., Bunu | düşünüp içi kanadı. Sonra: “Bu bir sey değil! dedi; istediğime ermek için daha nice haksızlıklar etmek, hem de onları güzel, hissiğ «özl gizlemek lazımgelecek. o Zavallı M. Gros! nişan onun hakkı idi, ben al dım; şimdi de bana o nişanı veren hükümete hizmet etmeli değil mi- yüm?,, “ Bölüm VI Asıl şeref veren nişan hangisidir ? Ağrı kuruyan dev: — Suyun beni kandırmıyor, de di, eşe Odunları Türkiye Ziraat Bankasi Istanbul Şubesinden: Bankamıza merhun Fındıklı Cami meydanında 104 numaralı depoda mevcut 933 senesinde kesilmiş kuru | kilosunu (250,000 kiolluk Ziraat Bankası kanu” perşembe günü arttırma suretiyle satıla” in 200 liradır. yazılı o depo ve Bankam'? — Ama bu kuyu, Diye en serin kuyusudur. PELLİCO, Bir gün Julien, M. de La Mele. Seine kıyılarındaki o güzelim Vİ guler toprağını dolaşmış, ei dönüyordu; marguis, bütün mülk... içinde en çok toprağa ilgi göfüüce di, çünkü Yalnız o meşbur Bon | de La Mole'dan kalmıştı. Julie yn mağa varınca, marguise ile Mgs Hyöres'den dönmüş oldukları dü. pi Şimdi © bir “dandy,, OlMUÜ de ris'te yaşamak sanatini #nl7| ef Mademoiselle de La Moleâ ei muamelesinde şöyle tam bir İpe lik, uzaklıktan ayrılmadı. OD“ R şeli neşeli, attan nas” tekrar tekrar sorup anlattı Teri sanki hiç hatırlamıyordu. ,, fe Mademoiselle de La 7 yek Men'i büyümüş, benzi sarar” du. Boyu mai kıyafetinde “ayi lıhktan izer kalmamıştı #4 yaf. ması, daha tam bir Parisli e pe yale yet vermez sözlerde” Mm mamıştı Şu kadar Kİ Bil, gaf ine b onun konuşmasar, efendisine veren mir adam konuşmasınd. cak henlir birgok şeyleri Kapı # N, ATA ması" değildi: hala fazla ciddiğ; meye bağlanmasma rağ” sma PE mek tehlikesine düşürmÜğü ei Si