Bu Nöbetçi Çok Sersem Bir Adama TAN Nizamettin NAZİF Benziyordu. uyunun Ağzı Açık Olduğunu Farkedememiş Olacaktı ki Paldır Küldür içine Yuvarlandı.Sonra ir Kızla Karanlıkta Sevişmeğe Mecbur Oldum > Demek herif bizi satıyor. YO) Hah şunu anlasaydın. Batırl, Sandın ya? > Mel'un! - diye homurdandı ha- * Mel'un! Alçak! Namussuz! İZ evvel kımız. getiren hizmetçi iç, timdi kendinden daba güzel bir kızla beraber, ortasında duman İİ ten bir semaver konulmuş bü- Sine tepsiyi getirmiş, odanın bir 1,'€tine koymuştu. Mamış hikâyesi- İl a am etmek İçin onun çay kâsele doldurmasını bekledi. 9psi derin düşüncelere dalmışlar- İli, Güzel kız kaymalı börekle dolu bir İnJük saharı da önlerine sürdükten ça arkadaşile beraber odadan çık- aman sükün bir müddet daha İçam etti, Can sıkıntısı bu üç erkek ni kadının iştihalarmı kabattmış ig Kıymalı börekleri ard arda Kiyorlardı. Çaylarınıda içince m tekrar söze başladı. > Kasım Hanı olacak herif hediye üş İesiim ederken Devlet Giray beni İh, Yanında bulundurmuştu. Rabbim! dr Neler yoktu bu denklerin için 14 Hani desem ki “Ivan Moskorada TiyEzder kıymetli kumaş varsa hep- Yap oplayıp Kırma göndermiştir... ai yanılma. O içörkler.. O bile < küpeler, gerdanlıklar! üz, Vasıl tam 'bir hazine. Devlet bunlara bakıp bakıp keyfinden İk imsiyordu. Nihayet sevincini giz- kedi. Kasım Hanına açıkça dedi İlinin Ivan biraderimize söyle. Umi Ni ine fedakârlıklara kat - r. Bundan böyle bizden yana pi düşmanlık belireceğinden ürkme- | ie Biz hem xendimiz için, hem bni hiç bir alışverişimiz olmaya» “ NE Böyle dedi, ha? i Evet, ne söyledisem aynini söy- Tay Bünun üzerine ben de derhal ka yerdim, Ne mi a tiği V tk E Kuş Oğlana bakıp gülümseye- Me etti: Bizim delikanlıyı derhal yola çi- İlk işim bu oldu. Zira Kuş OZ is 9* kadar atılgan olduğunu bir ayd bütün Kazan öğrenmiş bu- teni © Onu hemen buraya gönder- Olsaydım, mutlaka benimle be raya gitmek isteyecekti ve en çok hâzzettiği için başımı- al boşuna bir belâya sokmuş 0- VS şimdi size söylediklerimi de Kap etik. b gözlerini Mamışt'an hiç ij Yordu. Bir saniye sonra o. ken- Min Yöpayalnız yola çrkardığı gü - Sitesinde neler yaptığını şöyle a tduz ire. Öğrenemiyecektik. Zira Mila karar vermiştim. Gece yapa bizm sarayına girecek ve 0- Sönt kadar başbaşa kalacak- düşmanca. Dostça değil... bir kere, neden dolayı Ka- namussuz olmağa ta- ne yaptın? yaptım? Mel'unun anasın südü burnundan getir . Kazanı düşmanlarına kardeşimize biyanetinin ktireceketim. yacağınız, sefil herifi Mi SE ydi. Bi üş etmiş gibiydi. Bu la ane mi we » dedi - Bahçesaraydaki e yaşamaktadır. * yalvardı ki,elimi kana Ny ii Gekindim. Fakat mmüsma- Yen, vakayı olduğu gibi anla İyice kararmasını bek- ri llân sarayına büyük ka- tile Kasım Hanı için gün çen *r, ziyafetler, gece soh- Zi. fasıllar yapılmıştı. Mega içesaraydan boynu- eş aleketine yollandığı için ij enden odasına çekil - ördük Devlet Girayla ti için Hanın hususü adar hiç kimse birşey sor- görmemişti, Misafirlerin kısımlarla bu daire > Behiş bir avlu vardır. bir nöbetçi “daha ile- U bana söyledi” EA ri Kanuni Süleyman Hürtem fakat söylemek için yanıma yaklaş mak batâsında da bulundu, Tabii Kendisini... Susturmak benim için hiç te zor olmadı — Az ötede geniş ağırlı bir kuyu. nun önünde bir ikinci nöbetçi de ay- ni ihtiyatsızlığı gösterdi. Zaten bu gok sersem bir zavallıya benziyordu. Zira kuyunun ağzı açık oldu da hesaba katmamıştı. Acrdım do, —Ne? Kuyuya m: yuvarları ve erir elite — eti — Evet.. Kendisini tutmak iste- dim. Ayağı bir tarafa takılmca beyin üstü kuyuya yuvarlanıverdi.. Sonra iç bahçeye geçtim. Orada da bir genç kızla karanlıkta sevişmeğe mecbur kaldım. Hatun kaslarını çattı: — Devlet Giray H odasına bir ân evvel girmeniz daha doğru ol Bırdı Han. — Haklısınız Ünlü Bikem... CT sultana sakalını kaptırmıştı. — Devlet Giray beni karsısında görünce hayretinden dona kaldı. Bir şey söylüyemiyor ve kımıldanamıyor- dun. — Neden? — Anlasanıza canım. Ben odasına pencereden dalmıştım. O yatağıma girmeğe hazırlanıyordu. Arkasından yakalayıp yere yuvarladım ve hemen ellerini bağlayıp ağ ukaçladım. Sonra onu bir köşey kürsi anlattım ki soracağım süallere doğru dürüst cevap vermezse kendisini ge- berteceğim. Batır Han — Peki amma... - dedi - Söyledi lerinin doğruluğunu nereden kestiri - yorsun? — Odasındaki çekmecelerde buldu Zum mektuplardan, namelerden, ve - İ sikalardan, (Arkası var) Dokumahane Şubesine işletme şefi alınacak Türkiye Ziraat Avrupa Mensucat mekteblerinin Bankasından: birinden mezun ve en aşağı üç sene muntazaman Fabrikalarda dokuma işlerinde çalışmış olmak şarttır. Talipler arasında Al- manca bilenler, Fabrikalarda başlı başma işletme mü- hendisliği yapmış ve iplikçiliği de tahsil tercih olunur. etmiş olanlar İsteklilerin Ankara ve İstanbul Ziraat Bankalarında mevcud hizmet şartnamesini derecesi, mekteb şehadetnamesi, met ettikleri yerlerden aldıkları bon servisler okuduktan sonra tahsil şimdiye okadar hiz- ve nüfüs kâğıtları surtlerini ve tercümei hallerile birlikde, niha- yet 25-8-1935 tarihine kada; Mensucat Fabrikası Müdürl Adanada Ziraat Bankası e taahhütlü bir mek- tubla göndermeleri veya bizzat getirmeleri, (4732) Istanbul Sıhhi Müesseseler Arttır- ma Eklitme komisyonundan: 2815 lira 9 kuruş bedeli keşifli Heybeliada sanator- yomunun kapıcı locası ile ihata dıvarları işi olbaptaki şartname fenni şartname ve ölçü defteri ve teferruatı mucibince açık eksiltmeye konmüşdur. 1 — Eksiltme 21 Ağustos 935 çarşamba &ünü Saat 16 da Cağaloğlunda Sağlık Komisyonda yapılacakdır. Direktörlüğü binasındaki 2 — Muvakkat garanti : 212 liradır * 3 — Şartnameler ve teferruatı 14 kuruş mukabilinde olarak Sanatoryormdan almabilir.. p 4 — Eksiltmeye gireceklerin 935 Ticaret Odası ve- sikası ve bu işi yapabileceklerine dair İstanbul Nafra Baş Mühendisliğinden alacakları ehliyet vesikasını ve 2490 sayılı kanunda yazılı belge ve buişe yeter muvakkat garanti makbuz veya Banka mektublarile belli saatte Komisyona gelmeleri. (4535), v Şvos FAYDALI BiLGiLER BUGÜNKÜ PROGRAM İstanbul 18.30: Fransa ders, 1859: Betbolen üçüncü senfoni (plâk). 19.50: Meonolog Bayan Halide. 2010: Istanbul kız bisesi felsefe öğretmeni Mehğare Tevfik. Kon- ferans. 20.30: Stüdyo caz ve tango orkes- #rası, Türkçe sözlü, eserler. Büyan Bir. sen. 21.35; Son haberler, borsalar. 21.45: Bayan Rori Ludvinkson, Şan piyano ile, 22.05: Plâk neşriyatı, Budapeşte 20; Çingene orkestrası şarkıları 21: Şiirler. 21.30: Opera orkes. trası. 22.10: Dış siyasa. 23: Duyumlar. 2330: Caz, 4.10: Konlerans, 24.25: Çin- gene müziği, Bükreş 13 - 15: Plâk ve duyum Marow orkestrası, 19: Duyumlar. 19.15: Konserin süreği. 20: Sözler. 20.20: Plâk. 2050: Sözler, 21: Sözler. 21.15: Oda mü- rlği, 21,45: Şarkılar, 22.05: Radyo selon orkestrası. 2230: Duyumlar. 22550: Kon. serin süreği. 23.15: Yabancı dillerle du- yamlar, 23.25: Konserin süreği, 24; Plâk. Prag 2040: Dans müziği, 21.25: 2140: Konser için birkaç söz. 2145: "To. rino'dan röle; Puccini'nin “Edgar” opera: a. . Sözler. 1 To- Varşova 10.15: Koro konseri 1950: Sözler. 19.50: Klâsik valslar (plâk). 2005: Yarm. ki program, 20,13: Reklâmlar. 20.30: Şar- kılar. 20.50; Reportaj. 21: Avclık. 2145. Duyumlar, 21.55: Konferans. 22: Şopen konseri. 7250: Şen yayım. 2240: Sarkı. lar. 23: Spor. 2306: Duyumlar. 23.10: Küçük radyo orkestrası, dans plâğı. Moskova 18.30: Artistik yayım, 1915: Konser. 20.30: Pllk. 22: Çekçe yayım. 2305; İn- silizce Yayım, 24.05: Almanca yayım. Hamburg 20.30: Berlinden röle. 2i: Duyumlar. 21.156: Ulusal yayım. 21.45; Bando mı sıka, 23: Duyumlar. 2315: Olimpiyat servisi. 21.30; Mürikli program (arası, 245 Haendi yerlerinden konser, 24.30: Keman - #lüt konseri. Breslav 29: Eğlenceli müzik. 21: Duyumlar 21.15: Ulssal yayım. 2145: Aktünlite. 22: Skeç. 23: Duyumlar. 2330: Dans müziği, Münih ; Aktüalite. 2115: Ulu Zithar mürigi, 22: Skeç Duyurrlar. 0: Program arası 0: Berlin'den akli. 24: Gece müziği o NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi eczaneler gunlardır: Sirkecide Ali Rıza, Fenerde Vit Divanyolunda Esat — Kumkapıda Bel kit — Zeyrekte Hasan Hulüsi — Aksa. rayda Pertev — Karagümrükte Suad — Modada Sıhhat — Pazaryolunda Rila— Muhtar — Şehzadebuşmda Hamdi — matyada Rıdvan — Bakırköyde Hilâl — Beşiktaşta Nail — Şehremininde A. Ham. di — Hasköyde Halk — Kasımpaşada Merkez — Büyükadada Şinasi Rıza — Heybelide Yusuf — Galatada Karaköy— Taksimde Della Sada — Taksimde Er- tağrul — Yenişehirde $. Barunakyan — Şişlide Feyzi — Eyüpte Hikmet ccrine- leri. o DAVETLER Bükreş Sekreter Komerçiyali Nejat Atyamann Vazifesi başma gitmeden evvel Romanya ve Yugoslavya ile işleri olan tüccarlara görüşmek üzere 14-8-935 çar. samba günü Türkofiste saat 18 ten itiba. ren hazır bulunacağı “Türkofi - ren ani bulunacağı Türkolien bildi LIMAN HAREKETLERİ Bugün limanımıza gelecek sanlardır « Sant yaparlar 6,30 Bandırmadan Gülnihal 9— Mersinden Çanakkâle 16.15 İzmitten Kocaeli 17 Madanyadan Asya. Busün limanımıza gidecek şanlardır Me Saat 9.— Mudanyaya Tayyar 9,— İzmite Ayten 19— Aymalığa Kemal 19— Burtma Antalya 20— Kütabigaya Bandırma, SİNEMALAR TİYATROLAR Şehir Opereti; Tepebaşı bahçesinde şembe, cuma, cur leri saat 21 de "Deli ” operet 3 perde, yaran Ekrem Reğlt, besteliyen Çemal Raşit, İstanbul ciheti, Bebek ve Sisli tramvayları temin © edilmiştir. 37 ağüstor cumartesi Deli Dalanun 100 Üncü defssr sürprirleri, Sümer : İlkbahar Şarkısı — Alayin Kız. Melek : Aşık Rahibe — Aşk kelepçesi, Yıldır * Kraliçe Kristin. Alkazar : Makinalı adamı Mili : Görünmiyen adam — Sahane vals, Sık : Adalar çiçeği — Denir ejderi, 9 Üsküdar Höle: Söz bir, Allah bir “Türkçe sözlü şarkılı", (TAN)YIN ÖYKUSU —— * Yazan :R. Jouglet Karı koca Karşı karşıya idiler. Ve gene biribirlerine kızgındılar. İki is nin de yaşı otuzu geçmiş değildi. Bu| yaşta atışmalar kavgaya kadar varır, ama, her iki taraf da çabuk yatışır. Fakat, bu iki evli için, geçimsizlik çaresiz bir hale gelmişti, lâfma göre, dünyalıkla tarlaları, otlakları bir sahayı kâplıyordu. İkisi de köylü çocuğu idiler, Koca, iri, sağlam ya- prlr, ve çok” çalışkandı; hatunda, çok ince, sarışın, oldukça güzel, gös- terişli renkte elbiseleri ve üstünde süs kalabalığı taşımasını seven, iyi çiftlik kadını, ve bunun üstünde, kü- meslere bakmasını iyi bilen bir köy- lü kızıydı. Bugün, kocası onu, gene, para İş- lerini beceremedi, diye azarlıyor; o da, yumurtaları, pazardaki fiattan aşağı sattığın riddia ediyordu. Fa- kat, Lowis, Jeanne'm sattıklarından yanında mühim bir miktar ayırdığı- na kanidi ve “böyle olmasa, Jeanne sırtındaki ipeklileri neyle yapabilir?,, İ diyor, insanr geberten bir solukluk- la gülüyordu. Bu türlü meseleler yüzünden atıştıkları çok olurdu. Hatta, sonu kavgaya varmamış bir tek sohbet günleri yoktu. Jeanne, yeğenine doğru dönerek, omuz yilkü, ve odadan çıktı. Yeğeni bir u, bir noteri: . Tatili ge- şirmek üzere çiitliğe - gelmişti. Öl- dukğa güzel ve sakin tabiatlı idi. Akşam, inekleri sağma saatiydi. Jeanne otlağa gitmiş, her günkü işini yapıyordu. Sağrlan süt, teneke koğanın kenarlarına çarpca, tatlı bir ses çıkarıyordu. Ö, durmadan sağıyordu. Bütün ömrünü bu musi- kiyi dinlemek, ellerinin gel gitiyle mi geçirecekti? İnekler burunlarnın ucuyla ona | çarpıyorlar, o da yanlarından geçer- ken hayvancıkları okşuyordu. Hepsi- ni tanırdı; ve denebilir ki, bu çiftlik hayvanlarma karşı beşeri bir dost İuk hissi beslerdi. Onları, adlariyle çağırır, inekler de yanına koşarak gelirlerdi. Bu iş bitince, kümeslere bakmağa gitti oOArdından hiç ayrılmıyan Dir kedisi vardı. Kumral olan bu nankör hayvanı, bir sabah kapının önünde bulmuştu. Kedi o günden sonra evden ayrılmamıştı; sahibinin, bir köpek gibi önünden ardından do- laşırd. Tavuklar, hindiler, kazlar ve ör- dekler koşuşuyorlar, herbiri sevinç- lerini başka bir perdeden terennüm ediyorlardı. O da, sevgililerine mısır dağıtıyordu. Bunların arasmda iken duyduğu zevk ona, bütün günün acı- sını, kocasınm bir gün evvelki mü- pasebetsizliklerini unutturuyordu. Jeanne, buğday ambarının “arkâ- sındâ yeğenine rasladı. — Seni bekliyordum, dedi, Bu iş böyle devam edemez, Sana yaptığı kabalıklara dayanamıyorum, artık. Burdan kaçacağız. Delikanlının öfkeli hali gözlerinde okunuyordu. Dudakları mosmor ke- silmişti. Arasıra da elleri titriyordu. mize yetecek kadar para ka- zanıyorum. Bu herilten ayrılacak ve benimle evleneceksin. Bu mendebur- la beraber yaşıyamazsın. Burası sıkı- ct bir yer.. Şehirde sabahtan akşama kadar çalışırsın. Geceleyin de sine- | maya gideriz. Seni sevdiğimi bili yorsun. Jeanne yere bakıyor ve gözlerini kırpıştırıyordu. Tİ Kaçalım, diyordu, artık daya- namıyacağım. Yalnız gitmek, bana imkânsız gibi geliyor. Yarın, şafak ta şehre gidiyorum. Beni iyi dinle! Seni, saat dörtte, yolun başında bek- liyeceğim. Tren saat dört buçukta dır. Beni yalnız bırakma! Burdaki hayatın, salak bir herifin elinde ©- yuncak oluyor, Geleceksin, değil mi? Hiçbir şey söylemedi. Eve girdi, mutfağa gitti, yemek masasını bhazırlamağa başladı. Ka- ranlık basmıştı. Ortalık iyice karar- madan, gece korkunç # mu İnsanlar rm üstüne germeden evde limba ya- Yılamazdı (tasarruf olsun diyet). Kocasının emri biyrle idi. Lüzumsuz inasraflar, onu küplere bindirirdi. Bu KÖYLÜ KIZI Çeviren: Şerif SAYMAN — akşam gene mutat küfürlerini savu- ruyordu. Karıs:, onu dinlemiyor gö rünüyozdu. — Hayır, Jean, diyordu, görüyor. sun. Söylenileni dinliyor, cevap ver- miyor. Gene de kafasının dikine gi- Ne soydandır, anlıyamadım , Lowis, sane,ne cevap vermesini istiyorsun ?. Anlaşmış ol. duğunuzu kabul ediyor, sonra sen de, Sustu. Elinin üstünde diğer bi elin ağırlığını hissetti, Jean'm fikir. lerini dinlese, sonunda mat olacaktı, Şehirli delikanlı kapının eşiği. ne oturdu. Louis de yanma geldi, oturdu. Piposunu doldurmağa başla- dr. Jeanne sofrayı kaldırdı. Sonra, İ kuluçkadan ayrılmış piliçlerin bu- kunduğu sepeti aldı. Yavrulara yiye- cek ve su verd. Koridorda Jean'la karşılaştı. Delikanlı, yeğeninin elini tuttu, ve: — Geleceksin, değil mi? diye mu- rıldandı. Öteki boğuk bir sesle; — Evet, dedi, Uyandığı zaman daha saat dörde gelmemişti. Kocası, © yumruklarını sıkmış uyuyordu; karısının yanından mın farkma (varmadı. Meşe. dırobun bul ğa başladılar. Durd. — Ahi dedi, ben gidersem, Loula bunları besler mi, acaba? Kizârak, omuz silkti; kapıyı açtı, dışarı çıktı Ortalık ağarmıştı. Ufkun parlaklı ür çiftliğin avlusunu, havuzu ve ce- viz ağacının yapraklarını aydınlatın yordu. Serçeler ötüyüyorlar'ı. Ho- rozlar da; tabiatın kulağına sabahı müjdeliyorlardı. — Ah! dedi, kümestekilere bak» mâğr unutmasa, bari! Bir kere daha arkasında bıraktığı kümese baktı. Tavuklar, inekler onu, nefret ettiği bu evde tutamazlardı, artık.. Jeanne, kendisini buralardan uzaklaştıracak yolu tutmalı, gitmeli, İ gitmeliydi. Köyün yolu birkaç yüz adım iler- de başlıyordu. Otlağı göçmek kâfi idi. Biraz sonra Jeas'a raslıyacak; biraz ötede de, senelerdenberi özle» diği, bugüne kadar bir hulya olarak bile yaşamadığı o müthiş şeye, hürri- yete kâvuşacaktı. Otlarm üstünde hafif bir sis dax galanıyordu. Ötede beride tümsekler görünüyordu: İnekler henüz yatmış» lardı, Fakat, Jeanne'r görünce hepsi kalktılar, ve birer birer yanına gele meğe başladılar. Öküzler, sahipleri. nin etrafında dört dönüyorlar, tslak burunlariyle koluna, bacaklarıma sü- rüyorlardı. Ne yazık! Buzlardan da ayrılacaktı. Biraz yürüdü. İri ve canlı bir kuş, onu g *, kanat çırptı. Jesane durdu, ve ürperdi. Bu çiftliğin çok sevilen hotozlarından biriydi, İğildi, hayvancağızı kucağına aldı. Dün ge- “€, geç vakte kadar dışarda kalan bu yavrucuğu bir öküz çiğremiş olma- İiydı. Kadın dayanamadı, borozun yarasmı sarmağı düşündü. Birden, Jesnne etrafma, şaşkın İ şaşkın bakındı.. Otlağın köy yoluy- la birleşen noktasına, eve, sonra da horoza baktı. Zavallıcık, sahibinin kucağına ayağı uzanmış, muztarip ve rahatından emin bir halde yatmış, hiç kıpırdamıyordu. Onu nasıl bıraksın 2. Bunu yapa- mazdi, Her günkünden biraz daha geç uyanan Louis, karısını mutfakta bul- du, Sırtında köylü elbiseleri vardı. Hayvancağızı hili kucağında tutu- yor, dudaklarının hareketiyle onu te- daviye çalışıyordu. Kedisi de ayak- larının dibinde idi, Bu sırada, bir tren düğüğü işitildi Teanne ürperdi, Louis: — Üşüyor musun, yavrum? diye sordu. O da: . Evet, dedi;