B AN 14-58-9335 ar ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler ORTA AVRUPADA Tuna Paktı Projesi Le Journal'den; Diplomasinin eski (ananelerinden biri de muayyen bir mesele üzerin- de çalışmak ve muayyen bir maksa- dı hedef ittihaz ederek o maksada MUSSOLİNİ erişmek İçin hasrı nefsetmek idi. O zaman büyük siyaset yapılmış © lurdu. Fakat bugün haftalık bir po- litika takip etmek mecburiyeti bâ- «rl oluyor. Dün bize çok endişe-ve- ren bir mesele bugün ehemmiyetini kaybediyor. Evvelce Vistule nehri üzerinde bulunan Alman tehlikesi bugün Tunaya nakletmiş oluyor. Yugoslavya İle savaşa girişmek teh- didinde bulunan İtalya bugün yü- zünü Afrikaya çevirmiştir. Mussolini 1934 © teşrinievvelinde Milânoda söylediği bir diyevde eli- ni Yugoslavyaya uzatmıştı. Bunun- In beraber ufukta bazı kara bulutlar görünüyordu. Bu bulutlar geçen 15 martta dağıldı. İtalyanm Belgrat se firi Viola di Campalto hükümet Na- ibi Prens Paul'ç itimatnamesini ver- diği zaman demişti ki: “İtalya, Yugoslavyanın gelişme- sine ve Yugoslavya topraklarının bütünlüğüne zarar vermeği asla dü- şünmüyor... O zamandanberi her iki taraf, a- ene normal münasebetlerin te- si için hea ii nüfuzlu e bii Lavoro Fasciste gazetesine verdiği mülâkat sarfedilen gayretlerin boşa gitme - diğini gösteriyor. Bundan dolayı memnun olmalı - dır. Çünkü Roma ile Belgrat arasın- da mevcut her ihtilâf Orta Avrupa da barışın birleşmesine mâni olur. Avusturyanın erkinliğini temin i - çin 15 senedenberi devam etmekte olan müzakerelerin neticelenmesi Avusturyanın varisi olan devletler arasında mevcut ihtilâftan ileri gel mektedir. « 25 Temmuz 1934 te vukubulan Nasyonal Sosyalizm hareketi de bun dan ileri gelmiştir. Bu hâdise, bir- çok gözlerin açılmasına sebep ol - muştur. Bir Tuna paktı yapılması düşünülmüş, fakat çok vakit kaybe- dilmiştir. Birkaç gündenberi (bu paktın müzakere edildiği anlaşılı - yor. Bu da Mussolinini şile hipnotize edilmediğini göste riyor. Bu müzakerenin çabuk neti- celenmesi temenni edilmelidir. A si takdirde Almanya bundan istifa- de edecek ve barış ta tehlikeye gir- miş olacaktır. Le Matin'den: Fransa ile İtalya arasında hazır lanan Tuna paktı projesinin alâka- dar devletlere tevdi edildiği Roma- da yarı resmi surette beyan edi No: 106. kibrine yediremiyordu; doğrusu yi- ne de pek büyük aykırılıklar etme- di. Bir gün birdenbire bir sağanağa tutulup Saint-Honorö sokağında bir kahveye girivermişti; ince kastor re- dingotlu, uzun boylu bir adam, onun miştir. Bu pakt altı maddeden mü- rekkeptir. Birinci madde mucibince paktr im za edecek devletler aralarında dot- tane münasebat tesisini taahhüt €- derler. İkinci madde ademi tecavüz hakkında mütekabil bir taahhüt te- sis ediyor. Üçüncü madde diğer memleketlerin iç işlerine karışma. mağı ve ayni zamanda muhtelif dev letlerin siyasal ve sosyal rejimi a- leyhinde her türlü propaganda ve tahrik yapmaktan çekineceği tazam- mun ediyor, Dördüncü madde mu - cibince, paktı imza eden devletler. tan ahkâmını tecavi decek olursa âkit devletler biribir- lerile istişare #decekler ve müteca- viz tarafa yardım veya müzaheret etmekten sakınacaklardır. Beşinci ve altıncı maddeler, devletlerin pakt ahkâmma riay melerini temin edecek olan Uluslar kurumuna müracaat şeklini göster - mektedir, Aldığımız haberler doğru ise, bu proje Almanya, Avusturya, Maca - ristan, Lehistan, Romanya, Yugos Javya ve Çekoslovakya hükümetle rine tevdi edilmiştir. PRENS PAUL EE İİİ Baltık devletleri Finlandiyanın merkezi olan Hel. singforsa vâki olan ziyareti Fenlan Mayısta Varşovaya yaplığı siyare- tin bir karşılığıdır. Beck Helsing « #orata 12 Ağustosa kadar kalacak- tır. Yarı resmi Alman organı olan Voelkiseher Beobahter gazetesine göre Beck Baltık denizinde Eston- ya, Litvanya ve Letonya arasında yapılacak bir çalışma birliğine Fin- landiyanın girmesini temine çe lışa- caktır. Baltık blokunu Lehistan menafiine muvafık bir şekilde koy- mağı istemekte ve Finlandiyadan istifade etmek suretile bunu elde edeceğini ümit etmektedir. Beck'in maksadı ne olursa olsun şunu unut. mamalıdır ki Finlandiya dün oldu- ğu gibi bugün de Baltıkta bitaraf bir devlet olmaktan ibaret olan bur günkü durumumu değiştirmek iste- miyor, Finlandiya Dış Bakanı bunu bir Leh gazetesine söylemiştir. Beck'in bu ziyarette vukubula - cak siyasal konuşmalar, genel su- rette fikir teatisine vesile olacak ve fahat Finlandiyanın * son seneler zarfında Baltık kombinezonlarına karşı takip ettiği ihtiyatkâr hattı hareketi değiştiremiyecektir. KIRMIZI VE SiYAH STENDHAL ik NM diya Dış Bakanı Hachzell'in geçen | Normandie Vapuru ile Nevyork' tan Havr'a Giden Küçük Kız Le Journal'dan: Öğle vakti Havr'a gidecek yolct- lar vapura giriyorlar, dost ve histm akrabadan mürekkep bir kalabalik Normandie vapurunun yolcuları &- Taşına karışıyordu. Ziyaretçilere va- puru terketmeleri bildirildi. İskele- İer karada kalacak olanları Nevyork rıhtımına boşaltıyordu. Bir düdük sesi... Kalkıyoruz.. Kalktık seşle- i.. Hayır vapur birdenbire durdu. Acana ne oluyor? Bir zenci vapur- dan çıkmağa vakit bulamamış... Ken disinin karaya çıkarılmasından son derece memnun. Bu sırada rıhtıma geç gelen ve vapura yetişeceğinden ümidini kesen bir Amerikalı bu fır- sattan İstifade ederek zenciyi ka - raya çıkaran sandala atlayarak s€- vinçle vapura geliyor. Bu defa mu- hakkak hareket emri verildi. Şap - kalar ve mendiller sallanıyor. Gratte »- Ciel'lerin manzarası, yar vaş yavaş uzaklaşıyor. Fotoğraf me- raklıları makinelerini en müsait va siyeti almış olan hürriyet heykeli- ne doğru çeviriyorlar. Bit kuçux mir, Karşısına gürcü yutacak imiş gibi meserretle parla- yan büyük.gözlerini açmış en önde duruyor. Güverte boşalmağa başladı. Her - kes yerleşmeği düşünerek kamara- sına koşuyor. Vapurun komiseri Henry birçok talepler karşısında - dır. O herkesi dikkatle dinliyor ve yolcuların çanlarmı sikmiş olan en ehemmiyetsiz şeylerden bile müte - essir görünüyor. Esasen konfor İle hiksün müsabakaya giriştiği bu va- purda hakikatte neden şikâyet edi- lir? Yalnız biraz evvel şen olan genç kız şimdi biraz endişeli görünüyor. Sü arkasından — Bayanım! — Kaptan ile görüşmek Tum. istiyo - — Kaptan ile mi... Niçin? — Çünkü ben bir #towaway'ım. (bedavacı). — Siz mi? — Evet ben... Fakat siz stowaway ne olduğunu biliyor musunuz? — Evet, bilet almadan vapura bin miş bir kimseye derler... — Siz vapura bilet almadan mı bindiniz? demek lazımlığından mütekait Lifven'i ara- mak geldi. Bu Lidven fukara bir adamdı, Julien işi ona açıkça anlat- tı. Liğven: — Peki, ben size şahitlik ederim, dedi, ama bir şartım var; hasmınızı “Ama öbürü de bir başına söyle-| yaralamazsanız sizi bırazmam, he- nip duracağına adresini versin.,, Re- dingotlu adam, halkın bu sözü tek- rar ettiğini duyunca Julien'in yüzü- ne beş alt: kart fırlattı, Çok şükür men orada benimle de düello edersi- niz, Julien memnuniyetle: — Razıyım, dedi. ki hiç biri Julien'in yüzüne gelme-| O Kalkıp İzubourg Saint Germain'e, mişti; tabancasına ancak kendisine dokunulacak olursa çıkaracağına ah- detmişti. Herif kalkıp gitti; fakat M, C. de Beauvois'nin kartlarında yazlı olan adrese gittiler, io Sabahın saat yedisi idi ada- li. yine dönüp dönüp Julien'e yumruk | mın, vaktile Roma veya Napoli elçi- sallıyor, küfür savuruyordu. Julien kan ter içinde kalmıştı. Çok kızmış, içinden: “Demek ki en bayağı bir adam da beni böyle çilem- den çıkarabilecek! Bu kadar duy- gan olmaktan nasıl kurtulacağım?,, diyordu. Ona kalsa, hemen dilello edecekti. Fakat onu alrkoyan bir zorluk var- dı. Bu koca Paris içinde kendine ne- reden şahit bulacaktı? bir dostu bile yoktu, Birkaç kişi ile tanışmıştı; fa- kat bunların hepsi de, altı hafta sü- ren bir ahi sonra, liği sekreterliğinde bulunmuş, ha- nende Zingarelli'ye tavsiye mektubu vermiş, madame de Rönal'in genc ak- rabasından M. de Beauvoisis olabi- leceği Julien'in aklına ancak kapıyı çalarken gelmişti. Julien, uzun boylu bir uşağa, bir gün önce yüzüne atılan r biri ile bir de kendi kartını verdi. Onu, şahidi ile beraber, üç çeyrek saat beklettiler; en sonunda uşak gelip onları zarifliği ile insanı hay- rân eden bir odaya aldı. Orada be- ondan | bek gibi giyinmiş uzun boylu bir uraklaşıyorlardı. İçinden: “Ben ge-| delikanlı buldular; yüzünün hatla- gimsizim, işte şimdi de geçimsizliği. | rında yunan güzelliğinin kusursuzlu- min belasını çekiyorum, dedi. Ni- ğu ve manasızlığı vardı. Haylı yassı hayet aklına, kendisine arasıra €s- | olan kafanın üstünde tatlı sarı sağ- krim dersi veren, 96 imcı alay mü-' ları, bir ehram gibi yükseliyordu. MR ma. — Evet, Normandie ile seyahat etmek istiyordum. — Ya ebeveyniniz nerde? — Onlar Nevyorktalar, — Onların bu yaptığınızdan habe- ri var mı? — Hayır, biz iki ik erkek kar deşim ile beraber gidecektik. Üçü- müz birden vapura girdik. Onlar son dakikada korktular, kaçtılar. — Onlar kaç yaşındalar ? — Dokuz ve yedi yaşlarında... — Ya siz? — Ben on bir yaşmdayım.. — Beraber geliniz. Çocuk kaptanın karşısına çikarıl- dığı zaman titremeğe başladı: — Biliyor musun? Bu yaptığının cezası altı ay hapistir. — Hapis mi ? — Evet, — Nevyorkta bana Normandie va purundan o kadar bahsettiler ki, an- nem küçüklüğünde bir defa Fransa- ya gittiğinden ve bu memleketin Ta birgün Küçük kardeşlerimin okuduğu bir çocuk gazetesinde bir bedavacının hayatını okumuştum... — Demek bu fikri oradan aldın? — Evet, o gündenberi bundan başka bir şey düşünmedim. Beni dinleyin... Beni hapsetmeyin, ben burada size hizmet ederim, — Elinden ne iş gelir?. — Pasta yapmasını bilirim, An - nem bana öğretmişti, Biraz param da vardır. — Kaç paran var? — On pens, sonra çok az yemek yerim. — Dinle... Seni hapse koymıya - cağız. Fakat bir şartla: Çok yemek yiyeceksin. Şimdi ailene merak et- memeleri için telgraf çekeceğiz. Kaptan bundan sonra küçük kızı kucaklayıp öptü, Küçük bedavacı bundan sonra vapurun en imtiyazlı yolcuları arasma girdi. Meksikada boykot Meksiko, 13 (A.A.) — Meksiko yahudileri Alman ürünlerine karşı boykot yapmağa karar vermişlerdir. Bunlar, Meksikanın kendilerine gös- terdiği konukseverliğe karşılık olmak üzere bilhassa Meksika malı almakta dırlar. Bu saçlar son derece dikkatle kesi- lip kıvırtılmıştı, bir teli bile öbürle- rinden uzun değildi, Mütekait mü- lazım içinden: “Melunun bizi bu ka- dar bekletmesi, saçlarını kıvırtmak içinmiş, dedi. Alacalı robe de cham- bre'r, sabaklık pantalonu, işlemeli terliklerine varıncıya kadar her şeyi kusursuz ve şaşılacak derecede çeki- düzenli idi. Asil ve boş olan çehresi fikirlerinin, kafasından pek arasıra geçebilecek fikirlerin hale, vakte uy- gunluktan ayrılmıyacağını gösteri- yordu: kısacası, beklenilmedik şey- lerden ve şakadan nefret eden, pel ağırbaşlı mültefit adamın ta kendi- si, Mütekait mülazım Juliem'e, bir adamın suratına kabaca kartını attık- tan sonra onu bu kadar bekletmenin ayrıca bir hakaret olduğunu anlat- moşte; bunu duyup büsbütün kızan Julien, M. de Beauvoisis'nin bulun- duğu salona yel gibi girdi. Küstah davranmak niyetinde idi, fakat yine de görünilşte nezaket ve terbiyeden ayrılmale istemiyordu. 'M. de Beauvoisis'nin tavurlarında- ki mülayemet, hem aşır nezaket, hem de kendini beğenme, yukarıdan bakma hali, etrafındaki eşyanın o hayranlığa layık zarafeti Julien'i o kadar şaşırttı ki küstah davranmak niyetini unutturuverdi. Hayır, karşı- sındaki adam dünkü adam değildi. Kahvede rasladığı kaba herifi göre —— — ——— Üçler Toplan Le Jourmalden: İtalyan - Habeş ihtilâfının kat'i ve siyasal safhası birkaç güne ka- dar başlıyor. Biribirine müvazi iki müzakereye (girişilecektir. (Birisi Ual-Ual hâdisesini hakem ve hah Tetmek içindir. Diğeri de İtalya ile Habeşistan arasında genel bir anlaş- ma elde etmek imkân: bulunamadı. ğı takdirde bu işe el koyacaktır. İkinci müzakereye, birincisinden fazla ehemmiyet veriliyor. Fiihaki- ka bu müzakerede Laval, Eden ve Aloisi arasında bir toplantı yapıla- cak, fakat diğer müzakerede yalnız mütehassıslar bir araya gelecekler- dir. Sınır ihtilâfınm kolaylıkla hal- li kabil olduğu bildiriliyorsa da, i- ki memleket arasında mevcut mese- lelerin heyeti umumiyesi için bir hal çaresi bulmak oldukça tür. Fakat hatırlarda olmalıdır ki, İtal- ya-Habeşistan o münasebatı Ual-Ual hâdisesinden sonra fena bir şekil almıştır. Eğer hakem komisyonu Habeşistana İtalyanm hücum etti- ğini kabul etmiş ve Habeşistan da bunu tamire muvafakat etmiş olsay- dr, İtalya savaşa girişmek için ken- disine hak veren ilk delilin, suya düşmüş olduğunu göreceleti, Mese- lenin esasına gelince bunu hatlet- mek hakikaten güçtür, Fransa, İn- giltere, İtalya ile birlikte Habeşis- EDEN tana dair olan 1906 andlaşmasını im- za eden devletler, Habeşistanın er- inliğini muhafaza etmekle beraber talyanın genişlemek arzusunu tat- min için çalışacaklardır. İngiltere bu kararında sabit gibi görünüyor. Diğer taraftan Habeş imparatoru, son bir diyevinde Uluslar kurumu nun Habeşistanda ekonomik bir manda tesis etmesine muhalefet miyeceğini söylemişti. Demek olu- yor ki, bir yolu mevcuttur, Fakat bu mandayı, 1906 andlaşması- n: İmza etmiş olan üç devlete, bil hassa İtalyaya niçin vermemeli? Sonra Mussolininin böyle basit e - konomik bir vazife ile iktifa edip etmiyeceğini bilmek lâzımdır. Her halde gelecek müzakereler çok ö- nemli olacaktır. Üç devletin bu mü- zakerede itilâfperver bir zihniyet i- le hareket etmesini temenni etme- lidir. Afferi Esteri İtalyan mecmuasından 'Unl-Ual bâdisesini tasfiye etmek İtalya ile Habeşistan arasındaki ih- tilâfı halletmek demek değildir. Bu, umumi septisemiye düçar olan bir hastanım, elinde çıkan bir çıbanın tedavi edildiği için hastalıktan kur- tulduğunu iddia etmek gibidir. ceğini beklerken bu kadar zarif, bu kadar kibar bir kimse ile karşılaşın- ca o kadar şaşırmıştı ki söyliyecek söz bulamıyordu, Yüzüne fırlatılan kartlardan birini uzattı. O süslü adam Julien'i, sabahın ye- disinde sırtında siyah elbise ile gö- rünce, öyle pek adam yerine koyma- muşta: — Bu kart, benim kartım ama ankıyamıyorum vallahi! dedi. Onun bu sözleri söylerken sesine verdiği eda, Jullen'in öfkesini biraz olsun tazeledi, > — Sizinle düello etmeğe geldim, monsleur, dedi ve bütün işi bir ne- deste anlat. M. Charles de Beauvoisis, inceden inceye düşünüp taşındıktan sonra, Jullen'in siyah (elbisesinin biçimini güzel bulmuştu. Onun sözlerini din- İerken içinden: “Belli, Staub'a dik- trmiş, diyordu; yelek de zarif, çiz. meler iyi, arma böyle erkenden siyah elbise ne oluyor?.. Şüphesiz düello edersek İyi nişan oalamıyayım diye olacak...,, Bu sebeb aklına Pim M. de Beauvoisis yine son derece nazikleş- ti ve Jullen'e hemen hemen bir eşit müzmelesi etti. Konuşmaları uzun sürdü, mesele haylı nazikti; fakat Julien'in, bu kadar açık bir hakika- ti kabul etmemesine imkân yoktu. Kai © asil, zarif adamım, bir gün önce kendisine hakaret et. HABEŞ MESELESİ tısına Doğru Üçler müzakeresine gelince bu * nun muvaffakiyeti Üç şarta bağlı * dır: 1 — Evvelâ, 1906 andlaşmasının ortaya attığı Habeşistanın büfünlü” ALOİSİ dünü muhafaza etmenin bugün için mümkün ve faydalı olup olmadığı meselesi münakaşa edilmelidir. Hü“ beşistanın bütünlüğünün muhafazA edileceği 1906 senesinde ilân edi miştir. Bu da, bu andlaşmayı imsâ etmiş olan devletlerin fikrine gör o günkü vaziyeti kurtarmak için * dir. Nüfuz mıntakalarının tahdidi beklenen bir tesviye sureti idi. 2 — Üç devlet sakin bir surett# İtalyan - Habeş meselesinin bugü" kü durumunu tetkik etmelidirler İtalya hasmının tımaklarını söke © rek kendisine teminat verilmek su” retile sömürgeleri için emniyet İs tiyor. İtalya, Habeşistanı baydı” Iamak ve medenileştirmek işine big” bir engele tesadüf etmeden devam etmeğe müsaade edilmesini istiyo?” 3 — Üçler konferansı, Habeş mö selesini Uluslar kurumuna kağıf sürüklemenin doğru olup olmağığ! hakkında bir karar verecektir. İagilizler bunu istiyorlar. Ulus * lar kurumuna hasım olmıyan İtaly# da buna muarız bir fikirdedir. Çün kü mevcut emsaller insana cesa verici değildir ve hiç kimse hâkim” lerinin kendisine düşman olduğu” rmek İstemez. ler dahilinde yalm” kendi hususi menfaatlerini korumak istediğine inanmak isteriz. İtalya * nın genişleme kabiliyetini boğmaf istemesin. Maatteessüf İngiliz maf buatmın ve İngiliz hükümetini$ hattı hareketinde bunları ümit et&” recek sebepleri beyhude yere arıyf” ruz. İşte bu sebepledir ki, Ul Kurumunun son toplantısından 609“ ra bile, nikbin olamıyoruz. Amerikada Zenci Bir sefir Le Matin'den? Zenci olan Lester Walton, A! rikanm Liberya büyük elçilii tayin edilmiştir. Siyasal bir vaziff nin bir zenciye verildiği (o Amefi tarihinde ilk defa olarak görül bir hâdisedir. Lester Walton ga?€ tecidir ve Liberya Cumuriyeti hak kında birçok eserler yazmıştır. Büylik bir orman yangin' Aix-Een - Province, 13 A-Â; Dün Sainte - Zacharie komünü “e, manlarında yangın çıkmıştır. e gın, ancak bu sabah, şafakta sn rülebilmiştir. 900 hektardan çam ağacı mahvolmuştur, miş kaba herife benzer yeri mi VU dı? Jülien kalkıp gitmeğe bir türlü Ür #1 olamıyor, bunu kaçmak gibi şey sayıyor, uzattıkça uzaya Sadece “ ur,, denmiş Ol per için canı sıkılıp kendi kedi valier de Beauvoisis diye kendini bei çi sini inceden inceye g* yordu. tey gözden Onun, bir çeşit mütevazıca, ik” bir an bile silinmiyen adamın çalımını, rette oynatmasına ( şaşmıştir” bütün bunlarda, kavga çıkarmak en küçük bir sebeb bile yo Gene diplomat, büyük bir Da LA le, düelloya razı olmuştu; fake saatten beri (bacakları ay” oyluk yerlerine (o dayalı, kalkık oturan o mütekait ©“. dostu M. Sorel'in bir adale mın katlarını çamaşır diye, kavga edecek insanlardan ns söyledi. #* ie nn e keli idi. Chevalier de arabası koşulmuş, merdiveni” “iğ de bekliyordu; Jullen dan emin bulunduğu bir mahkem€“ ||