No. 30 Nizamettin NAZIF Yeşil Gözlü Kadın Sandıktan Çıkardığı Şeyi Delikanlıya Uzatarak Sordu : “- Bu Ne? ,, Kuş © Oğlan Lâkayt Bir Tavırla Cevap Verdi: Ateşli bir ses vardı. Sözlerine kuv- Yet deldi kaş Pelikanir, onun iki omzundan di inin ikişer karrş aşağılarına kadar ban kol gibi kalın ve sapsarı iki ii örgüsüne baktı. Sonra belinin dar- ti Ye vücudüne yapışan ipek entari- Hı Kalçalarına verdiği şekli süzdü. yak, En ufak bir şüpheye bile yer Li Bu güzel vücut, her tarafından iy Kadınım ( diye barbar bağıcıyor ha, Akat gözleri, bu masum bakışlı İyük yeşil gözler,Bozkırın sazlıkları nda görd gözlere o kadar b #iyorlardı ki... Bir türlü neye ka- Bp ereceğini bilemiyordu. hal Hana “vadinizi yerine getirir Diz?” demişti oAnlaşılıyordu ki ini çağırmadan önce ona ken- Yordu, rışmasını emretmiş bulunu « ba neye delâlet edebilirdi? Şu gü- wn hayatında bir yer tutmuş ma mı? Haydi, diyelim ki kadın ağdan bir taş mi benziyen bü Hena ayının bir mazgal deliğinden Ağa elen dışarıya bir göz atmıştıda tp, oklarda Batır Hanla boğazlaşma- görünce adamlarını koşturuver » » Fakat meselenin esasını anla - aş lüzum görmeden kendisine bir Vermek tarafına gitmemiş olma- bir fevkalâdelik yok muydu? demi m dostlarındansımız!” Mane Her adımda bin Kazan düş- Yeki, , “astgelinen bu bedbaht Kazan ini kendisinin bir dost olabilece sşreden kestiriyordu? yaba bildiği birşeyler mi. vardı? böyle Faik döğüştüğünü görünce i beşli bir dil kullanarak kendi: clay Mitemek mi istiyordu. mayi ksa süren bir sükün oldu. Matun ikisine'de birer yer gös- Vermek için ellerini sallamağa lü- görmüyordu, Aaaah... Oyle gü- a Y, Nüralım, da“ şilerini vurdu. Bir başka kapi- SAYA giren genç bir kadma: Kutlu! » dedi - krmez sun. Keley Ter Oyma tahta fincan/içinde t; içilince Batır Hana bak- Siamp Bırdıyı çağırtınız! Kara Meleri (*) Bemen, son bir karar ver- a zımdir. Çalımdakileri başı birini pşemak doğru olmaz, İçimizden Yız, H, Tan evvel oraya saldırmalı- Tak, abuk burasını da başı boş bi ii ma mecburuz. Paha aklınız. ünlü hatun. Bilhassa İtiyaşıı an'ın ölümünden sonra çok Pa eket etmek icap ediyor, zi Te Pahatur, Allahın rahmeti- olsa mesele kal- ia O buradan lin başına ge- i Hanı da Çalıma gönde- mizin dik. Halbaki şimdi ben her iki- Hüray, Yanımdan ayrılmamanıza taraf- kı, Yan Gözlerini > atan olzrinizden verilmiş bir ka- Sinizi ,,P olmadığını anlamak istedi Kan. Bibi oluyorum. Hayır Ba» te yale vey Mamışla konuşmadan bir Gi, haneği doğru bulmadım. Bu enli Sİ bir neticeye ulaşacağını idim ağiimin edemiyorum, Bütün bie yi Ekrem Handadir. Ondan i bir haber çıkmadı. * söylerken yeşil gözlerinde Parçalamağa hazırlanmış bir : parlayıvermişti. Ve her Yrm gi ikanlıya içini okumak isti. “tt, i bakıvermişti, Ve, devam tiz, Ber k gi, ogaylardan iyi bir yardım tan yuri, Kazanı İvana esir ol- “eğim paracağımız muhakkaktır. salı, Ali Ekrem Hanım başında Yeti Mesai bir Nogay slivari ir, pp, >ekofları çil yavrusu gibi tekeg a erin 4> Mini ei bakarak; Ba ymadş istiyorum... » de çu, w nik bir emirdi. Yani “kalk, , Batış Ni getir!” demeğe geliyor» Beri bu sefer ayağa kalktı hatı silerek odadan çıktı. an bir zıplayışta oturdu. ladı, koştu, onun çiletiği lap veledi ve gene köşa koza Sarıldı yaklaşarak iki elile ya - YS hapir ş; büyük bir telâşla, fakat — Söyg Dir sesle; Müz Söyler» deği”, i Ge Palaaa “ne bir” * İlkay, ge amma ile karşılaşıyor» onu öldürdün < diye kekeledi - imi, Ali Ekren Han. “ Nemi ? Bir Hançer... Benim Hançerim !,, Kazanlılar kalede kalmadılar, harbi dışarıda kabul ettiler — Ben mi? Ne münasebet? Kuş oğlanın gözlerinde öyle saf hayret belirmişti ki, hatun bunu gö- rünce gencin yakasını bıraktı. Fakat görülüyordu ki,içinde kaynaşan şüphe öyle kolay kolay vazgeçilecek nevi - den değildi. Hemen odanm bir köşe- ainde duran bir sandığa koştu, açtı ve içinden aldığı bir şeyi gence uzattı: — Peki bu ne? Şimdi delikanlı da ayağa kalkmıştı ve can sıkmtısile; — Ne olacak? - dedi - bir hançer. Benim hançerim. Ve almak için elini uzatırken ilâve etti: — Köpeğin çaldığı hançer ki, az evel bu yüzden kavga — Hamkavganızın “sebebini bana anlatmıştı, Benim sizdön öğrenmek i$- tediğim bu hançerin nereden ve ne su Yerli Mall EB Dün, yedinci yerli mallar sergisinin son tatil günü idi. Onun için gezen- ler, her zamankinden çok olmuştur. Sergiyi dün gezenler 62000 kişi idi. Bu suretle dün akşama kadar sergiyi gezenlerin mikdarı 306 bin kişiyi bul- muştur. Bu seneki serginin kinden daha fazla rağbet görmesini gözönünde bulunduran sergi idare he- yeti bugün kapanması kararlaştırılan serginin üç gün daha açık bulundurul ması için vilâyete racaat etmiştir. Sergi bu üç gün zarfında geceleri de bulundurula, kapanmıyacak ve Perşembe gününe kadar açık kalacak- tır. Sergide bilhassa fakir ve kimsesiz kadın ve kızların el işleri ile ayrı bir Pariste Longşan at yarışı sahasında retle sizin elinize geçtiğidir. Aaah bu- J nu ça Olmanız: ne kadar isterdim. Delikanlının kaşları, şimşek çakar gibi, kıvrılıp büküldükten sonra çatıl dılar ve, — Dikkat ediniz ünlü hatun... -di- ye homurdandı - Kuş Oğlan bir hırsız değildir. — Bunu söylemek istemedim. Zira Kuş oğlanın Murat Oğlanla ve Ma- mış Han ile olan alâkası bizce meç- bul değildir. —ıtrış Delikanlının gene ağzr açık kalmış- *. Hatun devam etti ; (Arkası var) | ©) Ka arının İstişare mec» isine verilen ad, bunlar dört kişi 0- lurlar, memuriyet babadan oğula ihti kal eder ve azledilemezdi. İhracat eşyamızı ucuz göndermek için Şehrimizde acentesi bulunan bü - yük bir ecnebi vapur kumpanyası Türkofis İstanbul şubesine baş vu- rarak, Türkiye ihracat eşyalarını Hamburg, Anvers ve Noterdam li - ıma, diğer vapurlardan yüzde otuz daha ucuz taşımak istediğini bildirmiştir. Bu mevzü üzerinde tetkikat ya « İ pılmaktadır. paviyonda olan Kızılay kurumu sanat evinin yaptığı el işleri pek fazla rağ- bet görmekte ve muavenete muhtaç | Kimseler bu suretle sevindirilmekte - | göze. çarpan. zarif bir tuvalet FAYDALI i BiLGiLER BUGÜNKÜ PROGRAM İstanbul 1830 Yüzme dersleri. Bayan Azade Tarcan. 1850: Fransızca ders. 1910: Plik neşriyatı, 19.50: Esteğaço orkestra s1, Romen musikisi. 20.20: Son haberler, borsalar. 20.30: Bayan Bedriye Tüzün, türkçe sözlü eserler, radyo caz ve tango orkestraları. 21.35: İstanbul Konservâtu - varı nefesli sazlar profesörlerinin iştiraki. le oda musikisi, 2205; Plik neşriyatı. Bükreş 13: Duyumlar. 13.05: Plâk. 18: Orkestra konseri. Duyumlar. 19.14: Konserin i, 20.20: Öperetlerden Duyumlar. 21; Sözler. 21 le ketân. 2205: Mando- 22.30: Duyumlar. 22.50: Röle Yabancı dillerle duyumlar, 23.04: Konserin süreği, Varşova 19.45: Plâk - Sözler. .20.30; Süel yayım. k Prag Reportaj, 22.15: Radyo orkes- trası, 23.15: Duyumfar. 23.30: Plâk. 23.45: Almanca duyumlar. Budapeşte yumlar. Spor. 23.10: Çingene müziği, 24: Cazband. 24.20: Piyapo müsi, Moskova 1830: Edebiyat. 1930: Kültür parkın. dan röle. 22: Almanca yayım, 2255: Kı- zl meydandan röle. 2308: İngilizce ya- yım. 24.05: Macarca yayım. Leipzig 20: Eğlenceli müzik. 20.30: Müsihten röle. 21: Röle. 23: Duyumlar. Spor. 23.20: Skeç. 24.10: Gece müziği, Hamburg 20: Sözler. 20.15: Dans müziği. 21: Du. yumlar. 21.10: “Kralların annesi, adi: tarihi ve müzikili piyes, 22.10: Unutulmuş orkestra eserleri, 23.25: Müzikili program arası, 24; Gece müziği, Münih 20: Dayumlar, 2010: Halk müziği, 20. 30: Şarkılar, Duyumlar. 21.10: Sen- fonik konser. 22.30: Aktüalite 23: Du yumlar. 2320: Program arası, 24; Dans, NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi eczahaneler şunlardır: Bahçekapıda Hüsnü Haydar ta caddesinde Eşref — Baya Küçlkpazarda Yorgi — Şel İ, Hall — Yenikapıda Sarım yada Rıdvan — Şehremininde Karagümrükle Fuat — Büyükadada Meh- met — Heybelide Tanaş — Bakırköyde Hilâl — Fenerde Hüsamettin — Hasköy. de Yeni Türkiye — Kadıköyde, Büyük — Beşiktaşta Rıza — Taksimde Kanruk — Pangaltıda Güneş — Taksimde Karakin Kürkçiyan — Galatada Hidayet — Kur tuluşta Necdet Ekrem — Eyüpte Hikmet «zahaneleri. LIMAN HAREKETLERİ gössün imanrmızdan gidecek vapurlar ; aa 9 Kocaeli Mudanyaya 21 Saadet Bandırmaya ga limanımıza gelecek vapurlar ; 639 Gülnihal Randırmadan lupımar Mersinden 1440 Erzurum Karadenizde 16,15 Ayten İzmitten 1730 Asya Mudanyadan a SİNEMALAR TİYATROLAR * Sümer: A, - çer şir Kurbanı Suzan Bar- Asik Rahibe — Aşk kelepçesi. Kraliçe Kristin. 8 iler — Sakini” ion Tayyareciler — Petrol # Milli : Fedora. Gaip Ruhlar nönez # Şık ş Adalar çiçeği — Deniz ejderi, 9 Üsküder Hüle 3 Söz bir Allah bir, # Melek: Yrd: HASTANE TELEFONLARI Çerrahpasa bastanesi. Certahpaşa Gureba Hastanesi, Şehremini Yeni- İ bahçe. | Haseki kadınlar hastanesi Ak- saray Haseki cad. 32 24553 Eorazı akliye ve asabiye has- # tanesi, Bakırköy Reşadiye kışlası 16.60 Beyoğlu Zükür hastanesi Firuaza | 43341 Etfal hastanesi, Şişli 42426 Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 Zeynep Kâmil hastanesi, Usktü- dar. Nuh kuyusu, Gün Doğumu caddesi Gülhane kastanesi Gülhane Kuduz hastanesi. Çapa * İTFAİYE TELEFONLARI eren 21693 23017 60179 20516 2242 20122 43644 60020 İstanbul itfaiyesi Beyoğlu itfaiyesi Kadıköy itfaiyesi Yeşilköy, Bakırköy, Büyük dere, Üsküdar itfaiyesi 00625 Paşabahçe, Kandilli, Erenköy, Kartal, büyükada, Heybeli, Burgaz, Kalı mın. tizaları için telefon santralmdaki memğ- râ Gangın) demek kâfidir, 20.10: Plik - Dayumlar, 20.25: Konle- | (TAN)IN OYKUSU SAAT Yeryüzünde nekadar çok kadar çeşit çeşit saat vard Cep saati, kol saati, duvar saa-| ti, kule saati, dik “duran saat,| sallanan saat... Her sokakta bir saatçi dükkâ- nı, Her meydanda bir saat, Her- kesin cebinde, kolunda bir tik tak., Vakit, öyle önemli bir rol oy- namağa başlamış hayatımız da, saatimiz bir rek geç kal- sa, bir çeyrek ileri gitse hemen onu saatçiye götürürsünüz. Ken- di varlığınızla, geriye kalan bü- tün bir beşeriyetin varlığı ara- sında bu kadarcık bir ayrılığa bile dayanamazsınız. Saat sizin için bu kadar önem. li bir nesnedir de, siz hiçbir sa- atçinin nasıl yaşadığını düşün- dünüz mü? Kendi kendine ben- zer bir varlıktır. Saatçi; uzun dillerini sağa sola sallayıp, dur- maksızın gevezelik eden bir yı- ğın duvar saati arasında yaşar. Vaktin apriori anlamına aldır : mıyan bu duvar saatlerinin biri- si üçü gösterirken, öbürü beşi, daha öbürü on ikiyi gösterir. Dört bir yanı böyle kuyruklu bir yalanla çevrilmiş olan saatçi de, eninde sonunda, yalancı olur. Onun, gözüne lupunu takarak size, sizden sonra saatinize bir bakışı, bu bakıştan sonra da bir “haftaya geliniz, saatinizi alı - nız” diyişi vardır. Hani inanır- sanız, yandınız demektir, Çün - kü bir hafta sonra geldiğinizde, saatinizin bilmem neresine bil- mem ne koymak lâzımgeldiğin- den iki hafta daha bekliyeceği- nizi anlarsınız, Kızarsınız, “bilmem nesiz ol- sun.” dersiniz. Saatçi aldırmaz, yine gözüne lupunu yerleştirir. size o “bilmem nenin” insan ha- İ olsun size birisi yatındaki önemliliğinden söz a- çar, Ve duvardaki saatler uzun dillerini sağa sola sallıyarak ya- | lan Jemelerinde devam eder. | Çeviren : Orhan SELİM k.. taki tak... Sonunda razı olacaksınız. Sa- atsiz edemezsiniz ki.. Saatin doğru gitmesi gerek- tir, ama hayat doğru gitmiş, git- memiş, o başka mesele. Si Saatle yaşamak hem iyidir, hem kötü. : Söz gelişi; tam saat sekizde sizi yemeğe çağırırlar. Eğer sa- ati saatine gideceğim diye, tam sekizde kapıyı çalarsanız, ya ev» sahibini bulamazsınız, yahut sizi misafir odasında yarım saat tek başımıza bekletirler. İşte bu yüzdendir ki, insanlar saatleri aşağı yukarı, takribi ola- Tak kullanmağa mecbur kalmış» lar. “Sekizde geleceğim”, diyecek yerde, “beni sekizle dokuz ara- sında bekleyin, dokuzdan ona kadar da gclmezsem bir işim çıktı demektir, siz yemeği Yi « yin” formülünü bulmuşlar. Ama ne olursa olsun, siz yine saatinize dikkat edin, ne bir çeyrek geri kalsın, ne bir çey- rek ileri gitsin, Doğru giden sa- atin zevki başkadır. Onun doğru işlediğini, bir ko- nuşmadan sonra gelen sessizlik- te duyarsınız. Gözleriniz baygın, sevgilinizin elini öperken, bile- ğinden size onun sesi gelir. Ve en sonra, nefesiniz” verirken, doktor kolunuzu tutup ta nabzı- nızm atışmı yakalamaga çalıştı. ğı vakit, elindeki cep saatinin işleyişini duyacaksınız. Doğuşunuz ve ölüşünüz saat- le bildirilir. Onun için saatiniz doğru gitmeli. Fakat ne olursa falanca yerde ne vakit bulunacaksınız diye sos rarsa: — Şöyle akşama doğru, diye cevap vermeği unutmayın. Hiç olmazsa böylelikle he kendiniz, ne de başkaları rahat- sız olur. © Satılık Yağ ve Cigit Fabrikası Istanbul Ziraat Bankasından: Mersinde, Mersin - Tarsus yolu üzerinde Nusrettiye mahallesinde kâin Pamuk Türk Anonim Şirketinin malı. ve Nebati yağlar Senayii Yağ ve Cigit Fabrikaları ve müştemilât ve içinde bu- lunan alât ve edevat motör redatı şartnamede yazılıdır. (Müf- Noterli- vesairesile birlikde ) Beyoğlu Altıncı ğince tasdik edilmiş 30-11-931 tarih ve 15142 numaralı mukavele ile Pamuk ve n Nebati Yağlar Senayii Anonim Şirketinin Bankamıza olan Omikdarı Türk malüm borcunu 10-4-1935 tarihinde gönderildiği kayden müs- bet ihbarname üzerine de tesviye etmemiş olduğundan işbu borcun ihale tarihine kadar yüzde 9 faiz ve yüzde 3 komisyon, Sigorta ücreti hesab masrafı, nakli nukud, muamele vergisi, Avukat ücreti vesair bilumum masra- file birlikde tahsili için bu borç mukabilinde Bankamı- za ipotekli yukarıda hudud, Mersin Tapu Müdürlüğünün 23-11-929 Tapu senedile 980428 numaralı evsafı yazılı tarih ve 54, Şirketin tasarrufu cins vesair altında bulunan ve (2280) numaralı kanuna tevfikan üç yeminli ehli vukuf tarafından cem'an (158.822) lira kıymet takdir edilen mezkür Fabrika (1697) numaralı Ziraat Bankası kanunu hükümleri dairesinde 10-8-1935 tarihinden itibaren bir buçuk ay müddetle açık arttır- maya çıkarılmışdır. Muvakkat ihalesi 26-9-1935 tarihine müsadif perşem be günü saat (2) de İstanbul Ziraat Bankasında yapı« Jacakdır. Teminat akçası'yüzde 7 1 /2 dır. Şartname Galatada kâin Bankamız, Adana, Mersin, Ankara Ziraat Bankaları kapılarına asılmıştır. )4398) Milli Saraylar müdürlüğünden: 1 — Milli Saraylardan İhlamur köşk Bin beşyüz altmış lira olan Dış kısımları sıva in keşif bedeli ve yağlı boya tamiratı açık eksiltmeye konulmuştur. 2 — Bu tamirata aid keşif cetveli ile şartnamenin bi. rer sureti Pazardan başka raylar Müdürlüğü Kaleminden nabilir. her gün Dolmabahçede Sa- bedelsiz olarak alı- e dr— Açık eksiltme Ağustosun yirmi ikinci Pazartesi günü saat on beşde Milli Saraylar Müdürlüğü binasın- da yapılacaktır. , 4 — Muvakkat teminat yüz yirmi liradır. Eksiltme- nin yapılacağı saatten bir saat evveline kadar Malsan- dığına yatırılmış ve Makbuzunun Eksiltme Komisyo- nuna verilmiş olması lâzımdır. (4472) ö