5-S.935 amm — ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler Gelecek Harp Nasıl Olacak Journal Des Debats'dan: Kaymakam Liebert adında yüksek rütbeli bir Alman zabiti Münihte iki bin talebe önünde istikbal savaşının Almanyada ne suretle anlaşılmakta ol bert demiş- Gelecek savaş umumi olacak- tır. Savaş ilân edildiği saatte düşman irğa başlanmış olacaktır. Başlıca gay- ret, son savaştan beri hazırladığı mü- dafaa âletini seferber hale getirmesi- ne imkân vermeden düşman milletinin kalbine dokunmaktır. Bu kanaat Al- manyada umumi surette kabul edil- bu fileri emri altındakilerin zihinlerine yerleş- tirmektedirler. Bu, 1932 senesinde Militarwochenblatt mecmuasında mu fassal bir şekilde şu suretle hülâsa edi liyordu: “Yarının sevkülceyişi çıkarı- | labilecek kuvvetlerin düşmanlık baş - ladığıı anda bir yere toplanmasın: İcap ettirmektedir. Muvaffakıyetin tam ve | âni olması lâzımdır. Surprise'in vere» ceği tesir o kadar âni olmalıdır ki düş man müdafaaya girişmek için hazırlan mağa İmkân bulamamalıdır., Bu m kalenin muharriri sözünü şu cümle bitiriyordu: Barışsever sözler, süel iktidara malik olanların üzerinde hiç bir tesir yapmaz. Onu süel tefevvuku- nu kullanmaktan bir şey alıkoyabilir. O tehlike de muvaffakıyetsizlik kor- | Savaş hakkında beslenen bize Alman ordusunun ye ni esaslara göre teşkil edildiğini öğ- tetmekle kalmıyor, ayni azmanda Al- manyanın mümkün olduğu kadar w- yutmağa çalıştığı düşmana âni bir hü- cumu ihtiva eden siyasal programını ifşa etmekşedir. Mecmua son- ra diyor ki: Büyük savaştan alnan misallerle isbat ettiğimiz veçhile, râ- kibin mahvını isteyen modern savaş, bütün harbedenlerin kuvvetini tüke- tir. Bize göre harpten maksat rakibe galebe çalmak ve kabil olursa onu si- lâhlarından tecrit etmektir.,, Bu şekil de hazırlanan şey, ezilmek istenilen düşmanın hücumudur. Demek oluyor ki, kendini müdafaa etmek için silâh lanmıyor. Av gibi yolunu beklediği düşmandan her türlü mukavemet im- kânmı kaldırmak için silâhlanıyor. Kaymakam Siebel ve ondan evvel 1932 de bu hususta fikrini söyleyen adam, Fransanın tecavüzi bir plânı ol- madığını kabul ediyorlar, Fakat her ikisi de Fransanın tedalüi teşkilâtı. dan istifade etmesine müni olmak lâ. simgeldiğini söyliyorlar. Uyuşmak ve hemen bastırmak. Cermanizmin bö kimiyetini tesis etmek için kullandığı | tâbiye bundan ibarettir. Hakikatte bu günkü Almanya, dünkü Almanya gibi barbar ve kaba usullere müracaat edi- yorsa bu noktadan eski Almanyadan hiç bir farkı yok demektir. Araların- da yalnız bir derece farkı vardır. Bu- ALMANLARA GÖRE Bu anlamak undan yirmi sene ev vel yıl dö: ünü tesit ettiğimiz bu- günlerde (umumi seferberlik 11 Ağus tosta ilân edilmişti.) neler cereyan et- tiğini hatırlamak kâfidir. O zaman da İkinci Vilkelm Almanyası, âni bir bas kın ile kat'i ve seri bir zafer elde ede- ceğini ümit ediyordu. Hücurdan €v- vel yapılan hazırlık devresinde bütün şehitlerin izalesi için mümkün olan herşey yapılmıştı, Bu o zaman Birle- şik Amerika hükümetlerinin Istanbul sefiri bulunan Morgenthau'ın hâtıra. tında naklettiği vakâ bu hususta çok şayanı dikkattir. Almanyanın İstan - bul sefiri Wangenheim, ilk muvafla- kıyetler üzerine, kat'i bir zaferden as- la şüphe etmediğinden Temmuz ayı iptidalarında Berlinâ çağırıldığını ve diplomatlar ve askerlerin reyine mü- racaat edildikten sonra düşmana bü- yük bir darbe indirmeğe karar verildi ğini söylemiş. Morgenthau bu hu- susta diyor ki: “Savaşın mesuliyetle- tini münakaşa etmek veya Alman; tarafından serdedilen gayrivâki ve beceriksiz ileri sürülen mazeretleri o- kumak isteseydim Wangenhcim'i ha» tarlamam kâfi idi. Bu mesele hakkında münakaşaya girişmeğe ne lüzum var? Bu konferans $ Temmuzda toplandı Ve Sirbistana verilen o ültimatom 22 Temmuzda gönderildi. Bu da finans- çılar tarafından istenilen iki haftalık mühlete muadil bir müddet i gayret beyhude olmadı. Hi | lerin Mein Kampf ismindeki kitabıni- da dediği gibi bir fikir tekrar edile e- dile nihayet bir gün gelip te kabul et- irilir. Dünkü Almanyanın masum el- madığını isbat etmeğe çalışırken. bu MORGENTHAL Çunxu Almanya yalnız maziyi di müyor, Onun istikbale ait emelleri vardır. Almanya, 1914 de fena niyet- leri olmadığına âlemi inandırmağa mu vaflak olursa ikinci Kiyom'un yapa“ madığı büyük askeri harekâta hazır- lanmak hususundaki programına âit şehitleri de izale edebilecektir. İşte biz bu sebepledir ki 1 Ağustos müna- sebetile zihnimizde daima mevcut ©- lan hâtıraların hazırlayarak ve mazi ile istikbal arasında mevcut rabıtaları göstererek vaktimizi beyhude geşirmi yoruz. Bir Kadın iki mürle Zehirliyerek Oldürdü Fransız gazetelerinden: Pontivy'de müthiş bir facia olmuş Yedi ve on yaşında iki çocuk, annele- ri tarafından kömürle zehirlenmiştir. Rellot adında bir dul kadınm evinde €y hizmetinde gündelikle çalışan Le- sant adındaki kadın, hergün olduğu gibi, Rellot'nun evine giderek iş iste- miş ve fakat o gün için kendi tiyaç olmadığı cevabı verilmiştir. dıncağız öğleden sonra tekrar gele- zek bir İş olmadığını sormak istemiş - tir. Kadın kapıya yaklaşınca Pellot nun pencere önünde gazete okuduğu- nu görmüş, biri yedi, ve diğeri on ya- şında iki çocuğunu görmek istediğini söylemiştir. Kadıncağız kapıyı çalmış ise de hiç kimse açmamıştır. Lesant bu evde gayri tabii bazı işler oldu na kanaat getirerek zabıtaya haber vermiştir. Eve gelen komiser de kapı- yı çalmış İse de, kapı açılmamış ve ni- hayet kırılarak içeriye girilmiştir. Polisler, içeriye girince müthiş bir manzara karşısında kalmışlardır. İki gocuk ölü bir halde yat-klarnda yatı- yorlardı. Anneleri Rellot, yere uzan- yıın bir halde idi. Iki çocuğun cesetleri soğumuştu. Yerde cesetlerin yanında bir kömür parçasının bırak- tığı küller görünüyordu. Zavallı ço- cuklar kömür kokusundan zehirlen « mişlerdi. Polisin gelmesi üzerine ken- disine bayılmış süsünü veren ana he- men kendine gelmiştir. Az zaman son ra kadının iki çocuğunu öldürdüğü. fakat cinayeti bir kaza gibi göster * mek istediği anlaşılmıştır. Bu vaka, Rellot'nun-iki sene evvel kocküâiin ölümü mönelesinin ölen, ye- niden evlenmesine sebap ; oloşuştur. Amerikadaki katil tipi ne biçimdir? American Weekiy'den: Birleşik Amerikada, cürüm istatis tiklerini tetkik eden âlimler, hergün rastgelinen cinayetlerdeki katil tipi şöyle tesbit etmişlerdir: 25 - 30 yaş- larında evli bir adamdır. Çocuğu En fazla ilk mektep tahsilini ze i esmerdir. Ya zira- at amelesi, yani ırgaftır, yahut baş- ka bir göndelikçidir. Kafasında, ak- landa hiç bir sakatlık yoktur. Ye » gine yaptığı cinayet, bir bıçak ve- Ya bir rovelverle ika edilmiştir. Her kesin kanaati hilâfıma bu cani, Ame rikada doğmuş, beyaz veya zenci bir Amerikalıdır. Her sene Amerikada 12,000 cinayet olmaktadır. Bu hesaba göre günde 30 cinayet. Her üç çey- rekte bir cinayet oluyor, demektir. Hiç bir medeni memlekette bu ka- dar cürüm işlenmemiştir. Yalnız Bir eşik Amerikada otomobiller, cani - lerden çok çinâyet yapmaktadırlar. Çocuğunu Kö- | Bir harp malülü olan bu adam koltu- İ ğü üzerinde ölü olarak bulunmuştu. | Adamcağızın havagazından zehirlen » diği anlaşılmış ve suçlu olarak mah - kemeye verilen karısı beraet etatişti, İ Çocukların cesedi morga gönde: tir. Birisinin boynunda, boğulmak is- tenildiğine delâlet eden bâzı izler bu- Junmuştur. Rellot tevkif © Dayli Expre. Spithed'de yapılan deniz geçit İ resminde facia ile karışık garip bir komedi oynanmıştır, “Maine” gemi- sinde bulunan İngiliz deniz baş ku- mandanlığının misafirleri a mahrum bırakılmışlardır. Mai, misi Kralın yatını ve içinde mii lik iordları ve bakanları bulunan L'Enchantrese gemisini takip edi- yordu. Maine gemisinde Amiral ğin misafirleri, sefirler eski amiral. ler, eski bakanlar, parlâmento aza- l ataşenavaller bulunuyordu. Deniz Bakanı Winston Chur- ehill de davetliler arasında bulunu- yordu, Churchill yüksek sesle demiş tir kiz 24 — Geçit resmi bitti. Şimdi de ye» meğe oturalım... Bununla beraber hazırlanan u « zun ve mükemmel sofralar üzerin- ve yenecek birşey görülmüyordu. Davetliler uzun müddet beklemiş ler, fakat hiç bir şey getirilmemiş - tir. Anlaşıldığına göre yiyecek bir- gey yekta” tabak içinde 9 küçük parça dana eti ve dana” dili görünmüş ise de bunlar hemen İ ortadan kaybolmuştur, Davetliler - yal en manzarayı şöyle tasvir e İY arekili bir müddet bekledik - ten sonra birkaç garsonan işe koyul duğunu görünce onlara doğru döne rek sormuştur: — Yemek hazır mı?. — Hayır efendim, yiyecek birşey yok! Bazı mesut kimselerin kirletmek fırsatını bulabildikleri bazı tabak- | lar yıkanıyordu. Arasıra görünen garsonlar bir parça yayin balığı v ya bir iki dilim soğuk dana eti ge | tiriyorlar ve tabağı her biri 13 met- re uzunluğunda bulunan masa üze- rine koyayorlardı. Fransız ve Portekiz sefirlerini | böyük bir nezaketle, en son koyun | pirzolasını ve birkaç küçük pili parçasını biribirlerine ikram eder - | ken gördüm. Tereyağı yoktu, Biri ekmek pey- ir istedi ve şu cevabı aldı: Çok te- essüf ederim. Fakat peynir yoktur. Peynirsiz ve tereyağsız ekmek bu- lunabiliyordu. Biraz geç gelenler de sofraları kâmilen boş buldular. İnn | No | KIRMIZI VE SiYAH STENDMHAL Abbe'nin şesinde o deminki zalim- &e hal kaybolmuştu. Julien, gözleri- nin yaşardığını hissedip kendi ken- dinden utandı; dostunun kollarına atılmak için içi titriyordu; elinden geldiği kadar erkekçe bir tavurla şu sözleri söylemekten kendini alama. dı: — Babam, ta beşikten beri bana kin besler; bu, hayatımın en büyük acılarından biri İdi; ama bundan böyle alnımın yazısından şikâyet et- miyeceğim, siz bana gerçekten baba- lık ediyorsunuz, monsleur. Abbe sekeslmiştı: — Pek âlâ! pek âlâ! dedi. Sonra firat kaçırmayıp bemen medrese direktörü tavrunu takına- rak: — Alın Yazısı da demeyin, evla» dım, dedi, kader deyin, Araba durdu; arabacı koca bir ka- pının tune tokmağım vurdu: bura» « LA MOLE KONAĞI idi; geçen- Merin hiç bir şüphesi kalmasın diye & bü kelimeler, kapının üzerine, si- yah bir mermere yazılmıştı. Bu gösteriş Jülien'in zıddına git- ti. “Jacobin'lerden o ödleri kopuyor! Her çitin arkasında Robesplerre İle arabasını saklı san:yorlar; buna ba- zan ölesiye gülüyorlar, ayak takmıt azdğı gün evi tanıyıp da soysun diye evlerinin böyle adını ilân ediyorlar. Düşündüğünü abb& Pirard'a da söy ledi. — Ah! zavallı çocuk! sizin bana muavin olmanız yakındır. Aklınıza ne de korkunç şeyler geliyor! Julien : — Bundan basit ne olabilir? dedi. Kapıcının ağır başlılığı, bele avlu- nun temizliği Julien'i hayran etmiş- ti. Güneş piril piril yanıyordu, Juli- en abbö'ye: — Ne de ihtişamlı yapı! dedi. La Mole konağı, Saint-Germain mahallesinde, Voltaire'in öldüğü yıl- larda yapılmış, düz cepheli konaklı dan biri idi. Moda ile güzelliğin biri- birine bu kadar uzak olduğu hiç gö- rülmemiştir. Bölüm 1l arlar âlemine giriş İasanım on sekir yaşmdı, ko- tuyacak kimsesi olmadan, bir ba- #na girdiği ilk salon: ne gü- Tüne, ne dokunaklı bir hatıradır! bir İkadinm bakıvermesi, beni korlcatmağa yeterdi. Hoşa gitme- ğe çalıştıkça daha acemileşiyor- dum. Her şey hakkında yanlış yanlış fikirler edinmişim; ya hiç bir sebeb yokken gönlünü açrve- çir, veya bana 5 baktı diye bir & düşman sanırdım. Ama ürkekli- ğimin, çekingenliğimin yarattığı | bu dayanılmaz üzüntüler arasın- “e güzel gün, ne güzel bir z KANT Julten, avlunun ortasında, ağır açık kala kalmıştı; abbâ Pirard: — Aklınızı başınıza toplayın, de- di bir bakıyorsun, aklınıza korkunç korkunç fikirler geliyor, bir bakı- yorsun çocuklaşıveriyorsunuz? Ho - ratius'un nil mirari'si nerde kaldı ya! (Coşkunluk istemez.) Bir düşü. nün, bütün bu uşak milleti, buraya yerleştiğinizi görünce, sizi alaya al. mağa kalkacak; size, haksız yere kendilerinden ü: tutulmuş bir eşit diye bakacaklar, Sizde babacan- Uk gösterip size iyi iyi öğütler ver- meğe, size yol yordam öğretmek is tediklerini sandıracak, sizi kabaca bir münasebetsizliğe düşürmeğe uğ» raşacaklar, Her şeyden kuşkulanma hissi yine ; uyanıygıen Julien, dudağını ısırarak: | yle bir şeye hele bir kalkış- amlar da göreyim! dedi bayların, marguis'nin yazı oda» sına varıncıya kadar birinci katta, birinden birine geçtikleri salonları bir görseydiniz, ey benim okurum! onlar pek tantanalı, tantanalı olduğu kadar hüzünlü bulurdunuz. Onları size olduğu gibi bağışlasalar, belki girip oturmağa razı olmazsınız, O sa- lonlar esneme ve kasvetli muhake - meler ülkesidir. Julen'in hayranlığı- nı, bu salonlar bir kat daha artırdı. “İnsan bu kadar ihtişam içinde hiç bahtiyar olmaz mı?” diye düşünü - edu. Nihayet abb& Pirard'la Julien, bu muhteşem konağın en çirkin odasına vardılar: aydınlık, eh! işte göz gözü görecek kadardı; içeride parlak göz- hi, rı perukalı, zayıf bir adam otu- ruyordu. Abbe Julien'e dönüp takdim etti, Bu adam, marguls de La Mole- du, Julien, onu o kadar terbiyeli, o kadar nazik buldu ki adeta tanımıya- Bray-le.Haut © manastırında ü O azametli, çalımlı asilzade- hiç benzemiyordu. Julien, peruka- yı doğrusu çok saçk buldu, Bu dur yuş Çintiba) onu, çekingenlikten kurtardı. Üçüncü Henri'nin dostu « nun torununu Jullen, ilk önce mıy. mıntıca bir şey gördü. Çok cılızdı ve bir türlü yerinde duramıyordu. Fa- Journal Des Debats'dan: | Başvekilin yanına gitti. ve Kralcı bakanlar olan toplantı 15 Cümhüriyetçi srasında yapılacak Temmuzda kati bir şi antı 6 Şubattan beri gizli tu akat bu toplantının doğuracağı buhran ancak General Kondilisin av- deti üzerine 19 Şubat gecesi muvak- katen bertaraf edilmek üzere 10 şu- batta konmuştur. Hemen şunu söyli- lim ki bu ilk darbe, Kraliyet partisi durumunu kuvvetlendirmiştir ve ayni zamanda Venizelistleri araların. | da bir müvazene davet etmiştir. malümdür. vücude getirmeğe | daki kısa toplantısı esnasında rejim meselesi hakkında bir karar vermek istemiyordu, Fakat 15 Temmuzda, Ge neral Kondilis, Romadan dönüşünün arifesinde, hiç bir davet vâki olmak- sızın Meclis kürsüsünden neden Kral cı olduğunu anlat Basireti içtimaiye Ba kanı Kiryos Cümhuriyet o pren- siplerini meclis kürsüsünden beyan etmekte serbest olduğunu zannederek 6 Temmuzda General Kondilisin Pire» ye hareket ettiği anda fikirlerini söy- İedi. Söylevi protesto edildi. Ve Baş- vekilin iznile söz söylediğini beyan e- dince protestolar şiddetlendi. Hemen toplanan Bakanlar Kurulu bu hâdise- ye çocukça bir tedbir ile nihayet ver- di. Tarım Bakanı ve hülcümete men- sup Kraleılar lideri Teotakis Krallık rejimi hakkında bir söylev vererek Kirkos'a cevap verecekti. Eğer Kir - kos göçmenlerin birleştirildiği yerler- de propaganda yapmamış olsaydı me- sele bu şekilde kapanmış olacaktı, Fa. kat Basireti içtimaiye bakanı vazifesi itibarile Anadoludan, Rusyadan gelip ÇALDARİS elân mühtaç bir halde bulunan göç menlerin yardımcıdır. Binaenaleyh | Venizelosun kendisine cezbedebildiği bu halkı kandırabilecek birçok delil lere maliktir. Kirkos bu delilleri kul- landı.Rezalet duracaktı.Fakat bakanlar dan on kişi yerlerinden istifa ettiler. Bundan maksat Kirkosu hariç bıraka. İ cak yeni bir kabine teşkiline imkân bırakmaktı. Yüksek rütbeli zabitler bu teşebbüse müzaheret ettiler. Fakat Çaldaris Iç Bakanı Rallis'i değiştir- mek İstemedi. İşte o zaman General Kondilis meseleye müdahale etti, 18 Temmuzda trenden iner inmez mese- leden haberdar olunca, hemen Krallık taraftarlarile birleşti. Öğleden sonra onlarla görüştü ve ancak saat altıda ası çok geçmedi, Julien mar- n gösterdiği nezeketin, terbi- enin Besançon paskaposununkinden de üstün olduğunu, karşısındaki ada- mı Besançon paskaposundan da faz- la hayran edeceğini anladı. Konuş - maları üç dakika bile sürmedi. Çr- karken abbâ, Jullen'e: — Siz marguis'ye, bir tabloya ba- kar gibi baktmız, dedi. Bu adamla» rın terbiye, nezaket dedikleri şeyi ben öyle pek iyi bilmem, siz yakında bu işleri benden bin kat iyi anlarsı- Dız; ama bana öyle geliyor ki sizin bakışlarınıtdaki | cüretlilik, pek ter- biyelice bir şey değildi. Tekrar arabaya binmişlerdi caddelere çıkmadan durdular; abb& Julien'i iç içe büyük salonlardan ya- pılmış bir daireye soktu. Julien bu yerde mobilya olmadığına dikkat et- ti. Kendi bakımınca haylı hayasız bir heykelle süslenmiş yaldızlı, koca bir saate durmuş, bakıyordu tam o sera. da içeriye gülerek gayet şık bir adam girdi. Julien onu eğilerek selamladı. O adam gülümseyip elini omzuna koyunca Julien irkildi Öfkeden kı- zarmıştı. Abbe Pirard, bütün o ağır bakışlılığına bakmıyarak, gözlerin - den yaş gelesiye gülmekten kendini alamadı. O adam bir terzi idi. İşle itirip çıkarlarken abb& — Şimdi iki gün serbestsiniz, de- (di: sizi ancak iki gün sonra mar - REJİM MESELESİ Herşey Çaldarisin Elinde! Bu mülâkat hakkında hârice hiç bir şey sızmadı. | Yalnız General Kondilisin de istifa et tiği anlaşıldı. Kondilis 18 ve19 Tem muz gecesini şahsi dostlarile görüş” mekle geçirdi. Muhtelif hal suretleri görüşüldü. Nihayet genoyun uzun müddet tehirini temin için Mectisin içtimaa daveti veya genoyu idare et- KONDİLİS mek vâzifesile mükellef olmak üzere süel bir kabine teşkili şıklarından bi” rini tercih etmek lâzımgeliyordu. Bi- rinci şık kabul edildi. Fakat ayni gün öğleye doğru, Çaldarisin, General Kondilis ile aralarında geçen bir mü» nakaşadan sonra, Başbakanın mesele” yi hal ve fasletmiş olduğunu öğrene mekle herkes hayrette kaldı. Kondilis, Çaldaris ile çalışma birliğine devam edecek ve kabineden yalnız Kirkosun uzaklaştırılmasile. iktifa edecek ve Rallis Iç Bakanlığında kalacaktı. Baş vekil de kabineyi istediği gibi teşkil etmekte serbest olacaktı, Bu suretle Krallığa sadık olan döküz müsteşar kabineden uzaklaştırılmış oldu. On Tm yerine gelenler, Hava Bakanı mi teşna oli üzere, Çaldaris taraftarı olmakla iktifa ettiler Bu süretle kabi“ nenin başkanı, asbaşkanı, Kondülis, Çaldaristen bir hafta evvel, Krallık taraftarlarının zannettiklerinden faz- ia olduğunu anlamışlardır. Filbakika Mali dim FPYYTİ NE mn Hale kain ni Yaş ye müttehit gir, muriyetçilerden fâzlâ olmadığını sö)» lemii i bi inden feragat etmiş oluyor. Ve bumu bütün Yuna” nistana dağılmış olan istihbarat me * murlarına borçludur. —e e e —— — > Limon neden Pahalı ? Stampa'dan: Türinde Ison fiyatının yükselmesi hakkında neşrettiğimiz makale bütün Roma gâzetelerinde haklı bir akis & yandırmıştır. Bu, bakiki bir protesto mahiyetindedir. Bugün bir limen 60 * 80 santime, yani takriben bir Fransıs İrangına satılmaktadır. Böyle giderse bir gün gelecek İki bir limonun bir pi” liç fiyatına satıldığını göreceğiz. Şim- di bazı sualler soralım; Belediye bu? depolarında vagonlarca limonun dep? edildiğini doğru mudur? Bu limon * lar bugün piyasada satılan fiyattan gok dun bir fiyata mal olmuştur. BU adamlar daha farla kâr etmek için stokları artıryorlar, rabiliriz, Benim yerimde başka biri olayd: sizi, bu sefahet şehrinde geçi” receğiniz ilk günlerde yalnız bıraf” maz, bir kız gibi göz hapsine ard” Baştan çıkacağınız varsa hemen ol4P bahleyin size bu ter elbise gelecek, pruva edecek çocuğa irsiniz. Hem siz bu P3” ris'lilere sesinizi pek duyurmayı Bi? kelime söyleyin, sizinle alay” yolunu bulurlar, Baş İşleri bu. pe gün öğleyin bana gelin... Hadi şimdi gidip ne yapacaksanız yapın... unutuyordum? size bifkaç adres ve receğim, gidip kendinize ayakkal gömlek, bir de şapka ısmarlarsını#” Jullen, abbö verdiği kâgadın yaf” sına bakıyordu; abbâ: — Marguis'nin yazar, dedi; o 1” şeyi düşlinen, faal bir adamdır: b yurmaktansa yüpmlağı” sever. SV böyle zahmetleri üzerinden atabil mek için yanma alıyor. O ate$ gi adamın size bir işaretle gösteren işleri iyice yapacak kadar bakâl ee dirayetiniz var mı? bunu da göl anlarız: kendinizi kollayın! is Julien hiçbir şey söylemeden, #, reslerini aldığı dükkânlara git larda saygı ile karşılandı, hatta Kİ duratı defterine onun adını, Dİ : TArkası Yâ AÇ N. ATI