Nizamettin NAZIF — ——— ——— Imam Telâşla Anlatıyordu :“- Ateşi Kendi Elimizle Barut Fıçısının Içine Attık!, — Siz yalnız hainler değilsiniz. ca- billersiniz de... - diye homurdandı. İstanbuldaki sultan, Bağdat'tan Vi yana'ya kadar her kafayı önünde eğil- miş gören bir Türktür. Kazan'ı Mos- kof salgınından — kurtaramıyacağıma akiım kesse bile kale anahtarlarını ne- den İvan'a teşlim edeyim? Sultan Sü. leyman'ın Kırım'da, Hocabey'de ve Gerç'teki paşaları ne güne duruyor. lar?, Bu son sual dört adamın önlerine eğik başlarını kımıldatır gibi oldu. Şimdi, hepsi birer tavşan ürkekliğile kulak kabartmışlar, hatta nefeslerini bile kesmişlerdi. Pahatur onlardaki bu ani canlanışın farkına varmamıştı : — Kazan'ı bir hanlık halinde de- «am ettiremezsem, yine Moskof'a na- sip etmem. Ondan bin kat daha kuv- vetli olan Türk Hakanına bir vilâyet yaparım. Dedi ve bu sefer şiddetli bir tekme HMe ittiği kapıdan dışarı çıktı. O zaman dört adam yerlerinden kalkarak kapıya koştular ve bir ağız- dan bağrıştılar: — Pahatur Can! »— Pahatur Can! — Yanlış anladınız sözlerimizi.. — Bu karda sokağa çıkılır mr a Pahatur? Size oda hazırlatmıştım... Bu gön sözler şişkonun ağrından çıkmışlardı ve kendinden evvel kapı- ya varmış olan Üç arkadaşını dirsek- Jeyip iterek ilerledi, merdivenden yarktı: — Kusurumuzu bize bağışla. Git- me Pahatur... Buna şiddetle kapanan bir kapının bir saniye süren tok gürültüsünden başka bir cevap gelmedi. Civanşir Mirza ile İmam göz göze geldiler. Sonra Civanşir şişkoya yak- laşarak omzuna Cokundu: " — Ali Bay /.xdoğan.. - dedi - bü- yük bir hata ettiniz. Bunu size söyle- mekten kendimi alamıyorum. Ve imam büyük bir telâşla ilâve ettir — barut fi içil di ınııııııawımx. a eye bt — Bunun böyle olacağı yü belliydi.. - diye devam Ğı Yc':'vî:ı:,ü Safa Giray'ın eski arkadaşı Pahatur Can, hiç istediğimiz yola götürülebi Vir miydi? -Bütün bu sahneyi — sessiz sedasız dinlemiş olan ikinci akıncı ilk defa olarak söze karıştı: — Yandık.. yandık. Bu gece kaç. mazsak, yarın dördümüz de delikte. yiz. Ben Pahatur'u bepinizden iyi ta- nırim, Bir adamın suratına bakmadan konuştu mu © adam heristiyansa he ııclılı günah ç:hrlmıhdn. u söz şişkonun — boşuna gitmişı Şakrak bir kahkaha attı: gi — Ya müslümansa? — O zaman vakit geçirmeden ap- test ıl.ııp iki rekât namaz kılmak dü- şer.. Zira Azrail baş ucuna gelmiş — Yaa... Sunguttekin! Demek bu kadar kolaylıkla insan öldürmeğe alışmıştır şu Pahatur... Eh madem ki | artık kurtuluş yok, Ne durüyoruz? | Hazır aramızda bir de imam var.. He- anen başlıyalım namazı Ve evvelkinden daha gürültülü bir h)ıhhı_ attıktan sonra arkadaşları- nın endişe ve telâşlarına taban tabana | tit bir neş'e ile: — Haydi budalalar! - diye bağırdı - Akduğı:ı'ı siz bu kadar ıeı':qn ::6-» Bırsınız? Yüzde yüz kazanacağımı :_ıı:mı. olsaydım başlar mıydım bu Imamın içine bir Umit girer gibi ol- du. Civanşir meraklı bir bakışla onu tüzdü. Sungurtekin kara bir düşün- ceye dalmıştı. — Bereket versin hazırlattığım at- ların Kazan'da eşleri yoktur. Uçar gi- bi koşarlar ve üç konakta bir dinler- meleri kâfidir.. Yorulmak nedir bü- mezler diye mırıldandı. ğ ı..iııaı:.nl;rdın istifade ederiz. — Nasıl le Yavaş yavaş beni fikrime mi |ıllynnumvı.ı.) hi — Gevezelik kâfi Sungurtekin.. Biz buradayız ve burada kalacağız. Çün- kü tehlikede değiliz. —H? — Fakat eşsiz olduklarını - ğin bu atları kullanacağız. zıı'î' s,î::ı Ali Hana ve İvan'a tez elden haber talmamız Vi 'e bir elile imamı, bir elile Civan- dir'i odaya iterek: — Korkma.. — Gel Sungurtekin.. Gel yavrum.. Haydi beylerim girelim içeriye.. Ayakta konuşacak değiliz ya, — Şedi şişko — Ve yine eski yerine oturunca mağ- cür bir eda ile kolunu sallıyarak ; ha. Çırdı: — Bizden olmıyanlar bizden ürk- dadlidirler. Fakat biz bize henzemi- O zaman dört adam yerlerinden kalkarak kabıya koştular ve bir ağızdan bağırıştılar: — Pahatur Han! yenlerden ürkmeyiz! Civanşir henüz ayakta duruyordu; kahramanlık taslayınca şişko öyle gü- lünç olmuştu. ki, istemeden gülüm. sedi. — Biz, bizden olmryanları hiçe sa- yarız ama.. - dedi * Pahatur ne bize, ne de bizden olmıyanlara benzer. On- dan çekinmemiz İâzımdı. İmam meyus bir eda ile onu tasdik etti: — Evet. Ondan çekinmemiz lü- Zzımdı... — Senin hatan yüzünden kelleleri- miz tehlikeye girmiş bulunuyor, - di- ye devam etti Civanşir - şimdi ne ya- pacağız? Başımıza öyle bir çorap ördün h:mımkln onun sözlerini tamam- z — Dinleyin beni.. Çekip gidelim. Kaçmaktan başka çaremiz yoktur. — Hazar olduğun ne belli.. Kaç- maktan başka bir şey düşünemiyor- sun, Pahatura yerden göğe kadar hak vermemek elden gelmiyor. Siz Ha- v zarlar çok yüreksiz insanlarsınız ves- selâm. Bu hakareti şişko sayurmuştu ve adeta çocuk azarlıyormuş gibi Sun- gurtekin'in suratına bağırdı: — Dur bakalım hele. Daha baş- b ağıçtayız, Giriştiğimiz işi kolay sa- rayorsan aldanıyorsun, İik oku yay fırlattı. — Bakalım kimin gırtlağına saplanır? Olur a.. Belki geberir g- deriz. Hem farzet ki biz gebermeyiz de sen geberirsin.. Bunun ziyan ne- resinde? Neyin var ki? Neye faydan dokanryar ki? Kazan'da bir dikili ağa- | cm mr var? Söylesene? Şu kuru ve kafandan başka neyin var? Seni herkes cesur bir şey sanı yor... Hoş... Pek o kadar yabana atı- lacak gibi değilsin ama... İtiraf et ki üç kişinin karşısına hep otuz kişi ile çıktın. Düşmanların seni boş avkımak isteyip te otuz silâhlı ile Bozkır'da pu- su kurdukları gün Orak uruğundan üç yüz Nogay atlısr imdadına yetiş. memiş olsaydı geberip gitmiştin. İ (Arkası var) Üüdlesinm Aranan İzerler Çıkıyor (Baş tarafı 1 incide| Altan da müzeler idaresince hafri: 'a- ta bakmak üzere memur nlllııiııiyr. l:ılı!rlyıtı evvelki gün Olmasına rağmen, oldu haiz bir çok eserler lııılku:mııı:ı’::ı“l Dün bir muhartirimizi hafriyat ye rine gönderdik. Profesör söylüyor Profesör yazıcımıza demiştir ki: ”— Kemankeş Mustafa paşa camii halk arasında odalar camli diye anıl. maktadır. Arkeoloji kitaplarında bu cami, bu adla kaydedilmektedir. 7 ve 11 inci asırlarda Biranslılar bu camiin yerinde 19 küçük oda yaptırmışlardır.. Bunların duvarları fresklerle doludur. Bizans- hların bir mabedi olan bu bina, da- ha sonraları, 16 ıncı asırda Türklerin İstanbula girmeleri üzerine Keman- keş Mustafa paşa tarafından cami ha line konulmuştur. Bodrum duvarla- rındaki fresklere göre bu küçük o - dalar, — papasların mezarı — olarak kullarılmakta imiş. Bu odacıklarda papas lâhitlerinin muhafaza edild umulmaktadır. Şimdiye kadar Khit veya mumya bulurmamıştır. Fakat araştıcıyoruz., Önemli aserler Profesör, çıkan eserler hakkındaki sorgularımıza demiştir ki: ”— Kemankeş Mustafa paşa bu sını cami haline çevirdiği zaman, ki- liseye ait bir takım taş ve — (frcak parçalarını bu odalara doldurmuş ve hattâ ağız ağıza toprakla da kapat - tırmıştır. Şimdiye kadar Türk devrine ve 'Türklere sit çanak, testi, çölaleik gi- bi kıymetli eserler bulduk. Bunlar i- ginde bulunan cam bir kâsenin altın yaldızlı köselerinde (Bağdı — sihat) 've (Mübarek Bağat) yazıları vardır. Bizanslılara ait yalnız freskler bul duk. İmparator Polcolog'a ait fresk- ler yalnız Kariye camisinde vardır. Halbuki, bu camideki freskler Kom- nen devrine ait olmak itibarile on - ı:_ııı daha cski ve daha cab trvmetli- ir, Bu mahzenler içinde freskler üze- rinde (Danyel) i tasvir eden (Yes'u) hakkında halkı irşat için Yesu'nün tekrar dünyaya geleceğine dair yazılar da vardır.., Mabet mahallesi Bizanslıların aşağı yukarı mabet mıntakası olan bu bölge hakkında fikrini soran muharririmize mimar Kemal Altan; '— Kariye tivarında böyle kilise- den çevirme bir çok eserlere — teti düf edilmektedir. Araştırma yapılar Bodrum camii yanında da (Sekban başı Kasım ağa) camii vardır. Vaktir le bunların, Bizansın tekkeleri ha - Tinde olduğu anlaşılmıştır. Katım â* a camisi de bugün çöküntü halinde- dir. Bu camiin şimdi çok sanatli olan mihrabı ile yıkrlmış minaresinin yonıma taşla yapılmış bir kaidesi kal mıştır. Bu mihrap ve minare vaktil? Hekim oğlu Ali paşa tarafından ilâ- ve edilmiştir. Kasım ağa camii civa- rında Bizans devrine ait yeraltı sâr * nıçları da - vardır. —Buü - sarnıçlar 3.00 x 3.00 ebadında açıklıklar üze- tine 40 tane Roma ve Bizans başlık- larr tarzında tonozlu ve 28 tane Sü - tunludur. Bundan 20 sene evvel sarnıçlar içinde (Çilme) dokunduğu ta rihçe müsbettir., demiştir. Sultanahmetteki hafriyat Sultanahmette Arasta sokağındaki ata da devam edilmektedir. Bu & xarayına ait olduğu lan mermer zeminin genişletil- Mmesine çalışılmaktadır. Cağaloğlunda buluman mozayik. dün alçılanazak müzeye nakledilmiş- tir. ——— Taksimde, Fatihte (Başı 1 incide) bir toplantı daha yapılacak'tır. Mi - tinge iştirak eden gruplar otomobil- lerle Fatih parkına geleceklerdir. O- tada tayyare anıdma törenle çelenk konulacak, hava kahramanlarımızın TAN Tramvay amelesinin Biriktirdiği para Tramvay amele ve işçilerinin hava kurumuna yapacakları teberru Üze - rindeki tetkikata devam olunmakta- dır. Amelenin iki sandığı vardır birisi yardım, diğeri ihtiyat ııııdı_ğı Yardım sandığının varidatı şimdiye kadar 23863 lira olmuştur. Bu para işçilerden kesilen paralarla meyda- na gelmiştir. İhtiyat sandığı İst, her ay işçinin aldığı Üücretten ı:ıı!ı_:n yüzde 4 leri muhafaza etmektedir. Kesilen teberrular, işçilerin vazife- lerine nihayet verildiği zaman, ay - nen tesviye olunmaktadır. sandığının kuruluşu sebebi, hasta - lan, hapsedilen müstahdem aileleri- ne yardımdır. miyeti idare heyeti, yardım sandı. nn ne kadar parast olduğunu - bile bilmemektedir. İdare heyetinden ba- zı üyelerin dileği şudur: A — Sandığın bhesaplarının rüyet edilmesi, B — Umumi varidattan, yani tes- bit edilecek kasa mevcudundan mas- rafın çıkarılması ve hesabın her za- man kendilerine gösterilmesidir. — Hükümet, cemiyet ve şirketin mü- messillerinden mürekkep bir heyetin bu hesapları gördükten sonra tahak- kuk edecek paranın yüzde $0 sini amele cemiyeti, hava kurumuna ter- ke hazırdır. Diğer yüzde 5$0 sile Me- cidiye köyünde amele için revir, pavyon ve kooperatif kuracaktır. irketin böyle bir hesap vermiye yanaşmadığını iddia edenler bulun - makla beraber satıdık parasından hiç hakları olmadığı halde istifade etti- rilenlerin bulunduğunu da ileri sü . renler pek çoktur. Fakat sandık ni- zamnamei dahilisinin 16 mcr madde- sinin B fıkrasına göre işçi olmıyan- lar sandığın bu parasından istifade ederme; e Evvelâ, yapılacak iş, sandık hesa- batının - Bakanlık tarafından teftişi- dir. Bugün sandığın 24 bin, küsur li- ra bir parası vardır. Elde sandığın bir de nizamnamesi mevcuttur. Yev- | miyeli müstahdemine mahsus nizam- namti dahilideki açık kayıtlara uya- tak bu hesaplar araştırılırsa, fazla tahakkuk eden para ile amele, hem kuruma fazla teberruda bulunmuş 0- lur, hem de sandık mevcudu bugün- künün bir kaç misli artar. Tayyare kurumu başkanı ne diyor? Sandık hasılatından tramvay İşçi- lerinin yapacakları yüzde S0 teberru- Jat hakkımda fikrini öğrenmek iste- diğimiz hava kurumu İstanbul mer- kezi başkanı İsmail Hakkı Başak bize dedi ki; ” — 'Bu meseleyi Elektrik şirketi ııu.mnıe:mıgi marifetile gayet ya- kından ik ve ehemmiyetle takip ettirmekteyiz. Şimdilik yapılmış bir şey yoktur. Bu sandık hesapları tet- kik ve kasa hasılatı tahakkuk ettiril. meden bir şey söylemek doğru ol - maz.,, x Çindeki son hâdiseler Uzakşatktan gelen haberlere göre | yünde yer muştur. Çin ahvalini iyi bilen bir zat Çinin bugünkü vaziyeti hakkında bize şu malümatı vermiştir: 1934 senesi iptidalarında süe) iy- ler komisyonu başkanı olan Mareşal Şang - Kay - Şek, komünistlere karşı yordu. Bugün komünist ordunun kıs mı küllişi ortadan kayboldu ve ka- lanı da Seçyan ve Kuygşov eyaletleri- ne çekilmiştir. Son harekât Çinin ko münistlikten — temizlenmesinin bir gün meselesi olduğunu gösteriyor. — Buğün Çinde kaç hükümet var- dır? <— Bugün Çini asıl temsil eden hü- kümet Nankinde teşekkül etmiş olan Cumhuriyet hükümetidir. Bunun ba- :"'"df Çinde başka hükümet yok - ur. .Kanton hükümetine gelince: Çi- nin şimaline asker göndermezden evvel, bükümet Kantonda teşekkül etmişti. Çinin birliği tahakkuk et - tikten sonra Kantondaki hükümet Nankine nakletmiştir. Fakat Kanton bugün bir vilâyetten başka bir şey değildir. Oradaki idare, müstakil bir hükü - met mahiyetinde sayılamaz. Orada Müstakil bir hükümet olduğuna da- ir çıkarılan haberler bütün dünyayı karıştırmak için ecnebi bir hükümet tarafından ortaya atılmıştır. ; Vlusal Çin ihtilâlinin başlıca geye- *i, emperyalist hükümetlerin Çinli. lerin elinden almış oldukları yerle- Ti geri almak ve ulusal birliği temin etmektir, Kişngsideki kızı) hükümeti devir- dikten sonra Çin hükümeti nüfuzu bütün ülkede yayılmaktadır. Fakat Çinin şimalinden fena ha - berler geliyor. Mücadelenin uzun sürmesinden korkuluyor. Çin halkı sabır ile bekliyecek ve gideceği yolu tayin için tarihinin verdiği tecrü - belerden istifade edecektir. hatırası anılacaktır. Fatih kayma - kamlığı, dün buradaki tören için i- €ap eden tertibatı almıştır. Bayan - lar tarafından parkta da - sövlevler verilecektir. İşçilerin iddialarına göre, yardım | Fakat tramvay işçileri yardım ce- den bazı kakaşikaisüi vi * açılan harekeueri bizzat idare edi - (TAN)IN ÖYKUSÜ AKŞAM . Hava kararınca clinae bir kilo ekmek, birkaç buruşuk uşşklı evi- ne geldi. Çocukları başına üşüştüler. Büyük kızı paketleri aldı. Anneyle beraber mutfağa indiler. Kadının yü- xünde derin bir üzüntü vardı. Kızı- na: — Haydi yavrum şu kabakları #oy ve doğra, bir kabak kalesi yapalım.. dedi. — Annı değil mi?. İ — İyi ama yavrucuğum, çok kömür yok, sonra da yağ yetişmez. Oysa ki kabak kalesine bir kaşık vağ yeter.. Genç kız sesini çıkarmadı. Soayma- | Ha başladı. Birkaç dakika içinde dört buruşuk kabak doğranmış, bir kıgv,( yağla tencereye konmuştu. Hafif kö- mür kokusuna kabakların kokusu da karışmış, bu hava yukarı kata çıkmış- tu İki küçük oğlan kabakların sarıl- dığı gazeteyi okuyan babalarına ba- kıyorlardı. Biri — Bugün iş bulmuş. Öyle sevin- | dim ki.. Öbürü duymamış — gibiydi bu söz- leri; — Kokuya bak ne güzel. Içine çek. Kaç gündür evde kömür yanmıyordu. Kömür kokusunu sevmem ama: ye- bana söylediği için ke- m, kızartsak daha iyi nek pişi yifleniyorum.. : — Ablam kim bilir ae güzel pişi- tecek... On gece kuru ekmekle doy- mamıştım. Bana öyle güzel n ıîmınıı göyledi ki.. öylece uyumuş kalmışım.. Bunu söylüyen altı yaşlarında altın saçk bir oğlandı. Solgun yanakları tenk, hafif yüzü topluluk istiyor gi- W: Ağabey yemek güzel olacak de- gü mi? k D, On yaşındaki ağabeysi ciddiyetle hbaşını salladı: — Her halde.. Çünkü ablam pişi- riyor. Kabak kokusile dolu havayı koklu- yordu.. Babaları elindeki yarı yırtık gazeteyi bitirmişti. - Ka'ladı, bir ke- hara beraktı.. O sırada kapı aralandı. Abla tatlı bir gülüşle içeri girdi.. | Önünde iş önlüğü vardı. Sofrayı kurmağa başladı. Yamalı, fakat te- miz örtüyü sererek tabakları sıraladı. Odaya giriyor, çıkıyor, küçük masa- nn güzel olması için uğraşıyordu.. Boş surahiyi terkos suyu ile doldur- müuştu. Sarımsı su temiz sürahinin içinde limonata — gibi duruyordu. Bi- taş gönra dumanı tüten bir büyük ta- bakla girdi — Haydi çocuklar.. Babacığım.. yemeğe buyrunuz., Babaları: — Annen nerede? Diye sordu.. Genç kız gülümsiye- rek: — O da geliyor babacığım.. Dedi. Oturdular,. Anneleri de gel- | di. Tertemiz örtüsü, bardakları, ta- bakları ve dört yanındaki insanlarile bu sofrabaşı imrenilecek kadar güzel di. Fakat tabaklarıa kabak yemeği konunca, birer lokma ağızlarına alın- €a küçükler somurttular, Çünkü Üsti nün maydanorlarına, görünüşünün güzelliğine değin yemek ağza konmı- yacak kadar tatsızdı. Bir kaşık yağ, | bir damla etsiz pişen yemek, küçük | oğlanı coşturdu: — Ben bu yemeği yiyemem.. Fena olmuş.. Büyük, ablasının karışâan, üzgünle- şen yüzüne bakarak ses çıkarmadan yiyordu.. Anne, ortadaki tatsız hava- y tatlı sesile ışıkladı: — Yıldız dinle sana bir masal söy- liyeceğim... Diye başladı. Küçük oğlan anasının Üyüzüne bakıyor, çatalını bırı elini çenesine dayamıştı: — Amne hani güzel gün masalı var. dı. Onu mu söyliyeceksin? Evet yavrum onu sen çok sevi- yorsun değil mi?. Küçük oğlan başını salladı.. Anne- Bini dinliyordu. Kadın töylemeğe baş- layınca, çocuk farkma varmadan ça- talı aldı. Yemeğe bayladı. Yemeğin YEMEGİ Yazan : Cahit UCUK yavanlığına annenin söylediği güzcl masal karışıyordu sanki.. Yarım saat kadar süren masalın sonu şöyle bit- mişti: , — İşte onlar da sabretmişler de, en sonunda kötü yolculuk tükenmiş, güzel günlere kavuşmuşlar, sofral rında iyi yemekler ve tatlılar yenme- ğe başlamış. Çocuğun tabağında bir damla ye- mek kalmamıştı. Yüzü gülüyordu. Sofradan kalkarak küöşede koltuğa oturan annesinin dizlerine tırmandı: — Anne, dedi, biz de güzel günler masalı gibi rahata kavuşacağız değil > — Kavuşacağız çocuğum.. Onlar bu sözleri konuşurlarken, küçük abla tabaklarda bir damla ye- mek kalmadığına gülümsiyerek, sof- rayı topluyordu. Bu iyi günler görüp sonra düşen ardanın (aile) yemeksiz kaldıkları veya böyle kabak kalesi piştiği gecelerde anne güzel günler masalını tatlı sesile söylerdi. AAA AAA AA BORSA BAA AAA AAA AAA 12 Temmuz CUMA - PARALAR Alış Satış terlin Sib— Gd Dola 123,50 12$.50 20 Belçika frangı 20 Drahmi 20 İsviçre fr. 20 Çek Kran Avusturya şilin Mark Zloti Pengo Paris üzerine İngiliz lirası Dolar Liret Belg İsviçre frangı Leva Florin Çekoslovük kuroou Avasturya Pezeta Mark Zlotü Pengo Dinar Yen Çernovete İsveç kuronu ESHAM İş Bankası Mü- Anadolu 9ç 60 Şirketlahyriye Tramvay Bomonti - Nektar Terkos Reji S Merkes Bankası Osmanlı Bankası 'Telefon İrtihat Değirmencilik 'T A $. Şark Değirmenleri Sark Merker Ecranesi —— —<— 'STIKRAZLAR 'Türk Borcu | Kupon kesik 27,72.50 Kdttt B yünek 25.90 D0 ÇG 'gani İstikrazi dahili —Üİ — TAHVILAT Rihtim Kupon Kesik 1028 Anadolu | ve J1 4430 » TI Kupon kesik 4475 Anadolu Mümessil Kupon kenik 4515