HALK FİLOZOFU —SON TELGRAF— 24 EvLür vu T A ea MUHAYYEL BİR TİF Osman Cemal, bir yazısında No güzel söylüyordu: Muhar « rirlik de bir ihlısas işidir. Bü . yük edip olabilir, tanınmış şa . ir olabilir, milyonlar sahibi bir zengin olabilir, mirasyedi ola- bilir. Fakat, gazeteci — olamaz. Hergün yazı yazmağa mecbur bir insandan daha fazla, mesle. Hinde ihtısas kime lâzımdır? Kafası hasta, ruhu hasta, vü- cudü hasta bir adam düşünün. Bir takım tesadüfler neticesi Bgazeteci olması lâzmn gelmiş - tir. Çünkü, kurulmuş bir dük . kân, bir tezgâh, işleyen büyük bir rotatif, akıp gelen mülhiş sermaye var, Bu baba ocağında vakit ge. çirmek lazım, Baska meslek tıt. mak ne lüzim? Külemi eline a. lursa olsun, Hergün yeni bir ——— ADİSELER, KARŞISINDA 5ON TELGRAF ALATURKA MUSİKİ Bir muharrir arkadaş, alalur . ka muşiki için, Konservatuvar - dan ayrı bir teşekkül vücude ge. Ürülmesini teklif ediyor: Konser- tuvar, diyor, yalnız garp mü - ziği ile meşgul olmalı. İyı, hoş amma, böyle bir teşek. küle müdür lâzım, memur iÂâzım. Ahbaplar arasında bu — işlerden azlıyan birlsi var mı bakalım? SANDVİÇ YOL Geçenlerde bir gazetede oku . muştum: Bursa ile Yalova ara » sındaki yol sandviç usulile yapı - lacakmış. Bu yeni sistem hakkın. da hiç bir fikrim yok. Fakat, aca. ba, sandviç yoldan murat olunan şekil, ortası doldurmaca yol mu? O halde, bizde yapılan yolların zaten hepsi sandviç usulünde de. ğil mit İMLA MÜNAKAŞASI Yeni imlâ lügatı doalyısile, mü. nakaşa ve mübahaseler devam e. diyor. Bilhassa bazı kelimelerin sonundaki t harfine itiraz edili. yor. Meselâ, Hümid, halid derken sonuna d mi, yoksa © mi koy. mak Tüzem?, Kırk yıllık Kâni olar mu Yani, | diye bir söz vardır. hatırlıyalım.. 'YENİ SAAT MÜNASEBETİLE Saatler bir saat geri alındı da biraz nefes aldık. Geçen kış iş sa. hipleri gece yarıları yollara dü . şüyordu. Bir arkadaşım var. Saatini ye. ni âyara göre düzeltmemiş. — Niçin, diye sordum. — Boğazda oturuyorum, dedi, şirket vapurlarına ancak yetişi - gim, AHMET RAUF Bari bunu Tefrika No : Sürü Çıngırakları Yazan: CAHİT UÇUK kocalarına nasıhat veriyormuş. yaptık- Yarı hareketin doğrü olmadığını söy- Tüyormuşsun. Bunların hepsi benim çok hoşuma gilti. Yıldızı gülümslyerek inlerken, ba- içinde, yepyeni bir ufuk açi Tiyordu. Köyl Je dahâ çok meş- ui olmak, onlara bilmediklerini - öğ- retmek İdtall ruhuma hâz vererek ya- yilyor. Recep, bana köyde kalınam çi yalvarıyor. Zaten ruhum, bu mu- ) bu imtkalara, bu toprağa o ka- dar alıştı; ve Recebe öyle derin, öyle Şihirli bir aşkla bağlandı ki, köyü bı- Takıp gidemiyeceğim, Yıllarca içinde yaşadığım şehirler, intanları, boşuna “yorularak sürdüğüm hayat bana mü- “nosız, tabaz geliyor. Ve o hayatı nasıl sürüklediğime şaşıyorum. — Recebin &- ÜKk onun bana berabar yaşamayı tek- TC etiği haydt, gönlüme serin, tatlı ümütlerle- yaşama kuvveti, çalışma — gayreti veriyor. Bülün kâlnata hâkim O RİDİ yüksek bir dağin zirvesine yakın üaü sendimda üNü dakat enöe | .emir gönderilmiştir. | MÜTEFERRİK: REŞAT FEYZİ garabete, hergün yeni hallığa düşecek. Kendini bi - lenler gülecek, gazeteye acıya. cak, dalkavuk — yapılı bir iki Babâli çelebisi de pobpoblı . yacak, alkışlayacak. Çünkü, servet ouda — mevki onda. Bu hale okuyucular ne diye- gek? Kimbilir, Çekecekler bu baş belâsını. Dinleyeocekler bu deli saçmalarını. O, büyük bir muvallakiyer kürsüsünden bağırır gibi, se . sini hergün biraz daha dikleş. tirerek sağa sola nasihaller ve. recek, akıl öğretecek. Sonra, Kün aşırı da, henüz çocuk ol - duğunu, tecrübesi bulunmadı. kını haşiye olarak kaydedecek. 'Terlemeden meslek, servel sa. hibi olmanın hamakati içinde, böylece günlerini geçirip gide. cek. ARSAYA RAĞBET! Sürpagoptaki beledi- ye arsalarının M. mu- rabbaı 200liraya çıktı Belediye Reisliği Taksimde- ki Sürpagop mezarlığı sahasın - daki armaları satışa çıkarmış'ır. Beher me're murabbaına 150 lira kıymet takdir olunan bu arsalar büyük rağbet görmüştür. Konulan kzymetin müzsyede. de 200 lirayı tecavüz edeceği an. laşıkmaktadır. İlk partide yalnız 18 apartamanlık arsalar salıla - caktır. Bunların ön cepbheleri por tikli olacaktır. Beher aparlıma -« nın arasında 16 şar metre uzün. hağunda bahçeler bukunacaktır. Apartrmanların kapıları bu bah- çelere açılacaktır. KÜÇÜK HABERLER VİLÂYET ve BELEDİYE: * Bazı llelediye doktorlarının me- a rinde vazile başında bulun- körülerek bu hususla bir madıkları e Üsküdar tramvaylarının Beledi. | yeye devri kanunu Büyük Millet Mec- Tisinin tasdikinden çıkmıştır. Bu idare İstanbul tramvaylarına bağlanacaktır. Eşhas elindeki hisse senetleri de 3- fi ahnacaktır, TİCARET ve SANAYİ: * Dün Çekoslovakyadan 700 tan çivi gelmiştir. * Bükirköyünde Harutgücü — saha- sında Cumartesi günü < <t 15 de Ba> kırköy Halkeri tarafından bir Zirsat Serglal - çılacaktar. : ir Dün 60 ton tel, 500 ton da filmaşin gelmişti. * Büyük Çekmece ile Hadımköyü Arasındaki «Yass viran» — mevklinde Dosta, telgraf şubesi açılarak fasliyeta başlanmıştır. *i Beyani, Falih ve Yenicamie ea meşhür vazlar tayin olunmuştur. Bu meyanda Urfalı Mahmut Kâmil Toker Duma ve Pazar günleri Ikindiden son- ra Beyazit camlintde, Perşembe gün- leri Süleymaniye camlinde, Cumartesi günleri de Şehradebaşı camlinde va- izler verecektir. 66 Ona yakın bir yerde yüzlerce davarın bannacağı büyük ağıl. Recebin, henüz düşünemediği geyler aklıma - geliyor. Meselâ çalışmamızda bize kolaylık yerecek, yağ çıkarma makineleri, pey- gir yapmak için presler, ve daha - bir | Çok yenilikler, hayalimin içine — işik halinde doluyorlar. Sanra yardımcıla- | Pa da ihtiyacımız oluyor, Meselâ .«Kü- Çük Hasan> onu alabilirim. Onunla ne | kadar dost uldum. Alaca renkli küçük gözlerinde, banâ olan bütün muhab- betini okumak kabil, Figen — Bacıl» derken İçi titriyor. Sonra Recep te ta. midıklarından bulabilir. — Ablat. Yıldızın sesi, hulyamın arasına — s0. kuldu. — Ablacığım.. Biliyor musun? Git mek zamanımız yaklaşıyor... Başımın içindeki işıklı dünyanın yıldızları karsrarak söndü. Vücudüm gerllmiş gibi. Tatsiz, hüzünlü bir boş- duk ruhuma dölüverdi. İstanbulun manza- x tu - |Fası nasıl kapanıyor? Arkâdaşımız Hikmet Feridunun bir yazısına nazaran, İstanbuldu manzara , tabil coği noktada te - llniş bir şehirdir, Her tarafı de- nizdir. Güzel tepeleri vardır. Böyle ol- duğu halde, vaktile, mahallelerin fenâ yerlerde kurulması dolayısile, birçok binalar, evler manzaradan mabrum - dur, Hiçbir taratı görmez. Bundan dolayı, bu şebirde bir man- gara bubrani var, denebilir. Hakika - Yeni yapılan apartunaaların mühim ( bir kısmı bu buhranin içindedir. Me - selâ, Takalır taliıhane — meydanında inşa edilta aparumanlar neresini gö- Tür?.. Hıç.. Birbiritin mutfağını gö - rür, karşı aşartımanın yatak - odasını görür, Haydi, diyelim ki, Geki mahalleler fena korulmuştur. Pekâlâ, yeni yapı- ian binalara ne derşiniz?. — Helç, hiç aklımın almadıği ir hâdise varsa, o da Taksim — mrhallesinin — teşekkütüdür. Henüz oa yıl evvel burası meydandı. Sonrü, Üzerine apartunkalar — inşaya başlandı. — Çabucak da doldü, — bitti. Sükaklar dar, — arsalar dar, manzâra yok, Acaba, bureda, bu şekilde inşaat | nasıl müsaade ceilmiyi retteri hayrete düşüyor Mukabil ddla şudur: Bfendim Tak- sim meydaninin arsaları çok evvel X- Taz Glmişt. Plânı evvelce yapilmiş t İnşaat bilâhare vücut — bulmasına Tağmen, © şekilde yapılması zaruri İdi. Halbuki, bu idola gülünçlür. Peka- lâ, o canım maydan daha güzel bir şe- k Bugün orlada T. İnsan hay- Şact, bülla, we de dernl şart, Ne ağaç, ne çiçek, ne yeşillik.. Tücsim meyaanının bu hale geli - #inden kun mes'uldür? Tabil' mes'ul aranmaz. Manzara buhrani deyince, Tophane, Fındıkli Gstü ve Cihangiri halira ge Hirmemek mümkün müt. Bu civar ev- yelce, siyah tahta evlerle —dolu Bunlar yavaş yavaş temizleniyor, ye sevindik. Fakat, bunların yerlerinei Gana berbat betonlar yükseldi. Deniz- den bakınız, Cihangirin çirkinliği ne fena görünür, Yüksek binalar - bülüm Boğazı, iç tarala katşı kapamişlar- dir. Yüksek binaların arkasında kalanı binalar denizi göremezler, Manzarası bozulmuş biz semt de Sü. leymaniyedir. Süleymaniye — camiinin hemen alt tarafında inşa edilen Üni- versltnin insaç enstitüsü binası, ko - çüman bir suç halinde göze balmak- tadır, Bu binayı kim inşk ettirmiş, kim müsaade etmiş'. Şayani hayretlir. Bu binanin şüphe yok ki, bir gün istim | Töki Mann gelecek. - Fakat, ne- büyük dilen cak. Manzarası bozuk yerlerden bir de Sişli civacı var. Şişliden Mecidiye kö- yüne ve Hürriyeti Etediyeye giden yollar üzerinde son zamanlarda yük- zek binalar yükselmiştir. Bu binslar, ar yaptlacak. Daha yeni sarte- ir para biraz sonra heder ola - | gehrin kırlara, uzak ufuklara doğru o- lan güzel manzarasını kapamışlır. Hulâsa, boyuna manzarayı kapatmak için çalışiyoruz. R. SABİT Köy ebeleri Vilâyetimizin sekiz köyüne yeniden ebeler gönderiliyor İstanbul köylerindeki ebelerin çoğaltılması için yeniden bütçe- ye tahsisat konulması için tet - kikler yapılmaktadır. — Bununla B köye ebe tayin — olunacaktır. Bunlara ayda 30 ar lira verile - cektir. Benim burada yapacağım — çok işler Varc.. — Ne gibi> — Daha bostanlar bozulacak. Mi gırlar toplanaca) , Sonrü — haşhaşların yağı alınacak sürülecek — Buğdaylar, arpalar, yulaflar eki. Tecek, sarıra onların biçme zamâanı ge- decek. Kahkahalarla gülüyordu: — Bu ne âbla? Kendini hakikt bir köylü zannediyorsun! Halbuki, annem söni çok özledi. Bana, ebir y kalır gelirsinizz demişti. — Fakat biliyorsun ki Yıldızcığım, ben buralarda ruhumun sihhâtini ka- zandım, Şehir, bana azap veriyor. Ora- da, bir demir el her dakika kalbimi sıkıyor gidi. Sizi de rahatsız ediyorum. Halbuki, burada ruhum da, rahat,.. Bu uzun, tatlı kür bana lâzıma.. Onün İçin hemen dönememi.. Yıldiz, memnun gülümsedi. Birkaç kert nazli nazlı kıptrdadı. S rinden kalkarak, Ayvanın n deki merdivenlerden sıçrayarak İndi. Ayak sesleri sustu. Sarı tahta parmaklıkların arasın - dan, ön bahçedeki ağaçların yaprak - darı görünüyor. Üstlerinde yeşli elma- dar oldü, Tik geldiğin akşami hatır. .«Daba sonra tarlalar | | Hâkim: Böyle davaya restlamadım! Der gibi evrakı gülümsiyerek | gözden geçirdi.. dava mevzuu © . lan kıyafetlerile — siyah — elbiseli suçlunun sağ tarafında duran da. vacılardan birinciye seslendi: — Anlat bakalım Ayşe Çakar., | Nasıl oldu bu mesele! Ayşe Çakar hırstan titizle . şen bir sesle en zolda oturan si yahlı kadımı işaretle davasını an- İntti Bir ay evvel, zevcim sonbahar tuvaleti yapmak için bana şu sır. tımdaki kumaşı almış, getirdi.. bu öyle sudan bir kumaş değildir bay hâkim.. Allah sizi inandırsın metresi tam altı buçuk liraya Üç metreden bana güzel bir rop çıkar.. Kumaşı aldım. Kalyopiye gösterdim. Pek beğendi.. model . den seçtiğim biçimde bir rop yap. Üç gün terzi mak için ölçümü aldı. sonra ilk provaya gittim. ne, derse, beğenirsiniz? — Ah bayanım.. kumaşları şim- di ensiz yapıyorlar. Siz de bıraz semirmişsiniz. Yarım metre daha kumaş olmazsa rop çıkmıyor! İstediği parayı verdim. Fakat gü- nü de istediği yarım motre ku - maşı götürdüm. Uzatmıyalım, el- bise yapıldı. Bir hafta sonra al. dim. Geçenlerde tramvayla Beya - zıda çıkıyordum.. oturduğum ka. napede bu diğer davacı bayan ya- nıma isabet etmişti... Bir aralık benim robuma tuhaf, tuhaf bak. tığını gördüm. Bu bakışlarda tak- MAHKEMELERDE Yazan: HÜSEYİN BEHÇET Kumaş kumaşa benzer amma, terzinin külâh giydir- mesine göz yumulmazmış... ) dir ve imreniş değil de, bir şüphe vardı gibi geldi bana... Kom. şumun bakışlarından - sinirleni - yordum. O, biraz tuhaf bir sesle sordu: — Çok güzel elbiseniz var ba - yanım.. kime yaptırdınız bunu? Cevap vermeğe hazırlanırken gözüm, truvakarının — arasından gözüken elbisesine — ilişti. onun kumaşı, benim robumun garni - türlerinin kumaşındandı.. Hemen cevap verdim: — Madam Kalyopi — diye bir terzim var, Ona yaplırdım.. Komşum, bana Kalyopinin ad. Tesini tarif ederek kendi terzisi - nin de o olduğunu — söyledikten sonra yine suallerine devam etti: — Robunuzun kumaşı ilk pro - vada yarım metre eksik geldi mi? Hayret ettim: — Evet., O zaman sını açtı.. kendi rol kol garnitürü yerinde de benim kumaşın — parçalarımı gösterdi.. Hemen tramvaydan indik. Bir « likte Kalyopiye gittik. Bizi bir a- rada görünce işi anladı.. meğer bay hâkm Kalyopi — senelerdenberi böyle: — Kumaş eksik gekli! Diye birer parça daha getirtir, Bonra bunları diğer müşterilerine garnitür diye satarmış... 'Terzi kadın yarı ağlar bir sesle bunun iftira olduğunu, kumaşla. rın birbirine benzemesi yüzün - den davacıların bu zanna kapıl - dıklarını iddia etti. Dava, şahit celbi için başka gün? bırakıldı.. truvakarının yaka . yaka ve Ağır üklet — pehlivanımız. Çoban Mehmedin başindan hayli garip bir hâdise geçmiş ve Çoban Mehmet dün sabah Asliye Dördüncü Ceza Mahke- merinde davacı olarak bulunmuştur. İddiaya göre , Çoban Mehmet, bir sabah evinde Uyurken, ev sahibinin oğlu Ahmet eve gelmiş, halası kendi- gine kapıyı açmayınca Ahmet kapıyı kırarak içeri girmiştir. Gürtltüden u- yanan Çobna Mehmet, eve girip hala- tıntn Üzerine yürüyen Ahmedi belin- den buttuğu gibi bir kögeye çekmiş, eee Bir kattada giden Gazeteler | Postaya verdiğimiz gazete, Trakya- | da bir kaza merkezine altı günde gi- diyor. Halbuki oraya bugün Wcn ve olobüs vardir, Aksaklık, sevk yolunun yanlış tutulmasından ileri geliyor. A- banelerimizden şikâyet mektupları a- Hüyoruz. Normal olarak bir günde git- a? Doksan dokuz vilüyet ve kaztı merkezini dolaşarak giden Kazü- teler elbette bir haftada mahalli mak- Suduna varır. BÜRHAN CEVAT | S€k kadar küçüktü. Ve başım, yalnız | derin, ürpeetili bir zevkle doluydu. | Pakat şimdi kalbim, vücudüm, bütün hislerim, kavuşulmaz — sandığım bir sükünun, engin hazzı içinde, yeni bir ziyanın eşiğindeyim. Biraz evvel #ö. nen yıldızlar, benek benek — parlıya - Tak, ruhumun kararan dünyasıni işik- Tiyorlar. Niçin olmasın? Birbirlmizi I. tedikten sonra, ben neden köyde kal | muyayun” Recebin kanısı olacağım. O, | kalbimi ruhunun berrak, aydınlık ate- Şile yıkarkan; ben ona uzuk, yabancı dünyaların bize lâzim bilglerimi ve- receğim Birden Ütredim. Aşağıdan bir ıslik zesi geliyordu. Yerimden — sıçrayarak, parmaklıktan baktım. Recep orada, Ellle gelmemi etti. Hemen me: divenlerden — koştum. Karşı kürşij geldik. — Ne vaz Röceşt — Bve gidiyorum gelir misin?. Duür, başımın örtüsünü alayım.. Önu reddedebilir. miyim? Merdi - venlerden nazıl Çıktığımı, başımın ör tüsünü nasıl aldığımı hilmiyorum. Be- rüber, fakat birbirimirin gözlerine ba- karak yürüyoruz. — Gözlerindeki yeşli | alevlet vücudümü — sartyor. Bu ateş yağmuru alunda yarmak ne güzel ya- Fabdi... (p Ve -îğır siklet peîlivanı Çobî Mehmede hakaret eden deli mi Çoban Mehmet mütecaviz genci kucakladığı gibi Karakola götürüp teslim etmiş ! bunun üzerine müleçâviz, Çoban Meh- mede ağrına gelen küfürü savurarak kendisini tehülde başlamıştır. Çoban bu sbzler üzerine Ahmedi kucaklayın. ea alıp karakola tesiim etmiştir. Ahmet bir kaç defa timarhaneye gi- zİp çıkmış bir adam olduğundan Tabbr Adit müşahedehanesine yatırılmışlır, Dün Asliye Dördüncü Seza Mahke- mesinde bakılar muhakemede T:bbi Adlinin raporu okunmuştur. Raporda Ahmedin şimdilik normal dimağa sa- hip olduğu yazılmaktadır. EDEBİ ROMAN: 117 Bir Cinayet Davası Yazan: ETEM İZZET BENİCE Şaban zayıf bir sesi — Çok değil, ayda © taarak biriktirdim. O kadarcık da olmasın mı? Dedi ve.. devam etti: — Zaten evden yeyip içiyoruz. Fazla bir masrafımız da yok. Bu esnada hâkim güyet sert ve &'ddi bir çehre takındı ve... yine sert ve tok bir sesle: — Bana bak, sana — soracağım ber suale gayet ciddi ve doğru cevap vereceksin. İyi düşün, ona Bört söyle... Diyerek Şabanı Ürküten şu su. alini sordu: Şükriyenin ölümünde senin d> hissen vardır diyorlar. Ne ce - vep vereceksin bu iddiaya?, Hükimin bu sorusu birdenbire mabkemede bir alâka uyandırdı.. Hâkim, bir şâhide —ilk defa bu tarıda bir sual soruyordu. Şaba- nn hafif bir sarartı geçirdiği his. sedildi. Kekeliyerek: - Nasıl olür Reis bey?. İmkânı mı tar? Ben hanımelendinin öl. Güzüldüğünü herkesten sonra öğ- vendim. Diye kesik ve ses tonu itibarile bi birinden daha zayıf cümleler. le konuşuyordu. Hâkim suallerini deha ziyade kuvvetlendirdi: — BSen metdiveni yerleştirmiş. sin? Şaban kat'i bir ilade ile cevap | vadi; — Hayir! — Uşakları mutfaktan sen sav. mişsin?. l İ ( | YANAN SAÇLAR! Ondüle esnasında üç genç kadının | saçları daha yandı! | Ondüle makinesi kullanan ber. berlerin yapılan — imtihanlarında ancak bunlardan yüzde 20 si mu- vaffak olabilmişlerdir. - Muvaf - fak olamıyanlar için açılan kurs. ta tedrisata devam olunmakta - Diğer taraflan makineler hak- kında yapılan şikâyetler devam etmektledir. Dün de üç genç ba- yan Belediyeye müracaat ederek Halicin İstarbul senvtinde maruf bir berber dükkânında — saçlarını oodüle yaptırdıklarını fakat saç. larının yandığını şŞikâyet etmiş lerdir. Bekdiye Reisliği makine şu - besini ehemmiyetle — tahkikata memuc etmişlir. Ekmek fabrikası Şehrimizin ilk ekmek fabrikası Galata'da yapıldı Şehrimizde çok ucuz bir şe - kilde modern çöp fırınları inça ederek İstanbulun yıllardır hal - folunamıyan çöp derdini halleden Bocnalı göçmenlerden B. AM Çor. bacı Galatada — Kuledibinde bir ekmek fabrikası inşa etmiştir. 1 teşrinlevvelden #dbaren faa « Nyete — geçecek olan bu fabrika şehrimizde ilk modern — ekmek fabrikasını teşkil etmektedir. Ayrıca Belediye Reisliği Ka - daköy, Üsküdar ve İstanbulla Be. yoğlunda $ büyük ekmek fabri - bası inşa edecektir. | Ecnebi mekteplerinde Ecnebi, ekalliyet lise ve orta okulları tarafından resmi makam- lara yazılacak — tahriratın Türk Müdür muavinleri tarafından pa- rafe edilmesi Maanif Vekâl Yüzumlu görülerek dün alâkadar. lara tebliğ edilmiştir. Yeni iki modern Ceza Evi Yaptırılıyor Çanakkalede yeni ve modern bir ceza evi inşa olunması karar. laştırılmıştır. Gaziantepte 96 bin Hira sarfile yeni bir ceza evi inşa olunmak. | tadır. Bu ceza evinin — inşaatı ilkbahara kadar ikmal olunacak. tır. — Katile yardım etmişsin? Şaban bu sualler takip ettik . çe dehşete düşüyor, üstüste ve en hâk'm bir telâşla atılganlığı için- de: — Hayır.. Diyordu. Fakat, hâkim — onun bu telâş ve tereddisine hiç ehem. miyet vermeden ve daima nakil sıygası kullanarak sorularını 80 - >uyardu: — Şükriyeyi öldürene ortaklık » < yüzünden epey para almış. sın. ne yaptın bu paraları?, Şaban, bu seler boğuk bir hı - rıltı çıkarır gi — Ne parası almışım Reis bey, kim söylemiş bunu?. Dedi ve sözüne ekledi: — Hanımefendiyi - öldürecek . ier, katilleri ben bileceğim, onlara yardım edeceğim, para alacağım. Böyle şey olur mu hiç. Vicdanlı bir adam bunu nasıl yapar, ekmek yediği kapıya hiyanet eder? Ya . landır, inanmayınız. Tfâkim sesine biraz daha kuv . vet vererek ve kaşlarını biraz da- ha çatarak: — Ferdinin de bu işte parmağı olduğu söyleniyor. Eğer mahke . mede bulundunsa işitmişsindir. Dedi. Şabanın bir elektrik şe raresine takılmış gibi — sarsıldığı bütün dinleyicilerin — gözünden kaçmıyordu. Ayni zamanda hâkimin durup da birdenbire böyle muha. | temin edebimlektedir. | sap edilecek olursa, göl n seyri üzerinde yepyeni kişaf husule getirecek tar « (Devami Var) Yazan: A, Şükrü ESMER senbe | AVTUİ Ç hâkim olmuştur. Norveç'den Ple e a denisi den Moskovanın kapıl dar uzanan bütün topraklâf manyanın fili işgali — akındi ” İtalya Almanyanın müttefi#t' ” | İspanya Almanyanın nüfuzü Ö, tındadır. Alman ideislarına BÜ Rusyanın da kolu kanadı Kİ ” mıştır. Bu vaziyetle Aıııı!'; karşısında bir İngiltere ây İngillere damek de ablukâ © , mektir. Bu mukavemet kırıktil | dıkça, yahut da Almanya, *"'ı. ! kayı kıracak genişlikte gal etmedikçe, harbi Kazant | olmaz. Ş Abluka üç bakımdan AİMN) yayı tazyik etmektedir WM » ham madde, ikinelsi yıda e deleri ve üçüncüsü de Bf Almanya Avrupayı ve ıw!:', garp ksımlarını işgal altınâ İi ancıkla ham madkde tazyikini £ ğ Almanya, harbin üçüncü hatif >tmiştir. Kömür, demtif bi esas tmaddeler pek uıl'*'_', Sasen Almanya istilâ etttiği leketlerde o kadar çok haf? L zemesi eline geçirmiştir Kİ den malzeme imaki — ihi * almasa gerektir. Yeni tip BAF ettaları imaline ihtiyacı #H)ı eskileri ham madde olarak P , lanabilir. Almanyanın bıl“’- linde bulunan — malzeme belki de.hanbe başladığı — dan fazladır. | Taşe vaziyeti dar olmak f; N tir. Fakat Almanyuya '".Jı*' lenler, Atmanların aç olmt0 Ç larmı ve yakın bir istikbakk 7 kakmıyacaklarını — anlatımı dırlar. Üçüncü unsura gelincti Tp vaziyetinin hakikaten bâd © iiye na şüphe yoktur. Bu lî“,ıı' ri harekâlın şiddetine göf€ şir. Fakat mütehassıslar © yanın senelik benzin ”’"'5 yirmi milyon ton olarâk Zet etmişlerdir. Almanya, harPİYİ öik vel, sun'? benzin iıu'hsılil":ı ehemmiyet vermişti. Fakab y buçuk # tihsalin senede (l tonu tecavüz etmediği Sf eçt mnektedir. — Demek ki ,ıı, ancak ihtiyacmın yüzde biraz fazlasını kendi işgel v | Almanlar tarafmdan _!,J na alınan memleketler yalmız Romanya bu kıymf deyi temin edebilmektedif: Romanya petrol xuyulı!"" İ thsali bombardıman nelöi azalmamış ise, bu memle e manyaya senede yedi milf' benzin temin edebilmelidir. Avrupa memleketlerinin FŞ li de yarım milyon tan 0";:' cülürE gl ibtiyi Almanya bugün ancak iPtg, » yarıstm temin cdeni:ırek':,p' Almanyanın ilk .—ıedı'“'"_ ŞJ ya olduğu mlıgılmakMM’. kasyada yalnız Bakü, 5 | ol e | otuz milyon tona baliğ a—*,); P EELİESE. CTT n lik petrol istihsalinin Yi mıişini temin clmekw-mv' sonra İran senede ol? lı',, $ Irak da senede dört Nıp.; petrol vermektedirler. Ü uet | rolleri başlıca — Mescil . mıntakasında — istihsal Eşul Fakat bu petrol Abadaf y larak orada tastiye edil x , İrak petrolleri de Kerkİ? şiğia tihsal edilerek, Suriy€ ggat trablusu ve Pilistinde d”' ;af' akıtılıyor, Fakat SuriYü İ boruların kapatıldığ! © ber verilmişti. Demek ki Almanyâ yya petrolünün yüzde a baliğ olan bir istibst sıma doğru yol almiş Ablukanın tazyikini zale etmek için ""'lul'» meğe de lüzüm yokt 4 ları alır ve orada İU .,ıı"','w bu bakımdan gıyü—"fdu kl_.,:' / lunacaktır. Bu sebrP u'yıı- K yell da tahşit edilen WEVE y a tahş " Tazrtak Tzi van Almanları karglü v a Kafkas ilerilerine İGRYENkl ya meleri bahis mevrW” aKd g Belki de bu mestlt Y yg a lanacak olan: Moskü söl ga tir. — ———————————-—-——- — - yi gea | 5