ÇAREJ!.. İki odalı, önünde küçük güzel bir bahçesi olan mini mini bir ev- de oturüyor, hayatını gelip geçen kendisini arzulıyan erkeklere sa- tarak, yaşıyordu. Birkaç sene evvel o küçük yu. vaya çok başka emellerle baba ocağından kaçıp gelmişti. Köyde bütün genç kızlar, sevdikleri er- keğin evlenme talebine kendi gö- nüllerile cevap verir, aileleri bu izdivaca karşı koymak isterlerse, delikanlının evine - kaçarlar ve düğünler kurulur evlenirlerdi. Bu eski an'aneyi, ayıp görmek biç | kimsenin aklına gelmezdi. Zehra da, tıpkı kendi köyünün - kızları gibi hareket ederek, sevı ada- ma kaçmıştı. Fakat daha düğün hazırlığı yapmağa vakit bulama. gan, delikanlı bir kaza neticesin- de ölerek, genç sevgilisini, yal - nız kimsesiz bırakmıştı. Felâkı ler birbirini kovalamış, babası, 4. nası da sevdiği delikanlının peşi sıra gitmişlerdi. Arük, gelip ç: tan kötü günler onundu. Kendi: felâket selinin içinde bulan Zeh- ra, birkaç kere aldandı, samimi Ve bir gün kadın» dam gasını alnında buldu. Kıvrak esmer vücutlü, ateş dolu iri siyah gözlü, dalgalı siyah saçlı bir kadındı. Köy er. kekleri, oradan geçen yabancılar, içleri bu taze kadının cazibeye kendi kaptırıyor- | lar, Ona bir kere sahip olmak is- tiyen erkek, onun, basit fakat se. vimli küçük evine girince, dostu olunca, yüreklerinde, sönmez bir ateş bularak, tutuluyorlardı. Zehra, evinde yalnız — yaşıyor, | bütün hayatını, çeşitli maceralar- | la dolu günlerini, büyük bir in- tizam içinde geçiriyor, ona gelen. ler, bu tesir altında kalarak, evin havasına uyuyorlardı. Yıllar geçtikçe, Zehra, varlı - fandaki gizli kuvveti, cazibeyi, &Bihiri, her istediği insan üz>rinde kullanmağa başladı. Evli, çoluk çocuk sahibi erkekler, onün tu - zağına düşüyor, evleri yıkılıyor, nişanlı kızların düğünleri kuru. Zehra, bir felâket ha - rliğından taşan | bütün kadınları ellı &e köyün üstünde esi- Miuhitte mırıltı halinde başlı. yan şikâyetler, gün geçtikçe ar- | tıyor, kadını köyden atma çarele- | leri arapayor, düşünülüyordu. Bunları derinden derine duyan Zehra, kendin! daha çok ortaya atıyor, kaderin ona vermediği sa. adetleri başkalarında da yok et mek için, bütün kuvvetile müca- dele ediyordu. Daracık belli en . tariler giyerek, küçük evinin ka- yor, gelen — geçenlere, siyah gözlerinde şim- arında çağıran bir gülüş. | gösteriyordu. Mden taşan sihir, başlarını Taze, diri vücu Onu görenleri sarıyor, döndürüyordu. , köyün bütün kadınları onün aleyhine — seferber olmuş, için için ve el birliğile, kendile - | eve doğru gel rinden kocalarını, babalarını, şanlılarını, kardeşlerini çalan bu kadından öc almak, sonra onu Köyden çıkarmak için çalışıyor. Jar, hergün bir başka türlü fesat karıştırarak onu azaba sokuyor - lardı. Zehrayı evden atmak için uğraşmaları hiçbir netice vermi- yor, o evine daha fazla bağlanı - yordu. * * Sonbahar gelmiş, ortalığa yaz- dan ayrılışın hüznü, garipliği çök- Zehra, yakın köylerden bi- rindeki akrabalarına yaptığı kısa ziyaretten, eve döndüğü vakit o- dalarını, küçük mutfağımı toz için. de görünce şaşırdı. Yatak odasını, oturma odasını, mutfağım temiz- ledi, minderlere yeni örtüler, ya- tağına temiz çarşaflar serdi. Ak- şam yalnızdı. Yorgun vücudünü temiz yatağına bıraktı. Gece yarısına doğru bir gök gürültüsü onu derin uykusu için. de sıçrattı. Aradan kısa bir zaman geçti. şakırtılarla yağan yağmur, tavarın tahtaları arasından sü- zülerek, odaya akmıya - başladı. Zehra, —yatağında doğruldu. Lâmbayı yakmak istedi. Karan- lık, yağmurla elele vererek oda- yı kaplamıştı. Neye uğradığım an- hyamadı. Evi niçin — akıyordu? Şimdiye kadar böyle bir iş başına gelmemişti. Gök gürlüyor, yağ- murun şakırtılarından başka hiç bir ses yoktu. Öbür odaya koştu. orası da, mutfak da ayni halde akıyordu. © sırada kapı vuruldü. Kısık bir kadiın sesi — Zehra!.. Zehra!. Diye bağırıyordu. Kapıyı açtı. Karşısında sevdiği bir tek kadın | arkadaşı vardı. O: — Zehra, dedi. “Kaç!.. Köyün inde sopalar, odunlarla seni öldürmeğe geliyor. Bugün damının kiremitlerini kal> Seni burada tutmıya- Tren nerede ise geçecek.. gabuk ol... Kaç Zehra... Hepsi kudur. Artık bu köyde otu- Haydi Seni öldürecekler... muş gibi... Tamazsın... Köy yolundan bir uğultu, ve titrek ışık dalgalarile — kadınlar, dardı. Zehra, va- ziyeti bütün açıklığde — kavradı. Paralarının saklı bulunduğu çan- tayı kaparak, sırtına bir palto ge- çirdi. Evden çıktı. Kadınlar, ellerinde sopalar, - parçalarile Zehra- darı vakit; o, kas ranlıkları yırtan ışıklı trenin için. de, meçhul bir hayata doğru gi- diyordu. Göçen senelerde olduğu gibi kömbine biletler satılacaktır. Vapur bilet- Jeri banyo Gcreti Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 100 TUNA BOYUNDA —— TÜRK ORDULARI Yazan: M. SAMİ KARAYEL Yeniçeri ocağı nasıl düzeltilecekti ? bazırlanıp Anadoluya geçmesini ihoş görmedi. Pişman oldu, amana düştü. Fakat Sultan Mehmet ecdadı gibi Karaman oğullarına mülâyemet göstermek fikrinde değildi. Lâkin herşeyden evvel yapılacak iş wih- ninde takarrür etmişti. Anı ilimal” etmezden evvel başka geye bakk- mak istmiyordu. Bu ise İstanbulun fethi idi, -Sultan Mehmet kani olmuştu ki | İstanbul fetholunmadıkça Tuna boylarında emniyetli bir surette Tünklerin yerlesmelerine imkân yoktu. Bibanenaleyh, Rumeliyi, Kara- man oğullarını, şunu bunu ikide- birde karıştıran ve Amadolu ile Rumeki arasında kanıyan Bizans İmparatorluğunu ortadan kaldırmak lâzımdı. 'Türkler Bizans İmparatorluğu- nu ortadan kaldırdıktan sonra, an- cak Tuna boylarında rahatça yer- leşecekler, Edirnede bulunan pay- tahtlarını İstanbula getirerek Av- rupaya hâkim olacaklardı. Badişah Bursaya , O manlı - İmparatorluğumun hayat PLÂJ ve GAZİNOSU bir çıban gi | Uzak Şarkta; B u hafta içinde harbin umumi manzarası şudür:; Uzak Şarkta japonya Çin har- ibine devam etmektedir. japon Ha- riciye Nazırı son beyanatında, A- merikanın harbe girmesi halinde japonyanın da . milli şerefini kur- tarmak kaygısile - harbe iştirak edeceğini ima etmiştir. Bu arada Singapur etrafında İngiltere - A- merika - Avustralya . Holanda Hindistanının müşterek müdafaa tedbirleri devam etmektedir. Ya- ni Pasifikte de harp kokusu var- dir. Orta Şarkta: &rbe doöğrü uzanalım: Ortla Şarkta İngiltereyi - Habeşis- tanda, Suriyede ve Libyada harp halinde buluyoruz. Habeşistanda ciddi bir İlalyan mukavemeti kal- mamıştır; fakat ne de olsa hâlâ İtalyan mukavemet yuvaları var- dır; bunlar İngilizleri meşgul et- mektedir. Suriyede ne cenup ve ne de şark cephelerinde Fransız mukavemeti kırılamamaştır. Al- man yardımı ve müdahalesi ol- madığı anlaşıldıktan sonra İngi- Heler ve Hür Fransızlar ikna ve bulül siyasetile işi halletmek yo- luna saptılar, fakat Fransızlar bu- na cenupta, merkezde mukabil ta- arruzla cevap verdiler. İ Frııuıx mukavemetini kırmak için ya önce Beyrut veya Ra- yak istikametinde sür'atle ilerli- yerek Fransızların şimale çekilme- |. sine mâni olmak, veya şarktan ha- reket eden motörlü birliklerle Ha- Tep bölgesine kadar ilerlemek lâ- zımdır. Aksi takdirde Fransız mu- kavemeti çabuk kırılamaz. TLibya cephesinde de İn mu- kabil taarruzu muvaffak olmadı. Cehennem Geçidi denilen Hafaya ve Capuzto müdafaa hatlı Alman- ların elindedir. Suriyede zaman kaybeden İngilizler Libyada da kaybettikleri zamanı telâfi ede- memişlerdir. Bu vaziyet karşısın- da Orta Şarkta İngilizlerin — iki cephedeki askeri harekâtı iyi ne- ticeler vermemiştir. İngilizler Su- riye işini sür'atle bitirmek — ve Mısırda küvwetlerini - toplamak mecburiyetindedirler, günü açılacaktır. de dahll olarak; 35 Kuruştur damarlarını körleten ve istikbal- de devlet ve milletin başına bin türlü belâlar getiren diğer bir ej- deri, birinci defa olarak kuyruğunu kımıldatmıştı. Bunlar da — esası | Rum olan yeniçerilerdi. | — Padişah bir gün dışarı çıkarken yeniçeriler gürültü ile ücerine jyürüdüler. Cülüs münasebetile bahşiş istiyorlardı. Bu devşirmeler ilk defa olarak padişaha karşı kayuyorlardı. Pa- ra istiyorlardı. Hem ed cülüs bah- gişi... Sultan Mehmedin canı sıkıldı. Yeniçerileri derhal tedip etti. A- #alarım falakaya yatırttı, sopadan Bgeçirtli. Bir kasımlarım azledip © caklan üzaklaştırdı. Kazlar ağası ile Turhan paşa içe karıştılar. Bunun muhatarah ola- gağımı padişaha iddia ettiler. Zağ- nos paşa da bu fikdrde idi. Çünkü, Zağnos paşa, Turhan paşa yeniçeri devşirmesi idiler, O- cağı sahabet Hizımdı. Fakat pa- dişah hepsini sopadan geçirdikten Bonra cülüs bahçişini de ayrıca KOONİNTAT MA NL GAT HAFTALIK ASKERİ İCMAL Romanya topraklarından S.Rusyaya karşı bir Alman taarruzu beklenebilir mi ? İngilizler, Suriyede, Fransız mukavemetini henüz neden kıramadılar? Sebepleri nedir? Yazan: Emekli Kurmay Subay Yakın Şarkta: alkanlarda ve Yakın Şarkta iki mühim hâdise vardır: Al- manlar kuvvetlerini Balkanlardan çekerek Sovyetler Birliği hudut- larında toplamağa başladılar, Ro- manyada da ve Finlandiyada har- be ait bazı hazırlıklar devam etmek tedir. Buna mukabil Sovyetler Bir- liği de manevralar bahanesile kuv- vet toplamaktadırlar, Ne Alman tahşidatını laşe müşkülâtına ve ne de Sovyet hazırlıklarını ma- nevralara atfedebiliriz. Almaryya- nin garp ve tenup İstikametlerin deki askeri muvaffakiyetleri iktı- sadi cephede iyi neticeler verme- miştir. İktısadi takati azalan Al- manya, şimdiden sonra askerf ha- rakeâta iktısadi seboplerle devam etmeğe ve bu maksatla yeni bir harp plânı tatbik etmeğe mecbur kalmış gibidir. Bay Hitlerin ik düşündüğü hedef Rusya idi; Av- rupa ithalâtsız yaşıyamaz. Ame- rikanın müdahalesinden ve ablu- kaya iştirakinden sonra Almanya yeni kaynaklar bulmak ve tanzi- me çalıştığı Avrupayı harp içinde meoburiyetindedir. kanın cephe almasile harp, Avru- panın iktısadi hudutlarını tama- mile taşmış, kıt'alar arasında ikti- sadi takat harbine dönmüştür. Bu itibarla Almanyanın Sovyet- *yer Birliğine - şu hasat devresin- de - sırf iktısadi sebeplerle te bulunması muhtemeldi Türk — Alman Muahedesi: kinci hâdise siyasidir; fakat birinci askeri hâdise ile çok a- lâkadardır. Bu da yeni Türkiye - Alman muahedesidir. Almanya- nin Türkiyeye taarruz etmiyeceği, böyle bir hataya düşmiyeceği Öötedenberi — kanaatimiz idi. Bu nokta artık bir muahede ile de te- eyyüt etmiştir. Ancak Almanya, Sovyetler meselesinde daha ser- best kalmak istemiştir. Bizim kim- se ile bir abşverişimiz olmadığı - çin, emperyalist emeller besleme- diğimiz için Sovyetler Birliğinin “tecrit edilmiş olması bizi alâkadar etmez, Biz insani düşünüyoruz ve ancak tedafüi harbi meşru — ve mukaddes görüyoruz. Ne bir karış toprak isteriz, ne de bir karış top- rak veririz, Dostluklarımızda bir rüçhaniyet yoktur. Hürriyet ve istiklâlimize hürmet edilmek şar- tile her milletle seyyanen dostuz. Sıra gözetmeden el uzatanlara biz de elimizi sıra gözetmeden uzata- biliriz. Harpte de, siyasetle de şı- arımız budur ve bu Atamızın şı- arıdır. vermekte kusur etmeden bu çok fena çoldu. İlerisi için felâketler vücude getirdi. Çünkü Fatih devrinde yeniçe- Tiye verilecek cülüs bahşişinin hiç bir kıymeti yoktu. Ön kese altından ne çıkardı?. Sultan Mehmet an kese altın he- diye ederek yeniçeri asilerine ve- rildi. Fakat böyle yapmakla be raber yeniçeri ağası Doğan befi bile sopadan geçirdi. Sultan Mehmet yeniçeri ecağını €le almak için sopadan başka ye- ni birşey daha yaptı. Yedi bin ka- ocak padişaha'bağlı kalmış ola- caktı. | — Halbuki bu kapı halkı da birer | devşirme idiler. Hem de oradan | buradan gelme binbir çeşit insan- | lardı. » Bizans İmparatorunun tehdidi esasen Sultan Mehmedin imdadı 'a yetişiyordu. İmparator da Sul- kendi emellerine göre beslemök | Zira Ameri- bir | Diğer Cephelerde: aha garbe uzanırsak Fransa, İngiltere ve Amerika ile kar- şılaşacağız. Fransa Almanyanın bütün tazyiklerine rağmen İngil- tere aleyhine tamamile harbe sü- rüklenmemiştir. Ancak PFransız sanayii Almanya için çalışmakta- dır; General Veygand ikinci de- fa Fransız şeref ve tarihini kur- tarmış oldu. O Suriyenin müdafaa edilmesine de muarızdır. Zira Or- 'ta Şarkta İngilizlerin daha serbest kalmalarını arzu ediyor. İngiltere adasında müdafan ha- zırlıkları ayni kuvvetle devam e- diyor; Almanlar yaparlarsa bu sön bahar sonuna kadar istilâya te- şebbüs edebilirler, Girit muvaffa- kiyeti onlara bazı ümitler vermiş- tir. Fakat Girit ile Britanya adası mukayese edilemez. Amerika harp hazırlıklarını art- tarmıştır; Almanya ile siyast mü> nasebetleri günden güne bir parça daha kesilmektedir. Atlaa muha- rebesi henüz İngilterenin sırtın- dadır; Amerika gemi kafilelerini himayeye htnüz hava ve deniz kuvvetlerile iştirak — etmemiştir. Fakat bugün yarın bunun tahak- kuk etmesi muhtemeldir. Hulâsa, Alman harp plânında yeni bir değişiklik olması muhte meldir. Zira harp Avrupa harbin- den kıt'a harbine intikal etmiştir. Almanya iktısadi cephesini tak- viye edemezse, harbi idame ettire- Ferit Ramiz Her gün Öğleden Sonra DİŞ ve ÇENE RÖNTGENİ Beyoğlu 'Tünel İstiklâl Cad, No. 334 Telefan: 43413 tan Murad vefat etlikten sonra, Sultan Mehmede ehemmiyet ver- miyordu. Bu padişalın gününde bepsi birşeyler koparacağım aan- nediyorlardı. ORMEr Ka dÜÇ İ tebrikte ve hüsnümünasebat tale- bined kusur etmediği için kat'- münasebata vesile arıyordu. Kos- tantin âlâsını vermiş oluyordu. Bursadan İzmit, Kocaeli yolile Sultan Mehmedin birdenbire Gök- Su önünde gözüktüğü işitildi. Sultan Mehmet, yıklırım sür'a- tile Anadoluhisarına (Güzelcehi- #ar) gelivermişti. Bu gelişi ile ne demek istiyordu?, Padişah Anadoluhisarlarına hâ- kim bir tepeye otağını kordu. Gü- zelcehisar ismile maruf olan sahil bisarının içine de üstü açık mu- vakkat bir cami yaptırdı. Karşı yakada kale yapılmasına başladı. Bu kaleye Boğazkesen —narmnı verdi. Boğazkesen, yani Rumelihisarı pek çabuk yapıldı. Vaktile İran Şahı Büyük Dârünın ordusunu ge- Otele girerken Beşiktaşla Ada | arasındaki bu tezadı konuşuyor, Ggülüşüyorduk. Kapının önünde u- yuklıyan bir garson sesimizi İşi- tince telâşla kalktı. “Yüzümüze dikatle baktı. Sonra ihtiramla se- damlayıp koştu. Koridorum elek- triğini yakarak merdivenin yanın- da yol verdi. Merdivenleri birbi- rimize yaslanmış olarak çıktık. Koridoru geçerken kalbim hizlı bazlı atıyordu: 15 numaralı kapı., Titrek ışığın | altında heyecandan odamı müş- külâtla seçebildim. Kapının ö- nünde durdum, anahtarı çıkar - dım. Elim tokmakta — küçük bir veda: «— Haydi Allah rahatlık ver- sin!.» demesini bekliyordum. Fakat hayır., Hiçbirşey söyle- medi. Bir saniye gözgöze bakıştık Sonra avucunu tokmakta duran parmaklarıma bastırarak *— Seni odana bırakayım yav- Tücuğum!.. Dedi ve kilidi çevirmeğe baş- Tadı: Birdenbire irkildim. Bir fırta- nanın korkusuna tutülmüş yol- cular gibi içimin ürperdiğini duy- dum. Korkuyordum: Her vakit onunla yalnız kalma- yı arzu eden ruhum, başbaşa bu- Tunduğumuz yerleri bir sevda cen- neti sanan varlığım korkuyordu. Göklere bile meydan okuyan sev- gim ilk defa bir aşk mabedinden içeriye girebilmek için kuvvet bu- Tamıyarda!, Dışarının hareketine rağmen içi derin bir sessizlikle uyuyan koca binanın muzlim hali, en küçük bir nefes bile işitilmiyen kuytu kori- dor, kapısı kapalı otel odası beni ürkütüyordu!. Evet korkuyordum: Yarım a dınlıkta yüzünde iki ateş olan göz- lerinden korkuyordum. İçinden ikiye bölünen bir insan gibiydim. Duygularımın biri ona 'emniyetle, itimatla meşba bulunurken, diğeri azgın, çılgın darabanlarla kıvran kuyordum!, «— Haydi girsenize!.» Kapı açılmıştı. Açık pencereden içeri dolansayın aydınlattığı odü- da ilk gözüme çarpan şey, akşamki karyola oklu!. Onu göri çekli bir yolda karşsına bir mezar çıkan insanların râşesile titredim. Sanki karyolanın soğuk demirleri yüzüme çarpmış gibi ayıldım. O demirler: “«Girme.. Girme bura- " ya> diyorlardı. Eşikte duraladım. Tekrar etti: «— Haydi yavrucuğum!.> Bende yine bir kelime yok.. İş- ,te yine kalbim tak.. tak vuruyor, ftamamen irademin haricinde ve ne müthiş atıyordu. Nereden bul- duğum çılgın bir cesaretle kapıya dayandım. Genç kızlığımın bütün hicabım sesimde toplyarak tekmil bir mukavemetle: «— Teşekkür ederim Hikmet Bey.. dedim. Ben kendim yatarım. Siz de odanıza gidiniz, Sabahleyin | konuşuruz. Aman erken kalkalım e mi?. Sonra vedâ için elimi uzattım: «— Şimdilik hayırlı geceler..> Eli çıplak bileğime yapıştı. Sert çirmek üzere yaptırdığı köprü- nün yeridir. Boğazın en dar ma- hallidir. Akıntının şiddeti bahusus yukarıya çıkan gemileri kaleler- den birinin önüne gelmeğe mec- bur eder. Bunun için padişah yer intâhabında isabet etemişti Rumelihisarı kalesi - birbirine duvarlarla menbut üç büyük ka- le şeklindedir. Her bir in in- şasına birer nazır tayin tu. Sahildekine — Vesirlazam Hali! paşa, dağdakilerin birine Zağnos Paşa, diğerine Sarıca paşa nezaret ediyorlardı. Padişah, kıleıılh bir an evvel bi- tirilmesi için bizzat kendisi de ba: şında bulunuyor ve bazan da teş- wik olsun diye kazma vuruyordu. Rumelihisan (Boğazkesen) ka- , lesinin asıl mimarı Türk mühen- dislerinden Muslahattin iaminde birisidir. Padişahın Rumelihisarına başla- dığı haberi, Bizans İmparatoru- nun uykusunu kaçırmıştı. Orhan CArkası Var) yordu. Böylece kendimden de kor- | ÜT İN Gerüimden vtenilly Yaşanmış Aşk ve Macera Hati İ————— ——— Hayatını Anlatıyorum Yazan: HALÜK CEMAL |“Genç kızlığımın hicabını simde toplayarak isyan ettil | No parmaklarile içeriye çekti reden bir ahenkle; «— Biraz dahia kon yatarsınız.> Dedi. Sesinde hiddet, is$ galanıyordu. Yüzüme öyle” bakıyordu ki bilmiyorum İf rin, ateşin nurlarda ne vart anda mukavemetimin sön içimin ateşe tutulmuş bir # mu gibi eridiğini hissettim? «— Allahım insan böyle jyette ne yapar, ne yapar, ginin esiri, görgüsüz, tecifi saf bir kir yana yana tü sevgilisinin yanından nasıl ” bilirdi?, O elektriği yakmağa gi edanın ortasında vücudü! yor, dişlerim birbirine çı Öylece, hareketsiz.. ölümi! liyen kurbanlık koyunlar lâm mazlüm duruyordur Kapıyı kapattı, yanıma Sesi yine eski müşfik, tatlı / almıştı. Dudaklarında çiçel bir tebessümle: «— Biliyor musun Mü; Elektriğin, bu mavi ışığın ne hulyalı Yuruyorsun?, $ raz daha yanıma yaklaştı * lunu belimden dolayarak aynanın önüne götürdü: «— Gazinoda herkes santğ | yordü Müjgân, — Sanki 1 bile senin güzelliğini söylüYÜY £ Bak şu hayallerimize.. İKfT - | birbirimize ne uygun bir Ç ' yozuz değil mi?.» ' ) , ! ı 1 Aynadaki Müjgânla zevkle, sandetle seyrettim. gözlerinde gördüğüm şefl caklık deminki kötü tered mi azalttı. Elini belimden V den şezlonga götürdü. Otuf sordu: Müsaade eder misin | gara içeyim?, Biraz dinlentgi — | Bu ifadedeki yalvaran, eda tekmil itimatları Hattâ demin ondan ğim için kendimden utandif, ruyor, öyle hararetli anlat? ki: (Arkati BULMACA 12345678 AOA NM - Holdan Sağa: 1 — Orduların harekâtını i Kocaman, aynı asırdakilerden, $ mir, göz rengi, 4 — Mazi, , & — Nam; şöhret, 6 — emir, 7 — Al değü, el Marmarada bir iskt mıza Başına H İlöve ederseniz, — hif der, evin ve bürenün levazımı! 10 — Emir, bir millet. Yukarıdan Aşağı: j 1 — Limanlarde ve sahilerdi purları tehlikeden lnllıyın viT d (iki kelime), 2 — Beyaz zehifı dâtı, 3 — Başına E — ilüve süre ) Emir, Fransada bir şehir, $ Z gf murlük, tarihi bir dağ, 6 — BÜ gİ Gamber, yırtıcı kugün — saylafkiğİ Yer, namuslu, B — San'at 12 BŞ ılafs T 2|BİE 3İLİİ İ 4|u/s % sİKE çi &İAİV H 760 l 8OK aŞ 9İDA H IO0AİL J