16 Haziran 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

16 Haziran 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ZL MESELELERİ lizle Ame- #Tikalı.. i li Kemal SUNMAN İngiltereye yardımı taba söylenmemiş, ya- he kaldı? Güzel sözler N hususi bir — incolik | den mizah muharrirleri & hoş cümlelerle ke- üları bulmakta güçlük tdir. Siyasi tahminler, zalar erbabı aa hiç bu mevzuu tazele- ti kalmıyorlar. Mesele- Alir bir safi girdiği ler söyleniyordu: Artık 'aşingtonu müracaat - Bir. Amerika da harbe girer, » Buna karşt Amerika- gilterenin mutlaka har- etmesini, nerede ise h de ellerinden gelen Ühlimi göstermekten geri arını — söylemişler... | Ahgiliz - Amerikan müna- Wba daha sağlam esasla- Üetmiş olsa gerek. İki ta- Mukadderalında hal ve t bunun başlangıcı ir. lar çok ağır masraflara bulunuyorlar, Vergiler imıştır. Milyarlarca do- stüdafaa terlibatına has- | Vakit vakit telgraf İlde bu milyarlardan bah- | Yü kadar tahsisatın şu- | diği bildirilirken bunlar | l uzağa kulağa akseden Bibi geliyor. Fakat Ame- Vaziyetini iyi takip &- ' İngilizlerin yazdıklarına iŞik Amerikanın başında Mesele vardır: Her iki Amerikayı müdafaa e- bir deniz kuvveti vücu- ğ üsavi surette her huhitte Amerikayı mü- getirebilmek ise daha MSyor. Bugün Amerikanın â Bahrimuhitikebirde- Atlas Okyanusunda bir çıkarsa ne olacak?. Atinen Amerikan Amiral- Mayı ister istemez Pa 4 lında tutuyorlarmış. P| bında kemen Atlas de- Lak tlebüsin. Ayrıca bu ka- | türlü müdafaasını ha- 'E da bir iştir. Nice zamân- € | da uğraşılıyor. İngiliz - yakınlığının hem - bir büyük bir faydası da nerikalılar Atlas deni- h tadidini düşi Himali Amerika suların- Ködigarbi denilen adalar- kendilerine bıraktık- kidüler. Onlar deniz üsle- ktlar, Amorkalılar da Uhripleri verdiler. Fakat Köd İngiltereye olan ih- 4 geniştir: Atlas' Okya- N İngiliz donanmasının A- iden iyiye koruması n teşriki mesalsi- MSDÜ olan bir esasını teş- dir, Sin Atlas denizinde İngi- inin eksilmesi, küçük hangi bir İngiliz harp KSi ROoMAN: 33 nda kendisini çok te- Fakat, fayda vermedi. Sinir ilâcı ulıyordu. Fer- » korkma birşey olmaz. Vra atıyor, senden para İstiyor, eğer paran çok- | K hat er.. diyordu. — Haliâ | kaldı mi, kalmadı mi | * Fakat, hatırladığıma | ten bir gün evvel Bu böyle olmıyacak larmak, kızımı yanıma neyim yok | derken mevcut gemileri harp ha- | r Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİCE İngiliz denizcilik an'a- nesi ona tarihi bir miras- tir. Amerikalı da böyle manevi bir servete malik olacak.. gemisinin rolünü yapamıyacak ha- le gelmesi yalnız İngilizleri de- Bil, Amerikan Amirallerini de dü- şündürecek hallerdendir. | Avrupa harbi başlıyalıberi Ame- rika donanmasının da yeni — bir fasliyete geçliği görülmektedir. Yeni inşaat bir taraftan devam e- | Kinde imiş gibi daima çalıştırmak için manevralar - birbirini takip | etmektedir. Fakaf Amerikan do- nanmasının İngi' - “nin yardım süz Atlas de- da kalmış — olmüye Büyük Okyanusta, bir gün rikan ve japon donanmalarının müuharebeye trtuştukları farzedi- lirse Amerikanın © büyük, ağır harp gemilerinin - Filipin adaları japon taarruzuna uğrayınca - mü- ir surette hareket edebilmeleri için oraya yakın bulunan Singa- purdan ve Avustralyanın limanla- rından, üsleriden istifade etmesi lâzım gelecektir. üyor ki İngiliz - Amorikan şriki mesakinin sahası da, hu- dutları da alabildiğine genişlemek. tedir. Fakat yine göze çarpan mü- him bir keyfiyet var ki o da za- man denilen âmilin yardımına 0- lan ihtiyaçtır. Gerek İngilizler, ge- rek Amerikalılar bu âmil; kendi lehlerine kullanmağa çalışıyorlar. Geçecek vakit az olmıyacak. Ame- rikanın hazırlanması büyük mik- yasla olduğu için daha zaman is- . Fakat unutulmiyacak olan | diğer âmiller vardır: Sanayi ile- | ride, mevaddı iptidaiye — boldur. Amerikalılar bu uğurda parg sar- fetmekten de geri kalmıyacaklar. Para ile alınan var, alınamıyan var. İngilizlerin denizcilik an'ane- Si tarihin bir mirasıdır. Ameriklh da böyle manevi bir servete ma- lik olacak. Lise 1le kadar okumuş ça« lışkan bir genç iş arıyor Lise 11 inci kanıfına terfi etmiş, ça- dşkan, zeki ve yazısı, ifadesı düzgün bir genç, kanaatkâr bir ücretle tlca- telhane, yazıhane ve hususi mücme- selerde bir iş aramakladır. Talip olan- ların Jütfen Son Telgraf Nalk Sütu- nunda İbrahim'e yazmaları rica olun- maktadır. İş arıyan bir genç İşsiz 28 yaşında bir genelir. —Tühsi- lm Lise ikidir. Askerlikle İlişitim yoktur. Münasip bir iş arıyorum; ya- pabileceğim işler şunlardır: Hesap ve | yazı işleri, okul kâtipliği, biz sinemayı | idare edebilirim. Reklâmcılıktan, film- cilikter anlarım, veznedarlık — yapa- Tan, fabrika veya iş yerlerinde ame- leyi çalıştırabilirim, taşruya — giderim. Kapıcılık, evrak postacılığı gibi işlere de talibim. Lütlen Son Telgraf Haik sütanunda Talihsiz rurmuzuna müra- çaat olunmasını dilerim Lise Mezunu Genç Bir Kız İş Arıyor Lise sön satilimi ikmal etmiş genç bir kiz resmi ve husüsl mücsseselerde iş aramaktadır. İş sahiplerinin Son Telgraf Halk sütumu vaşıtasiyle (Sa- siye) ismine —müracaatiğrı rica olu- Bur. rum, Fakat bunu iyice aklıma koy- muş gibiydi. Hâkim bundan sonra cinayet saf- hasına geçti: — Cimayet masıl oldu? Ayşe bir tereddüt geçirdi; ha- fif bir sesle: — Nasıl olduğunu ben görmedim ki, | Dedi, ilâve etti: — Sabahleyin duydum. — Size Şükriyenin öldürüldüğü- mü kim haber verdi? nin öldürülmüş olduğunu Matma- zel Viktoerya görmüş, Ferdi Beye haber vermiş, Ferdi Bey odasın- dan çıkıp gelinceye kadar da her« Hususi hastaneler Bir gazetenin haber verdi- ğine göre, şehrimizdeki hu- susi hastaneler yatak ücretle- rini arttırmışlardır. Bazı hu- susi hastanelerde, üçüncü sı- tuf, yani en ucuz yatakların 24 saatlik ücreti 3 liraya çı- karılmıştır. Biz. hususi —has- tahane sahiplerinin böyle bir karara neden vardıklarını bilmiyoruz. Hayat pahalılığı mı bu işte müessir olmuş- tur?.. Fakat, hatırlamak - lâzım- dır ki, hastane, bir otel, bir gazino değil! Bir sıhhat müessesesidir. Ve hususi has- tane sahibi olanlar - bilme- Hdirler ki, bu müesseseler bir ticaret müessesesi olmakla be- | raber, ayni zamanda bir ha- | yır, bir şefkat müessesesidir. Hususi hastane — açmak- tan maksadı yalnız para ka- | zanmak olan kimseler olabi- leceğini tahmin etmiyoruz. Hususi — hastanelerde — a- meliyat, yatak ücreti, ilâç ve- sair fiatler, esasen yüksekti. Şimdi, bir de, fiatlere yeni- den zam yapılınca: manzara- nn ne hale geldiğini artık düşünün.. Hastane keyif yeri, zevk yeri değildir. Bir hususi has- taneye yatmıya mecbur ©- lan her vatandaş mutlaka çok zengin adam demek, değil- dir. Herhalde, hastamızı daha makul hesaplarla bir hususi hastaneye yatırabilmeliyiz. BÜRHAN CEVAT Yeni bir maka- dam şose 'Taşkışla - Dolmabahçe yolunun asfalt olarak inşasından vaz ge - çilmşitir. Bu yol âdi makadam şöse olarak yapılacaktır. Belediye bu iş İçin 6000 lira a- yırmıştır. Ay sonuna doğru inşaata bşalanacaktır. Bu yoldan demir tekerlekli arabalar geçirilecektir. DOKTOR VDİYOR Kİ Vilaminier leri kuvyetlendirir ve — Raşitirma ile mücmir surette — mücadele e- der, Mebzul miklarda balık yağın- da bulunur. E vilaminine gelince, bu, he- men hemen her gıdamızda — var- dir. Et, lereyağ, süt, peynir, dey- tınyağı vesaire. Bütün vitaminler çiğ meyva ve sebzelerde vardır. Onun için bol miktarda çiğ meyva ve sebze ye- meliyiz. Bu, belki biraz puhalıya çıkar deyecektiniz amma, herhalde ilâç ve doklor masrafi kadar tut- maz. Onun için — yemeklerimizde dalma meyvayı, laze seozeyi, sa- ltayı eksik etmemeliyiz. kes duymuş. Ağlaşanlar, bağıra- şanlar vardı. Ben de o gürültüye uyandımı. — Saat kaçta uyandınız? — Yedi buçuk vardı. — Her sabalı bu saate mi kal- kardınız?. yır,. 9 dan evvel kalkmam. Çünkü geceleri geç yatarım. Ek- seriya okurum. Hele hanımefendi- nin yanında ve misafirlerile bera- ber olduğum vakitler sabaha kar- gı, bazan sabah yatar, geç vakte kadar uyurdum, — Şükriye ile Ferdi daima ayrı mı yatarlardı?. — Son iki ay içinde hemen ta- | mümen ayrılmışlardı. — Matmazel Viktorya cimayeti masıl görmüş?. — Tabli evde görmüş. Şahit na- sıl gördüğünü size anlatacak. — Şükriye uyurken odasına gi- rip çıkması âdet miyı — Evin çok eskisi olduğu için aralarında bir hususiyet vardı. Ha- le senli benli idiler. tesadüfen mi | i | sin.. Sen de düşman kesilirsin, Bu MAHKEMELERDE: Ebe ister, lâvta is- ter, ister oğlu ister “Hafıza: “Ne yapıyorsun ?,, de- dim. “Para çıkarıyorum!,, dedi.,, — Hasancığım.. Sen de amma vurmuşsun ha. Baksana.. Adamın gözü patlamış, | — Gözü değil kafası pat cak heriftir .. Yine şükrets büu kadarla kurtuldu elimde: — Peki yahu.. Sebep ne bu ka- dar kine?.. — Anlalsum, sen de hak verir- adam ticarethanenin — veznedarı. Öyle mızmız, oyle pinti, öyle tu- haf bir adam ki... İnsanın kanını kurutur. Sonra, meselâ avans ter. tibinden, yahut haftalık, — aylık faslından para alacaksın, değil mi? Hele avans olursa büsbütün. Gün- de yedi sekiz defa gidersin.. Pa- rayı vermez.. Ertesi güne bırakır.. Daha ertesi güne bırakır.. Üç gün- de, beş günde zor alırsın. Bugün. lerde zaten sinirlerim bozuk. El- de yok, avuçla yok.. Üstelik de karı gebe.. Bugün yarın, yolcu geliyor. Yolcu dediğin giyimli gelmiyor ki... Zıbın ister., Kundak ister.. Beşik ister. Emzik ister., sü- bek izter.. Yalak ister.. Yastık is- ter.. Yorgan ister.. Ebe ister.. Lâv. ta ister., İster oğlu ister. Bunlar da hepsi para İster. Aldığım üç buçuk kuruş meydanda. Birikmiş param da yok. Patrona gidip an- lattım. Elli lira avans — istedim. <«Ayda beşer liradan on ayda Ö- derim!» dedim. Bizim patron çok iyi adamdır. Allah razı olsun, ne dedi biliyor musun? — Yavrum Hasan, dedi. İnşallah uğurlukademli olur. Şimdi işler malâüm.. Yoksa eskisi gibi olsaydı daha fazlasına gayret ederdim. — Elli lira veremem. Yirmi beş ) lira vereyim mi dedi? — Yok efendim.. Ne münase. bet! Dinlesene... — Sen de lâfı pek ballandıra dallandıra anlatıyorsun ya., — Neyse canım., Dinle! İşler es- kisi gibi olsa daha çok yardımda | bulunmak isterdmi, Sana yüz lira | ikramiye versinler, İstediğin kar dar da avans versinler.. dedi, — Allah ömürler versin efen - dim.. dedim. Adamcağız muhasebeye bir kâ- ğit yazdı. Kâğıdı götürdüm, Mu- hasebeci veznedara — havale etti. Yüz Hra iktamiyeyi görür 'e vez. nedarım gözleri faltaşı gibi açıldı. Sanki babasınım parasını veriyor teres... — Yüz lira ikramiye olur mu? dedi. Bunda bir yanlışlık olacak.. Sarayım bir kere... Hani şeyltan dedi ki vur kafa. sına birşey.. Zabartıver — orada... Gidip sordu.. Geldi. — Evet, dedi, yüz lira ikramiye imiş amma, şimdi yüz lira yok.. Binlik var.. Yarın veririm. Peki! dedik, yürüdük, tesi gün tam dört defa gittim. — Yarım saat sonra, bir saat sonra! diye atlatlı. Ertesi güne — Bilmiyorum, işin bu tarafı i- le hiç meşgul olmadım. — Cinayetin gecesi Ferdi evde yok muydu?, — Yoktu. — Ne vakit geldi?. — Bilmiyorum. — Demek cinayeti sadece x- bahleyin gürültü olmasile duydun? idi?. Yahut Vedat Şükriye, le bir haber göndermiş miydi?. yle bir tazyik, yahut son bir tehdit yapılıp yapılmadığını bil. miyorum. Muhakkak ki hanıme- fendi çok telâşta idi. Demin de söyledim. Bu telâş belki de onda bir hissikablelvukuun ifadesiydi. — Bu bir iki gün içinde Şükriye ile Vedat arasında hiç bir son ko- nuşma olduğunu duymanış müy- dınız?, — Bir telefon muhaveresinden bahsediliyordu. Hanımefendi: «Ar- tık tehditlerini arttıkdıkça arttır. dı, kızımın leşini gözlerimin bıraktı. Dün de üçüncü günü.. Ak- şama kadar yine savsakladı.. Ak- şam üzeri de: — Artık vakit geç yarın alıver! Deyince gözünün üstüne bir yum. ruk yerleştirdim. Sen — olsan ne yapardın birader? Haksız mıyım yani? - Haklılığını haksızlığını bil - mem.. Yalnız sana tuhaf bir hi- kâye anlatayım. Vaktile, sekiz on sene evvel çalışuğım dairenin mu« hasebeci — ve veznedatrı — Hafız Habip Bey, bir ay başında, ayın ikinci günü Ankaradan geldi. A- yın birinci günü, © olmadığı için tabil aylık alamadık. İkinci günü | akşam üzeri, Hafız: — Ankarada — merkezden 2000 lira almıştım, çıkarayım.. dedi. Soyunmağa başladı. Ben tasecüp ettim — Hafız, dedim, ne yapıyor - sun? — Parayı çıkarıyorum, dedi ve soyunmağa devam etti, Meğer, Ankarada merkez. vez- nesinden verilen iki tane bin lira. | lığı, düşürmek veya çaldırmak korkusile, fanilâsının sırtına dik tirdiği cep gibi bir bezin içerisne koymuş. — Hahhahha' — Evet. Fantlâyı da çıkardı. O bezi söktü.. İki tane binliği masa- nın üzerine koydu . | Bu sefer yeni bir dört çıktı. Ak. | şam vakti, parayı bozacak kimse bulunamadı. Ne yapacağız? Ça - Tesiz «yarın alırız. dedik. Hafız paraları kasaya kilitledi — Allaha ısmarladık! diyip evi- ne gitti. Ertesi sabah geldi.. Ayın üçü... — Haydi Hafız, dedik, ver ba- kalım şu aylıkları, Hafız davrandı.. Ceplerini ara- dı. Sonra: — Eyvah! dedi Kâasanın unahta- rını evde, konsolun üzerinde unut- muşum. Evi de Sarıyerde, Gör . dün mü belâyı? Karşısındaki bir kahkaha daha atti. — Aman Hafız, şaka etme! de- dik. — Şakası makası yok.. Unutmu. Şum işte.. dedi. — Şimdi ne olacak?, — Yarın alırsınız.. — Yarın alırsınız olur mu? Bu- gün ayın Üçü.. Yarın dördü. Bari, aramızda on beşer yirmişer ku . Tuş para toplıyalım da bir otomo- bille git, gel... dedik. —Ben kimsenin zarar görme - sına razı olamam! dedi, — Kendin bir otomobil tut da gitt! dedik. — Ne mecburiyetim var efendim, birkaç lira otomobil parası ver - meğe... dedi. — Sonra ne yaptınız? — Ne yapacağız.. Çaresiz ertesi (Devamı 6 ncı sayfada) ne serecek, sonra da beni öldüre- diyordu. Fakat, tesadüf günlerde çok meşgul et- tiği için dışardaki kendi işlerim- den başhıp hanım Cendi ile uzun uzadıya konuşamadımdı. Hem ea doğrusunu isterseniz, ben Ferdi kadıncağızı öldürebileceğini pek Sanmıyor, onu para koparmak İ- çin güzdağı veriyor.. diye telâkki ediyordum. Bu anda Vedadın vekili söz is- tedi ve söyledi — Hâkim bey, lütfen şahitten sorar mısınız? Son dakikaya ka- | di nasıl buldunuz? dar Şükriye tarafından — Vedada para verilmiş midir?. Hükim bu suali Ayşeden sordu. Ayşe çok düşünerek, kelimeleri. ni tartarak, cılız bir sesle ve keli- moleri tane tane söyliyerek cevap verdi: — Tahmin ediyorum. Fakat ne verdiğini, ne kadar verdiğini bil- miyorum. Çünkü son günlerde pa- ramdan, pulumdan, herşeyimden vazgeçtim. Veter ki kızım ve ca- Wluyorlır? İKDAM | K Abidin Daver sAcaba — necedetı | isünli bugünkü baş yazısında Gick a- | | dasının 12 gün süren kanlı bir bağuş- | İ % <Balkanlardaki Alman ordusu, Al- manyanın Şarkyıa ve Şimali Şarkisin- | de toplanıyor, Tast — Ajansı, bir Al- | | nan — Sovyet harbi etrafı gü | yiaları kat'iyetle tekzip ediyor, Al- manyanın, Balkanlarda ve Şarkla bir Barekette bulunmuycağını kabul — et- | sek bile bu hareketsizlik devresinin sonunda büyük ve yeni bir hamlenin başlıyaonlı mühâkkaklır. Acaba mere | ÇUMHURİYET. B Yünüs Nadi «Harbin. mantığış isimli buzünkü baş yazısında — harbin biraz ihtilâle bensediği iça manlıksız güründüğü — samanların çok olduğu- | u sözlemekte ve: | «Biz sulh fikrinin geçen seneye nis- betle hayii merhale almış olduğunu Eirüyoruz. Yukarıda söylediği beplerden dolayı harp içindeki ler, onun demir çerçevesiyle Boğlanın ve devamlı olucak bir kolay buhsodes | Sek bir teklit dot sımsda oldukları için hatlâ makul sülhter kolay zler, Dışarıdan gele- | Harın demir çerçeve- | esnelerek makul ve devamlı bir ddiyetle dikkate —alınmasını ülyen bu. barbin u Sulh için zemi- Din artık hazırlanmış olduğuna —hük- molunmakta hata yüktür kansatinde sebat ediyoruz. Eksik olan cihet sulhü olanca lüzüm ve ebemmiyetiyle teklit edecek olan mutavassıt bir bey'et veya gahsiyetlir ki, şimdiye kadar — ijeriye atılın ortaya çıkamadı. Dünyada bu. hayırlı ve gerefli in- sanlık vazilesini ila edecek — bitaraf memleketler ve milletler. vardır. Hör imkândan istifade ederek sulhün ia- desine çalışmanın onlara tereltüp e- den en yüksek vazife bulunduğunu bir kere daha hatırlatmış olalım.» de- mekledir. YENİ SABAH B. Hüseyka Cahit Yaklçın «Paşizmin | Akdeniş siyasetir islmli buzünkü - ya- zasında — İtalyan radyosunun —Arapça meşryatında Paşizmin Akdenix ömelle- Fi hakkındaki sözlerini mevruu — bah- | setmekte ve bu izadatlan Fasizmin em- delerinden — birinin İngölileri — Akde- nizden kovmak olduğunun — anlalıldı- | ni söykyerek şamları yazmaktadır: €Bir kere İtalya, Akdenizde emper- yalizm aleyhinde bir mücadele açma- miştir. Bilâkis eski Roma emperya- Tizmine veraset iddineiyle ortaya Çi karak rakiplerini izale etmek - çarele- Tini aramıya kalkışmış, — hallâ onlara rahmet okutmuştur.> VATAN| | OB Ahmet Emin Yalman «Derebey- | €Bin sene evvel Avrupada — hüküm süren derebeylik prensipi bu sözlerde tam bir ifade bulmaktadır. Bu pren- Sipin esası, Kulların bir. derebeyinde veya daha yüksek —mevkise bir mete bua sadakat ve hizmet göstermelerin- den, buna Karşı himaye görmelerin- den İbaretti. Kul olanlar şöylece sa- dakat yemini ediyorlardı: «Ben senin adaminım, sen benim e- fendimsin. Senin hizmetinde — yaşıya- cağm ve öleceğim. Senden görecetim himayeye karşı, sana karşı vazifeleri- mi yapmıya her vakil hazır bulunaca- üm> İşle Avrupada (Yeni Nizam) diye hortlamak istenilen ruh, (feodal) sis- temi diye tarihle pek çok yer tulan bu köhne derebeylik ruhudur. Üçüz- lü Pakt, bugünkü derebeylik merkez teşkilâtidir. Pakta imza atmak, — eski- | den bir tâblin derebeyine sadakal ye- mini etmesine banzer bir barekettir> demektedir. ( mem bu tehlikeden kurtulsun.. di- yordu. Ayşenin bu cevabıa. Muzafler | sadece kaydetti, — Bir başka soracağım.. | Yok, dedi, hâkim sorusunu sür- dürdü: — Matmazel Viktorya acaba o — Herkesin bulduğu güli, — | — Ölüm hâdisesi yeni mi olmuş- | tu? İ — Ceset soğumuş olduğuna gö- re herhalde yeni değildi. — Odanım içinde yer değiştirmiş hiçhir şey var mıydı? | — Yoktu. | — Horşey yerliyerindeydi de- mek?, Para, insana nasıl ihanet eder? Yine, müthiş bir fakirin (1), servetinden — bahsediyorlar, Gazetelerin yazdığına göre, Bfkdiycmiu müracaat eden bir dilenci, şu talepte bulun- muş: «— Fakirim, parasızım, — çım.. beni memleketime ka- dar bedava gönderin..» Fakir adamın bu iddiasına rağmen, bir kere, üstünün a- ranması lâzım geleceği hatır- lanmi; ve bu ihtiyatlı dü- ü tatbiki neticesinde, üzerinde tamam 116 lira bulunmuş! Bu küçük servet, İstanbul- da, bu dilencinin, kimbilir, ne kadar zamanda kazandığı paradır. Bu adam, fakir olduğunu söylerken, belki — haklıdır. Kendisini, hemen — sahtekâr- hıkla itham etmiye kalkışma- malıdır. / Çünkü, öyle zengin dilen- ciler gördük ki, binlerce |li- rası, küp dolusu altınları, a- partımanları, Avrupada tah- :ıilde bulunan çocukları var- D Kimbilir, yakayı ele veren bu son dilenci, diğer meslek- daşlarının ihraz ettiği mevki- lere bakarak, kendisinin cid- den fakir olduğu kanaatine varmıştır. 116 Hra parası çıkan dilen- cinin, mesleğinde pek te er- bap bir kimse olmadığı mu- bakkak.. Çünkü, aksi halde, daha çok para kazanması, servet yapması, apartımn sa- hibi olması lâzımdı. İstanbulda dilencilik etmek, muhakkak ki, başlı başına bir meslek haline gelmiştir. Üsülleri var, an'anesi var, tekniği var, ilmi var, nazari- yeleri var. Sokakta avuç açar gördü- ğümüz insanlar içinde, kim- bilir, kaç tanesi, bizi satın a- hır vaziyettedira Eski bir söz vardır: «— Para ile imanın kimde :ıulıındııiu belli olmaz..» der- ler. Paranın ne kıymet ve kuv- vette oluduğunu, üstat Halil Lütfi Dördüncüden dinledi- ğgimiz son bir konferansta, bir kere daha anlamış bu- lunuyoruz. Paranın yüzü tatlı, para- nıin yüzü sıcak, para parayı çeker, her şeyin başı para.. gibi bir takım sözler, teker- lemeler vardır. Fakat, bunca tecrübe ve hâdiselere rağmen, bir. çok- ları, paranın kıymetini bil- mezler. Boyuna sarfederler. Yine, bazı mütehassıs ve er- baba nazaran, boyuna para | harcamak, paraya hakaret et- mektir. Çünkü, para harca- mak, paranın cebimizden ay- rılması, demeklir, Bu ayrılış ise, hazindir. Paranın. biz- den yüz çevirmesi, bizi ter- ketmesi, artık, başkalarının koynuna gitmesidir. Bu hâ- | disede, paranın, bize ihanet . İ ettiği adır. O. zavallı, masum, sadık ve her şeyden bihaberdir. Onu, iha- (sabah müayyen bir iş için mü 6- | nete sevk 've teşvik eden bi- ı."ı:;ırm' zizdi — Bilmiyorum. Zti ei bille. Gücülmi R. SABİT kalkar. _d—_?a—ı_-—ıg—, geee Tüccarlar yüksek bermeer a z 'wmı;— fiatle hububat alamıyacaklar ! faşe Müsteşarı " Şefik Soyerin cehup vilâyetlerindeki tetkikle - rinden sonra Ticaret Vekâleti hu« bubat satışları hakkında yeni bir karar vermiş ve alâkadarlara bil dirmiştir. Buna göre, bububat — alıcıları öylüden yapacakları mübayaatı | Toprak Ofisinin mübayaat flatın- dan fazla para vererek yapamıyar ( Var) caklardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: