15 Haziran 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

15 Haziran 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— İZ Nakleden : Haziranın serin bir akşamı idi; gerseri serseri dolaşıyordu, açtı. Kasabaya yaklaşmıştı; uzaklan gö rünen evlere varmağa uğraşıyor- du, İlk evin önüne gelince etrafı şöyle bir kolaçan etti, kimseden korkmiyordu. Yavaşça bahçe ka- pisını açtı, ve sürünürcesine, s06- siz gürültü etmeksizin evin kapı. sına doğru yürüdü. Üstü başı ol- dukça temizdi, ve tıraşı henüz iki günlüktü. Kapıyı çaldı, elli yaşla- rında sevimli bir kadıncağız ka- pıyı açtı, lâkin kadın kapıyı açıp da onun yüzüne bakınca haykı - rarak vere düştü, bayılmıştı. Ser- seri, bu işe şaştı da kaldı. O kar dar korkunç olmadığına emindi. Ağzı açık bir halde birkaç saniye, ne yapacağını kestirmeksizin, dü- şündü. Aklına ilk gelen şey kaç. | amak oldu. Zira ortalık — nekadar sessiz olursa olsun muhakkak biri çıkardı ve kadını böyle yerde | rünce kendisinden şüpheye dü gerlerdi. Böyle düşünürken, kadıncağız gözlerini açarak yerden kalkma. ğa savaştı, kolundan tutup kal - dırdi. Kadin — titriyordu. Zaten #evkalâde bir heyecana düştüğü yüzünün bembeyaz kesilmesinden de belli idi. İki defa uzun uzadıya nefes aldıktan sonra iri gözlerini gerserinin yüzünden ayırmaksızın mırıldandı: «Jorj!» halbuki serse- Tinin adı Jorj değil Fred'di. Lâkin bozmadı, zira işleyen zihni, bu işte kendisine bir menfaat çıka - cağını kestirmişti. Kadın onu bi rine benzetmişti. Bu kimse bura- da iyi karşılanacaksa âlâ, aksi o- Tursa,hüvi sbat edebilirdi. | Bu kararla, çıkarmadan ka- dının söze başlamasını bekledi. — Jorj bu kadar seneden sonra seni tekrâr görmek!, Gözlerime inanamıyorum. Bu Jorj kimse, kadının, kalbinde sıcak bir yer tutmuştu. Zira se . vincinden , kadının sesi titriyor gözleri yaşarıyordu. lesene hakikaten Jorj sen Ne saadet! Beni tekrar | görmek! Kollarını Fred'in boynuna do - Ü, gözünü öptü. Sene- lerdir böyle sıcak bir muhabbet görmiyun Jorj bu hal karşısında büsbütün tuhaflaştı. İşi oluruna bıraktı, hele midesine sıcak birşey girsin de sonra ne yapacağını dü- şünürdü. Nihayet, kadın kucak » laşma faslını yarıda — bırakarak sordu: — Niye içeri girmiyorsun.. Yor- gun argın seni kapıda - biraktım, affedersin! İzzet ve ikramla yemek odasına girdi: — Şöyle ateşin başına otur., Gö- iyorsun ya evde hiçbir şey de - iş değildir. Masada sandal . yenin bile yirmi senedir seni bek- | lüyor. Yemek hazır.. Cim gelince yeriz. Cim'i görsen tanıyamazsın.. Nereden tanıyacaksın, ayrıldığı - maz zaman bir yaşındaydı. Fred hem bu sözleri dinliyor hem de karşısındeki duvarda asılı bir resmi gözden geçiriyordu. Bu Fred'in - yani Jorj'un bahriyeli kı. yafetile - yirmi sene evvelki res. mi idi «Demek ben şimdi bahri - yeliyim: dedi. İçi biraz rahatladı. | Kadın dolaşarak işini görüyor ve | | —— TÜRK Yirmi sene sonra FAiK BERCMEN Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 94 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KARAYEL tatlı tatlı konuşuyordu. Fred onun süzlerinden katığı üç beş malü - matla selefi Jorj hakkında epeyce birşeyler öğrenmiş oldu. Epey sonra dışarıda ayak ses . leri duyuldu. Kapı açılırıca eşikte çam yarması gibi pek akıllıya ben- zemiyen bir delikanlı — göründü. Kadın hemen: — Ah Cim, müjdem var, dedi. ve Frede bakarak tatlı tatlı gü- lürasedi, işte baban Cim! Yirmi sene evvel denizde boğulduğunu zannettiğim zavallı baban ! Cim'in ağzı normaldan bir iki santim fazla açıldı. Sanki bu ha- bere inanmamış gibi durdu, sonra Fred'in önüne gelerek elini tutup: — Hoş geldiniz! dedi. | — Eoş bulduk oğlum. Babayla oğul arasındaki müsa - faha böylece sona ermiş oldu. Sofraya oturuldu. Mis gibi ko- kan sıcak bir çorba, — arkasından Tosto ve puding.. Hakikati ye - mekten sonra anlatmağa karar ve- ren Fred'in kararını bu güzel ye. Tmek altüst etmeğe kâfi gelmişti. Seneler vardı ki böyle sıcak bir yuvayı ve tatlı yemekleri unut - muştu. Yemeği müteakip sandal- yesini ateşin başına çekerek haz. dan derin derin içini çekti. Sonra cebinden eski bir pipo çıkarıp oğ. dunun uzattığı tarbadan aldığı tü- tünle doldurdu. — Böyle rahat ve lüks bir şekilde yaşamak ne güzel | geydi! Kadin artalığı toplayıp bula - gığı da kakdırdıktan sonra geldi: — Eh, şimdi anlat bakalım, ne- releri dolaştın, başına neler geldi? | Fred'in de düşündüğü bu İdi. Ne | göyliyecekti, ne anlatacaktı? he. men aklına bir fikir geldi; soğuk kanlılı — Anlatayım amma, ben hafı- zamı kaybettim, dedi. Hiç amma iç birşey hatırlamıyorum, Şöyle böyle aklımda bir iki şey kalmış. Kaza esnasında başımın bir ka- yay çarptığını duydum. O vakit beynim zedelendi galiba ve her şeyi unuttum. Ancak bir ay evvel Singapurdayken kim olduğumu hatırladım ve doğruca buraya gel- dim. Hafızam yavaş yavaş u: niyor, zamanla birok şeyleri ha- Anlattıklarından yorulmuş göbi idi. Gözlerini bir iki dakika yum- ar“daha fazla birşöy ha- tırlıyamıyorum! Jorj eve döneli bir sene olmuş. tu. Hafızası da yavaş yavaş açıl- mıştı; ve tabii öteden beriden kap- tığı malümat, ona yirmi sene ev- vel Jorjun başına gelen kazanın mahiyeti hakkında tenvir etmişti. Kasabalılar ona hep «kaptan» di- yorirdı. Akşmları bir iki kadeh Çakşıtırmak üzere «Mavi deniz> meyhanesine uğradığı vakit, el - raftan onün anlatlıklarını can ku- lağile dinliyorlardı ve unuttuk - larını anlatması için de bol bol ik. ramda bulunuyorlardı. Bir lord gibi rahat, mes'ut ve tanınmıştı. Yazın bir iki defa yine €ski serseri hayatına dönmek için, duyduğu kuvvetli hislerden ken- dini güç kurtardı. Şimdi bu his - ler de uzaklaşmıştı, artık hayatın- dan, evinden karısından memnun bir halde vaşıyordu. ORDULARI Süvari derhal hareket emrini aldı jan Hünyadi, Anadolu- askerini yeniçerilere dört bin hatveye ka- lmcıya kadar kademe kademe ta- kip etti, Ve onları muharebe mey- danından çıkarmağa muvaffak ol- du. Tam bu esnada Ulahlar Türk- lerin muharebe battında husule gelen boşluktan girerek yeniçeri- lere kadar ilerlediler. Hattâ Türk ordugâhına doğru tsarruz ederek “yağmakerliğe başladılar. jan Hünyadi, bu muvaffakiyeyti kazanınca, kral Ladislasa tekrar eski mevküne gitmesini ve ken- klinden ayrılmamasını ihtar etti. Bundan da maksadı, sol cenahi- nin muharebeye girmiş bulundu- ğunu gördüğünden, scabı hale gö- re kullanmak M_ı.iı bir ih- tiyat bulundurmak ve neticei kat- iyeyi bununla temin eylemekti. Buna da mevkesde bulunması ha- söbile kral maiyetindeki alay en münasipli. Fakat düşman sol cenahının mu- harebeye girişmesi üzerine Rume- li sütarisi derhal ileri doğru ha- reket etmeğe başladı. Düşman Rumeli süvarisini ken- | tulduğundan... İDÜNYA MESELELERİ| | Geçer Harşten HATIRALAR Şehirler nasıl bombardıman edilirdi ? Parise yapılan bir akında bir kişi öl- dü, o da bomba- dan değil, kalbi tattuğu için... Geçen umumi harpte Zeplinler Kendilerinden epice bahssettir- mişlerdi. Fakat bu harple zep « linlerden hiç bahsedikdiğini işit - medik, Aradan geçen çeyrek asır içinde harp havacılığının ne ka- dar değişmiş olduğuna bir misal... Ne de olsa insan, bu merhum, Zeplinlerin hatırasını unutamıyor. Bundan yirmi altı sşene — evvel, Paris ilk defa olarak Zeplinler ta- yafından bombardıman edilmişti. Dört Zeplin 21 mart 1915 gecesi aheste beste Parise doğru yola çık- mışlardı. O zaman da tayyarcler ve tayyare dafi topları yok değil. di. Fakat her iki vasıla da bugün- 'kü kadar tekemmül etmemşilerdi. Öyle olmukla beraber bu dört Zep- lin Parise yaklaştıkları — zaman, tayyare dafi topları ikisini düşür. dü, Belki o kadar sür'atleri olmi dığı ve gövdeleri de aksine iri ol. duğu için, dafi topların mermileri iki balonu düşürmüştü. Halbuki, bugünkü vasıtalar olsa bu dört balon huduttan bile geçemezler - | di. Halbuki koca dört balondan ancak Ikisi Paris civarında düşü- rülebildi. Diğer ikisi şehrin üze. | Tine geldi. | Gece saat 1,25... Parisliler rahat | rahat uyuyorlar. O zaman ne a- larm tertibatı var, ne sığınak! Fa. kat ttfaiye arabalarının büyük blr | gürültü ve boru sesldri içinde Pa- yis caddelerine yayılmaları üzeri- nedir ki, alarm işareti verilmiş ol du. Herkes yataklarından fırladı. Niçin? Mevcut olmıyan sığınağa inmek için mi? Hayır! Sadece pen- cereye koşup gelen Zeplinleri sey. retmek İçin... ı Caddelerde ancak o zaman Be- lediye memurları havagazlarını bi- rer birer söndürüorlardı. Korkuya düşmekten ziyade, me. taka kapıları halk: — Şu Zeplinleri bir görelim ba- kalım! diyorlardı. Hele çocuklar bu manzara kar. şısında sevinçle el çırpıyorlardı. Koskoca iki Zeplin balonu 8 tane bombalarını atltı. Bu bom - balardan altı tanesi şehrin 17 inci ve 18 inci dalrelerindeki mahalle- lerde patladı. Ancak bir kişi öldü. ©O da bombadan değil, kalbi tu . "Termitle doldurulmuş olan o za- manki bombalar on kilo kadar tutuyordu. Göçen karbin muazzam bir hava baskını addedilen bu hü. cumda Alman Zeplinleri Paris ci- varına da yinmi kadar bomba ata- rak yine aheste beste dönmeğe mu. vaffak olmuşlardı. Ancak 29 ilkkânun 1916 da bir defa daha göründüler. İşte bir şehir bu suretle bombalarımış ol- du. Ya gimdi? Maazallah!.. İ diğer Ipti Zeplinler yalnız Parise taarruz disine doğru celbettikten sonra giddetli bir taarruz yaptı. Türk süvarisi bu taarruz üzerine — geri çekilmeğe meobur olarak eski mev.| kiine kadar ric'at etti. Burada ta- ze kuvvetlerle takviye edilir edil- mez düşmana şiddetli bir taarruzu ric'i hareketi icra eyledi. Düşman, Türk süvarisinin bu müthiş taarruzu karşısında muka- vernet edemiyerek perişan bir su- rette ric'at etli, Türk süvarisinin takip harekâtı düğmanı fazla te- defata uğratti. jan Hünyadi, 801 cenahının pe- * yişan halde ric'at eylediğini gö- Yünce Ladislas malyetindeki alay- lardan birile bu cenahın imdadına koştu. Hünyadinin müdafaası, muha- rebenin neticesini epeyce — bir müddet meşkük bıraktı. Türkler jan Hünyadinin taarruzu üzerine tekrar geri çekilmeğe başladılar. eöiekle kalmadılar. 19 ilkkânun 1915 de İngiltereye de akın yap. tılar. O zaman Norfolk üzerinde andringam Eral sarayının Ü- zerinde iki kişi öl Bununla beraber Alman tayya- releri de Paris üzerine gelmemiş | değillerdir. Bu tayyarelerden gün. düz münferid halde Paris üzerine geliyorlar; dört, dört buçuk kilo- Tuk bombalarını atarak kaçıyor . lardı. Bu bombalar hemen hemen hiç zarar vermiyordu. Parisin en kalabalık bir bulva- rında kahveler hıncahınç dolu... Caddede insandan — geçilmiyor. Şehrin üzerine bir Alman tayya. Tesi gelmiş. Kimse oralı değil, key- fini bozmayor. Yalnız bir İngiliz zabiti daya- namamış, tabancasını çekmiş ve tayyareye doğru birkaç el ateş et- miş. Yanında bulunanlar, tayarenin çok yüksekte olduğunu ve kurşu- nun oraya kadar yetişmiyeceğini söylemişler. Galiba viski masasından fırlı - yan İngiliz zabiti bu sözü işitince, kağevenin önündeki masalardan bi. rinin üzerine çıkmış ve oradan tayyareye doğru tabancasını bo - Tayyare imalâtında işe yarıyan maden Bugünkü harpte en çok kulla- nılan — madenlerden biri de, hiç şüphesiz alüminyomdur. Bugünkü harp bir tayyare harbi olduğu iç; n gibi hafif bir madene nekadar ihtiyaç gösterildiği ko. layea anlaşılır. Fransız mühendislerinden Bertiye tarafından Fransada Arles şehri civarında Bo köyünde bulunmuş- Boksidler çeşid çeşiddir. Beyaz böksidlerde yüzde elliden yetmiş beşe kadar âalümin vardır.»Esmer- lerinde yüzde kırklan kırk beşe kadtırdır. Kırmızı - boksidler ise, lal maddeleri de ihtiva etmesi itibarile daha zengindir. Boksidler Fransadan başka, İn- giliz ve Holanda Güyanında ve şl. mali Afrikada — çıkarılır. İngiliz Güyanı 1938 de 370,000 ton ver - mişti, Almanyanın muhtelif mın- takalarında da ayni sene içinde 125,000 ton boksidi çıkarılmıştı. Sulh zamanında Fr. İspanyadan Alm: miktarda boksid caristanda, Yunanistanda ve Yu- goslavyada da bu damarlar vardır. Bu harbin ilk haftalarında Alman- yanın dışarıdan da aldığı boksid- lerden çıkardığı maden alüminyom istihsalâtı 190,000 ton kadardı. Sovyet Rusyanın bilhassa dürt | mıntakasında 1938 de 450,000 tan boksid çıkarılmıştı ve bunlardan 50,000 ton maden alüminyom alın- mıştı. Macaristandaki — istihsalât da mühimdir. 1938 de 1500 ton alü- minyom elde edilmişti. Adriyatik — sahillerinde de 650 kilometre uzunluğunda ve B0 ki- lometre derinliğinde boksid da - marları vardır. Bunlar dünyanın en mühim boeksid damarları adde. dilmektedir. miş olduğu halde gayet metin bir sürette mukavemet eylediler. Sultan Murad ise, sağ cenahın ric'at eylediğini görünce son de- rece müteessir olmuş ve ellerini gökyüzüne kaldırarak Cenab: Hak- tan niyaza başlamıştı. Çünkü Va- ziyet vehamet kesbetmişti. jan Hünyadinin s01 cenahta ey- dediği muvaffakiyet, Macar kralı Ladislasın fevkalâde hasedini çek- tiğinden jan Hünyadinin evvelce verdiği talimatı unutarak bu fır- sattan istifade ederek yeniçeri- lere taarruz etmek ve bu suretle muharebenin neticei kat'iyesini kendi kazanmak istedi. Ladislas derhal bin kadar güzi- de ziryhli süvariyi maiyetine ala- rak yeniçerilere doğru ilerlemeğe başladı. Sultan Murad Ladislasın ilerle- Giğini görür gürmez hasmı iki ateş arasına almak için icap eden & Hattâ sağ cenah muharebe mey- | mirler! verdi. danından kâmiler çekilmeğe mec- bur okdular. Fakat, yeniçeriler, cenahla! 'Türk kıtaatı. düşmanın - ilerle- mesi üzerine iki kısma ayırdı. Düş- v süyarilerle himaye edil- | man bu aralıktan içeri girdi. şlardı. Bu akında da | r T ) E | L ĞÖLENCE Jz ğ Kırılmamış bir Yumurtanın içinde yüzük Bir sevdiğinize onu süruriz - çinde bırakacak bir hediye ver- Tnek ister miziniz?, Hem de bu hediyeyi tedarik etmek gayet ba- sit... Yalnız hazırlaması biraz u- Zzum zamana mütlevakkıf!. Onun i- çin, hediyeyi vereceğiniz günden çok zaman evvel - hazırlanmanız- lâzım!, Güzel bir yumurta alırsı z. Bu yümurtayı uzun müddet keskin sirke içinde bırakırsınız. Beş altı gün sonra yumurta salyangoz gi- bi yumuşar. Kabuğunun hiçbir. sertliği kalmaz. Yumurtanın bu halinden istifade ederek, bir züğü yavaş yavaş yumurtanın ucundan geçirmeğe başlayınız. Gö. receksiniz ki, yüzük yumurtanın ortasına kadar onu haricen sâr- mak suretile kayacaktır. Yani yu- murta orlasında yüzük olduğu hal- de 8 şeklini slacaktır. Sonra yüzüğü bu halde yumur- tanın üzerinde bırakınız. Bir müd- det geçince, yüzü kaybolduğunu göreceksini: başka bir el dokunmamış ise Zük başka yere değil, yumurtanın içine — gitmiştir. Hem de ka - bukta hiçbir iz bırakmamak 'tile... Yumurta tekrar eski ni alıp katılaşınca, hediyeniz ha- zırlanmış demel Artık bu hediyeyi takdim ede- bilirsiniz. Yalnız kime takdim e- diyorsanız, sadece kırmasını, fa- kat yememesini tavsiye ediniz. ikli- Oda kabuğu yumurtanın içi ğin görünce, elbette hayret ede- cektir. Taziye teşekkürü Henüz pek genç yaşında iken ara- mıizdan köybettiğimiz kocamız, — oğlu- anuz ve kardeşimiz yol mülteabhitlerin- den (N BESENER) in cenaze merdsimine gerek — çelönk göndermek 've gerekse bizzat gelmek süretiyle iş- tirak elmiş olan bilümum evidda ve ahbaplarımıza ve kendisnin genç İş | arkadaşlarına ve son nefesine kadar yanında. bulunarık fennin yapmasını icap ettirdiği bütün ihtimamı son de- yeceye kadar Ha &den — Kemorburgaz dispanser bekimi doklar Mustafa — ve | Almen hastanesi - doktorlarından Ha- dunz'a en kalbi teşekkür ve minnetle- rimizin ayrı eyr İblâğına acımız im- kân veremediğinden bu hususla gaze- tenizin tavassutunu rica ederlz. Kansı Füruzan ve aike efradı. TEP G 1 Bunun üzerine padişah düşma- | nı her taraftan sarmaağ muvaffak | oldu. Yeniçeriler bu muvaffaki- | yetten bir kat daha cesarete gele- rek düşmanı şiddetli bir surette i- hata eylediler. Hatlâ o derece müthiş bir taar- Yuz yaptılar ki düşmanı azim te- lefata uğrattılar. Koca Hızır na- İmında bir yeniçeri kahramanı mu- harebenin bu kargaşalığı esnasın- da kralın başın: keserek padişaha takdim etti. Muharebenin bu safhasını bazı tarihlerimiz başka türlü nakleder- ler, Ladislas Türk ordusu ikiye ay- rıldığı sırada merkeze kadar yü- rümüştü. Yeniçeriler ve sair kuv- vetler, Ladislas ordusumun önün- de bozulmuşlardı. Vaziyet çok fena bir manzara ar- zetmişti. Düşman aakeri padişahın karargâhına hücum etmişti. Sultan Murad bu baskından şe- şırmışti. Atını harp sahnesinden çekerek ric'at etmek istemişti. İhtiyar yeniçerilerden Koca Ht- zır namında birisi padişahın alı- Bugün BEŞİKTAŞ AİLE PARK Sinemasında Gündüz saat 16 dan 20 ye kadar İstantalur ©n maruf sknalarından müteşekkil musazam bir SAZ HEYV'ETİ lerayı san'al edecektir. BU GECK San defa sinemada: Türkçe YAŞASIN AŞK ve GANGSTERLER AZRAİLİ (ter Aaşam EBAŞI (ONUN Hayatını Anlatıyoru 'Yı*'ı_ııııııq Aşk ve Macera B Yazan: HALÜK CEMAL y “Adanın her köşesinde ba$t »& |EHAVAY ADALARINDA BİR GECE : Alafranga kısmı: GARDEN BAHÇE A _ı Varyete - Restoran - Dans - Caz Her gün 18 den 20,30 a kadar MATİNE nin yularından yapışarak: — Padişahım nereye gidiyorsun? Nice olur sonra halimiz.. Dayan- mak gerektir. Dedi. Ve padişahı harp sahnesine çek- ti. Bu sırada kral Ladislas başta olmak üzere otağı hümayuna gir- mek üzere idiler. Yeniçeri ve sair kuvvetler bozulmuştu. Sultan Murad Koca Hızırın gay- retile hıza gelerek ileri atıldı. Bu tırada da Koca Hızır, bir kılıç dar- besile Ladislası atı ile beraber iki- ye biçti ve Ladislasın kafasını ke- verdi. Koca Hızırmm bu şecaati padişahi galeyana getirdi. Hızır, kralın kek lesini mızzak üzerine takarak iler- dedi, Bu sırada otağı hümayunda bu- Tanan kapıkulu efradı, balta, kaz- ma, kürek ,kepçe düşman üzerine | atıldılar. Krallarının kafası kesil diğini gören Macarlar telüşa dü- şerek harp kabiliyetlerini kaydet- | tiler. Yeniçeriler de vak'aya şahit | .. . arı | renk, başka güzellik var « Üstümüz, yanımız, arkamız, her | betteki sevgililere hatıf# İ Pon ; taraf yemyeşil.. Hep çam.. Hep | — Başımı döndüren gÖĞÜ Gakin çam.. Önümüzde mavi bir deniz | ka baka onu dinledim. Hu güneşin sarı yaldızları altında cil- | zelliğile beraber yanyâfl D meğiz veli dalgacıklarla oynaşıyor.. manın saadetini tatlı © Ha şıda Heybeli koyu kuytu yı sarhoşluğile yudum yadP İ müm maçlar arasında bir resim gibi du- frlar ruyor ve bu yamaçlara birer neş'e, içlü saadet yuvası gibi serpilip dağıl- e miş köşkler. İ m Hiç unutmam bir gün mektepte t nt resim hacamız Avrupa mecmuala- m::”ı'm: KK bti eef rından birinden bir tablo göstere- | M Tu rek: eİşle Mikel Anjın cennetil.» |. TUhlarımızın en bâkir ÖÜĞERÜMası demişti. Burası da ceki yessamla- | ©* Kadar işliyen kok daki rın cennetini gösteren hulyalı tab- | "est kalblerimizin het Gi loları gibi şir ve hayal dolu... | #8cüş, rahat, mes' İn, Yalnız çıplak perileri, melekleri | tik. Konuştuk, Rüya ve Üİ de A eksik.. Hayır onlar da var.. Hem | Mürekkep bir bahar içi Müz. © kadar tam varlar ki: İlerideki | Şen, öten kuşlar gibi SÜÜ mek plâjda renk, renk mayolu kızlar | Mizi, kuracağımız. yüvi faba kesik çığlıklar, şen kahkal şattık. Sonra aşağıya, “Yalı yıkanıyor. gülüşüyorlar Sandala bindik Olan &i belli olmıyarı bir vapur dü- | — Sandalımız mat deri; kahalara cevap veriyor.. | sularında Şayı onlar da susuyor; sanki et- | sıra ellerimizi bilek'erim?'?ğE emri rafın bu mabedi sükütunu boz- | guya sokuyorduk. Islanaflği gem maktan korkuyor, çekiniyorlar!. | Jarımızı silkelerken çocükiğ| tekt Çamlar bile ince hışırtılarla nefes | gülüşüyor, bir an içinde #i bulu alıyor; hafif hafif esen Tüzgürla | nın mevcudiyetini unutüf ği z titreşerek öpüşüyorlar.. tün dizlerimizi yaklaştırfiğl te d Nefis bir rüya gibi görünen A- Sandaldan «Viranbağ' Ö te | danın bu güzelliği ,bu tatlı sükü- | y y B Hat içinde gödletimi Xapadım. Tar | Ka a Deomn seebE A ze çam kokularile beraber aşki- | yürif bir meyille uzanan! mın kudretini de bütün varlığıma Sonra çardall c sindirdim. Şimdi onu daha yakk İrdik. Bameda MA de, sicacık nefeslerini yüzüm- N Kdi Ha yiğak Eılz ::?î'.f-kı: nereden çıktığı belli oli Şeh , Yavaş, yavaş okçiyarak | ra LA bizl görünce hetf ile atıyor; bir ninni gibi rahuma | Takle kaştu. Yanımıza Yoll ılan ilik sesi rüyamı tamamla- | yiL e . KetleİMRİ Van M e ç | teriyor, gazinonun Marıf Olac ça Daaa Pa aa e sevişmek, | kan 1âtif menzaralı KÖRÜĞRE ç Mes'ut elmak için hazırlanmış yere | Ydetek, üdeti DİN Barçl Va p er ne güzel, ne nefis değil mi?, A- | İer ikram eöyorlü. B gi a çam gölgesinde intihap, da, «Dilh, çamlar büseniz ne bü- | Çar B eT hiyer t yük aşklara şahit olmuştur Müj- | ç Sonra tekrar çaml İr gân Hanım... Burada kaç mes'ut | Ç, a a sevgili bizim gibi aşkın mücbbet | “Küz . e L eç yeminini etmiştir, Adada her ças | » Adanin ber n h mın altında bir hatıra, her kıyıda |— YT UK Ca f asan her ali bir sevginin tahassürü —saklıdır. | Şüzelik Sar Dör ae Gi San ' yan her çam bir sevginin | yA OL 0 CRU KU D eui bar B fundalıklar arasında bel ; — | papatya tarlası.. İleride Si ş tır tırnaklarından büyük, : küme., İkimiz de bunlaf? ce: j 1 *— Ne güzeli, Ne u Diye sevinçle hayktı d küçük yaramaz gibi çiç? Öf B yoruz.. Bir - Tel: 426900 K Bi DT .| hn BELEDiYE BAHÇEİ|: Va İ &- SAFİYE vetekişilik saz neyt |» 30 kişilal b Büyük ZJ - « Konsomasyon 20 kuruş n l olunca dağılmışlarken Wf ve düşman üzerine şidd k ö İki tarafa ayrılan TürP bunun üzerine galeyanA "4 düşmanı sardı ve düşmâf * oldu. ü jan Hünyadi, Rumeli $? takipten döndüğü esnadâ “, basmıştı. Kralın taatrvf rak edememişti, gl jan Hünyadi kralın berini alınca cesedini OİEAd tarmak istemişti. Ve son derecede şecnatle ketmişti. Pakat Ladislasın vefaPi askerleri jan Hünyadinif lerini asla nazarı itibaf€ gf rak müthiş bir yılgınlıkla * meğe başlamışlardı. — Jan Hünyadi, maiyeti nin perişan bir halde görürce kendisi de firaf ? başka çare bulamadı. Ka » e v v ea v y FU YS N

Bu sayıdan diğer sayfalar: