11 Haziran 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

11 Haziran 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e MAZ LAİ MESELELERİ B ee tiki adadan üriyeye eski müttefikler ara- İstler başladı. h. Söçen harpten sonra Su- Beçirmeği az istememi b beraber Fransa daha Ntanmış, oraya elatmıştır. ik âleminde pazarlık ek- diği için Suriyeyi iste- P nukabil İtalyanın on iki kat'iyyon sahip olması kabul ediliyordu. Hem ihin geçen harpte mütte- le büyük bir hizmeti var G harpten sonra Suriye gi- İ bir kıt'a kendisine mü verilsin?. diye düşü- İu. Geçen harpten sonra arasında — mağlüpların Baylaşma işi pek kolay ol- Nitekim emellerinin tat- liğinden bahisle dai- i kalan İtalya da Su- de ne ürltler besledi- teğe lüzum görmemiş- mukabil on iki adayı e- Sulundurması — bu seferki Ş falyanın herhangi taraftan ' Meselesine ayri bir ehem- erdirmiş ©ldu. İtalya ge- ün 15 inci günü Fran- tere aleyhine harbe gi- 'Menmım on iki adanın de müşkülâta uğramıştı. Adaya sahip olmanın e- üi büyüktü. İtalya bu ada- #zami istifada edehilecek Yoksa İngiliz donanması bir an evvel ele geçirme- & görecek miydi adanın en büyüğü ve pek tanlardanberi — Akdenize n daima kıiymet ve ini takdir ettikleri Ro- %nıua. diğer mühim Olan yerlere olan mesa- * | e getirince bu harp- " Pai de anlaşılıyordu. b ı!yle Kıbris ile Rodo- Nait 260 milmiş. Portsait ile 450, İskenderiye ile bakılıtsa on iki ada- V Akdenizdeki mevkii bu ayrıca ehemmiyet ver- Bugün yarın mihver Kıbrısa taarruz edilece- ildiği şu sıralarda ile Kıbrıs arasındaki yakınlığı hatırdan çıka- değildir. n Kıbrs ile, Kıbrısın Su- ı ile olan komşuluğu daha bundan bir #vveline gelinciye kadar dların Suriyede ne hazırlık- tüş olduklarımı da hatır- üm geliyor. Harp çıktık- . zların Suriyeye bü- | ler sevkettikleri görü- 93940 kış aşları hep Mt yapılan bu sevkiyatla | Üü Artık » zaman kat'i- | öYleniyordu: DK * bu harpte hangi taraftan Olsun İngiltere ile Fransa e mahal — yoktu. mıyet Almanya ile bir- girmesi ihtimalleri kar. 'da Suriyedeki Pransız or- '!ıı bulunuyor, İtalyanın Sahillerine ihracat yapa- İmkân verilmiyecek de- Bunun gibi pek çok yürü- erar vardı. Fakat ne çare Fransanın geçen ha- EBİ ROMAN: 28 Ali Kemal SUNMAN Rodosun Kıbrısa, Kıbrı- sın da Suriye sahillerine olan kamşuluğu göz ne getirilince bu senenin yaz aylarında neler ole- cağı az çok tahmin edile- biliyor.. ziranda mağlüp olması, silâhını teslim etmesi vaziyeyü altüst et- miş oldu. Bu safhalar hep malüm. Suriyenin şu son bir senedir muhafaza ettiği nisbi bir sükün vardır. Fakat bu nisbi sükünun | ne kadar devam edeceği öteden- beri zihinleri kurcalamaktadır. Başlangıçta Suriyeye gitmiş olan Leh küvvetleri Fransanın mağlü- gitgide müphem bir hal alması Ü- zerine Filistine geçerek İngiliz küvvetlerine iltihak — etmişlerdir. Bir kısım Fransız kuvvetleri de on- larla beraber gitmişlerdi. Bu kı fiyetin unutulmıyarak her v ile kaydedildiği görülüyor. Çünkü bedbaht Lehistandan çı- karak müttefiklerle beraber sonu- na kadar düğüşmeğe ahdetmiş o- lan Lehler Avrupadaki Fransanın ilâhmı teslim etmesi üzerine ikinci bir inkisarı hayale uğramışlar, fakat kendileri için ça- lışılacak sahanın müttefik İngil- tere taralında olduğunu düşüne- rek taze bir azim ve kuvvetle işe girişmişlerdir. Suriyedeki — Fran- sızların silâh, mükimmat, top, tü- fek ve tayyare itibarile büyük bir kuvveti olduğu tahmin edilmek- tedir. Suriyeye düşman kuvvet- lerinin girerek kendisine karşı vaziyeyt almalarına müsaade e- demiyeceğini İngiltere daha evvel bildirmişti. Suriyenin şu son bir senelik nişbi olduğu kadar gayri tabil görülen sükünu ergeç mühim bâdiselerle bozulacak diye tah- min edilirken bunun mevsimi 441 senesinin şu ayları olacağa benzi- HALK ÜTUNU İş Va İşet Aryaklar gikâyetler, temenni- ler ve müşküller Lise 11e kadar okumuş ça- lışkan bir genç iş arıyor Lise 11 imci sanıfina terfi etmiş, ça- lışkan, zeki ve yazısı, iladesi düzgün bir genç, kandatkâr bir ücretle tica- rethane, yazıhane ve husüsl — müsese- selorde bir iş aramaktadır. 'Talip olan- ların lütfen Son Telgraf Halk Sütu- nunda İbrahim'e yazmaları rica olun- e Ortamektep mezunu 20 yaşında mü- teyazi bir aile kızıyım. Yazım — düz- Kün, ifadem — muntazam olduğu — gibi ayrıca daktilo da bilirim. Mali — vazi- yetimin umkânsızlığı yüzünden ça- hşarak hayalımı kendim yapmak izti- rarımdayım. Resmi, bususi müessese- derde yazıhanelerde kanaatkâr bir üc- relle bana iş vermek lâlfmu — gösle- receklerin lülfen Son Telgraf Halk Muallâya bir mektupla arını rica ederim Ortamektebin T inci sınıfına terfi et- miş on İkİ yaşında bir kız fakir aane- ciğine bakmak üzece yaşı Je mülena- gp bie iş « Klr. Bu şekilde, kü- Çük bir müstahdeme ihtiyacı olan — iş şakiplerinin. Son Telgraf Halk — Sütu- nunda Şükrana bir mektupla — müra- caatları olunmaktadır. Wir Cinayet Davası ııeltlikiiı çıkmış. Bir bulacağını — söylüyor. N._'“ parça ufakteleği var- tutturarak şimdi ben- 'Dıı'lımıı parası kopar- ör, nerede bu bolluk ona masıl istediği pa- ;"ııııım..' Ferdiye ne de- “Allahi o deli olmuş. Üstü Üi Perüyi Yuakmasena, A sen benim üç dört ge- (X * gelmeme razı ol Bon bunu nasil yapabi- küımı— Bazı kocnlar ka- | İ ü yaptıriyorlarmış am- h ” Onlardan değilim. Sevmi- İç da bu adamı, Değil şimdi, Üile ae vmca, onuzlu hor va> İ e Yazan : ETEM İZZET BENİCE SEzen CV T kit kavga ederdim, Gitti. kurtul- dum, rahatım. derken felek yine nereden başıma müsallat etti? E- ier çok daha zorlarsa Ahmede ten- bih edeceğim. İçetiye — almasan, kovsun!. Vedat, hâkimin ihtarına rağmen galiba yine dayanamadı ki haykır- de — Hükim bey. Bunları karşınız- da şahit.. diye alıp dönlemeyüniz, Başlanbaşa yalan söylüyorlar. Şu kızın söyledikleri içinde tek keli- me doğru değil. Hep öğretilmiş lükırdılar. Ve profesör Cemili göslererek | haykırışına devam oti — Bütün bu lâkırdıları bunlara papağan gibi caberleten şu adam- | d biyeti ve Suriyenin vaziyeti de | Şehrin temizliği İstanbulun — temizlenmesi- ne sarfedilen gayretler şüp- | hesiz ki devam ediyor. Fa- kat, biz, bu husustaki mesai- min iki yıl kadar önce, ne ka- dar şiddetlendiğini hatırlıyo- raz. Fakat, bu hâdise, Bele- diye bütçesinde büyük akiz- | ler yapıyordu: İstanbul gibi | geniş, sokakları gayri mun- tazam bir şehri tertemiz tut- mak elebtte kolay bir iş de- gildir. Bugün, İstanbul temiz midir?. Bu suale vicdanlı bir insa- nın evet cevabını vereceğini zannetmiyoruz. Görünen köy kılavuz ister mi?. İşte mey- danda.. Gazetelerin yazdığına gö- re, Belediye, temizlik amele- #sinin maaşına bir miktar zam | yapmayı — kararlaştırmıştır. Bu zam meselesi ne zaman- danberi söylenir, durur; ba- kat, nedense, bir türlü ol- maz. İstanbulda asgari geçim haddini tayin etmek lâzım- | dır. Bu had nedir?. Herhal- çede imkân bulup bu adamca- gızların aylığını herhalde in- saflı ve mâkul bir hadde çe karmak lâzımdır. Aksi hal- | de, şehrin temizlenmesini beklemek saldillik olur. Bir | ,çoğunda temizlik Fikri ve 'mefhumu olmıyan ” temizlik VT (DOKTOR ÇKDİYOR'KUJ Bu müziç yaz haşerelerinin içinde en kötüsü, kokusundan de- layı tahla kurusudür. Dişileri elli kadar yumurta yapar, Bir kaç günde yavnılar çıkar, Kışın — uy- tazlalaşırlar. geçerler. Kuşlara, vanlara da mrusallat / olurlar, Be- denin açık yerlerine saldırırlar. Tahtakurusu karn idoyüncü ka- çar. Soktuğu yerlere kabarcık bi- rakır, Kaşınlı verir. Kolouyu ve- ya amuayaklı su ile oğuşturulur- va, kaşıntı gider Tahtakurularının bazı hastalık- darı inzanlara — naklettikleri iddia edilirse de, bu iddlanın doğruluğu iyi anlaşılamamıştır. Ancak — veba ve hummayı raclayı naklettikleri kabal olunmaktadır. Bnularla mücadele — temizliktir. Gündüz saklandıkları yeriere pel- rol veya irenbentin ruhu dükme- k. Mobilyaları yoklayarak (öne u- cu ile çıkarıp içi su dolü bir kaba bırakmalı. Mümareseli eller bun- ları çabük yapar. Zahmeti ve masrafı da yoktur. Odada - kül- Kürt yakmak, diğer püskürime ilâçlar kullanmak ta faydalıdır. tazyik. Şahitleri söyletmemek!. diye bağırdı. Hâakim ikisine de sert sert bak- fı, yeni bir karışıklık çıkma: dan ürker gibi çok haşin ve dik bir tavırla; — Derhal ikiniz de susunuz!. Dedi. Ve derhal Ayşeye dönerek suallerine devam etti: Bi sahnesinden sonra bir başka hâ- dise oldu mu?, Avşe hafızasım yoklıyan — bir dudak büküşten sonra cevap ver- | dk — BEvde olmadı. Fakat yokla ha- mamefendinin önüne çıkmış. — Kim görmüş bunu? Zçi | ana da şoför mü söyledi? — | | | — Hayıyr. Bana hanımefendi söyledi. — Nasıl olmuş bu hanimefendi terriden eve © muş. Arabadan inerken Ved gaa çıkmuş, Dur, bir dakika be- kar- İ MAHKEMELERDE: Hacı bunu yaparsa başkalarıne yapmaz Bu zamanda hacıyı, hocayı bırak.. Baban mezardan çıksa itimat etme Mübalâğasır altmışı Buruşuklar içindeki yüzü düzgün- lü, kaşları rastıklı, gözleri sür - meliydi. Giyinişinden, tavrından, edasından, İhtiyarlamayı hiç ist mediği, kendini henüz pek ihti: geçkindi. [ imiş olarak kabul elmediği anla. l | gılıyordu. Fakat, insan yaşlandı - ğını kabul etmek istemese de, sır- tındaki yılların yükü belini bükü yor.. Bütün gayretine Fağmen, üç kat merdiveni çıkmaktan müte - | vellit yorgunlukla korldordaki bir kanepeye oturdu. Göğsü kabarıp inerek nefes alıyor, yorgunluk din. | jendiriyordu. Yanında oturan yaş: hca bir kadın: — Hanım, dedi. İnsan yaşlan - dıkça yol, merdiven yoruyor. Ben de merdivenleri çıktım.. Şuracığa gelince oturdum, yarım saattir bir türlü kalkamıyorum. Bu sözleri söyliyen kadını yukâ- | | rıdan aşağıya bir süzdü. Sonra:.. I Sonra: — Siz daha pek o kadar yaşlı | sayılmazsınız ki... dedi. Amma, —. İnsan kırkı geçti mi, biraz | 'or, Meselâ ben birkaç sene | daha gençken bu. merdi. | venleri koşa koşa çıkardım. Şimdi öyle çıkamıyorum. Diğer kadın cevap verdi: — Yaşlı sayılmazsın diyorsunuz | amma, bu ağustosta elli yediyi bi. tirip elli sekize gireceğim. — Allah ziyade etsin.. İnşajlah daha, çok yaşarsınız. — Aman kardeşim.. Fazlası da fazla ha.. Allah insana hayırlı ö- mür versin., Çektirmeden, sürün. dürmeden, dosta düşmana maska- ” ra etmeden... Allah kimselere ver. mesin, bir komşumuz var, yedi se- nedir yatalak... Kızları, torunları, hepsi, ölse de kurtulsak gibi ba- kıyorlar, Kadıncağız ölüp kurtul- sa ya. O da olmuyor. — Ne tarafta — oturuyorsunuz siz? # — Sarıgüzelde. — Çocukluğumda biz de otur. duk orada. Paşa babamın konağı vardı. Sonra yandı ya... Eskiden hep kibarlar orada otururlardı... Ev kendinizin mi kira mı? — Kendimizin.. On senedir al- dık.. Orada oturüyoruş. Allah âöfiyet versin.. Güle gü. le oturun... Elli yedilik kadıtı, yüzü buru - şuklar içindeki gençlik meraklı . sına sordu: — Galiha bi davanız var, de - ğil mi? — Evet.. Bir dolandırıçya çat. tım, Öyle bir dolandırıldım ki sor- ma kardeşim. İnsanlar bir acayip oldu. Bizim rahmetli — efendinin kırk yıllık ahbabı.. Namuslu bi . lirdim.. Hem de hâcı.. Artık hacı bunu yaparsa, başkaları ne yap- maz? — Simdiki zamanda, hacıyı ho ni dinle.. diye onu kenara çvhıı | sormuş: Kararını verdi hanımefendi hayır.. diy dat «öldüreceğlm kadın seni..» di- ye yine üzerine atılmak istemiş, fakat çoför mâni — Kim bu şefö — Bizim şoförümüz.. — Yani hanımın?. — EBvet, hanımın, heyin, Lâtif. | Buraya gelecek şahit yazılmış. Hâkim: — Hıhhh.. Diye bir saniye düşündükten sonra ayrı mevzulara geçti: — Şükriye kumar oynar — Arada sırada oynardı.. — Çok para kaybeder miydi? — Bilmiyorum. Fakai, son gün- lerde bir kere çek para kaybetti- iini süyledi.. Üzgündü. — Vedada hiç para verdiğini söy- — Galiba bir iki kere vermiş!. — Noereden biliyorsun?, — Bu adama ben nasıl para ye- tiştiririm dediğinden biliyerum. en ah gara verdiğini gör- | medin!. cayı bırak.. Baban mezardan çıksa itimat etme... Nekadar dolandı - rıldın hemşire?, Çok mu? — Sekiz yüz lira... Hem de, se. netli sepetli, şahitli isbatlı borç. Sonra, yok değli, yoksul — değil. veriyetli adam.. — Mısırçarşısında dükkânı var. Bizim elendi de Mi- sırçarşısında esnaftı. Oradan, se. neler senesi tanırdı. Bir gün geldi. «Baharat yükseliyor.. İki bin lira- lık bir parti mal var. Elimde para az.. Yedi sekiz yüz lira ver. Son. üzile öderim...» dedi. Se- kiz yüz lira yerine bin lira vere. cekti. Bin liradan vaz geçtim. Ba- ri kendi paramı kurtarsam... — Kurtarırsın inşallah., Elinde senedin olduktan sonra.. mma kardeşim inkâr ediyor, «Senet benim değil'» diyor... Dur ben şuraya bir ba. kayım.. Belki çağırırlar. Kalktı. Mahkemenin kapısına kadar gilti. Kapının önüne çıkan mübaşire birşeyler söyledi. Mü- başir de: — Şimdi, şimdi.. Dedi. Kapınin önünde biraz bekledik. ten sonra, mübaşir: — Haydi bakalım.. dedi, Ondan sonra da koridora seslendi — Arif... Şahinde., Arifi Yüzü buruşuk — kadınla uzun baylu, sünneti seniye Üzere kesil- miş beyaz ve sakallı bir adam hâ. kimin karşısında durdular. Kadın, | babarat hikâyesini burada da an- lattı: — Buü beni — dolandırdı.. Dedi. şimdi imzasını inkâr ediyor. Sözde de hacı olacak.. Hiç utanmıyor. Maznun kadının İddiasını red- dediyordu: — Benim kimseye on para bor. | cum yoktur. Zaten kimseden borç almak da adetim değildir. Adım zengine çıkmıştır. Şahinde de bun- dan istifade ederek sahte bir senet yaptırmış olasık. Elhamdulillâh, malım var, mülküm var, dükkâ- mm tezgâhım var.. Nakdim var. Borç almağa ihiyacım yok... — Şimdi bu senetteki imza sizin | değil mi? — Hayır efendim.. Benim ne se. nedim, ne imzam var, Hepsi uy- durma olacal Hâkim kararı verdi: — feabı düşünüldü. Mevzuubahs senet üzerinde istiktap yapılmak üzere ehlivukuf seçilmesine karar verildi.. İlâh.. Mahkemeden çıkınca, davacı ka- dın: — Saçınla sakalınla, — koskoca hacı, yalan söylemeğe, imzanı in. kâr etmeğe utanmıyor musun? de- di. Ruzumahşerde hacı — olduğun için iki kat ceza çekeceksin.. Hacı hiç aldırmadı.. Cevap ver: medi ve yürüdü. gitti. Kadın, ar- kasından, hâlü söyleniyordu. — Hayır görmedim. — Şükriye üzerinde bulundurur. muydu? — Hiç hasis € Şildi. Paraları darmadağındı. Komodinin gözün- de, tuvalet dolabında, çantalarının içinde bir çok para bırakırdı. Gö- rü toktu, Yanmdakilere emniyeti de çoktu. — Sen onun yanında aylıkla mi çalışırdın?. — Evlâdı manevisi — olduğurmu söylemiştim. — Onu biliyorum. Fakat muüğ- yen bir aylık alır mıydın' — Hayır, almazdım, Fakat para denilen şeye karşı da hiçbir sıkımtı duymuş değildim. çok para — Bazan hamımefendiye hiç da- | nışmadan alır, harcar, ööylerdim. Bazan da kendisi verirdi. Meselü Beyoğlunda herhangi dükkânda birşey görür, Ayşe onu senin için beğendim. Git al, derdi. Parasını verirdi, Senra, Güzinden beni hiç ayırmaz gibiydi. Onun yanında hiç sıkıldığımı — hatırlamıyorum. Hem beni okulas, yazdıran da e- Aölkik ve tahlil etmekle ve esoümle; #İlk haberlere göre; Vişinin ıı.ıııı leri ve Amerikanın - tehditlerini - hiçe sayarak İngillereye karşı harbe — ka- der gitmekten çekindiği — anlaşılıyor; fakat İngilizlerle Hür Fransızlar işgal işini çabuk bilirmek mecburiyetinde- dirler » demektedir. B. Hüseyin Cahlt / Yakça Pramsiz koprakişri (©) islmli busünkü | baş yazısında; dediği göbi İngiliz ta- Tn rihinde bile mişli görülmemiş bir nayet be, bizat —Almanların Lehis- | tarı topraklarına yerleşmelerine, Ttai- | yanların Arnavutluğu btilâ etmelerine ne demeli? Yunanltan ve Yugoslar- | yanın parçalanmalarını hangi hüküm ile tavali etme?. Almanlar kendileri: ne biç zarac vermemiş ve vermeleri de imkânsız bir takım milletlerin ana | vatanlarına tecavüz elmişlerdir. skeri mecburiyetler ve ih Bizler mülâhaza Suriyede müslevli vaziyetik addolu salar bile bundan dolayı Frama kazşı deği, hakikatle Suriye milletine karşı kabahatli * olmaları icap — eder. Meselede Fransanın be hakkı, ne şan ve şerefi mevrnu — bahis değildir. Bu harp sonunda demokrasilerin galebe- siyle yeni bir dünya vücut bulacaksa bu dünyada artık emperyalizm tahak- kümü ortadan kalkacaklır. Biz böyle bir istikbal için de demokrasilerin ga- | debesini istiyoruz. Ve elimleden geldi- | fi kadar bu galebeye yardım ediyoruz. Suriye, harbin sonunâ kadar / Vişinin idaresi ultnda kalmış oltaydı bile de- "| mokrasilerin kuracakları yeni nizam. do Franka taratından tahliye edilmek ve serbest bruakılmak icap ederdi. İn- Biliz istilâsi işle ergeç ve - bahemehal | fahakkuk edecek bu neticeyi tesri e- diyor.» demekledir. (.UNHURIYET B. Yanus Nadi «Punlar İsimli — be- | günkü baş yazısında / Girlilen wara hartrin bir fasıla devresi geçirdiği Su- Tiyedeki — harekâlin gerçi harbis — bir | safbası olduğu, fakat bunun Mihverle Angis - Sakson âlemi arasındaki çar- paşmalara isbelle teforrume sayılabi- | ceğimi söylediken sakhu: sitalyan — Alman * küvvetleri Mi- gır hududunda Kaaliyetie iken bir fa- sıla devresinden — bahsedilmesi — biraz garip görünür. Harbe, onu aihal neti- çesine götürücü bir — istikamet veren büyük hareketleri gözününde tuttuğu- | muzu hissediyoruz. — Mısırın garp çö- dündeki vaziyet şimdiki haliyle büyük mâna ifade elniyecek ufak tefek ha- reketlerle bir dürgünlük — devri geç riyoc. Misir / gephesi canlanabilmek için daha büyük tertiplerin faaliyete geçirilmesi lözım — gelecek gibi görü- | nüyor, İki taratça da bu besaba yapi- | lan hazırlıklar perde arkasındadır. Alman -— Fransz — işbirliği — henüz kat'i şeklini alamamıştır. Süriye — hâ- diseleri münasebetiyle Fransanın peo- testosu harp mahiyetini haiz bu- Tugmuyor. Fransız donanmasına — ilk işarette harekele — geçmek için hazır bulunması emri verimiş bulunmasına rağmen Fransa İle İngiltere arasında müsellâh bir Ihtilâf başlaması — gibi bu harbin &n garip tecellisini teşkil decek olan bu maceru için henüz dü ya etkârı ve bilhassa Pransız etkârı ol- Bun sayılabilecek bir hale gelmiş de- üildir. Harp, milletin anladığı ve lü zumnua hükmettiği bir iş olarak mey- dana gelebilir ve yürüyebilir. Anlaşı- hyor ki Pransız milleti işbirliğini İn- giltere aleyhinde hareb sürüklenecek bir şümul ve vüs'alle lasavvur etme- mekte ve belki bunu Pransayı — belki hârplen esirgiyecek bir can - kurlaran telükki eylemektedir.» demektedir. dur. Güzin için eve hoca ıch- gi- derken bana da ders verirdi. —— | — Şükriyenin harcadığı paralar kendi paraları mıydı; yoksa Fer- | diden mi alırdı?, — Ferdi Beyin ne verdiğini bil- | — Şükriye ile Ferdinin geçi, meleri nasıldı?. — Gayet iyi idi. — Aralarında hiç münakaşa, Küyga filân olmaz mıydı?. Olmazdı. — Sen zamanlarda da hep öyle miydi?. — Evet, Ylanız bir kere Güzünin | kaçırılması yüzünden kavga etti- der. Hanım hiç benim işlerimle uğ- | raşınıyorsun, Hep kondi dalayere- | lerinin peşindesin. diye kızmıştı. | — Ne dalevereleri?. | — Ayşe gayet gevşek ve bön | davranarak: | — Ticaret dılıvıeım_ | Sizin gibi bir insanım.. dağlara kaçan taze gelin Bundan bir kaç gün evvel, Anadolu gazetelerinde gö- züme bir mevzu ilişmişti. Şu- nu yazayım, dedim. Fakat, araya, daha erken yazılmas: icp eden bir takım hâdiseler girdi. Bizim o meşhur mevzu da kaldı. Dün, not defterimi karıştırırken, gözüme Haber - verildiğine Bahlıkesirde, bir k'ıdııı, :î';: doğrusu, taze bir gelin, kay- nanasından o kadar bizar ol- muş ki, nihayet, selâmeti, ev- den kaçıp kurtulmaktla bul- muş ve dağlara çıkmiş.. Genç kadın, günlerce, haıtalarca, | dağlarda kalmış, ot yemiş, kuru meyva yemiş, ölmemek in elinden geleni yapmış.. Evdeki iztıraplı hayatın derecesini takdır edin ki, bir kadın, bu vahşi hayala ta- hammül edebilmişlir. Günler, haftalar geçtikten sonra, taze gelin, âdera hay- vanlaşmış, bır vahşi hayvan hayatı yaşamıya başimışlır. Bir gün, civar onuAnlarda we dağlarda avlanmıya çı- kan domuz avcıları, asırlık bir cın gövde kovuğunda, başı yarı çıplak, saçları dağınık, trnakiarı uzamış, acayip bir mahlükun, mışıl miışil uyumakla — olduğunu görmüşler.. Avcılar, evvelâ hayret etmiş.. Yavaş yavaş, yanına soklumuşlar. Bakmış- lar ki, yarı vahşileşmiş bir in- san.. ve.. genç bir kadın.. Ayak patırdıları üzerine uyanan genç kadın, karşısın- da bir insan kalabalığı gö , Tünce, birden ürkmüş.. Avcılar sormuşlar: «— Sen nesin, in misin, cin misin,7.» Talihsiz genç kadın şu ce- bi vermiş: «— Ne inim, ne de cin.. «— Pek âlâ, burada ne yar «— Taliim kara imiş.. Be- ni, dağ başlarında yaşatımı- yya mecbur etti..» «— Haydi seni şehre gö «— Kaynanam olacak ka- dın karşıma çıkar.. Onun ya- nında olmaktan ise, burada yaşamayı tercih ederim..» Bu sözlere rağmen, kadın avcılar tarafından alınımış ve | şehre indirilmiş, evine teslim edilmiş.. Bir kaynananın, gelinlere neler çektirebileceğini ş$u ha- ! kiki hâdiseden anlıyabilirsi- niz. Muhterem okuyucular, içinizde kaynana varsa gü- cenmesin.. Tabii, sizler müs- R. SABİT Tramvayların Pencereleri sHavalar isındiği halde — tram- vayların bir tarafındaki pencere- lerini açtırmak için henüz alâka- kadarlar taratından emir / veril- mediği bazı bilekçiler — taral iddia olunmaktladır. Bu yüzden tramvay biletçileri ile halk ara- sında sık sik münakaşalar cereyan etmektedir. Bazı kimseler pence- releri açmak İstemekte, biletçiler ise mâni olmaktadırlar, Halkı si- cakta büsbütün bunaltmamak için idarenin bu busüstü emir verme- Sinin teminini dilerim » SON TELGRAF — Erasen — iz- dihamdan tramvaylarda ahali a| kılıp terlediğinden scak havas larda kapalı camlacın tün sıkacağı tâbildir. Tramvay İdare- Sinin buna takdir. edei vvel icsp eden emri vermasi za- rurt vg lüzamdar. el dd dnderi G dlümdirerü dd

Bu sayıdan diğer sayfalar: