VAT UOÜ Sıkıntılı gün- lerde.. İngiltere için harbin çetin bir safhası. Dünya matbuatı türlü tür- lü mütalealar yürütmekle meşgul. İngilizleri müteessir edecek vuku- at eksik değil Koca Hood zırhlı- | smin uğradığı âkibet İm düğü gibi bunun getirdiği toes- «ir de kolüy kolay unutulur gibi olmıyacak. Fakat harbin bir taraf için iyi, diğer taraf için fena ola- Yak kâh şöyle, kâh böyle cereyan edeceği tabildir. Harp esasen fev- kalâde bir hal olduğu için oudan herşey beklemek daiz, Mücade-e) lemin kat'i neticesine kadar kav- ga sürecektir. İngilizler bunu böy- le bildikleri içii uğramılan zayiat ağır da olsa buna göğüs germek- fen başka çare yok. Bu mevzu İngiliz matbuatı için hiç eskimeyen bir mevzudur. Bu | çetin imtihanda karşılaştıkları ve- kayiden şimdiki İngiliz neslinin neler duyduğu bahsi, Onün için böyle günlerde bu bahse avdet mevsimsiz saylmasa gerek. Şüp- he yok ki İngilterede de harbin nelere yol açabileceği endişesi ile ile âstikbale doğru türlü türlü ke- hanetlerde bulunanlar var. Bun- ların fikirleri şöyle hulâsa edili-- yor: — İngilizler bu harbin ne ka- dar ciddi bir mahiyet arzettiğini daha tamamı tamamına anlıya- mamiştır. Eğer hal ve keyfiyeti iyiden iyiye takdir edememek de- vam ederse işler iyi olmiyacak. Buna mükabil bu sıntf kâhin- lerden bikmiş olan bir taraf da var, Bu tarafın yazı yazanları da şöyle diyor: — İngilizin bu harbi lâyık ol- duğu ehemmiyetle takdir etmedi- ğini söyliyenlerin dediğine bakan yabancılar bu mücadelede İngilizin haleti ruhiyesi ne olduğunu tah- min hususunda yanılırlarsa mazur sayılmalı. Çünkü gözden kaçan bazı husüsiyetler vardır. Evvelâ bugünkü İngiliz şuna kızıyor: Ne- den bomba yağıyor?. Bu bir, Son- a da şuna kızıyor: Neden bomba yağmasına hâlâ mâni olunamıyor? Fakat buna bakarak Britanya adalarındaki İngilizin ye'se düşe- veğine hükmetmemeli. Havadan bömba yağdığı zaman kıziycr. Pa- kat onun mizacında başka bir hu- susiyet daha vardır ki o da en sıkıntıl. dakikalarında kendisinde kâfi bir neş'e bulabilmesi, nikbin olmasıdır. Bu itibarla İngilir kara, deniz ve hava kuvvetlerine mensup! yaşlı ve genç her İngiliz şakacı- “ dır, kendi kendilerine türlü lâti. feler, hikâyeler icat ederler. Eğer bunların arasına birdenbire giren bir yabancı en müşkül zamanlar- da bile İngilizi bırakmıyan şaka- cılığı hatırlanazsa — vereceği hü- kümde yanılır, Bunların hep bir- birlerile hazircevaplık müsabaka- Sına ve kâğit oyununa daldıkları- ni zanneder. Geçen harpte bunün türlü misalleri görülmüştü, Şimdi de görüleceği besbelli. Harbin başladığı ilk aylarda Almanyanın üzerine giden İngiliz tayyareleri hep beyanname atarak dünerlerdi değil mi?. O zaman bir tayyareci de beyanname atmağa gitmiş, fa- kat çabucak dönüp gelmiş. Kendi- sinden üstün olan âmiri neden böyle çabuk gidip geldiğini sorun- €a o da beyannamelerin bağlı ol- İngiliz adaları, bu yaz yeniden istilâ teşebbüsle- rine maruz kalacak diye bekleniyor.. duğu çemberli koca paketi fırlat- tıktan sonra artık dönüp geldiğini söylemiştir. O zaman âmiri onu şöyle mua- t paketi aşağıda bir Almanın başına düşer de yaralar” sa?, Bunda hem İngiliz mizacına gö- re hem bir mizah, hem de vazife- nin harfi harfine yapılması nok- tasına işavet var, Daha bunun gi- bi fıkralar da bulunabilir. Fakat sözü şöyle bir neticeye bağlamak sırası geldi: Cenubi Afrikanın Başvakili Ge- neral Smuts İngilterenin 1941 de Almanlar tarafından yine geçen yaz olduğu gibi istilâ teşebbüsle- rine maruz kalacağını söylemişti. Bir İngiliz muharriri Generalin 941 yazında Britanya adalarının yeniden tehdit edileceği sözleri- nin halk üzerinde ne tesir yaptı- ni tahlil ederken diyor ki: Eğer Almalilar yeni bir istilâ teşebbüsüne kalktşmazlarsa İngi- liz halkı aytardanberi - beklediği büyük bir hâdise vukua gelmedi diye üzülecek.. İngilterede neşriyat —âleminde harbin tesirleri araştırılırken bu mizah ruhunun okuyanlarda da, ler ve müşküller KAYIP KARDEŞİNİ ARIYOR KEn son vazifesi Edime Vilâyeti Bn- cümen kaleminde kütip olan kardeşim Nizametlin Gültandan 5 yıldır haber alamadığımdan merak ve endiğe için- e bulunuyorüm. Bilen hayır sahiple- rinin lütfen Son Telgrat Gazetesi Hey' eti Tertibiyesinde B, Sababatline ma- Yümat vermelerini rica ederim. A arıyan iki genç İT yaşında orlaokul tahetlimi bu yilikmal etmiş bir gencim, Vaziyeti ma- Tiyemin müsaadesizliğine binson haya- incebüriye- sefkat elini uzatacak iş sahiplerinin —aşağıdaki —adresime müracaat elmelerni zabırsızlıkla bok- ler saygılarımı sunarım. Erüp İslâmbey mahallesi — yeyatlık Dere sek: No, 54 Şükrü BATURAY * 16 yaşındayım. Orta müktep me- zunuyum. Riyâziyem kuyvetlidir, her bangi bir müessesede az bir ücrelle çakabirim. İstiyonlerin Hülfen — (Lâ- leli Aksaray caddesi S1/1 mumata bi- Tinci katla Ziya Kurtyılmaz) mektupla müracaatları rica olunur, arıyor 30 Yaşında hüsnühalk bir gencim. Bu yıl ortaokul kamamt ve eleme iziti- hanlarında iyi derece ile muvaffak 6l- düm. Allevi — vaziyetimin — bozulduğu yüzünden tahslimi terkedip kendi hayatımı kazanmak ve aileme naddl bir yardımda lunmak — mecburlye- töndeyim. Resml ve hususi Taünscese- derde bihakkın vazitemi ifa — #derek memnuniyetle çalışmcağım. aSyın iş sahiplerinin aşağıdak( ad- resime müracaatlarını dilerim, Byüp Karlık- dere sak, Ne, 37 Diamelfer Yününler İş arayan gençler vir 18 yaşında Hisenin sön sinıfında kimsasie İzmirk bir genc iş Bramakta- dır, Adres: Gülatada Necatibey - ca desinde No, 190 da *&r 17 yaşında orta 3 te ikmüle kal- aet c eç 5 aai el sütünda (Amadolulu) — rumuzuna L kramyek men Tenkidierimizin samimiyeti p mavnalarının Üsküdar önünde denize boşaltıldığını, bütün bu sahillerin pislik ve koku içinde kaldığını yaz- mıştık. Haber aldığımıza gö- re, Relediyemiz, hattâ bizzat Vali ve Belediye Reisimiz | sayın Lütfi Kırdar bu neşri- | yatımızla alâkadar olmuş- tur. | | Belediye Neşriyat Müdür- lüğünden bize verilen malü- mala göre, mütcahhit bazı sebeplerden dolayı motör ve mavna bulmakta müşkülât çekmektedir. Yakında, çöp müteahhidinin motör ve mav- na ihtiyacının karşılanacağı ömit olunmaktadır. Eğer, bu ihtiyaç meselâ, yirmi güne kadar önlenirse, bu sahiller çöpten | cak, buralarda denize gir- mek mümkün olacaktır. Ak- | «i halde, hayır. SON TELGRAF — Yap- tığı bütün tenkitlerde sami- mi olmayı, kendisine prensip ittihağ etmiştir. Bu çöp - döz külme bahsinde de ayni şe- kilde dürüst hareket ettik. Belediyenin, tenkitlerimi- zin samimiyetine inanması bizim için memnuniyeti me- ciptir. Belediyenin de, bu çöp işini ayni samimiyetle takip edeceğine itimadımız vardır. BÜRHAN CEVAT yeni usül Ticaret Vekâleti hariçten gelen tenekelerin tevziatında değişiklik yapmıştır. Hariçten gelen tenekeler şim « diye kadar peynir, yoğurt ve kon. serve imalâthanelerine tevzi olu- nuyordu. Bundan sonra yalnız te- neke kutu yapan fabrikalara tev. zi edilecek, diğer yerler bunlardan kutu olarak satın alacaklardır. DOKTOR iidelim SÜT Bizde ötedenberi sük Mayıs a- yında çok sarfedilir. Sütlü tatlıla- Ya rağbet baharda daha fazladır. Süt, biahassa imek sütü her mev- simde bulunabildiğine göre —aca- Belişmesine, zekâyı Kuvrellendlı. mesihe, insanları çalışkan ve atıl- gan bir hale getirmesine âmil ol- masıdır. Utaklı, büyüklü —hepimiz gün- de meselâ bir ltre süt içmeyi iti- yat haline getirmeliya. Hele saç- larının parlak ve vücutlarının Bürbüz. olmasını istiyen bayan- lar için-birinci şart.. ! MAHKEM “ Metelik 'yuf olsun ervahıma,, “İş mahkemeye bırakırlarsa vermemezlik etme,, bir işkömbeci idi. Beyaz | önünde, beyaz keten bo- nesi elindeydi. Yanında, tıraşı u- zamış bir genç duruyordu. Hâkim dava evrakını — gözden geçindi.. Sonra sondu. — Söyle bakalım Vasil.. Nedir davan? İşkembeci Vasil söze başladı: — Bu sabah erkenden dükkânı açtık. Sabah sabah, ilk müşteri bu geldi; otundu, bir çorba istedi, içti. Üzerine de bir tuzlama getirtti.. Yüz dirhem ekmekle, silip süpürdü. Otuz Kuruş kadar bir hesabı oldu. E'ini ceplerine soktu.. Aradı. — Param kalmamış, sonra veri. rtm. Dedi, Tanıdığım adam değil ki... - Olmaz, dedim. Parayı verme- den gidemezsin. — Param yok! dedi. — Paran yoksa neden yedin? Ye. meseydin, dedim. |meğer kalmamış, dedi. İradan şuraya gidemezsin, dedim. —| Teneke tevzlatında | parsan yap. dedi, — Param var zarinediyordum; Para almadan, bırakmmam.. Şu- — Vermiyeceğim, git polise şi- |kkyet et. Mahkemeye ver.. Ne ya. Polis çağıracaktım.. Durmuyor, gidecek.. - Dükkânda da, benden başka bir çırak var. Savuşmadan polise vermek için önüne geçlim.. Beni ilti, Tekrar söyledim: — Parayı vermezsen yakam bi. rakmam dedim, - Nasıl bırakmazsın? Hele bir tarafımı tut da bak — gör.Senin pestilini çıkarırım dedi. Yine yürüyor.. Gidecek. Kolun. dan tuttum.. Bir yumruk vurdu, bakınız, dudağım şişti. Ondan son- ra bir yumruk daha vurdu. Kafam cama çarptı, camlar kırıldı. Cam parçaları işkembe kazanina gitti. Çırak sokağa çıkıp bağırdı. Komşu dükküncılar yetiştiler. Bunu yar kaladılar, Polise teslim ettik. — Şimdi ne istiyorsun? Bunun cezalanmasını mı? — Evet. Hem cezalanmasını, hem de camekânın, bir kazan iş. kembenin parasını istiyorum, — Bir kazan işkembenin para- sını mı? — Evet.. İçinde cam kırığı olan işkembeyi kime satarım? Döke - ceğim elbet.. Müşterileri öldü - reyim mi cam parçalarile?.. Hâkim maznuna döndü: Söyle bakalım.. Davacının id- diasını dinledin.. Ne diyeceksin? Maznun oturduğu — yerde söze başladı: — Ben onu döğmedim, o beni döğdü... Mübaşir, elile ayağa kalmasını işaret etti. Maznun ayağa kalkıp söze devam etti: — Ben yonu döğmedim.. Bakın anlatayım... Ben Kızıltoprakta o. 1 | ——— Ne Diyorlar? ELERDE: verirsem düştü.. Keyfine | turuyorum. Dün akşam bir arka- daşla içmeğe başladık. Birçok yer. lere gidip içtik, Gece yarısına ka- dar içmişiz.. Vapuru kaçırmışım, Arkadaş aldı, evine götü Ge- ce orada misafir kaldım. Sabahle. yin erkenden Kalktım.. İşime gi- deceğim. Akşamdan epey par vardı. Hepsinin biteceği hiç aklıma gelmedi. Bir işkembeciye — girip çorba içeyim dedim. Hem karrısmı açtı, hem midem hastaydı. bir çorba içtim. Biraz — kendimı geldim. Üzerine bir de tuzlama | yedim, Gideceğim zaman cebhimi yokladım. Altı kürüş para kalmış. Ne yapayım? Doğrusunu söyle - dim: — Azizim dedim, ben esnafım.. Kundur. ım, Sana adresimi de yereyim. İstersen nüfus kâğıdımı da sana bırakayım. Bir snâte ka- dar paranı getiririm.. Yahut yok larım, — Olmar! dedi. — Olmazsa, param yok, ne va. reyim? Dedim. — Ben ceketini soyar parayı a- hrem, dedi, — Ceketimi nasıl soyarsın? Ka, nun var.. Malıkome var, polis var, dedim. Git polise şikâyet et. Mah- | kemeye ver! — Ben de mahkemeyim, dedi; ben de polisim. Vermezsen dük. kândan bırakmam, döğerim. — Nasıl döğersin? Diyince de: — İşte böyle döğet diye ü. zerime geldi. Birkaç tokat vurdu. Çırağı da geldi. İkisi birlik oldu. lar; döğmeğe başladılar. Bu, girt. lağıma sarıldı. Kafamı tezgâhin eamekânındaki tahtalara vurma- ga başladı. O aralık camekân kı- rıldı, camlar kazana döküldü. Ben, yediğim işkembeyle tuzlamanın parasını veririm.. Pakat, diğerle. rinde hiç kabahatim yok, Beraeti- mi isterim. İşkembecinin çırağı — şahit ola- & rak dinlenildi. Müşterinin, yani | maznunun — Vasili — döğdüğünü, yumruk vurarak camekânı kırma- sına sebep olduğunu söyledi. Di- ğer şahitler, cam kırıldıktan sonra gelmişlerdi.Ancak, Vasilin maz - nunu tartakladığını, çırağın da ayınmağa uğraştığını söylediler. Hâkim, karar için muhakeme « nin başka güne bırakıldığını bil- dirdi. Mahkemeden koridora çıkınca, maznun, davacı Vasile: — Ben de sana metelik verir - sem yuf olsun ervahıma! Dedi. Bin lirayı dilenciye veririm de, sa. na metolik venmem. İşkembeci pişkin bir eda ile> — Görüşürüz, dedi. İş mahke- meye düştü. Senin keyfine bira. | politikasının bu küfile keyfiyeti kırlarsa vermemezlik etme... Başmuharrirler IKDAM Profesör Şüksü Baban — «Amorikayı tazyik» admli bugünkü başnakalesin- de bu haclıin başlangicindanberi Mih- 'ver devletlerinin Amerikayı barp “d ginda Cutmak çi samsıkı yapaşmiş aldaklarını söyüyerek *Dotal Ağansı v Janon e- kârma hitap eden Alman Amirali Ra- eder de kafile usülüne Almanyanın i seyirei kalmasını kimse — bekliyemez demiştir. | Bu sözlerden artık bardağın tama- men döldüğü ve bir buçük yıldır. Al- hine müteveccih Rüzveli n ran damlayı teşkil edeceği an- Ruzvelt on — beş gündür tehir ellği ve nihayet bir o> | Cak başi müsahabesi Halinde irat ede- ceki nutka tekadüm eden yirmi dört #aat içinde Alman Amirali tarafından yapılan bu hey rleşik Devletler 'Dde son dakikada bir tesir yapmak gayesine matuf bir ma- teşebbür olarak tekâkki c af Bi senelerdenberi nfaatlerine uygun sandığı yoldan sapması ve Totayı değiştirmesi hiç memül değildir. Maamafih bu sa- durlap çıklığı zarada Rüzvelt bu bapla fikrini — söylemiş - bulunacaktır» de- mektedir. CUMHURİYET | B. Nadit Nadli «Veni kcatlar ve harp kaldelerir bimli buzünkü baş yazı | sında Girli — baskini — arkaasebetiyler | 8 — 10 yıldanberi tecrübeleri yapılan | aökeri paraşütçülüğün harple muvaf- | fakıyetii bir taarrum âmüli oldağunu göslerdiğini ve her san'atte olduğu gi- | Bi harple de yeni tostların artlığımı | söylediklen sonra; «Paraşül silâhina karşı harbin ba- gandanberi bilesa — İngilterede mu- Kabil vasılalar yaralılmasına — çalışıl— dığını işitiyoruz. — Bir kisemi tabli. ola» rak gizli tutulan bu Vasıtalar tekeme mül edip kiâsik bir hale geldiği zaman paraşliiçü kuvvetler de şüpbhesiz Şius dik! mucizevl icsirlerini kuybedecek- Jer, döalettayla bir stlâh olarak — kala- caklardır. 1939 harbine bir takım yeni teknik şartlarla girişen ve neticeyi kazanmak | hususundu en ziyade bunlara güvenen Almanya, biraz da bu sebeplen harbi Çabuk bilirmek — mecburiyetindedir. Şimdiki hülde kendini müdafaa e uğ- Tağan İngiltere ise, yalhız hazı mak değil, ayni 2amanda düşmanının hücum vasıtalarına aynen — mukabele edebilmek maksndile de zamana muh- taçtır. Muharip küvvetlerden birinin peden acelç eliğini, diğerinin niçin vakit kazanmak islediğini — düşünür- ken bu noktayı da hesiba kalmak lâ- zundir.> demekledir. YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın — İngültere Karleiye Namıtı M. Edenin 1341 yılan- dan bahsederken «zor senes dediğini söylüyerek harbin seyrini tahlil et- | mekt ve Giril Adasın Almanlar ta- tafından zaplılım — Almaa ordusunun Hlerlemes! meliersi vereceğini, Fakat bu neticesin Alman ardularını xafer bâl dip elmiyeoceğinin seu derece meşkük bulunduğunu söylediklen sonra — şyun- ları yazmaktadır. «Zor sene İngiltere için — bakikaten zor bir şekilde ilerliyorsu da şimdiye kadar cerdyan eden vakayi hiç te ü- mit kırıcı bir mahiyeti haiz güörünmü- yor. Almanlar askerl harekât ile - bir- İikte İngilterenin dikkat ve mesalsini dağılacak şaşırima hâreketlerin de İunal etmediler. Başlangıcla İrak is- yanı büyük bir gaile toşkil etmek - is- | Tarnalar.. “Turnalar uçun ,, şarkısına dair Bir kaç gün evvel, bu sü- tunlarda piyasada çok tutul- | muş, halkın rağbetine maz- har olmuş bazı güzel şarkıla- rın, bir takım eski, çok eski melodilerin tesiri altında kal. dığı iddiasını kaydetniştim. Ben; şakson, bu mevauda fax la ihtısasa sahip değilim. İd- dia, nedereceye kadar doğru- | dur, bilmiyorum. Erbabının bana anlattığı- na göre, meselâ, altı ay kadar evvel çıkan ve şimdi, herkesin ağzında olan şu şarkı: Yeşil gözlerini ufkuma ser ki. Bahar'geldi diye türkü söyliyem Barı saçlarımı yürüme ser ki, Koklayıp öperek yaz geldi diyem. 'Turaalar uçun Yayladan çeçir Yürimi seçin Bu şarkının güftesini ya- zan Gökalp Arkın isminde meçhul bir şairdir. Geçenler. de dostumuz Selâmi İzzet Se- des'in pek haklı olarak işaret bestekârını biliriz ve ismini söyleriz, şarkıyı ilk okuyanı biliriz, lsmini'söyletiz, fakat, asıl mısraları Vücude getiren şaire, nedense, ehemmiyet vermeyiz ve adını meçhul bi- rakırız. Halbuki, «Turnalar» şarkı- sının güftesi de cidden gü- zeldir ve muvaffak bir şiirdir. Hiç tanımadığımız şair Gök- alp Arkın'ı takdir etmek lâ- zımdır. Şimdi, asıl sadede gelelim: Bir iddiaya göre, bu şarkının melodisinin ikinci kısmı, ya- ni, 'Tarnalar uçun parçası, takriben, 40 yıl evvel çıkmış olan bir şarkının bes- tesini çok hatırlatmaktadır Bu eski şarkı şudur: Ördek Mancasına Misafir olacağım Vay vay vay Ablamı alacağım Knişlen olacağım Sana para yereced. Hay hay kay Bu son kaydettiğimiz şar- kının bestesini tamamen hafı- zasında tutanlar, bugün her- halde mevcuttur. e İ Hatırlıyanlar, iki şarkı a- rasında bir mukayese yapar- — tidadını arzettiği halde gittikçe müz- KA LA NCZ iain bir şekil aliyor ve büyük bir. xa: | Tarsa, bittabi, hakikat meyda- rar yapmıyor. Hindistandaki — Müslü: | na çıkar. A man * Necusi kavgaları ve Hindlile- R. SABİT lerin imühalelet hareketleri de - Al- aai manlara büyük bir yardım sayılamaz. Simalt Okyanusta en büyük İngilir zırhlsanın ziyanı ancak Çörçül'in tahe min etmiş olduğu acx fakal / neticeye desirşiz vak'a'lardan biridir. Hulâsa, Almanyanın . bütün gayre- fiyle hârbi bu şene bitirmeğe - çalışa- sağı yolundaki beyanatı döğrü çıkmış- kır.'Almanya çalışıyor. Eden'in zor se- neden bahsetmesi de doğru çıkmıştır. İngilizler hakikalen zor bir sene ge- çiriyorlar, Pakat ezilmiyorlar, geçiri- yorlarr EDEBİ ROMAN: l4 Bir Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİC_E Dedi. Sonra başını önüne eğe e- Be sanki ulancı sesini kısıyor ve | dilini dolaştırıyor gibi bir tutuk- | Tukla sözüne ekledi: | — Hiçbir hâdise olmadı. daima | birbirimizi çıldırasıya sevdik, Hiç | bir günün saniyesinde bile aşkı mizin hümmasını kaybetmedik. Zaten Sevişerek ,birbirimize çıl- | /— dırarak evlenmiştik. O zengin bir duldu. Zenginliğini istismar için | aldı demesinler diye çak zaman | sudan uzak kalmak istemişlim. Fa-! / kat aramızdaki sırlı, deli bir aşk / bütüm bu irade duvarlarımı yıktı ve bizi nikâhladı birbirimize bağ- ladı; bu perçinli, hareketli, kıskanç aşk humması içinde hiç birbiri- Mmizi imcitmeye imkân var mıydı? çin suçlu sandalyesinin üzerinde kıvranan Vedat zincire vurulan fakat azgın hislerini taşıran bir boğa gibi sendeliyor, dişlerini gı- cırdatıyor, görbebeklerini büyül- te büyüjte yerlere bakıyordu. Bu bakışlarda uzattığı noktaları | delecek kadar bir hıştn ve bakış | kudreti vardı. Hâkim yeni bit sergu yaptı: — Üvey kızınızla aranızda bir soğukluk bir geçhnsizlik var mıy- dı?. Ferdi birazıcık düşündü, şöyle cevap verdi: — Büyük bir hâdise olduğunu hatırlıyamıyorum, — O da sizi sever miydi?, yorum. Hükim bu nokta üzerinde dur- de: — Fakat sarih birşey söylemi- yorsunuz. Ferdi sırıtmağa yakın bir gülü- cüğü yanaklarında dağıtarak hâ- kimin sorusunu kazşıladı. — Bu öyle birşey ki, kat'iyetle i- fade etmek mümkün değil, Sevgi insan içinde konuşan sırlardan bi- | ridir. Daima güler gördüğünüz bir insan sizi hiç sevmiş olmuyabilir. Hattâ, hütün teminatına rağmen fakat, hiç ummadığınız, belki de asık bulduğunuz ir çehrenin al- | öyle sırlı bir sevgi yaşıyabilir ki.. | — Siz Güzini sever miydiniz? | — Severdim ve kendi kızım ol- | saydı yine hiç farksız sevecektim. | — Ülk celselerden birinde ve arka | sıralardaki kalabalık içinde etu- ran gözleri yaşlı genç kız birden haykırdı: — Hâkimler, inanmayınız yalan söylüyer. O beni sevmezdi, lasav- bir adamdır. Mahkemeyi birden şaşırtan, ka- rıştıran ve bütün başları kendisi: no çevirlen bu haykırış karşısım- | Dedi. Hâkimin bu emrinde seri- lik, diklik ve tokluk vard. Fakat, ;..., kız; sarı saçlı, mavi gözlü, görünüşlü ku oturmadı ve ;ım ııııııııd: — Hâkimler, benim de söyliye- ceklerim var. ] Bu adama covap vetmek İsli- | yorum. Bunuu içyüzünü size an- Tatınak istiyorum!?. Diye yeni bir haykırış yaptı, Avukat Şekip: — Muhakemenin —huzuru iklâl | ediliyor. ! Dinleyiciler; — Yaman kız!, Herhalde söyli- yeceği mühim şeyler var. Söylet- seler bari.. Dııo)ılıdı. Salanda dlıülüll- Hâkim zil çalıyor: — Oturun!, Susun!, Celseyi ka- ; patacağın.. İ Diyordu. Suçlu vekili; f — Müdafaa şahidi olarak Güzi- ni kayt buyurun. Mesele kalmaz. Diye bir teklif yapıverdi. Hâkim, sağında ve solundaki a- zalarla bakıştıktan sonra Güzine yüksek sesle: de dinliyeceğiz. Müdafaa di eturunuz, sakin vaplarınızı kafanızm içinde birik- tiriniz. Dedi. Güzin olurdu, yine güz- leri yaşlıydı. Ferdi hep ününe ba- * | de zengin bir kadın olduğu için a kıyor, başın yukarya — kaldıramı- yordu. Hâkim, vil sesleri arasında sü- küneti temina etti ve tekrar soru- larına başladı: — Şükriye size hiç - Vedattan hsettti miydi?, chiıdtl-h.ui—lw—n— ralarda bir iki kere Yâkırdısını et- mişti. — Pek hatırlıyyamıyorum, Fa- kat herhalde lehinde değil. — Meselâ ne gibi?. — Bir tesadüfün — sevkile Ve- datla evlendiğini, bedbaht oldu- gunu söylemişti. — Başka ler daha!, Ferdi bu suallerin arkası sma gelişinden bunalıyor .ıuyın. Çok güçlükle cevap veriyordu: — Voedat Şükriyeyi daha ziya- mışımış. Sonra da büyük harp çık- mıiş, birakıp gitmiş. Bir daha me aramış, ne sormuş. Şükriye ço- cuğunun hatırı için onu yıllarca beklemiş. Bana söylediğine göre ne o Vedadı severmiş, ne de Vedat onu, Şükriye kendisini — benimle tanışıp evleminceye kardar çok bed- baht bir kadın bilirdi, — Aranızda yaş farkı var mıy- di? Bütçe müzakerelerinden sonra Tiacret Vekili Mümtaz Ökmen'in Anadoluda bir tetkik seyahatine çıkacağı öğrenilmiştir. Vekil bil. hassa pamuk yetiştiren mıntaka- lara gidecek ve yeni mahsul üze- rinde müstahsille temaslar yapa. rak şimdiden alınması — icabeden tedbirleri karalaştıracaktır. Veki. lin şehrimize de gelmesi muhte & “Menba suyu niye- tine satılan Terkos suları ! J &— Gerek Beşiktaşta ve gerek Harbiye — Galatasaray — arasın- daki bardakla su satılan dükkân- larda hep mühtelif memba / sula- Tinin — etikelleri — bulunmaktadır. Fakat bunların ekserisinin — meta- ba suyu değil hattâ nııukvıu:: ü İ hassa su satış- | Tarının arttığı bu — mev- #imde kalkın aldatılmasına müni