4—SON 'l'll.GlAF—ll MAYIS 1941 . —o—ooo2— ——— b KİRALIK KAT :Im: Arkadaşımla yeni kiraladığı apartımana girdiğimiz zaman hay. Tet etmekten kendimi alamadım. Burası geniş bir dalre idi. Halbu- ki o bekâr, kimsesiz bir gençti. Bu kadar geniş bir yeri ne yapa. eaktı. Sordum: — Niçin tuttun bu koca yeri, sa- a iki odalı küçük bir ye€ kifa . yet etmez mi idi? O başını salladı: — Sorma, dedi, sorma, ben de büyük olduğunu biliyrum amma bilebile luttum, hem kirasıda faz- la ayda kir beş lira, — O hâlde niçin tuttun, başka bir yer bulamaz mı idin? Arkadaşım odaya girelim an . Jatayım dedi birlikte içeri girdik. Karşılıklı oturduk — Hayret ediyorsun değil mi, niçin bu apartıman katını tut - tum? Niçin bu kadar kira veriyo. zam? Öyle ise dinle, Seri de biliyorsun, kendime gö- r€ münasip bir yer arıyordum. Bir çok yerlere bakmıştım. Fa . kat hiç birisi arzuma muvafık de- Hildi. Nihayet burayı söylediler. Geldim. Apartıman sahibi bana kiralık katı gösterdi. Fena değil. de kirası fazla idi. Ben on beş liralık bir yer isi Düşünüp, sonra tutup tutmuya - cağımı bildireceğimi söyledim. Merdivenlerden iniyorduk. Ken. di oturdukları kata ge ımşlıL Ba- ma “apartımanın — gü bavasından, deniz gi bahsediyor böyle güzel danıı Bu sırada yanımızdaki £ gıldı, bir baş uzatdı. Baktım.Bu sarışın, bukle bukle sarı saçlı, ye- #i gözlü, marin bir kız başı idi. Tatlı bir seske — Ne oldu, diye seslendi bey katı beğenmediler, galiba. Ben hemen cevap verdim: — Mayır bayan bilâkis çok he- yuma gitti, fakat kirasını bır a fazla buldu şöyle on a dökülen sar; buklele. Bini hafif bir baş sallamasile ya - mina alarak: —A hiçte fazla değil doğrusu. Ben hemten ilâve et — Fakat bunu benim gibi bir | genç nasıl verebilir? Hem benim #çin biraz büyük değil mi? © yeşil gözlerini yüzümde gez. Mirerek ve gözlerimde durdura- Tek hafifce gülümsedi — Vallahi siz bilirsiniz. Bunları söylerken kapının önü. me çıkmıştı ne güzel bir kızdı bu. On sekiz yürmi yaşlarında ya var iye yoktu. Üzerindeki kısa kollu ince elbise, dolgun göğsünü, ge- miş kalçalarırı, düzgün bacakları. mı bütün güzelliği ile meydana çı- karıyordu. Olduğum yerde çivilenmiş kal. mıştım. Fikrim değişir gibi olmuş- tu. O, sarışın başını kapının ke . narına dayadığı çıplak kolunun üzerine bırakmış, yeşil gözlerini yüzümde gezdiriyor, bir şey söy- hbememi beklihordu. Apartıman sahibinden biraz ten. zilât yapmasımı rica ettim. O daha aşağı veremiyeceğini söylüyordu. Düşünüyordum. Gözlerim genç — -— TÜRK Lâzar, bu manevranın ne mak- | sada mebni icra edildiğini anlıyer- | du. Lâzar, Yıldırım Beyazıdın bu maneyrasını akim birakmak için derhal sol cenahtan yicmi bin ka- dar Boşnak seçti. Kzal 'Tovesle- nun yeğeri Vokeviçin maiyetime mandasında dörtmal ilerliyen A- nadolu sipahisi üzerine gönderdi. Şohzade Yıldırım, Anadelü di- dâverlerinin en önünde yakır ka- lıç düşman saflarına değru dört mala yürüyı Düşmanla vukua gelen müssdeme çok şiddetli oldu. | cn onbeş yaşlarında iki çocuktan Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 59 TUNA BOYUNDA —— Yıldırım yalın kılıç düşmana yürüdü —:.m. kızın diri vücudü üzerinde dola- şıyordu. Bir aralık gözlerim göz. lerine ilişti. Onun gözlerimin i - çine bakarak gizli gizli gülümse. diğini gördüm. Ne sihirli bir ba - kış, ne tatlı bir gülümseyişti bu. Titrediğimi hissettim, gözlerimi Onun gözlerinden kurtararak ce. vap verdim: — Peki tutuyorum dedim, iste- diğiniz kirayı vereceğim. Öğleden sonra kontrat yapmak üzere ayrıldik. Memnundum. ne iyi olmüştü. da biz konuşurken o güzel kız ka- pıyı çıkmıştı. — Biraz pahalı imiş r, varsın olsun. Apartıman ııhıbirı in böyle güzel bir kızı ol. duktan ve o güzel kızın da vaai- kâr bir tebessümüne nail olduk - 'tan sonra yirmi beş değil elli bile verebilirdim. Ertesi gün taşınmıştım. Apar- tıman hakikaten çok güzeldi. Gü. neş, hava, manzara mükemmeldi. Aklım genç kızda idi, Onu gö- rebilmek için sık sık balkonlarına | bakıyor, belki sokağa — çıkarken | iye pencerenin önünden | ulmıyordum. Fakat balkonda İle ailesinden ve a) aparlıman sabibi başka kimseyi göremiyordum. O acaba niçin balkona çıkmıyor- du. Sokağa çıktığını da görme . miştim. .Gün geçtikçe içimdeki onu gö- rzebilmek arzusu daha şiddetleni. bir türlü gözlerimin önünden git- miyor, ondan başka bir şey dü . şünmüyor, onun hayalinden baş- ka bir şeyle meşgul olmuyordum. Böylece bir hafta geçti. Bütün baş zamanlarımda pencerenin ö nünden — ayrılmamama onu görememiştim. Merak ve hırsımdan çıldıracak- tam. Niçin balkona veya sokağa gıkmıyordu? Yoksa onu sık sık bir inzibat altına mı almışlardı? Böy. Te Olsa bile imban koca bir hafta - da bir kere olsun balkona veya so. kağa çıkmaz mı idi? Bir akşam işimden — dönmi ftüm, Baktım balkonda gördüğüm apartıman sahibinin çocukları ka. pinin önünde oynuyorlar. İçeri girmeden evvel onlarla konuşmak istedim, Mektepten, dersden ko- muştuktan sonra bir aralık: — Başka kardeşiniz var mı? de. dim maksadım genç kızı anla - maktı. Büyüğü: — Hayır dedi iki kardeşiz, baş- ka kardeşimiz 'yok. — Ya dedim ben sizde bir ab - la gördüm o sizin kardeşiniz de. #i mi? © yüzüme baktı: — Müallâ ablamı mı sorüyor - sunuz? — İsmini bilmiyorum sarı saçlı. — Evet Muallâ abla işte, fakat © bizim asıl ablamız değil ki, am. camızın kızı. Merakla sordum: — Amcanız burada oturmuyor mu? — Hayır onlar burada değil ki, Konyadalar. Kızlarını da okut - mak için bizim yanımıza gönder. mişlerdi. Bu sene lisenin son &ı - (Devamı 6 ne1 sayfeda) Tağroen ORDULARI O derecede ki, Bosnalılar, Yıl- durım Beyazıdın kahramanane hü- Bumuna bir türlü mukavemet e demediler, Yıldırım Beyazıd düşman alay- Tarımın içtne dalmiş (yalın Maliç ba- şabaş çaroşıyordu. Mücadele ve mükâtele müthişti. Düşman kuv- vetleri de iki mislinden faxlaydı. Sulakzade tarihi, Yıldırmın bu muharebesi hakkında şunları ya- zayar: «dlemen sağ kolda Şehzade Yıl- dıram Han #o1 kolun mağlâp ekkü- iün göricek berkihatıf givi el gü- Şımdıye kadar İngilizler bir çok ihraç hare- ketleri yapmış bulunuyorlar Fakat hepsinde de geri çekilmiş olmala- rı, günün birinde Av- rupaya ihraç hareke- ti yapamıyacaklarına misal teşkil eder mi? Bu harbin - başlangıcındanberi, | İngiliz adalarının Alman ordusu tarafından işgali her zaman bahis | mevzuu olmuştur. Fakat muhare- | be başlıyalı bir buçuk seneyi geç- tiği halde böyle bir işgal tahakkuk . İngilterenin işgali ta- | rihte birçok büyük kumandanlar tarafından tasavvur edilmisse de herşeyey yrağmen Duvr sahille- rinden öleye bir tek asker çıkarı- Tabildiği görülmemiştir. İnğiliz adasının bundan sonra Alman orduları tarafından işgal | edilip edilemiyeceği de, istikbalin | karanlıklarında cevabı kestirilem- yen bir sualdir. Amecikalılar, bütün dünyanın İngilterenin işgali meselesi hak- kında bir hayli mürekkep akıttık Jarı hakde, İngilizlerin şimdiye ka- | dar birçok muvaffakiyetli ihraç bareketleri yapmış olduklarına i- şaret ediyorlar. Bu ihraç hareketlerinin birincisi ve en mühimmi harbn bi de, Fransız toprağına İngilix as- kerlerinin getirilmiş, yani ihraç edilmiş olmasıdır. Almanya, bütün tayyareleri ve denizaltı gemilerile buna mâni olamamıştır. Yüz bin- lerce asker ve muazzam bir ye- kün tutan harp malzemesi Fran- sız sahiline bir tek asker, bir (- tüfek kaybedilmeden ihraç edil- miştir. Ancak bunda ihraç hareketi ya- pılan sahilin, yani Fransanın mu- vafakat ve yardımı vardı, o baş: ka... Faka - İngilizlerin yapıkları diğer ihraç hareketlerinden bah- sedelim. NORVEÇTE Bundan sonra Norveç harekâti başladı. Tuhu şer üzerine hücum edicek | sair ümerayı devlet Şehzadel öli- himmetlen ©) şeeaati müşahede ey- lediklerinde muavenet için inanı | himmeti oltarafa çevirdiler.» | Şehzade Yıldırım, dünyaya gel- | miş geçmiş kumandanların — en | dühilerinden ve cür'etkârlarndan | biridir. Bizzat ordusu başında bir | nefer gibi harbederdi. Yıldınm gelen düşmi mükayemetini yararak kardeşi imdat kuvvetinin Bu şiddetli müsademe metice- sinde düşman saflarında kargaşa- bk husüle geldi. Yıldırım, düşma- min İntizamımı bozmüş, otuz. kark bin kişiyi Birbirine karıştırmıştı. | İşte bu kargaşalıktan istifade e- | den Yakub Çelebi kumandasında- | ki kat'alar, Ayine Bey ve Sarıca | paşa maiyetindeki kuvvetlerle lak- vıve edilerek müthiş bir mukabil | geçtiler. uıısıııp cepheden ve sol ce- | İ ER L ı -:DJNYA MESELELERİ İngilizlerin dibi sandallarda ke- çeti talimleri ya pmakta olduklarını gösteriyor. Bu lmıık!ııdır ve portatif olduklarından sür'atle iste- İmilen yere nakledilebili 1948 misanının — baştı ingırındı | Almanya Danimarkayı işgal etti. Norveç limanlarında da vapurlarım ambarlarında nan Alman askerleri birden- | c dışaraya çıkarak, Norveç sa- hillerini işgal ettiler. © zamanlar müttefik bulunan İngiltere ile Fransa bu memleket- teki Alman plânlarımı önlemeğe karar verdiler ve 22 nisanda müt- tefik kuvvetler Alman tayyarele- rinin şiddetli hücumlarına — rağ- men, Norveç sahilinin iki noktası- ma çıktılar, Dombas ve Osle min- takalarında müttefikler yalnız rayn çıkmakla kâlmadılar, ileriye doğru da yürüdüler, Pakat — hir kaç gün sonra, stratejik sebepler- Te bu mintakalardan - çekilmeğe mecbur kaldılar, Yine 23 nisanda Varşpit İngiliz zırhlısı İle diğer hafif cüzütamlar Narvik halicine girmişler ve bu- rada bulunan oön bir Alman dest- röyerini tahrip ettikten sonra, şehre de asker çıkarmışlardı. Bir ay sonra, 30 mayısta Narvik şehri a İngilizlerin eline geç- mişti, Fakat Almanların Fransada ileri hareketi başlayınca, Norveç- teki kıt'aları geri çekmek mecbu- ziyeyti hasıl eldu. Yani Norveçe gerçi müşkülütla, fakat muvaffakiyetle asker çıka- yılmıştır. DA İngiltere, şimal yolundaki mü- düz, kauççuk makalesini emniyet altına almak ve Atlantikte siratejik bir üs vücude getirmek için İzlandayı da işgal etmiştir. Alman denizaltıları ve tayyarelerine rağmen, ihraç ba- reketi kolaylıkla yapılmıştır. İngilizler hâlâ bu adada bulun- Akdenize gelince, yakında On- iki adalar bulunmasına rağmen, Arnavutluk harekâtı başlayınca, Giride asker çıkarmışlardır. (Devamı 6 ncı sayfada) ;Uzakşark'ta İNGİLTERENİN BENİZ ÜSLERİ Singapur üssü | hakkında bazı | malümat İngilterenin uğraşmıya mec . bur olduğu muhtelif dağınık cep. heler malümdur ki, her biri de ay- vı ayrı İngiltere için hayati chem- miyeti haizdirler. Bunlardan bi. ri de ara sıra kısa ajans telgraf . larında ismi gelip geçiveren U - zak Şark cephesidir. Gerçi uzak Şarkta bir harp cephesi mevecut değilse de, İngilterenin almış ol- duğu bir cephe mevcuttur. Bir gün küçük bir haber, meselâ Singepura yeni takviye kuvyo'le. ri gönderildiğini bildirir. Demek ki İngiltere bu cephenin de tak. viyesine lüzum görmüştür. Hatta bu lüzum çok daha evvel- | den hissedilmiş, geçen teşrinisa. | nide Uzak Şark kuvvetleri baş - kumandanlığı makamı Ihdas €& . dilmişti, Bu makama da Hava Ma- reşali Sir Robert Bruk Popham getirilmişti. Vazifeleri tayin edilen başku - mandan, Genel Kurmayı ile bir . Jikte Singapurda oturmaklı Çin ve Şarki Hindistan suları: daki İngiliz filoları kumandanla- | n ile, ayrıca Avusturalya, Yeni | Zelânda, Birmarya, Malezya | Ta ve hava kuvvetleri kumandan. lârı ile de teşriki mesai etmek . | tedir. Japonların, cenuba düşen bazı ülkeler hakkında, programlaşmış emelleri vardır. Meselâ ilk olarak Çin Hindistanına göz koymuştur ve bir gün Saygona ihraç yapma- &ı ihtimaller dahilindedir. İngilterenin Uzak Şarkta olduk- ça mühim kuvvetleri vardır. Dün. yanm bu ucunda bulundurduğu harp filosu 100,000 ile 150/000 ton arasındadır. istanda ve Ma. la adalar.ıda mühim bir ordu bek- | lJemektedir. Yalnız Hindistanda İngiltere 200,000 - kişilik bir ordu | (Devama 6 ncda | | İİSTANBULDA 1-— | DEV TAYYARELER den birinde Marmara göklerinde tencazük öder gibi Marmara ve Adalara — görül- memiş harikalı bir nezaret, ga- » asma bahçeler, bavai 2000 kişilik taraçalar Mocdrn havsi GAZİNOSU Beyazıtla (Marmara) — Sinemazı- 'nın Mühteşem taraçalarında Pek İK aydanberi yecâme gelen Fransiz filmi.. 1840 senesinin en mükemmel şaheseri,. ARTİST NAMZETLERİ BAŞ RÖLLERDE : LOJİS JOUVET - CLAUDE DAUPHİN ve JEANİNE DARCEY ÖNÜMÜZDEKİ BALI AKŞAMI SÜMER sinemasında nahtan bu derece kat'i bir taarruza uğradıkların; görünce geri çekik meğe başladılar. e Türkler ,düşmanın bu halinden istifade ederek daha büyük - bir cesaretle takip eylediler. Türkler, küçük bir muharebe manevrasile koca Ehlisalip ordu- sunu bocgunluğa yüztutar hale | gelirmişlerdi. | Sultan Murad, merkezde at ü- I İ İ | olduğu halde muharebe- :zrı-r:fv ıanı';ınurııılv ediyor- du. Türk kumandanlarınn #aekerlerinin harekâtı bir harika *i Anadolu sipahisi önüne gele- ni biçiyordu. Müuharebe tarı beş saat devam etti. Enlisalip Türk süvarilerinin takip harekâtindan kurtulup bir türlü karışan saflarını tanzim e- demediğinden münhkezimen kaç- mağa başladı. Fakat Sırp #rah Lâzar ki, Büli- salip ordularının ayni zamanda başkumandanı idi. Türk süvarile- Ti tarafından esir edilmişti (1). [ Sultan Murad, kumandanlıkta emsalsiz bir dehâ yaratmıştı, O- | 'nun verdiği emirlerdir ki Türkler Kosya meydan' muharebesini ka- ıındırmıqbr Müuzüfferiyetten sonra meydan müuharebesini dolaşmak istedi. Maiyeti ile beraber muha- rebe meydanını dolaştığı esnada bir Sırplı padişahtan istirham için ricada bulundu. Sultan Murad, Sırplının ricasını kabul ile huzuruna davet etti. Pu- Kat Miloş Kabiloviç namında olan bu cür'etkâr herif, padişaha takar- Tüp eder etmez belinden bir han. çer çıkararak Sultan Muradı. ya. Padiçah, aldığı yaradan vefat et- ti. Muzafler ordusunu matemler içinde biraktı. Sultan Murad Bur- sada yaplırdığı camie naklolun- | muştur. Bu facianın hatırası olmak ü- | (1) Sahaifülahbar, Cit 3, S. 308, | 864 — Hammer darihi Chi L S. 91 | koyüverirken kenı burayı bastıklarını ve bu işi de Balyemez Kenanın, yüklüce bir para mukabilinde kendilerine yap- tırtmış olduğunu söyledi. Mustafa: — Seni dedi, şimdi kıtır kıtır doğrarım burada!, Siz & ywek İs- tanbulda bu gibi haltlar yemekle #mrünüzü geçiriyorsunuz ha!. Söy- le bakayını bana kerata, siz şimdi- ye kadar böyle kaç 'a yaptı- mız? Beriki önce inkâr edecek oldu, fakat baktı ki araba ile dayak yi- yecek, belki de kıkırdıyacak, ©o zaman tuttu, şimdiye kadar İstan- ile işlemiş oldukları bu gibi cürümleri anlattı. Bunla- rın sayıysı belki elliyi buluyor- du, En sanra da kendine dokunul- kıyılmaması şartile onlara pek mühim bir sar- dan demvurdu. Mustafa sordu: — Ne gibi mühim sırmış e baka- yım? simi de şart koşup Mustafadan bu hususta teminat aldıklan sonra: — Üç gece sonra, dedi, Aksaray civarmdaki bir batakhanede bir delikanlıyı boğazlıyacaklar!. — Kimler boğazlıyacak?, — Batakhanenin sahipleri ile sermeyeleri!. Bunu sen nereden biliyorsun? — Bizim işimiz, gücümüz bu za- ten ağam, hiç bilmez olur muyuz? Hattâ o gece vak'a işlenirken ba- takhane etrafında biz gözcülük edeceğiz!. Bu sözler karşısında gözleri dört açılan Mustafa, bu üç belâl heri- fi © gece Cazımın evinin kömürlü- güne kilitledi ve sabahleyin bun- lardan ikisini serbest bırakıp © müthiş batakhane meselesini ha- ber vereni evde alıkoydu, ondan Üüç gün sonra bir akşam üzeri Ak- sarayda bir kahvede birleşmek ü- zere kat'i söz aldıklan sonra, ©o akşam onu da koyuverdi. Fakat sıkıca tenbih eti — Eğer meseleyi Iukı-ı açar, yahut oraya o gece bizden başka- sını da getirecek elursan kariş- mam hapı yıtfıâıın gündür hal, Aksaray batakhane- sinde bir genci nasıl boğazlıyacaklardı?(*) O akşam Mustafa ile Cazım ken- dilerince lâzım gelen her tedbiri aldıktan sonra, muayyen saatte Aksaraydaki kahveye gelip o be- lâlı herifi yanlarına aldılar — ve Lângadaki meyhanelerden birine daldılar. Fakat, Mustafa ile Cazım bu akşam gayet ağır ve ihtiyatlı içiyor, heriki tterife ise inadıma Bekri Mustaf Yazan: OSMAN CEMAL KBAYGI e Vak'a gecesi batakhane eti |fında biz gözcülük ediyord Herif kendisinin ele verilmeme- | oranlık sokağın başında Osi Fazla içirip ağzından daha bir sürü lâf almıya çalışıyorlardı. — Vak'a fam gece yarısına bir saat kala ve ortalıktan tamamile el, ayak çe- kildikten sonra yapılacaktı. Mese- le şimdi batakhaneye girmekte i- di. Vâkın © herif istediği anda e- taya girebilirdi, fakat Mus'alfa ile Cazımı nasıl içeriye alacaktı?, Dü- şüne taşına mihayet şuma karar verildi. Herif, bunlardan beş, on dakika kadar önce içeriye gire- zere Kosva ovasına üç taş dikil- miştir ki, bunların ikisi hain Mi- loşün kaçarken bir sıçrayışta al- dığ mesafeye, ve diğeri de yaka- Jenp katlolunduğu noklaya işa- retlir. Keza Sultan Muradın vurulup vefat ettiği noktaya ayyrıca bir türbe inşa elummuş ve bu türbe, islâm ve Türklerin ziyaretgâhı ol- muştur. y Kosva meydan muharebesi Türk- lerin cengâverlik, askerlik busu- sundaki meziyetlerini dünyaya yaymıştı. Bu muharebe, Türkleri Avrupa kıt'asında ve Tuna boylarında a- | rırlarca istikrar bulmasına imkân yermiçtir. Kosva meydan muharebesi, si- yaseten mühim ve kat'i bir netice husüle getirmiş olduğu gibi sev- kulceyş ve tâbiye noktaj nazarın- dan da şayanı istifade ne-iceler hasıl eylemiştir. Türk usulü harbi, butun tefer- rüatlle Kosva meydar muharebe- | sinde tezahür eylemişlir. “nüş Ve hayatı fanii lezaizif müç eykedi: Amma düşmal j 1 berkeşte rüzgârdan *Ğu.şî 1 bidade P peyda y « .m!' ğğ suretle Tuna boylarnı tutrf o: 56 ' cek, içerdekiler © dehşetli min hazırlığı ile meşgülken © sırasına getirip sokak kal çarak kapıyı aralık edecek riden iki defa öksürünce bt kemen içeriye dalıp ev allifi kömürlüğe saklanacaklar vEİ » berifin merdiven baçı cağı hafif bir ıslıkla hemen $ rıya fırlıyacaklardı. Herifin tekrar tekrar na göre bu gece batakhan Bazlanacak olan genç, ga: &in olan babası yeni ölmüş mirasyedi idi. Üzerinde birçok altınlar, elmaslar, lar, zümrütler, pırlantalar morinde birçek ultn taşı genç, bu gece oraya, oranın # zel, en kurnaz, en fettan V$ik netameli sermayelerinden Ht Genç, güzel, fettan, cilveli karı, sözde bu gece ?) vallı genci, yakın akrab gayet namuslu bir kadmın davet etmişti. Muayyen vakit yaklaşmc birden meyhaneden çıkıp €© Yunu tuttular, Fakat, Mustal hayli ağır ve çok feci bir cağını anladığı için, belki Tüzumundan fazla bir ki karşılaşırım diye her ihtimi şa eski arkadaşlarından Y Osmanla Bidık Müstafaya seleyi, olduğu gibi anlatmal beraber, onlara, o saatleri takhane civarında gizlice malarını ve kendisinin pef den savuracağı nâralar evin kapısını zorlayıp içeriyt malarını tenbih etmişti. Biraz sonra bunlar, balı civarına gelince Mustafa b y Hasanla karşılaştı. Fakat gi yi beriki herife çaktırmamaf| onlara yalnız: | Selâmün aleyküm a:i lar!. Deyip geçti. Batakhaneye kaç yüz adım kalınca, belül NE İ — İşte, dedi, soldaki virfi) bitince kapısı “eşil boyalı ev. Tam karçısında da kup$ *? çeşme yalağı var!. Ben gidi! ÇArKISI (*) Ben geçende İkdam guzeti| Bekri Mustafaya iair yazdığı yazıda onun ancak yüz eli, BÜ | senelik bir adam olmek ihtimfğil | kuvvetle bahsetmiş ve bu arı fafanım arkadaşı Eyüplü C. l kında da birez malümat — vertili | Vükis benim yazdığım bu röl J man, zmelekin, veker gibi şeylet İ | meden ve daha :iyüde kendi fj ' yilemden doğüuş fanlaryalı Bulü ble şeydir. — Fn Lunufğl ) Mustafanın baz: meşhür — vaki gerpiştirilmiştir. Bu Aksaray | nesindeki dehşetli ve korkunt g) ise, bandan kırk beş yıl ünee İ yirmi yaşında bulunan Cazıra MÖL | dan, gimdi Kâlâ sağ bakıman VÜŞ | merde oturan — kösele — tücesti ÖÜ | Kostantinidise anlatılmış oldu j J | | | ayni vak'ayı, bugün — Korali oturan polis mütekaldi —Al vaktiyle Mustafayı tanımış OÜĞ Mut immamdan — dinlemiştir. kendini İstanbulda yirmi d kadar Padişah zannetmesine Ğ fıkra da ayni zat tarafından | baya anlatılmıştır. ki anu ilTİ zacağım .. — | Kösva meydan muharet f | tarafeynin ne kadar zay y ğine dair tarihi bir kayıt Yalnız müverirhlerimizdet O | Badettin Efendi Osmanbidfi yiatı hakkında şu mütalcit kunuyor: ıcc-m çok dilâver gazi OÜ yekef serbazide şerbeti alıhiııledolduı Kasva ıımu—ım:)m y letln%nhvmpıdı tesis ve Ş esini temin eylemi? Jeyman paşanın Çanakkale İ zından geçmesile inşasıns " nulmiş alan fütuhat Kasva #Ç feriyetile kubbelenmiştir * Kosva muharebesi muzâf! tinden sonra Türkler, 'ru rak Dinyepr, Don,