UPA HARBİNİN; MESELELERİ lüşkülat ve Uvaffakiyet.. * ALİ KEMAL SUNMAN zarhlısımın Atlas Ok- a Huharebelerinde şimdilik wxette yaralan- '* di Zelen haberler malüm. y Köre müşkülâtı kebal timekle müşkülât kar- "—iııııı çekilmek arasın- gerek. kudar bu harbin ne gi- t olduğumu hep söy- (Avrupa harbinin Balkan- llda da bir çok müşkü- | Hlaşmışlardır. Bunu da İtiraf ediyorlar. Fakat Olan voya hatıra gelem Möüniaları bilerek say- z, o mânialar önünde büsbütün başka. İngiliz- Vüğüs gerecekleri ne gibi Vazsa bunları bilmemez- tarafına gidilmiyor. acak açinin şimdiye lardan çok zer ol- Yöylemek mücadeleye de- Tehleri daha kuvvetlen- " İngiliz efkârı wuu- vaziyetin ciddiyetini N:ı. Böre çalışmak Nizu- ir ettiğine filiyat şahit İngilirlerce tama- dir olan müşkülütı geçen Amumi harpte karşılaştık- Zorluklar arasında hem üyenleri var, hem % başka olanları, Fakat yausundaki tahtelba- & İngiliz efkârı umu- Şimdiye kadar anlatı olmuştur Zöçen seferkiden ziyı t vardir. Atlas Okyı Alman tahtelbahirleri "'eıııe.. yani 917 sene- | daha müsait bir v kulumuyorlar. Batırıma- | kaçabiliyorlar. Bu yüz- ve sair bandıralı nak- tti daha çabuk ve daha . Onun için şimdi- tarafı kendi mu- | bahsetmeğe im- | N bulmuş oldu. ı.._hıhı ve fırsat daima edemezdi. Onun için | Ve da Alla: denizinde kwdbılırlenıı karşı şid- Mücadeley. İçin bı mücadelenin de- 'et İngilere lehine o- "“Meuıııı..a. lüzım. | g " Üekülâtı saklanmadığı umumiyesi har- için daha nelere lü- 'nu takdir etmektedir. ü —.'ünın için elzem e- tamandır. Bir çok ci- ihtiyath — bulunmağa 'bur görem İngiliz ta- kendi lehine olma- | * Başarılacak bir çek | Zamanla olabilecek, de- | kalât da işte bun- Twühimmidir. Kervan edilecek nakliyatı dolambaçlı yollar Bu 'kıı çabuk iş görmek Şililirse denizlerde de nn gıkıucızı müş- » Önün n de Seveceksin ! Yazan : ETEM İZZET EENICE İlâa Ki sevmek, içten Möverek bağlı olmak Yetyüzünde en müessir ? vasıta, hiçbir nüluz kadar nüfuz edemi- Yırudıh-—ı el avuç için- Ot. Belki, sen sevmedi- "'-ı hislerime karşı bu %:ıııımıonun. adına B ııe a değerli say ğin tehlikeye a- Iıvlu anlıyamıyor- B “MEN için yalvarıyorum, A ve, sovgi denilen g ölürsan onun dekşi Hudaki kudrelini an- Nl 4 valem. Fakat, bir ı'-i l | rum. Lütfen Son Teigraf Halk Hiç aeceleye lüzum gö- rülmeksizin tedrici suret- te devam eden Atlas Ok- yanusu harekâtı eski nok- tai nazarı teyit ediyor., Zaman geçtikçe bir tep duhu faz- daha ar- deniz- n yar- nan geçtik aştır yerlerden temin edi dım daha müessir oluyor, Gerek | kemiyet, gerek keyfiyet itiharile geçen senenin haziran, temmuz ve ağustosu İngiltere için en tehlike- lerle delu aylar olmuştu. Bu senenin ilkbaharı Britanya adaları için o kadar tehlikeli ve tehditkâr görünmüyor. Fakat iğer müşkülât meydandadır. İngi- Hiz ordusu geçen yaz Avrupa kıt- asından çekilmişti. Bu ilkbaharda Balkanlar sahasında İngiliz ordu- su yine Avrupa kıt'asından çekil- miş bulunuyor. Bu suretle İngiliz tarafı filen harbedecek adamlarını Avrupa kıt'asından uzakta bulün- | durmaktadır. Söz dönüp dolaşarak yine xa- man denilen kuyvete geliyor. Ge- rek harp sanayli sahasındaki me- Si ve muvalfakiyetin sebepleri- ni hazırlamak, gerek filen muha- reba edecek olanlarını mücadele sahasına çıkarmak için zaman ay- | rı bir kuvvet teşkil ediyor. HALK UTUNU İş Ve İşçi An_nıı(ır, gikâyetler, temeani- ler ve müşküller İş arayan genç bir kız Lise tahsilini bitirmiş genç bir kız, Tesmi ve husus! mürsseselerde, yası- hanelerde iş aramaktadır. İş sahipleri. min Son Telgraf Hâlk sütunu vanta- siyle <Nobahet> ismine — müracsatları | Tica olunur. İş arayan bir genç On şekiz yaşındayım. Bu sene İstan- bul Erkek pe kiyi edrece ile ikmal ettim. Hesa- bim kuvvetlidir. Orta bir ücretle tah- silâmle mütenasip çalışacak bir yer a- Tamaktayım. İş sahiplerinin Iötten | (Çalışkan) rumuzuna müracaat etme- Bi rica olunur, Daktilo Bilen Bir Genç İş Arıyor | Lisyi bitirdim. Şimdilik askerlikle | hiç bir ilişiğim yoktur, Daktilo bilirim, el yazım güzeldir. Herhangi bir mücsse- | sede çalışmıya hazırım, İş vermek is- tiyenlerin Sn Telgraf Güzetesi R. N. G. rumuzuyla müracaatları Pratik bir fen memuru iş arıyor Pralik fen memuruyum. Mütsahhit- | lik yapınış, proje, hesap işlerinde, yo- | la ait bütün âletleri kullanabilir - yel, | bina işlerinde tecrübeli bir gencim. | Elimde vessikim — mevcuttur. — İhtısa- | sıra dahilinde münüsip — bir iş istiyo- sütü- munda M rumuzüna bildirilmesi, Gelen İş Verme Mektupları Böyan Nebahat (Blüyük Portahane- âca) — Bayan N. D, S. A, Meral (bz- tanbuldan) — Dektuplarınız — vardır. Baat 16 — 10 arasında almanız mer- cudur. AÇIK KONUŞMA: Bayan — Muallâ: Hamınıza gelmiş olan iş verme mek- tubu bügün adresinize — gönderilmiş- Mmuhteviyatının — Halk | Sütunumuz haricinde bulunduğunu ve binsenaleyh naşrolunamıyacağını bil- diririz. lıyacaksın, İsterim ki, hayatta ta- | dacağın ve bağlanacağın sevgi be- nim sevgim olsun, Benim bugün- | kü halimi senin için de dilemeyi asla istemiyorum. Çünkü o, bir dilek değil bir acı beddua olur. Ben seni daima mes'ut ve şen | görmek isterim.» lil Necip, yime bu mektubumu k sevgi ve saygı cümlelerile | iyordu, acele cevap istiyordu. Onu okumak bana kuvvet — ve kendimi müdafaa için de Hırsat verdi doğrusu. Ben mektubu okuyup da bitirin- ceye kadar Salih, tek kelime söyle- meden bekledi ve., asabi mm içinde dolaşmaktan geri kal- madı. Herhalde kafasının içinde | lerde, İnönü şehiti fırtımnalar kopuyor ve bu fırtınala- Küçük dikkatsiz- likler Her yıl 12 Mayısta, İnönü | şehitleri ziyaret edilir. Ora- daki âbideye çelenkler ko- | Nur İnönündeki şehitlik, bü- tün kurtuluş harbi devamın- ca, vatan uğruna can vermiş Türk çocuklarının sembolü- dür. Şehitliği ziyarete giden he- yetler harehket etmiş bulanu- | yorlar: Her yıl bu ziyaret, bütün yard namına, bütün Türk milleti namunma yapılır. He- men her vilâyetten, İnönüne civar kaza ve köylerden he- yetler gelir. Merasimde, is- tiklâl için canlarını vermiş aziz ölüler, saygı ile antlır. Biz, bu hâdise münasebe- tiyle, küçük bir noktaya ret etmek istiyoruz. Son gün- İ ziya- ret haberini ve talsilâtını ve- ren bazı gazeleler, «inönü zaferi kutlanacak» şeklinde garip cümleler yazıyorlar. Inönü zaferinin yıldönü- mü, bir kaç hafta evveldi ve © zaman, gazetelerde neşri- yat yapıldı. Küçük bir ihmal neticesi o- lan bu dikkatsizlik çirkindir Şehitliği ziyaret ve mahiyeti- ni doğru yazalım. Yakın ta- rihimize ait milli hâdiselere | daha ziyade alâkalı olalım. BÜRHAN CEVAT Ne zararı var? Hergün &yni müvezziden gezete alı- yordu. O gün de güzelesini aldı. Pakat üzerinde beş kuruş yoktu. Çocuk ta u- zattığı bir lirayı bozamadı. — Yarın verin bayım! — Canım olur mu? Ya yarın ben ö- lürsem? — Ne zatar var bayım?, Bağırsaklarımızı dinlendirelim Kıştan yaza göçerken, uzviyeti- Tmiz yeni mevsimi karşılamak için kenid kendine hazırlığını yapar, Gerçi vücut kendi kendine hazır- Uğına yapar amma, o vücüdün sa- zviyetin bu gâyretini nak — vazilesi — düşer. mev- zlmi olduğu için, kaşın ağır ye- meklerin bir hayli kültefini çek- miş olan barsakları şöyle biraz dinlendirmek gerektir. Bunun için de müshil baplara ihtiyaç yoktur. Sellülezu bol gı- dalar yemelidir. Artık yağlı ye- meklere elveda! Barsaklarımızı temlzlemek, va- zifesini kuvvetlendirmek demek, aybi zamanda mideyi de gözet- mek demektir. Mide ve bazsağı: da senede bir. dinlenmiye — ihti- yaçları olduğunu unutmıyalım. rın şimşekleri de güzlerinde çakı- yordu. Mektubu okuduktan sonra, hâ- kim bir sesle: — Okudum bunu, İçinde bana kahpe- dedirlecek birşey yok.. Dedim. Salih ilk hüşunetli se- sile: idim. Diyerek devam etti: mektup bana herşeyi an- Jatmış: bulunuyor. Beyhüde yere kendini müdafaaya özenme, Kafa- man içinde hükmümü vermiş bu- lunuyorum. Yalnız böyle çirki bir sebeple birbirimizden ayrılmış olmayı istemezdim. Bünü tal icaplarından saymamak için elimde başka hiç- bir sebep yok. Sende biraz ümidim vardı. Ciddiyetine, dürüstlüğüne, seciyene inanıyordum, Fakat, sen de ötekiler gibi çıktın, sen de on- ların yoluna gittin. Demek ki, ka- der bana ilk karımdan sonra bu- nu mukadder kildı ve.. sen de bir orospu oldun! | | | | | — Daha ne olmasını beklemeli | | güldü, kahkaha ile güldü: | da, bu soruşta bağırmaktan daha MAHKEMELERDE: Gidip gelmemek, ge- Tip görmemek var! “Yok canım. O kadar uzun boylu değil. Yalovaya kadar gideceğim,, Yazan: BÜSEYİN BEHÇET-İ——© Fahriciğim, artık gidiyorsun.. Ne olur ne . Gel helâllaşa. lım. — Canım., Gidiyorsam, ölmeğe | Şuradan şalo - | biraz tavuk, bi- raz yumurta, biraz tereyağı alıp getireceğim. Topu topu üç gün.. Kadıköyüne misafirliğe gider gi- bi bir şey... — Belli olmaz Fahriciğim, belli olmaz. «Gidip de gelmemek var.. Gelip de görmemek var.> — Allah saklasın canım., Neye böyle fena şeyler — yoruyorsun? | Hem ben gider gelirim.. Hem de gelir görürüm. — Hayır kardaşim.. Belli olmaz dedim ya!, Gider orada ölür ka. | lırsın.. Gelemezsin.. Gelisin.. Gö. züne perde gelir, kör olursun, beni dünya gözile bir daha göremez - | gin!.. — Yahu Şükrü, pek hokkabaz şeysin.. Demindenberi, bütün bun- ları, bunu söylemek için mi söy- lüyordun? Birer kahkaha koyuverdiler. Gel Fahriciğim.. Şu mahke. melere bir bakalım. Daha bize vakit vas. Oturduklrı kanepeden kalktılar.. Samilerin kapısında yı- gılıp geçilmez hale getirdikleri, fakat içerisi bomboş salona, bir kaç kişiyi ite kaka girdiler, Mü - — İçeri ginelim efendim,. İçeri girelim.. Kapıyı kapayınız! (;ı.ıııı_ı lere çıkanlara yol veriniz. Kapının önündeki kalabalık da. ğildi.. Bir kısmı içeri girdi.. Bi kısmı koridorda yürüyüp başka mahkemelere doğru gittiler, Ben de onların arkasından mah- kemeye girdim.. Kapının yanında durdum, | Şiyemiş beğlüş St dile kaday| davacı mevkiinde ayakla duru . yer: — İsbat etsin efendim.. İsbat etsin. Diyordu. Söylediklerini is. bat etsin. Ben şimdiye kadar ki- min malına el sürmüşüm? Öyle lâfı söylemek kolay amma, isbat dâzım. Dışarıdan, başka bir mahkeme- den bir mübaşirin sesi duyuldu: — Şükrü.. Saffeti., Şükrü.. Sat. fet! Muhakeme — devam ediyordu. Kadın, kendisine hakaret edildi. ğine dair bazı şahitler — gösterdi. Bu aralık, bizim iki ahbap salonu terkedip tekrar koridora çıktılar, | Biri: — Bırak be Fahri. Bu dava fos! | dedi. Başka, iyi bir dava bulalım... — Bulalım amma, nerede? Sa- | kın çağırmasınlar bizi — Yok, daha vakit var, Gel şu- raya girelim. Başka bir mahkemeye girdiler, Ben de girdim.. Kapının yanında durdum. Hâkimin — karşısında, on sekiz yirmi yaşlarında, mevkuf iki genç Son cümlesini söyleyinceye ka- dar onu sükütla dinliyordum. kat, sen de bir orospu oldu! demer, birden köpürdüm. Sanki bü | tün vücudüm bir zelzeleye tutul- müuştu. Hançeremi yırtan bir ses- le haykırdımı: — Sözünü geriye al. Hayatta daha bana orospu.. diyocek uğız yoktur. Garip adam, bağıracağı yerde — Ben öyle dedim. Sen bir baş- ka adı varsa onu söyle?, Dedi. Bu gülüşte, bu kahkaha- acı, daha nişterli bir eda ve ifade yardı. Bilmiyorum, birden nasıl bir his ve tahayyül bulıranı içine düştüm. Sandım ki, bütün Şam halkının ortasına çıkarılınışım ve bir meydan - tekdirine tutuluyo- rum, sonra da her önüme çıkan yü- züme tükürlüyor. saçlarımı yolu- Bu ıztıraplı tahayyül sahne- sinin verdiği bulran İçinde çır- pındim ve.. © çırpınış gözlerimden İ müthiş bir yaş yağmurü indirdi. “hazırım. kilik kıyafet düş . sordu: — Lâtif., Sen söyle Nasıl çaldınız mangalı? Bu aralık, dışarıdan, biraz ev. velki mübaşirin sesi tekrar du - yuldu: | — Şahit, Fahri., Şahit, Fahri! Delikanlı, sualine ce - vap veriyordu — Gece, Caferle be mağa gidiyorduk. — Sokakta biş mangal gördük.. «Bunu sokağa a. caba bıraktı?» dedik. Biz man- galın yanında konüşurken, bekçi- ler geldi.. Bizi yakaladılar.. Biz mangalı çalmadık. Nasıl çalmadınız? Eve gir - Mişsiniz.. Sizi bekçiler evden çı. karken görmüşler. — Hayır etendim.. Biz eve gir- medik. — Cafer, sen söyle Nasıl çaldınız? — Efendim, biz çalmadık. De - diği gibi, biz geçerken yolda bir bakır mangal gördük.. -Durduk. Bekçiler — gelip bizi yakaladılar. Biz eve girmedik. Bizim iki ahbap, buradan da çıktılar. Yine, biri: | — Fahriciğim, dedi. Burada da iş yok! — Yahu.. Bizim mahkemeyi ka. çırmıyalım. Biraz ilerlediler. Bir mahkeme kapısında durdular, — Şükrü.. Sen mübaşire soru - ver; ne zaman çağıracaklar? — Daha vakit vardır. — Sor bakalım bir kere... Kapının önüne çıkan mübaşirin yanına sokuldu. ğabey.. dedi, bizi ne zaman sçağıracaksınız? — Siz kirnsiniz? — Şükrü. — Davanız kiminle? — Saftetle.. Mübaşir, elindeki listeye baktı. — Sizi çağırdık.. Gelmediniz.. Gıyabınızda Mmühakemeye baş . | landı. — Eyvah! Öbürü atıldı: — Ya ben? — Sen kimsin? — Ben de, o davada şahidtm.. Adım Fahri... —Seni de çağırdık.. Yoktun.. Hüâkim, bir lira para cezası kesi- lerek ihzaren celbine karar ver- di. — Eyvah! şimdi söylesek, gel. diler desen, hâklm tekrar almaz. mı acaba bizi? Bak biz buradayız. Hem de bir saatten beri burada - yız.. Çağırıldığımızı duymadık.. — Hiç öyle şey olur mu? O, geçti artık., Hem, burada bulun- saydınız duyardınız. Demek ki yoktunuz. — Burada idik yahu.. Şu mah. kemeye girdik.. bir dava dinli . | yeelim dedik. | (Devamı 6 ncı sayfada) | bakalım.. | bakalım.. | | — Ben sana hiyaynet etmedim Salih.. Diye hıçkırarak kendimi müda- | fanya den etmek istedim; — Bunu sana en katl'i delilleri ve vesikalarile her zaman isbata Salih sözümü kesti: — Kadın nağmesi istemiyorum. Göz yaşlarınla beul kandıramaz- sın. Diyerek devam etti: — Ötekiler de hep senin gibi ağlıyarak masum olduklarını is- bata çalıştılar ve., en çok ağlı: ları en günahkâr olanları idi. Rel- ki, ilk vak'ada ilk gözyaşlarına ka- pildim, merhamet ve bağış tara- fına gittim, fakat, yine aldandım. Tecrübe bana anlattı ki, en zalim ve en hiyanetkâr kadın, dalma en çok ve en çabuk ağlıyan kadındır. Salihin bu sözleri bilmiyoru: üzerimde nasıl bir aksitesir ve | feveran yarattı ki, birden kendi- | mi toparladım ve: - Benim kendimi müdafasya ihtiyaerm yok. Dedim, devam ettim: | ©a karkusu çekmiş olmak, senden —SON TELGRAF — İl Mayn isi Başmuharrirler Ne Diyorlar? Daver «inönü Ruhus i- ü baş yazışında — bugün İnönü şehitliğinde İnönü zaterlerini 'it için yapılan merasim münasebe- iklâl Harbimizin kısa bir tarih- ir galibiyelin mü- akat, biz de, yine yenilmez — ruhla messili olabilirler İstiklâl — Harbiadeki deye hazır olma- ürk, İsmet İnönü ile h Ve Siyaset arkadaşları, Te- büyük ruhudur. İstiklmil bu rubla bekliyelim.» YENİ SABAH üseyin — Cahit Yalçın «Dülya baş azdıklarım, — bundi çünkü Almanların tirdiklen sonra & rini da ateşe ver Gakları y le müstakbel inkişaflarını e ve: İngillere gerek Tobruğu, gerek Mı- lklec — sonra tahlil İ Süretle az- işlir. Al- li ve ha- zıtlıklı tinliği min ediyoruz ki, bu çarpışma Alman sordularının mükadderatında — bir dö- nüm — noktası teşkil edecektir. —de- | mükledir, TAN B. Zekeriya Sertel «Türk billetinin | küvvet kaynaklarır isimli - bugünkü milletinin k için düşmün ettikleri yerleri lmek. için nuhtaç bulunmadı- kuvvet kaynağı- hüsümet — cihanına dimız İstiklâl Harbi ve o | hatıralar olduğunu dünyanın —a bul- ranlı devresinde başında İsmet İndaü | Gdi ibr şele sahip olmakla tallin ea İ büyük mazhariyctine ermiş bulundu- Bunu beyan etmektedir. | CUMHURİYET B. Yunus Nadi «Hür milletin işbir Kği> isimli bugünkü baş yazısında ge- | beb belli olmuyan bir harbin ne vakit | ve natıl ni tayin etmenin güç olduğunu söyliyerek eski — harple bu harbın bir mükayesesini yapmakla ve bilâhara yeni nizamın Mihver tarafın- dan takip olunan gayesini tahlil et tikten sonra «Beşeriyetin tekâmülüne uygun mü- ü ancak hür mida birliği etmelerile ta- ebediyen kadro ha- Sak- n değil, dünya eti vardır. yazatalarının — çokluğu yü- lar kapı bir komşu- iş$ Olduktan sonra düm- de bir nizama Münakale uydurmağa Bizce ergeç vaziye hakikat budur. Onu her taraf anlasa şimdiki dövüş harbinin bir gün daha maksızın mü- am için derhal masa başına oturduk- ı.n.uıuıumu demektedir. — Kendimi aflettirmek, bir ko- ayrılmamak için ağlamadım. Ni- hayet bir arada yaşıyabildiğimiz | gibi ayrı ayrı da yaşıyabiliriz. Se- ninle beraber olmak bana hiçbir yey kazandırmış olmadığı gibi ay- vılmak da hiç birşey kaybettir- mez, Ben bunları söyler söylemez, Sa- li — O halde mesele yek. Zaten melinakaşayı istemiyen de benim. Derbal bar olan bu yuvayı terketmek sana düşer.. Dedi, İtiraz etmedim: — Hay hayyy.. hemen çıkmıya | hazırım!. | Diyerek bir teklif yaptım: — Yalnız senden şunu istiyo- rum.. BDaha sözüme devam ederken, — Ne et Diye sordu. — Ne sende, ne de bende bir ükde kalmamasım istiyorum. ÇArkası var) | anlaştık. Kaynana elinden neler çekilir 9. Bir dostum var, geçen gün ziyaretime geldi. Çoktanberi görüşemiyorduk.. Ben görmi- yeli, evlenmiş, barklanmış. Hoş beşten sonra, yeni haya- tından şöyle anlatmıya baş- ladız «— Karımdan — memnu- num. İyi kadın.. Fevkalüde Fakat, gel getlelim kaynanam.. Ah bu xüyne- nam.. Ne rahatunızi birakı- yor, ne huzurumuzu. Evvelâ, ayrı eve ç Mübalâğasız söylüyorum. Kaynanam, her gün, kenden damlar, akşam geç vakitlere kadar kalır, kızının n etini yerdi. kazının dayanamıyormuş Ayrı olamazmış.. —Mmutlaka beraber oturmalı imiş. Akşamları eve giderim, bakarım, misafir.. Yemekte beş kişi, gece yatısında üç ki- şi Kaynanam, uzaktan ya- kından ne kadar hısım ak- raba hepsini toplar, getirir. Bir gün bile, karıkoca başbaşa verip evimizde âsü- er varsa, | de kalmamışızdır. Baktık ki olacak gibi de- ğil.. Kaynanam, mütemadi- yen ısrar ediyor, çağırıyor: mecbur olduk, onların yanı- na taşınmıya.. İki odalı bir evleri var. Onlar evde üç ki- şi. Biz de iki kişi. Etti mi beş?. Hemen her akşam da gece yatısı bir misafir vardır. Artık, bu kadar insanın iki odalı bir evde nasıl barındı- ğinı düşün., Âdeta, bir göçe- be, bir muhacir hayatı yaşı- yoruz. Ne yediğimiz belli, ne yattığımız, ne uyduğumuz.. Kaynanamın çenesi de bir taraftan devamda.. Düşün- dük, taşındık. Bir aralık, tek- rar ayrı bir eve çıkalım de- | dik. Fakat, biliyoruz. ki, yine rahat yok. Çünkü, kay- nanam, yine her sabah erken- den damlıyacak, kızının ba- şının etini yiyecek. Karar verdim: Anladım ki, biz, İstanbulda kaldıkça, kaynanamın elinden kurtu- luş yoktur. Anadoluya, hem de uzak bir Anadolu kasaba- sına gitmekten başka çare yoktur. Bilmiyorum, — arka- | mızdan, gittiğimiz yere de ür Fakat, ıolır mi, gelir, ha, Şimdi, teşebbüse giriştim. Uzak bir Anadolu şehrin- de iş arıyorum. Bulur. bul- maz, hemen tası tarağı topla- yıp gideceğim. Muhtemel bir İstan- Fakat, ina- nın azizim ki, bizim başımız- daki bomba daha âmansız..» R. SABİT | U*_' Dinuıı' Aksaray halkı Sinemasız bırakılmamalıdır Gerek Kişlik ve gerek yazlık sinemasında —mevsimin en nezih #ümlerini — göslermekle Aksaray semti halkının —çok fazla alâka ve Tağbetinl kazammış olan Ay- kısninın ki sinamnın bapli uzağında bulunan haztabakıcı mektebinin — şkâyoti üzerine bu seae Zanliyele geç sine müsande olunmadığı — anla- yılmıştar. Vakıa mektey idaresi — larafın- dan sinemanın kapısına — öparlör konulmaması süretile yalmız seda- min azallılmanı — maksadı temine kâfi bulunacağı mülâhazası — ileri #ürülerek bu şikâyetten bilâhara Terağat olunmuş ise de henliz si- Remanin her medense açılmazı K odi olamamıştır. Aksanay ve olvamı gibi kalaba- şehrin T dikkatine koyarız..