ZUZI LO Ka Hep o dâvâ.. Yazan: Ali Kemal SUNMAN Cenup İstâvları birliği nihayot Almanyanın daarruzuna — uğradı. Bir kere daha Sırbistan Cerman- lığın silâhlı tocavlizü karçısında: dır, Yugoslavya her süretle harbe hazır olduğunu, arlık (iliyatı ile göstermekledir. Her gün gelen ha- berler bu hususta birbirini teyit etmökte ve muvaffakiyeler kay- dölunmaktadır. Yugoslavya ken- dini müdafaa edecektir. Yirmi ye- di sene evvelki, vukuatın unutul- madığı ise her vesile ile anlatıl mak isteniyor, 1914 yazını yı mış, Sırbistanın o zaman katlan- | bilenler için | dığı fedakârlıkları şimdiki hâdisat ile o zamankiler arasındaki benzeyiş gözden ka- çar gibi değildir. Bugün Yugoslavlar mazinin şe- refini düşünerek hal ve istikbal- de de bunu korumağa karar vet- mişlerdir. 914 temmuzanun 25 in- de Sırp Başvekili ihtiyar Paşiç Bel- Braddaki Avusturya elçisine cevap veriyor; — Sırbistan kırk sekiz saat müh- Tet verilmek suretile tevdi edilen Hltimatimu kabul etmemiştir. Bu- ü kabul etmesine imkân yokfur. y Bosmada Avusturya Veli- Alıdının öldürülmesi üzerine Avus- fYa - Macaristan imparatorlu- #ünun Sırbistant tazyik etmesine daha ziyade tahammül edilemiye- tektir. Anlaşmak için her türlü Kayret sarfedilmiştir. Vukuundanberi geçen bir ay zt- Man zarfında Sırbistan bir çok a- Bir şartları kabule razı olmuş, fa- kat meselenin siyasi müzakere ve- Riti ile halledilmesi yolundaki tek- lifi de Viyanada reddedilince ar- tık Avusturya - Macaristanla an- laşmağa çare kalmamıştır. 'ç dört gün sonra Avusturya - Macaristanın ihtiyar İmparatoru Fransua jozef artık harbe girmeğe Mmecbur olduğunu ilân ederek or- dusuna hitap ederken bu harbe ancak memleketinin dahili huzur Ve sükünunu ve hariçle de devam- ' bir sulbu temin etmek için gir- diğini söylüyordu. O zaman «ha- Yat sahası» tabiri daha icat edil- Memişti. Fakat imparatorun be- Yannamesindeki dahili sükün ve harici sulhun temini gibi sözler bugün tekrar hatırlanınca mana- da büyük bir fark olmadığı görü- | lüyor, Hattâ o zaman bunu kale- Me alarak ultına da Tmzasını koyduran — Avuslurya - Macaristanın devlet adamları da- ha aşağıda şu tarzda sözler ilâve imeyi de unutmamışlardı: Maksat Sırbistanı ını::ıı_hı değildir. Yahut İüptilik lüzum görülmiyebilir. Lü- nn SEnain AYERİSiE hze etmekti teminatı elde Bi âözlerin ü aradan kaç sene KeÇ- illen Senra manası daha iyi anlar Yor. Demek ki o zaman bu Ta- edilegelmiş: riayet devamı teminat Vâ- ©. Yoka çe n için Un ortadı Yor. Maksat o veya bu küçük kem- lan kalkması istenmi- hep teminat... EDEBİ ROMAN: 108 Sen de Diye sordum. Arabacı da çok Ş üğümün — farkında €Yecana dü Olmalı ki, bir kelime İle - cevap | verdi; — Ölmemiş!, Bu haberi almak için bilmiyi- Tüm nasıl ve niçin birden yıldı ialla vurulmuş biri gibi bütün *abunu birden rehavete düşürdü: 5 S*ohhht, ire Bd a) )Ye geniş nefes aldın. Son- — Anlat şimdi.. Dedim, Suriyeli Arap kadar her YYİ Uzun uzun anlatmıya bayılaı p yoktur. Bunun içindir ki, ma- valin en uzunu da Suriyede oku- nur, — Va sitti.. Diye söze başlıyan arabacı Cinayetin | |— Bayan y Hip | j | | Seveceksin y Yazan : ETEM İZZET BENİCE | zanamıyacaklarını söylüyorlardı. | mektuplarınızı ! ı : Yirmi yedi sene evvel Sır- bistana tasıruz edilirken ileri sürülen ne ise, şimdi de odur. Fakat tâbirler, | | kelimeler başkadır. | Bulgaristana kadar olan sahadaki kosmı elde etmekti, İkinci Balkan harbinde Avusturyanın toşviki ile | Bulgaristanın Sırplar aleyhine ha- rekete geçtiği görülmüştü. Hal- buki Sırplar Balkan harbinin bi rinci safhasında kendi yardımları olmasaydı Bulgarların birşey ka- İkinci safha Bulgarların aleybine neticelendi. Avusturya tarafı şu veya bu şekil altında ilhak veya diğer suretlerle Sırbistanın yuka- | rıda işaret edilen kısmını mutlaka | nüluzu altına alınağa lüzum güö- Bunu itizaf elmemekle | için Balkan harbi: den sonra Sırbistana verilmiş olan arazide gerek Bulgar komitacıla- rının çikaracağı isyanlarla, gerek daha başka suretlerle karışıklık çı- kucak, Avusturyanın nüluzu ora- larda yerleşmiş bulunacaktı. A- yusturyanın, yani Cermanlığın o | zaman açıktan açığa görülen mak- | sadı Karadağ, Sırbistan ve Romsn- yanın etrafını Bulgarivtanın işli- | Takile çemberlemekti. Karadağ, | Sırbistan ve Ramanya artık birer | tâbi krallık olacaklardı. O zaman Avusturya ile Sırbistan arasında, Saray Bosna cinayeli — yüzünden çıkan davanın mahallinde kalarak bir Avrupa harbine vardırılmanınsı söyleniyorda, Şu var ki bu kadar büyük nüfurlar eegeç çarpışacak- &. 914 de harbin önü alınamamış- tır. Yirmi yedi sene evvelki veka- yün bugün tekrar hatırlanmasın- da hal için de çıkarılacak bazı ne- ticeler var . HALK ÜTUNU İş Ve İşçi Arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller Gonç bir kız İş arıyor On altı yaşında, sinıtından ilevi vaziyetim Hstikbal Atnei. ) bir genç kızım. A- dölayisiyle Çalışıp ha llmi kendim yapmak müesseselerde, yazıhanelerde herhan- gi bir iş acıyorum. Buna şefkat elini u- Tatacak olan mühterem iş sahiplerin Ban Telgraf Gazetesi Halk: Sütum D.) rumüzüna müracaallarını rica & B İş Arıyor j 'nin 10 üneti arıfma devam . et. ıı-:::!""' allevi vaziyetim — milstit 6l- adağından hayata atılmak meoburtye- | öndeyim. Ticarethânelerde, avukat ya- | Tatbaalarda çalışırım. İş ariyo- ühterem İş sehiplerinin — San Halk Sülünü (M.A-) rumü- h g.T R R.27, 8 H. S Ay samlarınıza gelmiş olan ve mü>- | manızı Hlân eti krereren aldırmanız Tün ÇÖŞ Sirin, ZX1 Bursül manız mercudür. Daktilo bilen orta mektep | mezunu geuç bir kız İşarıyor (Nermin) rica ederim türülmüş. Mide- mizlenmiş. Şı: Kalbi. sağlaın — Hastaneye göl g yıkanmış. ıIçı ter yapılmış. ııı'xusı:;ı’lıı kadar baygın yatmış. Sabahleyin birez daha sancılanı. | mış, Öğleye doğru daha iyi bir hal | almış. Ölümü yendiği zannedi".. geceyi de geçirirse ur- | yokmup diceyi vana vr_-rlneB b 'M::l:iuoıuwh dâkırdı söyle * Fakat, bu Araba bu kadar .ı.: Daaabim yerdi, yebat bi arabaci 1 giderecek bu masil derlemiye f, dehşetli | derimi uzun uzün anlattı, sonra da | | acden istiyordum?. Onu görmekle Tek taraflı iş — İstanbul Tramvay İdaresi- nin tatbikine geçtiği aylık karneler tutmamıştır. Bugüne kadar, ancak 200 kadar kar- ne satılmıştır. Ba karnelerin Fiyatı 6 — 7 liradır. Güne dü- şen nahil ücreti vasatisi yük« sektir. Bundan başka, bütün vatandaşlar, peşin olarak 6— 7 lirayı def'aten veremezler. Bu, ağır gelir. | İşin mali tarafı böyle.. Şimdi, gelelim, tatbikat ta- rafına.. Karne aldınız. Cebi- nize koydunuz. Biletçi ve | kontrol istedikçe, sordukça, | çıkarıp göstermiye mecbursu- nuz. Yani, bu hareket, kala- balık bir. tramvay arabası içinde, size bir küllet tahmil etmektedir. Ayni hareketi ya- parken, para cüzdanınızı çı- | karıp bilet parası tefrik ede- bilir ve bir bilet alabilirsiniz. ©O halde, görülüyor ki, aylık karnelerin yolcuya bir fay- | dası yoktur. Olsa olsa, idare- | ye faydası vardır. Toptan pa- ra almaktadır. Bu buluş, yalnız tek tara- fın menfaatini düşünen bir hareket olduğu için, bittabi rağbet görmemiştir. İşte ha- kiki esbabı mucibe budur. BURHAN CEVAT Bu büyük bayramımızda Mille- ün yardım ve y muhtaç n Çöcük yardımlarınızı katine gocukları sevindi: Esirgemö Ku saygı ile bekler. ANNELER! İ Çocuz Bulamacının top, top ol marnas: İçin Soğuk SüMe Karaşti- rıldiktan 5 a Pişirmek Jâzın gelâiğini unutmayın! Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkesi Niçin kusarız a Te Müidede bulunan sulp veya ma- yi iaddeleri bazan ağzımızdan giddetle dışarıya def ve ihraç ede- riz. Buna ekusma> deriz. Kusma asnasında mide yavaş yavaş çe- kilir, Takabbuz mutaj İstikame- tinüa aksi cihetlade vüki olduğun- dan midedeki mevaddı. em'aya zevkedecek yerde, ağızdan çıkarır. mide rahalsızlığı, eden bir şey alın dokunulması, ka- Btdra — kesesinde ve reciğerdeki böbreklerde husüle gelen kumla- yeyin zari iltiha- veremi, verem, — boğma- ürüğü, gebelik, deniz tut- alıncakta sallanmak, müs- tekreh bir şey koklamak — vesaire gibi sebepler kutmayı davet ede- bilir. Kusmak bazen bir defada vâki olur, gcer. Bazan günde bir kaç deta vukua gelir. Bazar da muh- $ | telif fasilalarlu a, aylar- $ | ça, hattâ senelerco devum eder ki, bu da midenla müzmin bir - ra- halsazlığından İleri geleceğine gö- ve, doktura gitmek lâzımdır. Bah- #0 yarın devam edeceğiz. fendi kim soruyor? dedi. Ben de dairesinden bir arksaşı.. dedim. Benimle alay etti, bir kadın değil mi? dedi ve.. bütün bu söyledik- hanımefendiye sefâm söyle.. dedi, | beni gönderdi!. Arabacı buzları söyledikten son- ra unladım ki, şan bizim mahut başkâti dir, Zekâsı, benim sualimi kavra- yışı bir taraftan hoşuma gitti; bir taraftan da: — Keşke o bilmeseydi.. | Dedim ve. düşündüm: imdi we yapmalıyım?. Ras- | toneye gidip onu görmeli miyim, görmemeli miyim?, Aldığım haber çok uzün ve se- gedirici idi. Fakat, içimdeki bir | his yine bana: — Git, onu gör. Diyordu. Gidip görmek. Bımu kendimi mi teselli edecektim, yok- sa ona mr teselli ve şifa verecektim.| | nacaktı | gördüğüm vn MAHKEMELERDE : “ Gurbette Övünmek, Hamamda Türkü Söylemiye Benzer,, “Burada bilmezler amma, siz beni gidin de Niğde'den sorun; bakın ne adamım!,, n kerli ferli, altın kös macli, altın göz - Tüklü, göbekli bir adamdı. Müz- nun, yakasız bir frcnk gömleğ'nin tekli, ymnlşti.. Ceketi yemeni var- üzerine Ki yelek İkişinin de hüviyetleri tesbit e Gildi, Davacı, yağ ve zahire taciri Yümni, maznun da hamal Raşiddi. Davacı, — davasını - anlatmağa koyuldu: — Kâtibimi Rızapaşa yokuşuna yolladım. Ev için muşamaba alı- Mefruşatçı ile zaten ev- velce konuşmuştum. Bir de bona yolladım. Kâtip muşabbayı al * mış.. Tabii, kendi getirecek değil ya. Bir hamal lâzım. Orada, bu da olmuş.. Elli kuruşa pazarlık Yazıhaneye kadar mu- yı getirdcek,, da asılaydı. Teknc lar da muşambayı o mişler.. Anlaşıldığına göre, sat bulup kaçla göz a ında yazıhaneye girmiş. Ceke- ti niç cebinden cüzdânımı, yazı ma> sam Sa) ör müş tabakamı almış. Cüzdanda, yüÜZ yirmi İira para, bazı evrakım, | fotograflarım, 500 liralık da bir se- not vardı. Senedin üzerinde ad- resim yazılı.. Yazıhaneden çık - tıktan sonra senedde adresi oku- du ya; doğru eve gitmiş Tabaka- mı gösterip: — Bey tabakasını yolladı.. Ben mağazaya eşya taşıyan hamalım. Bey bir yere,gidecekmiş.. Yeni etbisesini istiyor.. Demiş. Evden de tabakayı inanmışlar.. 90 liraya yaptırdığım yeni elbi - semi bir bohçaya sarıp vermişler, Üstelik, belki lâzım olur diye, yeni glâse iskarpinlerimi de kâ- Bıda sarıp bohçaya koymuşlar. Ben handan yazıhaneye geldi- Bim zaman, yazı masası üzerinde duran gümüş tabakayı bulama- dim, Kâtibe sordum, haberi yok. Dışarıda çakşan daimi adamla rımız vardır. Hepsi emniyetli, es- ki adamlarımız. Onlara sordum. Onlar da bilmiyorlar, Evvelâ kâ- tibin aklına geldi.. —sSakin “dedi, — muşambaları getiren bamal yazıhaneye — girip 1 dedi, racaat etlik.. Kâtıp eşkâlini tarif etli. Bu hamaldan şüphelerdiği- mizi söyledik. Akşam eve gittim. Beni gün - düz giydiğim elbisemle görünce şaşırdılar. Refil — Yeni elbiselerini ne yaptın Giydikten sonra kuzum? dedi. raktın? dedi. li, te vermek? Bil- | gü tesirini der-| bul serülm. Bu setişimin kuvveti- anda de muhülaza ediyordum. * Garde yim, öaat görey n Diye bir karar vermek üzere i- | dim. Fakat, yine her vakliki xza- lim tereddüt, kafamın içine hâkim oldur — Güme, görülürsün.. Kulağımı dolduran bu âmirane ve mütheyyiç korku dolu hitap be- ni titretti ve. zihnimde bir milen- delenin münakaşasına yol açtı: — Gidersem ne olur?, — Görürler, — Bundan ne çıkae?, — Salihe haber verirter.. — Salih ne yapar?. grlalda vUĞU Yazan: HÜSEYİN BEHÇET kuyordu. lattı. Birisi tabakami gölürüp ye- ni elbiseri istediğimi söylemişa Varmişler Eşkâlini sordum, Sır- tında adığını, k da zabıtaya hâabör verdik. Erte günü, Bat pazarında eİbisemle is- | pinlerimi satarken yakalandı. 'akat, cüzdanla tabaka meydan da yok!. Hâkim, maztluna sordü : Raşit! Sen mağa- alim, nasıl oldu? — Etendimi: Benim bir şeyden haberim yok. Ne muşamba ta - şıdım; ne evini bilirim; ne de gi dip elbise aldım. Ber fakir t damım, Ç dam geldi. Bana eşunları elti liraya satarsan, m» dedi. Ben nuşsın. daki adam kay Beni burada-o kadar tanın amma, memleketimde herkes bi- | Rdam Jeden di amus! lir ne 8i sorun kın ne — Demek bunları sen çalmdsın? — Hayır efendim. Davac: Yümninin karısı Na- dide, kızı Perran, kâtibi Mazhar, | yelekle geldiğini söylediler ve bunun &- | uğr arif ettler, Aymıca, bunu | müstahdemlerinden Şevket, Meh- met ve Rıza şahit olarak dinleni- yorlar. Köüp - Mazhar, * Şevket; Mehmet ve Rıza müşambatarı ge tiren hamalın Raşit olduğunu, Na- dideyle Perran da ayni adamın eve gelip tabakayı göstererek el- biseyle iskarpinleri aldığını sö) lüyorlar. Raşit, şahitlerin hepsine itiraz ediyor; — Etendim, diyör; kimi karısı, kimi kızı, kimi küşibi, kimi adamı! Bunların hiş birinin * şahit kabul etmem. Bana elbseyle pinleri, satmak için, tanımadığım adamım.. Böyle şey yapmam.. me, Rasidin suçunu sa- tevkif müz sini beklerii Beçiyor. Kaşit: — Beyelendi, diyot; ben Biğüna. hum.. Yok yere günahıma gir Yorsunuz, Güzbette öğünmek ha- mamda türkü söylemeğe benzer & siz beni gidin de Niğdeden sorun.. Bakın ne adamım!; Davacı hiç sesini çıkarmıyor ve geçip gidiyor. kkeresinin kesilme - davacı yanından ahır. — Ne derler?, — Lütfiye âşıkmı görmiye git- mişten başlıyarak, herşeye kadar söylerler. Rezil olursun. Adın bü- tün Şam maballelerine yayılır. Bu en son hitap - kulaklarımda acı acı çınladı ve.. beni fena halde ürküttü, Arabacıya: — Dön. Dedim ve. ilâve ettim: — Beni evime götür. Biraz sonra evdeydi. ğım iyi haberid sevinci dimi neş'eli buluyordum. Yarın da onun sağ olduğu habe- rini alırsam mes'ut olurum. Çİkinei kısmın sanu) geliyen kirpiklerin kırpa kırpa köşesine büzülmüş, vecitli bir he- yecan içinde glindeki mektubu o- ö —SUN TELGRAF— üÜ NISAN 16ti ——— ——— .—. Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver Ankaradan gön- | derdiği 8 Nisan tarihli ve «Balkanlar harbi çetin olacaktır.> isimli kalesinde ezcümle: «Balkanlar barbini Idare eden başp- kumandantığın en mübim vazdtesi; Al- man taarruru karşısında Yunan, Yü- goşlav ve İngiliz - ordularını kat'i bir mağlübiyete uğratmamaktadır. de- mektedir, Başma- VATAN B Ahmet Emin Yalman «Hoşa git- miyen haberler karşısındas isimli bu- — zünkü Başmakalesinde Balkanlardan v * gelen nahoş baberl behöetmekte birlerle Çanit ediyorum. Hi runa bu kadar Yugoslayların muvakkat bir aciya bile elbetle yüreği sızlatır. | lığın bir zarba immiyeceğine | verdır. Bu lma- | line ni hiç bir geçlei mektedir. CUMHURİYET B. uu Nadi Amerikanın bilaraf- *imiy bugünkli yazısında eredin. e: «Camhurrelsi Mister Ruzvelt Ame- | rikanın bu yeni dünya harbine Kurış- | maması bususunda memleketinin siya- zetine ve kendi kondina sadıktır: Bü- iyle Amerikanın bitaraflığı- iyort Bunun aile- yardım şekli bu devle- n hemen harbo müdahalesiyle müsavi bir mahiyet aldığı halde tota- liter cephe Ametrikaya harp ilân et- meğe imkân bulamamaktadr. Bu harp üçiü iteifakın üç: verlimek ” ve- mponya bu fikre kazanılabil- mdır, Japonya bu tehlikeli o- yünn yanaşımıyor ve demekrasilere - Zaml yardım karbriyle #yaklanan A- tnerikanin harp barlel bitarafğı de- vam ediyors YENİ SABAH B. Hüseyin Cahet <Mukaddeş Cihat isimli bugüakü Busyazısında ezeğmler <Almanyanın Lehistan giğnemeke kalkması Üzerine İngiltere Ve Fransa işe müdahale ettikleri tarih- den itibaren, —boşeriyetin - tarihinde şimdiye kadar İnsan oğlunun geçirdiği devrelerin en kanlısı başlamiş oldu. İlk gönlerde belki bu kavganın mahiyeti, Şümulü ve neticeleri hakkında —alda- Banlar vördü: İhth imdiye kadar e görülmemiş harplerden bir ta- 'daha tekerrür ettiğini zanne- denlez olmuştu. — Fukat hakikatte bü- yük, mülhiş ve mukoddes bir cihat Başlıyordu. iyarnet kopacak- ti ki ne şekilde bilerse bitsin, beşeri. N | yet bunün neticelerini ilâ nihaye his- bir adam verdi. Ben namuslu bir| #decekti. Alman Führer'i hükmü — bin Ü üyar. Demokrasi — yefleri (Na Sosyalizmda — kurtararak İebürriyet ve isliklâle, hak ve adalete or. Altı ay hapse ve tev- | | öldürmez. Fakat, bir skandala yol | kavuşturacaklarını temin ediyorlar. Ortanlüki Kavga hudut - genişletmek, genebi Dir kâkimiyet altında — yaşıyam millettaşları kurtarmak ve salve gibi bir IKi memleketi - alâkadar e- bir İhtilâr değildir. Kutap buzları yaşıyan — kavimlerden Afrika Kavrulan — vahşilere va- biltün insanlar bu ba- guşmalardan hisselerini alacaklardır. İşte harbin bu azameti ve cihanşümul- Küğa, gayenin her günkâ Mülâflar üz- tüne çıkmasıdır ki ona bir «cihat> vas- fını veriyor. imdiye kadar biz bu vas- fi yalnız dinl hareketlerde gördük. Fa- kat bugünkü harbe salk olan idealler gene Fürecek bir devre açacağını söye | Deşeriyeti de bir nevi din teskil etmekte ve din | Kavgalarının Bütün mutlak tadialarını: ve taaşsubunu. mühtevi bulunmakta- dır. 19)4 Cihan Harbi zuhur ettiği za- #man, Müslümanlar Halifesi, düşman- larına karşi mukağdes cihat ilân et mişti, Fakat “Kondistne — hücum eden düşmahlar arasında bu mukadder - ci hadın İstinat evliği dine şâlik klmseler G0 yazdı! Hu itibarla cibat ondan çok daha esaslıdır ve çok daha mutangsıp ve mütlaktır. demöktedir. Arit Esmer öldü İstanbul meb'usu, Profesör ve muharrir Ahmet Şükrü Esmer, Nevzat Esmer ve Nermin Esmerin babaları Arif Esmer velat etmiş- tir. Cenazesi bugün öğleden sonra Nişantaşında Teşvikiyede Çınar sokağında Ihlamurpalastan kal rılarak Beyazıl eamiinde namazı kılındıktan sonra Topkapı kabris- tanına defnedi ğ Merhuma Cenabi Haktan rah- Higliret, kederdide ailesi muharrit arkadaşımı- / za şabır diler, beyanı taziyet ederiz. H)8 Gazeteler de çalışan muharrirler edip değil'de pastırmabcı- mMudır?. Bir akşam refikimizin açe — Üğy meraklı anköt, bakikalan, | günün en tatlı dedikodu mev- zuu oldu. Sual malüm: Bizde yeni edebiyat ve yeni bir edebi zümre var mıdır?, Üdebayı kiram ve şüarayı benam muhtelif cevaplar ve- riyor. Hergün, bunları tatlı tatlı okuyor, yorgunluğumu- zu dinlendiriyoruz. Geçen gün Refik Falidin cevabı çıktı. Muharrir bir ye- tinde diyor ki: «— Alelâde fıkracılar, kö- tü mütercimler, adaptasyon- cular böyle bir ankete cevap veremez. Bir pırlantayı götü- rüp pastırmacıya sorar mısı- | mız?.» Demek oluyor ki, Refik Halid, şimdiye kadar cevap vermiş edip ve şairlerden bir kısmını alelâde fıkracı, bir kısmını kötü mütercim, bir kısmını da adaptasyoncu te- | Tâkki ediyor. Bu ankete henüz yeni baş- landı. Cevap veren üdeba ve şüaranın yekünu onu bul- maz. O gazetenin kolleksiyo- - | Nunda cevap veren zevatın adları vardır. Şimdi, o isimle- rin sahiplerinin içine birer kurt düşmüş olsa gerek! «— Acaba alelâde fıkraci ben myim?.» «— Acaba, kötü mütercim ben miyim?.» «— Acaba adaptasyoncu ben miyim?.» Diye kendi kendilerine sor« gu sual soracaklardır. ; Bu, meselenin birinci tara- S HİNERİR SimLARN mı, mütercimleri, adaptasyon. cuları pastırmacı addetmek- tedir. Fakat, bu iltifat, bizce mü- balâğel dır. Gazetelerde bu yazifeleri yapan arkadaşların hemen hepsini yakından ta- mıdığımızı zannediyoruz. Hiç biri, bir pastırmacının sahip olduğu servet ve refaha sahip değillerdir. Hele, pastırmanın kilosu 120 ile 180 arasında satılmı- ya başladıktan sonra, pastır- macı olmak, bizce, bir çok er- babı kalem tarafından özle- men bir meslektir. Herhalde, Refik — Halid, içinde yetiştiği ve velinimet bildiği Babıâliye karşı, fazla mezaket ve saygısından böy- le mübalâğalı bir iltifata sap- mıştır. R. SABİT Bu sene mezun ola- cak kaptanlar Ortaköydeki Yüksek Deniz Ti- garet Okulunda mezuniyet imti- hanları önümüzdeki pazartesi gü nü tamamlanacaktır. Marmarada dolaşan meklep ge misinde 13 genç imtihan yermek- tedir. Geçen sene mektepten B kişı “—Akbaba yokuşu- “ nün çukurlar Kasımapçada eturun okuyucula- runudan tütüncü Salâhatlin ya- myor: «Kasımpaşada Aciçeşme Camli ve etvarı yolları gimdi tamir edil- mektedir. Senelerdir ihmal edilen bu semile bir taşın ması hörkesi sevindirir. arada seenlerdenberi zu olen, hattâ Totoj mı vilâyet mekamına sunulan Akbaba yaku- sumun da hiç olmuzsa, yarım met- veye yakın Çukurlarını doldürmük değil, hatrâ baştan başa tamir et- | mek armkün değil mit. Hazır ta- miz edici kollar bu civara yaklaş- iken, keyfiyeti alâkadar ma- datmak istedik.> Nİ