KS a aa A a A ASA A KA L İçüncü Nisan.. Ü'Sene evvelki nisan daha unü- Kibi olmadı, Aradan ge - eti karmak için uğr: ünde kalacağını söyledi. ul iki sene evvelki misan pada ergeç silâhlı bir kavga- yaracak olan gerginliğin ken « eu belli ettiği bir ay olmuştu. ün bu maziyi hatırlamak ha- t halde Avrupa barbinin ev- İ senenin baharında evvelâ natlar arasında başlamış ol- mu düşündürüyor. Almanya ildiğine silâhlanıyordu. Al - tarafı kendidinin çemberle - k hayat sahasının daraldığını sürmekte ve Alman halkının ı*ı.:"- vazgeçebileceğimi, tüleğin elzem olduğunu tüyordu, vrupada devamlı bir vukh te - için evvelâ itimatsızlığın kalk- Zaturi olduğu — ötedenberi . Lapir t Müdafan edilegelmiş- ikia Alman halkı bütün çek- Makrumiyetin sebebi İngilte- Olduğu kendisine tekrar edile İstediği kadar toreyağı bu - Yışından da İngiltereyi mes - . Bu takdirde Alman SNt ikna etmek ve aradaki iti- tilığı kalırablmek gitgide im- Z olmuştur. eei indi z anyanın böyle silâhlanıması Müni olacak tedbirlere lüzum| lmemiş olabilirdi. Fakat si - A azaltılması ile Avrupada $ Ve emsiyetin tesis edile « Seği fikri artık İngiüzlerce hi Za mahkümdu. Silâhlarını Hamak değil, Almanyanın imağıla karçı İngiltereyi her di bunaArsı ve her süretle kuv- ine lundurmak düşüncesinin ni çok n kapa 'lerdi. 937 de Çember. e AaPinesi silühlammak için İn- ü üzerine Ginin gösterdiği İü - Ya tatbiki, P*t senelik progra - tahişbikine girişirken feykalâ- değyaçtt İstemişti, Bu az mant- adi Üdi. İi seno sonra 929 nisas d in silâhlanmak ye- :*' kl.t:' Nai ekayli e u. Arada geçen vi Tüzum ıhı:::ı yalnız di Sözönüne getirmek de 43 İki sene evvel nisanda ü ıı' *lan siyasi mücadele nra- e y Zeçtikten sonra muha- Hİ 'ğ'_ ;:r'-ş oldu. Bu silâhlı k: — O0 Sen Ya < Bizimkine.. Kendiyi hakkında nasıl malâ- at slabilirim?, ( Mt gün saat ikiden dörde ka- “Yaretlere müsaade ediliyor. İMdcüa coğan 5 St de gitl kine rağmen dişlerimi sık- Tahei ü ve; i î Hepiniz güle güle gidim!, arlalM. Bu sözler ağzımdan çı- €a gözlerim Halil Necibin 'nden ayrılmıyan bakışlarına ta- "'nuş bulumuyor, göğüs boşluğum üŞ Ve izlırapla dolüyordu. | yet ve itimadın tesis edileceği fik- 03 de Sevec zan : ETEM İZZET BENİCE — atlar şahi kin daha uzun sürebileceği tahmin edilekilir. Eğer Avrupada bir iti- mat ve emniyet havası içinde kü- çük büyük her milletin yaşamak şerakti sağlam surette imkân al - fına alınmazsa acı teccübelerin te- kerrür edeceği tabildir. Silâhların azaltılması ile emni- ri yerine Çemberlayn ve Halifak- sın üç misandan evvel Almanyaya hatırlattıkları şu düsturun tatbi - kat sahasında hayatiyeti olduğu görüldü: Kuvvete müracaat eden kuvvetle karşılaşacak. HALK ÜTUNU İş Ve İşçi Arıyanlar, , Temenni- ler ve müşküller İş Arıyor Lisenin 10 uncu snfina devam et mekteyim, ailevi veziyetim müsait ol- madığından hayata atılmak müsburiye- tindeyim. Ticarethanelerde, avukat ya- nında, matbaalarda çalışırım. İş arıyo- Muhterem iş sahiplerinin San Telgraf Halk Sütenu (M, A.) Tumu yuna müracaatları. Gelen Mektuplar | tip, MA Yıldız, - Pekak, Bayan M... 'T, Hayriye, Sempatik, Mübeccel, Utangaç, Şirin, TIL Bursalı, $.T,R. R. 27, 8. H. HH, Ay namalarınıza gelmiş olan ve mü- rreren aldırmanızı ilân ettiğimiz :.n.,um—ıı—ııınmııım- maniz zersudür. Genç bir kaz iş arıyor Hevt vaziyetim dolayısiyle çalışıp ha- yatımı, istikbalimi kendim yapmak Mmecdburiyetinde — olduğumdan — hususl mmücsseselerde, yazıhanelerde herhan- &i bir iş arıyorum. Bana şefcat elini u- zatacak olan mühterem iş K Son Telgraf Güzetesi Halk Sâtumu (N. D.) rumuzuna müracaatlarını rica ede- L İ ADĞ AREAZ! Yumurtalı köfte Malzeme: Yarım kilö kıyıma et, üç yur| murta, iki dillm ekmek içi, yarım çay #ecanı vejetalin; © dilim trancala, bi- aa maydanca, bir kaşık salça, bir soğun, avuç un. *y.ılısı: Yumurtaları hazırlayıp Pi « . Ekmek içini islatıp sıkmalı, ufa-| ince Kıyılmış goğan ile — beraber layıp : Kaymaya katıp karıştırmalı. Biraz da va salçayı iki kaşık sü toz gekeri, kara biber, tarçın ilive ede- Şek ittmali ve kurarmış ekmeklerin zerine gerine yumurtala- Tan meydana getirdiği yiyeceklerin #- | eli, her tek | salçayı , in m:::ıe birer tutam iyice kıyile | » maydanoz koymal - Acz içindeydim. Hiçbir tedbir eksin ! 1 landı ve. ba kalktı, ).:" onlârın arkasından bakakal- Haa ge0 gamına bir dela daha ğ alta yapayalnız bissettim. ki, ve kimsesiz bi | ııı-—-i-ül—h'_':“ ve. bütün bir ha: Toğu bir sızı yamırusu gibi n ğ tıkadı. Hayatım, ea Ucu :“'.'".'İİ.'.,..... kadar canlı bir sine- yerdiği zt yatın bomboş- ihi birdön Ü aktımdaki uğursuzluğu - | dermeğe imkân HT Hem yürüyor, Bu ağlamaktan duran bunaltının hup gözlerimden dışarıya hem ağlıyı ziyade içimi dol- coşuşu ve Sü e- taşışı idi. | — Kararın tatbikatına ehemmiyet vermeli Belediyenin dört — gözle beklediği bir karar vardı. Ya- zılıdığına göre, bu karar ni- hayet çıkmış ve derhal tatbi- kine geçilmiştir. Hâdise şu: Gece veya gündüz olsun, 12 yaşından küçük çocuklar #sinema ve tiyatrolara alınmı- yacaktır. Ba kararın ne kadar yerinde olduğunu söylemiye dahi lüzum yok. Terbiyevi fay- daları var, sıhhi faydaları var, hatltâ, aile bütçelerine mali faydaları bile var. l Bizim üzerinde durmak is- tediğimiz asıl nokta, bu kara- rın tatbik cihetidir. Temenni olunur ki bu harar, bazı ka- rarlar gibi ihmale uğramasın ve çok ciddi olarak tatbik e- dilsin. İş bir kerre gevşedi mi, artık, arkası devam eder. Bu- gün, filân zatın beraber getir- diği çocuk kabul edilir. Ertesi gün, filân bayanın çocuğunu Bırakacak yer balunmaz, ka- bul olunur. Derken, bunları diğerleri görür, onların ço- cukları gidiyor da, benimki neden alınmıyor, diye itiraz- lar başlar. Hülâsa, bu işin tatbikatına çok ehemmiyet vermek icap eder. Aksi halde, bu güzel kararın, hiç bir faydası ol- BÜRHAN CEVAT 23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI VE HAFTASI Yavrularınızın Bayramlıklarını bazırlarken — miülletin yardım ve gefkatine muhtaç ÇOCUKları da gevindirmek için Çocuk Esirgeme Kurumunu yardımlarınızla kuv- vetlendirinli.. bir koca veyahut kız ararlar. - Bu zihniyet yanlıştır. Veremli hasta, bir defa siki tes davi allma alınınca, tedavinin scaplarına tatbik edilmekle bera- ber, şunları da nazarı İtibare al- mak Mizım gelir. Meselâ veremli erkeği geç ev- lendirmelidir, Kız ise yirmisinden evvel kocaya verilmemeli ve ev- lendikten sanra da yirmi beş ya- şına gelinciye kadar 'çocuk — yap- mamasına dikket etmelidir. Hattâ bunlardan doğacak çocu:- Bun, kuvvetli olması için vereme müptelâ bir erkek veya kızı, ken- di bünyesinin gayri olan, yani kuvveti bünyede bir kadın veya bir koca ile eylendirmeli ve bun. darı evlendirmezden evvel her iki tarafıd oktora iyiçe muayene et- tirmelidir. Bu suretle doğacak ço- cukla İrsen melbuz olan veremin önü alınabilir. Çocuğu doğutduktan sonra, an- nede verem alâmetleri — belirirse, memeyi kesmeli, çocuğun odasını ayırmalı ve iyi bir sütnina arama- hdar, ve irade kudreti bu mezi yenemez- | di, Ben kendimi ne kaduar toparla: | mıya ve bahtımı düzene koymuya çabalıyor idiysem, talihim o kadar| fersine gidiyardu. Niçindi bu?. İşte beni en çok dehşete düşüren şey de bu oluyordu. Sokakta bir hayli yürüdüm ve. bir hayli ağladım. Bir aralık, hıç- arıklarım o kadar çoğaldı ki, ken- | dimi boağuluyor sandım ve üdeta | bir baş dönmesi ile sarsıldım. E- | ğer, yel kenarından yürümesem | içü Ve biz davarı tutmamış olsam mü- hakkak ki, yere düşecektim. Ancak, benim bu iztırabıma, bu ağlımama hakiki debep neydi?. Tecsslirüm Halil Necipten — gel yordu. Bu muhakkaktı. Ancak, tah- Hi ve ayırdı gereken bir nokta var di Ve bu noktalar zihnimde şu | gekilde mütebariz bir hal alabili- yordu: Bir; Halil Necihi ben de mi se- viyorun. Bütün bu hırçınlığım, ağlayışım, düygülarımdaki —& | bir sevgi ml beni sarıyor?. Onum: MAHKEM Güvenme dostuna, sa- man doldurur postuna Radyo istasyonu olsa, Zuhal yıl- dızını bile —— İZYazan: HÜSEYİN BEHÇET —Kırk yıllık ahbaplıktan son- ra, doğrusu senden bunu bekle « mezdim. Amma tevekkeli mi de- mişler «güvenme dostuna, saman doldurur vostuna!» diye!.. — Yahu kardeşim.. Bilirsin, ben seni çok severim, — Haydi haydi., Geç onları.. Ar. tik, o ağızlara kayık yanaşmıyor. — Bak.. İnanmazsın şimdi... Val- lahi billâhi bu işte benim zerrece kabahatim yok. Hatta, param olsa | ben alacaktım. - Neyse.. Oldu şimdi.. Geç at bu kerteye geklikten, mah- xemeye düstükten sonra, sen de ben de ne söylesek favdasız.. — Yalnız, ben de senden bunu beklemezdim. Dolandırıcı diye be- ni maıkemeye vermene çok gü * cendim. — Neyse.. Artık keselim.. İşi ar- tık hâkim halledecek... Bu muhavere, Adliye koridorün- da, orta yaşlı iki kişi arasında ge- ciyordu. Davacı olduğu anlaşılan adam «isi artık bükim halledecek» dedikten sonra, öbürü ayrıldı ve uzaklaştı. Yalnız kalan davacıya yaklaş - tım., — Hzret! dedim, Ne 0? Dolan. | dırıldınız mı? | — Dolandırıldım, yal dedi. Hem de ge ne dolandırılış!.. — Galiba, dolandıran da ahba- bınız?.. — Yirmi senedir dükkü nkom - gam.. — Nasil dolandırdılar? — Efendim.. Benim gazinom var- dır. Evvelce bir radyom vardı. Bir aralık başım sıkıştı. «Mahma ge- çer hükmüm» dedim. Çikarıp sat- tım. Halbuki, şimdi, en küçük ma- halle kahvolerinde bile radyo var. Müşteriler istiyor. Taksitle, ye » niden bir radyo almağa niyetlen- dim. Bu da sözde, yirmi — yıllık komşumuz, can ciğer ahbabımız.. Bir bakkal dükkânı vardır. Önü- ne de bir buz dolabi koymuştur. Ö- rada bira, şarap soğutur, ayakta bira, şarap içirir. Tabil, her der- dimi, her şeyimi ona söylüyorum. 'Radyo alacağımı da söyledim. Bir Kgün geldi. — Elde ndüşme, kelepir bir rad- | yo buldum sana, Nimet Efendi de- | (. Şimdi üç yüz İiraya alınamaz. Yü zelli istiyor amma, yüz yirmi- ye de alabileceğiz galiba.. Param olsaydı, ben alacaktım. Bu sıra bi- raz dardayım., Param yok. Şunu kaçırma! dedi. — Rağyo nasıl bari? İyi bir şey mi? dedim. — İyi de söz mü? dedi; Çevir Güğmeyi, Bağdadı dinle... Çevir düğmeyi, İranı dinle./ Çevir düğ- meyi, Turanı dinle. Çevir düğ- meyi Amerikayı dinle... — Amerikayı da alıyor mu? di- ye sordum. — Amerika ne demek? dedi. Rad o istasyonu olsa, Zuhal yıldızını bile alır... l — ——— ——— İki: Halil Necibi sevmiyor, an- cak ona hasla bir genç., diye mi, üzülüyorum. Onun bu hali bana | kendi bayatımın aksaklıklarını ma | hatırlatıyor?. | Her iki vaziyeti de 6 anda mu- | hakeme etmeme ve kat'i bir meti- | ceye vasil olmama imkân yoktu. İkinci nokta üzerinde tereddüdüm yoktu. Fakat, birinci vaziyet en Ççok zifinimi” kuzcalıyan, asabımı bozan bir vaziyetti. Necip arabaya biner ve gideri — Sen de gili. Dedirtiyordu, Neden © anda ba- kışlarım onun gözünden yor, iztırapla onu takip ediyor - dum, Bu yalmız teessür ifade eden bir his değildi. Bu histe damarlar- dan süzülen, kalbi buran ve beyni dalma onsuz olmamıya sevkeden bir hususiyet vardı. Biliyorum sinsi sinsi muhake- meme ve hislerime hâkim olan — Adsız aşki oradan mı kuvvet alıyor?, ELERDE: alırmış... — Sen radyoyu gördü nmü? de- dim. — Biliyorum yahu.. Kaç kere dinledim. Mükemmel,.. dedi, — Kaç lârnbalı imiş? dedim. — Sekiz lâmbalı yahu.. Halis A- merikan radyosu.. dedi. Eh! Kırk yıllık ahbap.. - Parası olsa kendisi alacakmış. Artık be- ni kandırıp tavlıyacak - değil yal. — Peki. Şunu bir kere göre - lim. dedim. Beni alıp bir eve götürdü. Sahi den, gösterişli bir radyo.. Biraz çal- dılar.. Ben de pek okadar radyo - dan, lâmbasından, bilmem nesin- den anlamam. Baktım, çalıyor. Bu Bükreş, öediler çaldılar. Bu Sofya dediler çaldılar.. Eh! Âlâ... Yalnız, parayı peşin istiyorlar. Benim de o kadar param yok.. Seksen lira kadar param vardı. pazarlık ettik, Kırk lira da borç buldum. Yüz yirmiyi sayıp radyo- 'yu dükkâna getirdik, Bir radyocu Çağırdık. Anten çektirdik. Adam radyoyu kurdu. Çalıştırmağa baş- ladı, Bir vızıltı, bir cayırtı.., Girla gidiyor. — Bu radyo çok eskimiş.. Lüm- baları bozulmuş.. Zaten iyi bir iİmarka da değil. Bunu satsanız da, taksitle bir yeni sini alsanız. Şim- di bu en aşağı âltmış liralık tamir ister. Yine de işe yaramaz! deme- sin mi? Alimallah, beynimden vurulmu- şa döndüm. Sahiden de, radyo bir işe yaramıyor. Anlıyanlar baktı- lar.. Birçok istasyonları da almı - yor. On beş virmi lira zararına sat- mağa razı oldum. Ötekine berikine gösterdim. Kırk liradan fazla ve- re nolmadı, Deli olacağım yarab- bi.. Ne yapayım? Dükkâna da rad- yo lüzim, Bak ne müşkül vaziyette kaldım. Sonradan öğrendim. Me- ier bizim komşu, bu radyoyu kaç kişilere satmağa uğraşmış da kim- seler almamış. Radyonun sahibin- den de, bana sattığı için, otuz lira komisyon atmış. Bütün derdi, gay- rzeti, bu otuz İlra içinmiş... Peki, bana da yazık günah değll mi? Şu atalar sözleri yok mu, vallahi, her birinde başka bir hikmet, bir baş- ka cevbher gizlidir. Demin de söy- | ledim ya: «Güvenme dostuna.. Sa- man doldurur. postuna,..> derler, İşte, bir dosut, otuz lira için, bak insana neler yapıyor!.. — Bu sizin söylediğinizni daha bir başka türlüs üvardır : «Ahibba şiyvei yağmadan meb- hut eyler âdayı» «Huda göstermesin âsün izfihlâl bir yerder | Derler.. dedim Aman aman! dedi davacı. Pek | hoş şey-. Bir daha söyl ebakayım.. | Nasıldı? Ben, beyti tekrarladım. — Fevkalâde beyim.. Fevkalk- de! dedi. Benim gazinocu oldu - Zuma bakmayın.. Böyle çeylerden pek anlar, pek severim, Bende de (Devamı 5 incl sayfada) sarıyor da ben bunu suurumdaki imndın zoru İle ayırt mi edemiyo- rüm?, Yoksa aşk, benim hisleri- min tâ kendisi de ben hâlâ onu tanıyamıyorum mu?, Ve.. bundan da şüphe etmiyor değilim. Çünkü, hislerimdeki du- | Yuş ve ifade tezahürleri yalmız in- sani değil, muhakkak ki biraz da deruni ve bedil. Onun gözlerine bakarken herhangi konuştuğum bir kimsenin gözlerine bakar gibi bakmıyorum, Göz görüyor ve. Könül seziyar ki, bu bakışlarda bir | hoşlanma, bir hususiyet de var. Bu bususiyet eğer, bir cazibe ise bütün damarları kaymatan bir in- cizabı hissediyor, gözlerimde alev- Hi bir yanışım tutuştuğunu duyu- yyorum. Yani doya doya ona bak- mak ve.. bakışlardaki zevki içime sindirmek istiyorum. Onun yatağmmın başında oturur- ken, onun sancıdan kıvrandığımı görürken, onuo utırapla morarıp | ecel teri döktüğünü sezerken bile, | (Arkası var) 3 —SON TELG ————DEM—DDED——m Başmuharrirler Ne Biyorlar? İKDAM R. Abidin Daver «Libyada yeti vazi- yetr bimli bugünkü Başmakalesinde; Libyada, Tarablusgarpten Bingazi eya- letine doğru bir Alman — İtalyan te- arruzunun başlamasını ve İngiliz ordu- sunun müharebeyi kabül etmiyerek Keri çekilmesini tahlil etmekte: «Harbin, kâh İngiltere ile müttefik- lerinin, kâh Mihverin lebinde cereyan edip gitmesini tabii görmek İcap eder. Meselenin ruhu, sıkışık bir vaziyetle yenilmeden çekilmektedir. İngilizler, Atrikada, şimdiye kadar, buDu — yap- mıya muvatfak - olmuşlardır. Göçen yaz, en buhranlı — vaziyetle iken Mar- samatruha kadar, taylatsız - çekilmiş- der, sonra kışın sert bir darbe indirerek bütün bir İtalyan ordusunu imhâa et mişler ve 140 bin esir almışlardır. Do- lu Afrikada da, Vvaziyet ayni olmuş- 'tur. İngiliz Somalisini zayiatsız tahliye ettikleri gibi Sudanda, Kenyada pek aZ gerilemişler, sonra taarruza geçe- rek verdikleri yerleri fuizi mürekkebi ile geri uldıktan büşka İtalyatları her tarafta mağıüp etmişler ve Habeş sefe- Fini yakında bitirebilecek bir vaziyete Girmişlerdir. General Vevel'in, — bun- /dan sonra da ayni sevk ve idare meha- retini gösteneceğini, çok duha nazik ve bubranlı olan bir devrede elde - ettiği muvaffakıyetten istidlâl ediyoruz.» de- mektedir. CUMHURİYET B. Yunus Nadi «Deniz mücadelesin- de lüyyüre unsürü> işlmli bugünkü Başımakelesinde: <«Büyük Britanyanın hariçle muva- salacını kesmek gayretinde Alman de- Aizallı silânları tayyareden yardım görmek ihlyacını hissediyor ve bun- dan faydalanıyor da, Bir kere Narvik- ten İspanya hududuna kadar Avrupa- füz bütüs Şimal ve Şimali Garbi sa- billerinden istifade eden Alman — de- nizallılarının vazdesi geçen Umuml nisbelle çuk kolaylaşmışlır. Ge- yakın üsler yüzünden bu salmıştur. Sonra bu yakın ahi tayyareler denizallı- li ve emin keşif vazifesi ifa ediyorlar.> Demekte ve bilâharet «Katilelerin harp gemilerine ilâve- delerle de himayesi mukabil irlisurette müşkülâla Uğ- ingillerenin hüriçle muva- Balasının kesilmesi gayrelini en doğru ilmdesiyle suya düşürecektir. demek- todir. TAN B. Zekeriya — Serlel «Balkanlarda harp başlıyar isimli bugünkü Başma. kalesinde Almanyanın korktuğuna uğ- |tinde temsil RAF — S NISAN 1911 Beli saldırmalı şair NEDM İ Bir muharrir arkadaş, ge- çenlerde, Beyoğlunda bir ga- zinoda, tarihi bir revü seyret- miş.. Anlatılışa bakılırsa, bu revüde, meşhur şair Nedim de, sahneye çıkıyor, zamanın kostümleri içinde arzı endam ediyormuş.. Fakat —arkadaş böyle ya- zıyor— Nedimin belinde, ko- caman bir saldırma var.. Ze- ki meslekdaş, hemen espriyi yapıştırıyor: «— Şu dünyanın haline bakın, diyor, Nedim dahi lâhlanmak — ihtiyacını duy- muşl» Bizce, bir revü sahnesinde, Nedimin beline bir saldırma sokulması, sade bir mizah mevzuu değildir. Bu, bir faci- adır. Sevgilisine: Ayağın sakınarak basına aman Sulla- mun Dökülen mey kırılası şişek rindan olsum Diyen Nedim, korkarım, asır- lardan sonra, doğduğu büyüdü ğü İstanbul şehrine, sakına- rak bakacak.. Nedimin en bü- yük hususiyeti, tam bir İstan bullu, tam bir İstanbul deli- kanlısı olmasıdır. Sâdâbâd — bahçelerindeki eğlence âlemlerinde zannet- mem ki, beline bir de saldır- ma sokmuya lüzüm görmüş ol- sun!, Bahsedilen revüde, Ne- dim, hakikaten, beli saldır- malı — bir su başı kıyafe- edilmiş ise, bu —hâdise, yalnız, bu rTevüyü tertip edenlerin bir cinayet irtikâp eylediklerine, cehaletlerine delâlet etmez, bizde, edebiyat ve tarihle uğ raşanların vurdum duymazlı- ğını da gösterir. Bu sahne, edebiyat tarihi- mize karşı atılmış feci bir to- kattır. Tokat, Nedime rastla- bütün emserler, Almanların bu siye- & mağlübiyeti kabul ederek askeri ha- rekete hazırlandıklarını gösteriyor. Fa- at şüpbe yok ki, İngilizler de Hizumu dninda — Yuzaslavyaya flilen yazdım için hazırlıklarını tamamlamışlardır. Binaenaleyh Alman kuvvetleri Bal- kanlarda yalnız Yugoslav ve Yunaa kuvvetleri ile değil, motörize kuvvetleriyle de karşılaşacaklardır.» YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın «Balkan- larda variyot> isimli bugünkü Başma- kalesinde — Bulgaristanın —Almanyaya iltihakından sonra Bulgar resini propa. gandacımının radyoda söylediği nulka temas eimekte ve Bulgarislanın him- metiyle Balkanların nihayet yabanet nüfuzlardan — kurtulâuğunu, Balkam devletlerinin artık işleri güçleri ile meşgul olup — İktisadiyatlarını İnkişaf ettirmek için çalışabileceklerini beyan €eden büu nutuk hakkında: «Beş ön cümle içinde bu kadar man- Yıkazlığı bir araya toplayabilmek ha- kikaten büyük bir marifettir. Balkan- dar büyük devletlerin müdahalesinden kurtulmak ve yalnız başlarına hare- | ket edebilmek isteselerdi biribirleriyle birleşirler, bir blok — teşkil ederler ve Bulgar propagandacısının da işaret et- tiği cenebi müdahale ve entrikasından kurtulurlardı. -Halbukl bugün Bulga- ristan, Almanların ellerinden tutarak onları Balkanların göbeğine yerleştir. di, Üçler Misakinı imzaliyarak Alman- ya ve İtalyanin emir ve nüfuzu altına girdi. OnÜlardan gelecek işarele göne hareket etmeyi taahhüt etti> Demekte ve bilâhare de, Bulgarların Balkanlailâra sürdükleri karayı Yu- goslayların yıkadıklarını tebarüz etti- rerek yazısını şöyle bilürmekledir: «Bulgar zomşularımız lâyık oldukla- m mevkli buldular, Artık Balkanlıları rahat bıraksınlar ve onların —işlerine karışmasınlar, Bizler takip edeceğimiz mesleği" kendimiz — taytır edebiliriz ve hür vatanlarda müstakil yaşamala na- girdi. Onlardan gelecek işarete göre teririz. İoyloı. Beyoğlu ve Üsküdarda Sivrisi- nek mücadelesi Beykoz, Beyoğlu, Bakırköy, Üs- küdar, Sarıyer kazalarında bugün- lerde Sivrislaek ve haşarat mü- cadelesine başlanacaktır, Belediye mıştır, Yarın, san'atkâr- lar da, ayni bir sille yiyebilirler. Türkologlar, n dekorunu, devrin kostümleri- ni, hâlâ tamamen tayin ve tesbit etmiş vaziyette değil- lerdir. Bir takım ince teferrü- at vardır ki, meçhuldür. Hal böyle iken, Nedimi, beli saldırmalı bir adam ola- rak Beyoğlu sahnelerinde teşhir ve temsil etmek ne mu- azzam bir faciadır. Bu facia- yı önliyerek debiyat ve ta- rih zabıtası kim?. R. SABİT Kestaneli krema Malzemesi: Bir kilo kestane, bir iitre süt, İktyumurta, (Ki tepeleme çorbü ka- Gdi pirtaç unu, birar vanlya çakeri, bir çay fincanı şeker. Yapılışı : Kestaneleri çizmeli, kay - natmalı, soğuk suya salmahı. M nedea #ütü gekerle kaynatmalı, içine sotuk grile *« plrinç ununu Dâye edezek karışı rıştıra on dakika pişirmeli, Yumu zan sarısını katarak karışlırmalı ve va> nilya şekeri ile ezilmiş kestancı koymalı ve tekrar iyler karı sonra, sertleşinceye kadar çalkalanmış akları katmak. Hafifçe karıştırıp — bir kâseye boşaltmalı. Birlmizin ERE' İ”Im i Mahalle bakkalla- rında ihtikâr Yedikulede ateran bir esküyü- camus yasıyor: #Bklediye mernurları, Belediyo zabitak talimatanmösinin — tatbik edilip edilmediğini kentrol etmek için, hep Düyük mağazaları, kas Jabalık, çarşt püzarları teftiş edi- yorlar, Havaliti zaruriye satış fi- atları da kontrol ediliyor, ihtikâ- Kat ihtikârın asıl koyusunu hallç bakkalları yapıyorlar. Mal- Jarıtı fühiş fiyatia satıyorlar ve semtleri uzak olanlar mecbuzen bu bakkallardan ahış. veriş ediyorlar, bu kazalarda çalışacak mücadele ekiplerine dağıtılmak üzere 24 ton mazut mübayaasına karar ver . miştir. | | İ Kömürcüleri de bu meyanda zik. redbhal.(!ı_ Acaba buralar troldah istista mı edilmişt