! i t : Son Telgraf'ın Hikâyeleri Bay siniz? Şahin Kalenderi tanırmı- Canım şu meşhur bay Şa. ç birevli kadına iyet etmediğini söyliyen zat.. Tanıdınız mı? Tanımadınızca bir le Şahine benziyen bir çok erkek aklınıza gelmişlir diyorum: Şahini tanımadım ama, bizim Mehmet de tıpkı onun gibişlir! diyorsunuz, Ancak bay Şahin Kalenderin kimseye benzemiyen bir iddiası vardır, O: — Ben hiç bir evli kadına etmni- yet edemem! der ve ilâve eder: — Kendi karımdan başka! Bayanlar, sesiniz kulaklarında çınlıyor, şeytan şeytan güldüğünü- zü görür gibi oluyorum: — Bu yalmız bay Şahine mahsus bir iddia değildir, her koca böyle- dir! diyorsunuz. Belki de hakkınız vardır, fakat Şahin Kalender, karısı itiraf et se-de İnanmaz!, Siz de şimdi be- nim dediğime inanmıyorsunuz, «Yalan!» demek ister gibi düşü- nüyorsunuz, Sizi temin ederim ki, doğru söylüyorum, Durunuz telâş etmeyiniz: — Aman şu işi anlat!. Diye beni sık boğaz etmeyiniz... velâ bir hikâye anlatayım: — Bir gece — Nerede olduğunu öğren i zı kırmayıp sö Bayan Şadiyenin köşkünde top- | Tulük vardı.. evet bay Hüs. | nünün karısı Şadiye.. Acele etme- yiniz canım, kimlerin toplandığı- mı da söyliyeceğim: Bay ve bayan Nafiz, tanıdımız ya, güzel Dürda- e. Bayan Sacide... Günahını al- mayın, o gece kocası da beraber. di.Bay Veli ber mütat hepimizi pokere teşvik etti. Biraz sonra bay Kâzım teşrif buyurdular ve biraz #onra eşinin de geleceğini haber ver. diler. Nuriyed yarım saat sora gi- di. Şahin il kamı Cevriyenn ora- da oldukları malüm... Bir müddet havadan sudan ko. muşulduktan sonra Velinin teklifi kabul edildi. Yalnız ben pokere oturmadım. Hüsnü, Nafiz, Veli ve Kâzım masa başına geçtiler, Bir aralık - sizi temin ederim ki, asrar ettiniz diye söylüyorum, yok- sa dünyada söylemezdim - evet bir aralık, nasıl oldu bilmem, Cevriye ile salonun bir köşesinde baş başa | | kaldık... Darılmayınız, kadınları Si “tan başka çare yoktur. Evvelâ bir zemin hazırlamak lâzımdı. Frantız hur darbı meselini hatır - ummış Oyunda kazananlar ise-. SADETTİ MÜZE söylemişlerdir. PERŞEMBE Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 18 TUNA BOYUNDA —— -— TÜRK Yazan: M. SAMİ KARAYEL Venediklilerin nüfuzu çok genişti mümkün değildi. Köylüler serbest değildi. Binaenaleyh serbest ma- likâne de yoktu. Çiltçi efendisinin toprağına bağ- h idi. Ona birçok vergiler ve baç venmek mecburi tinde idi. Top- imparatora ve yahut hükümete ailli. İmparatorlar bu araz zimlere verirlerdi. Keza, & gaziler vergiden muaf tutulrdu. Hükümetin kasasına para gir S| #nezdi, İNANMAZ 0... Yazan: Selâmi İZZet.. Türk musikisinin en büyük isimleri Büyük bir aşk efsanesi olan BİN BİRİNCİ GECG Şaheserini nefis şarkılarla süslemişler Bu Filmde Balıkçı Osman taklitli mükâlemel FERDİ TAYFUR Yalnız İPEK Sinemasında Karılarından şüphe etmeli imiş- ler! — Her halde kocanızın kazan - | masını temenni etmezsiniz değii mi? Güldü, amma gayet garip gül - dü. — Neden gülüyorsunuz?.. — Çünkü bu gece hiç biri kaza- namaz... Eğer darbı mesel doğru | ise, oynıyanların hepsinin birden kazanmaları lâzım gelir ki buna imkân yok... Fisladım: — Aman kocanız duymasın! Gene güldü: — Ehemmiyeti yok dedi, o böyle şeylere inanmaz! O aralık salona bir göz gezdir dim, bizden ve ta öbür köşede pi- yyano çalanlardan başka kimseler kalmamıştı. Yukarı kattan piyano sesi geliyordu. Bayanlar — piyano çalmağa gitmişlerdi. - Oyuncular ise kendilerinden — geçmişlerdi. «Bob» ve «rest» den başka bir şey düşünmüyorlardı. — Biraz bahçeye çıkalım mı? — Hay hay. Aşadı indik, bahreye — çıktık.. Çamlığa yürüdük. Gökyüzü aysız, ağaç altları ıssızdi. — Oturalım mı?. — Oturalım!.. Ben hemen ceketimi — cıkarıp yaydım, Cevriye uzanır gibi otur- du, Dizlerinin dibine oturdum. — Bu gece kocanızın kazanması ezem! dedim. Bir ssat sonra köşke girerken Cevriyenin kulağına fısladım: — Her halde kocan kazanmıştır. — Her halde, Ben kuşkulandım: — Ya şünhelenirse? Başını omuzuma dayadı: — İste bu imkânsız. — Neden? — Çünkü inanmaz. Salona girdik. Oyun bitmişti. Bi- | zi gören Şahin bamboş avuçlarını | açarak karısına yılıştı: — Bâak gözüne — inanmamakta haklı değil miyim?.. İşte gene kay. bettim! deai. âil]lî Şehir tiyatrosu H TEPEBAŞI DRAM li Bu KISMINDA sant 20,30 da HÜRRİYET APARTMANI #stikllâ eaddesinde Komedi kısmında DADI KAYNAK YYN SENAR seslerile konuşan ve ilâbi AKŞAMI ORDULARI içinde idiler. Halk artık başka bir hükümetin idaresine girmiye te- şebbüs etmiş vaziyette di. Türk idaresi Bizane idaresinden yüz kat daha âdilâne ve daha müş- fikane idi. Türkler tarafından fet- hedilen arazideki Rumların va- ziyeti onları daha ziyade Türkler tarafına cezbedi Rumlar, bir nevi kurtuluş n kümetlerinin zulümleri altında | harından başka hava torpitosu is- | tahrip vasıtasile fevkalâde netice- | Tana ve Trabzooda Cenevizliler Denızcılık TAYYRE Mİ, ZIRHLI MI ?. Hava filolarının hareket halin- deki deniz harp müfrezelerine hücumu neden akim kalıyor ?. g—— Yazan: RAHİ YAĞ Son hafta zarfında denizlerde cereyan eden hâdiseler artık İlk- baharla beraber harbin deniz sa- basında yeni inkişaflara — doğru hızla yol alındığına işaret sayılma- hdır, İngiliz hava ve deniz kuvvetleri tarafından bir günde üç Alman tahtelbahirinin balırılması, Ak - denizde İngiliz deniz harp Mmüfrezesine Alman hava filola- yının hücum ve taarruzu bu hü- diselerden birer parçadır. Harbin başladığı bir buçuk yıl- danberi daha ilk defa toplu hava kıt'alarının hareket halindeki bir deniz harp müfrezesine hücumu- mu yeni görmekle beraber, harbe tekaddüm eden günlerde deniz ve hava mahlillerinin: — Tayyare mi?, Zarhlı mi?. — | Sualine kat'i cevap olacak bir | tezahüre raslamış değiliz.. Harbin bu on sekiz aylık seyir müddeti içinde muhtelif hâdise - lerin ortaya koyduğu metice; he- müz bu sualin cevabının alınmış olmamasında ibarettir. Yalmız şu mokta tebarüz etti ki hava kuv - vetleri ve denanma, işbiriliği ile | bugüne kadar malüm randımanı daha üstün bir vaziyete sokmak- tadır. Hava kuvvetleri, donanmanın mütemmim bir eüzü gibi mütalea olunur, Bu sebepledir ki İngiltere bahriyesi yeniden beş tayyare ge- misini sür'atle denize indirerek filolarını sür'atle takviye etmek mecburiyetinde kaldı. Tayyarelerin demir üzerinde ve Timanlardaki düşman harp — ve ticaret filolarına yaptıkları bas - kın hücumlarında büyük bomba- mini verdikleri müthiş infilâk ve ler elde etmeleri bunun en açık bir delilidir. Unutulmamalıdır ki, Cenova ve Otrant baskınlarında olduğu gibi bu kabil hava hücumlarının tah- rip &iâ ve sahaları çok büyük ol- muştur. Harp gemileri, hava hücumla- a karşı kara hedeflerinden da- ha kolaylıkla korumabilirler. Çün- kü her harp gemisinin nihayet bir kaç yüz metre murabbar — tutan tekmil sahası üzerinde 8-24 dafi top ineli tüfeği tayyarenin pi- m yapacağı hava parça - sını bir ateş ağı ile örmektedir - ker, Bugün hattıbarp gemilerindeki bava dafı silâhlarının adedi - muh- telif memleket donanmalarına ve gırdıkları ve yahut imparatorlu - Ha karçı isyan edenlere iltihak ey- ledikleri görülmüştü. Rum ahalinin ekserisi vergi gul- münden kurtulmak için dağlara ikaçar, ecnebi memleketlere sığı - nırlardı. Anadoluda birçok bağ- ları ve tarlaları harap bir halde bırakırlardı. Bu hal Bizans mali- yesini kökünden sarsardı. Ziraat böyle olduğu gibi ticaret de kâmi- | len yabancılar elindeydi. On dördüncü asrın başlarında şark denizlerinin kâffesi - Lâtin müstemlekelerile dolu idi. Kefe, ırdı. Galata onların ine tâbldi (M. 1343), (Gİ. Ceneviz nâfuzu bir gemisi Karadeni Bundan başka birçok yerler de | Venedik nüfuzu altında idi, Bi » zansta ve Selânikte Venedi vardı, Rumlar kendilerine zilen Ru: kaç defalar Tünk- leri kendilerinin imdatlarına ça - aman oldukları halde onlar buna Bahisleri | BURLSUSU | gemilerin hacmine göre - ikiden otuza kadar çıkmaktadır. | Fakat; açık denizlerde karşıla- gan iki muhasım filonun deniz har- binde, tayyarelerin yapacağı bom- | bardıman ve terpito hücumları | galibiyetin istihsaline çok hizmet | edecektir. Seyir halinde bulunan harp ge- mileri; kendi dafi silâhlarile ha- va hücumlarını kolaylıkla berta- raf etmek kudretindedirler. Bunua €n güzel örneği; birkaç gün evvel Akdenizde kruvasör ve destro - yerlerden mürekkep - bir İngiliz deniz müfrezesine hücum eden Alman hava filesunun hareketi - dir. Deniz harp müfrezesini bem - balarile tahribe cür'et eden hava filosu, müfrezenin açtığı dafi ate- şile teşebbüsünü müsbet bir neti- ceye ulaştıramamıştır. Limanlarda, üslerde, demir ü- zerinde bekliyen harp gemile: lonlarile kolaylıkla muhafaza o- lunurlar. Harp gemisinin üzerine | kaldırılan bir balon, geminin ü- | zerine bombardıman tayyarele - rin pike hücumlarına tamamen müni olur. Bu şekilde bir tüâbiye kullanan demir üzerindeki —harp gemileri, düşmanın pike hücum - larını menetmekle beraber baraj balonlarımı da mütearrızın tahri- binden uzak bulundurmak — için kendi silâhlarmı kullanabilirler.. Bu takdirde her sefine kendi üze- rindeki gök parçasını değil, si - lâhlarının müessir ateş sahasına dahil müfrezenin diğer gemile - rinden birisinin hava emniyetini istihsal eder. Bu müdafaa şekli bombardı - manlara karşı tatbik olunandı Hava torpitosu atan layyarelerin hücumlarına karşı da, 1914 har - binde kullanılan «torpito ağları» mın tadil edilerek gemilere tatbi- ki düşünülmlüştür. Bu «torpito ağları, çelikten ya- Pilmiş ve geminin su kesiminden aşağılara kadar sarkarak etratı- u çepçevre kaplıyan - bir teldir. Timan veya üslerde bulundukları zaman - eskiden deniz torpitola - yına karşı olduğu gibi - bununla hava terpitolarından korunurlar. Hava torpitosu endahtı mütenkip | hedefin etrafını saran bu çelik ağ- ( lara temas edeceğinden ya ge - minin gövdesine dokunmadan in- filâk ederek zararı bertaraf edil - miş olur, yahut bu ağlara takılıp infilâk etmeden hareketten, kesi- lir, Fakat bugünkü bu tedbir, ha- va torpitolarının yeni keşiflerle daha mükemmel bir hale konul - malarına göre bir olgunlaşma sey- vi takip etmeğe muhtaç bulun - maktadır. Yukarıki izahatımızdan da an- Taşılacığı veçhile tayyare mi, zırh- h mi? Sualine bugün verilecek iyi cevap birbirinin harekâtını ta- mamlıyan bu iki silâhın da ayni ehemmiyetle ve bizbirile mütera- fik istihdam şekline tâbi tutul - masından ibarettir. Yeni deniz harp taktiği; ticaret gemisi kafilelerine ilhak olunan ve konvoy ismi verilen harp ge- milerinin — hava mülrezelerile takviye edilmelerini kabul etmek | arifesinde bulunmaktadır. Amerika bahriyesinin salâhi yettar — şahsiyetlerinde: albay Kuoksun Amerikadan yardm i- çin İngiltereye ve diğer devlet - lere gönderilecek harp malzemesi ve silâhların nakline memuz S GA e A yine muvaffak olmuşlardı. Bazan aralarında harp bile olurdu. (H. 705) de Venedik donanıca- | & Prens adalarımı (İatanba! uda- ları) yağma etmiş, imparatoru Venedikle muahedeleri yenile - miye zorla mecbar eyler (M. 1351) de Venedik, Bizans imparalorunu eebren bitaraflık - tan çıkararak Cenevizlere karşı kendisile barbe aakmuştu. (M. 1375) de ayr eden Venedik. B; runa istediklerini yaptırmıştı. Te- | nedos Ve Bozca adayı | zansta kanlı bir saray ihlâli çı- | karlarak beşir gösürdevirmiyo muvaff; lardı Lât nn Târnla; i, Venedik ve Ceneviz gemileri bua da riayet et- n genilleri Bizans sarayı - iraparatorluğunun — kes- | et elmesi Venedik ve Ce- | | çe.) | dur. nâ devam edilir. | zansa tic, | Sırplara, Bulgarlara ve 'Türklere Ceovusuas ) "Rekri Mustaf Hayvan, Kuş, Balık (On kişiden otuz kişiye kadar veya daha ziyade çocuk tarafından oynanabilir. Oynanacağı yer: Bü. yük bir salon jimnastikhane, bah- Oyunu oynıyacak çocuklar bir halka şeklinde ya ayakta durur, yahut otururlar. İçlerinden bir tanesi de bu daire- nin tam ortasında ya ayakta durur, yahut oturur. Bunun elinde ya kâğıtlan, ya bezden yapılmış, rinin üzerine atıldığı zaman in- citmiyecek yumuşak bir top vardır. Ortadaki vocuk — elindeki topu halkada Lulunan çocuklardan bi - rinin üzerine atarak hızlı hızlı: — Hayvan, kuş, balık! diye ba- gırır. Ve on sayacak kadar bir zaman icinde, bu üç kelimeden birini tek- rarlar. Bu müddet içerisinde üze- rine top atılan çocuk da bir hay - kuş veya balık ismi söyle - meğe mecburdur. Fakat bu isim, ortadaki çocuğun en sonra söyle. diği neviden olmalı ve isim orta- daki çocuk on saymasını bitirme- den söylenmelidir. Meselâ: Ortadaki çocuk topu â- terken: «Hayvan, Kus, Balık — Kuş: de- di diyelm. Üzerine top gelen çocuk, ortadaki on sayıncaya kadar bir kuş ismi bulup söylemiye mecbur- Bu kuş İsmi kendisinden önce . yuncular tarafından söylenmiş 0- İan kuş İsimlerinden birinin tek - Tarı olmamak İâzımdır. Eğer topla vurulan çocuk böyle- ce istenilen cevabı tarı vaktinde ve- | Miyecek olursa, yerini urtadaki ço. | cukla değiştirirve ebe olur ve oyu- “Mayinden değil, yolculardan korkuyorum,, | Acrarlkanan slgorla — kumpanyaları, Avrupa ile Amerika arasında — işliyen vapurları, artık sigorta etmiyorlar. Bu- | munla beraber vapurlar tehlikeye rağ- men gidip geliyorlar, Bunlardan biri- nin kumandam şöyle söylüyor — Ben ne mayinden korkuyarum, ne tahtelbahirden, ne tayyareden! Beni asıl meşgul eden mesele — yokcularıma ymek solrasına oturtmak meselesidir. Çünkü harp halinde bulunan miltelse- Te mensup yelcuları yan yana olur mamak İcap etmektedir. Meseli bir I- talyanın bir Yunanlının - yanında, bir İngilizin bir Almanın yanında, bir Çin- linin bir Japonun yanında yemek ye- | tır. melerine imkân yoz. Onun için başka- | marota bunları yerlerini göstermek âçin mühim vazife düşüyor. Amerikalı- dardan korkum yok. Onlar hangi yolcu Hle olursn olsun kavgesiz yemek yi- yorlür. Fakat bakalım, bundan şonra üyle olacak mı?> transporlara ilhak ettiği muhafız sefinelerin kâli olmadığını, — bu katarların ayrı bombardıman Yazan: OSMAN CEMAL BAYÖP Ü Tefrika e Mustafa masadaki sürahiji pınca barbanın kafasına fıf — Oooh, sek iyi yı kü oranın havası sok güzeldir. na yarıyazak oranın havası!. Mustafa şimdi de sürahiyi ka - pınca Barbanın kalasına fırlattı: Defol karşımdan behey zırta- Barba da şişko gibi neye uğra- dığını bilmiyerek ve: — Ah bire kafam, yandim, yan- doğru seğirtti. Bu ve Mustafanın bağırtısını duyan i- ki zaptiye meyhaneden içeriye — Ne var, ne oluyor? Barba bir eliyle haşını tutarak cevap verdi: — Ne olazak, Mustafa kasirdi, trolos «deli» oldu galiha!. Kafa - keril, Zantiyeler geldiler: — Ne oluyorsun delikonli, sa - ntın ma sen, nedir bu yaptıkla- | rın?, — Hehşerim savulun başımdan Allah aşkınıza! Benim derdim ba- ma yetiyor da artıyor zaten... — Neymiş senin derdin bakalım? | — Ne olacak, bugün zavallı ba- bamı aramızdan uçurduk!. — Senin baban çaylâk mıydı? — Yok leylekti. — Haydi bakalım kalk karakola!, ki zaptiye Mus- vardaki karako- la götürdüler. Karakoldaki oda - başı Mustafayı görünce gülümsi- yerek: — Yine mi son? Dedi, Mustafa: e ben amma dedi, bu se- fer beni büsbütün haksız getirdi- ler, — Yaa., Demek bu sefer sende biç kabahat yok!. — Nasıl olur başağa? Bugün be- mim en kederli günümdür, — Nen var, meyhanede şara - bına tuz mu kattılar!, — Hayır, hava sıcak diye rakı- ma buz kattılar!, — Birak soytarılığı da söyle ba- kalım, neymiş senin bugünkü ke- derin?, Babam bugün aramızdan ay- Mustafanın yanına — Tabü ayrılır, senin gibi sar- hoş delinin yanında kim oturur. — Öylesi değil başağa, babacı- ga bugün omuzlarımızda taşı - dik, — Elbette taşıyacaksın, o da se- ni ııngnuuı kucağında. taşımış- — Beğiği, dakileik' aaitbi, Yi kellem kızmıya başlıdı. —Zıkkımı az içeydin, kızmazdı. Mustafa: — Fesubhanallah, yarabbim!, Diye ağlamıya başladı. Ne ağlıyorsun, koskoca herif- sin, ağlamıya utanmıyor musun? | ağlamam yahu, baba - sen bilirsin ve avcı filolarının kavadan hima- yesile Atlas Okyanosunu geçme - sini lıkln aa emniyeti nokta - vizlerin i; Hattâ Bızans gonanmasını art - ftırmak ve kuvvetlendirmek iste » diği zaman Venediklilez ve Cene- vizliler Haliçte bulunan Bizans Bonanmasını bile yakarlardı. İmparatorluğu soymak için Lâ- | tinlerle Cenevizliler bu fırsatlan | Üstadane istifade ediyorlardı. Bi- Zzans sefalet ve fukaralık Yaşarken, karşısında Ceneviz Ga- | latası harikulâde bir faaliyet gös- | teriyordu, Bizans gümrüğünün varidatı, Galata varidatının altı buçuk mis- | line yakın aşağı idi. j Milâdın on dördüncü asrı ev - vellerinde, Bizansta, Cenevizlerle Vene aalı, Ankonalı, Raküzeli, Barselon Ju, Marsilyalı tüccarlar da vardı. Bizans yalnız İtalyanlara ve Lü- tinlere esir değildi. Bir yandan da bac veriyorlardı. ÇArkası Var) içinde | klilerin yanında, Floran - | B mın bugünkü hali gözümün önü- ne geliyor. SİNEMASINDA — Ne vardı babanın halinde? — Be adam, babaci toprağa uzattılar, — Hava yağmurlu ÜĞ biraz üstübaşı çamur Buna bu kadar üzülee sanki?, Artık fena halde Musisfa, hemen at destisini kapınca edab sına savururken ki nilen zaptiyeler de dan yapıştılar, orası oldu. * Mustafanın ar yor ve kendısin€ bir analık ! çık!? Babasının ölümünden yıl kadar sonra Musi da ölmüş ve bu ölüm, H kalış ona, babasının öl babasız külıştan kat kat kunmuş, bu öksüzlük dan günlerce ,haftalarcâ ve hattâ bu ölüm üzerin€ ? anası için şöyle bir ya) bile yapmış, onu arasıra da, kahvede, meyhanede | zin söylemeğe başlamışt? ANAM NERDESİN Anam, anam, güzcl anam, &# | b Melek yüzlü, şeker dilli y Beni böyle öksüz, garip i Müelek yüzlü, çeker gll * Anam, seni arıyorum gece, lubmlu-ıııllllx' Bu dünyada hep eanmişsin Melek yüzlü, şeker — dilil 5a Pek sevdiği anasımın den sonra, bu acı ile bütün rakıya vermiş olan M artık Bekri unvanını dâ bu yüzden ustası Rüstem yanından ayrılmiş, gacılar çarşısının en ku) küşesinde kendisine küçü dükkâ kiralamış, artık Tışıyordu. Mustafa, yeni alduğu bu dükkânda Ç bir gün ikindi vakti, akl miş, yine bu kendi yapımt u şarkıyı hazin hazin dükkânın kapıtına yaşlıca tuncağız dikildi. Mustafa farkında bile olmadan sgöylemekte devam edi; hca kadın türkü bitimciyt onu dinledikten sonra — Bu türküyü sen rzendin bakayım evi Mustafa covap verdi: — Kimseden ben kendim yaptım. Mustafanın nemli göz! kan kadın, taz işi çakı M AŞK İLANLA nefis ve harikulüde bir kemediyi takdim eder. Kahkal larla güldürecek ve hatırası unutulmuyacak — bir F, Numaralı biletleri bugünden aldırılması rica olunur. Tet ortadan kaybolmasından dolayı korku ve dehşetin bir kargaşalığa maruz kalmak tehlikesindedir. Herkes GAİP İZLE aramaktadır. ACABA KATI, mi OLUNDU? YOKSA KAÇIRILDI İşle ŞARK Sinema Pek yakında anlıyacağınız sır