Şüpheden İaturı*ulmak...ı zz l— Yazan: FAÂR BERÇMEN ı_—_ı Hâmit Hüseyin, arkadaşı Samih mm takip etmek, veya ellirmekle. mektubu yazdı: İşte dostum, şimdi müthiş bir şup— bir ümitsizlik ve ıztırap| he ve azap içindeyim. Bu müşkü DEREDEN, TEPEDEN 'Chiromancie ,, ilmi - Dünyada ne kadar radyo istasyonu var - Havanın esrarı - büyük ediplerde hayvan merakı | tçindeyim dostum.. Iztırabımın de- zecesini ancak sen anlıyabilirsin. Bugün, briç ve saire günü.. Böy. de toplantıları kat'iyyen sevme - diğimi ve boş ve manasız buldu - Bumu bilirsin, Bu gibi şeyler, ha- yatta yapacak başka işleri olmu . yan insanlara mahsustur. Yani boş vefasız insanların meşgalesi.. Ney- #e, bu toplantılara, sırf karım eğ- leniyor, iyi vakit geçiriyor diye katlanıyorum. Hakikatte, karrma gelen misa- vaziyetten ancak sen beni kurta. rabilirsin. Kadın ruhunu benden kıyor ve dört gözle cevabını bek. liyorum. Sakın tolefonla — birşey #i günü Samih Şakirden şu Cevap geldi: Seni merakla bırak - k için cevap veriyorum, Ran- otları takip etmeği ü- orum. Sen üzülme! Ve | salıya kadar sakin kal!» | geçirmiş, bunu Yazan: HİKMET NİSAN çalMlkı Müşa ikir güretiyle istlik- | mütehanns bulunmakta, müşterileri de 1 keşfeden ilme eChiromancis,, de- | en yüksek tabakadan en aşağı tabaka- ..y.ı B ilmin bangi Giyerden Avru- | © geldiği kut'i suretle tesbit odi lıı”ıııını»..ı"“eııı. büyük bir ihtimale göre | gekkül etmektedir. Bindistan geldiği ve beşertyesin ik a- sırlarndanberi bilindiği sannedilmek- | tedir. İhrailer tarafından kaideley- tiriler ve büyük zekâler tarafından e- * Menimiyelte takip edilen bu ilim, Pla- —yh meşgul kendnle buğlamıştır. Arislote, araştırmalar arasında, A- | rabi ilsaniyle ve altın hurufatla ya- galmiş bir «Chiromanele kaldeleri> ele | İskneder'e hediye et | Salı günü akşamı Hün derler. Bazan — sözüm ona piyasa maiştir. Bu kitap, bilâhare «Ulümu Ga- yibe> namı sltında Lâtinceye tercüme | edilmiş, Güldanilerle İbrallerin, Asurt | Daha iyisi var; Vellingten'da Chan- dallağ mantakasında - olurun bir radyo bulunan ve kuv- | Tomancılarının — tefrikalarından, bilhassa, romancıdan ziyade bir geribaşıya — benziyen ve yazıları 'Türk edebiyatı için bir yüz karası elan meşhur bir romancının üs - tünde pek dururlar, Bu mevzu - lardan nekadar tiksindiğimi sana #öylemeğe hacet görmüyorum. Ben kendi odacığımdaki hudutsuz hür. riyeti bu gibi ahbaplıklara tercik ederim; ve dalma böyle toplantı - ların tehlikeli neticeler verebile - eeğine kanlim. Bugün odamın kapısını kapar - ken, antrede karımın sesini duy . u, bir erkekle konuşuyardu. Er- kek: — Allaha ısmarladık, diyordu, unutmayın! bilseniz..» Karımın sesi şöyle cevap verdi: — Siz de geç kalmayın — sakın! 'Tam sekizde.. Kapmın aralığından bakınca ka- ımla konuşanın genç bir erkek ol Guğunu gördüm. Dudaklarında tat- h bir tebessüm vardı. Şimdi sen benim yerimde olsaydın ne yapar- (dın? O anda, orada bu sahneyi bi. tirmek ve perdeyi kapamak lâzım değil mi? Fakat ben sabırlı dav- Tandım. Ve işi tevsik etmeği dü - Şündüm. Hem bu çekildeki hare. ketim dahâ mantıkf olacak. Fakat mıyan ve çirkin bir şüpheye düş: müşsün! Darılma anma, epey ca. hilmişsin! Etrafta olup bitenler - den, sosyete âlemlerinden, kon - | gerlerden, tiyatrolardan haberdar değilsin! Pazartesi onların peşi sıra git- tim. Arkalarından bir lâhza ayrıl. madım. Evden çıktılar ve doğru, bugünlerde pek sükse yapmakta olan bir operete girdiler. Yanla - rında bir kadırı daha vardı, ve sah- neye yakın localardan birine otur- dular. Senin dünyadan haberin yok dostum; girdikleri operetin adı da ga «Kalbimdeki yerinizi bilseniz..> Öperet hakikaten güzeldi; ve sen de olsaydın mutlaka eğlenecektir. Zavallı dostum, biraz insan arasına karışmağa alış. Karın güzel san'at. ları seviyor, sen de münevver bir adamsın! Onun 'ııu arrularını ye- Tine yret edersen, o alarile tıyın—wı filân git mez. İnan bana, seni böyle şüp - heci ve yabani yapan şey, insan - lardan, hAdiselerden, tek kelimey- le, hayattan uzak durmandır. Karını anlamağa çelış, o zaman böyle ıztıraplardan kurtulacak ve hasretini çektiğin hakiki saadete dstediğiniz herhangi bir tarmı hayata e Kkavuşmanız için, mevcut kusurlarınız Hepimiz, âz çok bir. hayvan sever dan hangisinin buna engel teşkil etti- | ve besleriz: Köpek, kedi, kuş, tavuk (ai de bildiriyor ki, bu surelle birtz | yesaire gbli. Bu hususla, geçmiş za- hüznüiniyetle ve belki, hiç farkına VAr- | manlarda yaşıyan bazı büyük Pransız medan, bazi fima huylarmızdan Vaz- | edipleri, bu. muhabbeti pek ileri gö- Beçiyormumuz, daha ekmel bir kimse | türerei, cins ve şekle bakmıyarak Volarak yeni bir hayata girylorsunuz.. | muhtelif hayvan beslemişler ve bu tü- meraklısı, Norveçtle weti 1 kilovattan dün olan bi istasyo- | kitabı olarak | TaRA a a n e u, mükemmel bir sürette aldığını | göylemektedir! kalmış'ar. Chiramanle Romada fevkalâde rağ- S bet gürmüş, fakat Orlaçağ'da mütesde |. AD SĞ DLLU M D Bilr çok falcılarla Gt kurben vermişti. nunla beraber, ortada bir bakfkat var | ; o da Bavediki Güğülerm benliz t .| mamiyle keşfedilmiş olmamasdır.. garlatanlar ise bu ilmin gözden düğ- | — OA a e Si Mmm'_;_:: ıııMulıL ııı-ııııııuıınıwğ rar işgal elmiş, ve aradan geçen aare |a L AZyan var ur, biliyor amuydunuz?.. En son irtatisliklere göre, halihazır- a bütün dünyada 35700 istasyan mev- pontiguy bu ilme büyük bir alka gös- | termişlerdir. İlmin &a orüinal taratı | «ikaz etmenir dir. O, doğrudan doğru- ya: «Şöyle olacaktır, böyle Giecektıre | diye haber vermektedir. Fakat derince tefkik edilecek olurm, bu .haber in sahbatl, elinizin tetkiki sırazında han- | merkezidir. etmesine mütevakkıftır ki, yapılan bir çok tecrübelerle tetkiklerden, gu ı"n netceye varılmaktadır: -Hayat değişince, eldeki hatlar da —İw | tedir Garibi şudur ki, ilim, size yalnız is- tikbal) bildirmekle kalmıyor, yaşamak Finde, 6531 İ bevu ve deniz ürlerinde Bugün Fransanın bütün pehirlerin- HL geet me şekilde tevsik edecektim? Ka- | kavuşacaksın! Haydi hoşça kall» 1-KANATLI HAYDUTLAR £ KENT TAYLOR ve ROCHELL HUDSON tarafından oynanmış hava kahraman- Tarının Öölümü, aşkları ve kahraman- ıkları filmi BUGÜN . MELEK Sinemasında MICKEY ROONEY ve en sen FOX DÜNYA BABM". YAVUZ SULTAN SELİM Halifeler Di iyarında | '_ 14? Yazan: M. SÂMİ KARAYEL Bir yeniçeri için bu yemin çok ağırdı Nazimye bunları çok ciddi ve | mıştı. yürekten söylemişti. Doğrusu ben | — Nazimye oralarda değildi. Böz- de bir parça korkmuştum. Bere- | lerine şunları da ilâve etti: ket versin kurnaz kadın işi temir | —— Kadı efendi uzakta değil!. 5 Hiçbirimiz tek bir cevap ver - moden dinliyorduk. Kim ne diye- | bilirdi. Düşündüm; Naziyem haklı idi, Hayatımda ilk elini bana uza- | 'tan kadın o değil miydi?, Birden- bire yine Pişman oldum. Nazmi- yeye karşı Yaptığımın kabalık ol- | duıllı:n.ı hükmettim. kadın yukarı — çıkmışlardı. Üstümüzdeki odada gülüp ko v »- las l ni &ADT eti Nazmiye gülerek gunları da sözlerine ilâve etti: —- — Allah, Allalı, Peygamberin dört karısı varmış, Karabulutun ga iki tana oluverir. Bü sözleti sylediklen — sonra peşinden de kahkahayı sahverdi. Cemile, Nazimyenin bu sözü ü- Berine sararmış önünde bakakal - ı Bugün TAKSİM Sinemasında 2 büyük Film birden 2-Mevsimin en büyük ; EMİNE RIZIK ve SÜLEYMAN ; NECİB'in Türkçe sözlü- sazlı İKİI GENÇ YILDIZ En son dans ve şarkılarla süslü bir filmle sizi iki saat güldürecekler ve eğlendireceklerdir. BAHAR ÇİÇEKLERİ MÜHİM İLÂVE: İngiltere Hariciye Nazırı Bay EDEN 'in Türkiyeyi ziyareti tafsilâtile ve nuştuklarını işitiyordum. Birez | Süküneti bozarak: | de, ezcümie Poriste, hemen her mahal» | — Meselâ: Besudelalre bir kirpi bes- | jede, bu İlim e iştigal eden yüzlerce | ler, Edgar Poe'nin masası üstünde de, — a — | Radir cinster bayaz hir karga bulu- Hurmuş! Aleksandre Dumas, pek sev- diği beyaz bir farenin, dağınık ve kı- JUDY GARLAND Bonra da hafif hafif şarkı söyle- meğe saz çalmağa başlamışlardı. | Onbaşım Eyüp sakat kalmıştı. Zavallının ayağı tulmuyordu. E- 'yüp onbaşının benim gelişimdeki tecessüsü artıyordu. Kadınlar yukarı gittikten son- Ta, onbaşım Ve ben söz söylemez | olmuştuk. Neden sonra anbaşım —E!, Söyle bakalım Karabulut Memlüklerle ne yaptınız? Mere Dabık meydan müuhare - besini anlattım. Halebi zaptetli - #imizi haber verdim. Onbaşı çok sevinmişti. Sonra bana dönerek; — Peki izinli mi geldin?. — Neye cevap vermyorrun?. — İçşte muzafferiyetten sonra | geldim. Eyüp onbaşı lüfi fazla uzatma- | muştı. Çünkü benim İinsiz bölü- gümü terkedebileceğimi batırına bile getirmiyordu. O, eski bir ye- miçeri idi. Nizam ne demek bilirdi. Biz askerin izinsiz olarak ocağı | ğt aei e A D ll vi e bunların bir kısmı da gelip onun hak- kasına konarlar, ona arkadaşlık eder- deriniş' Sainte - Beuve onlarla uzun mrndiye konuşur, yazdığı yazıları lara ökür ve bü müretle muhitin sü- biraz canlandırır- | Küt ve sükünetini ıaı).pdueeı aklına ;ekımudL Ben | ğrusu korkuyordum. | Eğer, izinsiz olarak Cemileyi a- | p geldiğimi söylemiş olsam bel- ki beni tereddüt etmeden belin- deki kılıç ile vurur öldürürdü. Eyüp sordu: — Yavuz Sultan Selim nasıl muharebe etti?. — Sorma ağam! Memlükleri pe- Trişan etti. Meydan muharebesi sa- bahtan akaşama kadar devam et- 'ti. Akşama doğru Memlükler çö- | züldü, kaçmağa başladılar. Akın- glarımız. kovalayıp kılıçtar ge- çirdiler. — Halepte bayram yaptınz mı? | — Evet, Yavuz Sultan Selim, Cuma namazına selâmlık yaptı. | Asker resmigeçit yaptı. Gece fe- | ner alayları yapıldı. ) — Ordu, Halepten sonra nereye İ barcket etti: Burada — şaşalamış — kaltcıştın.. Ne cevap vereceklim. Hernen ları söyledim: — Ordu, Masıra döğru yürü - ) Hangisi kıymetli Meşhur şair Ziya paşaya mnecliste sormuşlar: — İlmin kıymeti mi büyüktür, iyoksa servetin kaymeti mi? bir | Ziya paşa: — Tabil ilmin kıymeti büyük- tür, deyince, moeliste hazır bulu- manlardan birisi şu cevabı ver - _İmenhâyk&r neden zen- ginler gidip hiçbir âlimin, şatrin kapısını çalmıyorlar. Blâkis & - yorlar, Fakat zenginler ilmin ve gürin kıymetinin farkında değiller de ondan... Kocası— Artık bana umuitgan diyemezsin, Bak, şemsiyemi hiç bir yerde unutmadan gelirdim. Karısı— Ayol sen bu sabah gemsiyeni almadan çıkıcıştın. e İki ahbaptan biri— Karımı her- kes seviyor, takdir ediyordu. Ni- çin boşadın?. | Diğeri— İşte onun için. ekülitelnlir Ne çabuk Salamanun amcazadeleri Mi - Şon ile Moiz umumi barp esnasın- da ticaretlerini daha genişletmek için, müslüman olmağa karar ver- mişlerdi. Alelüsul birer istida ile o za - manki mezahip nezaretine müra- esatla mutad resmi muamelenin yapılmasını istediler. Dalre müdürü evvelâ Mişonu kabul ederek icap edeni yaptı. Bu esnada Moiz sabarsızlıkla kapıda bekliyordu. Mişon işini bitirip d- şarıya çıkar çıkmaz, Moiz sardu: — Bir saattenberi içeride ne ya- piyordun be?. Mişon hakaretle kardeşini yu- karıdan aşağıya süzdükten sonra: — Sana ne, pis Yahudi? dedi ve yürüdü, hakkında izahat veriyordu. Bun - lardan birisini göstererek dedi ki: — İşle bu adamcağız, sev - diği karısını bir başkasile evlen - diği için aklını kaybetti, — Eh, biraz sakin görünüyor. Fakat şu ileride adamakıllı delir- mniş görünen adam kim? — © da başka birisi dediğim a- dam, Ne güzel üslüp Bayan Muallü taşrada bulunan | kocasından aldığı mektabu oku - | yordu. Eve misafir gelen arka - daşlarından Fahireye: — Doğrusu benim kocam iyi mektup yazıyor vesselüm, dedi, ne güzel üslübu var, Fahire: — Oku bakayım, ben de dinli- yeyim, dedi, Muallâ okudu: — «Sana telgraf havalesile üç yüz lira gönderi - yorum, Yeni mantonun parasını da ayrıca )oll.vınıım. ğ yor... Bir kasmı on birinci bölükle beraber Halepte kaldı. Yavuz, bü- tün müslümanların hâmisi ol - duğunu ilân etti. Eyüp ordunun muzafferiyetine Bevinç yaşları döküyordu ve Mene Dabık meydan — muharetesinde iharbedemediğine ve Masıra doğru ordu ile yürüyemediğine yanıyor- du. Onbaşım soruyordu: — Yüzbaşı nasıl cenketis?. — Çak yiğitçe onbaşam. — ©, çok yiğit adatdır. Öyle... — Çavüş sağ m?, — Sağ... Bir yura aldı amma, atlattı. — O da iyi cenketmiştir her - —- Fevkalâde w İt — Karaali derler ona yiğittir. Acaba Nazmiye ile Cemile yu- | karıda neler konuşuyorlardı. Al- | Jah vere de Cemile Nazmiyeye boş- boğazlık etmemiş olsaydı. Bonra Onbüşima vaziyeti nasıl NASREDDİN HOCA Yazan: ZİYA ıumx 'Meml eketımm selâmeti içi şerı bır hile yaphm ıı İM İry Vi l Hoca, ikide birde yere çömeliyor. Kızartmanın kokusunu — but çekerek mest — oluyordu. — Efendim.. Ben, Akşehirde fa- kir bir mahalle mollasıyım. Adı- ma, Nasraddin hoca derler. — Mademki hocasın. Tanrılık iddiasına nasıl kalkarsın?. — Haşa, sultanım!. Ben, Tan- rılık iddiasına kalkışmadım. An - eak, memleketimin selâmeti için, | İAY, ne zamana kadar dağacakl ger'i hile yaptım. Eğer böyle | —— Etfendim! Cennet ile birşey uydurmasaydım, senin hu- | Pem dolünciya kadar. zaruna çıkamazdım. Âlâ. İnsanların saçı, sakalından evvel ağarır. — Benim huzuruma, niçin çık- | mak istedin?. — İmsanların saçı, sakulır — Senin merhametini celbet - | yirmi sene evvel çıkar, ihtl, mek ve memleketimin halkını | da, onun için. kurtarabilmek için. ! — Bu da âlâ, Raydi bakayınt, Hocanın bamiyeti ve memleke- | sunlime de cevap ver.. tine merbuti, Timurun daha | en güç şey nedir?. ziyade hoşuna gitti. ) dür. — Hoca!, Seni, bir imtihandan | — — Xiçin?, geçireceğim. Eğer suallerime, is- , — Anlatması da güçtür. Anl tediğim gibi cevap verebilirsen, | Ması da güçtür de, onun içi Akşehirlilere kat'iyyen ilişmiye - — Bir sualim, daha kaldı. ceğim. Seni de kendime (Nedim) — Buyurun, sultanım. ittihaz edeceğim. Git şehirlilere —Hazreti Nuhun gemisine söyle müsterih olsunlar. Sonra da i tirdim. Ya, ayva getirseydim lim nice olurdu. * Sıra, imtihana geli tihan da, şöyle geçiy — Söyle bakayım hoca... İnsil Şehir, büylk bir neş'e içinde i- ken, hoca bayramlık kıyafetini gi- yiyor. Bir sepet incir alarak doğ- Tuca Timurlengin karargâhma gi- diyor. İn:;rhri,lîımlülhd. l,'ılu-ıı ıçıh kapısından, hir göllerinin sahilleri gürünü * f üzerine yemin et. Sana tevdi edeceğim. Onbaşı başka birşey zi mnişti. Benim izinsiz başka birşey üzerine — Sende bir var var söylemi - | Tarnetti. Hiç tereddüt yorsun?. Yaksa, ordu. bozüldü — YEMİN etti. » mut. Bir yenleçri için bu ağırdı. Ne olsa aksini iCfâ mezdi. Yeminden sonra bEP zeddüt etmeden yapt ver birer anlattım... * nim — kaçtığımı aklına — ge - | tiremiyardu. Cevap verdim: İ var) 4