9 Tupa harbi ne vakit bilecek?e T Başvekilinin — geçett aharda söylediği hir söz VAT Ve 44 şenelerini R diyerek vatandaşlarına daha hazırlanmayı ve çabuk nik - e kapılmamayı tavsiye edi- 4. Hakikatte de inlik kadar tehlikeli ne ola- g0 !. Urun bir kış ıel:lı._ı:ğ;?" kış mevsiminin Tn ise herhalde İngilizler ol- (:—î.:n harbin başındanberi tarafın kuvvetini küçük gör- üş olduklarından kışın da mların boş dardaklarına İn- | leri inandırmak imkânsızdır. | in için Almanlar bütün kış dandı diye tekrar etmekte g fevkalâdelik olmasa gerek. kin Avrupa harbinin bu se- arfında bitebileceğine ihtimal İmek müşkül Kış hazırlığın- sonra baharda harekete geç $ de tabii görülüyor. Onun için ©ü liz tarafı bunu karşılıyacağını suretle anlatıyor .Zaten Al - lar için kaç senedir ilkbahar hangi bir harekete geçmekte iğurlu sayılmış bir mevsim ol- gibi bilhassa mart ayının haftaları boş geçirilmemiştir. Romalılarca mart ayının sa- günleri varmış. Bugünlerde gelecek felâketlerin korkusu '" sağlam yürekli Bomalılar türlü vehimlere kapılmaktan dilerini alamazlarmış. Bunun- beraber Almanya için martın haftaları şimdiye kadar belli hareketler de tehlikesiz gek Beçti, İ hi av ibui kuştı rin! H ya ndi Yeap İ'Urya böyle kolayca iyir # İYermişti, 939 mart ayında da esimt (MAnya orlta Avrupayı artık ta- gy ÖÖMİe nüfuzu altına alıyordu. hribi * 929 ilkbaharında, nisan a işli İtalyanlar da Arnavutluğu rinit ©! ediyorlardı. Hulâsa mihve- esinb . Hfırtıcı işlerinin çoğu hep ilk saklanıyor. Lâkin eskiden- | Gikkat edilmiş: Birbirile mü- le eden taraflar ergeç birbir- inde İnin di vasıtalarını öğ * Ti * Mikleri gibi kullandıkları harp bun- *lerinin de mahiyetini anlıyor- , sare” Bihassa uzun süren bir harp- bu (trtk öyle şaşırtıcı, akla gel - nüne * çareler de gitgide bulunmaz 'or. Çünkü her muharip her zaman bir silâh icat ede- | i gibi harbi istediği şekilde icelendirecek bir tedbiri de he- « ve — bulamaz. Şu halde harp de mam -sünm diğer büyük işleri gibi Sek uzun bir sabır ve sebatım e imdiye kadar hiç görül- kâta Pİş, işitilmemiş vasıtalar bu- * yaparak bir harbi kazanmak 9 ancak hayali — okşamakla | or. Çünkü bir tarafın kullan - vasıta ne kadar yeni elursa 'a eğer harp uzarsa öbür taraf onu öğrenerek kullanacaktır. bir 3" takdirde, muhariplerden bir | için asıl muvaffakiyet ba tabilmektir. Eğer düşman ken- Vistediği ve işine elverdiği bir nda harbi bitirmeğe muvaf- Oolamamış ise servet ve kuv- Menbaları geniş olan diğer € için harbi uzatmak daha İlıdır. İzun e b aylı Hiral bir Srül tecrübeler bumu — bövle Z k hamldlerin temin ifakiyetleri sonradan uhalaza edebilmek ayrı hir iştir. Geçen sene bu vakit sorulan sı- al şu oluyordu:. Bu yaz ne olacak?. 940 yazı Ar rupanın büyük bir kısmının AL man işgali ve nüfuzu altına girdi- ğini görerek geçmiştir. Fakat AL manya kat'i muvaffakiyetine va- ramamıştır. İngiltere aleyhindeki tasavvurları hakikat olamadı. 491 baharında da sorulan sual yu oluyor: Bu yaz ne olacak?. Bu- na cevap verirken hatırdan çıkar- mamak elzem olan bir nokta var- dır: Dünya tarihinin en buhranlı bir safhasında yaşıyanların ma - nevi kuvvetlerini ve sarsılmaz me- tanetlerini en aziz bilerek muha- fazaya itina etmeleri zamamıdır. termiş. ettiği muvat Cüce su aygırları gırları var mı? Evet, Cüce su ay, evvelce in- | vardır, Bunların nes kıraz bulmuş zanned' Amerikada bir hı,ğ n bulunup, Ne' ) :ıı:: gönderilen bir kafa müsteha- gesinden cüce su aygırlarının yaşa. | dığı anlaşılmış, sonradan nesille- rinin söndüğüne edilm Fakat bu asrımızın bidi meşhur nadir ha leriden Alman Haget ormanlarında nadir hayvanla raştırırken, beş tane cüce BU ay bulmuştur. Bunlar BĞ vanat bahçelerinde (l ::ğ:l:::k(sı:rçsxkleüerl 400 u.__'.,_ şemektedir, Yani asıl su yaırlarından on defa daha az... Boyları da bir koçun boyundan yüksek değilmiş. — Acaip bir rakkam: 142.857 2 ile darbederseniz —— 285,714 ©- lur, 3 ile — 426,571 Dikkat ederseniz, yekürlarda hep ayni rakamlar mevcuttur. Şim- di devam edelim: 4, 5, 6 rakamları ile de darbedelim. Şu yekünlar çu;. A28, 114,285, 857,142 Görüyorsunuz ki sadece yerle - rini değiştirmek suretile hep ayni akamlar... T bakat 7 ile darbederseniz, şu ye. kün çıkıyor: 999,999 8 ile darbe- derseniz, yedi haneli bir yeküin çı- kar, Lâkin ilk ve son haneleri ce- mederseniz, yine #yni rakam mey. ügnm:ı:;nw 9, 10, 11, 12 ve 13 ile darbediniz. Şu yekünlar çıkar: 1,285,713 - 1,428,570 - 1 STLAZT - 1114284 . 1,857,141 Göreceksiniz ki, yalnız ilk ve son hanelerini cemetmek şartile yine ayni rakamlar... | 14 ile darbediniz. Yekün: 1,990,998 kat ilk ve son hanelerini ceme- | ıdî:*:x"“ ne göreceksiniz? 999,909 Devam edelim. 15 ile darbeder- gek yekün — 2142835 yine ilk ve | Son haneleri cemedelim. — Netice | 142857 yorulmazsanız, devami edip | gidiniz. yine: — e L ee EDEBI ROMAN: bY Sen de Seveceksin ? & Yazan : ETEM İZZET BENİCE ı “edim, Ka ha SN hanlayım! | m. — *B Çıkacak halde de dincatız: M gide) © lera; men ddüt üvin ö " Önünden arabaya bimer- Metlen Sece de kalırsın, Her ı Gi Pahatımı tem “derim, üi temin ederim, e R lesi,, 3 T ve 9i el te İstaki e Stunbula gitme- ler göslermesine Taz ettim. | kmamıştım. gel yemekler | için de özendim. | sıhhatinden şikâ- | da mescleyi aç- geceydi. Ablamı Ona yiyebileceki pişirdim. Salih İl Ablamın en çok yet ettiği bir SITa tım: — Abla, muhakkak İsi melisin.. Diye söze söylediklarime | katarak uzun uzün Bu arada ; — Tabil huidınl:i:oııiıı için İstanbula götürürsün:. Diye lakırdının puntunu dim. söyledim. Ablam: , m—ı::: momnuniyetle götürürüm | cım da var. Biraz le kendime gelinceye kadar benizle | berüber olmamı isterim. tanbula git- ıvü'-! | Z— arasında Eminı | ça | Tenmedi. O! Aslaltın mahzurları Asfalt yolların mahzurları birer ikişer, sayılıp dökülmiye başlandı. Çabuk bozuluyor. | Evet, kim ne derse desin, ça- | | | buk bozuluyor. Bundan son- | ra, artık asfalt değil, altı be- ton olmak şartiyle, mozaik parke yapılacak. Asfaltır. bir şu: Tesviyesi, meyli iyi he- sap edilemiyor. Ve bir yağ- | murda, biraz fazlaca bir yağ- | mur Ja, sular, asfaltın üzerine birikiyor. | Geçen akşam, şiddetlice | yağmur vardı. Akı saat meye danında tramvay bekliyen halkın ayakları, âdeta, sayan içinde idi. Asfalt, parça par- ça, küçük göller haline gel- mişti. Bütün iddialara rağ men, asfaltın. meyli hesaplı değildi. Görünen köye kıla- vuz isler mi7. Hesaplı olsa, suların durmaması, birikme- mesi, akıp gitmesi lâzımdı. — | Bilmiyoruz, yağmurla ha- valarda hasıl olan bu vaziye- ti bertaraf etmek için, bir ted- bir alınamaz mı?. BÜUÜRHAN CEVAT mahzuru da | Çayın vatanı neresidir ? Ekseri çayın Çinden bütün dün- yaya yayıldığı rannedilir. Hal « buki sözlerine inanılır bazı flim - lerin iddialarına göre, merkezi As | yada Assam denilen vadide keş- | fedilmiştir. Hâlâ bu mıntakada boy. | ları altı metreyi bulan yabani çay- | lar vardır. | On ikinci asırda bir budist rahip | Çine sokmuştur. Çay ancak on yedinci asırda Avrupaya girmiş- tir. Evvelce — çok kullanılmazken, sonra birdenbire istihlâki bilhassa İngilterede, — Rusyada ve islâm memleketlerinde artmıştır. Hesap edildiğine göre, bir İngiliz senede vasati 1500 fincan çay içer. Yüksek ökçeler Biraz da kadın hastantarının teessüsünde Ön âmillerden biri, hattâ birimcisi de yüksek Tüçeler- dir. Evveli vücudün, bütün sikli tini tabil olarak iki ayak Üzeri taksim etmesi lâzımdır. - Halbuki yüksek ökçelerde bu muvazene famamen bozulmuktadır. Bu za- rüretler içinde fazla yürüyen ka- dınlarda bazı zühim — hastalıkları hüsüle gelmektedir. Bu kadınlar iyi çocuklar doğüramazlar. — En iyisi suvare verair münusebetler- de yükvsek ökçeli iskarpinleri giy- mek muvafik olur, Sair zamanlar- da muhakkak alçak ökçeleri lercih Mazaradır. * Beyoğlunda — okuyucularımızdan $. 5. S'e: Bahsettiğiniz - hastalığın yalnız tükürmekle sirayet dairesi birlerinizi siz alınız. | atıyor, beyn MAHK di “Sende çanak tutmuşsun. Anla- tan razı, dinleyen razı, ne karışır kapı kethüdası!..,, — İZ Yazan: HÜSEYİN BEHÇET-İ—— Biri, üzerine kacını erkekli bir kaç kişinin sıralandığı kanepenin u Ti ilişmiş, öbürü pence* | ü kalinden, ikisinin de oldukça üş, Yazmış oldukları anla - gılıyordu. Ben yanlarına sokuldu- ğum zaman müuhavere şöyle devam | ediyordu Bana kalırsa sen de pek iyi sın Fahirciğim... Senin e gerek., Elâlem saçma söy- lemiş, sapan söylemiş... Bir dudak kıvırır geçiverirsin.. Elin kopuğu, cenkleşmek sana mı kaldı?. le deme.. Öyle deme azi . İnsan bazan öyle oluyor ki.. Hani hemen, kalk, karşındakinin gırtlağını sıkıver. Bak anlatayım da, sen de bana hak vereceksin.... | ün meyhanasinde Nu-| tokuşturuyorduk. Ya - lakı masa boş.. Bir masa a- aralarına bir yo. lmışlar, göz le saçmalıyor ki.. Aman ya- | Tabbim, neler söylemiyor, neler!.. | Delikanlılar da ne söy isabet, mahzı keramet lar biçareler... M «Şecerdir. hadı dehşet verir yökute «Hazerdir haddi zatında f ziynet verir tâl br. sönra da, şerhini, tefsi- rini yapıyor. Evvelâ yakul şecer acerdir. — Dehşet vermez, Sonra, tabut hacer de- göyledir: «Hacerdir haddi zatında fakat ziynet verir yâkute «Şecerdir haddi zatında Jakat | dehşet verir tâbüt. | Münasip düşsün düşmesin, dam- dan düşer gibi bir şey - söylüyor. Sonra da kendisini methe girişi - yor, Fakat, öyle bir adam ki, boş gaz tenekesi gibi, dokundun mu, gümbür gümbür ses vriyor. Türrekatırı, tâmalını uzun müd- det dinledim. Aman azizim, lâf a. rasına ne isimler de karıştırıyor. Bir aralık: Hazreti Bayeridi Bestant de- mi minelmehdi illetlühde | Yani, ilmi beşikten moezara kadar İşte ben, ke: ne nazaran bir başka bir şey değildir.. dedi. Bu saçmaları dinledikçe tepem | im dönüyordu. Niha- | yet: | Efendi hazretleri.. dedim. De- iz Bayezidi Bestaninin değil. iylediğiniz gibi de değildir. bul'ilmi velev bis' Sin, — | EMELERDE : | “Kişinin çektiği ken- amelidir, ameli,, I hadisidir. eİlim Çinde de olsa, arayınız, talep edinizle de- mektir. Fakat, maalesef, ven Çin- deki değil, burnunun dibindeki ha- kikatlerin gafilisin! Senin de nene lâzım a birader, | Ne derse desin.. İşte yine kabahat senin... Amma birader, saçmanın bu kadarına da canlar dayanmaz... , anlat bakalım.. Sonra HALK. SÜTUNU. İş Ve İşçi Arıyanlar,| — | gikâyetler, temenni- ler ve müşküller İzdivaç teklifleri | neşri müddeti bitti İndivaç teklifleri neşri müddeti, ev- veklen de yazdığımız çibi 28 Şubattan itibaren bitmişlir, Binsenaleyh — yeni İadivaç teklifi gönderilmemesi rira o- Tunur, Bundan evvel çıkmş olan — ia- divaç tehliflerine günderilecek — mek- tuplar daha kısa bir müddet için ka- bul olunarak gelişleri «Gelen Mektap- lar> kısmında sabiplerine — ilâm edile. cektir. NOT; Halk sütunumuzun İş arama, iş verme, müşktüller, temenniler ve | dökterla / avukatımızdan - sorgular ka- | sunları yine meccanen neşredilecek ve sorgulara bu #ütunda oevap verilecek- &.. Gelen Mektuplar 1 Tepedelenlioğlu: Matbsaya bira- kılmış, Beyoğlundan, İnan: Gulatadan, Aksaraydan, 13 R: Bü- Derken efendim, ya; kötü bir vaız Benim de canım sıkıldı.. Hem bir tan anladığı yok., Hem de, te- tında böbürleniyor. vor. Delikanlı « üşmeğe baş- âdanlar eder sohbeti mâ - danla telezzüz. «Divanelerin kemdemi — divane gerektire | Siz, aklı başırda efendilersiniz. mal, il dinliyorsunuz? Doğrusu yakıştıramıyorum size,.. dedim. yaf yine lâzım? Anlatan T yen razı.. Ne halteder kapı ket hüdası.. — Canım.. Sen de bütün bütün sinirlerimi bozma da dinle! Bu se- fer, vaiz bozuntusu «— İşret güheri âdemi tem, sen de çanak tut: Neyine lâzım a bir: yize Derler, İşte, belli tane çekip kellei biymağzını dü . man bürüyünce sağa sola bulaş * mağa başladın. Haydi bana söy. ledin.. Bu gençlerden ne istersin? diye, onları kışkırtmağa başladı. — Efendi, efendi! dedim. Kellei | biymağız, senin kellendir!. Sana sa- hiden bulaşmak lâzım amma, ben bulaşacak nesnelerden değilim.. İyi söylememiş miyim? — Farzet ki iyi söyledin.. Fakat, ne lüzümu var.. Oturup oturdu - ğun yerde rakını — içsene... Nene elin üç tavuğile beş Amma, İnsan tahammül ede- r birader!. İşte ondan sonra kıyametin kızılcası koptu.. Genç. lerden biri, kantarlı bir küfür sa- n mükabele ettim.. Bir- a, Faik hocadan yetiştim.. lah biraz elim kolum tutu- t delikanlı, benim pestilimi çıkarırlardı. Amma, üst baş parç parça, liyme liyme oldu. i, lar benden davacı, ben n tashhütlü, Yıldız 26 | 3 —SON TELGRAF — 2 MART 1941 Fazla sür'atli vesa- itin istanbul içim mahzurları Amerikada yeni inşa edik diği haber verilen ve ismine «Hava Egerek» i — denilen tayyareler, saatte 992 kilos metre süratle gidiyormuş! Ben hesabını yaptım: Bu tay- yareler, bir dakikada, tamam 16,5 kilometre yol katediyor- lar, demektir. Bir dakika de- diğiniz nedir ki?. Gözünüzü açıp kapayıncıya kadar ge- çer. Şu hale göre, bu tayyare- ler, meselâ, Beyazıttan, Şişli» e kadar olan mesafeyi yarım dakikadan çok daha az bir zaman içinde katedebilecek- lerdir. Halbuki, Beyazıllan Şişliye tramvayla —silhassa akşamları— Bir saatte gide- mezsiniz. Bir saat te —hcle hava yağmurlu ise— muhak | kak ki trtamvay bekliyeceksi. | niz. Etti, iki saat.. Aksaraydan, Erenköy Yükçekmeceden — X Zerrin - Beyoğ- lundan ve Büyükçekmeceden taahhüt- 1ü, Ortaktydan—Bayan Hayriye (Ak- Unkapanındı Bi G. 8: Pangi Hazköyden, Pehlivyanköyünden—R. R. 7; İslanbuldan — Bayan Akansu: Be- | yoğlundan, — Büyükçekmeceden — taah- hütlü — Bayan 101 Şüle: Yeniden Bü- yükdereden — Bay M. İleri: Bostancı. dan — Utangaç: Birikmiş mektupları- niz vardır. Pazardan başka her gün da almanız veya lariyle iststistik mecmuaları ve biledm- e fantazi işlerin terlip ve tab'ında yar iliyet ve ihtikasım vardır. arak kalıp tek mieketimizin ihtiya- Vi matbu ovrakı undursrak en İnce te- r tayin edip sermaye- üban Jeşküâti yapar ve | irim, Linotip ve Entertip ma- Kinlerinln tertip —üzerindeki rellerini ve bu makinelerden azaml istifade için herkesin hatırına — gelemiyecek bilgi- lerle mücehhezim; bu. malümatlarım- gdan her şekilde tecrübe ve imtihana da hazırım. Böyle bir kimseye ihtiyası olanlar aşağıdaki — adresime mektupla müracaat edebilirler, Taşraya da gi- derim, Adresim: (İstnbu Fatih, 8- nan Ağa mahallesi, Kadiçeğme sokak 70 No, da S. D. KAN. — —a bahat senin., Bak, «Divanelerin hemdemi gerektir.. Diyen sensin.. Sen de mi diva « neydin de, onlarla «hemdem» ol « | mak için can attın? yapma Allah aşkına en sinirlerim gergin.. | leden çıkarmal.. Hah! Çağırıyorlar.. Giriyoruz ar- tık mahkemeye.. Gel de dinle... Ba- şamıza bir de dava çıktı. Meyhane kahramanı mahkeme, | nin kapısına doğru yürüdü. Arkadaşı, arkasından — Meheldir.. Meheldir.. | — «Bilir iken ne çekertin sen © tulü emelis «Kişinin çektiği kendi amelidir, amelir divane Diyordu... - Diyerek güzel bir başlangıç yap- — Zanmederim ki, Salih de bu- nn itiraz etmiyecektir. Diyerek hin muvafakatini tesbil edecek hava yaratınıya ça: lıştı. Salihin bemen kaşları çatıl- dı ve.. Suratı asıldı. Dik dik göz- imin içine bakıyor. | Bunu da nereden çıkardın, sen böyle bir isteği orlaya atmasay- ve beni müşkül vaziyette bırak- Demek istiyordu. Ablam, bir an önce Salihin muvafakat cevabı- ni almak ister gibi — İzin veriyorsunur değil mü Sa- ey? mn:dî ve., Yine devam etti: - Hakikaten Lütfiyenin de isti- yahate ve kısa bir gezintiye ihti- r. Kızcağız, kaç yıldır din- mun beş n gün î—ın..hu.l idip gelmesi asabında, | | mazdil. | | yacı VA: Ja kadar & mefktiresinde çok iyilikler vo düz- günlükler kusule getirebilir. — | Salih bu sözler karşısında dişlek Fini sıktı sıktı, ters bir şey söyle- | memek için kendisini tuttu ve, | Sadece: Herhalde fena olmaz hanım efendi, manmafih yine sırası gelin- ce düşünlrüz güphem bir cevap verdi. lâkırdıyı değiştirmek için o- Bal — Ne vakit yolculuk?.. Diye sordu, Ablam: dan cevap bekliyorum. Dedi, ilâve etti: — Henüz İstanbula mı, Osmancı- ü n gideceğlin belli değil, Baka- | hın Nihad we diyecek?.. Ben, — Herhalde İstanbula.. Diye lâkırdıya atıldım ve.. Yine bahsi kendi üzerime getirerek: — Benim de İstanbula ne kadar hasretim var ablacığımı, bunu tak- dir edemezsin. İslanbul denilince i-| çim tti Dedim, Salih; — Bu ne böyle İstanbul düşkün- düğü? Diyerek soğuk soğuk ilâve etti: — İnsan için doğduğu yer değil, doyduğu yer dalma en iyi olan yer- | Bu kaba espiri biraz da ağırea gitti ki galiba: — Eğer hayat ve zevk hir karın doyurmaktan ibaretse insan nere- de olsa karnını doyurur. Dedim, Sesimin huşunetinden, yüzlümün renginden fena balde si- nirlendiğimi anlamış olmalı ki,sö- zünü geriye aldı: Canım ben o manada söyle- medim! Kaba, yahut da bans dalma kaba görünen bu adamcağızla bir mesele çıkarmamak için seş çıkarmadım. sadece: — Ne de olsa İstanbul İstanbul- dur. Ve.. hepimizin sevgisi bu şehir üzerinde birleşiyor. Dedim. — Orası öyle, Diyerek bana hak verdi. Bahis o-. eai | ada kapandı. Fakat, gece ikimiz kalınca yine buhis aramızda taze- lendi ve hem de bu çetin bir taze- leniş oldu! Ben ablamı yatırdım, onun uyu- masını bekledim, sonra yattım, Muhakak ki, çok sinirli idim. Ken- di hendime: — Bu adamla imkânı yok yaşa- yamıyacağım, Çok kaba. İnsan ka- rısını göndermek, gözünün önündem ayırmak istemese bile, hiç olmaz- | sa gönlünü alır! Diye düşünüyordum. Ve. bü tün bu düşüncelerin beni sarışı için- de uyuyamadım. Yatakta rahat ve bir teviyede de duramıyor, boyuna sağa sola dönüyordum. Salih bu dönüşlerimve kımılda- maşlarımdan uyandı ki galiba: — Ne oluyorsun Lütfiye? Diye sordu. Bende galiba biraz haşin cevap verdim: — Bir şey olduğu yok! Sesimin fonu onu ayılttır asıl bir şey yok?, Diye yerinden kalktı, (Arkası Var) - * Eviniz Şişlide, işiniz Beya* zıt ve civarında ise, hesabını- zızı buna göre tutmanız İâ- zımdır. Fakat, bu kadar fazla sür'. atle giden tayyarelerin bir mahzuru var, Geri kalan vak- ti ne yapacak, nasıl harcıya- caksınız?. Farzedi ki, işik nizden çıktınız, ve bir dakika sonra, Şişlideki evinize girdi niz. Aşağı yukarı, her gün künden fazla olarak iki saat bir zamanınız vardır. Biraz gazete okudunuz, radyo din- lediniz. Üç beş cümle lâkırdı ettiniz... Sonra?. Sonra, muhterem bayan sör ze başlıyacaktır. Evvelâ, size, İlkbaharın yaklaşmakta ok duğunu, muhtaç bulunduğu, giyim kuşam eşyasının nelere den ibaret olduğunu bertafsil anlatacak, huzurunuza bir küçük liste sunacaktır. Bu li tenin manzarası, boyu, bosu küçüktür. Fakat, değeri pek büyüktür. İkinci akşam, bir ziyarete gitmeyi tasarlıyacaksınız. O. rada, tesadüfen, bir poker çevrilecektir. Talih değil mi?, Oyunu kaybedecek, boş yere, masaya bir kaç lira bıraka iyi yiyen, iyi içen bir zattır, Şişeler müteraadiyen yuvar lanıp gidecek, bakkal hesabı kabardıkça kabaracktır. Görüyorsunuz ki, İstanbul için fazla sür'atli bir nakil va- sıtasının, bir çok mahzurları vardır. Bugünkü tramvayları" mızın haline, bin defa şükre- delim! | R. SABİT. Birlmizin Hepimizin İİEBğİ Sarıyerlilerin mü- nakale sıkıntısı halledilmelidir ! Sarıyerde oturan - karilerimizden Bayan Aysel yazıyor. «Sarıyerle köprü arasındaki vapur şeferleri — kışın çok — sadır. Akşamları köyümüzden — Köprüye z00 vapur Çok erken kalkmakla- dır. Otobüs seferleri ise erken tatil edildiğinden halk müşkülât çek- mektedir. Ekseriya — geceleri taksi #tamobili de bulunmamaktadır. bu münakale derdini sür'atle hal- letmeleri Lâzımdır. Son Telgrat — Çok haklı olan bu Şikiyet kakkında alâkadarların e- bemimiyetle nazarı dikkatini cel- bederiz.