16 Şubat 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

16 Şubat 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Seni Sevıyorum # Yazan EMEL KUBAN :'.—_— Alev oturduğu semtin en güzel Auzı olarak tanılmıştı. Bu şöhreti yalnız kendi semtine münhasır de- Aükdi. Bütün İstanbullular onun göhretini duymuşlardı. Her gün e- winin kapısını aşındıranların had- #i hesabı yoktu. Fakat o bütün bu gerlenlere: <Yaşım mi değil. jdaha böyle bir şey düşünmedim, bi sörlerle, kibarca red cevabı gperiyordu. Bu hâli muhit üzerinde fena te- Yürler yapmağa başlamış ve birçok sebebiyet venmişti. Fakat © buna rağmen hâlâ gelen- Jere red cevabıi. venmekte devam ediyordu. Alev güzel ata biner, tenis oy- at, poker masalarını şenlendi - l salacaksın, ben alacağım» diye bir birile bahse girişenler bile vardı.. | Pakat © gene hiç birine yüz ver - edeceğini kendi kendine vadede- Tek yatağa — uzandı ve gözlerini A Güneş kazıl aşıklarını — Alevin | odasının derinliklerine - yolluyor, karanlık köşeleri aydınlatıyordu. Alev büyük bir teessürün verdiği sıkınlıyla yerinden kalktı, pen - cereye doğru yürüdü ve dışarısını dalgın nazarlarla seyretmeğe baş- ladı. Titreyen bir sesle «Seni se - viyorum, fakat sen bana o kadar uzak yerdeoturuyorsun ki>., Armesinin «kahvaltıva gel» se - sile kendine geldi ve narin vücu- dünü saran beyaz geceliğini mer- divenler üzerinde — sürükliyerek aşağıya indi. * Alevle annesi, yolda, uçar gibi Biden bir otonun içinde idiler. Bir aralık Aley hıçkırarak başını anne- Böğsüne dayadı ve ona her geyi itiraf etti. Ana kız şimdi kar- #lıklı göz yaşları döküyorlardı. Annesi, kızının samcası oğlu Se. lâmiyi» sevmesinde bir mahzur olmadığını ve bir hata teşkil et - miyeceğini biliyordu. Hemen © Bön işe girişildi. Alev ve Selâmi | sonsuz bir sevincin içine atılmış- lardı. Selâmi de onu seviyordu. Alev bu gece fevkalâde güzeldi. Mütenasip vücudünü seran beyaz elbisesi onu olduğundan güzel gös- teriyordu. Hâlâ bu gecesinde bile Onun için yanıp tutuşanlar vardı, fakat?... Şimdi Alevin yözünde galip bir kumandanın sevinç tebessümleri vardı. Gece epeyce ilerlemiş caz coşmuştu. Danslar birbirimi takip ediyor, ortada dönen çiftler bir çi- çek bahçesini andırıyondu. Bir a- ralık elektrikler söndü. Selâmi A. levi kollarile kendine çekti ve du- daklarını dudakları üzerine ka - padı. Alev titreyen bir sesle Se- Tminin kulağına «Seni seviyorum. diye marıldandı. Yeşil Ce hennem Bu Sahı alşamından itibaren SÜMER Sinemasında DOUGLAS FAİRBANKS Jr. GEORGES Büyük bir mu vaffakiyelle göslerilen ve ikinci haftasına başlanan GÖRÜNMEYEN ADAMIN AVDETİ Büyük dehşet, korku ve esrar filmindeki dinlenen... Fakat görünmiyen.. CANAVARI görmek üzere binlerce kişi akın ediyor... No. 128 Yazan : M YAVUZ SULTAN SELİM Halıfelçr Diyarında JOAN BENETT ve BANCROFT SAMİ KARAYEL Hiç Yeniçeri acemi oğlanı korkar mı? — Görüyorum, karakola götü - gülenleri falakaya çekecekler de- ğ0 mi?, | — Evet, belki bu akşam senin | yüründen ben de belki bir falaka | yerdim. — Asker korkma, ben senin fa- hna bakacak... hem de çok iyi ba- | kacağım ...Ne varsa söyliyece - Elimden tutarak beni dar so « kaklara doğru götürmeğe başladı. Sordum: — İyi amma, sonra ben yerimi — Korkma, Şimdi seni doğru yola içkaracağım! Neden bu kadar korkuyorsun?, — Amdma yaptın be Çingene kı- z!. Hiçbir yeniçeri acemi oğlamı korkar mı?. 'Tam bu lâflarımı bitireceğim sı- rada Çingene karısı karanlık s0- kağin içerisinde bir harabenin de- liğine girdi ve kayboldu. Çingene karısı, o kadar çabuk kayboldu ki, nereye ve ne tarafa girdiğini farkedernedim. Oraya buraya başvurdum. A - yaklarım taşlara takıldı düştüm, Kansından i korkanlar ' Vaktile vezirlerden biri atının altm nalla nallanmasını istemiş, | birkaç nalbant becerememiş. Ni - | hayet bir Çingene dulmuş, getir - | mişler. O, muvaffak olmüş. Vezir sormuş: — Kaç para istersin?. — Çok para istemem — paşam, demiş, yalnız bana bir ferman ves | rin, hep karısından korkanlardan ikiyer para alayım Vezir, birden işin azamet — ve vabametini anlıyamamış, «pekülü» Çingene fermani alinca, memle- ketin her tarafini dolaşmış, mil- yonla para toplamaş. Öyle ya, ka- Tısinden kim korkmaz?. Nihayet dönmüş, gelmiş. Vezi- Tin huzuruna çıkmış: — Paşam, demiş, sayende çok para kazandım, teşekkür ederim. | Vezir gülmüş ve sormuş: — Yahu, memlekette karısın- dan korkan bu kadar çok mu?. —Eh, oldukça var, Size aa vebebi ziyaretimi arzetmek iste - rim. Size hediye olarak on dört yaşında ay göbi bir kız getirdim. Deyince vezir yerinden kalkıp etrafına bakınmış: — Ulan yavaş söyle, hanım du- yacak, demiş. Bu söz üzerine Çingene: — Gördünüz mü paşam, demiş, | siz bile karnızdan korkuyorsu - nuz, Veriniz bakalm iki para da Biz.. Vezir avuçla altın vermiş, güç hal ile fesmanı Çingenenin elin- den geri almış. — BDilencinin âkı YFski zamanda zenginin — birisi, bir gün konağının penceresinde o- | tururken, kapıya bir — dilencinin geldiğini görmüş. hkidetlenmiş ve hemen el çırpıp odaya giren kal - faya: — Bana bak kalfa! demiş, git | söyle haremağasına, haremağası söylesin kahyaya, kühya söylesin uşağa, uşak söylesin seyise, o da gisin, şu kapıdaki dilenciye: «Al- Jah versin!» desin. Bu süsileli emirleri kapıdan işi- ten dilenci ellerini gök yüzüne kal- dırıp bir ah etmiş: — Hey büyük Tanrı demiş, em- ret mihalle, o söylesin Cebraile, Cebaril söylesin — İsrafile, İsrafil söylesin Azralle, Azrall de şu he- rifin canını alsan. .» | İraz da Şaka Kapınıza Kö- |Eskiden nasıldı, pek Olayım şimdi öylemiya? Zenginin biri eeki arkadaşların. dan birkaçım yemeğe davet et - aniş. Kendisi köpek beslemeğe çok meraklı olduğu için, iri yarı cine | köpeğin! birçok metettikten sonra | | demiş ki: — Külhani adeta insanlardan I Gaha nazlıdır. Eti haşlamayınca, iş- | kembeyi pişirmeyince yemez. He- | le banyosu, taranması, kurunması ( meseledir. Masrafı da ne dersiniz? | Avda otuz lirayı geçer. Bu lâkırdıları biraz şaşkın, bi- raz da içini çekerek dinliyen fakir | | müsafirlerinden birisi dayanama - #maş, yerden bir selâm vererek: layım, demiş, kapınızda bir köpeğe daha İhtiyacınız varsa, ku- hinuzu Kabul edin. Hem çomar bendenize de arkadaşlık etmiş olu- Tum. « | — Alk, işitiyor musun? Bir da. ha kat'iyyen yüzüne bakmıyaca- | iğim, Akşama gel, sebebini anlata- | yam, | e | Kodın — Söyle bakavım, bugün | merdeydin? Üstüne fona kadınların | kakusu sinmiş . | Erkek — Yok canım, demin se- | nin levantandar sünrünmüştüm. —| Âşık — Kocanızın gelmesinden korkuyo rmusunuz? Kadın — Hayır, annemin bana | misafir geleceğini söyledim. e — Sizin için bir âşıktan ziyade bir baba olacaj ; — Öyleyse geceleri annemle yar tarsın. © — Demek onunla izdivaca karar verdin. - Evet, çok zengin delikanlı... Babas: dilencilik ediyormuş. ai Re ea Hesap moydanda| | ı î da biribirlerile kavf çağıran bir kalabalığa rasig Durup tbakmış, Kalabalığın içinden biri softanın yanına yaklaşarak, demiş — Hocam, sen ba işe hakem ol! | Biz dokuz kişiyiz, on koyunumuz var, Bunu aramizci2 taksim etmek istiyoruz, Fakat bir türlü becere- | miyoruz. Sen nasıl taksim edersen, ena razı olacağız, Softa kendini ağır satmak iste- miş. Demi; kıni yeritm de sonra bana olursunuz. Hepsi soltanın taksimine raz: o- | lacaklarına yemin etmişler. İşi bu Guretle sağlama kağlıyan softa: yumun dokuzunu bana ver de sizde kalsın. Koyunun sahipleri şaşırmışlar: — Aman hocam, bu nasıl taksim | böyle? Softa hiç bozmadan soğuk kanlı hıkla cevap vermiş: | — Bundan daha iyi taksim olur u? Siz dokuz kişisiniz, bir de ikoyün ön eder, ben bir kişiyim, | | aha ile bir kadın gülmesi duy - | | düm Ve birdenbire birisi boynuma sarildi. Baktim, yine bu çapkin Çin-, gene kızı... Kahkahalarla gülü » | yordu ve: — Naşıl kaybolsaydım. bulabi- lecek miydin?. Babayiğiti. Bir ka- dandır diye geçme?. | 'Tekrar beni kendisine çekerek | tun. elimden tuttu ve yürümeğe baş- | Tedı, Şimdi gecenin karanlıklarını | aydınlatan yıldzlarn altinda ve geniş bir bahçenin ortasında bulu- | muyorduk. Orada burada taş yığın- | ları olduğunu farkediyordum. Bana dedi ki: | —- Çakmağın var mı?, Bir fitil | yak, benim yağ mumum var... Filitimni 'değiştirmiştim; -Cesvp vermedim Kollarımın — arasında kucağıma alarak havaya kaldır - dım: Başörtüsü düşmüştü. Bu e- rada o kadar yakınimde bulunu - | yordu ki, göğsü açık, çizgili göme | leği ve yüzünden daha beyaz ger- denile bana çok yakınlaşmıştı Çok dokuzda koyun on eder, İşte hesap | meydanda! | srarmzal dünde sıcaklık ve titreme vardı. Lâkin birdenbire #ilkindi ve ku- csğımdan kurtuldu ve iki sıçrâ - yışta karanlık bir. köşeye daldı, ve kayboldu, | * Şaşırmış kakmıştım. Civa gibi bir kazdı, Çok hararetli idi. Bir an sinra aklım başıma gelebildi. He mmen çakmağı çaktam ve fitili yak- Ortalık aydınlanır aydınlanmaz | önüme bir yağ mumu atıldı ve Çingene kızı bulunduğu köşeden: — Hele şükür! Lâf anlamağa baş- ladın?. Ben üzerine doğru yürümeğe başlamıştım. O: Bana gelme, evvelâ başörtü- mü at! Sonra olduğun yerde dur!. İtaat ettim, Başörtüsünü attım, olduğum yerde durdum. Çok geç- medi, Hemen yanıma geldi. Si - yyah başörtüsüne öyle sarılmış ki, siyah ve parlak gözlerinden baş- ka bir tarafı görünmüyosdu. Bana dedi ki: — Sol elini ıç' ( oldu mü, aç telefonu, istediğin na- Val balkabağı ile bir çuval Masır- | unu var miy Keadın gözlerini açtı: | Ağlıya ağlıya ayaklarıma kapar | kölen olayım Bir kaza kaymakamı anlattı: — Meşrutiyetten sonra İstan - bolda telefon kurukunca, biz de ö- zendik, kaza merkezinden nahiye- lere birer teledor teli çektik. Ta- bi kaza merkezinden mutasarrıf- lığa da bir tel vardı. Bunun çok faydasın: gördük Bilhassa asayiş için çok işe yarıyordu. Bir vak'a | | hiye ile konuş'. Bir gün oturuyordum. — İçeriye | hayklıra bağıra bir köylü kadın girdi: - Kaymakam bey, dedi, bir ta- necik eşeğimi kaybettim. Çaldlar mi, aakladilar mi, ne oldu bil - mem. Kulun kurbarın olayım, eli- ni eteğini ö bâna bir çare bul! ani adım, — nahiyeden Su başında na maza dürmi de selâm verip bakrnış ki, eşek yok!. Kadını © » turttum, düvardaki telelonu aç - tam, nahiye müdürünü çağırdım, | söyledim. Beş dakika 80 açtım, müdür ce düm, kazaya geli telefon çaldı, verdi acaba o eşek mi? Üstünde bir arünu ile bir çuval balka- kı var. Kadına sordum: Senin eşeğin sırtında bir çu- — A.hal, dedi, vardı yal. leyse git nahiyeye, eşeğini bulmuşlar. Kadın şaşkın şaşkın gitti. Ertesi gün hikümette jandarma çavuşu ile konuşuyorduk, Kadın yamru bir çocukla içeriye daklı. — Sen kaymakam değil, velisin, evliyasın, diyordu, dün ben sana | inanmamışlım, Suçumun güna - | lamı affet, Görmeden, tanımadan düvarla konuşarak eşeğimi bulu- verdin. Senin gibi erm başımıadan eksik etm biçare çocuğa da bir nefes et de, bu dertten kurtulsun, Küçükpazar gençler birliğinin kongresi ar Altıuk gençler bir - in senelik toplantısı va- | günü saat 14 de ya - Bu toplantıda ekseri - | t hasıl olmadığı takdinde B1 de » senelik ar. baktıktan sonra falimı söylemeğe başladı: — Hayatın kuadır. Yıldızın par- hılıt!r Bir kadın seni felâkete sü- or. Ah! Asker, ölüm sana çqk )ıhn Hem pek çok yakın, diyeödilirim ki, ölümle karşı kar- gayasın.. Bir diğer kadın seni hi- maye ediyor. Bir kadın ki on üç kişi birden bütün kalplerile sevi- Yorlar, Yıldızların kan içindedir. Sonra: Derin derin içini çekti, yarım sesle anlamadığım bir çok şeyler söyledi. Söyledikleri o kadar kor- kunç şeylerdi ki, bağırarak — ve korkarak yerimden fırladım ve: — Cinleri çağırma!, Gulyabani- leri çağırma!. Şeytanları çağırma sihirbaz haydi defol buradan... Ellerimi havaya götürerek dua ettim. Duayı bitirdiğim zaman ge- cenin karanlığı içinde, yarı ağaç- larla örtülmüş bir pencerede bir ışık gördüm. Derken artalığı çın- Jatan bir ses duydum: Bu bir şarkı idi. | | Sayırtı kopartmışlardı. | her tarafa savruluyor, müthiş bir Yazan: RAHMİ YA Denız Fedaileri OSMANLI - İTALYA HARBINDE TRABL! GARB ve ADALAR MUHAREBESİ Amiral hırsından yerinde duramıyo lisi üzerine boşaltarak müthiş bir Bunu gören düşman zırhlısın - | dak râsıtlar vaziyeli amirale — ve | süvariye rapor otmişlerdi. İtalyan | bahriyelisi biraz daha yüzmiş, son-. ra yediği kurşunlarla suyun dibine | dalmıştı. Bu bareket karada Redos ku - | mandanını çok hiddetlendirmişti. Hemen oraya koşan Türk zabiti mübetçilere çıkıştı: — Ne yaptımız? Niçim ateş etti- niz. Akşamdanberi hazırladığımız plânı düşmana çaktırmış bulunu- yorsunuz. Heey bitti. Artık düş- man toplarınmı ateşine hazır olun. Zırblida da vaziyet anlaşilmişti. Amiral hırsından yerinde dura - Müyor: — Ben akşam gelen kılsvuzlara eğer bir İhanet (asavvurunda İse- ler nasıl hareket edeceğimi, sahah- Teyin müthiş toplarımla şehirde ve Bimanda taş taş üstüne bırak - miyacağımı söylemedim mi?, Ma- demki onlar buna — eür'et ettiler, Şimdi de cezalarına katlansınlar. Ve çemri hastırdı: Bütün gemiler, tekmil topla - m mel'un adanın üzerine tev- etsinler. Dört geminin topları hain kı - mıldanılarla — emredilen bedple çevrildi. — Mazır.. Haberi gelince ateş kumandası, Rodesun üzerinde patlıyan bir sil- rü düşman mermisinin infilâk ses- lerini Akdenizin henüz sabah mah-| morluğu içinde uyanan engininde | mülhiş gürültülerle aksettimdi. Rodos müthiş bir bonbardima - na tübi tutuldu. Patlıyan mermiler katil ıslıklarla| €© gürültü içinde evlerin — yıkıldığı, çattların uçtuğu, gövdelerinin ha görükü yordur. Limanda bulunan ve İtalyan ü- niforması giymiş olan milisler ar- tık buna küzum kalmadığını, işin | içyüzünü düşmamn anladiğini his- | sederek soyummuşlar, — elbiseleri | sahiplerine inde etmişlerdi. Bom- dımanın şiddeti karşisinda ka- bir örneğini ortaya koyuyordu. Fakat bol cephanesi ve dehşetli toplarile bu cehennem salvelarını uzun müddet sürdürmeğe mükte- “ dir bulunan düşman zırhlısının a- teşini kestirmek, Redosu bir ha- ' Taksim KRİSTAL Salonunda BİR TARİH CANLANIYOR Üstad Bestekâr MUHLİS SABAHATTİN'in şaheseri olâ Boğaziçinde Bir Mehtap Rüyaf 30 kişilik muazzam revü, bu akşamdan itibaren her akşam sahnemizde göreceksiniz. M kıııııe M akuy cusu Bayan MUALL ve kemani SADİ. Ayrıca: 15 kişilik muhteşem saz heyeti Her pazar saat 16 dan 18,30 a kadar BÜYÜK REVÜ matine. Fiatlarda zam yoktur. Masalarınızı evvelden ııpaı.nu. Tel: saray bahçesinde işittiğim şarkıy- dı. Rübap İle çakınıyordu. Gözle- rim karardı. Tüylerim ürperdi. Hemen Çingene kız'na: — Köpek, beni neriye getirdin? Neredeyiz?; Kahkahalarla güldü ve cevap verdi: — Tahir beyin konağının ve dün kitara çaldığın karakolun kârşı - sındayız.. Derdemez, hemen elimdeki mu- mu üfliyerek karahiklar içinde Kayboldu. Vay küfir Çinegene kızı © benim evvelki gün saray balı- gesinde kitara çaklığımı ne bilis yordu?. Buraya beni niçin getir- Tişti, Bütün bunlar yetmiyormuş Bibi, Çingenenin falı da beni deli- | divane etmeti. Kalbimin bağlı olduğu pencere içinde çalgı devam ediyordu. Bir pazça daha ilerledim. Bir de bak» ftam arkadaşım Hüseyin argibozu serlında nöbet bekliyordu. Yanına - | yunda, İtalyan mermili | zabitten mürekkep İniy: rabe haline koydurmamak yapılabilirdi?. Mukabele edilecek ayni ve ayni şiddette silâh mev Kildi. | Bu ateş devam ederse, İ çek geçmeden bir enkaz gelecekti. Tedbirsizlikliğ Gan verilen bu hareketten züntü duyan kumandan, li iresini adımlarken birdeni du. Aklına birşey gelmişt bunu tatbik etse muvak, kayı kurlarmak — mümki ııııNll— Bir dakika kadar İçeriye bir tüfekli milis — Ben varımı kumandaı rimiz?, — Koş aşağı ,İtalyau bi lerinin muhalazasında lı- ! kaptana söyle. Onla zabiti ve Mümaları da hi bana haber versin.. — Başüstüne kumandı j Emri alan neler uçarcı dadan ayrıldı. Bir dekika # döndü, tekmil verdi: — Emrinizi yaptım efe sirler hazır, zabit ve aşağıda sizi bekliyorlar. Kumandan aşağı gece, eli len İtalyan bahriyelileri linde durmuşlar, bekleşi Kumandan bunların karılmalarını emretti. ribat yaptığı sahada yine kulan esirler, kendi mi t ölüm tehdidi altmda irkil leşmeğe başladılar. Kumandan flâma ile zabiti Stello di Sancoreloyt anlaftı: — Şimdi flâmaları al. miralinize kararımı şöyleti Ateş devam ettiği takı mevcut seksen dört nefef Ş | filesini gözleri önünde iâim.. Derhal ateş kesil kete geçiyorum. 4 Zabit flümaları ellerine! larını açıp kapıyarak tı.. Bu işaretler nihayet | düşman arhlılarından yafii — teşin kesildiği de görül Kumandan devam etti 4 İ ae Arhdn benim, Derhal ve şiddetle ci — Haydi çekil! Emir g başı böyle emzrelli. Ni - miyim, uzaklaş, şimdi çi e B a Baktım ,olacak şey hayet, emir veren bir f olursa olsun akdığı em tirecek. Hemen yola düzüklü! kapısına doğru yolland? deriye kapısına geldik” sabah olmağa b Baktım, arkadaşlar yunca uzanmış yatıyOĞİ rel, horul uyuyorlar. yar Karaali uyanık i6

Bu sayıdan diğer sayfalar: