YKU Z A İA Nİ - MESELELERİ ecek yok. yadaki diyi Fakat bizrat General Frankonun arasıda büyük — bir * vardır ki memleketin iküna ihtiyacını düşü- ya aykırı bir vamiyet alınmasına şiddetle muhalif — bulunuyorlar. İşte bu hal, Alman tarafı için bü- yük bir engel teşkil etmektedir. Lâkin şu sual de sorulabilir?. İspanya meden daha kat'i bir va- ziyet almamış, uzun zamandan - Bunun da sebebi aşikârdır. İs - '_,:-:.,ıı bulunuyordu. İktısadi ve ticari birçok sebepler delayısile iltere ile münasebatını iyi e - devam ettirmek isler. Fa - ı::kmw. ile de bağlı idi, Üç ik dahili harp esnasında Al- senelik al ayada temin etmiş | kavgaya tutuşunca | kantada yemek yemeğe gelen müş- ihmal edilir gibi için İspanya siyase- K_urılhllln.lıh M“.".I:_.h' bi ııbı-nvı-’zh"'“*"'"ı. ğ haftalar değil, gün- harbin arzettiği haller vardır. Hele geçen büyük bir deği- SDa aAaaE A A c arlık DA ne garp, me şark saha- ı_'— _:_—ıııh ÇÜM z r$$ühlu*_ Bna B “""_'_._,_.,.'.;,ı. de olan hiç bir hale karşı —'Nıç'ıııd*— ıqkdı_ı_,,...ıııııınııııışıı Se teçtikleri görülmüştür. O | A, Kpanya bahsinin beş, altı CU zelip geçen baftalar SÖr| — L böyle bir tarihçesi var. ..'L__"—ıı—.ı-ı-:"_ BŞ çYK "—ı..::__“d- Yenl İhtıkar ö - yişaş a A se | davaları -7.:—-,...——_:: Ai ve aa İ sükt | fi muhtekir adliyeye #tmek cihetine gidileçelimir verildi miye gelecek, yahut da mektup devamı ettiz ?_:'...y.n- ki, bu adamda se- »i sevmek fikri sabit haline gir- | miştir. Hattâ, en doğrunun doğ- rusunu söyliyeyim. Giderken: E- iğer bu içimdeki hissi Lütfiyeye du- yuramazsam intihar ederim. Baş- ka çare yoktur.. diyerek gitti. — Bu nasıl iş böylet Wft Dedim. Naciye de işin içinden çıkamıyor; — Benim de aklım ermiyor. Her halde bu delilik gibi birşey — Bir insan ilk defa gördüğü bir silmiyorum ki, senden ayrı- ka mektap yazmak, | da beni görmek kararını mu- ediyor mu idi? | yüzüne vurduğu ayaktası nız, rahatsınız, istif halinde- #iniz. Hattâ, bazı hatlarda, ikinci mevki arabalar daha tenha, daha vahat oluyor. Arabaların mevki farkını, yalnız, üzerlerindeki boyalar işaret ediyor. Ve bir boya için, bir haç karuş fazla veri- yorsunuz. Eğer, İstanbal halkı hep birlik olup ta, tramvay ida- resini dava etse, mahkeme, muhakkak ki, alınan mevki farklarının iadesine hükme- der. Çünkü, idare, birinciye | binen yolcularına, fazla hiç bir rahatlık verebildiğini id- dia edemez. Kıl'a farkını kaldırarak, Fiatleri bir miktar arttırmak yolunu bulan tramvay idare- #i, birinci ve ikinci mevki a- raba usuliyle de, halka bir kere daha yük oluyor. H birinci ve ikinci mev- ki Farkı bulunması ihtikâr- dır. BÜRHAN CEVAT Aşçı ile müşterisi Kemerburgazda Hazımın lokan- tasında ahçılık eden Âdem ile lo- terilerden amele Gafur oğlu Ri - za kavgaya tutuşmuşlar, Rıza bi- çakla Âdemi muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Suçlu — yakalanarak adliyeye verilmiştir. Gümrüklerdeki Sahipsiz ve Kaçak Eşyalar Satılıyor Sirkeci gümrüğündeki sahipsiz ve kaçak eşyaların satılmasına 12 şubatta başlanılacak ve 26 şubata kadar devam olunacaklır. leri şunlardır: Vücutla bir rahatszlık, titne- me, işlahsazlik, umuml bir kurık- hik, bir iki gün devamı eden hara- geçmek, ilerde — vahim netlosler verebilir, Üşütme hiasedildiği xa- mecburiyeti hasıl olduğu takdirde de ı giyinmek lâzundır, kudına böyle delicesine üşık olur- mu?, — Oluyormuş demek!. — Olamaz.. — Olmasa Halil Necip de olmaz- | — Ben Halil Necibin âşıklığında | bir tuzak buluyorum. — | düşündükten — sonra Muygularımı — açıkça — süylemeğe mecbur oldum: — O gün Halil Necip çirkin bir vaziyet ihdas etti. Bir delikanlı, ookumuş bir insan için bu hareket en bayağı bir hareketti. Şimdi bu bayağılığı tatmin et- mek ve İzzeti nefsini kurtarmak is- tiyor. Bunun da tek çaresi benimle tekrar konuşmak, beni kandırmak, | kendisine bendetmek olabilir, — Acaba?, — Gayet tabil. — Zannetmem, | — Muhakkak ki böyle. Onun bü- tün derdi, didinmesi bir gün bana tokalı geriye aldırtmak, tokat ile vurulmaz böy- Cebimde otele gidiyordum Karşıma bu adam geldi, kollarını | açıp boynuma sarıldı — | Şamdam Salihle Darendeli Rüs- tem, hâkimin karşısında yanyana yürüyorlar, Darendeli Rüstem, İz- mirde ticaret yapan, kır saçlı, ha- fif sakallı, uzün boylu, irice ke- | mmikli bir adamdır. İzmirden İstan- bula mal getirip satmıştır. İzmire dönmek üzere iken başına bu felâ- ket gelmiş, davanın bitmesine kar dar İzmire dönememek mecburi * yetinde kalmıştır. Başına gelen fe- eti kendi ağzından dinliyelim: Sirkecide otelde kalıyordum. Malımı satıp işimi bitirdim. Para. nın çoğunu bankaya yatırdım. Ü- zerimde de, cüzdanımın içinde 800 V- kadar para vardı. Sirkecide rdum. Ötele gidin vatacak, | $ gün de vapura atlayıp İzmire | gidecektim. Karşıma birisi çıktı. | Kârşıma çıkan da işte bu adam. Kollarını açıp bana doğru geldi.. Boynuma sarıldı. İki yanağımdan şapur şupur öptü, Ağzı da rakı ko- kuyordu. — Aşkolsun sana dayıcığım. Böy- le buralara gelirsin de, bize hiç uğramazsın... İnsan raten gözden uzak oldu mu gönülden de uzak- laşır. Eğer babam İstanbula ge - | lip de bize uğramadığını duyarsa vallahi bır daha yüzüne bakmaz. Dükkânımız şuracıkta, Önünden gelip geçiyorsun da, bir dakika ol- sun uğramıyorsun, değil mi? dedi. Tanıdığım adam değil.. Ne ken- dini, ne de babasını tanıyorum. — Sen kimsin evlât? dedim. Beni nereden tanıyorsun? Baban kim- dir, — Etme dayıcığım.. Hem uğra> mazsın.. Hem de üstelik beni de tanımazsın, değil mi? Babam bunu duysa, vallahi gücenir, — İyi amma, oğlum, baban kim? dedim. Sen beni iyi tanıdın mı? — Babam İspartalı Hacı Mev - lüt... Bilmiyor gibi söylüyorsun.. Sen İspartalı değil misin — Yok, evlât. dedim. Ben İspar- talı değilim, im. İspar- taya bir iki defa gittim; gülyağı da alıp sattım amma, İspartalı deği- Mm İspartalı Hacı Mevlüdu da hiç tanıyamadım. Şöyle bir adımı geri çekildi.. Be- ni bir süzdü yukarıdan aşağı... — Olmaz! dedi, Bu kadar ben- zemek de dünyada olmaz. Sen Val. lahi İspartalı Şerifsin.. — Benim adım Rüstem., İzmirde tüccarım, Darendeliyim. Sen zetmiş olacaksın... dedim. — Benim bir dayım var. İspar - talı Şerif.. Eskişehirdedir. O da ti- garet yapar. On senedir İstanbula gelmedi. Sana o kadar benziyor ki, gözlerime inanamıyorum doğrusu. Eğer sen o değilsen, şu Allahın işi- ne şaşılır. Bu kadar benzemek, olur gey değil... — Olur, oğlum, dedim; böyle şey- ler olur. İnsan insana benzer. — Öyleyse affedersin amcacı - #ım, dodi. Benzetmişim.. Ben yürüyüp otele gittim. O da köprüye doğru yürüdü. Ertesi sabah uyandım. Otelciye para vereceğim. Bavullarımı, se - petlerimi de hazırladıım; İzmire gi. deceğim. Cüzdan cebimde yok.. O- daya çıkıp baktım.. Orada da yok. le vurulur.. demek, rasını varmaktır. Naciye, bu ihtimal üzerinde bir hayli düşündü. Sonra, — Belki, olabilir.. Dedi, O, mütlak şekilde Halil | Necil asta olduğunu kabul edi- | yor, samimi, içlen bulu- yordu. — Bu zannına iştirak etmiye rum., Dedim. Münakaşa eltik, — Herhalde onun seni görür görmez üşik olduğuna ve ar; daki hâdisenin bu aşkı kuvvetlen- dirdiğine kaniim. — İlk gözüşte aşk gülünçtür. — Ben, ilk görüşte üşik olabi - | Tenlerin mevcudiyetini kabul &- | diyorum. Birçok büyük Temaner | ların tahlillerinde de bunu gör - düm, okuum, Genç kam veya kızın li alaıma yüzka- rinde işlediği 3 fipi sever, hayatla arar, benzetir, yürek üzüntülerine uğrar, hayalini MAHKEMELERDE : bakikat yapmak için koşar, di » dinir. Hayalini hakikat yapa - 800 lira Hâlâ, aklıma bir şey gelmiyor. A- | Tamıyorum. Otelci işi anladı. | — Cüzdanını ma bulamadın ba- ba? dedi. — Evet, dedim, Cüzdanım gaip. ere filân girdin mi? Şüp- | ğin kimse varmı? dedi. Nereye gideceğim? Ben, içki iç- mem; kumar oynamam; uygunsuz | kadınlarla düşüp kalkmam kim - den şüphe edeceğim ki?, — Hayır, dedim; hiç bir yere gitmedim. Kimseden de şüphem yok. O vakit aklıma geldi.. Gece buna| rastladığımı hatırladım. , | — Sade dedim, yolda, birisi «vay dayıcığım, nerelerdesin?» diye boy- numa sarıldı. Beni dayısına ben . zetmiş. Otelei: -< Tamam, dedi, tamam! Şimdi anlaşıldı. Burada, böyle yankesi - eiler vardır. «Vay babacığım.. Am- | cacığım» diye insanın boynuna sa- | rılıp çarparlar. O, muhakkak yan- kesicidir. — Değildir canım, dedim. O, pek yenkesiciye benzemiyordu. Hem de | elini cebime filân soktuğunun da farkında değilim. — Onlar öyledir. İnsan farkına varmaz. Haydi gel, polise si yelim, dedi. Gidip polise haber verdik. Bize | resimler gösterdiler. Gösterdiler amma, gece, karanlıkta, bunun yü- zünü iyice görmedim ki... O resim- lerden bir şey anlamadım. Kimse. nin de günahına girmedim. <Hiç birini benzetemedim. Sade, söyle orta boylu, zayıfça bir adamdı.» de- dim. «Biz ararız.» dediler, Oradan çıktık. Amma, o gün de vapuru ka- çırdık. Birkaç gün daha vapur bek- liyeceğiz. Ertesi gün, İzminden bir ahba- bıma rastladım, Beraber, Beyoğ - | Junda bir gazinoya çıktık, Oturu - yoruz. Arka tarafımızda bir masa- da da, bu Salihle bir iki kişi oturu. yorlar. Bu, nargile içiyor. bir ta- Taftan da bir şeyler anlatıvor. Bu çatlak ses bana yabancı gelmedi. Bir yerden tanıyorum amma, ne- reden? diye düşünürken hatırla - dım. İki gece evvel bana «Aşkol - sun dayıcığım. Buralara geliyor- sun da bize uğramazsın! diyen s0s. Usulcacık çıkıp polise haber ver - dim; yakalattım. Üzerinde de pa- ranın 650 lirası bulundu. Ben ra. zıyım.. Yü zelli liradan vaz geç- tim. Altı yüz elliyi alıp biran evvel İzmire gideyim. İşlerim yüzüstü kalıyor. Yüzelli lirası da, buna, a- namın aksütü gibi helâl olsun!.. Hâkim, Şamdan Salihe soruyor: — Salih., Senin sabıkan var de- Bil mi? — Evet.. Eskiden, cahillik zama- mumda yaptım. Şimdi, beş senedir ıslahı nefis ettim, Bir çey yaptığım yok, — İyi amma, bak, burada şıtaka; ların arasında yenileri de var. Me- selâ, daha geçen ağustosta mah « kümiyetini ikmal edip çıkmışsın.. — Yok efendim.. Hapishanenin, (Devama 6 mcx sayfada) ( bildiği, yani idealindeki tipi kar- şasında gördüğü İk günde de bir- denbire âşık olur. Bunlar marazi tiplerdir. —Halil Necip de bunlardan birisidir. De- mek ki, kafasınin içinde yıllardır i, aşkını, yztırabırı. çektiği adın tipi vardı, En son bu ti- pi sen olarak karşısında buldu ve. derhal bütün hassasiyetile feveran etti. Bunun için Halil Necibi bir has- ta ve aşkını da samimi buluyarum. | — Ben de okuduğum romanlar- da böyle tiplere rasladım. Fakat, iman ki, Halil Necip onlardan biri si değildir. Mutlaka bir tuzak har zırlıyor, — Kat'iyyen o fikirde doğilima. — Sen yine öyle düşün, Naciye ile bu yolda münakaşa- muz hayli uzum sürdü. O da, ben de düşüncelerimizde ısrar ettik ve anl ayrıldık. Fakat, ha- kikaten evham ve tereddüt içinde- yim. Bu çocuk ister deli ,ister has- ta, isterse âşık rolüne çıkmış kur- maz bir aktör olsun. Hepsi da he | —— eee Evlenmek istiyenler, iş Ve işçi arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve mü; İzdivaç Teklifleri ir 26 yaşında 1,65 boyundu kumral orta ve İcız sanat mekteplerinden me- zun, namuklu, ev şilerine lâyikiyle vü- | haf bir kazım. Hayal urkadaşımda aradığım evsaf, zaemur olması ve aylık kazancının 65- 10 liradan az olmaması yaşının yirmei | Zei ile oluz beş arası ölmaşı yartlır. Ciddi teklillerin Son Telgrâf Halk sütunu (Dikmen) rumuzuna yazmala- fi rica olunur. vir Yaşım 29, boyum 1462 kilom 60 | dır. Sarışınım, süse ve sokağa düşkün değilim. Elimden ber türlü iş gelir, Orla halli ve şeretli bir sile kızıyım. Mazim çok temizdir. -Kendime ciddi bir hayat Aarkadaşı arıyorum. Haya' arkadaşımda ga evsafların bulunması- ni istiyorum; Yaşı 85 ile kırk arası, devke memu> ru olmalı ve alkolle, kumarla alâkası bulunmamalı, yuvasına sadik olmalı- dir. Arzu edenler 5. D. 29 rumuzuna anüracaat etmelidir. ir 40 yaşında, seksen Kilo ağırlığın da ve 1,10 boyunda yeşil gözlü beyaz tenli bir dulüm, Hayatta İhliyar aa» nemden bir de on allı yaşında bir oğ- kamdan daşka kimsem yı - yaşlarında, en &z elli İli 'nan biz erkekle evlenmek yam. Dü zatın hâlö vetilider veyü' el kekali olmasün — clemmiyeti yuktur, ir. Eşime bunlar yük olacak dir. Benim, döşeli “dayalı yedi bir de evim var. Taliplerim ciddi tekliflerini Son Tek| £ Halk sülünü Nuran — rumuzuna vazifemi yapmaktayım. Lisg müzünü- yum, Bir yuvayı devkalüde mesut ede- 'vek kadar servele de malikim. Terbi- yeli ve ev işlerini lüyikiyle bilen bir bayanla mektuplaşarak evlenmek, bir yüva kurmak arzusundayım. — Eşimin dül veya kız olmasının - ehemmiyeti yoklur. Arzu edenlerin Son Tolgraf Halk sütufu S. H. H. rumuzuna mek- tupla müracaatlarını rica ederim. Açık İş ve Memuriyetler Sümerbank Ereğli Ber — Fabrikasına bir daktilo ile diplamalı bir başhemşi- Te aramanmaktadır. Daktiloy 60 baş- bemşireye 85 lira verilecektir. Merkür bankanın İstanbul şubesine müracaat kâtidir. -Afyonkarahisar — memleket hastanesi sertabipliği 30 — 40 yaş ae tabakıcı aramaktadır. Divanı Muhasebala 20 Jira asli ma- aşla kâtipler ahncaklır. Mürscast 17 Şubat akşamına kadardır. — Taliplerin lise ve örümeklep mezunu olması lâ- zamdır, Gelen Mektuplar Bayan 111 Barsalı: Matbuaya bira- kalmış, üdan — Cağaloğlundan, Aksaraydan, Topkapıdan, Kadıköyün- | den, Samatyadan, Tarabyadan, Anka- redan—Bay M S. A: Erenköyündenm Bayan Marti Deniz — (Matbaaya buru- kılmaş) — B. B. Y: Beyoğlundan — Bay Güneş: Gülütadan — Bayan 18 Leylâ: Selimiyeden, Pangallıdan, Be- yoğlundan, Fatihten, Sarıyerden, Bo- #iktaştan, Galatadan — Bay Şefik Bo- mova; Aksaraydan Bayan N. Temiz: Pangalıdan, Beyoğlu ve — Gatatadan, Heybeliadudan, İstanbuldan — taahhüt- lü — Bay Ben: Erenköyünden, Aksa- raydan, Galatadan — Bayn H C. T: Rmi ve 8. Gökçe Aksas raydan, İstanbuldan, 8. Tuncer: Un- kapanından — Bayan Açıksöz matba- birakılmiş mektübünüz — vardır, Sast 16—19 arasında alınız. Açık Konuşma Buyao Mükaddes T: Mektubunuz e- kmmış ve bugün cevap gönderilmiştir. gelen bir mektubunüz bugün adresi- nize gönderilmiştir. Buyan G. F. Ç — Mektuplarınız bu- gün adresinize günderilmiştir. mim için tehlikeli, Bugüne ve bu dakikaya kadar bana bir mektup göndermedi, kendisi de görünmedi. Ancak, iki hareketi tehlikeli olur, | Tesadlil mektubu Salihin eline | geçirebileceği gibi tam benim evi- me geldiği sarada Salih e burada bulunabilir. Böyle bir hal korkunç elur, Salihin bir defacık olsun ba- ma dönüp de: — Sen de.. Demesi benim için hayatta tasav- vur ettiğim bicapların en ağımı olur. Hele ablama gidip de: —Nasılmış namuslu telâkki et tiğiniz Lütfiye. İşle bir mektup si- —W—. yahut dar — Onu evimde üşıkı ile konu- Dersen ben derhal ölmeliyim. Ne- kadar namuslu, ne kadar seciyeli elursam olayım Hlalil Necip hikâ- yesini Salihten saklamış olduğum için kabahatliyima ve asla onu hâ- disenin tabil seyzine inandıramam, ÇArkası vaz) | Evleneceklere ma€- Gi yardım yanılması düşünülüyormuş ! Bir akşam gazetesinin ha- ber verdiğine göre, evlenme- yi teşvik maksadiyle, hükü- met, evlenecek çiftlere mad. di yardımda bulunacakmış! Verilecek para ne kadars dır, şimdilik bilmiyoruz. Evvelce, ağır yüz görümlüğü usulü vardı. Bu hususta, çe- kişe çekişe pazarlık edilirdi. Şimdi, pazarlık edilmeyişi- nin sebebi, Pazarlıksız Satiş Kanununun mevkii meriyet- te olması değil, yüz görüme lüğüne kimsenin hal ve vak« ti olmamasıdır. Zaten, ismi üzerinde, taze gelinin yüzünün görülmedi pahası olan bu yüz görümlü. ğünün, bugün, artık mânası kaldı mı?. Erkekler kızları, kızlar erkekleri kaçırıyor, konuşuyorlar, — anlaşıyorlar, evlenmiye karar veriyorlar, Amma, para yokmuş, pul yokmuş, ev, eşya bir şey yok- muş! Kimin umurunda?. İki gönül bir olraca, samanlık seyran oluyor. a Para, hayatta mühim kuve vet! Aşk, izdivaç ta nihayet paraya dayanıyor. İlk günle- rin dünyayı pembe - görüşü, sevgi, saadet çabuk geçiyor. Nihayet iş, geçime, paraya dayanıyor. Sonre, başlıyor kavga! Dikkat edin, bültün aile geçimsizlikleri ekseriya parasızlık yüzündendir. Dü- şünmeden evlenmek en bü- hata.. Aşk hararetli iken, çiftler yanıp — tutüşürken, erkek te kız da, her şeye razı olurlar, Bir dilim ekmek onlar için kâfidir. Yeter ki, biribirleri- nin olsunlar. Çünkü, o sra larda, gözleri baaka hiç bir şeyi görmemektedir. Evlenmeyi teşvik elbette güzel bir şey.. Fakat, hesap- sız, yersiz, münasebetsiz ev- lenmeler sanadet yerine, çok zaman felâket getiriyor. Ne« tice, ayrılık ve ocak yıkılma- « değil mi?. Evlenmek çocek tecrübe, il Cemiyetinin Toplantısı Terziler, kumaşçılar ve hazır el biseciler cemiyetinin yıllık kon - gresi 19 şubat çarşamba günü saat 19,30 da cemiyet markezinde ya- pılacaktır, Radyodan yeni bir JAkâyet daha !.. Lâlelide mukim B. Mehmet 20 H Gizeleminde radyodan bir pikâ- okudum ve bu yazı münası kâlmâz. . Radyo idaresinin ehemmiyelle natarı dikkatini cel- eöeriz.