29 Ekim 1940 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

29 Ekim 1940 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: İskender F. SERTELLİ Bir gün Fatih meydanında, tensikzedelerden biri, kirli çamaşırları meydana dökerek: —(İtti- | hatçılarda mesuliyet korkusu yoktur!) dedi Hakkı pasa kabinesi sukut et - misti. Artık Hakkı pasa etrafında yeni bir kabinenin tonlanıp kurulma- dana imkân yoktu. İtilâfçılar Kâmil paşanın M mevkine getirilmesine çalışıyor - | Tardı. X | İttihat ve Terekki rüesası, mem- leket hesabına cok fena bir imti- han devresi gecindikten sonra, kü- —llıhıbd—üıılımlıl( Hüseyin Cahit bey (gençliğinde) ük birrük, kadın erkek, mutasasın meünevver besılı bütün eleman - lerile faalivete eeciyor. — iktidar mevkihmi elinden kacınmamağa (e-| karyordu. » Kirli çamaşırlar mey- dana çıkınca.. (Yenigazete) nin nesriyatından monra, meydana çıkan hakikatler- den biri de. Trablusrarp harbine ait idaresizliklerdi. Meğer topumuz, tüfeğimiz, mit- salyözümüz ve hele harpte birinci derecede lâzam olan güllemiz, kur- | #unumuz yökken harbe girmişiz. Üstelik maneviyat bozukluğu da bu mahrumiyetlere, bu eksiklik - Jere eklenince, her taraftan idare- Gizlikler, şikâyetler, bozgunlar bas MösLermişti. İttihat ve Terakki erkânı hâlâ - kendi aralarında - mevki ve san- dalya davasında koşuyor, memle- ketin her gün biraz yaklastığı, bi-| rTaz daha içine düştüğü felâketleri #ürmüyor, düşünmüyordu. Fatihin sıra kahveleri tensikze- deler, kadro haricileri, mazullerle dolmüstu. Bunlardan biri, (Yeni - Razete) nin herhandi bir nüshasını| eline alarak, yüksek secle bağı - rıyordu: ihatçıların rezaletini gö- | rüyor musunuz, ev millet! Trablus) harbine girerken. meğer bir düş- Mmnana atşcak bir güllemiz, bir kur- #unumuz yok muş! Böyle bir kal meden (adil ve ihsan) politikasır dan baska ne,beklenirdi? Böyle bir vükelâ heyetinin hâlâ sorguya çekilmemesine şaşıyorsunuz. de - Bil mi? Fakat, boş vere merak e- dip durmayın: (İttihat ve Te « rakki) nin programında (mes'uli- yet) denilen bir şey yoktur, Bu- | mun icindir ki, ittihat ve Terakki bükümetine mensup bir memur, hiçbir zaman mes'uliyetten kork- maz. Buna misal mi arıyorsunuz? Bunu ben size sorayım: Simdiye kadar valana yapılan fenalıkların baddi. hesabı yoktur. Buna rağ - enen, yurdun herhanci bir köse - —a nn | vüzünden âv ginde hükümet erkfmından kim mes'ul olmustur? bana, vaptığı fenalıkların veya suüstümallerin besabını veren bir tek adam göste- | rebilir misiniz'. * Kahvehanelerde oturanlar, se - sini perde perde yükselten hatibin etrafında toplanmıslar: — Yaşa be.. Doğru söylüvorsun! Diye bağırmağa, — alkıslamağa baslamışlardı. Kabhvede oturan — İste, milletin dertlesmesi böy- le olur. Kısa zamanda yapılan İş- lerin muhasobesi sokak ortasında #örülmez amma.. Vaziyet az çok tavazzah etmiş bulumuyor. İttihat- cılar inkilâbi vaptılar.. Abdülha maidi ve onun adamlarını dev ler. rollerini oynadılar. Artık mem- Jeketi erbabına bırakmalıdırlar. Diyerek. halkı sükünete davet &- diyodu. Maamafih, çok samim! bir tenikit hududunu aşmamış olan bu emil let dertleşmesi uzun — sürmedi.. Fatih polis merkezinden" — İsyan varmış! — İhtilâl varmış.. Diye ko: müfrezesi derhal ve kah: hâdisenin iç vü- '« kovuldular. ten- , komiserin ya- nına yaklaştı. — Hangi it vanuz. Komiser bev? yanık biri kalktı.. İçini - boşalttı. Bir taraftan (yaşasın hürriyeti) dive bağırırken. bir taraftan da, Derdini vanan bir adama: — Sen isyan ediyorsun.. İ çıkarıyor- sun! demek kadar gülünç bir sey tasavvu redilir mi? Komiser gözlerini acarak bağı- ilâkden bahser Şurada bağrı sen de mi onlardansın?! Yakalayın su haini... Polisler dahiliye nezareti ev nden tensika uğram h terbiveli bir adam va- karakola götü- nı teskin edememis bir ta- kım genclerin de etrafını ceviriyor- lar: — Haydi, yürüyün karakola.. Diye bağrısıyorlardı. Güya bir vardı.. Bir ihtilâl vardı. Ya ten bövle bir şey olsaydı. ne Anlaşılıyordu ki kirli çamasır- ların meydana cıkarılması; henüz kapanan müstekrek varaların de- #ilmesi istenmivord Fatih kahvehanelerinde - vukâ- | 'nda anlattığımız gibi - biraz vük- sek sesle konusan zavallı Salih bey | bu samimi konusma ve dertlesme rca Bel bölük- Jerinde, zindanlarda yatarak inim inim inlemişti. x- Adalet ve müsavat mefhumları.. Bu hidiseden sonra umum! kah- wehaneler sivil memurlarla doldu-) rulmus, tensikzedeler ve kadro ha- | riçleri hükümet için tehlikeli un- surlardan addedilerek, her semtte we her işte takip ve tarassut edil- misti. Bu kabil adamlara (muba- if) diverek, hükümet kapılarında is verilmezdi. (Devamı var) ihtivarlardan uyandırdığı Röportajı yap: HALÜK CEMAL Adliyeni bir tatil saati idi. Mahkemelerin açılmasımı bekler- ken genç, kibar bir kadınla ta - Baştım. Bu; uzun boylu, zarif tu- valetli şık, durgun bir bi İtina e 1 altında geni leri ve © gözlerdeki mahzun ba- kış daha ilk tesadüfle insanın na- aralık mükâlememiz evli rin azlığına, boşanmaların çoklu- ua intikal etti, İsminin Nemika elduğunu ve bir arkadaşının nı a davasında şabitlik içi: diğini söyliyen genç muhatabıra ayrılmalarda kabahatin yalnız er- keklerde bulunduğunu, ekser ka- Admların ya lâl ya ihanet ve- ya sihmale yüzünden yuvalarını dağıtıp kocalarından — ayrıldıkla- rını iddia etti. Sonra bir müddet durdu. Dü - | şündü ve mihayet; uzak Bir tesel- ibi daima küçtük rif dudaklarım hafiiçe oynatarak: hmal in ev yıkan nasıl ea büyük bir düçman olduğunu öğ- renmek ister misiniz?.. dedi ve ricam üzerine mahrun, ya- sesle şu ibret verici mace- rasını anlati ge düşürdü. Daha henüz on sekizi me yeni basmışken kırk yaşında bir fabrikatör ile evlendim. H bu izdivacı »wrarla istiyordu. Fa- kir, dul anneme çocuklağuma ait borçları ödemek, enu yaşatmak için on sekiz yıllık ömrümü, ken- dimi feda ettim. Razi oldum. Ev- hiliğimin ilk günlerinde kocamdan n ınlı(ı ile anladım: Ne- jad evinden. karısından — ziyade fabrikasını tercih eden, parçasına seven bir erk. r kadındım. Um *0» uun icin evliliğin tadı bir ayda gelip geçmiş, varlığına kalbini de bağlıyan karisını he- men ihmale başlamıştı. Ekser ak- şamlar eve gelimiyor, beni odam- da, sofrada yalnız. birakıyordı Bana en cok dokuman da bu yal- mazlık saatleri idi, Koca sofranın başında yapyal - mız yemek yerken: — Evlilik bu mu? İzdivaç me boş şeymiş'» diye ü üyordum. Ve son- ra bu ihmali sessiz bir tevekkülle karşılıvaral *«— Erkektir. Elbette işini düşü- mecek, vazifesile belki geceleri de uğraşgrak!a diye teselli bulurken İnran za- — *Hayat beni göçkin bir erke- | yır; evlendirildim. Çünkü ailem | ıztıraba tahammü svak. d TlaİN FKS Yandığını, yavrularımız olunca © mun mecburen eve bağlanacağını da şanarak çocuğumun doğacağı- | tarihi bekliyordum. | Lâkin bunda da yanılmışım. Dünyaya gelişine ilk ve san bir mitle İntizar ettiğim yavrum ba- basımı ancak birkaç akşam evde tutabildi. Nejad yeni evliliğimizde olduğu gibi anneliğimde de beni çabucak bıraktı. Fabrikasına koş- tu, Yine günlerini işine, gecele - rini hesaplarına, projelerine verdi ve ben yine yalnız, arkadaşsız, yi- me oynanip bikiliniş bir silik bir eşya kümesi gibi | gecikte unutuldum kaldım! Üç yaşına kadar kızımla oyna- dım. Güldüm. Bütün en bu sevrili küçük başın uğruna koydüm. Çocuğumu güldürmek, şen bir yavru olması için kızlık | büviyetime döndüm. Lâkin bir gün. «Evet bir gün... Üç yıldır evin- de valnız kalmış, manen aç bir imsan gibi içi bomboş olan, ben en korktuğum ve korka korka bek- iğim seve uğradım. Elbette an- lıyorsunuz değil mi?, - Sevdim..> Kocamın arkadaşlarından genç bir mühendise daha ilk tesadüfte sarsıldım. Genç kızlığımda hiçbir erkek gölgesi, hiçbir sevgi yer al- mamışti. " Aşkm, seyilmenin ne tatlı, ne güzel şey olduğunu yal- | mrz romanlarda okumuş, arkadaş- larımdan işitmiştim ve simdi Şe- | kip adındaki bu genci ömrümde İlk defx duyduğum hislerle arı - yor, görmeyince özlüyordum. Her halde arkadaşlarımın aşk, romat ların sevgi dedikleri bu olacaktı! Fakat bir yandan bu sevgi bir yeşil yaprak tazeliği ile kalbimde Hayatın hakikt romanlarından.. Yuvasını bırakarak ka_ç_an genç kadın! Sevgilisi ile İstanbuldan giden kadında ana şefkati galip geldi “Onu seviyordum, kocaını, evimi, yavrumu, her şeyi bırık- tım, kaçtım fakat sonra, bu mukaddesatın vicdanımda 1 edemedim.., «Ben bir rünabkâr değilim,. aşk kurbanı aa olmadım..» yaşlı adamların çecuklardan heş- | yürürken diğer taraftan birbirine zt hislerle içim burkuluyor, beni ve aile şerefimi günaha götürecek aşktan kaçmak, sakınmı dum. Evet bumu çok, pek çok tedim. Lâkin olmadı.. Terkedilen bir dişi kuş, bir cılız pervane de | yanacağını bile bile ışığa koşmaz |aut | BOMANYAYA KAÇIŞ! | Bayan Nemika buraya gelince | bir an icin sustu. Mahrzun bakış - larını yere indirerek düşündük - ten sonra ağır ağır ilâveetti : Evet.. Şekibi artık 0 kadar seviyor ve © kadar seviliyordum ki bir gün; arlık daha fazla daya- | namiyacağımı, ne olursa — olsun mes'ut olmak için enun hayatına karışmak icap ettiğini anladım. Lâkin beni tek düşündüren, zen yavrum, talihsiz kızımdı. Ba- basındap bir kerecik sıcak bir şef- kat yüzü görmiyen, bir Jefacık, yüreği seven bir erkek sesile 1sın- mıyan bü küçük çocuğu yanıma alamazdım. Yavrucağı evde bırak - | mak da günahtı. | | İşte bu mütenakıs düşünceler- le uzun müddet kıvrandım. Sız- | dandım ve nihayet akşamı | gözlerimi yumarak ne olursa ol- Sun sevet!.» dedim. Bıma nasıl razı oldum?, Şekiple Romanyaya nasıl kaçtım. Bilmi - yorum. — Yalnız hatırlıyabildiğim birşey varsa bir gece vakti, her- şeyden hahersiz cdasında iryuyaa kızımı sön defa öpüp ondan, evim- den ebediyen uzaklaşırken ağta- mağa başlamıştım. Göz yaşlarım, hıçkırıklarım vapurda ve yollarda edi!. Bükreste. otelde ayrı odalarda kalıyorduk. Şekip beni sinema sahifede) YAVUZ SULTAN SELİM Halifeler Diyarında No. 27 Yazan: M. SAMİ KARAYEL Yavuz Mısır seferini hazırladı 'Bu beylerden maada - on ikisi Mısıra ve on ikisi de Surtyeye mahsus olmak üzere diğer yirmi dört vali ve beyler de vardı. Sultanlardan ekserısi hüsnülda- reye malik olup ulüm, fünuna, - ara ve sanayie meyletmişlerdi. Kahirede Sultanülmülkülmü - eyyec Seyh Mahmudülzahirinin insa ettiği Camilmüeyyı Tik Esrefin Camilesrefiye we şehri mezk Arane yapılmış binalarından - Memlükler, çok kuvvetli idi. He- men bütün Arabistana hâkım idi- ler. Ellerinde ve ruhsatı mahsu -« gada bulundurdukları yerde hilâ- feti islöniye kuvveti vardı Yavuz Sultan Selim, babası Be- şazdı Veli zamanında Mısır, Sul 'tanlarının Türk imparatorluğuna karsı yaptıklarını unutmamıştı. Cem Sultanın valıdesi, km, oğ- lu Mısır Sultanlarına iltica etmiş- lerdi. Mosır Memlükleri Papalık ile ve Rodos şövalyeleri ile olup 'Türkler üzerine harekete bile geç- meğe kadar işi azıtmışlardı. Hattâ Memlükler Anadolu hu- dutlarını ikldebir taciz ederek Suk tan Beyazıda kafa tutmuşlardı. Beyazıdı Veli, Memlüklerle ba- ga çıkamamıştı. Bunlar fırsat düş- tükçe Anadolü hudutlarına yakın beyleri kışkırtıvorlardı. Yavuz Sulta ferine giderken Alâüddevlenin kafa tutmas 'Türk ordusunu arkadan vurmak teşebbüsüne kalkması kısmen de Memlüklerden akdığı cesaretin ne- ticesi idi. Bu sebeple Yavuz, Misir Bultanlarının hükümetlerine nihar yet vermek kararında ıdi. Fakat Arabistan seferi muazzam bir ışti. Çöller. bayabanlar gecip bınbir müşkülâta boyun eğip zah- metler, meşakkatler çekmek ge - Tekti. Yavuz. Mısır seferini l inceve hazırladı evvel Kürdistan fet duğuna karar verdi. Sultan Selim. İran seferinde le- vazam Trabaon tarikile ce)bedil - mekte idi. Donanmamız lü: kadar erzak ve mühim: nakli- ceden erinden in şart ol lamak kolay — değildi. Bu sefer garp ve şark selerlerine benzemezdi. Kupkuru kum çölleri geçilecekti. Orduyu susuz birak. mamak, ağırlı; â | di En evvelâ rin levazımını ve cephanesini ta- Kryacak haro vesaltıı rlamak cap ediyordu. Selim Misir seferi üze- — Lala, bil rinde lev ve mühimer e müşkül olm seferler vermek | , Piri pi aresaz O Derhal padi: a. esasen bu ne kifayet etmiyor. Bu sebeple as- ker sıkıntı çekmişti. Yavuz. Mısır seteri üzerinde ge- ce gündüz çalışıyordu. Bu mühim tederek mükemmel | € ve yeniden gemiler arar verildi. O zamana kadar gemiler Kay- Ber zamanından kalma köhne tezgühlarda, İzmitte, Gemlikte in- ga olunurdu. Yavuz, divanı hümayunda ikub- be vü: a sordu: — Osmanlı imparatorluğu bu Bizans tezgâhlarında gemi inça - zım nakli ve donanmanın — kesbi kudret eylemesi müşküldür. Buna bir care bulmak gerektir. Kubbe vezirleri, birbirlerine kıştılar. Piri paşa cevap verdi: — Padisaham, tezgütları yenile- ır. Yavuz, evvelce ne v düşünmüş olduğundan, Piri paça- va etmek mür ğ k sey yeniden tersaneler in- ocır. Ve bu tersaneleri de Ha- Bete kurmalıdır. Kontrolü daha kolay olur. Padişahn bu olundu ve div kri derhal kabul bümavunun sına devam ederse ordunun leva- | Ona hıncım var! — İşte böyle, Namık., Hey gidi münler, hey.. Arkadaşını uzun yıllar görme - mis olan Namık, dikkatli dikkatli — Amma, biliyor musun, Ratip, hiç değişmemiş, ihtivarlamâamış - &m.. Seni, evvelce narıl gürdü isem, senelerden sonra yine ayni şekilde buldum.. — Bırak sakayı. Sen, onu bana #or. Nekadar genç kalsam, artık ih- tiyarlığın yolunu tuttuğumu his - | #ediyorum.. Az zaman mı meçti? Dile kolay.. Biliyor musun. Ana « dolu, bircok bakımlardan İstan - ibuldan daha rahat, daha sakin İlk Zamanlar, insanın biraz canı sıka - hyor,. İstanbul ha Na dönsem, diye, bakı - izin İstanbulunuz vine 1 avni İstanbul.. Nesi var?. — Doğrudur.. Ahımak meselesi. — İlk zamanlar Hanı . Ona düş- ctikten sonra, | neredeyse, ona karsı medvunu şük- ran olduğumu » ifade borc olarak hissediyo: Irmdan geçer Ne olacağını kt ne olacak? ı—ım bi nn perede oldu-| '©or musun | — Hayır.. Uzun zaman var ki ) ini kavbettim. Ben Samsıma git- | tikten sonra, bazı arkadaslardan | aldığım mektupl: Hadanın | zengin ktorun metresi öldür. | öğremmiştim, İki sene sonra, a dair malür REŞAT FE Ratip, daha uzun sundan, DiYaza Vaziİye' işleinden, yeni u.naW getti. Garson, sişelerin birini getiriyordu. rısına yaklaşmıştı. İkisi d€ olmuştu. Namık, bir aralık, fazla # verdiği lâübalilikle: ıl"ı' — Sana bir şey söyliyece tin, dedi.. — Söyle, bakalım, Handan var, y Ratip canlarmıştı: Ratip içini çekti — Doğru biradet eryor.. Bilir — misi vallahi yine cok lışiıyor.. — Nasil ev — Canım daki may Bir mi | ema vurmu: de alsa | çıkmamıs olsavdı, bugün, | milyonluk bir adam ola - | Bütün islerimi altüst eden,! tün servetimi yiyip bitiren o de-| » Aldanmısız.. Ka - oynak kadındı. P: sîvdn;v a : is yapamaz hale düşmüş « | Ratin, icini cekti: — Hey gidi günler hey.. Cok şi- | kür Allaha, şimdi, iyiyim.. Dost- anladığım için, mü- | is olarak çalıştırıyorlar, ol- | dukca iyi bir para veriyorlar. Kaç defa, müstakil iş yapmak için tek- lifler yaptılar, Fakat, gözüm kori- Tekrar paralanınca, — başıma yeni bir belâ musallat olur, diye korktum İnanır masin, Namik; bazı kadın- | lar, hatta, aşerı kadınlar, - tatlıva | ir. Nerede pa- rasını maiyetine alarak Halice git- | ti. Nihayet Hasköy sahilleri inti- hap olundu. TTersane temelleri a- taldı. Elyevm, bahriyenin Hasköyde bulunan tersaneleri, Yavuz Sul - tan Selim tarafından kurulmuş - tur, Yavuz, Piri paşaya çu emri ver- Knişti. — Derhal yüz adet gemi Inşası- na başlayınız. Ve bunları ae za- mnan içinde tamamlayınış, Türkler o vakit gemicilik san- atında o derece mahir değillerdi. Harp gemisi yapmak mühim bir san'at eseri idi. Fakat, ax zaman içinde Yavu- zun himmetile harp gemileri yar pılmağa başlancdı. Türkler, zekk ve kabiliyetlerini bu san'atta da Bösterdiler. Bu sıralarda İstanbulda büyük bir yangın oldu. Hattâ, b yangın yeni yapılan tersanelerin bir kae- mını da yaketı. Yavuz, veziriazem Sinan paşe- yı yangını söndüremediğinden do- layı tekdir etti, | zasti. Y | — Bir namussuz heriftef, nüyordu. Fakat, mek, Handanı bir kere merakın: venen Namık ısrar zinodan çi siye a'ladılar, Beç di Handanın bu dundular Namık kapı pencereden bir yandi G":; vaşca kapı acildi. Ka nen kapand e N kendilerini ğ ev sahibine Hand odi gi Madam hayıflanarak içil! — Sarmayın, neler gel Bizin başına.. Ratip ve Namık Hcisi D” | yecanla sordu: — Ne oldu?. ! kaptı. On gündür hastantif /; Evimize celecek (Ş /,ı Tarını boş cevirmel Ti lerini kanatsız ı'“'/ meğe çadıran fırsatfi vete samimi bir 4! vezir olduğund letti. Yerine I(rvss'ıll gayı getiri Yavuz, Sinan paşayı ” etmiş bi Di lete hizmetlerin çoktür feyliyorum, Dedi. Sinan paşa, ı.ıı.ıkı"" gerli bir vezirdi. Padisabir girleri himaye ettiği 4 M Yavuz, değersiz Ve “_,,,v mukayyet olmuyan fasını keserdi. * getli vvıırıerdındı Yavuz, her vakit SiRT Göyle vöylerdi: L — Lala, senden w;“' | Jarın bazan o kadar BADt | deni kesmek gerektir- nanın yerine bir Sinâf Paşa da, padişaha lattâ Sinan pasayı katledecek- ferdam günü Yavuz, kubbe vüze | ©. Lükin Sinan paşa kıymetli bir derdi: M'

Bu sayıdan diğer sayfalar: