BĞT A Te Polonya Beş Günde Ortadan Kalkar mı? Berlinin Hayalindeki Yeni Taarruz Plânı Nasıl Tatbik Edilecek ? Almanyada efkârı umumiye na- Sıl bir hava hal ve istikbali nası! görmektedir? Bu pek ehemmiyetli t dur. Onun için yeni gelen Avru- lerinin muhabirleri tas bu hususta verilmiş ma- Tümatın chemmyieti aşikârdır. Berlindeki mehafil ne düşünü- ir mevzu » Yot? Bunu bilmek faydasız de « Gildir. Şöyle ki: Almanlar hazırlığa devam edi- dudunda ise Alman kıtaatı yürümeğe zaten hazır bir hakle duruyor. Berlindeki Ay - rupalı muhabirlerin yazdıklarına Börl Alman paytahtı fevkalâde bir faaliyete sahne olmaktadır. Berlinde bugün pek çok asker bu- x. Büyük Harbdenberi gö- rülmemiş bir asker kalabalığı na- zarı dikkati derhal celbetmektp. dir. r verilecek olan gün geliyor. İyi malümat alan Alman meha- fili de bu fikindedir. Almanlar bundan da Lehistamı mes'ul tut- mak istiyorlar. Lehistanda bulu- nan Alman ekalliyetinin — fena Teuamelelere maruz kaldığını ileri ordusunu ortadan kaldırmak ka- Bbil olacağını da iddia ediyarlar. Bütün bunlar böyle zamanlarda söylenmesi tabii görülecek söz - lerdendir. İşin ciddi tarafına ge- Tince; bugün Almanyanın ne dü- şündüğü kendini gösteriyor. Av- | Tupa devletlerinin, yani İngilte- Tenin, Frahsanını hemen müşte - rek bir harekette bulunmak üze- re anlaşabilmelerini uzak gölen | Almanya onlar kendi aralarında karar verinciye kadar geçecek za- man zarfında evvelâ kendi işini Börebileceğini ve maksadına vara- bilecoğini hesab etmektedir. No- talar gelip gideceğini, muhabere uzıyacak, nihayet bir karar veri- Dünya çok tehlikeli anlar yaşı- | jyor. Bütün dünya seferberlik ya- pıyor. Bir çok Avrupa memleket: lerinde yeniden bir çok delikanlı- lar silâh altına alınıyor. Askere gi- “den delikanlılar, arkada ya taze bir zevce, ya genç bir nişanl, yar hud da bir güzel sevgili bırakı - yorlar. Avrupa tren istasyonları büyük garlar. askere giden deli- kanlıları uğun “mağa gelen genç ve güzel kadınlarla doludur. v luyoruz. Askere Giderken Sevgiliden Ayrılış — Salonunu kapatacağım, ahbaplarını dağıta- tetkik ediyor. lecek amma © zamana kadar ge- gecek günler zarfında da Alman ordusu Lehistan ordusunun mu- kavemetini kırabilecek! İ İşte Berlindeki ümidler ve tah- | minlerin hulâsasıl, Ondan sonra Fransa ile İngiltere Lehistanın yar- dımına koşacaklarsa da vakit geç- miş olacağından bu yardım bir itşe yaramıyacak, o zaman Al - manya tarafından İngiltere ile Fransaya şöyle denecektir: — Almanyanın Paria Ile Lond- ra ile bir davası yoktur. Almanya şimdi maksadına varmıştır. Artak İngiltere ve Fransa ile konuşa - bilir!. Bu tarsda düşünüş garib görü- nüyorsa da Berlin mehafilirde salâhiyettar kimselerin fikri bu imiş. Öyle ki belki daha yüksek makamlarda bulunan — Almanlar da böyle düşünüyorlarmış!, Fakat Almanyanın Lehstandan "İstiyeceği yalnız Danzig değildir. Almanya ile şarki Prusya sra - sında olup da Lehistana aid bu- lunan dehlizi, koridor denilen yo- | lu da ktiyecektir, Bu kadarla da kalmıyacak: Umumi Harbden sonra Alman- Hepsi ağlıyor, ğöz yaşı döküyor- lar.. Kimsede neş'e yök.. Avrupa- | da bu ayrılık sahnelerinin hususi- yeti vardır. Tren garlarında kadın erkek öpüşüyorlar. Şimdi de öy- le.. Tren son kampanayı çalıyor. Birbirlerinin boynuna sımsıkı sa- | rılmış çiftler, ü ayrılmak istemiyorlar.. Trenitr hareket ediyor. Geride kalan sevgililer, gözyaşı ile ıslan- mış mendil sallıyorlar.. fevpranları yadan alımnarak Lehistana veril - miş olan yerleri de istiyecektir. O yerler ki zaten evvelce Lehis- tana aid iken Lehistanın taksimi üzerine Almanyaya geçmiş ve umunü Harbde de eşki sahiblerine verilmiş bulunuyor. Dendiğine göre Alman askerleri 914 de U mumi Harbin çıktığı zaman Al - manya imparatorluğunun hudud- ları nerede ise oraya kadar yü- Tüyeceklermiş. —Yani Lehistanın 0 zaman Almangada bulunan kıs- mu tekrar Almanlar tarafından iş- Bal edilecekmiş. Ondan sanra Al- man kıtaatı müdafaa vaziyetin - de bekliyeceklerdir. Berlin mehafilinde mutedil dü- şünenlerin de dediğine bakılırsa bu araziyi İşgal etmek için beş gün kâfi gelecektir!. Harb ilân e- dildikten beş gün sonra herşey bitmiş olacakmış-. Hattâ yine bu mehaflide ümid edildiğine göre Avrupanın bir harb tehlikesine uğramasının da önüğe bu suretle geçilmiş olacaktır. Avrupunın di- ğer tarafları harb tehlikisine uğ- ramıyacaktır. Bunu söyliyen me- hafi) Almanyada nüfuz sahibi o- lan diplomatlar mehafilidir. Bun- lara göre Lehistan işi bu suret - le nelicelenirse İngiltere ile Fran- sa ile harbetmeğe hiç lüzum kal- mıyacaktır. İngiltere ile Fransa ile harb ihtimallerinin de önüne geçilmiş olacaktır. Beş gün için- de Lehistan meselesi böylece Al- mahyanın dilediği şekilde halle- dilirse Franat ile İngiltere bir an- laşma için Almanyaya tekliflerde bulunacaktır. Diğer taraftan işin bir harbe | kadar varmıyarak haledileceğini ümid eden nikbin mehafil de yok değildir. Bu fikirde olanların gu zon günlerde ümidleri kırılmak - tadır. Çünkü Llhistan hududuna yığılmış olan Alman kıtaatının bugün yarın yürüyecekleri söy - (Devoms 7 inci sayfada) ndee mond> un koyduğu itikatları haz- şini görüyoruz. Halbuki, yeni ahlâk, ileri n ikisi de değil, değil mi?. ne bu satırları geçirip te: — O halde inandığın yeni ahlâkı niçin sende bulamıyoruz?. Dese haklıdır. Söyliyecek söz bulunamaz. Am- ma; ne yapayım ki ben bir defa kendimi yepyeni bir itikada kaptırmış bulunuyorum: — Belkis, şimdi yeni yeni ve iğreti bir hüvi- yetle yaşıyor, iğretiliğinin hükmünü sürüyor, Söylediklerim ölen, öldürülen: Belkisin fikit- i, ki onun katili ben değilim, Yani Belkiz hiç bir zayıt tanımaz. Onun için ahlâkın ne , ne ortası, ne İlerisi yok. Geçirilecek bir öm- Tü vet, İnsanlar doğuyorlar ve.. Ölüyorlar. Bu iki O mesafenin arasımı yaradılışın bütün isteklerini or- — taya dökerek gönülün istediği gibi doldurmak li- Paşa &l zamdir, İnsanlar gördükleri ile ölüyor ve kalıyor- 1.. Maamafih, yine paşanın şükretmesi lâzım ki, ben düşündüklerimin çok azını yaşıyorum. <Tam dejenete> dediğim sınıfa henüz yetişmedim. Nere- do Cüyidan gibiler, nered hâlâ ben?. Hiç olmazsa ben bir kaç kişiyi idare ediyorum, fakat, bir Nus- retle oyalanıyorum, Amma Nüsrette bugünlerde no kadar şekerleşmiş yarabbimi.. * İstanbul yavaş yavaş beni sıkmağa başladı. A- vuç içinde gibi dar bir hayat! Gardenbar, Muksim, sinema, tiyatro. Sonra bir kaç çay; Cavidan Ha- mmetendinin apartımamı, Nazife Hanımefendinin konağı, Molla beyin dairesi. Bir Iki gidilebilir balo ve., Poker, briç. bakara, beş ön kadın, beş on er- kek, Hele bu yüzler hiç değişmez. Hec yerde onlar, | | Fransada yeni silâh altına alınacak ları davet eden afişleri halk merakla| ERAKLI oOZAUAAMEE HARB İSTATİSTİĞİ İstatistikçiler, yorulmak nedir bilmerler, Aylarca, senelerce ça- lışırlar; yazarlar, çizerler. Ortaya öyle rakamlar koyarlar ki doğru mu, değil mi tayin etmek müm - kün olmaz. Şu buhranlı zamanlarda en zi- yade meşgül oldukları şey: harb meseleleridir. Bunlardan ikisi; Fransanın son iki yüz senede 185, İngilterenin 116. Rusyanın İ51, Avüslüry: 1831, İspanyanın 75, İtalyan Almanyanın 24, Hollamdanın da 23 | mubharebe yaptığını söylüyorlar. B ümuharebelerde ölenlerin sayı- snil da tayin ediyorlar, He: na göre Umumi harbda ölenler, bütün bu muharebelerde ölenler- den fazladır. ları- BİR İSTATİSTİK DAHA — —— ——0 Amerika Harbiye nezareti tarâ- fından yapılan bir hesaba göre müstakbel harbde kırk sekiz hü- kümet tarafından 55 milyon as- ker seferber edilecek: veti vardır ki bu harb vukuunda 19 milyona çıkarılabilecektir. İta- ya da 6,249.395 le ikinci geliyor. Büyük Britanya hükümeti 384,780 neferle beşincidir. İsviçrenin ta- I#m görmüş 600.000, Amerikanın ise 165,000 dir. Diğer bir istatistikçiye göre bü- tün dünyada senede 57 milyon ki $4 ölmektedir. Mevcut insanların sayısı 1 milyar, 849 milyon 500 bin olduğuna nazaran çok değil mi?.. Saniyede vasati olarak 2, günde 173,000 ölü... ALMANYADAN NE KADAR — ——— YAHUDİ KAÇTI? Msterdamlı doktor Zielenzer - gerin (Halk mecmuası) nda neş - rettiği bir rapora göre 1983 sene- sinden 1937 senesi sonuna kadar Almanyadan kaçan Yahudilerin | Birbirlerine öy- le uygundular ki. Birbirlerini Bü- yükada — Yürükali plâjında gördüler, tanıştılar, sevişti- ırkesin — gözü , onların üstündeye genmiy Ne de güzel anlaşi mışlardı! Ne de güzel geçiniyorlar- di... Evleneceklerdi. Ahmed — çocukt delisiydi. — Evine düşkün bir koca olacaktı. 'Temiz bir yuva, düzgün bir sofra, beş altı ço- cuk... Leylâ sözü de - Biğiriyordu: Kı - şın Şişli, balo, çay, ziyafet, manto, o- tomobil. Yazın A da... * Düğün zamanı yaklaşıyordu. Bir köşk tuttular, dö şeyip dayadılar. Ahmed sevin - tinden çıldırıyordu: Çoluk çocuk sahibi olacağım. Derken bir gün Leylâ dedi ki: — Ahmed ben evlenmekten cay- dim! —Noti — Sen hakikaten evine çok düşkün olacaksın. Aklın fikrin çocukta... Ben bu hayata taham- mül edemiyeceğim, Evlenmiye - Evlendiler... Nakleden: Selâmi İzzet Derken bir gün bir mektub af di: «Oğlumuz Ahmedle kızımik sevimin nikâhları. d Davetiye Leylânın elinden GÜ tü. Aşkolsun Ahmede, demek Üf © Ey zarfında köndisini — unutmül gitmişti, * 1 Leylâ yazın Floryaya gitti. D xiz, tenis, At koşuları; eğleniyö” dü. Derken bir gün bir mektub dı. «Muhterem Leylâ, dün bir 4um dünyaya geldi...> Amma artık Ahmed çok olü * yordu. Ne vardı her sefer sine mektub yazacak... Fakat Leylâ terbiyeyi elindtf bırakmadı, Ahmede cevab , tebrik etti. ak * * Kış giüzel geçiyordu. Balo, #” are, ziyafet, çay, sinema, tiyatf0" Derken bir gün bir mektub dü «Muhterem Leylâ, dün kızmı dünyaya geldi.... Yodo.ı; Bu:derece terğiye tetii| yesizlikti. Cevab vermedi. Ol #7 — iyi etmiğti de Ahmede varmamif” ©, boyuna doğuracaktı. ta bir çocuk, martla bir Leylâ yerinden fırladı, telefoft açtır (Devamı 7 inct sayfada) RADYO ANKARA RADYOSU DALGA UZUNLUĞU "ALO, 19,74 m. 15195 Kes, 20 LAP. 31,79m. 9465 Kes, 20 — Hayır, yarın sen beni bul. * Ertesi gün ne Ahmed' Leylâyı aradı, ne de Leylâ Ahmedi... Ahmed şöyle düşündü: — Eğer gidersem naz edecek. KLeylâ göyle tasavvur ettit — Bir türlü razı olmıyacak. Fakat birbirlerini aramayınca iş değişti Leylâ düşündü: Demek ki birbirimizi çok sevmiyormu - sayısı 135000 dir, Bunların 30,000 i Avrupada kal- maş. 15,000 | Birleşik Amerikaya, 21,000 1 cenubi Amerikaya, 4,000 çenübi Afrikaya, 2,000 i muhtelif memleketlere, 43,000 i de Filisti- ne gitmiştir. Fransa 6,000, Holan- da 5,000, İngiltere 4,000 Yahudi kabul etmiştir. lim, ge biraktılar. ISIRMA Bir insanın ve yahut kuduz olmıyan bir hayvatın ısırdiğı yer çabuk ve kendi kendine iyileşir. Bazan da azar, tehli keli bir hal alır, Bunun önü ne geçmek için kaynamış su ile güzelce yıkamalı. hafif ten- türdiyod sürmeli. Tozdan mu- hafaza etmeli. Yabancı bir köpek veya kedi ısırığı ise doktora müracaat ve hayvanı baytara müâyene — ettirmeli. Eğer yılan isirmiş ise, yarayı biraz yukarısından — bağarak bağlamalı ve biraz genişletme- , ommeli... ve doktora git- meli... — Çıldırdın mı?. — Bilâkis aklım başımda... Bu meselenin hallini ertesi gü- Yarın beni bul da konuşalım. Bütün Trakyayı titreten TÜRK ün yılmaz ve kırılmaz ÇELİK ORDUSUNUN EN Lâle ve Taksim aamamaan Sinemalarında 30 Ağustos Zafer Bayramının azametine İâyık bir program yaptı: Şimdiye kadar yapılan Türkçe filimlerin en muazzamı... en mükem- KEŞİF ALAYI ERROL FLYNN - OLİVİA de HAVİLLAND Ayrıca; En son TRAKYA MANEVRALARİ Buğün matinelerden itibaren LÂLE'de, Telefon: 43505 guz... * Üç ay geçti. Leylâ İstanbulda gerib dolaşıyor, aradasırada Ah- | medi hatırlıyordu: Acaba ne yapı- yort. SON MANEVRASI Filmi Bugün LÂLE meli... ve en güzeli, Yazan: Eteni İzzet BENİÇL, ber meclis ve salonda onlar. İşte, İstanbul bu ve.. Bu kadar! Hemen hemen Paşaya: — Kalk gidelim.. Diyeceğim geliyor. Hiç olmazsa Pariste, Isviç- Tede filân biraz eğlenirim, Onunla da aramız hâlâ düzelmedi. Maamafih Nusret olmasa, o beni biraz burada tutmasa, gene paşaya biraz sokulur, yu - müşatır ve.. Bir vekilharç gibi yarıma alıp. — Haydi.. Der, Parisi boylarım. Nedense Nusret beni çok ıyor. Zaten tanıdığım bütün erkekler içinde en çok hoşuma giden ve biraz gönlüme hareket veren da c. Ötekiler bana, ciğere koşan kediler gibi gö- rünüyorlar. Hiç yüz vermiyorum, — azarlıyorum. Binde bir keyfim olacak ta içlerinden birisini se- çeceğim. Hem de öyle kaşerlenmiş şeyler ki, car baği asındaki dileneilere benziyorlar, Birisine bir parça yüz verdin mi, hepai birden etrafını sarıyor, avuÇ açıyorl! Sonra, aralarında bu işin edebiyat ve felsefe- sini yapan neleri yok! Tutup bana aşktan sevmek- ten, gönül azabından; aşkın felsefesinden, ıztırabın- dan, fiziyolojik tesirlerinden bahsediyorlar, ahkâm çıkarıyorlar. Onlar, böyle söyledikçe, ben: — Aptallar.. Diyorum ve.. İlâve ediyorum: — Kandıracağınızı mı zannediyorsunuz?, Budalalar bilmiyorlar ki, onların bu kitapta başladıkları her sayfayı ben çoktan bitirdim. — Hanyayı da, Konyayı da öğrendik.. Dedikleri gibi biz de dünya ile devranın neler olduğunu çoktan ayırt etmesini bildik, Hole içle- rinde bir tane Vedat Bey var. Sulu, sırnaşık, düş- kün, sonucdan görmüş bir adam. «Tüzkiye derileri ihraç girketi» diye bir şirketin idare meclisi reisl imiş. Daha bir iki şirkette de azalığı, hissedarlığı varmış. Fakat, bunlar hep sonradan olan. geyler. ğ (Devamı var) 1639 m. — 138 Kes, 120 K Saat 19.00: Program. * Sazt 10.05: Müzik ÇOda müzlü vi £ — Ziya Paşa, Nişaburek TÜL, semal (Ey gül ne acap). 3 —— - Paşa,, Nişabürek şarkı (Bin söylersin). & — IŞ tra, Şefi Neolp Aşkın). 1 inaner, Serenad. 2 — l-vı/ Grocnland sükü, 3 — Hanas 'Tempo temne (Galop), & — Rakseden kalbler, 5 — Delibes, ha - balet silti, 6 — Bramelif Felemenk süllinden ,Aşk “';’- Coleridgo - Taylor, Afrika * Rağt 23.00: Bun afans baber' M e Faat, esham ve tahvilüt, mukul borsası (İidti. Saat 23.20: Müzik (( Güneş Öüle İkindi Akşam Yatsı itasak