4—80N TELGRAF — 16 AĞUSTOS 1998 Yüz Yirmi Bin Kişi Almanyaya Gidiyor Bunlar Zorla Çıkarılmıyacakmış. Kendilerinde Birdenbire Boyle Bir Arzu Hasıl Olmuş Eski Avusturya imparatorluğu |— umümi harbi mütcakib parçalan - / dıktan sonra Tirol de İtalyanlara verilmiş, fakat orada bir çok Al- man kalmıştı. Bunlar asırlardan- beri orada yerleşmiş, Avrupanın u imerek kalmış olan A bugün Bilhassa şimdiki İtaly mümkün - olduğu kadar İtalyanlı in her Vvasıtaya mi " Fakat anları m olduğu varsa ora - ve fırsat bu- nerede Almı sını benimsemeki h zaman bir gün Sıra 1 Almanlara da gelecek mi diye | *düşünüyordu. Bu ihtimal ise Al- manya ile İtalya arasındaki dost- luğun o zaman nasıl bozuluvere- * ceğii ondan sonraki hâdisat başka bir cereyan takib etti: Almanya tara- fından İtalyaya teminat verildi ki iki devlet arasında böyle blı ve sajre... daki Almanla k yüzünden kavga * çılımal leyi kökünden balletmek ci e gidildi. orada asırlardanberi yerleşmiş, batından batına gelip giden Al - manları çıkararak doğruca Alman-| 'yaya yollamak, Şu son aylarda buna karar ve- rildi. Tirol Almanlarının her türlü i şikâyet ve fı Faka, mesele kapa- olmuyor. gelen Avrupa gazetel, de bir hayli tafsilât var: Alman- iya ile İtalya arasında bu husüsta bir anlaşma var. Fakat bu anlaş- manın bütün teferruatı malüm ŞiMŞEK ÇAKTI şıklarıGökten DüşenÖlüm Yirmi Dört Saattenberi Kadın Kocasını, Koca Karısını Arıyordu Geçen hafta Fransada şiddetli bir fırtına oldu, Momoransi or - manında bir kadınla bir erkeğe yıldırım isabet etti, ikisi de öl - düler. O gün Bay Antuan, saat beşte evinden çıktı ve bir daha gelmedi. si gün bayan Antuan ka - Takola başvurdu, kocasının kay - u haber verdi. bir düşünce aldı. Bi- adında Fakat, polisler yı | çöcüke; üzerine abandılar pekâlâ gösteriyordu. Fakat | Yani | yadla- | ! iyormuş gibi ko: onu uçurdular, O kadar da acele edi da sik boğaz edip h biri görse: Tirol Almanları değildir. Son derece gizli tutulu - | yor, Yalnız mâlüm olan — birşey varsa o da bu Almanların yavaş yavaş çıkarılmağa başlanmış ol malarıdır. Tirol Almanları Berli- ne müracaat ederek hallerini an- latmak için her çareye başvur İtalya ile bozuşmamak olduğu için bu müracaatlardan tice çık- mamıştır. Tirolda 120,000 Alman vardır. Bunların çoğu katoliktir. Şimdiki Almanya ile katoliklerin arası ise açıktır. Onun için bu katolikler kendilerinin Almanyaya gönderil- mesini bu cihetten de istamiyor larmış. Fakat işe Papalık karış - mıiştir. Papalık Tiroldan nakledi- lecek katolik Almanların Alman- yada ahalisi katolik olan taraflara yerleştirilmesini için te- şebbüslerde bulunmuştur. Tirolün yerli Almanları arasında — 10,000 kadar da Alman tebaası olarak Alman varmış. Evvelâ bunlar Al- manyaya çağırılını Bundan başka diğer devletle - yetinde olan cenebilerin Çarpti : biri gelmiş, karısı Leoninin kay- bolduğunu $ Bay Antu y sevişiyorlardı. Fırtına günü söz- Monmoransi ormanına git - tiler ve orada fırtınaya yakalan - dılar, düşen bir yıldırımla da öl- | düler. Kadının cesedini kocası, koca- nun cesedini de karısı tanıdılar. Bu iki âşıkın arkalarında onar yaşında birer çocukları kaldı. erler de Bir kuş gibi lar, o kadar diseyi büyültüyorlardı ki, katili tuttular, — Yaralıyı hemen hastahaneyı telâş ediyorlar de şaşırtan zaten bü el çı dırmak için bir eğlence zamanında de Tiroldan çıkarılmasına İtalya hükümetince karar verikliği ve bunların çıkmakta oldukları ev- velce yazılmıştı. Bu yabancılar arasında pek zengin olup sene - lerdenberi orada güzel güzel çift- likleri, köşkleri olanlar pek çok- muş. Bunlar da çıkıyorlar. Fakat asıl yerli Almanların hali en zi- yade nazarı dikkati celbediyor. Çünkü bualar bütün çiftini, çubu- ğunu bırakarak, dedesinden, ba - basından kalmış oca; mak süretile Almanyaya gidecek- lerdir. Almanyada bunların yer- leştirilmesi için tedbirler al: yormuş. Bunların - bırakacakları | mallar için de İtalya hükümeti ile ayrıca anlaşılacakmış. 'Tirot Almımları mestlesi Atman- ya hi için bir meşeledir. Fakat mesele bundan ibaret de- gildir. Yabancı memleketlerde bulunan ve Almanlardan bahset- ek üzere Almanyada çıkarılan bir mecmuada bazı yabancı mem- leketlerde bulunan — Almanlara karşı oralarda alışveriş elmemek, ve saire suretile iyi muamele odil- mediğinden dolayı bu Almanların bulundukları yerlerden - çıkarak kleri bahsi var. ismindeki bu mec- 40,000 Alman varmış ki Alman - ya dönerek yerleştirilecekler. Fakat daha ancak 4,000 Al- man anavatana dönmüştür. Memlekete dönecek Almanları karşılamak, onların vaziyetlerini düzeltmek için tedbirler alındığı- | nı da bu mecmua yazıyor. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki 1 memleketlerde bu- hmanlara karşı oralarda artık eskisi gibi rahat oturup ça- lışmak kapıları kapanıyor. Al - manya hariciye nezareti müste - şarlarından Fon Bahle bu işlerle meşgul olmakta ve yabancı mem- (4 üncü sayfadan devam) bir «panik»e uğramıştı. Karyolanın kenarı- na kadar zar gidel im ve: MUHTERİİN DERDİ muhterü, adlı Zemberekli — saatin Nürenbergli Peter Henlein bir ameledi. Bütün mühteriler gibi bidayet- te çok sıkıntı çekmiştir. Henlein çok usta bir çilingir i> di. Zemberekli bir saat imalini düşündü. Üç ay çalıştı. «Nüren- beng yumurtası» ismi verilen bir ceb saati yaptı. Halk, hattâ karısı kendisini bü- yücülükle itham © Bunun üzerine Henlein evinden kaç törzi ile evli bulutan kazının ya- nina gitti, saklandı. Ahali bunu haber aldı, Kapının önün : «Kahrolsun bü - yücüy diye bağırmıya baş- ladı. Zabita, mühterli himaye et- mek ma de kaldı. Hen- lein, 1500 de b astırda öl- dü. BİR BALIK Hindistanda — «Kelebek bal adı verilen bir balık vardı! çenlerde bu balıklardan bir t da 1 olduğunu ler, Bu balık 3000 rupiye satılmıştır. İK KİLİSE Yeryüzünün en küçük kilisesi Fransada Le Vobeli - kilisesidir. Bu kilisenin kulesi, çanları, dua salonu, herşeyi vardır amma dua salonunda ancak dört kişi otu - rabilir. YONTULMIYAN ELMAS Cenubi Afrikada Kimberleyde altı krat büyüklüğünde bir elmas bulundu. Bu «kurnaz elmas, adi- nı verdikleri taşı yontmak imkâ- Yontulamadığı 'or, ninı bulamadılar, için de para eti Doktorun Öğütleri Üşümek Vücuddaki hararetin bir- denbire ve seri surette düş mesi yüzünden husule gelen rahatsızl . Bazan vücudde dahilen bir üşüme husule gelir. Bu da s0- ğuk su içildiği veya dondur- yenikliği zaman vaki o- lur, Bağırsakların hararet de- recesi müvakkaten düşer, o zeman suihazım, sancı, ishal başgösterir. Fazla torlemek de üşütme- yi intaç edebilir. Yaz ku kaya fanile gömlek bu hususta faydalıdır. Üşümek meselesi herkesin bünyesine göre değişir. Mese 1â ayni mizaç ve sıhhatte bu- lunan üç kişi terli oldukları halde bir pencere önünde ve- yahud hava cereyanına maruz bir mahalde üşüseler, üşü - menin bunların her birinde hasıl odeceği tesir başka baş- kadır. Üşüme bahsi şu zaman- larda mühim olduğu için ya- rın bu sütunda bü bahse de- vam edeceğiz ÇU ö Kaba bir adam, — Üzülmeyiniz.. Filân, diyeceği yerd arabca | , omuzlarını silktir Bir Yaz Hatırası ıYııın: REŞAD FEYZİ I Nebile modern kızlardandı. Mo- dern tâbirinden maksadım saşka inanmıyan soyu idi. Sevgi- ye gülerdi, kahkahalı Evde, lik hiki çık kal kaybedercesine Hele in olabilece; İh az akşamı hatırasını şöy- dı: mından piyano dorsi cuk da, ben piyanoya çalı köşklerinin balkonundan bas a bakardı. Fakat, bi: pencerelerinde kafes biz onu görürdük, o bizi göre Yalnız piyanonun sesini du - | yardı. Bazan, bahçeye karanfil top- lamağa çıkardım. O zamatı göz gö- ze gelirdik. Ben artık çarşafa gir- miştim. Başımda ince bir baş örtü, sırtımda © dirme vardı. Beni görünce, kıpkır- mizi olurdu. Ben, önüme bakar - dım. Haftal hep, beni gözet- lediğini farkediyordum. Bana tu- tulmuştu. Bir gündü. Bizim bah- çıvanın oğlu ile bana bir mektup göndermişti, Yanıp tutuştuğunu r, çok sevdiğinden bahse- diyor, benimle mutlaka evlenmek | arzusunda okduğunu söylüyordu. İlk günler âlâkadar olmadım. Fa- kat, sonra, sonra, bu çocuk, benf de düşündürmeğe başladı. Yakı- şıklı bir gençti. Kanım — isınmıştı Yüreğimde garib hizler belirmişti Geceleri yatağıma uzanınca, ha- yali gözlerimin önüne gelir, daki- kalarca ürpermeler geçiririm, u- yuyamazdım. İsmi Atıf idi. Ben de Atıfı meğe başlamıştım. Fakat, daha hiç konuşmamıştım. — Mektubuna da cevab vermemiştim. Yalnız, birbi- | rimize hafif hafif gülümserdik. İlttiyar yenge, hikâyesinin bu- | rasına gelince, Nebile sormuştu: — İlâhi yenge, sabahları plâjda konuşmaz mı idiniz? — Aklını mı kaçırdın kızım?. O | ne arar?, — Peki; ayni baloda buluştuğu- muz geceler olmaz mı idi?. — A... Delinin zoruna bak; kı- zım, o vakitler balo filân var mı idi?, — Peki, akşamları asfaltta ge- zerken birbirinizi görüp konuş - maz mı idiniz?, — Kız, sen alay mı ediyorsun?. Taze, gelinlik kızı tek başına so- kağa bırakırlar mı?. Sokaklarda fenalar gezerdi. Benim ne işim olduğun eve zümün önünden birer birer geçti: Hapishane, Taş bir oda. Yalnızlık.. Rütubet, delaşışı! Bir vücudün çürümesi! Çabuak ölüm! Dehşetle ürkti — Avrupaya gitsi irdim oku, kâyemi tamamlıya « m'. Ha. git zaman, unuz mu?, — Buluştunuz mu?. — Hay E, peki, nasıl işi ilerlettiniz?. Yani, demek istediğim, gön- lümüzde saklı bir aşk vardı. Bu- nu, ikimiz biliyorduk.. İnsan göz- lerin bakışlarındaki manayı bil- me zmi? okuyamaz mı?. Bakışla- | rın, hal ve hareketlerin lügatı var- | dır. Bizim zamanımızda bu mü - himdi. Elini çenesine dayaması bir manaya gelirdi. Kesile kesik öksürmesi bir başka mandya ge- irdi. Göğsüne çiçek takışı bir ma- Hede ederdi. Bu çiçeğin her rengi, her çeşidi bir başka şey de- mekti.. Şimdi böyle şey yok mu? —Bi saçmalarile uğra- şacak vaktimiz yok yenge.. Eski insanlar ne kadar zavallı, budala | imişler.. — Ağzını topla.. her şeyin zevki idi. Şimdi ne var?, Kimse- mmak, arlanmak kaldı mı? apaçık.. K — Demek, siz eskiden bakışlı ra, hal ve hareketlere, çiçeklere | ait uzun, müşkül bir de lügat ez- berlemek mecburiyetinde idiniz? — Neden mecburiyet olsun.. İn- san, kendiliğinden öğrenirdi.. Şim- di böyle şeyler yok mu?. — Yok tabil.. Lügat filün öğren- meğe ihtiyacımız yok.. — Tevekkeli değil.. Hepiniz ca- bil kaldınır,. İki kelimeyi bir ara- ya getirip, babamza iki satırlık mektup yazamıyorsunuz.. Nerede © eski kalemi kuvvetli gençler?. Şimdi kalemi, kâğıdı, lügatı, def- teri, kitabı hep rafa koydunuz.. Varsa plâj, yoksa gezmek.. bir de süslenmek, püslenmek, artist mu- kallidliği.. Gece, sabahlara kadar uyuma - dan, şürler okuduğumu batırla - | eski de H taaffün, farelerin, akreplerin ve. nde ve gözlerinde gi büyültülen muamamalı eda idi ya? * — Ne olduğunu, Cahidin kabahatinin hangisi ol- duğunu birdenbire kest bu tarıda bir baskına uğrayıp bir katil, bir haydut, bir şaki gibi çıkarılması beni şaşırtmıştı. Başka şey ünmüyordum. Maamafih bağırmakta devam et- e götüreceksiniz Beni de beraber götürünüz!. — Cakiti, Cahit! bağırtıları yine sadece ben işitme- , kapı hemencecik yüzüme kapa- içinde yalnız kaldım. Sinirlerim b mahküm kald ddi ve.. Ben odamı — Allahım nedir bu bana yaptıkların?, Diye yüzü koyun kapandım.. Kendimden geç- tim, Ağlıyordum. Ciğerlerim yerinden sökülüp par- ça parça ağzımdan dışarıya çekiliyormuş gibi göğ- sancı di Göğz kapaklarım yüzüme yapıştırılan birer et parçası gibi gittikçe ağırla; Bilmiyorum ne kadar zam: — Hanımefendi, Hanımefe: Ssü: Diye beni sarsan bir elin silk yerden doğruldum. Karşımda yine ö deminki mer- kez memuru vardı. Onu görünce deliren bir haş rışla ba, — Cahit ne oldu?. — Onun hakkında görüşmeğe geldim. Dedi ve. Sordu: — O etendiyi tevkif ettik. Biraz sonra hapisa- neye göndereceğiz. Ancak, Paşa Hazretleri Avru- paya gözderilmesinin daha muvafık olacağını, bü- tün masrafları kendilerinin yapabileceklerini, hapls veya tevkif edilmesinin sizi çok üzeceğini söyledi- ler, Eğer siz de razı iseniz Avrupada Paşanın yar- dümile hem tahsiline devam eder, hem de Ş O takdirde biz hâdiseyi hiç olmamış sayacak, paşa hazr nirlerini yerine getirmeğe çalışaca- Bız.. Ne diyorsunuz?. Hâdise o kadar ehemmiyetli anlatılıyordu ki, ne söyliyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Gö- inin — Bunu hemen yap!, Der gibi, merkez memurunun ellerinden tut- tum. Arkası! — Peki amma, Onun kabahatj ne?.. Diye sordum Hadisenin geçişi bir türlü beni üm ağırlığına değil, olduğuna bile İnandıramı- yordu?. Ne vardı?, Cahidin burada bulunuşu ise pa- şİ bıraktı. Başka ne olabilirdi? Bu ise, bunda ne ası» lacak. ne hapis edilecek, ne böyle ortalığı velve- leye verecek hiçbir şey yoktu?. Belli idi ki, paşa gi- ne bir dolap çeviriyordu, Cahidin vücudünü orta- mak istiyordu. Nikâhı naml yapıp beni buraya kapattıysa, Cahidin başına da ayni çorabı örüyordu. (Devamı var) rım.. Şimdi, maşallah hepiniz ” minizi almış, tamamlamış. KİtAP” 1 kapamışsınız.. Her şeydif Ç buk sıklıyorsunuz.. Daldan GA konan kelebekler gibi ı,ol Saat 19: Program. Saatl 19055 Müzik (H Mmüzik « PL). Saat 19.30: Türk müziği (7 Sıl heyeti). Bast-20.15: Kanuşma. Saat 20.30: Memleket sast V yarı, ajans ve meteoroliji H4 leri, Ş Saat 20.50: Türk müziği: | Ali ağa - Şehnaz peşrevi, îv_ Şemsetlin Ziya - Hicaz ıı'w_ Anılsın yar ile. 3 — Lemi - caz şarkı: Ş'ırnlmı_. 'bana Y m. 4 — Suphi Ziya - Hics ? yti Kemançe taksimi. 6 - Hicaz şarkı: Niçli gan eyler. 7 — Şükrü - Hf şarkı: Bir bakışta beni metli W. 8 — * Halk lurka": Bülbül ne gezersin. 9 — | Oyun havası, B Saat 21.30: Haftalık pöstt tusu, ? Saat 2145: Neşet plâkllâf Saat 21.50: Müzik (Opert yaları - PL) 1 — Micheli « Ç'; daş No, 2. 2 — Keler Bela - nehri kıyılarında. 8 — Bo:’;, - İkinci kuvartetin Nottuf” 4 — Micheli - Çocuk oy! 1, 5 — Offenbach - Musette ( K”ı asır dans havaları.) 6 — Komzak - Viyanada gee (pi Saat 23: Son'ajans habt sirast, eshani, tahynlak, TACİN yo - nukut borsası (fiyaf) (. Saat 23.20: Müzik (Cosbifd Pi). Saat 2356 - 24: Yarınki PY ram. R. lm Ay 8, Gün 228, Hızı 16 Ağustos ÇARŞAMBA