Yazan: İlkonder F. SERTELLİ DÜ gi ze gelen seyyah- Münda İngiliz ve Almanlar- (ü “ka bir hayli Amerikalı sey- h“' Beldi, Amerikalı seyyah- hemen yüzde doksanı, İst ıç*“ Belmez Bursayı görmek BU gösteriyorlar. Üç gün ""—M Yüzden fazla Amerikalı N Mudanyaya oradan da Bur- Üderek, şehrin tarihi mabed- ıymve kaplıcalarını gezmişler * yemeğini belediye bahçe- h.“:—dıx—en sonra, ükşam üstü ürzer Kafile haricinde olarak son |k 'de şehrimize gelen muhte- Amerikalı seyyahlar da ayrı- lş * İkişer Bursayı gezmişler- n hafta Bursaya gider- ı_,! onda ihtiyar bir kadın vars | finda tercümanile İngilizce | Nqn'hrdu Bir aralık karşıma Surdu, Elimdeki Türkçe ' K bir mecmuanın resimleri- ı;“”“ takıldı. Bakmak istediği- | im. Meomuayı uzattım. | b%::mnun oldu. Bu vesile ile Va *BR başladık. &ç “Yhun bana ilk sözü şu ol ı.:'n 'Türkleri hiç tanımazdım. uğmlkndı çok seviyorum. Hayı gözden — geçirirken, Sabi, dedi, uzun zaman- | | Sild rahatsızlığından muz- | l (ç Atinayı gezmeğe gitmiş... A” Gabi gözlüğünü burnun - k? Ardı ve tercümanın sözünü ihmet etmeyiniz! dedi - ben y e İZahatı veririm. | higy 4 Gübi'nin ayni zamanda şa- Tit * kadın olduğu anlaşılı - '*v: deemuayı kucağına koy- 'dşını bana çevirdi; & B:.“' Bursada bir hamam var-| H_ıq“”“ kükürtlü imiş. Cild has- p Ha çok faydalı tmiş. Bu- My 9, Atinada, Bursayı çok iyi bir Rum söyledi. Kendisi- "k 'ıhıuız ığımı tedavi etti Ş, T Amerikadan Avrupaya &çet h Beldiğimi söyledim. Bana: İn e de Bursaya gidiniz. E- 'iı..’ Na vörmezseniz, dönüşte A- | ' Kayınız ve bana istediği- & Köleyiniz!» dedi. Bana bu ka- VYetli malümat ve teminat AÇ Sdami — kırmadım.. Şimdi k YA gidiyorum. Siz Bursayı | K p Sinız? x,, "k Miz., Tanırım. Ve her '». M kaç banyo almak için Bur- < Eiderim, S piifelisiniz? İş Tyy AAbul Türklere göçmeden —kî anbulda doğmuş Be> », N"'ıa imkân yoktur, Mis! O Kai eĞi yüz yaşımda olmam | N.k Abi sür'atle gözlüğünü ta- Xe î:*mc baktı. İ 7»:% ';'ml lim,.. Ne demek is- | İi Te KeAbul yedi asırdanberi L'â _ı”*luıiodn İstanbul Türk- ©e geçmeden doğmuş ol 1 hak - | kere de l'*rıu'r_ımn ker- | h"*f etmesini rica etti. Ana eski bir tarih hoca- ! Yön Yabancı Gözile Bızı Görenıer ; Amerilş_alı_Bir Kadın öylüyor Hıh"lîıulun. Türklerin Eline Yeni Geçtiğini Zanneden Mis Gabi: Amerikalı seyyahları Muda nyaya yötüren Trak vapuru &1 ve etki bir gazeteci olduğumu söylemiştim. Tercüman benim ya- | nımda malümatfuruşluk yapmak- | tan çekiniyordu. Mis Gabi'ye ken- | dimi tanıtmağa mecbur oldum: — Amerikanın çok uzak bir kö- | gesinde oturduğunuzu ve hiç ga- Sinekler Adamı Yedi! Sızan Serhoşun Mezesine Üşüşen 'Sinekler Doyamadılar, Adamı da Yiyip Öldürdüler Saatta Onbin Kilometre Hızla Uçan Sinekler | beratı şebekesinin bulunduğu ma- Vardır. Sinek 3 Kilomet Pariste köylünün biri öğle vak- | ti kafayı çekip, güneşin al'ında uykuya daldı; daha doğrusu bir hendeğe uzanıp sizdi. Sarhoşun cebinde mezeler kal- mıştı. Yavaş yavaş sinekler me- zelere üşüştüler, sonra adamın yü-| zünde, gözünde dolaşmağa baş- | ladılar. | Akşama 'doğru hendeğin için- den bir İnilti duyan yolcular sar- | hoşü perişan bir halde kaldırıp hastaneye götürdüler. Köylü, bütün tedavilere men iki saat sonra öldü. Ölümü intaç eden şey aiköl ve- ya güneş çarpması değildir. Dok- torlar rapor verdiler: Adamı sinekler yiyip öldürmüş- tür. Biçarenin kulaklarına, bu - run deliklerine, dudal lerine yumurtlamı; reşle kanmı zehirleyip öldürmüş- lerdi. | Bu münasebetle doktorlar di- | yorlar ki; Nisanda çiltleşen bir dişi ile bir erkek sinekten mütevellid yumurtalar, beş ay sonra kaç murtaya müncer olur bilir niz? Ne söylemesi kolay, ne yaz- ması. 8 rakamının önüne 60 sıfır | koymak lâzım. Santte 10,000 kilometre hızla pçan sinekler vardır. Bu sinek- | rağ | imparatorluğile “Türkleri Görünce Çok Sevdim,, Diyor | k Kendimizi Tanıtmağa Lüzum Görmüyoruz.! t, Yanlış Fikir ve Kanaatleri Tashihe Mecburuz | zete okumadığınızı tahmin edi - | yorum, Mis! Türkler İstanbul şeh- | yedi asır önce Bizanslılardan | aldılar. Siz galiba eski Osmanlı | ni Cumhuriyet Türkiyesini birbirine karıştırıyor- sunuz. — (Devamı 7 inci sayfada) reden Leş Kokusu Alır lerin kanatları çelikten daha da- yanıklıdır. Bir sinek üç kilometro öteden leş kokusunu alır. Bir sinek yu - vası hal koku alıp o tarafa başladılar. Öyle sinekler vardır, kı boğu- cu gaz doklurulmuş bir kavano- za hapsedecek olursanız, iki üç ay hücuma EV SAHİBİ NEREYE GİTSİN? | haykırıp şarkıya başladı. Haham üç kilometro ötesine bir | fare leşi koydular, sinekler der- | v — Esas itibarile anlaştık. Tek - liflerinizi kabul ediyorum. Yarın sabah saat beşte ormanda bulu - nacağız. Ancak beş pek erken, bense geç kalkarım. Bunun için takfbine söyleyiniz, eğer biraz ge- cikirsem beni beklemesin, o ken- di kendine işe başlasın!. Tercüman— Bu şato orta çağ- lardan kalmadır. Dikkat ediniz, çok iyi muhafaza edilmiştir. Hem de yapıldı yapılalı bir tek taşına dokunulmamış. bir çivi çakılma» mış, hiç tamir edilmemiştir. Söyyah — Öyleyse bu şato da benim evin sahibine aiddir!. Çocuk öyle keyifli, öyle keyifli idi ki, sevincinden haykırıp şarkı söylüyordu. Babası kızdı: — Hey, sus dedi, meyhanede değilir. Çocuk o hırla meyhaneye gitti, haykırıp şarkıya başladı. Mey - haneci kızdı: — Hey sus dedi, burası havra değil. Çocuk o hızla havraya gitti, kızdı: sus dedi, burası baba - nin evi deği! Londradaki İnfilâk Amerikadan Duyuldu Herkes Bunu Irlandalı- ların Yeni Bir Suikasdi Zannetmişti Ağustosun dördüncü günü, Lond rada,- beynelmilel telefon muha- hallede müthiş bir infilâk oldu. Mahallede kırılmadık cam kal - | madı. Bülün bir bina havaya uç- tu İnfilâk neticesi açılan deliğin kulru 50 metrodur. İnfilâk sırasında Londradan A- merika İle konuşan bir zata Ameri- kadaki muhatabı sordu: — Bu duyduğum gürültü nedir? Londradaki zat da anlamamış- tı. Galiba şiddetli gökgürültüsü diye cevab verdi. İnfilâk eshasında fışkıran aleve ler 30 metro yükseğe çıkmıştı. Yirmi dört saat zarfında ancak yüz yaralı tesbit etmişlerdir. Bun- | Jardan on iki tanesi ağırdır. Ma> amafih enkaz arasında araştır malara devam ediyorlar. Ünfilâk haberi alınır alınmaz, | Londra itfaiylesi, Salibiahmer, halkı koruma cemiyeti teşkilâtı, gaz maskeleri takarak — derhal faciaya koştuşlardır. Londra havagazı idaresi direk- törü, yüzünden yandığı halde, ak- şama kadar facia mahallinde can kurtarma ameliyesine nezaret et- miş, kendisi de çalışmış, ondan yaşar, ölmez. sonra hastaneye gitmiştir. nize girmek zevkini tadarlar, mişlerdir. | İ görüyozsunuz. a ayrılmak için talâk davası ve dükkânının biraz ilerişinde bir evde yalnız başına yaşamağa baş- lamış idi. Bir sabah, şafakla beraber kapı- sı çalındı. Komiserin âmiane se- | si duyuldu: Yazın denize girmek, mayo ile dolaşmak, kum- lar üstünde güneş banyosu yapmak hakikaten bü- Yük zevktir. Ne yazık ki, dünyanın dörtte üçü de- niz olduğu halde, insanların ancak dörtte biri de- Öyle diyarlar vardır ki, oralarda yaşıyanlar de- nize girmek şöyle dursun, denizin yüzünü görme- Bu zevki tatmamış olanlar, o zevkin mahrumi- 2 Kaçtı, Kaçtı! | İki Balıkçı, Bütün Gayretlerine Rağmen 40 Kiloluk Kılıç Balığını Zaptedip Yakalayamadılar Bu resim Bahrimuhitte alınmıştır. İki balıkcı, saatlerce uğraşıp 10 kfloluk büyük bir kılıç balığını yakaladılar. Fakat iş balığı gemiye,al- makta idi. Kılıç, kendisini son nefesine kadar müdafaa eder, deprenir. âtlar, hoplar. Bu kılıç ta öyle yuplı ve son dakikada son bir| gayretle ipi kırıp kaçtı. Resmimizde kılıcın kaçmak için ettiği hamleyi| Patronunu Baştan Çıkaran Güzel Kadın Mahkemede de Kurtarmak Çaresini Buldu Lidor adlı bir terzi, karısından | z | Peki, Ya Deniz OEzsa ?.. O Zaman da Yaşasın Büyük Havuzlar!.. sunuz. x çırpınır, | Sevgilisini — Kanun namına! Açınız kapı- yt Komiserin bu vakitsiz - gelişi, Madem Lidorun müracaati üzeri- | ne olduğunu — söylemeğe var mi?. (Devamı 7 inct sayfada) A lüzum | yet olduğunu kavnayamazlar. Fakat tatmış olanlar. İçte denize girmek zevikini tadıp ta giremiyen ler, bu işin kolayını buldular. Şehir ortasında bü — yük bir havuz yeptılar. Namıl ki, Ankaramızda de Ankaralılara yazın denizin zevkini venen büyül havuzlar vardır.. Resmimizde Amerika ınu-lndıh büyük ha vuz ile mayo giymiş bir Amerikalı aktirisin baygır * l baygın büyük bir zevkle suya baktığını görüyor laydır Amma Yaşamal kazanılan Milyor e a eee S ee Ö Bir Milyon —— Milyoner Olmak Ko- Güçtür Kumarda Bükreşin tanınmış olduğunu söyledikleri büyük bir komisyon- cusu var: Bay Kaleski. İ Bu kişi çok hesablı yaşar, he- saba çok aklı erer, bir kılı kırk parçaya ayırır. | Bu meziyetine güvenerek ku- — mara dadandı. Kendi kendina: — Benim hesaba çok aklım e- rer; eğer iyi hosab edersem bü - yük kumarhanede elbetle çok kazanırım- dedi. Dediğini yaptı. Sinayaya gitti. Rulet denen kumarda kendine gö- re hesablı bir usul bulmuştu. Bu — usulü tatbik etmeğe başladı. Kü- çükten oynamağa başladı. Kazan- — dı. Bundan cesaret alarak - biraz daha büyük oynadı. Bir milyon ley kâr etti. İçi rahattı. Oyuna devamda kor ku duymadı. Oynadı. Her gece bulduğu usul üzere oynuyor ve kazanıyordu. Kumarhanede herkesin gözü onda idi. Birkaç gecede birkaç milyon kazanan adamın taliine herkes imreniyor. Beşinci .gece Bay Kaleski yine kazanmakta devam ederken, ku- marhanenin kasasında ancak bay Kaleskinin kzantını ödiyecek pa- ra kaldı. Oyunu tatil ettiler, Bay Kaleski kazancını saydı. Bi- zim para ile tam bir milyon kâr elmişti. Adamın başı döndü, gözleri ka- rardı, damarları gerildi, kabardı, | | bu kazanncın heyecanına daya - namadı, külçe halinde yere yıkıl- dı ve bir daha kalkamadı. Sevincinden ölmüştü. İ j İ ! LA z a R eeti