11 Ağustos 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

11 Ağustos 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransa Müstakbel Harbde Alrikada Döğüşecektir | — Fransada yeniaen pek çok gay- Tet sarfediliyor. Kuvveti arttır- mak, silâhlarmak faaliyetleri de- vam ededursun iktısadi ve malf sahalarda da çok çalışılmaktan geri kalmıyan Fransızlar dostları İngilizler tarafından şu günlerde muhtelif vesilelerle takdir edili - yorlar. Fransa gibi servet ve kuv- — vet membaları çok olan bir mem- deketin Avrupada sulhun müda- fan ve muhafazası için nasıl mü- him âmil olduğunu uzun uzadıya yazan İngiliz gazeteleri Fransa- 'nın malik olduğu büyük müstem- leke imparatorluğunu okuyucu - larına anlatmak için yeniden bir çok malümat veriyorlar. Bundan — ekan netice şu oluyoör ki İngil- e ile Fransa birbirlerine 1â - adır. Onun için aradaki ittifak — Eararengiz bir takım gemiler meçhul istikametlere silâh taşımaktadır- Tine karşı da bittabi mukabil tedbirler tekim göçenlerde takibe maruz kalan bu gemilerden| “ biri, hâmil bulunduğu bütün cebhaneyi denize boşaltmak mecbu- / riyetinde kalmıştır. Buna rağmen hâdise anlaşılmış ve denize atılan| lar. Bu kaçakcı gel bulunmaktadır. Fransada Afrika - Müstemlekeleri En Zengin Olanlar Tunusun umum! bir görünüşü pek tabit ve pek lüzumludur. Hep devam edecektir. Bugün Fransanın dünyanın her kıt'asına uzanmış bir müstemle- ke imparatorluğu var ki asıl Fran- sadan büyüktür. Sonra müstem- leke imparatorluğunun —nüfusu da Fransanın nüfusundan çoktur, Dünyada müstemleke imparator. luğunun genişliğinde, büyüklü - ğünde Fransa ikinci geliyor. B- rinci İngilteredir. Böyle olunca Fransanın elin - deki yerlerde birçoklarının da gözü var demektir. Bu imparatorluk başlıca iki kısma ayrılır. Afrikadaki arazi, Hindiçin! arazisi. En mühim olan Afrikadaki ara- zidir. Fakat bundan meselâ Hin- diçininin ehemmiyeti kalmamış- alınmış gebhane sandıklarının dalgıçlar tarafından çıkarılmasına başlanmıştır. Bon de, — Olmaz.. Kat'iyyen olmaz!.. Diyerek hem yakınlaşan tehlikeden korunmak istiyor, hem de en çetin, hattâ haşin olabilecek mu- Kavemetlerimi geriye bırakarak her dediğimi ona yaptırabilmek için biraz daha hızlanabilmesini bek- lüyordum. Sahiden de öyle oluyor. Kadın yumuşak bir mukavemetle korundukça erkek daha çok hız- Janıyor, sabırsızlanıyor, düşkünlüğünü arttırıyor. Beklediğim bu hızlanmanın sabırsızlığın, bütün giddetile coştuğu bir saniyede idi: — Belkis, bu gece elimden kurtulamıyacak. sın! Her şeye karar vererek yanına geldim., Dedi. Zaten, böyle olduğu belli idi. — Artık, pazarlığa girebilirim.. Dedim. O, bu hale geldikçe beni daha çok ikaz ediyor, tedbirlerimi daha kolaylıkla tatbik edebil- mek için serin kanlılığımı arttırıyordu. — Paşa... Dedim: — Benden istediğiniz şey için sizden de iste diklerim var.. İhtirastan kararan gözlerini gözlerime dikti. beni çok fulu bir fotoğraf seyreder gibi İhtimal ki, Börüyordu. — Ne onlar?.. — Çok değil. Dedim. tır manası çıkmamalı. Hindiçini- ye malik olduğu için Fransa bu- | gün Uzak Şarkın vaziyeti ile çok alâkadardır:. Asya kıt'asının o ta- rafında olup biten şeylerle çok meşgüklür. İleride bir harb olursa bugün Fransanın elinde bulunan müs - temleke imparatorluğunun — her parçası askeri harekâta saha ©- Jacaktır, diyorlar. sız askeri mütehassıslı şümdüren keyfiyet bu imparator- luğun müdafaasını temin etmek olduğu gibi İngilizleri de son de- Tece alâkadar eden nokta İngiliz imparatorluğunun müdafaası hu- susunda Fransa ile edilecek toş- riki mesaidir. Fransanın müstem- leke imparatorluğu bilhassa zire- | at menabil itibarile çok zengin bulunuyor. Fakat, diyporlar, bu- ralardan azami! derecede istihsal olmuyor. » Erbabının dediğine göre müs- temleke imparatorluğunun daha Pek çok işlenilmemiş servet mem- baları vardır. Bunun için de Fran- sız gençlerinin büyük bir gayret ile işe sarılmaları, Fransadan ay- rılarak bu müstemlekelere gidip iş görmeleri, yerleşmeleri lâzum- dır-diyorlar. Fransızların şimdi de düşün - dükleri şudur: emleke imparatorluğu da- hilinde iktısadi manasile tam bir birlik vücude getirmek. Çünkü ötedenberi bu memle- ketler arasında hâlâ gümrük ve Baire gibi farklar mevcuddur. E- ğer böyle birliğe mâni olan ka - | yıdlar. kaldırılırsa - istikbal için | büyük bir inkişaf ümid ediyorlar. | Ondan — sonra, diyorlar, Fransa | başkasına biçbir suretle muhtaç olmıyacakj her istediğint Mendi imparatorluğundan almış olacak- tır. Demek oluyor ki bu kadar geniş ve bu kadar zengin memba- larına malik olan memleketler üzerinde barieden başkalarının | tarta süslenirdi. gözü kalmaması kabil değildir. (Devamı 7 inci sayfada) Dedi. Ve.. Ağrımdan çıkacak cevabı bekledi: Bir tek şey.. — Çabuk söyleyiniz.. Diyor, başı elektriklenmiş gibi sallanıyördy — Yapmağı vadediyor musunuz?... — Söylemiyorsunuz ki... — Söyliyeceğim... — E,.. Haydi?.. — Ben, Cahidi görmek istiyorum. — Ne münasebet?.. — Bir arkadaş gibi. Bir saniye, gözlerini kırptı düşündü, — Evet.. — Bir arkadaş gibi mi?.. — Fakat bir defa için değil m AY MEenımno ŞEYLER ESKİ DEVİRLERDE ARABA YARIŞLARI Spor merakı yeni birşey değil- dir, Eski devirlerde de halk bu- na çok ehemmiyet verir, pehli - van güreşleri, at ve araba yarış- | larını seyretmek için stadyomla- ra, yarış meydanlarına hücum ederdi. | Zengin Romalilar, bütün sevet-r| lerini koşu atlarına yatırmaktan çekinmiyorlardı. Romada en çok araba yarışlarına ehemmiyet ve- rilirdi. Bizansta da böyle idi. Şimdiki Sultanahmed meydanının yerin- de büyük bir hipodrom vardı. Bu, Roma imparatoru Septiem Sever | tarafından inşa edilmiş ve büyük Kbstantin tarafından büyütül - müştür. Uzunluğu 276 metro, e- ni de buna yakındı. Ahali ikiye ayrılmışfı: Maviler, yeşiller... Her partinin bir reisi, karangü- hı, atları, arabaları vardı. Yarışlardan bir gün evvel yol üzerine beyaz ince kum serpilir- di. Etraftaki localar, oturacak yer- ler bayraklarla, kıymetli kumaş- Yarışlar, şafakla beraber baş- lar, akşam karanlığı basıncıya ka- dar devam ederdi. Mavilerle yeçüller arasında ek- seriyetle pek kanlı mücadeleler vukua gelirdi. 11 sonkânun 532 yarışlarında seyirciler, mavileri açıktan açığa himaye eden imparatoriçe Teo - dora aleyhine büyük bir nümayiş yapmışlardı. İmparalor Jüstinyen, nümayiş çileri tehdid etti. Yeşiller, hipod- romu terkettiler. Fakat, az sonra «Mika> ihtilâli çıktı. İmparatorun mevkil sarsıl- dı. Fakat askerlerin müdahalesi, isyanı bastırdı. Ahali ile asker ah tı gün mücadele ettl Bu ihtilâlde 30,000 kişi öldü. Şehrin en güzel binaları, âbide - leri yandı, kül oldu. Fakat, impa- rator galib geldi. Doktorun Öğütleri: ELMA Elmayı hepimiz severiz, Tat- hısı vardır, ekşisi vardır. Yani hepimizin zevkine göre çeşid- leri bulunur. Arnavud elma- sı, Gümüşane ekması, Amasya elması, Ferik elması gibi ekşi elmalar yemek için pek o ka- dar kullanılmazsa da, bunlar- dan iyi meşrubat yapılır. Tatlı elmalar ise yemek için faydalıdır. Elma kabuğu s0- yulmak şartile pişirilmeksi - zin yenildiği gibi, murabba, reçel, kompostu ve hoşafından da istifade edilir. Sıhhidir, hazmı — kolaydır. Armud kadar glikozu olmadı- ği için nisbeten ekşicedir. Ay- rıca kendine mahsus bir ha- muzı vardır ki, buna asid ma- lik, “yani elma ekşisi derler. Mide rahatsızlıklarında elma- yı çiy olarak yiyecek yerde hoşafını yapmalıdır. Çünkü şeker elmanın ekşiliğini izacl eder, BEŞ HASTA VAR Yazan: Etem İzzet BENİCE — Tamamen, Hiç olmazsa onu göreyim, Allaha ısmarladık.. diyebileyim. 'Titriyen sesile: — Pek âlâ. Çağırırız... Dedi ve., İlâve etti: — Fakat, bir ikinci defanım imkânı olamaz.. Bunu, kabul ettikten sonra, benim için bu yol üzerinde yürünebilirdi.. — Fazla da olsa ne olur? Bir urkadaş gibi ol- utabilmem için onu görmemi daha çok faydalı buluyorum.. Dedim. Buna, cevap vermedi. Kavrıyan kolla- rını boynuna çıkardı, başımı çekmek, dudaklarımı duktan sonta, Onu çabuk dudaklarına götürmek istedi. — Aman, paşam.. Şimdi kararlaştırdık, Dedim, başımı şiddetli geriye çektim. — Neyi?., | vanın ahengine kapılmış gidiyor- | gizli sırlarını, en gizli temayülle- Çi ee MAT EEYE AYA Sevginin Sırrı , O gün pazardı.. Üç arkadaş köp- | rünün Ada iskelesinde buluşmuş- tuk. Şehrin bunaltıcı — sıcağından kurtularak, bir an evvel, güzel Marmaranın ve şirin Adaların ta- ze havasına kavuşmak istiyen ka- dın, erkek, genç ihtiyar, çoluk ço- cuk yüzlerce insan arasından; güç hal ile bu saadete kavuşturacak o- lan biletimizi aldık, vapura bin- dik.. Denizin rengi, sema, yölcular, her şey güzeldi. Akordiyon, ke - man sesleri, genç kızların kahka» baları kulaklarımızı çınlatıyordu. İnsan kendini vapurdan “ziyade, bir düğün evinde zannediyordu.. Biz de şendik, biz de bu güzel ha duk. Adalar, bu isim hangi İstanbu Tunun hatırasında bir parça olsun yer almamıştır? Sevgililerine 'en rini çamların koyu gölgeleri eltın- da açmamış, saatlerce başbaşa aşk türküleri söylememşi, sevda hul- yaları kurmamış kaç aşık vardır? İstanbulun en küçük çocuğundan, €en büyüğüne kadar, herkes ada- lara aşıktır., En sevdiğimiz aşk ro- manlarının kahramanları adalar- da sevişmediler mi? En mes'ud dakikalarını oralarda, çamların altında yaşamadılar mı? Gençle - rin aşk Ümidile, ihtiyarların mazi- nin tatlı dakikalarını bir müddet için hâtırlamak arzusu ile koştuğu | bu sevda memleketlerinin biz par- çasında idik.. Heybelinni Çam li- | manına giden asfalt yol Üzerinde yürüyorduk.. Bir aralık arkadaşlarımdan Şe- ref, yanındaki dalgın ve düşünceli görünen Fethiyi göstererek yavaş- ca: — Vedad, dedi, bilmem sen de dikkat ettin mi? Heybeliye ayak , basar basmaz delikanlının âdeta nutku tutuldu. Neş'esi kaçtı. Çeh- resi asıldı. Demindenberi bütün suallerimi cevabsız bırakıyor, Hiç konuşmuyor, mütemaidyen düşü- nüyor. Bir filozof gibi... Halbuki buraya inmekliğimizi kendisi is- tedi.. Şeref Fethiye döndü: | — Niçin susuyorsun Fethif Ne- den konuşmuyorsun? Buna sebep ne? Bize her şeyden bahsedebilir- sin: kadından, aşktan, musikiden, her şeyden <.. Gülümsedi: — Fakat konuşurken de yanı - mızdan geçen genç kızların gü - lüşlerini seyretmeği ihmal etme- melisin! Bu aşk diyarında kalb- siz dolaşmana kimse razı olmaz! Fethi uzun uzun içini çekti: — Ahhh keşke kalbsiz yaşamak mümkün olsaydı!.. Şeref; — Anlıyorum. dedi. Sen bir ha- bir şey yok.. — İstediğinizi gibi göreceksiniz. Ve.. Bu nokta — Evvel.. e: — Sonra... | hirli ellerine teslim sözümden dönecek dej — Fakat, ben öyle istiyorum.. sanın acı iztırabını duyuyorsun! Rica ederim anlat bize.. — Adı Lemandı. Onu iki yıl ön- ce, bir gün şu çamların altında do- laşırken tanıdım. Tesadüfün kar- şıma çıkardığı bu peri gibi güzel kızi İlk görüşte sevmiştim. Ona oğru yaklaşırken, koyu #iyah gözlerinin nazârları altında eri - diğimi, beni kendisine çeken bü Hüzel varlığın tesiri ile sarhoş o- ü hiasettim. Yeni tanışan- , en ufak bir yabancılık bi le hissetmeden birbirimize yak - laştık. Bana öyle geldi ki, biz ikt- miz de kendimize malik değildik. Çamların baş döndürücü kokusu bütün benliğimizi, şuurumuzu, i- | rademizi eritmiş, bizi sevginin si- edilmiş iki ruh haline koymuştu.. O gün akşama dadar Adada, çamlar altında gezdik, dloaştık, yirmi yaşın verdiği aşk ateşinin heyecanı ile genç kızla uzun uzun konuştum. Ben konuşurken bir ço- cuk çehresi kadar saf olan yüzü bazan derinleşiyor, bazan da bir iztırabın hafif izlerini taşıyan bir hal alıyordu. Çok mes'udum: sık sık buluşu- yyorduk, Ona her gün daha ziyade alevlenen bir aşk ateşi ile bağlan- maştım, Onun da beni sevdiğine i- nanmağa başlamıştım. Sevgilime bir yuva kurmanın, saadetinden bahsettiğim zaman, çehresinde ha- sıl olan tatlı bir tebessümün detimizi vadettiğine bir kere da- ha inanmıştım, Aradan on beş gün kadar geç - mişti.. Fethi sustu. Sözlerine devam at- mek istemiyen bir hali vardı. Kı- sa bir müddet düşündü. Sonra: —Evet, dedi. Aradan on beş gün kadar geçmişti. Bir gün ön - dan bir mektup aldım: <— Pardon Fethi! Seninle artık | * Rörüşemiyeceğim, konuşamıyaca- ğım. Bilmem: ben hayatta olduk- ça tecrübe gördüm. Hislerin belki derin, fakat samimi değil! Hem sen daha çok gençsin! Hayalleri- nin cazibelerine kaptırabileceğin genç kızlar yok değildir. Bunlar - — Bütün bu istedikleriniz ben Cahidi gördük- ten sonra olacaktı... — Aman yavrucuğum, Kararımızın haricinde Diyerek, devam etti: kabul ettim. Cahidi bir arkadaş Yarın kendisini çağırtırım. Ban lim yat.. üzerinde israr ettim. O da benli Arasında fark olmadığına inandırmak için bel- ki yarım saat uğraştı. yapabilmek Istidadında ol- Juğu bütün cümleleri saydı döktü. Adamcağız ne bilsin ki, ben sahnede oynuyorum! Zannediyor ki ben artık kendisine karı olmağa karar verdim ve.. Cahidi şöyle bir görmek istiyorum Ne boç düşünüğ değil mi?.. Maamafih, paşayı buna inandırdığıma çok memnunum. — Hep böyle giderse zekâm beni kurtarabile- zek. Diyordum, En nihayet paşa da baktı ki, (Devamı var) dan biri ile tanışarak. mes'ud © bilirsin.. Artık beni aramak V&? mak zahmetini ihtiyar etmel şey boştur. Allaha ısmarladıki Fethi tekrar bir göğüs. dikten sonra: — Ona içimi nasıl gösterebi dim?! Diye sözünü bitirdi, Şeref, manalı bir tebi — Arkadaş, dedi. Sen toylüf nun kurbanı olmuşsun! Şunü bil ki; bir kadına «seni sevi demek kâfi değildir. Sevgini * daklarınla isbat etmek lâ: RADYO |ANKARA RADYOSİ DALGA UZUNLUĞU <7 T.A.G. 19,74 m. 15195 Kes, 205 T.AP, 31,79m. 9465 Kes. 20 1639 a. — 138 Kes 120 BUGÜN Sant 19: Program. Saat 19.06 Müzik (Dati Bi - PL). Saat 19.30: Türk müziği sıl heyeti). Saat 20.50: Türk müziği- İ — eee * Karcığar vi, 2 — Mahmut Celâlettin P ga - Karciğar şarkı - Vah ei visalindir, 8 — Lemi - Kf ğar şarkı - Hüsnüne mırl; 4 — Lemi - Karcığar şârkı * manı o mmehveşin, 8$ — Kemençe taksimi, 6 — galâhi' tin Pınar - Karcığar şarkı * na gönül verdim, 7 — uaı yö met - Hüzzam — şarkı - açamam söyliyemem çünı:üı Komani — Sadi - Sogüh Buhumda ölen, 9 — Ahmet sim - Sagâh çarkı - Benim nemsin ey dilber. Saat 21.30: Konuşma. Saat 21.45: Neşeli plüklaf Saat 21.50: Müzik [m'" | cümhur bandosu - Şıl pö Künçer), 1 — G. vmgıfı, mi göçit, 2 — O. Fetras - rena İspanyol valsi, 3 — N": V. Ketelbey - Chal W’ vertürü, 4 — Mendelssohn " , bahar şarkısı, S — Massebf | — Manon operasından fan! n Saat 2240: Müzik (C Pi). j Sant 2320: Müzik (Cazbaff PL), mit ( B ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: