Yazan: Rahmı Yağız k Taarruzumuzda Bir Türk apuruna Bir Torpito Salladık çh Bu Abvı "'Gmedık Halbuki Şimdi Elmizde Fırsat Var ı,__;u'üşmoym kadar gek —& başında duran, bü- hassasını gözlerinde m'lrasurlu meşgul bu- Wye, nımmınenın 8- ._. 'n fabrika iskele- Üai * başında bekliyen nö - Ytşillikler arasında do- ı_—ü'“m, devriyeleri gör- N B #edasız aletlerin ba - *U olan ikinciye ses - Nhh"' İzidor! kapiten! bt -*sı göre İstanbul sa - h heresindeyiz! Gakika müsaade kapiten! halindeki büyük Üş, Hâritayı evirdi, çevirdi, b Giğer aletleri gözden ge L’“ Verdi: füburnu denilen nokta - R"“ıyı bak, burada sun'i ;'— ir fabrika, bir imalât - Ö, Gd buna benzer birşey İ , Mritayı dikkatli dikkat- le.udı Anlattı: & yapıldığı zaman boş tb Sonradan el yazısı ile Bal6 kelimesi ilâve edil- &a birşey yok... İmalât- N’*rıkı..u' daha birkaç hç “Yediküle» yazılı sahil- Nai başlıyor.. -hıum Gel proskopa ı Sonradan ilâve edilen el » O barut fabrikası- '"Hî önünde bulunuyo- nöbetçiler bizi gör- alklıma birşey ge- 'Mıa Bözlerini preskop- ,,__u.u.,c,. durdu, Klavye kama- h.ğrleımı koşluklara da- Tni bulunduğu yerden tâli bu avı elimizden KŞ het yaptıramadık.. Yas '”'mıı Halbuki şimdi 49, Güzel bir fırsat var, Türk- Mt mahdud barut fabri- ' birisinin, belki de en ti veren bir tane - duruyoruz. Torpido- Topumuz da var. taarruz yapsak, birden-| Üzerine çıksak, topu - ihen ve.. barut imal —_m:hnııı kuvvetle muh- n barakalara-dirise et Tünd, “:m.,_ ::ır Miyup Ünür B Elimizden Kaçırttı, Sek... Birkaç mermi atsak; üze - ginde askerlerin dolaştığı İskele- ye de iki torpido savursak iyi bir iş görmüş oluruz. İkinci, şüvarinin anlattıklarını tehlikeli ve yersiz buluyordu. Fa- kat korkak görünmemek için ağ- zını açıp da itiraz etmedi. — Siz bilirsiniz kapiton! Demekle iktifa etti. Halbuki ikincinin hakkı vardı: Eğer bu görünen mebani haki- katen Tünklerin sayısı mahdud barut fabrikalarından biri ise, pok öyle göründüğü gibi baş, muha - faza ve müdafaasız bırakılmaz, bi- rakılamazdı. Muhakkak deniz ve hava taarruzlarına karşı korunma tedbirleri alınmış, birçok ihti - maller gözönünde bulundurula - rak hesablı hareket edilmişti. Meselâ, Triton tam suyun üs - tüne çıkıp da ilk mermisini ateş- lerken, sahili kaplıyan iri yap - Taklı yabani incir ağaçlarının ab tında gizli, ufâk çaplı otomatik bir top, makineli tüfekler çıkar — ve ateşe başlarlarsa Twitonun hali ne olurdu. İkinci kaplan Dbu ihtimalleri HIKÂYE: KONUŞAN (4 üncü sayfadan devam) Sorguya çekilen talebe, tezin- de muvaffak olmak için, bu mev- zu etrafındaki etütlerini anlatı - yordu: — Şikago fakültesinde de buna benzer bir dirilme vakası olmuş- tur. Bir tayyareci üç bin metre- den düşerek ölmüş, fakat vücudü berelenmemişti, tayyareciyi fa - kültenin teşrih salanuna getirdik- leri zaman, biz de o gece mektep- te misafirdik, Sabahleyin fakülte- de Inanılmıyacak bir haberle kar- şılaşlık: tayyareci gece yarısından sonra dirilmiş dediler. Profesör aynı talebeye sördu: — Bu çocuğu kaç yaşında tah - min ediyorsun? — Beş yaşlarındla.. — Kaç gün önce öldüğünü anlı- yabilir misiniz? Talebe ağzını açamadı. Nereden geldiği anlaşılmıyan bir ses yükseldi: — © ölmedi.. Onu kaçırmışlar- dittt İsabet fiktinden geçirdi, fakat süvariye ancak: — Siz bilirsiniz kapiten! Cevabını vendi. Klavye kararını venmişti: Şu önünde apaçık bir hedef teşkil e- den barut fabrikasını topa tuta- cak, fabrikanın iskelesini de tor- pido ile havaya uçuracaktı. Bu kararla yerinden kalktı, ma- kine telgrafına: —- Yarım yol... İleri: Emvini verdi, aobra dümen ker- telerini bildindi, tahtelbahir mü- vazi bulunduğu sahile amud bir vaziyet akdı, Klavyenin sesi, mu- babere borusundan, torpidocula- a uzandı, kumanda verdi: — Torpidolar hazırlansın! Etyen Şamo, süvarinin sözü bi- terbitmez bağırdı: — Hazır! Süvari, mangaya seslendi: — Topçu gediklisi Oskar Sabo, buraya, yanıma gelsin! 'Topçu gediklisi koşarak süva - rinin yanına geldi, selüâm vendi, dundu; — Emret kapiten! (Devamı var) KADAVRA Profesör talebeden utanmasay- di teşrih salonunu terkedip kaça- caktı. Çocuklar Bep birden kena- ra çekildiler.. — Kadavra konuşuyor!!! Diyerek hayretle birbirlerine bakışıyorlardı. Profesör birdenbire geriye çe- kildiği zaman, mermer — masanın altında yatan bir adam gördü ve: — Dikson.. Sen misin? Diye bağırdı. Dikson gece çocuğunun teşrih masası üzerinde görünce çıldırmış ve bü saate kadar mşsanın ültin- da sızıp kalmıştı. Yarım saat Jülinin kesilmiş kol- ları, yarının fen adamlarının elle- rinde golaşıyordu. Ve zavallı Edit, yıllarca kendisinden saklanan bu sırrı öğrenemeden yaşadı.. Saçları ağarıncıya kadar, beli iki büklüm oluncıya kadar. mezara gidinciye kadar, kaybolan yavru- sunu bekledi. | % b:"dq!ulnm dans ettik- Sirada yanlarına gidip Ü. — Yarıda birakmanın İ kızdıracağını biliyor- '“'ııı Yİ Muvafık buldu. %_.'r'::munlır. sıçramak- ç tan yorulacaklardı. 'l..'..r';'llınuı gidecek. Ko- 'â kabul ettirmeye ça- bile arasında, vaktile NYanlar, onunla arka- 'nler bulunacağını zan- W&ıpl—sıı bunlar ken- lmda bulunacaklardı. 'nunıu kral> ilân e- W Çocuğun buna M Bükiden babası, «May- ettikleri Kralın etrafına toplan » . Ki ada eiüelekii Kdti | | j No munlar kralır değil mi idi?,.. Bir çalının arkasına oturdular. Dansın bitmesini beklediler. May- munlar yoruldular, yene çömeldi- ler, yemeklerini yemeğe başla - dılar. Akut, antropoidlerin, yeni bir şef seçmezden evvel böyle dans ettiklerini ve tam zamanında gel- diklerini anlatıyordu. Az sonra doğruldu, zanin oğluna: — Haydi, dedi. Beni takib et ve ben ne yaparsam ,sen de onu yap!. Maymunlar, Jakla Akutu gö - rünce homurdanarak yeni intihab kalktı, Tar- Çeri: dılar, bir daire teşkil ettiler. Yeni Kral, tebaasının hepsin - den daha büyük ve korkunç bir antrapoid idi. Yaşlı maymun: — Ben, dedi. Akutum, yanım - daki de Knrıhdır Tımmn. )'lm mmak, &! 'a yanınızda mücadele et mek için geldik. Biz çok usta av- cıyız. Bizi aranıza kabul ediyor musunuz?. Kral, kin ve gazab saçılan kü- çük gözlerini Akuta dikti, hain haln baktı. Henüz kral olmuştu. Kuvvet ve kudretin zevkini tat - Kriktin; Birinla Berebürliğlan. ”| Geçen Yüz Yıl İçinde.. Medeniyetin İnsanlara Kazandırdığı Şeyler (5 inci zayfadan devam) RASADHANENİN SÖYLİYEN SAATİ «Telefonlâ malümat verme» ser- visi defa Paris rasadhanesin - de tatbik olunmuştur. Rasşdhanenin «söyliyen saati> gece ve gündüz, durmadan işler; her dakika doğru saati, dakikayı Ve saniyeyi gösterir. Birçok kimseler, bunun, saatin yyanında duran ve gözlerini kad - Tandan ayırmıryan bir spikör tara- fından söylenildiğini zannederler. Halhbuki bu zan yanlıştır. Sant otomatiktir. Günde 15,000 kişiye saati göyler, BİRŞEY ÖĞRENMEK İSTERSENİZ Medeni teşkiâlt içinde en oriji- nali Fransızların 8. V. P (1) ser- visidir. Birşey hakkında doğru malü - mat mı edinmek istiyorsunuz?.. Nazırlardan biri, beş sene - evvel irad ettiği bir nutukta ne söyle- diğini mi anlamak veyahud o ge- ©e, şu'tiyatroda ne oynandığını, bu inemada ne gösterildiğini mi ğrenmek İstiyorsunuz?. 'S. V. P. ye telefon ediniz. Der - hal istediğiniz malümatı verir. 8. V. P. servisi merkez posta - hanesinde büyük bir daire işgal | eder, Duvarlı sörlerle doludur. Birçok memur - | ları vardır. 8. V. P. nin bisikletli, motösik- letli yirmi beş memuru vardır. İi aanee ei | (1) Fransada bu nevi müracn- atlara cevab veren servis. Eşine Ender Tesadüf Edilir Bir Muhakeme (5 inci sayfadan devam) 'Tabarat— Evet, fakat haksız tere... Arzettiğim seyyahların he- men hepsi vapurdan çakırkeyif çı- kıyorlar. Bunlar, şehir namına kar- şılanıyor, otomobüllerle umumi yerlere götürülüyor, gezdiriliyor. Hâkim.— Bunlardan bahse lü- zum yok derhedim mi sana?. Dâvanın esası şu: Tabarat yirmi dört saat hapse mahküm oluyor. Fakat, rahatını bozmak istemiyor. Maiyetinde çalışan balıkçılardan Kaskarada: — Sana bir lira vereceğim. Çık- tığın zaman dâ bir binlik şarab. Git, benim yerime hapiste yirmi dört saat yat!. Diyor. Tebii patronun arzusu reddedilmez. Kaskamd, hapse gi- diygr. Aksi olacak, mahpuslardan biri kendisini görünce: Vay, Kaskard!. Sen de mi düştün buraya?. Diye bağırarak yanına geliyor. | — SİNEMA «Greta Garbonun yerini tuta- v Fakat, oyniya- cak, şarkı söyliyebilecek bir Gar- bol...ı İşte, İsveçli aktris Rarah, dört #ene evvel Holivuda gittiği zaman yapılan ilk tocrübede mütehas - sısların mütaleaları bu. Yeni bir Garbo mu?. Zarah da onun gibi esrarlı bir kadın idi. Hususi hayatını, nasıl yaşadığını, ne ile meşgul olduğunu bilen pek azdı. Zarah; derin gölleri, büyük or- manlarile moşhur Varmland'da dünyaya gelmiştir. Babası, a: danberi İsa ordusuna rahib ye - tiştiren bir aileye mensuptu. Zarahın üç erkek kardeşi vare dı. Bunlarla beraber mektebe gi- diyordu. Bazı geceler büyük anne- sinin yanına gidiyor, ocağın başın> da oturuyordu. Yaşlı kadın masal- lar söylüyordu. Dört yaşına gelince musiki öğ- renmiye başladı. Ve altı yaşında iken, tertip olunan bir toplantıda Şopen'in bir valsini çaldı. Sonraları, arkadaştarından al- | dığı plâkları, evde kimse bulun - | ça nörELALALALALARALALALALA döri saat yerine kırk sokiz saat yatacak. Ya Kaskarad?. Kanunen üç se- are Mesele anlaşılıyor. Patron da, ba- hıkçı da mahkemeye gönderiliyor. jüri kararımı veriyor: Tabarat, yirmi dört saate mah- küm olmuştu. Hapse gitmek is - temedi. sını* gıdı-cek ve yirmi mamıştı. Bunun elinden gitmesi Ahtimalini düşündü. Akutun ve bilhassa hiç sevmediği dbir ırka mensub olan Jakın gelişi camını " gıktı. Husumetkâr bir vaziyet al- d — Haydi, dedi. İkiniz de defo- lup gi Yoksa öldürürüm si- zil; Ktalın bu hayvani ve kaba ce- vabı Jakın ümidlerini kırdı, asa- biyetini uyandırdı. Yerliler, oklarla karşılamışlar- dı. Beyozlar, rovelyer — kurşunu yağdırmışlar, yanlarına yaklaştır- mamaşlardı. Şimdi, maymunlar da istemiyorlar, kovuyorlardı. Jak son derece hiddetlenmişti. Akutan mâni olmasına meydan vermiden — ileride, maymunlar kralının önünde durdü. Yüksek bir sesle; — Ben, dedi Korakım! Size dost olmak, aranızda şaşamak istiyo « alrikdik — ne kürek cezası verilmesi lâzım. jüri, bunu fazla görüyor. Ceza kanununun sahifelerini karıştırı- yor, nihayet, cezayı hafifletecek bir madde buluyor, Kaskarada 1000 frank para cezası veriyor. Tum. Siz beni kabul etmiyor, ko- vuyorsunuz. Pekâlâ, gideceğim. Fakat gitmezden evvel size, Tar- zanın oğlu ve hepinizin kralı ok duğumu isbat edeceğim. Tıpkı ba- bara gibi ne kralımızdan, ne de hiçbirinizden korkmadığımı gös- tereceğim. Kabile reisi cevab vermedi. Ço- cuğun bu metanoti karşısında ce- şareti kırılmıştı. Yanlarına sığın- ân gelen bu küçük çocuğun kendisine karşı tecavüzkâr - bır vaziyet alması tuhafına gidiyordu, Yerinden fırladı, kudurmuş gibi çocuğun üzerine atıldı. Jak, yerinden bile kımıldanma- dı. İi maymun yanına yakkaşınca bütün küvvetile midesinin üzeri- | ne bir yamruk indirdi. Maymunlar kralı yere yuvar - | landı, ellerile midesini oğuşturu- | yor, kıvranıyor, inliyordu. (Devamı var) Greta Garbodan Yirmi Yıl Sonra.. | İsveç, Sinema Dünyasına Yeni Bir Yıldız Hediye Ediyor ZARAH LEANDER | madığı zamanlar çalıp öğrerin « başladı. Daha sonra piyano çalmasını öğrendi. 16 yaşına gelince liseyi terketti. Ailesinin itirazlarına rağ- men Learder adlı bir aktörle ni- şanlandı. Genç çiftler, düğünleri yapıl - dıktan sonra Rigada yerleştiler. Fakat, geçinemediler, ayrıldılar, Bu sırada meşhur dansöz Anna Pavlovda türneye çıkmıştı. Riga - ya geldiği zaman kendisine müra- caat etti. Anna bu güzel kadının zarafetine, şıklığına hayran kal- dı. Cesaret ve ümid verici sözler söyledi. SAÇLARINIZIN TABİİ RENGİ Mİ BU?. Bir gün. Ernest Rolf, kumpan- yası ile beraber Rigadan geçiyor- du. Zarah, kendisini görmek is- tedi Rolf, güzel kadını. büyük bir dikkatla süzdükten sonra sordu: — Saçlarınızın tabil rengi mi bu?... Zarah, saçelrinin rengile müf- KISA SİNEMA HABERLERİ Hakikati Arayan Adam «Sulistimal» ve «Saher vakti dö- nüş> filimlerini realize eden İ. Berşolun «Hakikati arıyan adam» adlı. ve beynelmilel büyük bir füm çevirmeğe başlıyacağı haber alınmıştır. Bu filmin senaryo ve diyalog - larını, meşhur piyes muharriri Pi- yer Volf yazmıştır. En mühim ro- lü Remü yapacaktır. Paris Üzerinde Fırtına Patenin Juanvildeki stüdyo - sunda Bernar Lekam, «Paris üze- rinde fırtına» filmini — çeviriyor ve: — Bilmem, diyor. İyi bir film olacak mı? Fakat, ben bütün me- haretimi sarfediyorum. Makao Niste, Viktorin stüdyosunda Jan Dölanoz, «Makao> filminin ilk sahnelerini çevirmeğe başlamış - tır. Diyaloglar, Roger Vitros tara» fından yazılmıştır. En mühim rol- lerde, Ecih Fon Strahaym, Mirel Balen, Hanri Gizol,Rolan Tuten, Lüiz Karleti gibi tanılmış san'at- kârlara verilmiştir. Harici sahnelerin mühim bir kısmı önümüzdeki hafta içinde stüdyo civarında çevrilecektir. S01010104001010101E0AB tehirdi. — Evet, dodi. Şimdiye kadar rengini değiştirmek lüzumunu his etmedim. Rolfun kumpanyasına dahil ols du, İstikbal kapıları açılmıştı Kumpanya Stokholmde — «Şen dul> öperetini oynıyacaktı. — En mühim rolü oymyan artist ansı zan hastalandı. Rolünü Zaraha ver- diler, Bunu büyük bir muvatfaki- yetle yaptı. 'Tamam bir sene «Şen dül» oynadı. Leharın muvafaka - tile, bazı musiki parçalarını Za- rahın sesine uydurmak için değiş- tirdiler. Artık bütün Stokholm halkı Za- Tahdan, Zarahın yüksek san'atın- dan bahsediyordu. İsveçin en bü- yük san'atkârları sırasına geç - mişti. Zarah, sinema dünyasının en parlak yıldızlarından biridir. Stokholmde, küçük bir ada ü- zerinde küçük bir malikânesi var- dır. Burada elektrik, telefon gibi şeyler yoktur. Bazan buraya ge- lir ,sakin bir hayat geçirir. ÖLÜM ARABASI «Ölüm arabası» filminin yıldım Mişlin Fransey Jülyen Düvivier, «Gün sonu» filmini çevirip bitirdikten sonra, sese siz filmin şaheserlerinden «Ölüm arabası» nı çevirmeye - başlamıştır. Bu; Selma Lagerlof'un bir romanından adapte edilmiştir.