Yazan: Rahmi Yağız ver Paşa Telgrafı Okurokumaz i- Büyük Bir Neş'eye Düştü , Vaffakiyetin Bilhassa Sahil Topçusu Tarafın- Elde Edilmesi Paşanın Şevkini Körüklemişt; B günde saat 11 sularında, %_— Meğmen İhsanın ba- tahtelbahir pres - ia TMüşahede etmiş, sahile ya- a Alunan ve L numaralı mayın Nü'ırmdı görülen pros- açılmış, 4 mermi endah- ::_"—üı mezkür tahtelbahir N Üzerine çıkarak arzı tes- gel #lemiş, teğmen İhsan ile vefradı tahtelbahiri tesel- da esir etmişler- Üa emri iş'arı irade buyu- #naruzdur. Akdeniz müstahkem mevki ni kaymakam Loknez e" Paşa telgrafı okur oku- Büyük bir neş'eye kapıldı. 'etin İvilhassa — sahil S Mfafından elde edilmesi İş; D gevkini körüklemiş, key- ı—:“ınım Hemen yaverini N__GD 8 bataryası efrad ve 7a- Taşiçş € Tütbe Ve nişan veril - #iretti. “Yazılan tebliği (4 * bu muvaffakiyete büyük İ dtnmiyet verilmiş, tahtel - İa yi Dasıl ele geçirildiği bü - ğ üatile gösterilmişti. | kumandanı Soşen o | İı;’,'“ telgrafı almakla bera » | pi Tüzla Midilliyi İsti Nı destroyer ve bot filotil- Üa yöldi, Marmaraya açıldı. Bo- ! gitti. Tekmil Marma- HAtadı, tekrar İstinyeye dön- .:?um “yerine funda etti. Teşgi HN dönüşte verdiği ra - İ < Tönlar vardı: " &Mkkım kadar süren dey * taramada vücdü ihbar e- fahtelbahire dair hiçbir - tesadüf edilmemiştir. h ilebahirler hakkında al- M bat meyanında, Nârada (a İkinci fırka komodorlu- ü & ayrıca talimat verilmiş, Ht gg ada daimi karakol vazife- aa yetToyer bulundurulması h edilmiştir. *ğ'“ halde müttehaz terti- 5ç.,m'lâlılııgu yapılan teftiş- ! y d lmakla yi malü- Yü g Mlaş. i betayi mal *ı_“::ı—mbışkw- heyecanla yerinden hem İstarbul halkını © titretmiş, sarayın altını b ç !.'”N EDGAR RAYS Ka Ş N':;:ımınıı beraber, arası- Mmeyus hayali gözle- t tecessüm ediyordu. .N!â İhtiyar içini çeki - b Yazlarla meskün bir hek — Olmak, aile yüvasına ah Çötelerini aramak için SiYordu. n çe Yiyordu. Akut, küçük tdiği terakiye hay- nelfdu. Fakat Jakın cesa- nisbetinde cür'eti M G, 1 da artıyordu. İhti- e dişi gePiYet vermiyordu. Nu- a ) niş bir çalılıktan geçerken yırlıcı | yordu. dalına sardı, kendini yukarı çek- | görünüyardu. yöslanın ismi) yaklaştığı | hayvanlardan birinin mevcudiye- | — Jak şaşırdı, elindeki yayın bu | ti. Arslan, kudurmuş gibi kükrü- | — Jakı çok seviyordu. Çünkü bir | mıya yordu. — Mit bemen bir ağaca tır- | tini hissetti ve gülerek: müthiş rakibe karşı pek adi, Ghem-| yor, gövdesini ağacın köküne çar- | zamanlar «Mâymunlar kralı» o (Devam; var) ri ilân olunur. - hi lisuki K n ğ ll n BĞ Bi gl5 e ae GÖ Kü ASSST A y Hâdise şu idi: Donarma İstinyeye gelip de de- mir yerine funda ettikten sonra umumi bir temizlik başlamış, sin- tnieler oğulmağa, toplar silinme- ğe, noksanlar ikmal edilmeğe gi- rişilmişti. Bir gece geçti... Ertesi sabah, lAmiralin tahtelbahir işi hakkında verdiği rapor, Harbiye Nezaretine gönderildi, 6 gün, Ha- Tiçteki esir düşman tahtelbahirine gitmek üzere hazırlanan Enwver Paşa raporu gözden geçirmeğe ko- yuldu. Raporun urta yerlerine geldiği zaman şiddetli bir infilâk bütün İstanbul ffakını sarstı. Paşa elin- deki raporu bir tarafa fırlattı. Te- lefonu kaptı, Merkez kumandanı Cevad Beyi aradı buldu, sordu: — Alo, Cevad Bey! Ben, baş- kumandan vekili Enver. Şimdi şiddetli bir patlama sesi duyul - du... Ne var? Ne oluyor?. Cevad Bey de infilâkı duymuş- tu. Fakat daha tahkike zaman ve imkân bulantamıştı, Bu yüzden u- tanarak cevab verdi: (Devamı var) Dördüncü Hanri Sevdikten Sonra (5 inci sayfodan devam) KARŞI KARŞİYA Bu sırada kapi âçıldı. Kraliçe Margarit içeri girdi. Kralı ziyare- te gelmişti. Kral, uzatılan eli öptü. Margarit hafifçe gülümsedi. Hanri sordu: — Öğleden sonra için bir yere gitmek niyetiniz var mı?. — Hayır!. — Atla bir gezinti yapsak?, — Öğleden sonra mı?. — Evet... Ormanda, kısa bir ge- Tinti... Yalaız, ikimiz... Kraliçe şuh bir eda ile Kralı se- Tâmladı, ve odadan çıktı. ESRARLI BİR ÖLM Kraliçe çok endişeli bir halde idi, Gabriyelin estarlı ölü- mü dolayısile çok müteessir ol - duğunu biliyordu. Kral, bunu el- akından ve gayet gizli olarak tah- kik ettiriyordu. Tahkikatın netl- cesi neydi?. Acaba Kral, gözde - ginin zohirlendiğine kanaat getir miş miydi?. Kralın gözdesi, dini bir âyin es- nasında birdenbire bir fenalık his- setmiş, ve bayılmıştı. İki gün son- ra ölü bir çocuk doğurmuş ve bir gün sonra da gözlerini hayata ka- pamıştı. Bütün bu acı hatıralar Krali - çenin zihninden geçiyordu. Gab- riyelin çehresi gözlerinin önün - den gitmyordu. ORMANDA — Hanr, başbaşa görüşmemizi arzu ettiniz. Buyurunuz, sizi din> fiyorum. Söyliyecekleriniz Gab « riyele aid değil mi?, beni müteessir ettiği kadar sizi sevindirdi: — Şimdiye kadar kimsenin ö- lümüne sevinmedim. — Buna sebeb siz olduğunuzu inkâr mı ediyorsunuz?. — Gabriyelin ünden ne menfastim olabilir?. Onun benim yerime geçmesine mâni olmak mı?| Buna imkân olmadığını biliyorum. Çünkü Papa talâka — muvafakat göstermediği malüm... — Papanın sön zamanlarda bo- şanmamıza razı olduğunu bilmi - yor muydunuz?, — Hayır!, — İnkâr etmeyiniz, pekâlâ bi- Jiyordunuz. Gabriyet Parise dön- mezden Üç gün evvel, dostların- dan birine, ismini de söyliyeyim mi?. Matmazel dö Gize, mahre - mane olarak Romadan gelen bir mektubu göstermek gafletinde bu- lunmuştu. İşte, zavallı Gabriyelin ölüme kararı o gün kararlaştırı. dı. Eğer bunu, doğrudan doğruya yaptırmadınız ise adamlarınızdan biri tarafından, sizi memnun et - nun etmek için yapıldı. Bu mu - hakkaktır. Ve mes'ulü de yine siz- siniz. Sizi manen mes'ul tutuyo - rum, Düşününüz ve karar veriniz. — Düşünecek birşeyim yok. Ka- rarı verecek sizsiniz... — Fransa kraliçesinin şerefini korumak isterim. Bunun için ta- lâkı siz taleb edeceksiniz.. Grup yaklaşmıştı. Güneş yavaş yavaş kayboluyor, etrafa hazin bir Joşluk çöküyordu. Krak: — Saraya dönelim... Dedi. İşte Fransa Kralı Hanrinin Kraliçe Margarit dö Lovua ile son — Kırk gün oldu. Bu ani ölüm | mülâkatı bu oldu. TARZANIN OĞLU No: 16 AKÇİN vahşi ve serbesi haya- | manıyor, tepesine çıkıyordu. Jak | | ize -hayvanlar kralı» ni istihkar ediyor, olduğu yerden kımıldan « Tazyordu. Talihi yardım ediyordu. Bir - çok kereler, vahşi hayvanla ara- sında bir metro ara kaldığı ve bü- yük bir tehlikeye maruz bulun- duğu halde kendini kurtarmıya muvaffak oldu. Fakat, arslanlar da irsanlar gibidir. Huyları ekseriyetle deği- şir. Bir gün Jak, Akutla beraber ormanın ortasında ağaçsız ve ge- viren; FUAD SAMİH — Akut! dedi. Kendin! gözet!.. | Numa şu solumdaki çalılığın ar - kasında uzanmış, yatıyor. Sen a- gaçlardan birine tirmanırken ben burada kalayım!. Maymun, onun da hemen bir ağaca çıkması tavsiyesinde buluz- du. Jak aldırmadı. İki adım iler- ledi ve kollarını, bacaklarını sal- hıyarak oynamtağa başladı. Bu suretle döne Göne vahşi h: vana yaklaşıyordu. Arslan, müt- hiş bir gürleme ile doğruldu. Bu iri vücudlü arslanın gözleri hiddetinden şimşek gibi parlı - I Finlandiye;, Atletizm Ve Nurmi Helsinki: 18 (Hususi) — Fin - Tandiya sporundan bahsederken hor şeyden evvel akla gelen Nur- midir. Nurmi, memleketini cihana tanıtmış olmakla vatanına büyük bir hizmet yapmış olan bir spor- cudüur, Bugün Finlandiyada milli bir spor haline girmiş olan uzun me- safe mukavemet koşusunun eşsiz kahramını, Paavo Nurmi, 1919 dan| itibaren temayüz etmeğe başlamış- tır. © tarihlerde Finlandiyada en tanınmış koşucu, 3000 metre dün- ya rekorunu tesiş etmiş olan Kan- nes Kolehmain idi. Abo şehrinde yaşıyan Nurmi, Kolemnin tesis et- tiği dünya rekorunu çok geçme - den kırmıştır. Bu rekorun kırıldığı tarihe ka- dar, tevazu içinde, fakat sonsuz bir enerji ve metodla çalışan Nurmi- nin adı birdenbire bütün memle - kete ve ondan sonra da cihana ya- yılmıştır. Bu tarihten — itibaren, dünyanın bu en büyük koşucusu- na spor şöhretinin kapıları da a- çılmıştır, Nurmi ile beraber Finlandiya sporunda daha uzun ve parlak bir devre başlamış ve bu 1920 den 1932 e kadar inkıtasız devam etmşitir. | Finladiyalıların bu yıllarda ka - | zandıkları muvaffakiyet hiç bir küçük millete nasip olmamıştır. | O yıllarda, bütün dünya sporcu - ları bu memleketin atletlerinin Tmuvaffakiyetten — muvaffaktyete koşmalarına — hayran kalmıştır. Kohlemainen'in başladığı hare - ket, yine o yıllat içinde an'ane ol- muştur. Bu an'ane mukavemet ko- Şusudur, Hedef ise Olimpiyatlar- da galibiyet serileri temin etmek- tir. Finlandiyalılar hedeflerine var- mak için çok esaslı ve devamlı ça- lışmışlardır. Sporu, bir gösteriş değil, bir memleket davası olarak benimseyen şimalin bu kutsi in - sankırı 1906 da £ kişilik bir ekip- Je Atinadaki müsabakalara iştirak etmiştir. Bunların arasında bugün Kekomotif makinisti olan Jarvinen adında bir sporcu vardı. Bu Wer- ner Jervinen, antik usulü disk a- tışta altın madalyayı, modern disk atışta, bronz madalyayı, güllede keza birinciliği kazanmış, fakat bu sonuncusundaki atış tekniği kal- deye muvafık görülmediğinden Giskalife edilmişti. Atinada bulun- duğu sıralarda Jarvinen'in bir er- kek çocuğu dünyaya gelmiş ve kendisinin giyabında Üüç küçük ad takılmış, fakat 0 bunların hiç birin? beğenmiyerek, oğlana bir dördüncü ad daha takmış ve <O- limpiyad oyunlarında babasının kazandığı galibyetin bir hatırası olmak üzere, oğlumun adı Aşil ol- masını istiyorum demişti. Werner Jarvinen'in oğlu Aşil 1928 de Amsterdamda, 1832 de miyetsiz olduğunu anlamıştı. Ha- kot geri dönecek, kaçacak vakit yoktu. Ağaçların en yakını yir- Maf metro uzakta idi. Bu' mesafe « nin yarısına gelmezden arslarım üzerine stılacağı muhakkatı, Ya- nında kalın bir çam ağacı vardı. Fakat arslan, ağaçla arasında bu- Tunuyordu, Jak, mahvolduğuna kanaat ge- tindi. Bununla beraber metanetini kaybetmedi. Kararını verdi. Esa- sen bu müşkül vaziyetten kurtul- mak için bundan başka çaresi yok- tu. Eğer arslan üzerine saldırırsa kurtulamıyacak, pençesine düşe- cekti. Bunun için birdenbire ars- lana doğru yürüdü. Arslan ve A- kut şaşırmıştı. Küçük çocuk, bu şaşkınlık anından istifade etli. Ya- yının bir ucunu yere dayadı. ve sıçradı. Ayaklarını çam ağacının * Merkezi Avrupa Kupasının Son Maçı Nasıl Oynandı ? Yugoslavlar, Meşhur Slavyaya Bir Sayı Farkla Mağlüâb Oldular Prag 18 (Hususi)— Slaviye Bel- gradân Beegradski ekibile yap - tığı ve 3-0 mağlübiyetle bitirdiği anaçın revanşı, 32,000 seyirci ö « nünde 2-1 galibiyetle bitirdi. Merkezi Avrupa kupası maçla- fında en şanssız takım, hiç şüp - hesiz ki,, Slaviyadır. Onun bu şanssfılığı âdeta darbımfaği ol- muştur. Maamafih, merkezi Avrupa ku- pası maçlarına her yıl muntaza - man iştirak eden kulüb de yalnız Slaviyadır. On bir defa kupayı kazanmamış ve nihayet geçen se- ne merkezf Avrupa kupa galibi olmuştu. Fakat bu yıl da eski şassızlık tekrar yakasına yapışmış ve daha ilk günlerde bol bol te - zahürlerine 3 Evvelâ bu klüb hakkında veri- len oyun yasağı turnuvanın ikinci turunün talik edilmesini mucib olmuş, saniyen Çerni'nin bütün fakımın bünye ve maneviyatı ü- zerinde fena bir tesir yapan hâdi- sesi, ve nihayet, Belgradda takı- mın 3-0 gibi büyük bir farkla ye- nilmesine en büyük âmil olan ka- leci Boksayım tamamile aksaması bu şanssızlığın bir ifadesi olmuş- tu. Hele burada Beogradski ile ya- pılan revanş maçı eski bir spor dostluğunu bile bozacak kadar kö- tü tezahürlere sebeb oldu. Hattâ bir Praglı gazeteci, Beogradski ta- kımına bir daha Praga ayak bas- tırılmamasını bile taleb e$ti. Maamafih, bunu pek de clddi Los - Anjelos'da olmak üzere Fin- landiya milli ekibinde iki defa ye aldı, Her iki defasında da devat- lon'un gümüş madalyasını kazan- di Werner Jarvinen'in döri oğlu yardır. Bunlardan Aşil, dünyanın €en mükemmel Allround atletle - rinden biri oldu. Matti, uzun yıl - lar cirid atmada dünya rekorunu elinde muhafaza etti. Ve Los - Ans jelos'da altın madalya kazandı. Ni- hayet üçüncü oğlu Finlandiya gülle şampiyonu idi. Üçü de şam- piyon bu gile, Finlandiya mille- tinde yaşıyan Olimpiyad azminin bir sembolüdür. Nurmiye gelince, bu sporcuyu, sporla alâkadar olanlardan başka hiş kimse tanımıyordu. Start ta- bancası patlayıncaya kadar o da bir çoklarından biri idi. İştirak et- tiği ilk Olimpiyadda koşu biter - kon Pransiz Güillemot bu netice, hayatta hiç bir şeyin bir mucize telâkki edilemiyeceğine güzçi bir delildir. Galibiyet, ancak yorul - madan, bıkmadan çalışmak ve mü- temadiyen mücadele etmekle te - min edilebilir. Hasılı, Nurmi ha yatının ilk mühim koşusunu gali- biyetle bitiremedi. Delikanlının en büyük ideali olan Olimpiyad şöhreti öyle kolayca tahakkuk et- piyerdü. Nihayet, şikâirını kaçırdı- Bını anladı, homurdana homur - dana uzaklaştı. Jak ağaçtan aşağı indi. Nasıl bir tehlike geçirdiğini anlamıştı. «Hayvanlar krali» ile boy ölçüşmemiye karar verdi. * Bir ğgün Jak, ormanda dolaşır- ken bir takım ayak izleri gördü. Kalbi sevinçle çarpmıya başladı. Çıplak ayak izleri arasında altı çi- vili ayakkaplarının izleri de gö- tülüyondu. Hiç şüphesiz buradan, yerlilerle beraber iki Avrupalı geçmişti. Nihayet, medeni insafıları bu- lacaktı. Tabii bunlar yerliler gibi kendisini oklarla karşılamıyacak- lardı. İstediği yardımı esirgemi - yeceklerdi. Bunu düşündükçe se- vinci artıyordu. İzleri takib edi- yordu. Akut, bilâkis gayrimemnun telâkki etmek doğrü değildir. Zi- ra, bundan birkaç yıl evvel Ju - ventus - Slaviya maçında çıkan hâdiseden sonra ayni gazete, İtal- ya mallarına boykotaj ilân edil - mesini taleb edecek kadar ileri Bgitmiş ve siyasi münasebetlerin bile kesilmesine taraftar olmuştu. Nefice itiharile bütün bunlar bir futbol maçı için yapılacaktı. Beogradski - Slaviya revanş ma- çını seyretmek için 32,000 kişi Spar| ta sahasına gelmişti. Bu seyirci yığını, Sparta takımı, bu turnu - vadan pek de şerefli bir şekilde ayrılmadığı için bütün ümldini, Slaviyaya bağlamıştı, fakat Bel - gradlılar ilk maçta fazla sayı kay- detmeğe muvaffak olduklarından, bu binlerce seyirci hayal inkisarı ile sahadan ayrıldı. Seyirciler Slaviya takımı gibi birçok enternasyonal ve tecrübe- li oyuncuları ihtiva edet meşhur bir ekibin, Beogradsji gibi, saba- da sadece muhasımı marke etmek ve fırsat Buldukça hücuma geç - mek suretile, tamamile bir mü - dafaa taktiği kullanan ikincl de- recede bir takım karşısında âciz kalmasını bir türlü kavrıyamadı- lar. Zira, maç başladığı zaman va- ziyet tamamile Slavyanın lehine olan bir manzara argediyordu. Nitekim 5 inci dakikada Bican ilk golü atmış, ve bunun arka ar- kaya gelerek bir seri teşkil ede - ceği sanılan sayıların birincisi ol- medi, onu, spor tarihinin unuttu- ğu Fransız Guillemot mağlüp etli amma, ondaki azmi yenip ezeme- di Anverste kendisini vaktile 5000 metrede mağlüp etmiş olan 'aynı Guillermoi'yu 10.000 metrelik ko- şuda mağlüp ederek altın madal- yayı kazandı. Birdenbire bütün dünya yenl bir isim öğrendi: Paavo Nurmi. 7 inci Olempiya- din yeni bir keşfi dünya ve âlem onun hayranı Anvers Olimpiyad- larından bir sene sonra, - Nurmi, 10.000 metrede yeni bir dünya re- koru tesis etti. Bu rekorun müd - deti 30 D. 40,2 saniye idi. Spor mü- tehassısları bu müddetin insan ka- biliyetinin son Haddi olabilece - Bini ilân ettiler. Nurmi rekor üs- tüne rekor kırmağa başladı. 1922 de, Kohlemainen'in 5000 metre re- korunu 14 D. 35,3 saniyeye indir- di. Aynı yıl Zandero aid olan 300 metre dünya rekorunu 8 dakika 91 saniyeden 8 dakika 28 saniyeye indirdi, Bu sürekli muvaffakiyetler kar- şısında sporla alâkadar olan da ol- mıayan da, bütün dünya gazetele- rinde, ajansların telgraflarında Nurmi ile Finlandiyayı okudu. Jan Tarzanın oğlu idi. Fakat be- yazların yanıma gitmeyi istemi - yordu. Bir felâkete uğramaktan korkuyordu. Jakı kararından dön- dürmiye çalıştı, muvaffak olama- dı. Çocuk, sözlerine kulak bile ver- medi. Akut kendisini takibe moc- bur kaldı. Az sonra kervana yetiştiler. Bir Güzüne yerli zenci cırtlarındaki yüklerin ağırlığından iki büklüm ve güçlükle yürüyorlardı. Yanla- rından giden bir beyaz küfürler savuruyor, elindeki kamçıyı sırt- | Tarına İndiriyordu. Bin arkada, be- yaz tenli, sarı saçlı bir adam yü- Tüyondu. Jak, sevinçle bağırdı. Fakat, gör- düğü manzara karşısında dondu, kaldı, Yerlilerden biri, sırtındaki yükün ağırlığına dayanamıyarak 'yere yıkılmıştı. Beyaz adam elin. deki kamçı ile vuruyor, karldır - Frankoya Silâh Satan ($ inci sayfadan devam) lâzım gelen bazı kimselere pat « lak ziyaletler de vermiştir. Her - veyin ziyaretleri pek pahalıya mal oluyor, Londranın zengin ve gü- zel kadınları çağırılıyodu. Bir ker etam tam yiri ört sa- at süren bir ziyafette genç Hervey misafirlerine 1,000 şişe şampanya ikram etmiştir. Silâh işlerinde çok para kaza - nan Vktor eğlenmek için Parise gidermiş. Kendisi İspanya Kral hanedanile de münasebeti — olan kibar bir ailenin çocuğu olduğu için neriye gitse bütün kibar ko- naklarının kapısı kendisine açıktı Kendisj yorulrradan para kazan - mayı sever, çalışmanın kibarliğe uymuyacaığını söylermiş. Parayı da geldiği gibi harcetmeyi sever- miş, Fakat artık Londranın kibar ta- bakası bu Lordzadeyi tanımaz ol- muştur. Üç sene ağır hapse mah- küm olan Viktor Hervey iyilik ve fenalık ne olduğunu farketmiyen, yalnız kendi eğlencesini düşünen takımdan imiş. düğu intibanı uyandırmıştı. Ancak 15 inei dakika devam e den Slaviya hâkimiyetinden son- ra manzara birdenbire değişiver- di. Beogradskinin merkez muha- cimi, hiç beklenilmiyen bir anda beraberlik saysını yaptı ve bun- dan sonra oyun çığrıtdan çıktı. Slaviya takımında bir tereddüd ve kendilerinde bir itimatsızlık başladı. Buna mukabil Yugoslavlar gayet sert ve favüllü oynamağa koyuldular. Bir an geldi ki, Slavi- * ya takımı da ayni şiddetle muka- beleye girişti. Yugoslav kalesine akın üstüne akın yapıyorlardı. Yur guslavlar sıkışmışlardı. Hasmı kas le önünden bir türlü uzaklaş'ıra- mayorlardı. Bu anlanda kale önün- de bir kargaşalık oldu, kaleci Mir kusic, bir havaleyi tutmak içir kendini yere atmış ve kalkama - mışti. Onu çeviren iki taraf oyun- cuları birbirine girmişti. Hakem, ' İfando bir türlü karar veremiyoru du. Nihayet hükmünü Silaviya le- hine verdi. Bunuz üzerine Slavi- — yanın Vytlacil ile Beogradekiden Valjareviç arasında bir ravudluk bir boks maçı seyredildi ve tabi- atile her ikisi de saha dışına çı - karıldı. Yugoslavlar, hakemi protesto ete — meğe kalktılar. Fakat aldırış eden olmadı. İkinci haftaym, spordan başka her şeyi andırıyordu. Yugoslavlar çok şert ve tam manasile kırıcı bir oyun tatbik ediyozlardı. Bu vaziyet karşısında zaten çekingen oynıyan Çekler, büsbütün tered - düde düştüler. Sahayı ve halkı so1y suz bir asabiyet kaplamıştı. Hattâ Slaviyanın en meşhur oyuncusu Bican, penaltıyı bile çekmiyecek derecede asabi idi. Maç 2-1 Slaviyanın lehine bitti- * İi zaman halk mütemadiyen Yu- — goslavların aleyâine tezahürlerde bulunuyardu. Hele Beogradaki ta- kımı, halkı selâmlamadan saha - dan ayrılınca bu tezahür, son had dini buldu. Bu maç neticesinde ilk Gdela olarak bir Tugoslav kulübü — merkezi Avrupa kupası turnuva» sında birinci turu bitirdi. İkinci tura girmeğe muvaffak olmuştur. DEVREDİLECEK. İHTİRA BERATI «Göz kaçıklarını tamire mah - gsus iyne hamili sap» hakkındakl — ihtira için alınmış olan — 30-7-937 tarih ve 2425 numaralı ihtira be- Tatının ihtiva ettiği hukuk bu kes — Te başkasına devir veyahut icadın — Türkiyede mevkü fiile konmas çin icara dahi verilebileceği edilmekte olmakla bu hususa #a. la malümat edinmek isteyenlerin Galatada, Aslan Han 5 inci kat 1 - $ numaralara müracaat eylemele-