M * Alman erkânıharbiyesine men- — Sup albay Kont Şevrin geçen gün | Londraya gitmiş ve İngiliz hava / kuvvetleri erkânından yüksek rüt- — beli bir zabitle görüşmüştür. Bir “Üngiliz gazetesine göre bu İngiliz © gabiti ile Kont Şevrin arasında ce- krııırııı eden mülâkatta İngiliz şu» ğ 'nu anlatmıştır: — İngilterenin bugünkü kuv - — veti herhangi bir hava taarruzu: — mu def etmeğe kâfidir. Bu taarruz & — Berline gittiğim zaman söylersem |Oobana İngiliz propagandasına a1 - V danmış, diye bakarlart. ister birdenbire olsun, isterse de » Diğer taraftan Almanların Dan- O vamlı surette olsun. Bunun üzerine Alman misafir €vvelâ İngilize inanmamış, sonra Gdüşünmeğe başlamıştır. Neticede de Alman şunu söylemiştir: £ | zig'de haftalardanberi süren fa- Haliyeti de öyle zannedildiğt ka - |D dar mühim neticeler vereceğe ben- Zzemiyor. Bir Londralı gazetenin Ddediğine göre, İngiliz Başvekili Seyahatı — Bulgar Başvekili Köseivanofun “Berlin ziyareti esnasında, Verbelin gölü civarındaki <İş kampı> nı zi- “yaret ettiği zaman alınmış bir res- mi Başvekil, yanında kamp ku - Omandanı Herl olduğu halde,, kü- Bir saattir benim açamadığım | diliğinden açılmış oluyordu. Higizel /— yer ürperdi, kesik titrek bir sesle Zi rahatsız etmiştim. Bekliyordum ki, G Ya — Peki! — Rüştü Beyin söylediği gibi, — Siz de böyle söylüyorsunuz. — Alffediniz. Diyerek elini sıkıp çıkacağım, — Eğer burada öğrendiklerimt ; î ın gün Danziğ için bir nutuk * bunu böyle anlatmıştır. Hattâ M. öse İvanofun Berlin ı — Hanımefendiciğim, hem artık burası sizin eviniz.. Bırakıp ta nereye gideceksiniz! lerin benzeri bir heyecan dağıldı. c —Niçin beni mevim olsun efendim?. gimdi ayrılacağım!. Zaten, bunu söylemek için si- Filân diyecek ve, Ben de kalkıp: İngilterenin Şimd Kuvveti Ne kadar? Almanlar, İngilterenin Kuvvetli Olduğuna İnanmak İstemiyorlar & l f söyliyerek Almanlara pek kat'i bir lişan ile anlatacağı noktalar vardı; Eğer Danzigde bir emriva- ki yapmağa kalkarlarsa İngilte - renin Lehistana mutlaka yardım edeceğini daha açık bir lisanla an- | latmak istiyordu. Nitekim geçen - lerde İngiliz Hariciye Nazırı da ı İngiliz Mareşalı ' İntıbaları reklerile kendisini selâmlıyan ak- kerleri teftiş ediyor. Yapılan muazzam kabul resim- lerine rağmen Köseivanof memle- ketini, mihvercilerin kucağına at- mak teklifini kabul eımı—mışıu— bahis artık ken- cevab verdim: Bnedeniz Paşaya bu da sem, ne kadar: iki -— 1 Trenchard yeni İngiiz tanklarını tetkik ediyor. Çemberlayn'in beyanatında daha ileri giderek Almanlara daha kat'i bir ihtar teşkil edecek diye düşünülüyordu. Fakat başvekil buna lüzum görmemiştir. Bundan bahseden Londralı Deyli Ekspre- sin dediğine göre bunun sebebi şu- dur: Lehistanın Hariciye Nazırı M. Beck İngiliz Başvekiline haber göndererek şimdilik bu nutkunu söylemeği tehir etmesini rica et - miştir. Çünkü Danzigde Alman- ların faaliyeti öyle büyük bir e- bemmiyet verilecek gibi olmadı- ğından bu kuvvetli nutkun İcab ederse ileride söylenmesi münasip olacağını bildirmiş. Alman devlet reisi tarafından Alman erkânıharbiyesine şöyle bir Bual sorulmuş: — Almanyanın tam kuvvetli o) ması için daha ne kadar zaman beklemek lâzım?. Bunun üzerine erkânıharbiye düşünmüş; fakat Her Hitler Ma - | çaristanı da hesaba katarak Ma- te Romanya üzerine ürümek ve Karadenize çıkmak için ne kadar zaman beklemek lü- zım geleceğini öğn — İlk harekât yapılabilir!. Fakat bunu söylemekle bera - Alman erkânıharbiyesi üç ay zarfında — Lâkin Alman orduları eğer | berhangi bir harekete geçerse tşin sonu çok karanlık olacaktır. Çün- kü şimalde Lehistan ve Rus or -« duları, cenupta diğer müttefikler de harekete geçeceklerdir. Tngi - liz ve Fransız donatmalari da de- nizden Alman sahillerini tazyik e- deceklerdir. Diğer taraftan da söylendiğine göre Almanlar uzun süreceği mu- hakkak olan yeni bir Avrupa har- (Devamı 6 mcx sahifede) Her ya ve Yunan ar 'lıecl.ııh:ı tarafından yapılan a- raştırmalar neticesinde, kadar Tiaki ismile tanılan İtak (1) adası olduğu unlaşılmış- ür, Adanın cenub havalisinde bulu- nan çok kıymetli eserlerden, tunç devrinde kültürün çok müterakki olduğuna —kanaat getirilmiştir. Bundan başka bir çok mağaralar, çukurlar vardır. Bu mağaralarda. çukurlarda, İsadan 15 asır evve- linden İsanın doğuşuna kadar ge- gen zamana ait kıymetli Geserler bulunmuştur. 1,500 DİL VAR Dünyada mevcud lisanları ko- nuşmak için 1,500 lisan öğrenme- miz lâzımdır. Yedi, sekiz lisan ko- nuşan zeki adamlara çok tesadüf olunur. Halbuki dünyada 1,300 mı lisan vardır. Bu 1,500 lisandan yalnız biri 600 milyon adam tarafından ko- nuşulmaktadır: Çin lisanı... Sanra, 200 milyon kişi tarafın- dan konuşulan İngilizce gelir. Beynelmilel lisan olan Fransız- | ca, Rusca, Almanca, İspanyolca, | Japonca ve Hindeeden sonra gel- mektedir. 'TRİKO VE TRİKO MAKİNELERİ İğne ile triko yapmak 16 1ncı yüz yılm iptidasında ihtira olun- Mmüştur. O vâkte gelinciye kadar ancak yünler eğriliyor ve kumaş yapılı- yordu. Meselâ bir çorap yapmak için bu kumaşlardan ufak parça- lar kesiliyor, dikiliyordu. Pariste, ilk «Trikocular birliği» 1527 de tesis olunmuştur. | âf ZAVALLI FİLLER Bilârdo yüzünden bir asırda ta- mam 300,000 G1 öldürülmüştür. Buna da sebep, bilârdo bilyaları- nın fildişinden yapılmasıdır. (1) İtalya, Arnavutluk ve Yu- nanistan arasındaki denizde bir - dadır. Homer'in şiirlerine göre Ü- iz, burada saltanat sürmüş ve bi- lâhare Trua muhasarasına iştirak etmiştir. ——— | Doktorun Öğütleri: Baygınlık Hastayı sırt üstü yatırmalı. Başını, vücudünden biraz da-| ha alçakca bulundurmalı. El- bisesinin, gömleğinin düğme- lerin eli, ferahlandırma- h. Yüzüne soğuk su serpmeli, burnuna sirke veya eter kok- latmalı... 'ed baygınlık devâm e- teneffüs usulü t: bik etmeli. Bunun için yüzü- koyun yatırmalı. Başı, yana doğru ve hafifce yüksek tut- malı, Ciğerlerini açık bulun- durmah, Yan taraflarına mun- tazaman basmalı ve bir dok- tor çağırmalı... çöz | Bakır Onu her sabah plâjda görüyo- Tum. Vücudü harikulâde mütena- sipir. Belki, Holivudun güzellik öl- çülerile bile, kusursuz gelir.. Ko- yu siyah bir mayosu var.. Kızgın güneş altında, sıcak kumların üs- tünde ber sabah saatlerce yata ya- ta, bütün vücudü bakırlaşmış, mat renkli bir kadife halimi almış.. Çe- vik, sportmen bir kız.. Bir sabah, onu, her zamanki sa- atte plâjda görmeyince, âdeta me- rak ettim. nerede ise, gelir, diye düşünüyordum.. - Fakat, ümidim boşa gitti. Ö gün, plâja gelmedi.. Ayni günün akşamı, ona vapurda rastladım. Köye dönüyürdu. Ev- velâ tanıyamamıştım.-O kadar şık giyinmiş, ahımlı bir hali vardı. Göz- lerim. onu dalma denizde, kumlar- da mayo ile görmeğe alışık olduğu için, dışarıda elbisesile - görmek, tuhafıma gitmişti. Onu ilk defa, sokak kıyafetile görüyodum. Fa- kat, hâlâ, gözlerimin önüne, de- niz hali geliyordu.. Halbuki, şim- di, şu karşımdaki kanapede otu- zan kız, hiç te plâjdaki fettan kız değildi. Ciddi, vakur, ağır ve hayli mağrur bir edası vardı. Etrâfınâ karşı, tamamile lükayd idi. Yukarıdan bakan, azametli bir duruşu vardı. İskeleye çıktığımız zaman, gözlerim onu sradı.. Bula- madım.. Acele, bir tarafa gitmiş, diye düşünüyordum.. Ertesi sabah, plâja daha erken gittim. Onu bek- liyordum.. O, yine yoktu. Mera » kım bir kat daha artmıştı.. Hal « buki, onu, denizo girmediği gün yaşıyamaz — sanırdım.. O — kadar çok, serin, mavi sulara hayrandı. | O akşam, ayni vapurda, onu, yi- ne köye dönerken görmüştüm, İki gündür. nereye gidiyordu. Elinde, büyük — mağazaların — antetleri - ni taşıyan irtli ufaklı paketler var dı. Beni görünce, plâjdan tanıdığı | bu uzak göz aşinasını görmekten mütevellid bir sevinç duyuyor vehmine kapıldım. Belki de, bu, benim kuruntumdu. - İhtimal ki, beni görünce plâjı, serin suları ha- tırlıyor, iki gündür hasret kaldığı denizin havasını yüzümde oku - mak istiyordu. Bu düşüncek sar hip oluşumun sebebi, bu akşam, dünkünden biraz fazlaca, üzerim- de durması, vakit — vakit, başını | pencereden bana çevirip bakması | idi. Birbitlerini dalma gören, fakat, tanışıp konuşmıyan insanların, ne | tuhaf halleri vardır. İki ay olu - yor ki, her &abâh © beni, ben onu plâjda görüyoruz. Onu kumlarda yatışını, arkadaşlarile denizde oy- nayışını, küçük Botu” devirerek şakalar yapışını, kahkahalarla bü- 'tün plâjı çınlatışını biliyorum.. Bü- tün bunları bildiğimi, o da bili - yor Fakat, bufada, vapuzun kama - rasında, sahneye çıkmış iki traje- CB yetmedi, Sözünü ne kadar kes - — Beyhude konuşuyorsunuz Paşam... Demeye çalışsam, o yine bıraktığı yerden baş- demek?, luyordu. — Size perestiş ediyorum... — Size kalbim veryorum... Dedi Ve.. Aklında, dilinde ne varsa sıraladı: — Bi SENVİ Halbuki, o hiç etimi size vereceğim.. | kendisini bozmadı. Neticeyi biraktı, en başa dön- — Sizsiz olamyıacağımı anladım.. — Hayatımda lümü hemen büyül | dü: — Efendim, Rüştü Beyefendiye bir arzumu ar- zetmiştim... Hemen kestim. — Evet Paşam. Fakat, kabil olamıyacağını ar- zediyorum. — Nişanlıyım. — Sizi mes'ud ilk defa karşıma çıkan ve gön- liyen kadın siz oldunuz... — Burada oturursanız, köşke, konağa çıkarız. — İsterseniz İstatbulda, isterseniz Mısırda, is- terseniz Pariste, nereyi isterseniz orada otururuz... etmek için elimden gelebilen her fedakârlığı benden istiyebilirsiniz!.. BEŞ. HASTA VAR, ——_hmı Etem İzzet BENİCE Hele bir an; — Senl çok sevdim Belkis!.. — Sen benim canım, kanım, kalbim oldun Bel- kisi, — Sensiz yaşıyamıyaağımı anladım.. İlk gündenberi senin âşıkınım!.. — Hayatımda huzur kalmadı Belkis. Hep seni bütün bütün değişti, biraz da lâ- übali, erkeğe hiç yakışmıyan pozlarla syaklarıma kapanır gibi oldu, yalvarmağa başladı: TUm!.. dım, tiyor, diline tutuklı &86 | den günlük tafsilâtı alacak, bu su- — Bana acıyınız Belkis Hanım.. Sizi seviyo - Dedi. Ayaklarımı zor çektim, utandım, Bu yalvarış, bu tazallüm, bu ayaklara kapanış insanı hakikaten şaşırtıyor, mukavemetini zayıfla- taroftan şaşkın şaşkın bu sahneler içinde çırpmır - ken, bir taraftan da kendimi tutmaya çalışıyor. — Rica ederim... — Sizinle evlenemem... — Nişanlımı çok seviyorum!?. — Ayrılmak mümkün değildir!.. — O da beni çok seviyor. — Biz karı koca ancak onunla olabiliri Sözlerinizi kabul edemiyeceğime çok müte- Renkli Kız Cx e |- | di artisti gibi, azami ciddi, müt - hiş soğuk, birbirimize ve atrafı - mızdâki insanlara rol yapıyoruz. Hayat ne gariptir. Yaşadığımız sa- | atlerin yarısından fazlasında, ol « duğumuzdan bambaşka görünü - yoruz. Bütün ömrümüz rol yap - '.' makla geçer.. | Fakat, bu akşam, söylediğim gi- | © Denizin bile neş'esi kaçtı.. KA kız bir âlemdi.. Ne idi onun o Ç” lıkları?.. Deyamı 6 ımcı sahifede) , I RADYO ANKARA RADYOSU DALGA UZUNLUĞU — T.A.0. 19,74 m. 15195 Kes. 20 KU T.AP, 31,79m, 9465 Kes, 20 KYW bi, onu biraz daha yakınlaşmış bir ruh içinde buldum.. Galiba, deni- ze olan hasreti fevkalâde artmıştı.. Hattâ, bir aralık, gözlerimi ara- yıp bularak, o kadar tatlı, o ka- dar dost bir mana ile bakmıştı ki...| Bakışlarında, zaptedilemiyen bir tebessümün izlerini hisseder gibi oldum. Nerede ise, oturduğu yer- den kalkıp gelecek, yanıma otura- cak, şen Mubali bir eda ile: — Nasıl, bugün deniz soğuk mu idi?., Müjgân ne yaptı?.. Çok yüz- dü mü?. Selmayı yine kızdırdı - 1639 n — 138 Kes, 120 KU lar mı?. Botun devrilişinde Sü - | A heylâ bağırdı mi?. BUGÜN Saat 19 Program. Saat 19,05 Müzik (P. Dukas * Çırak sihirbaz: Senfonik parça * Pi.). Saat 19.15 Türk müziği (K#” rışık program). Saat 1945 Türk müziği (Halk türküleri ve oyun havaları): Saat 20 Memleket sant ayafi ajans ve meteoroloji haberlerk Saat 2015 Konuşma, Saat 20.30 Türk müziği Saat21.10 Haftalık posta KÜ tusu, Saat 2125 Neşeli plâklar - Diye susller soracak zannedi - yordum.. Bütün, denize ait ben - retle. biraz olsun iyi ferahlı: cak, sonsa, suların hasretile bo nunu bükerök, göğüs geçirecek, hiç ği bana karşı, bu ha- mazur göstermek |- tlerini — Affedersiniz, beyefendi.. Sizi rahatsız ettim, diyip, yanımdan kalkıp gidecek sanıyordum. ©O akşam da, iskeleyeÇıkınca, 6- nu, yine birden kaybetmiştim.. Artık, akçamları da rastlamaz olmuştum. Plâja da gelmiyordu.. Denizin eğlencesi, âlemtleri devam ediyordu.. Yılmz. o, yoktu.. Bir sabah'plâjda, kumların üs - | tünde güneşleniyordum. Tesadü - fen, hemen iki adım öteye de, o- nün arkadaşlarından Süheylâ ile Müjgân gelip yatmışlardı.. İki genç kız, konuşüyordü.. Gayrüh- tiyari kulak kabartmıştım.. Onla- rı dinliyordum. Süheylâ isminde- ki: — Sevim gelmiyor artık, dedi.. toloları - Nihat Esengin tarafıf" dan). Sant 2150 Müzik (Melodi - Pİ) Saat 22. Müzik (Küçük ÖF * kestra - Şef: Necip Aşkın). Sast 23. Son ajans haberlerİ ziraat, esham, tahvilât, kambiy? - nukut borsası (fiyat). Saat 2320 Müzik (cazband * PL). YARIN Saat 12,30 Program, | — Saat 1235 Türk müziği - P: Saat 13. Memleket saat ayi Tı, ajans ve meteoroloji haberlt” ri. Saat 13 - 14 - 15 Müzik (Riyâ” seticümhur bandosu - Şef: İh * İ zz Künçer), şaşır uk veriyor. Fakat, ben yine bir 1357 Hicri Cemaziyelâhir| — Temmuz 6 — Rica ederim, beni üzüyorsunuz. düşünüyor, hep seni tahayyül ediyorum. — Nikâhımı kabul et Belkis!, — Yalvarıyorum Belkis!.. — Ağlıyorum Belkis! Ve.. Yine bir an oturduğu yerden kalktı, yere diz çöktü, topuklarımdan tuttu, dudaklarını avak- larıma götürüp: ni okuyordu. — Bu kadar kâfi efendim.. — Size bir dost olarak kalacağım paşam... Diye, bir şeyler söylüyor söylüyordum. Fakat, © bunları hiç dinlemiyor, yine hep kendi bildikleri- (Devamı var)