Silâhlanma Yarışı ve Sulh Mihver Dünyaya Hâkim Olmakistiyor ESulh Cebhesi BuC Gayeyı Önlemek için. Kuvvetli Bulunmıya Mecburdur İktısadi Vazıyet Ne Halde ? İmanya ile Umumi harbin galibleri arasımda aktedi- D len meşhur Versay muahe- desi bundan yirmi sene evvel im- Zalanmıştı. 29 haziran 919 tarihi Avrupa için unutulur gibi değil hassa bu muabedenin sül- mediği, yalnız galible- rin arzularını mağlüb tarafa tendiği gibi kabul ettirmekten baret kaldığı düşünülürse bu ta- rih Umumi hürbden sonra Avru. pada yeniden ihtilâf tohumlarının atıldığı günün tarihi olduğu göz- hârbin acı neticeleri ise yirmi sene geçtiği halde ortadan kalkmış değildir. Yeniden yeniye çıkan ihtilâflar ise Avrupanın is- tikbalini duha karartıyor. Versay muahedesini yirmi sene | — evvel imza etmiş olan Almanya bugün artık bu vesikayı tanımaz olmuştur. Dünkü galibler de ar - tak o muahedenin tutulur yeri kal- | — madığını görmüşlerdir. Fakat Av« | — rupa için tehlike şurada ki dünkü galiblerle dünkü mağlüblar ara- sında Avrupanın istikbalini par » Tatmak için elbirliği ile çalışmak imkânları görülmüyor. Çünkü dünkü mağlüb Almanya kendi ne zorla bu muahedenin kabul et- — tirildiğinden şikâyet ediyordu. Fa- — kat bugünkü Almanya da başka milletlerin arzusuna bakmıyarak ortâ Avrupada istediği yerleri al- | mıştır. Yarın da dünyaya hâkim olmak istiyor. Bu böyle olunca anlaşmak mu- i âlıyor. Netice şu çıkıyor “ki Avrupada, Amerikada devlet- spanyada Krallık taraflarları çoktur, Öyle ki General Fran- — " ko bunları dinlemeden olm- — yacağd Bettiyor. İngiliz gazete - lerinin verdiği malümata göre lik taraftarları artık General Fratkoyu da krallığa taraflar e- deceklerinden emin bulunuyor Tarmış. Eski Kral Alfons'un oğ- lu Don Joan İspanya tahtına ge- Üirilmek üzere pek çok tarafları olan bir prenstir, Diğer taraftan ğ&nyıdı sol cenaha mensüp o- İ ve Frankoya muhalif Bulu - — Netişin vardı?. hep buydu. görmeğe alışı O, böyle iştik. Halbuki, “hiyelerde babamda gördüm ve.. — Abuk paşa hazretleri! — Paşanın mektubu. * — Paşanın daveti. " — Onun sofrası. Gibi sözleri duyar duymaz : Hazretlerine davetliyiz. — Ve, ilâve etti: rek mu, ona?, — Bakıyorum, da birdenbire teri ';ıuhlımzum yorgunluğu biten peder beyi İspanya Tekrar Kral- lığı Kabul Edecek mi? Don juanıKral Yapmak İstiyorlar | Ben anlattım, o boyuna, hiç sesini çıkarmadan ' dinledi. Zannediyordum ki, Ben kazayı, nasıl ol- duğunu anlâtırken o kızacak, küpürecek. Diyecek. Şimdiye kadar bana gösterdiği yüz gözükmeğe, menfaat, tesadüf | İmsanları nekadar değiştiriyormuş. Bunu. bu sa- b Hayret ettim! ne kadar değişti, O yumuşadı, gülünç oldu. Adeta, kendisi paşa olmuş “kadar sevindi, onun yerini, onun servetini almış gibi değişti; heyecanından aptallaştı! Mektubu o- kuyunca, İlk önce anneme seslendi: — Hanım, hanım, Yarın akşam Abuk paşa — Hani o meşhur paşa. Misırlı zengin paşa Iskoçya askerleri lerin en çok parası silâhlanma mas- rafına gidiyor. l Silâhlanma masrafı olarak şu | dünyada harcedilen paranın git- gide arttığı anlaşılıyor. Harbe ma- ni olmak için de yegâne çare si - lâhlanmak, harbe hazır bulun « mak. Başkalarına tecavüz ederek b yümek istiyenlerin ileri sürdüğü iddia nedir?, Yaşamak için kendi- lerine iktıza eden bir takım saha- ları temin etmek ise buna sulh ve müzakere yollarile varmak im - kânsızdır?, İşte bunun içindir ki Bütün dünya milletlerinin iştira- kile bir konferans - toplıyarak bü nan politika adamları da memle- kette krallığın teessüs edilebile - celğni ümid ediyorlarmış. Fakat krallığa muhalif olanlar kuvvet- lidir. Deyli Ekspresin yazdığına göre krallığa muhalif olan Falan- jistler ötedenberi krallığı istemi- yen anarşistleri de kendilerine yardımcı buluyorlarmış. Şimdiki İspanyada anarşistler, diğer libe- rallerle sosyalistlerden daha mü- sait bir iyete sahib olmuşlar - ben - böyle bir merasimde mevzuu iyiden iyiye konuşmak Ve her tarafı memnun edecek bir neticeye varmak — düşünülmemiş değildir. Fakat Umumi harbden sonra yirmi senedir türlü türlü konferanslar toplanmıştır. Bun - lardan alınan neticeler ne oldu? Dünyanın iktisadi vaziyeti düze- lirken milletler arasında da iyi geçinmeyi temin etmek üzere şimdiye kadar başlanan müzake- reler, toplanan konferanslar ya yarıda kaldı, yahut hiç bir neti- | ceye varmadan müzakereciler da- ğıldı. Bilhassa sulhü kuvyetlen - dirmek gayesini takib edenler i- çin iktisadi bir konferansın topla- narak iyi neticelere varabilmesi gok arzu edilmektedir. Avrupanın büyük devletlerinin vaziyeti müş- küldür. Bununla beraber harbi u- | zaklaştıracak her bir netice bü - yük olacaktır. Tahdidi teslihat işi de dünyanın iktisadi meseleleri- ne sımsıkı bağlıdır. Amerikada, Avrupada, Japonyada. milyonlar- ca kişi silâh fabrikalarında çalış- mak- suretile geçi lunca silâhlanmaktan vazgeçiver- mek de kolay bir iş olmıyacaktır. Amerikada bir çok siyasi, sadi, ooğrafi. sebepler dolayısile Amerika bugün bütün dünyada mevcut a * 60 miktarını e- linde bulunduruyor. Avrupada bü- yük bir emniyetsizlik var. O halde Avrupa sermayesi için Amerika en emin bir yer oldu. Amerikada son senelerde ortaya çıkan dahili istikraz teşebbüsleri çok defa Av- rupalı sermayelerle kuvvet bü « (Devamı 7 inct sayfada) zürün önünde canlanan hep yalı, paşa, servet, zenginlik filândı!, âdeta, bu daveti tesadüfün bü- yük bir lütfu, ömrünün sonuna doğru başına konarı bir devlet kuşu zannediyordu. Tüni Bu, ilk heyecan, şaşkınlık ve onun verdiği gü- lük geçtikten sonra, babam güya ciddileşti, fa- kat bütün bütün gülünç oldu. Bu sahneyi gözlerim« den hiç kaybetmiyeceğim: Aynaın karşısına geçti. Şişman, fakat, buruşuk yüzünü.. bodur, fakat, sarkık vücudünü yukardan aşağı süzdü, süzdü.. dam, on sekiz yirmi Sonra elliyi çoktan geçen bu a- ındaki bir çocuk hoppalığı ile ve kendi elile kendi ensesine bir şamar attı, söy« sölüyün, 55 Madi — Hey koca Rüşt geldi. Artık, vükelâ konaklarına davet ediliyorsun.. hey!. Beklediğin günler HASTANLERE YARDIM TİMSAHIN FAYDALARI TEKLİFİNİZİ KABUL EDİYORUM, FAKAT.. SARİP BİR BALIK TUTMA USULÜ vukinin şimalinde, Langston sa- hilinde «<Thos ırkına — mensub bazı kabilelerin çok garib bir ba- Hik dulma wsüleri va: Bunlar, balık Cutmak için ağ ribi, olta gibi şeyler kullanmazlar. Kendi- lerince malüm bir cins tohumu döğ ler, toz haline getirdikten sonra ki e karıştırırlar, hamur haline zeti rirler, Sonra küçük küçük haplar ya- parlar, dereye atarlar, Aradan beş da- 1 kika geçince balıklar, baygın bir halde | suyun üzerine çıkarlar. BİR $ŞEY UNUTMADINIZ MiIt.. Pariste, Sen Lüzar istasyonunun du- varlarında, büyük levhalar — üzerinde | yu yazılıdır; <Trende bir şey unutma. diuz mit..» Acele veya dalgınlık yüzünden tren- lerde unutulan şeylerin çokluğu dik - | Kat nazara alınırsa bu lovhanın fay - | dasr olmadığı anlaşılır. Trenlerde çantalarını, — paketlerini, Hatta volispidlerini, çocuk arabalarını unutanlar pek çoktur. Bunlar, bu levhaları okuyanca he- men geri dönerler, unuttukları şey Beri alırlar. Bu — süretle şimendiler kumpanyasını bunları toplamak, mu- hafaza elmek zahmetinden kurtarmış olurlar, 198L — senesindeni Liverpolde, «hastanelere fahri yardım servisir de- milen bir cemiyet vardır. Azaları, hu- Sasi ölömebili olan — zenginlerdendir. Bunlar, Senenin bir ayı, otomubillerini hastanelerin emrine tahsir ederler. Birisi hastalandı. hastaneye telefon etti, bir doktor gönderilmesini istedi | mi, müdür derhal cemiyete mensub ve yakında bulunan bir olamobil sa - hibine telefon eder, beş dakika sonra otamabil. dektoru alır, hastanın evine | götürür. Cok faydası görülen bu yardım usulu) diğer şehirlerde tatbika başlaamıyicı HÜRRİYET, SEVGİLİ HÜRRİYET!. Bir İngiliz, Alman tabilerinden biri- ne «Götenin musahabelerin nin tam bir cildini gündermesini yazar, Bu eser, elli sene evvel Baron — Vekdemar dö Biederman tarafından tabettrilmiyti. Alman tabil şu cevabi verir: «Ar- zuNuzU yerine getiremiyeceğime teessirim. Bu eser, Alman Prepaganda Nezareti emarile yakılmıştır..» Bir başka İngilir de Johannes Zler- Kkusehin <1SR1 - 191X arasında Alman- yar adlı ererini islemiş. aynl cevabı a ziler, bunlardan başka Mendel « tohn - Bartholdyain esetlerini de me- netmişler ve bestekârın Lelpaigdeki â- bidesini de kaldırmışlardır. Timsah, bilhasaa bayanların — işine yarıyan bir hayyandır. Derisinden is- karpin, çanta, kemer yapılır. Avcılar, timsakın yalnız. derisinden değii, etinden ve yağından da istifade- yi düşünmüşler. İddtnlarına göre, üm- sah etinden yapılan filetolar çok lez- zetli imiş! Amerikalılar, yüzdeki çiz- gileri izale için timsah yağı kullanı- yorlar ve çok faydasını görüyorlarmış. Cildleri, saten gibi parlak ve yumuşak oluyormuş... Nevyork Gangsterleri, sayılı zengin- Terden Birins yur moakde bir mektup aöndermişler; «Yirmi dört saai so - munda 60,000 dolar vermemseniz karı- mazı kaçıracağır.... Fakat, bir isim müşabeheti sebebile mektup, karısından bizar olan bir İtal- yan kunderacıya verilmiş. Kundura- €t büyük bir sevinçle şu cevabı ver - miş: «Teklifinizi büyük bir memhuni- yetle kabul ediyorun:. Fakat bu kadar param yok. Sılırlaraı Üçünü hazfede- maer müşinla?..r BEŞ HASTA VAR Kelimesini ağzına bile almıyordu. İhtimal, gö- Dalgın, kendinden tamamile geçmiş, aynadaki hayali ile konuşan bir adam olmuştu: Babiâli hulefasından bu. BBeni anlamakta geç bile kaldı- İar, Bu, yolda açıldı.. Demektir!.. Abuk Paşanın ya- hısı, Halim Paşanın konağı, Salt Paşanın kasrı der- ken.. Bir gün de Rüştü Paşanın koltuğu olur, çıkar. Keşki benim adım da Rüştü olacağı yerde Reşit ol- saymış. İkinci büyük Reşit... Derlerdi! Bu, son tahayyül sahnesi kendikendisine çok heyecanlı, çok kuvvetli geldi ki galiba, daldığı huls yadan ayıldı, fakat, yine onun sarhoşluğu ile anne- —E.. olmasının son Ne olacak artık?.. me seslendi; — Hanım.. Hanım!.. Artır benim «İstanbolin» ındıktan çıkarmanın zamanı geldi.. tevekkeli, Demezdim: Bak şimdi artık sırttan çıkarılmıyacak günler geldi. Bir de bana ikide bir; «Damatlığındanberi bunları sak- leri $ ben sana aman.. Onlara dikkat!!.. (M sus hususiyetleri ile gen. ihtiyarı çileden çıkaran bu güneşli sıcak günlerin güzel- liklerinden biri de çıplak kollar, çorapsız baceklardır. Emin olun; her meysimde baş- ka başka güzellikler taşıyan kadın- lar havaya benzemeye başladık- ları yaz günlerinde fevkalâde bir cazibe kazanıyorlar. Bu-cazibe ta- billiğin verdiği kuvvetle daha faz- la sihirli bir heykel alıyor. Yakın pazar günlerinden biri idi. Beyaz boyalı Boğaziçi vapuru- nun gövertesinde hem etrafı sey- rediyor, hem de serin ve sihirli poyrazla ciğerlerimi yıkıyardum. Uzun müddet çalışmanın verdiği yorgunlukla ben Boğazı nsarılaş- maya başlıyan yamaçlarına yalnız gözümle değil bütün - benliğimle dalmışım. Neşeli ve sürekli kahkahalar be- ni bulunduğum küçük vapurun yolcularına döndürdü. Gülüyor. lar.. Hemde nasıl Neşenin, saadetin, iç rahatlığı- nın en son basamağına çıkan in- sanlar gibi.. manzarası Doktorun Öğütleri: Güneş Banyosu Evvelâ şunu söyliyelim: Gü- neş banyosu yapmak hem çok| faydalı, hem de çok tehlike - lidir, Uzun müddet güneşte kal- mak birçok hastaltkların zu- huruna sebebiyet verir. Uzuv« : Sontra dâ dünüzün Mükavtmeti aza - lır, hastalıklara kabiliyet teh- likesi artar. Bunun için güneş banyoları büyük bir dikkatle yapılması Jâzımdır. İlk gün yapılan ban-| yo 5, ikincisi 10, üçüncüsü 15 dakikadan fazla sürmemeli - dir. En fazlası 45 dakika... Ancak esmerleştiğiniz, yani yüçudünüz güneşten iyice ya- Tp esmerleştikten sonra ban- yo müddetini bu kadar uza- tabilirsiniz. Cildinizin kurumaması i « çin güneş yağı sürünüz. Vü- cüdu muhafaza eder. Güneş kremi ile masaj yapmak da iyidir. İşte bizzat yapabile < ceğiniz bir formül: Kokoz, 20 gram; zeytinya- d, 30 gram; beyaz balmumu, 30 gram; levanta çiçeği esan- sı 7 damla, R Kokozlala balmumu Ben nâri'de eritiniz. Zeytinyağını ilâve ediniz, soğuyuncıya ka- dar karıştırınız. Sonra levan- ta çiçeği esarsını koyunuz, layıp duruyorsun. Bari g sene bunları naftalinlemekten ikide bir çıkarıp ne oldular?.. Diye bakmaktan kurtulayım...» derdin. Görüyor musun, sakla sa leri şey işte budur... Yine, aynanın ka: bir bana, en çok ta kendi kendisine soruyordu: — Traş olmak ta lâzı — İstanbolinlerden başka birşey olmamalı . Öyle ya davet. Abuk Paşa Hazretlerinin dave- til.. Başka ne giyinilir?.. — Yarın öğleden sonra daireden çıkmalı, Sir- keciye inmeli, mükemmel, sinek kaydı bir traş ol- malı, hemen vapura atlayıp eve gelmeli. Ancak ha- zırlanabilirim. Kaleme gider gibi olacak değil ya... Kalıba kiyafete biraz düzen vermeli!. Aynaya tekrar uzun uzun baktı, bana sordu: — Kızım.. Baban da yakışıklı adam değil mi?. Ne diyeyim, güldüm. — Evet, çok yakışıklısınız. . Va D, evsim yaz.. kendisine mah- L larını, çorapsız bacaklarını ayni anda gördüm ve... Yeni köy iskelesine gelmişiz. On-! lar çıktılar. Ben Yeniköye çıkmak niyetinde değildim. Fakat gayri tabil hislerle ayağa kalktım; iske- lede hâlâ niçin çıktığımı düşünü- yordum. Hiç tanımadığım kadın- ların cazibesine kapılmıştım. On- ları gazinoya kadar takip ettim. hem de nasıl?.. Heyocanla.. bir im- tihan talebesi, bir yeni damat, bir yeni gelin heyecanile.. Arkalarından gazinoya girdim. Yanlarında bir masaya otundum. Onlar yine gülüyorlar, neşeli ne- şeli konuşuyorlardı. Dimağım on- larla konuşabilmek fırsatını araş- tirirken tekrari belki imkânsız bir fırsat çıktı. “Byanlardan biri kırmızı dudakları arasına sıkıştır« dığı sigarasının yakılmasını bek- liyordu Hiç fırsat kaçırır mıyım karşısına dikildim: — Müsaade buyurursanız.. do- | meye kalmadı, elimde kibritle kar-| — şısına dikllişim çoraptız bayanın sinirine dokunmuş olacak ki; ka- Tn kaşlarını çatarak beni azarla- dı: — Rahatsız olmayınız! Hacet yok Mösyö!.. dedi. Ve Bez çanta- sından çıkardığı fantazi bir çak- makla sigârasını ateşledi. Kulaklarımın arkasına kadar | kızardığımı vücudümü saran ate- şin- fazlalaştığından hisettim. Se- gimi bile çıkarmaya cesaret ede- meden yerime döndüm. Bu vazi- yette hesabı verip çıkmak lâzım- dı. Bende, böyle yaptım, Fakat ne- reden gördüm, gözlerim danın çorapsız bacaklarına ilişmez mi?, Yine Vapurda ki'sihirli cazi- be beni sandalyaya mıhladı. Köprü.. dört beş yıl evvel bu sa- atlarda yine burada bulunurdum. Fakat bu gün Heyecanla, kalaba- lık arasında o kadını kaybetmeme« ye çalışıyorum. Sabahtanberi pes şinde koştuğum çorapsız kadın ba- na her şeyi unutturmuştu. İş, güç | hiç bir şey düşünmüyordum nız o kadın.. hiç olmazsa adını ve iverde eski ben de her manı, gelir zamanı... Dedik- undan hiç ayrılmıyor, arada değil mi?, Dedim. Yakışık kim, sen kim be adam... Buru. deli?.. şuk suratına mı, patlak gözlerine mi sarkık etleri- 'e mi, şişko vücudüne mi, tepe gibi sivrilen göbeği- ne mi, kalın ensene mi?.. Hangisine yakışıklı., De- ; (Devamı var) adresini öğrenebilmeği hesaplıyor. dum. Eminönüne geldik. Beni arkasında gören çorapsız kadınlar. Belki kızdıkları için sert sert bak- tılar. İçlerinden biri: ! — Gel Muallâ otamobille gide- lim. Bu münasebetsiz peşimizden ı ayrılmıyor. Dedi. | Muallü !.. Muallât, O benim yıllarca göt kadındı. Epey oldu; O evlendi, Pa- kat birbirimizi görecektik. Aradan —— geçti. Ne kadar değişmiş kar gibi beyaz bir taksiye bindi- ler. Ben düşünüyordum: Muâllla! ne kadar değişmişsin? — Sen, beni böyle mi karşılayacak. tın? İ Fakat ne kadar değişmiş demek r ben de onun gibi değiştim duha İl / K doğrusu ihtiyarladım. RADYO| İ Çorapsız kadın sergüzeşti her şe Ankara Radyosu BUGÜN ÖLT YA YN ye cevap oldu. Gönül gençlikte çekilir miş'.. 1880 Program 18.35 Müzik (Bir uverlür - PL.) 1845 Müzik (Küçcük Orkesira - şef Necip Aşkın) 1 — Bmmerkh Kalman » Hellan dalı kadın aperetinden (Potpuri) R — J. Siraust - Şark — hikâyeleri (Vakı) 19.15 Türk müziği Çİnce saz fasıl) 20 Memlekel aat ayarı, ağans ve mm teoruloji haberleri. 2010 Neşeli plüklar - R. 2015 Türk müziği leti) 2L05 Temsil, 22 MHaftalık porla — kutusu dilerde) (ecmebi Müzik (Operel seleksyanlart « PL) 22 Son ajans haberleri, ziraat, eç « ham tahyilât, kambiyo - nukat borsan (fiyat) 2220 Müzik (Cazband - pi.) 2156 - M Yarınki programı, YARIN 1220 Program. 1825 Türk müziği (Klâsik program) Ankara radyosu küme ses ve saş heyeti 13 Memleket saal ayarı, ajans ve Meteoroloji haberleri. IRIS Müzik (küçük erkesira - çet Necip Aşkın) 1415 - 1430 Müsik (Melodiler - pLy 1357 Hicri Cemaziyelevvel 13 1939, Ay, 7, Gün 182, Hızır 57 1 Temmuz CUMARTESİ 1385 Rumi Haziran