Tefrika Numarası « 140 Yazan: Rahmi YAĞIZ Amiral, Yavuzun Baskınına Uğramak İhtimaliniHesaplıyordu Dursun Ali apt anın umandasın Taka MK t Filosu, Rus Destoryer Karakoluna Yaklaşıyordu — Fakat yeni bir vazife mey- ı dana çıktı — Rus donanmasına baskın mı?) — Evet! — Hay çok yaşa reis. Şimdi ben) de onu söyliyecektim! Baskına gi-i deceğiz! Yalnız buralarda bulun- duğumuzu Ruslar öğrenmiş olma-| sa! — Kimden öğrenecekler? — Evvelâ Salih kâhyadan! — Salih Kâhya nereye ve niçin gittiğimizi bilmiyor.. Bir de benden hareket ha - berini alıp Sivastopoldan telsizle recek Suvir destroyerinin bu-| rda bulunması ihtimali var. — Rasad vardiyalarımız dik - katli davranıyarlar.. — Nereye doğru kaptan? Sivastopola! — Oraya mt baskın yapılacak! — Evet! — Sen Sivastopolu (görmedin de bilmiyorsun... Filomuz oraya baskın veremez! — Neden? — Tamamen imha ediliriz. Bi- zim yapacağımız başka iş var, — Nedir? — Ben sizi kandırıp kanal hat tına çekinciye kadar Sivastopolu! 25 mil garbinde bekliyecek olan Rus harb gemilerine baskın vere- ceğiz. — Bu çok iyi.. Onlar ne kadar zaman orada kalacaklar? — Benden haber gidinciye ka- dar — Sen şimdi haber veremiye - ceksin! — Daha iyi ya. Onları demir ü- zerinde iken bastırırız. Dursun kaptan başını göğsüne düşürdü. İşi hesablıyarak düşün- meğe koyuldu. Sanra — etrafnda- kilere sordu: — Nasıl., Bu iş iyi mi? Halk filosu erkânı bir ağızdan «evab verdi: — Mükemmeli,. 'Tam yerinde ve| zamanında bir bazkın! — Öyle ise rotayı sıvastopola gevirelim!.. Ve.. halk filosu yeni hedefine doğru sür'atle yola koyuldu... Amiral Kolçakla birlikto Sivas> topolun 25 mil garbinde, açıkta de- mirleyen Rus filosu 9 destroyer, iki kruvazör, bir denizaltı ve has- tane, ana gemlirrile 3 transpordi ibaretti.. Halk filosunun bir parçasını im- ha etmeği zafer sayan Rus donan- ilerliyeceğiz *— Bir adamı uyürken vurmak, 'Türke yaraşmaz! Bu bir kahbe - liktir.. Habeş kızına dânerek: Haydi gidelir.. Dedi... Geriye döndüler. Buran sarayin zemin katına i- nince, Hlk işi Azakı görmek ol - muştu. arkadaşının odasma giren Buran, kralin kafasını ko « parmış gibi heyecanlıydı" Azak sevindi: di.. Mürettebat yüksek — perdeden konuşuyor. Türk — yakaların ilk karşılaşmada nasıl imha edecekle-i rini, esirlere şimdiye kadar yap- tıkları İşlerin hesabını nasıl so- racaklarını birbirlerine anlatıyor-i lar... Eğlencelerle meşgul oluyor« lardı. Yalmız, Yavuzun baskınına uğramak ihtimalini gözönünde bu-| lunduran Amiral, iki destroyere devamlı sürette karakol hizmeti gördürüyor, bunlar gece, gündüz filonun 6 mil açığında volta vuru- yorlardı... Günler böylece bekle- mekle geçiyor, Amira) Kolçak Su vir destroyerinin telsiz haberini gözlüyordu. Dursun Ali kaptanın kumanda - sındaki taka filosu Rus destroyer- lerinin karakol hattına yaklaştığı zaman uzaktan bunların düma - nını gören rasad vardiyaları reise haber verdiler: — Ufukta harb gemisi düman- İsrı var. masında mağrur bir hava hâki :n" Dursun kaptan dürbününü ya- kaladı.. — Söylenilen — istikamete baktı. Karakol yapan, seyir ha - lindeki destroyerleri gördü.. Söy lendi: | — Bunlar ne arıyorlar burada. Tufan kaptan cevab verdi: — Rus gemilerinin bulunacağı yere geldik! — Sade iki tane midir Rus ge- mileri., Hayır.. Onlar toplu ve demir üstünde duracaklardı ya! — Evet! — Onların karskolları olacak bu iki gemi!.. — Bu karakollar gece gündüz dolaşırlar mı? — Elbette be kaplan! Dursun Ali reiş hoşnudsuzlukla| başını salladı SINIR K LA AM HL gL kanıklı ve kat L ve KA tanzim eder D V y Yazan: Iskender F. Sertelli — Habiya, nerece kralın başi? | Buran başını öne iğmişli. Ar- | kadaşının yüzüne bakamıyordu: — Habeş kızı beni şömdi kralın yanına çıkardı.. Krel yeni cari - yesinin dizinde uyuyordu. Ora a- cıdım, Azak, ben bu işi yapamıya- cağım! dedi. Azak hiddetle yerinden fırladı: - Habeş cariyesi nerede? — Dışarıda bekliyor... Azak odadan fırladı: — Sen burada bekle. Bu işi ben yapacağım. Bu fırsat her zaman ele geç - KANZUK BROMOFLORİN DÜUŞ A , C SA maflorin her eczanede vardır. Z KANZUK ECZANESİ — Öyle ise görünmeden, gizlice Ruslara yaklaşmak, baskın ver - mek plânımız suya düşüyor. — Buna da bir çare ararız reis! — Nasıl çare! Tufan, birkaç dakika düşündü, sonra kendi fikrini şöylece hulâsa| etti: — Biz bunlara topla tülekle hü- cum edecek yerde dedelerimizin yaptığı gibi Korsanlıkla, içerden zaptedelim! — Olur iş mi bu Tufan! — Bal gibi olur be reisi! Nasıl hareket edeceğiz? — Kendi tüfeklerimizi alır giz- lice sandallarla karanlıkta — Rus donanmasına yaklaşırız. Gemilere arkadan, kimse görmeden tı. ye gireriz. Rastladığımız leri sessiz, sadasız artadan kaldırırız. çiririz.. — Sonra Ne yaparız!.. — Hele bir gemiyi ele geçire - lim iş kolaylaşır... Ötekilere bunun| taplarını çevirir, veririz. dümanı, darmadağın ederi Harb gemisini ele ge- (Devamı var) İstanbul 4 üncü tera memurlu - ğundan: Bir borçtan dolayı mahcuz ve paraya çevrilmesine karar veril - miş olan ev eşyasına müteallik mobilyeler 19/6/939 cumartesi gü- nü saat 11 de Kumkapıda Gerdan-| h sokağı 17 No. lu evin önünde satılacaktır. Muhammen - kıymeti ©6 75 4 bulmadığı takdirde ikinci arttırması 20/6/930 salı günü saat 11 de mezkür gün ve saatle ma - hüllinde bazır bulunacak memu - runa müracaatları ilân olunur, (18688) Mi İLÂCI BO DA D DU L L L DAAAL Sinir cümlesini teskin BO M L Ü Tt almak için aylardanberi fırsaz bekliyorum. —| Azak, Habeşli cariyeye yalvar- | di: f olur, beni de kralın'oda- | vına götür. Ömrümde bir kere ol- | sun, bön de kralm nasil yattığını Bgöreyim, Habeş kızı Azakır yalvarışla dayanamadı: — Haydi gel peşimden.. Diyerek tekrar yukarıya çıktı Fakat aksi bir tesadüf, Azakla Habeş cariyesini merdiven başın- da birbirinden ayırdı. Karşiki ko- HIKÂYE: | YIKILAN KÖPRÜ (4 üncü sayfadan devam) de. a ona haber verdiler. O, bu h: beri alır almaz, hiç tereddüt et- meden eski kiletunu ve ceketini Biydikten ve ayağına da çizmele- rini geçirdikten sonra sokağa fır- liyarak, bütün kasabalılara, ken- di şahsi nüfuzuna istinaden, ya- rı rica tarzında emirler vermiş, hepsini —köprünün davet etmişti. zıkların ucuna sivri demir başlık hazırlarken, o da binbaşı ile ko- muşuyordu. Binbaşı telâşlı idi. To- —- Acaba, diye-sordu, —sabaha kadar biter mi dersin? 'Tosun Dayı kendisine güvenen bir insan tavrile: — Sen üzülme beyim, diye ce- | vap verdi, kuşluğa kalmaz bitiri- riz. — Eğer lâzım olursa, askerler. den de yardımcı vereyim? — Yok beyim, onları yormıya- lım. Harb edecekler. Bizim ço - cuklarla yaparız... Bu sözlerden sonra Tosun Da- yı binbaşının yanından ayrılarak halkın yaptığı hazırlığa nezarete gilti. yapılmasına | | seyre koyuldu. Çalışmaya kadın- | Halk; kalas, ağaç, kazık ve ka- | #iddetli akıyordu. | Köprünün başı kalabalıktı. Bir yor, diğer taraftan taş- lar, kazıklar getiriliyordu. Halk büyük bir gayretle çalışmakta idi. Tosun Dayı aralarına daldı Hepsine ayrı aytı talimat verdi. | Sonra kazıkların suya girecek ucuna nalbantların yaptıkları siv- ri demir çarıkların geçirilmesini lar da yardım ediyorlardı. Herkes | evinde kazma, kürek fener na - muna ne varsa koşup getiriyordu. Bütün bu hazırlıklar bittiği za- man, vakit çok ilerlemişti. Gece yarısına iki saât vardı. Artık sıra, suyun içine girerek kazıkları çakmağa ve ondan sön- ra da bu kazıkların arasına büyük taşları yerleştirmeğe gelmişti. Bu iş bitince köprünün üstünü ya - | pacaklardı. | Mart ayında olunduğu için ha- va çok soğuktu. Suyun buz gibi olduğu da muhakkaktı. Hem su, Tosun Dayı, eline geçirdiği bir feneri kaptı. Kazıkların başında- ki adamlara dönerek: | (Sonu yarın) İngiltere, Almanya —a Anlaşabilirler mi? (* üncü sayfadan aevam) böyle pek müsaid bir surette şilaması az manalı değildir. kar Bundan hatıra türlü ihlmal - ler de gelmektedir. Acaba İngiltere Hle İtalyanın arasında ergeç müm- kün olduğunu düşünen Avrupalı diplotmatlar için ba imkân hasıl olacak mı?, diye hatıra til aller geliyor. İngiliz Hariciye Na- zarınm sözler atınm bilhassa alâka ve ehemn yetle bahsettiği nokta şudur: Lord Halifaks anlatmak istiyor ki İngiltere bütün anlaşma kapı « larını açık bırakmak istiyor. Moskova ile Landra arasında biş| taraftan müzlkerelere devam e- | diledursun İngiliz diplomatları başka taraflarla da anlaşmak su- zetile sulhu temin etmek yolun - da bütün imkân ve iht'mal ka - pılarım açik turmaktadır. Geçen- lerde İtalya başvekili tarafından “öylenmiş olan nutku da hatırlata- rak Lord Halifaks bunu ilerisi için pek cesaret ver'ci mahiyette gör- düğünü söylemişti ki hafili buna lâkayd Londra gazeteleri soruyorlar: ya ile Lord Halifaks bu sıralarda birer nutuk söyliyerek İngilteren'n an- Taşmak maksadında olduğunu tek- eğe lüzum gördüler?. ndan dolayı: Daha evvel Hit- der bir nutuk #öyliyerek umumi harbden evvel de Almanyayı çem-| ber içine almak için İngiltere ile Fransanın brrlikte hareket ettik- lerini ileri sürmüştü. İşte İngiliz devlet adamları buna cevab yer- mek lüzumunu duymuşlar ve hiç bir zaman Almanyay: İ bir maksad takib Tidordan daray muhafızı (Moya) geliyordu. Habeş cariyesi ortadan kaybolmuştu. Merdiven başında (Moya) Azak ile karşılaştı: Burada ne işin var.. Gece ya- rısından sonra kralın yatak odası önünde kim! arıyorsun? Tanrının oğlu lüfrm esirgiyecek halde değ'ldi. Etrafına bakındı.. Kimseyi göremedi: Beni arıyordum, dedi, birşey Bormak istiyorum: Karını kaybet- tiğinden müteessir değil misin? Moya hiddetlendi: — Bunu anlamak için fena bir saat intihab etmişs.in! Yarına ka- dar bekliyemedin mi? — Uykum kaçtı. Hakikati öğ- renmeden uyuyamazdım. Moya gülerek: * — Çocuk olmasaydın, şimdi se- ni cellâda tesi'm ederdim! - dedi. - Bu saatte kralın kapısı önünde dolaşan adamı - kendisine sor - len İtalyan matbu- | | ma kapıları açık tutulmaktadır. madan - öldürebilirim. İngilterenin da'ma anlaşmak e | melinde olduğunu tekrar etmek | muvafık görülmüştür, diyorlar, Meyli 'Telgraf diyor ki: Müşkü- lât şundadır ki Herhangi bir me- selenin halli lâzım gelince eski bir| takim kinler tezeleniyor. Mihver | devletlerini nmı»klıımı.ıp de- l Meyl de nın İn- politikasındaki esasları anlatmaları bir tesadüf eseri de - ğildir. Bu sen salâhiyettar devlet cevabdır ki Hitlerin - Almanyayı çember içine alarak siyasi ve ik- tısadi surette mahvetmek için de- | mokratların uğraştıkları hakkın- iddlalarına ediyor. Mihver devletlerine yine anlaş- Karşılık — teşkil Danzig Sahnesinde Üç Aktör (5 inci sayfadan devam) ler şefi Forstere — gelince: eneden çalışmaktadır. Bu iki siyasi adamım arası açık- tır. Biribrlerindet. hiç hoşlan - ndığımı, bir | hafta kadar evinden çıkamıyaca- ğint yazmıştı sız gazeteleri ha ka türlü olduğunu ayserle Forster döğüşmüşler. ziler şefinin gözü şişmiş, dişle- ri kırılmış, sokağa çıkamamasının sebebi bu im: tn baş- — İstersen yine öldürürsün, Moya! Fakat bana hakikati söy- lemekten neden çekiniyorsun! Se- nin gibi cesur bir erkek, karısını kendi elile teslim eder mi? — Bahsi kaybettim.. Sözümde dürdum. — İnsan ömründe bir kere, yı müz karısı için verdiği sözde dur- Moyanın cam sıkilı — Bu gece ensen kaşınıyor ga- Hbat! Diye söyleniyordu. Kralın cellâdı, sarayın büyük kapısı önünde nöbet bekliyordu. Tafrının oğlu, bu #damın dâ Su- merlilerle döğüşürken çok kim- senin canını yaktığını öğrenmişti. Moya o akşam şarap içerken: (Ben harbde yirmi Sumerlinin kafasını bir günde kestim!) demişti, Azak bunu da işitmişti.. Artık hançerini kınından sıyırmak sırası gelmişti. | iken çok yaramaz- | lonya ve Napali li- | Lahdı Prens Um - | söylediği — zaman, | kadaşı |t İki genç biribirlerini beğendi- FT ae e Taa e AAA 7T—SON TELGRAF Musolini —I5 HAZİRAN 1889 nin Kızı Kontes Edda Ciyano dda, Sinyor , Musolininin (© küçük kızı - dır. Çok malümat- h ve çok zekidir. © Fakat son derece — mağrurdur. Küçük di Floranse, Bo - gelerinde — okudu. Sonra — Fransada tahsil etti. Sımıfı- nin €a yaramaz talebesi idi, On dokuz yaşın- da iken, İlalyan Ve berto ile izdivacı şayiası çıktı. Bdda bunu işitince: — Prans çok se- vimli. Fakat be - nim, bir gün İtal- ya Kraliçesi ol - mağa niyetim yok. Dedi. Bu sözü bilâhare hayat ar- olan — gim- Giki Hariciye Na - zırı Kont Galez Ciano ile yeni ta- nışmişt. Ciano, Amiral Konstanzo Ciano- nun oğludur. 1904 | de Livurnda dağ - muştur. Genç Ci - zetesir muharrir oldu. Bu yü den düello etti. Has rette yaraladı. 1925 de pol'tikaya girdi. Boenos Ayresde — Pekinde staj müddetini bitirdi. Sonra Vatikan sefaroti başkâtibi oldu. Bu sırada Düçenin kizle tanış- ler. Sevişmeğe başladılar. Müusolini, eski dostunun oğlu - nu damad yapmakta bir mahzur görmüyordu. İzdivaç projesi ha- zırlanırken bir müşkülüt çıktı. Ci- ano ailesi pek eski ve pek muh- le olmakla beraber a- vanından mahrum idi. Gerçi Sinyor Müsolini asalete, Marki, Kont, Vikont lara ehemmiy kat, kızı hiç de bu fiki Düçe, pek sevdiği kızını mem- un etmek için Amiral Kostanzo- ya *Kont» unyanımı verdirdi. Ta- bü oğlu da Kont Clano oldu. Dü- gön yapıldı. Yeni evliler, Şanghaya gittiler, | Edda bir çocuk dünyaya getirdi. | Kont, Şanghay konsolosu olmak sıifat'le Milletler Cemiyeti tara- fından japon bombardımanının tahi kikine memur komisyona rels se- çildi. Bilâhare - Çin sefiri - oldu. Londra iktısad konferansına de- lege tayin edildiği zaman Muso- | lininin dikkat nazarı çekti. | Romaya gelince büyük bir sa - | ray satın aldı. Kantes Ciano, Ro- Tanrının oğlu, kralın kafasını ko- parabilmek için, ilkönce karşılaş- tığı muhafızın işin. bitirmeğe ka- râr verdi.. Hançerini çekerek bir anda Moyanın göğsüne sapladı. Moya elini belinde asilı duran palasına uzattı.. Fakat, çekemedi. Sendeliyerek yere yuvarlandı. Azak başı ucunda durdu. — Haydi söyle bana, o bir gün- de başlarını kestiğim yirmi Su « merlinin arasında benim babam da varı mıydı?. Moya cevab veremedi. Ağzından köpüklü kaslar fış- | kırdı. 'Tam kalbinin üstünden yaralar mştı. Gözleri bir anda kapandı.. Başı omuzlarının üstüne düştü. Üldü. Tanrının oğlu, Moyanın ka - fasını koparıp aşağıya inmişti. (Devamı var) (Avrupanın En Nüfuzlu Kadınıdır E Konter Edda Ciya, » ano Romada hukuk tahsilini bizlr- miştir. Diplomasını alınca iki piyes de yazmıştır. Sonra Nurvoo Paese ga- ma kibarlarını kabul ediyor, ziya- ti Tiyor, süvareler tertib e- diyordu. Şanghâyda iken ingilizce öğrendiği için bilhassa İngiliz ko- konisi ile çok temasta bulunuyor- du. Kont Ciano, bir aralık propa - ganda mezaretinde bulundu. Habeş harbi çıkınca gönüllü o- larak tayyare bölüğüne girdi. Av- detinde milli bir kahraman gibi kurşıla: Duçe, o sırada Hariciye Neza - reline tayin edecek birisini arıyor. du. Pdda imdadına yetişti — Cianodan iyisini mi bulacak- sın? Edda, babasının karakterini her. kesten daha iyi-bilir. Mizacına gö- re bareket eder, her istediğini yaptırır. Kocasına çak merbuttur. Yeme- sİ, içmesi, giyinmesi ile yakından alâkadar olur. Her gün, saat 6 bu- çukta beyaz Tüks — otomobili İle Hariciye Nezaretine gider, ken - disini alır. Kontes Ciano, seyahati çok se - ver. Arısıra Parise, Berline, Kap- riye gider, gelir. Babasının üzerinde çok nüfuzu olduğu kadar kendisine hürmeti de vardır. Buna dair Romada nak- lolunan bir hâdiseyi zikredelim Bir gün Kont Ciano, kayınpede- ri ile buluşmıya söz vermişti. Mü- lâkat saali geldi, Şeçti, Neden sonra kont geldi: — Attfedersin'z, dedi. Sizi iki sa- at beklettim. Kabahat bende de- ği Oda bizmetcimde. Uyandır masını tenbih etmiştim. Unutmuş. Kendisini kovdum. Musol!ni soğult bir tavır'a ce - vab verdi: — Hata etmişsin, zır, hizmetçisine dej Bgüvenmelidir. Kend: metinize alınız. Ayni gün geç vakit, çaya bek- dediği kızının da gelmediğini gö- ren Musolini telefonla sebeb, sor- du. Kontles Ciano şu cevabı verdi: — Atffedersiniz, — babacığım. Hizmetçiyi arattırıyorum. Bir türe bulduramadım. Gelemediği min sebebi bu... Kontes Ciano, Şimdi Brezilya- ya, Kontun yeni & diğı ma- likâneyi görmiye Çocuk Hekimi dedi, Bir na- kendisine tekrar hize İfDr. Ahmed Akkoyunlu Taksim - Talimhane Palas No, 4 Pazardan maada her gün saat AM 15 den sonra, Tel: 40127