/— wardır. Fakat Başvekil Daladiye Hariciye Nazırı Bone'nin kabine ha- IELGRAF ngiltere, Almanya Anlaşabilirler mi ? 15HAZİRAN 1938 İngiltere Anlaşma Kapısını Açık Tuttuğunu Bildirdi Karar Vermek Almanyanındır müzakereleri drn a ediyor. İ ftanınmış u'ıphzm:ıl Titülesko çoktan- beri memleketin - den uzaklaşmış ©- manyalı diploma - tın isminden çok bahsediliyor. Londrada ken - disile görüşen bir İngiliz gazetecisi - ne, Titülesko İn - Bgiliz - Rus müza- kerelerinin neti - celeneceğin den pek ümldli olduğunu anlatmıştır. Birkaç gün evvel de İngiliz Baş- vekili Çemberlayr bu müzakere - lerin ne safhada olduğunu söy - lediği nutuk ile anlatmak iste - mişti. Zaten teması daha iyi bir , hale koymak ve İngiliz noktai na-| zarını iyice anlatmak üzere Lond- Fransız Hariciye Nazırlığı — Bazı İngiliz gazetelerinin tahminlerine göre Fransanın Harlciy Nazırı M. Böne'nin yerine Nafıa Nagırı M, Monzi'nin ricinde kalmasını muvafak bulmamaktadır. Eski Romanya Hariciye Nazırı Titülesku radan Strang da Moskovaya gön- derilmiştir. Strang İngiliz Harici- ye Nezâretinde orta Avrupa iş- leri dgiresinin müdürüdür. Vakit yakit kendisinden bahsedilen bu mütehassısın Moskovada muvaf - fak olacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan İngiliz Hariciye Nazitı Lord Halifaks da bir nu> yerek Almanyaya hitab | etmiş oldu. Yeni gelen Avrupa i hep bu iki nutkun tef- sirile ve mühtelif merkezlerde bunların hasil ettiği tesirlerle moşgüldür. | Rusya ile İngiltere arasında müzakereye devam edilirken Al- manyanın politika âleminde fa- aliyeti de durmuş değildir. Bir ta- raftan Baltın devletlerin! temin | ederek onların dostluğunu iyice elde etmek istiyen Alman diplo- matları için Londra - Moskova müzakerelerini de meticesiz bı - rakmak değilse bile hiç olmazsa mümkün olduğu kadar uzatarak Müşkülâta sokmak için çalışmak | mühim bir iş olmuştur. Öyle görülüyor ki Berlin - Ro- ma cephesi ile Fransız - İngili: cephesi arasında politika âlemin- de her iki tarafın diplamatlarınca girişilmiş pek şiddetli bir müca - dele vardır. Bu mücadelenin saf- halarını tetkik elmek ise günün en meraklı işlerindendir. Almanların iddiasına göre Fran» sız - İngiliz sulh cephesi devlet - müaksadı Alma: ber içine almaktı ye Nazırı da bu vesile ile tekrar ediyor ki böyle bir maksad yok- tur. Sulh için anlaşmağa İngiltere hazırdır. Şimdli yine Almanyaya bir anlaşma tekliti yapılmış olu- yor. Almanya kendisine uzatılan eli reddetmemeli demek isteniyor. İngiliz Hariciye Nazırının geçen defa söylediği nutuk mihver dev- letlerinin merkezlerinden bilhassa Romada daha büyük bir yetle karşılanmıştır. İtalyan ga- zeteleri bundan uzun uzadıya bah- sediyorlar, İngiliz politikasının | yeni tezhüörü sayılan bu nutuk bir ebemmiyeti haiz lüyor. İtalyan matbu- Hariciye Nazırının sulh ve dostluk Tehindeki sözle « (Devamı 7 inci sayfada) lerini gelmesi ihtimall | kanların buğday mahsulleri satılacak USULÜ NE ZAMAN BULUNDUT | evleri vardı. Yalaız Fransa, l Meraklı Şeylerı İNGİLTERE İLE İTALYA amadaki İngiliz eleisi Lerd Pert R.m tekadlde sevkediliyor. K der harb olursa kendisini teş- Kti edilecek istihbarat neraretinde bir müdürlüğe tayin edeceklerdir. - Onun yerine evvelce Ankara elçi bulunan Sir Persi Loren tayin olanmuştar. İngiliz gazetelerinin dediğine zöre Sir Persi Laren Türkiye - İngiltere dovluğu - Bun temellerini atmakta muvaffak ol- muş bir diplomattır. $imdi İtalyan pay- tahtına gönderilerek orada da muvaf- fak olması beklemmekledir. Eğer İlal - ya ile İngillerenin arasanı bulmağa da muvaffak olaursa Sir Persi Loren Lord Unvanmı alarak Hindistan umum va- liliğine tayin edilecektir. BALKAN PİYASASINDA ALMANLAR Almanlar olsun, İtalyanlar olsun Bul- kanlar piyasasından kendilerine lâzum olan yiyecek ve salr mevaddı iptidal- yeyi satın almaktan zeri kalmıyorlar, Bir İngiliz çazetesinin dediğine göre çek defa Balkanlar piyasısında Al - | manlarla İtalyanlar rakib birer müş- teri olarak karşılaşıyorlar. Şimdi Bal- zaman geliyor. Ba itiharta tekrar ve- | aa ile Bundan sonra bütün alışverişi Alman- lar yapacaklar ve Berlin - Rama mih- veri hesabına yalkır Almanlar hare - | ket edeceklerdir. FPANCARDAN ŞEKER YAPMAK 1700 da, Avrupanın birçek liman « Tarında yüzlerce şeker kamışı tasfiya senede 125,000 ton şeker imal ediyorda, İngil- dere İse deniz muharebeleri başlayınca yollar kapandı, yeker kamışı getirmek | Büçleşli. Buna bir çare düşünen kimya | mütlehassıslarından Aşard. Dölüser ve Kertel pascardan şeker imali keşfetiiler. 25 mart kararname ürerine 32,000 hektar ara- ziye pancar ekildi. Doktorun Öğütleri: VARİS aris hastalığı, zamanın-| tedaviye başlanırsa ucak iyi olur. Buna tutulanlar, mümkün olduğu kadar ayakla ve ha » reketsiz durmağa çalışmalı - dır. Yürümenin çok faydası | Yazan NAKİ TEZEL | (Bu hikâye C. H. P. genel sek- rzeterliği — tarafından açılan «küçük memleket hikâyeleri» müsabakasını kazarmıştır.) ük bir (G...) kasabası halkı bü; telâş içindeydi. Her £ kadar kasabadan aeker geçiyor ve bunun bir türlü ardı, arkası gelmiyordu. Bazan da geçe yarı- ları top arabaları geçmekte, her- kesi yatağından fırlatarak pendo- relere koşturmaktaydı.” Arada 0- cele âcele süvarilerin geçip gitti- ği de görülüyordu. Gene ne oluyordu ki; Üç ay ev- vel düşmanın ilk defa İnönünde mağlüp edildiği haberi gelmişti. Acaba düşman bu mağlübiyetten ders alarak daha çok kuvvet top- lamış da taarruza mı - geçecekti? Çünkü, Türk kuvvetleri o istika- mete doğru gidiyorlardı. Piyadelerin, topçuların, süvari- lerin ve diğer kıf'aların geçişi bir kaç gün devam etti. Kasabalılar vo civâr köylüler hep heyecan i- çindeydiler. Gerek şehirde ve ge- rek köylerde genç ve sağlam bir tek erkek kalmamış, hepsi aske- | re koşmuşlu. Vatafı düşmandan kurtarmak için kanlarını seve se- ve akıtmak istiyorlardı. Şimd onların yerine kalı kadınlar, yaşlılar, her dakika Türk ordusu- nun zafer haberini beklemektey- diler. Üç ay evvelki İnönü zaferi herkesi ne çok sevindirmişti... Vatan kurtulacaktı... Buna i - manları vardı. evvel kurtulsa! Bir gün kasabalılardan biri, as- kerlerden birine: — Ne oldu, düşmün mı geliyor yoksa? diye sorunca, Mehmed- cik: Fakat, ah bir an | | kumandanı yağız bir bi uğrayacağı gibi, suyün — derince olmasi dolayısiyle içinden geç - mek de pek güç bir şiti. Nitekim, korktukları başlarına geldi; bir gün, ezan vakti, köprü- nün kasaba tarafındaki ayağı ve ilk kemer bü bir gürültü ile yıkıldı. Bereket o sırada köprüde kimse yoktü. Üzerinden geçen ağır yükler « den sarsılan köprü, suyun şiddet- li akıntısı ile de büsbütün harap olmuş ve nihayet yıkılmışdı. Şimdi ne olacaktı? Geceleyin köprüden geçecek olan bir piya- de kıtası da gelmek üzereydi. Halk bu şaşkınlık — içindeyken askerin geldiği duyuldu. Kıtanın başı idi, Köprünün yıkıldığı ni sıkıldı. Birden kasabalılara e- mir verdi: — Çabuk, dedi, herkese söyle- | yin, köprü sabaha kadar yapıla- cak! Evinde kazması, küreği, lası olan alsın, buraya gelsin! O vakte kadar, köprünün yıkıl. dığı Tosun Dayının da kulağı ayı lâzim gelen tedbir- oyulmuştu. Bi | | bas etmesi vardır. Fakat, dakikada 110- 120 muntazam adımla yürü- meli, dinlenirken de hafif ma- saj yapmalıdır. Yiyeceğe dikkat de şarttır. Konserve, salamura, sucuk ve pastırma gibi şeyler yeme- li, içki kat'iyyen içmemeli. Elektrik tedavisi Alternatif ve köntinü cereyanları, infra Ruj şusı da iyidir. Kaplıca « lara gitmek, şırıngs ile tedavi ettirmek için mutlaka müte- hassıs bir doktora müracaat lâzımdır. Ne dij düşman gel yılırdı. İşte, yordu. Fakat, düşündüren şey, varilerin geçtiği kildi mı, bütün 'on sen ağam, buraya bilür miki, lerek cevap vermişdi. Bu, askerin içindeki büyük - manı göstermeğe kâfi bir delil sa- kuvvetlerin günlerde, halk böyle düşi ve hâdiselerin seyrini takip edi a çok askerlerin, ağır topların, sü- Tüsünün yıkılmak - tehlikesinin mevcut oluşuydu. Bu köprü yı- şinin emrini alan halk: — Zaten, dedi, biz de şimdi köprüyü yapmağa başlıyoruz ve , Tosun Dayıyı binbaşının a getirdiler. Tosun Dayı kasabanın en hür« met edilen insanı idi. Büyük harp- te bulunmuş, Çanakkale muhare- besinde on iki yerinden yaralan- mıştı. Cephelerde onunla beraber harb, etmiş olanlar, Tasım Dayının ce- saretini, kahramanlıklarım anla- ta anlata bitiremezlerdi. Tosun Dayı, korkmadan ölümün kuca- ğna atılır, talihin ve tesadüfün 'e gü- akın ettiği iyor (G...) Hleri asıl Üzerinden bir (G...) Suyu köp- nakliyat inkitaa gahip olmak ihtirası.. Diyoruz. İhtiras aslında gü- Tünç olan şeydir. O halde aşk ta gülünçtür. Aşık olanlar ise büsbütün gülünç olanlardır. Zavallı Aşıklar, insan karikatürü hastalar. Para, mal, sağ- hık, güç, hayat hepsini ver, sonunda kulaklarını yır- 'tan yalnız bir kahkaha olsun!. Fazıl görüyorsun ki, bu sözlerini kelime kelime aklımda tutmuşum, hiç unutmamışım. O gün sana ne dedim bilmiyorum! Fukat, bugün asıl düşündü- Rümü söyliyebilirim: Senin tarifini yaptığın aşk Jkimler içindir biliyör musun?, Senin gibiler için. Yani bir taraflı ve anormal aşk sahipleri için, Güvo- nim var. Sen beni delicesine seviyorsun. Bunu çok denedim. Bu dakikada bile içim sızlıya sızlıya senin bu İç yaranı duyuyorum. Fakat, ne yapabilirim ki ben seni sevmemiştim, Sever gibi görünmem sadece yosma'nın bir değişiklik yüzle görünmüş olması i- di. İnsanlarıf hergünkü iki yüzlülüğünü göre göre buna alışmış olmalıydın. Fakat, sendeki öz insanlık yapısı, temiz duygu bu görgüye ön vermedi!. Oy- sam bem bambaşka düşünüyorum; Besler, tazeler, diriltir, pişirir, hızlandırır. Aşk eğer ihtiras ise onu kutlulamalıyız. Her yaratılışta ihtiras oldu- Huna göre aşk ta var demektir. Demek ki, aşksız insan nlamaz, Olamaz da de- il, yaşayamaz. İhtirassız yaşanmadığı gibi. Ancak, her aşk saadet getirir mi?. İşte tahlili yapılacak dü- Büm noktası budur. Aşkı kölü eden, arkasından kö- tü kötü söyleten aşkın aslında kötü oluşundan de- ö ulaşmasındandır. Her kötünün kötüsü, en kötüsüdür. Yoksa aşk-ta tıpkı ihtiras gibi besleyici, tazeleyici, diriltici, hızlandırıc: ve yaşa'ıcıdır. Ye- ter ki, karşılığı ve uyarını bulsun! Ve yine muhak- kak ki, her insan hiç olmazsa bir kere onun alevden gömleğini giyiyor ve sınacını geçiriyor. Şimdi, ben de içimde bitindiğim bütün ihtirasımla o sınaca ve © denemeye gidiyorum. Belki bu satırlarımı okuduğun vakit ben üşı- — kımla ve gerçel? aşkımla başbaşa ve bir A —a S 192 aaamaman Yican: ETEM İZZET BENİCE ea linde olacağım. — O da kim?. Diye sorarsın değil mi?, O: — Peri Öz hüviyetimi, ilk ve son aşkımı kendisine ver- diğim çocuk. Fazıl eğer, saadet için bir yıllık, iki yıllık, üç yıllık bir deneme yetiyorsa güven ki, ben ve o sonsuz bir gönenç içindeyiz. Üç yıldır o beni seviyor, ben onu. Hem de nasıl biliyor musün?. Deli gibi, hasta gibi, ve en son aşkı aşk gibi severek!,, İspekter bir parça daha okudi «Fazıl, yazarken utanıyorum. Fakat, senden de hiçbir şey saklamak istemiyorum. Kızlığım gibi e- Timdeki bağlantı kâğıdı da sahte, Yeryüzünde Gü- ney adlı ve senin karın olarak birisi yaşamıyor. Gü- ney ve onun nüfus kâğıdı sahteydi. Tıpkı Güney'in Bedia, Sevim, Selma, Nesrin adları gibi ad'a çıka- rılmış bir nüfus kâğıdı, Bunun için artık aramızda bir karı kocalık hakkı da kalmadığını söylemeliyim, Buna şaşma. Çünkü, benim eski yolumdan yürü « yenlerin hepsinin cebi böyle nüfus tezkeresi bohça- sıdır. Biri olmazsa, öbürü, öbürü olmazsa daha ö- bürü sıkışık zamanda işe yarar, Benim anadan doğ- ma adım Emine'dir. Hüseyin Emineyi Safiye yap- mış. Şimdi, bütün bu lâkırdıları etmemin sebebine geliyorum: Senin arlıyacağın Emine Ferit'le evle. niyor ve onun karısı oluyor. Öz karı, anadan doğ- ma hislerle ve anadan doğma hislerin karısı, Bun- daki sonsuz, aşkın duyuyu sezmez, gözönüne geti- rebilmek için Emine olmak lâzım!.. Yalmız bunun için bile bence hiç, sence suç o- lan her şeyimi bağışlıyacağını sanıyorum.. Hisleri- ni, içini bu kadar açığa döken bir kadın yalnız ba- Bişlenmaz, alnından öpülür değil mi?... İspekter Hüseyin'in mektubundan da parçalar okuyordu: “Babalık, sana çok gücenik olduğumu hiç san- a. Eğer senin o pos bıyıkların, kan oturmuş göz- lerin, ruha batan Gik kirpiklerin, kaba, kamçılı se- sin ve benim etlerimden besienen göbeğin, boyrat sözlerin, öldürmekle, kesmekle, kepaze etmekle bi- ten korkutmaların olmasaydı benim kurtuluşum ol- mazdı. Bilmem bütün insanlar benim gibi mi?.. Ben baskıya, zora, hoyratlığa, kamçıya karşı oldum ola- sıya irkilen bir ruh ve iradeye sahibim. Yalnız se- nin zoruna zorla değil, zekâ ve dayanık ile karşı koymasını bildim. Ve. Sanırım ki, bütün insan saf- larındaki ayaklanmalar da böyle böyle oluyor. Gö- Tüyorsun ki, eninde de sonuada da yenen sen de- ğü, yenilen sen oldun! Ve.. Bu hep böyledir!» . Seni birden parasız bırakmak isteme- dim. Biliyorum: Artık ihtiyarsın, elinde geçer bir san'atin de yok. Benim yerime etlerini satıp geçi- necek bir haşkasına da koymuş değilsin ve tavsiye . etmem. Fakat, yapabileceğin işler var, Bir küfe ü- zümü sokak başına koyup satmak ta bir insanı ge- çindirebilir. Aç kalırım diye korkma. alışmaya başlayınca onun erdemliğini de duymiya başlıya- caksın. Belkt biraz göbeğin eriyecek. Fakat, inan bana ki, öylelikle hem daha taylan bir adam, hem de sosyete içinde bir kene, bir sakırga olmakt kurtulup iznsan alınterinin tadımı almış bir yi insan olacaksın! Bunun için sana 1500 liralık kü- çük bir sermaye bırakıyorum. Para İş Bankasında- dir ve adına yatırılmıştır. Bu 1500 ü 5500, 10500 ve 20500 yapabilirdim. Fakat, istedim ki onu sen ya- pasın. Çoğu yerdin, azı muhakkak ki, çoğaltacak- sın! Hanifeyi sakın üzine... Polis ispekteri bu parçaları da okuduklan san- ra Fazildan sordu: — Sana hiç bir şey bırekmamış mı bu kadın?, Fazıl beyninde ölüm marşının trampet sesle- rini duyan bir iç hastası gibi elini kalbinin Üzerii de baslıra bastıra ve başı önüne sarkık mırıldanı — Yurdu ve altın bileziğimi bıraktı.. — Ne yapmamızı istiyorsunuz?. Doktor $araran benzi, solan sesi ile bu soruya da tek cümle ile cevap verdi: «— Hiç bir şey. Ona inanıyorum! Ve.. Son nefesini verir gibi ilâve etti: — Haklı! İspekler mimara bırakilan üçüncü ve son mek- tabu da okudu: «Sizi çok yordum. Yorduğum kadar da büyük, erişilmez bir hayal peşinden koşturdum. Belki si- zin yüksek san'at gücünüz benim dileğimi yarat- mıya ve başarmıya yetecekti. Fakat, benim büyük plânım, sizin üzerine göz ışığı, zekâ, becerik, san'at döktüğünüz plân değildi. Onun mimarı: Yosmay- dı. Yapıcısı ve başarıcısı da o oldu: Yosma!, » SsSOoON Meoksim: tOeR yardımile ölümden ufak bir İki yara alarak kurtulurmuş. Onun elli yaşında olduğunu söylerlerdi. Fakat dinç, iri yarı, sağlam bir Anadolu toprağıydı. Uzun zaman askerlik etmiş ol - masmımi verdiği itiyatla daima yarı askeri kıyafetle gezerdi. A- yağına kadife pantalonunu giyer, üzerine büyük çizmelerini geçi- irdi, sırtından da avcı biçimi ce- keti eksik olmazdı. Kasabada bir yenilik yapılacak olsa, onunda fikri alınırdı. Bir hâdise çıksa, Tosun Dayının ört istenir, bir ihtilâflı Mmesele varsa, onun hakem olma- sı arzu edilirdi. Kendini halka çok sevdirmiş, ciddi, ağır başlı, fakat icabında şen, nüktedan bir adamdı. Bunun için, (G...) suyu üstün. deki köprünün yıkıldığını da ilk (Devamı 7 inci sayfada) RA Ankara Rıdyosu 19,05 Müzik (Kabare - Pir. 19,15 Türk müziği (Fusıl heyeti). 20 Memleket saat ayarı, ajans meteorolaji haberleri. 2015 Neş'eli plâklar - R. 2020 Türk müziği, 1— Hüzeam peşrevi, $— Sadi - Sezâh şarkı - Ruhumda ölen, 3— Zeki Arif - Sezâh şarkı - Mız- rabi birak. 4— Neyzen Riza Efendi - Buzinak şarkı - Çuldırıp çalçıyı, 5— Mustafa Nafiz » Buzinak şarkı - Sonbahar goncası. ve $— Halk türküsü - Develer kata katar. $— Halk türküsü - Esmerim kıyma bana, ü— Halk türküsü - Birkaçı birle- gerek, 21 Komuşma (Ziraat saati). ZLIS Müzik Neş'eli plâklar), 31.30 Mürikli kanuşma (Cevad Mem- duh tarafından - Oyora ve tecimülü (on plâklarla misalları. 22 Müzik Çküçük orkevirn: — Şet: Necib Aşkın) 38 Son ajans haberleri, zirsat, es- ham, tabyilât, kambiyo - nukut ber- xası (Hat). 2220 Müzik (Cazband - Pi) 2335 - M Yarınki procram. YARIN 12,30 Program. 1235 Türk mükiği - Pi. 13 Memlekel saal ayar, alanı - ve meteoroloji haberleri AZAB - 14 Müzik (karışık program - P. 1857 Hicri Rebiulâhir Haziran 27 2 — ———j 1939, Ay 6, Gün 166, Hazır 41 15 Haziran PERŞEMBE 1355 Ruml