ehrin İhtiyaçları Karaköyün Büyük bir Derdi Var Seyyahı, Yolcuyu, Esnafı Sokaklara Düşüren Derd Yazan. İskender F. SERTELLİ | öçen gün Galata rıhtımın » Gaı, bir acentanın önünde toplanan seyyahlardan bir kaçı, tereümanlarına sordular — Bize yüz numaranın nerde olduğunu söyler m Acentanın yüzü sâpsarı oldu. Tercüman her zamanki gibi şa - şırdı: — Yakında yoktur, dedi, biraz sonra vapura döneceğiz. İki kadın yolcu - hallerinden belliydi ki - çok sıkışmışlardı. Ka- fileden zorla ayrılarak vapura git- meğe mecbur oldular. Çünkü, do-| laşma programı henüz bitmemiş- ti. Diğer seyyahlar yollarına de - vam ettiler. Acenta kâtibi yahıma sokuldu: | 4 — Eenebilerden çok ruz bayım, dedi, seyyahla ği zaman ayni müşkülâtla kar - gilaşarak dalma mahcub oluruz. | Koskoca bir Karaköyde umum! ha-! lâ yoktur. Biz de ayni sıkıntıyı çekmekteyiz. Beş ay önce birkaç müessese birleşip Belediyeye mü- racaat elmiş ve bu eski derdi « mizden bahsederek Karaköye u- mümi bir balâ yapılmasını ri etmiştik. Yo — Ne cevab verdiler o zaman? — Hakkınız var.. Ecnebiler kar- $1 bu çok ayıbdır. İlk fırsatta Ka- Taköye bir halâ yapacağız. ş.muıı tahsisatımız yoktür, dediler, Seyyahların bu yüzden (uıik- leri sıkıntıları görümle gördüğüm için, bu meseleyi kurcalamağa ka-| rar verdim. Karaköy esnafını şöy- le bir dolaşayım dedim. İlkönce | Tokatlıdan başladım. Garsonlar- dan biri: | — Aman bayım, dedi, şuraya bir | Abdesthane yapılsa da, biz de kıır-' tulsak, Yoölgeçen — bostanı — gibi, Müşterilerimizin hemen hepsi bi- ze uğrarlar. Etrafta başka h tur. İki kere tıkal İ Şimdi herkese açamıyoruz. Valla- hi usandık biz de bu derdden.. ŞerbetçiYanlatıyor: — Akşama kadar beş yüz kişi çenlere cevab vermel Bir kunduracı, çok gülünç bir vak'adan bahsetti: — Geçenlerde bu civarda bu üzden dayakla biten bir hâdise oldu: Yaşlıca bir hanım sıkışmış.. Bize uğradı. Eski — müşterimizdi. Sokak içinde bir hana gönderdim. Kapıcıya ufak bir bab işini görebileceğini söy dıncağız hana gitmiş.. müş.. Çıkarken kapıcıya be; rüş vermiş. Kapıci: «Bur nicami abdesthanesi mi sandın? ku- sını Y Miç olmazsa on kuruş veri» diye söylenince kadının gücüne git - miş: Fırsattan istifade etmek mi in?» Diye bağırmış.. Kav- ga büyümüş. Nihayet döğüşmüş- ler. Bereket versin ki, bir avukat işe müdahale ederek ayırmış. Bu | yüzden gün geçmez ki etrafımızda' Holivudı kavga, gürültü işitilmesin, | Bir elbiseci dükkânına girdim: | — Siz sıkışınca ne yaparsınız? Dükkân sahibi ne demek iste - diğimi derhal anladı. Gülerek | Yyüzüme baktı: — Çök sıkıştınızsa Tünele bi - Herek yukârı çıkınız, bayım! Ara- dığınızı buralarda bulamazsınız! — Hayır. dedim, ben aramıyo - Tüm. Sizin, ihtiyac halinde ne yap-i tığınızı anlamak istiyorum. — Bunu hiç sormayın! Kasık - Jarımız. çatlayıncıya kadar ken - | ki bir derdidir bu. Yirmi senedir B B g a' -) g B B mra, ya uzun bir yol yürüyerek Perşembe pazarındaki camle, yahud da bil- buş:rdin uzun zaman ayrılmağa mecbur oluruz. Karakö gikâyet ederiz, haykırırız.. Kim: #e aldırmaz bazan da ebişe sor - mak bahanesile dükkânımıza gi ren müşterinin sıkıştığını yü-| zünden anlarız.. Biraz sonra bize: Halânız var mı? Diye sorar, Ka- raköyde hiçbir dükkânım halâsı yoktur. Geçici yolcular gibi, esnaf da hergün zamman zaman sokakla- ra düşer.. Bazan kendi kendimi”- den de, müşterilerimizden de u- tanırız. Bir şapkacı yavaşça yanıma so- kuldu: — Her sabah dükkânımın kapı- sını açarken, ilk düşündüğüm şey bu olur. Çünkü, böbreklerimden muztaribim. İdrar verici — ilâçlar n bu ihtiyacı sık sık düyarım. Bu yüzden hem sı- kıntı çekiyor, hem de çok zarar görüyorum. Günde en aşağı beş kere dükkânımı yabancıların eline bırakıp uzak sokaklarda halâ pe - (Devamı 7 inci sayfada) Mayo İntihabı da Güç Bir Mesele Avrupa ve Amerikada Canlı Mankenle Mayo Teşhir Ediyorlar .06 modellerini teş hir ediyor, anyo mevsimi başladı. Dük- kânların vitrinlerinde çe - şid çeşid mayolar teşhir o- lunuyor. Mayo intihabı cidden güç bir iştir. Mayonun tamamile vücude yapışması ve yünden olması şart- tır. Biçims'z, çirkin birçok mayo- ya sahib olmaktan ise tek ve gü- zel bir mayo kâfidir. Mayoların en makbulü düz renk-| li ve sade olanlarıdır. - Lâciverd, kabve veya kül rengi mayolar çok rağbet gârmıklı:rllr Bqıı m.ılv- tin almaktadır, liler çabuk sararır. Bu senenin emprime mayoları da pek şık. Fa- kat pahalıca ve davanıksız.., Bayanları mayo seçmek müş - külktından kurtarmak için, Av - Tupa Ve Amerikada birçok mües- seseler hususi salonlarından Can- h mankenler geçirmektedir. Bu mankenlerin taşıdıkları mayolar numarâlıdır. Müşteri " beğendiği Mmayonun numarasına göre, mağa- zadan hoşuna (deıı mayoyu Ba- | KURNAZ BEZİRGÂN: İNÜYORMUŞ! asabın biri hastalanır, demlerin'n yaklaş: lar, karısını yanına K — Sevgili karıcığı rum artık... Sana bir tavsiyem var. Ben öldükten sonra tezgâhöarla evlen. Kendisi güzel bir delkanlıdır. Ahlâkı da müşterilerimizi tanır, bilir. S: sin. Dükkân da Der. Karısı da şu cevabı verir — Kocacığım! Sen rahat ölt... Merak etme... Zaten ben de bu- nu düşünüyordum!. HİKMETİ VARMİŞ... — Tühaf şey! Sen sar; saçlılara bayılırdın... Neden esmer bir ka- dınla evlendin?, — Fikrimi değiştirdim de... — Sebebi?, — Esmerler, sarışınlar - kadar çabuk kir Jutmazlar da ondan.. MAHKEMEDE: Hâkim.— Bu husızlığı yapar - ken hiç içinden «yapma» diye bir Hayır, bay hâkim! Yalnız ev sahibinin «hırsız var!» diyo bağırdığını işittim, BAA CEYARE Timürlenk, bir gün Nasreddin Hocaya sorar: — İnsanlar, ne zamana kadar böyle doğup ölecekler?. — Cennet ve cehennem dolun- cıya kadar!, MAHKEMEDE: Hâkim.— İnkâr ediyorsun am- ma, iki kişi hırsızlık ettiğini gör- müşler.;. Maznun — Tuhaf söylüyorsu - nuz, bay hâkim!, İstanbulda yedi yüz b'n kişi var, bunlar görmemiş 'de bu didaş mi görmüş?. Yahudinin birini asmağa gö - rmüşler. Darağacının altına ge- €e cellâda: — Rica ederim, demiş. İpi beli- me bağlayınız. Boğazımdan çok giciklanırım! PERDE İNİNCE... — İnsanın ömrü neye benzer?. — Üç perdelik bir komediyı Birinci perde: Sefahet; ikinci per- de: Hile ve hur'a; üçüncü perde: Fedakârlık... “— Sonra?, — Sotira perde iner, oyun bi- ler... SEBEBİ NE İMİŞ? — Rica ederim, Bay dolzlor, has- talarınıza, içtikleri suyun cinsini sormanızm sebebini söyler mişi- niz?, — Servet derecelerin! anl tedavi ücretlerini ona gi mek için... unak, e iste- Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz 4 Çinde kaçakçılık pek faz. ladır. Yalnız Tientsinden da- kikada 7,600 franklık kaçak eşya girer. 4 Fransa hükümeti. milli talim ve terbiye için dakika- da 8000 frank sarleder. * Bir dakika içinde bütün dünyada 45€000 litre — süt alırır. Yüz kişi, günde iki bardak içmek şartile bu sütü ancak on senede bitirebilirler, * Amerikalılar, yeni bina- lar inşası için 225,000 kilv e- zilmiş taş kullanırlar. * Bolivya, dakikada vasa- U olarak 45 kilo kalay ihraç eder. — e Fransa hükümeti, ziraate 1,000 frank hasr ve tahsis eder. * Amerikada, dakikada iki Zavallı sart bir hastalığa tu - tulur. SİZ ŞU SATIRLARI Ol KEN 60 SANİYE GEÇTİ. Te b A Börl 1 bizim | Lord Halifaks eçenlerde, Öksfordda Lord ifaksın şe esmi fet tertib olur Garsonlardan biri, yeme rken elindeki tabağın muhte - viyatını Lordun üzerine döktü. Lord Halifaks, hiç hiddet eseri göstermedi, gülmedi. Sadece ye- rinden kalktı, ceketini çıkardı, ©- turdu ve yemeğine devam etti. Bunu gören talebeden biri ya - nındakine: — Kendine bu derece hâkim o- lan bir adam herşeyi başarmıya Tauktedirdir. Dedi. Talebenin, böyle söyle « mekle hakkı vardı. Zira, Lord Hal'faks, 1929 da, Hindistan va- Kü ümümisi iken trenine bombâ atıldığı zaman, kahvaltı masa - sından kalkmağa lüzum görme - miş ve koşub yanına gelen me- murlar bu soğukkanlılığı karşısın- da bayretten kendilerini mışlardı Vikont Halifaks, İngiliz impa- ratorluğunun en eski ve asil” bir ailesine mensubduc 16 nisan 1881 de doğmuştur. Oksforddan mezun - dur. Yirmi beş yaşında iken Le, di Doroty Omslovta evlendi. Bir oğlu ve bir kızı dünyaya geldi Lord Halifaks 1910 da parlâmen- toya dahil oldu. Az zamanda zekâsile etti. Umum! K gön alayı miralayı idi. Harb bitinee, müstemlek: müs- teşarı oldu. Kırk yaşında idi. 122 de, Baldvin kabinesinde zi- raat nezaretine getirildi ve (Ba- ron) unvanını aldı. 1926 da Hin - | distan umumi valisi tayin edildi. Yeni valiyi istikbal için birçok şenlikler tertib edilmiş, balolar, ziyaletler hazırlanmıştı. m k ve alama - ayr dra- ştu. temayüz | Gandiyi ziyaret etmesi 6 zamana ! müştir. | Yörksayrde | | | | 5—SON TELGRAF —İdHAZİRAN 1919 — ——— ——— I SPAYKOA I[ Bugünün Siyasi Simaları Halıfaks Maısky Lord Halifaks, bunların hepsini geri bıraktırdı. Bombaya ayak #at basmaz büyük kilisede h) iştitak © üç saat kilise de kald 'a döğru Gandinin evine gitli gü Çünkü, Tamam ami bir valinin umu Halfaks, Gandi ile dama abere eder, Biribirlerine gön ktublar dalma «aziz ı başlar. 3,1931 de Hindis- | Bir müddet Maz- | rif Nazırlığında 'bulundu. Büyük | B &b sistemini 1s- | ah eti sonra Harbiye ülmüş birşey değildi. ı dostum» sözi Lord Hal'fak itanyanın me B ldu. Kabi enin en nüfuz- | zası sırasına | zirı li ve sözü d'nli geçti. Çembi dir, Almanların Pı işgalleri ü- | zetine diktatörlerir can düşmanı | olmuştur. : Lord Hâl &'le hayatırı çok sever. Fırsat bulünca Görvbyde- ki malikânesine gider. Refikası da çok malümatlı, zeki bir kadındır. Vaktile muhafız alayında mü u Lord Derbynin Son — intihabatta kamarasına aza seçil - Lordlar Eskiden Sakal | Bırakmak Vergiye Tabimiydi? Birinci Framavansı meşhür Raşve- Kili Dapeal, 16 m€t yüz yılm başlangı- gında bir Sakal vexa Si İhdas etmişti. Bu, bazi rütban srufina — mahsustu. | Ancak birkac seno devam elti. Büyük Petro, 1768 de sakal taşımak bliyen sengin — Boyarların 100 ruble | verzi vermelerini emretti. — Ba vergi memnuniyetsielikle karşılandı. — Buna Yağmen Petresborgda — tatbik olundu. Büyük Katerin, An, Elizabet ve ikin- €i Katerin zamanında da Boyarlar bu vergiyi verirlerdi. MAİSKİ 1912 senesi sönteşrin ayının sisi Londrada Viktorya İ - n mi üzerinde genç bir Rus etrafına bakı ordusunun 2 tibdadından kurtulmak parasız memleketini terkeden bı delikanlı, Londrada bulunan va- tandaşlarından yardım ve muâ göreceğini ümid ediyordu -dle bu muazzam beldeyi . Halbuki kendisini kar . İstasyonda be' miyeceğini an- ladı. Kalabalığa karıştı. Londra tun kenar mahallelerinin birinde köhne bir evin önünde durdu. D: ha evvel kaçan vatandaşları bu radı soğuk odalarda, sefil bi t sürüyorlardı. Aradığı ada onjur, Vallak yoldaş!. — Bonjur... Kimsiniz sız?. — Jan Liyakoveski... — Sefa geldin, arkadaş... Gele ceğini - azmışlardı. Buyur içer ye. Liyakoveski, muhacir hayatınıs bu suretle atıldı. Babası, bir köy papası idi, Ken diei de buna hazırlanıyordu. Fa- kat kiliseden uzaklaşmayı tercil etti. Nihlistlerle beraber çalışmıy başladı. Bunların çocuklarını oku tuyor, hayatını temin ediyordu. Bir gün yakayı ele verdi, hapsı atıldı, bri kolayını buldu, kaçtı Londraya iltica etti. Kendsini misafir eden Vallal da firari bir Yahudi idi. İki arka- daş beraber çalışış tırdıkları risal deriyorlardı. Şimdi, yirmi beş sene sonrayz geçelim. 1936... Yine sisli bir gün (Devamı 7 inci sayfada) Bir Sene İçinde Nekadaı 534,000 dir. ramıştır. v— t y iüdin - Bunların çoğu mürettebatı ve hamulesile be- taber açık denizlerde batıp gitmiştir. Bir kısmı limanlarda veya sahile yakın yerlerde kazaya uğ- Bu batan gemilerin enkazı ne oldu? Geçen - derde, yanan Paris vapurunun teknesi ne olacak?.. Gemi sahiblerinin ilk işi, ilk evvel yükü çıkarmak, sonra da tekneyi yüzdürmeğe ça- lıpuıur. Bu lg ı-ııımlııulııh (kadar kolay de- Geçen Sene Batan Vapurlann Tonilâtosu 534000 di Vapur Battı? Sağdaki resim geçenlerde batan İn giliz tahtelbahiri ve battığı yeri gö steren kırmızı lâmbalı işaret ... ön yapılan bir istatistiğe göre 1938 senesi || içinde batan ticaret gemilerinin tonilâtosu Paris vapuru, kıymetinin dörtte birine, yan | 96 milyon franga sigortalı idi. Ve henüz 18 senelik bir gemi idi. Sigorta parayı verdi.. Şimdi geminir. enkazı sigortaya aiddir. Dalgıçlarla anlaşıp zararı nın bir miktarını çıkarmak istiyor. Pakat. bunun için de daha birçok milyon sarfetmek lüzim. Batan gemilerin bazıları şirketlere satılır. Bun- neyi dil içindeki B üR e ü e vapurunu alar Jar, çıkarabildikleri şeyleri çıkarırlar. Sonra tek — mitle atarlar, demir ve çelik parçaların- dan istifade ederler. «Atlânğik» şirket, gümüş takımlarım, halılarını, mobilyele - rini, elektrik lılıııbılınnı. ıııa.hzıımı bile çı