11 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

11 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4— SON TELG 1ILHAZİRAN 1958 Sulh Cebhesi Kuvvetleniyor öngiliz Askerleri Manşı Geçecekler Bir Harb Halinde Nasıl Hareket Edileceği Kararlaştırılıyor Manşda Bir Tünel Yapılacak mı ? vrupalı askeri mütehassıs / lar şimdiye kadar hep İn - iterede mecburi aıkelhm Kabul v;l lmesini zarurt görüyor- lardı. Nihayet bu olmuştur. Bun- dan sonra yine ayni muharrirleri meşgül eden mesele ileride Av - rupada çıkacak bir hatbde yetiş- miş İngiliz ord usunun ne suretle a geçerek Fransa a koşacağıdır. Av - na mümkün — olduğu i göndere- palı askeri mütehsasısları meş - ortaya birçok ihti « n çıkmasına yol açan bir mal denizinden İsv 600 kilometro uzunlu cephede 200 fırka askeri bulunu- Bugünkü hesab başka tür- al denizinden Akdenize ka- etroluk - bir cephe farzedilmektedir. Fransa - Almanyaya karşı lar düşmanın girmesine mâni olacaktır. Fakat be olursa olsun yalrız müdafaa mevziinde kalmak kâfi gel Fransarın daha birçok iyacı olacaktır. Bu da an- cak İngilizlerin yardımı ile temin edilmiş olacaktır. İngiliz askeri - nin de çabuk gelmesi, Fransız top-) rağına bir an evvel çıkarılması elzemdir. 1914 de İngilizlerin $ fırka as- keri Fransaya denizden ve şimen- diferle nakledilmiştir. Bu ise bu- gün artık ağır görülüyor. Bugün herşeyde azami sür'at olduğu gibi iyatının çabuk olması hlh.ı.su ehemmiyetlidir, İngilte- reden denizi aşarak Pransa sa - hillerine çıkacak İngiliz askerleri uzun şimendilerlerle cepheye gön- derilecektir, Hem uzun iş, hem de | emniyetsiz. Hem çok gemi lâ - zım. Hem de çok vagon. Gemile - rin düşman tahtelbahirlerile ba - tırilması pek mümkün <İduğu gi- bi şimendiferlerin de yukarıdan düşman tayyareleri tarafınaan ta- kib edilmesi dalma gözönünde bulunuyor. Eğer İngiltere ile Fransa ara - sında Manş denizinin altından tü- nel açılmasına İngilizler razı ol - salardı İngiliz kıtaatının Fransa- ya nak kadar müş - kül görünmiyecekti diyorlar. Elli senedenberi bahsi tazelenen, fa- meselesi kat bir türlü açılamıyan bu tünel meselesi da'ma e halindi Geçenlerde kuvvetle bahsi tekrar -— —- —— —- » ve artık İzgilizlerin es - tarafından taarruza acağı korkusile tünelin açıl- | masına razı olmıyan İngilizler bu-| gün artık Fransadam emin bulu- nuyorlar. Bundan sonra İngiltere taarru- | za uğrarsa Fransızlar tarafından değil, daha başkaları tarafından uğrıyacaktır. Bugün Fransa ile İngilterenin müdafaası müşterek- tir. O halde Manş tünelinin de a- çılması zamanı artık gelmiştir, di- | yorlar. Tünelin açılması için her- halde seneler geçecek ve larca İngiliz lirası sarfedilecekt Bunun için eğer istenirse para bulmak imkânsız birşey değildir. | 'Tünelin bir an evvel açılma fa- «liyetine girişilmesi için hemen | içe başlanması fikri gerek Fran- sızlar tarafından, gerek İngilizler tarafından yeniden ileri sürülü - yor. Manş tüneli bahsi burada kal « sın. Acaba İngiliz kıtaatını Avrupaya nakletmek için daha çabuk bir vasıta bulunamaz mı?, — Burada aökeri mütchassısların hatırına | gelen vasıta tayyare oluyor. Fa - kat şiydiye kadar tayyaroler as- ker nakliyatında ancak az mik - tardaki sevkiyat için kullanılmış oldu. En son tecrübe İtalya tara- fından Arnavutluğa asker gön - derirken yapıldı. -Arnavutluğun paytahtı olan Tirana 1,100 kişi tay- nin Fransa yare ile yollanmış oldu. ,İngilterede talime çağırılan gençler gülerek askerliğe koşuyorlardı sevkiyat gösterdi ki tayyareye bin- dirilen asker kendi silâhma ma - lik olan ve kendi silâhından faz- Tazleemasinit tayyane ile nakli öyle kolay olacak şeylerden görünmü yar. Afnavutluğa tayyare ile asker yollandığı zaman İtalyan hava müsteşarı General Valle bunu - zah etmişti: Seri bombardıman tayyareleri nakliyat için tahsis edilmişti. Bu tayyareler de yu bi kendi slâhim, kendi kerin naki bugün için malzeme nakliyat ade & dilmesi mevzuu bahsolmuyor. E- sasen bugün bu kabil tayyareler için başka işler görmek vardır. Şu halde sevkiyat işlerinde kullanı - lacak tayyareler ticaret işlerinde kullanılar tayyarelerle artık za- manı geçmiş bombardıman tay - yazeleri olacaktır. Bugünkü he - (Devamı 7 tnci sayfada) Deniz banyol Yünlü Pamuklu Ür(l?!/ DE aksızın vücudü kaplar. Beyo; arıda dendiği gi-) z Bof Meraklı Şeyler GÜRÜLTÜ İLE MÜCADELE aris belediyesi, gürültünün ö- üne geçmek İçin — tekerlekleri üslikli olmuyan aradaların şe - hir dahilinde dolaşmalarını kaft'iyyen Menetmişlir. Bu emir hilâfinda hare- kel edenlerin arabaları müsadere e - Tanacak ve kendileri hapsedilecektir. <İLK SİGARA Tütün, cekiden çubaklarla, pipolarla içilirdi. Bunu, ince kâğıllara sarıp lç- kimt, Kivayete güre Cemairdan avdet eden Framsız askerleri, yerlilerin tütün yap- raklarını imce ince kıydıktan sonra musır yapraklarına sararak içliklerini görmüşler. Bir müddet ayni usulü takib elmişler. Sonra mıecır yaprağı bula - mayınca ince kâğıtlara sarmağa baş- Tamışlar. Bigara, bühassa kadınların hoşuna gitmişti. Birini söndürüp birini ya- kıyorlardı. İlk siçara fabrikaları 1830 da açıldı. KAÇIRILAN ALTINLAR İsviçre hükümeti, bankalarda mev- ewd 40 milyar altını, ani bir Alman ta- Arruzuna karşı muhafazaya karar ver- mlş ve bunları tamamile Amerikaya göndermiştir. YENİ BİR KEŞİF Bir Alman mühendisi, İtalyaya harb- sir bir ehayati sahar temin etmenin çaresini bulmuş: Akdenizin şimdiki satlımı 209 metro alçaltacak, sularını sahraya dökecek. Bu süretle zirsate elverişli 600,000 ki- Jömetro murabbar bir arazi elde edile- cek. Mühendisin projesini kuvveden flile gıkarmak için 180 mülyar frank lâzım imiş. Avrapa devletleri kilâhlara sarfet - tikleri paraları buna verselerde derd- den kurtulsalar almaz mif, DÜNYA EKONOMİSİ İngütere.— İngiltere bankası, B. R. Â Bal bankası tarafından Çekoslovak- ya hükümeti hesabma kasalarına yatı rılan & milyon İngiliz Kirasını B. Bal bankasına lade etmeyi kabul et - miştir. Bu parayı Bal bankasının Berline wereceği şüphesizdir. Bu, Londra me- hafilinde büyük bir münakaşaya se - beb olmu: Matbuai, İngillere bankası nazırı Montag Normana karşı şiddetle hülcum etmektedirler. Doktorun Öğütleri: Haşlama ve Kızart- ma Etler Haşlama. yoksa kızartma et mi yemeli? Gençler kızarmış ve kanlı, yaşlılara da haşlama et yemeleri tavsiye olunur. Eskiden, elliyi aşanlara da- ma, piliç, kuzu elti yemeleri tavsiye olunurdu. Son za - manlarda mümkün olduğu ka- dar az et yemeleri tavsiye &- diliyor. Gençlerin kızarınış ve kanlı pirzola, biftek gibi şey- ler yemelerinde bir mahzur yoktuz. ları mevsi minin fevkalâdeliği Yeni Deniz Banyosu MAYOLARI Bayanlara aradıkları şak- lık ve gençlik ve sporcu harekâta mâni); nda BAKER TUtipye Buruşmaksızın ve da si mek usulü yüz sene evvel keşfolundu. | Bu malâm... Fakal bunu — keşfeden | dını öğrenmiştim. — Birkaç Adm da güzelliğinden bah- settiler. Görmek, methedilen bu güzel kadının köm olduğunu öğrenmek istiyordum. Bana Sabahati tarif ederlerken: — Sen de, ona güzel kadın bu imiş diyeceksin. Demişlerdi. İçim- de görmek merakı yavaş yavaş fazlalaşmıya, sıkıcı bir hal almıya başlamıştı. n bence güzelliği meçhul onu inceden in- ceye tetkik edebilmek fırsatı ile karşı karşıya kaldığım halde, bir nevi korkaklık yüzünden bu gü - zel tesadüften istifade edeme - Aradan birkaç ay geçmiş, ben Yalnız nerede güzel bir kadına lasam «Sabahat bu olmalı» di- yordum. Bir müddet sonra benim güzel- lik ölçülerime göre Sabahat ola - ine hükmettiğim kadınların birkaç yüzü geçmiyo baş - urmak işten değildi. İs « tanbulda yüzlerce hat dolaş- tığı halde arkadaşlarım hâlâ: — O bir tanedir. diyorlardı. Sabahatin bir tane olacağına be- nim de aklım ermişti. Amma, ar- adaşlarımın tarifi ben yordu. Uzuü boylu, şişmanla za- yıf arası, sarıya yakın kumral saç- h... Daha bir sürü tarifler... Ben onların verdiği ölçüde yalnız İs- tanbulda yüze yakın kadın gör- düm. şaşıttı « — İşte Sabahat... — Maşallah... Allah nazardan klasın, cidden gi - Sana knç :ydır derdimizi an- köşedeki koltukta bir kadın ot ruyor. Biraz solunda şık bir eta- jerin üzerini süslüyor. Kristal va- zodaki bir demet karanfil dekoru büsbütün güzeileştiriyordu. Arkadaşım: — Şimdi seni Sabahatle tanış- tıracağım. Çok müsaid- görünür amma dikkat et ve. Biraz durdu, sonr: Sakın ona dedi, Tabli güldüm. İnsan ilk defa misafirlikte gördüğü bir kadına ilânı aşk eder mi?, Yapılsa yapılsa birkaç puse teatisi ile en yakın an bahsetme, Devletler Mali Harbe Başladılar evletler 1939 yılı bütçeleri- Dne müthiş harb hazırlığı masrafları — koymuşlardır. Bu hazırlıkların neye mal oldu - ğunu öğrenmek için bazı rakam ları aşağıya alıyoruz. Devletlerin yeni sene içinde si- lâhlanmak için sarfettikleri para- larla bir mali harbe başladıkları söylenebilir. Şü rakamlara dikket ediniz: Almanya: 4 mülyon lira. Her 2 | günde. İngütere: 4 milyan lira. Her 3 4 milyon lira. Her 4 Rusya: 3 - 4 milyon lira. Her $ günde, Fransa: & milyon lira. Bir haf- tada. Diğer devletlerin günlük silâh- lanma masrafları 8 rıiilyon Türk lirasından fazla... Almanya, bu sene içinde silâh- lanmıya sarfettiği paralarla her Alman allesine bir otomobil he- diye edebilirdi. Fransa, senelik askeri bütçesi le her yeni doğun bir kıza 90,000 | #rank drahama temin edebilir. İngilterenin silâh altına alına- cak askerler için sipariş ettiği kumaşlar Londradan Nevyorka kadar uzanır. — Kimsiniz, kadınım adı ne? Deyince, doktor telâşlandı, sıkıldı. dili ağdı - nn içinde katılmış gibi kasıldı, kaldı: — Sadece öğrenmek İstemiştim. Diyebildi: Komiser: — Sorduğunuz gibi bir olgu yok! Dedi, telefonu kapadı. Fazıl içini kemiren ü- 'e bu karşılığı yeter bulmadı. — Bir şey daha var.. Bir şey! Diye söylene söylene telefonu çevirdi: Aloo.. Neresi?. Emniyet Direktörlüğü, Kimsiniz?. Burası santral, kimi aradınız?. Direktörü.. — Direktör yok. Nöbetçi direktörü vereyim. — Veriniz!, Fazıl te törle de başk ve heyecan içinde nöbetçi direk -« Tle konuştuklarını konuştu. O- radan tıpkı o karşılığı aldi: —— « - GÜD Bdi SABAH Sabahtı. Fazıl balkondan pencereye, pencere- den kapıya, odadan odaya koşuyor: — Güney nerede kaldın?. Diye çırpınıyordu. Geceyi hep böyle geçirdi, anın sokak gören her deliğinden Güney'i böyle aradı, böyle gözetledi, böyle çırpındı! Artık yorgunluktan dermanının kesildiğini, bacaklarının diğini, gi in heyecar, üzüntü, merak ve bekleme sar'asın:. tutulduğunu hissediyordu. — Oof.. Ayakta duramıyorum! Diye bir köşe koltuğuna çöktü ve bir yanar- dağ gibi ateş fışkıran başını elleri arasına aldı. AKŞAMA DOĞRU Fazıl baygındı Canu sert; dikenli, demirden bir vsemhar ieina alınmız gibi sıkılıyordu. Avakta du- aa VS 188 gaşyanaman YiiN: ETEM izzer BENİCE gaa aa ramiyordu, oturamıyordu, düşünemiyordu, konu- şamıyordu, yürüyemiyordu, göğüs darlılkarına uğ- rüyordu. — Allahım ben ne yapacağım?. Diye çırpınıyor ve hep tek şeyi söylüyordu: — , — Ben onsuz yaşıyamam! DAHA ERTESİ GÜN Bir polis ispekteri, bir sivil komiser apar- tımandaydılar. Farıl: — Artık beklenecek gibi değil. Bütün umut- larım kesildi!. Bundan ötesinin içinden polis çı- kar, â ö Diye emniyet direktörü ile görüşmü — Karım kayboldu. Öldü mü, öldürüldü mü, ne oldu bilmiyorum. O ölmemiş, öldürülmemiş ol- saydı hasta, kör, topal ne olsa gelir, beni, evini bu- lurdu. . Diye bütün polisi telâşa vermişti. — En çok öldürüldü diye korkuyorum. Elinde dört beş yüz bin liralık bir para vardı. Onun; bü- yük şehir kadar büyük bir apartıman yaptıracağı duyulmuştu. Büyük plânlar hazırlıyordu. Karımı mutlaka öldürmüş olacaklar!. Diyordu. Ve.. bunun içindir ki, ük iş olarak güven direktörü eve bir ispektör ve bir de komiser göndermişti. Bunların İkisi de İstanbul polisinin gözdesi detektiflerdi. Kaybolmuş kadın, kesilmiş kafa, kırılmış kasa, gizli kalmış kanlı, ölümlü bü- tün olgularda binbir başarıklar rdı. İspekter sordu: — Karınızın fotograflarını görebilir. miyim?. Hem bize lâzım da olacak. Fotografları çoğaltmak bütün karakollara yaymak ilk işimizdir. Fazıl: — Getireyim!, Dedi, gitti. Yatak odağında ve salonda en ye- ni fotograflardan birer albüm olduğunu biliyordu. Fakat, arandı arandı ne albümleri, ne de evin için- de Güneyin bir tek resmini bulabidi. Delirecek gibi geriye geldi: — Resimler yok!. gün için randevu alınır. Arkadaşımı beklemeden od girdim Sabahat muntazam bacaklı nin pozisyonunu — değiştirmi elleri yüzünde kucağındaki gi teyi okuyordu. Benim içeri gil ğimi farketmedi. Kemal yar aokuldu, bu pozu ne güzel d mi? dedi. Ben güzel kadının teceği bir sesle cevab verdim: — Allah bilir. Kendisile tanışalı bir iki hâ olmuştu. Onun ziyaretlerine tiğim zaman mutlaka bir bül karanfil götürüyordum. Bir gün: — Kuzum bu karanfiller ne den aklına geliyor diye sordu. vab vermedim. Teseddüd içiş kaldığımı hissedince güldü: — Cevab versenize.. dedi. Karanfilin kerametini ona sıl anlatabilirdim. Nihayet ağzımdan baklayı karar verdim. Herşi anlatayım dedim ve: aranliller bence aşk çiç leridir. Hem siz de taze bir k rantilden farksızsınız. Sabahat: — İmtihan geçiriyoruz. Fa! siz kaybedeceksiniz bunu kai edin. Dedi. O gün fazla konuşmadık. Zat vakit geçiyordu. Kapıdan çıkârken genç kadıl — Bakalım karanfillerinizin siri me olacak? diyordu. Düşündüm. Onu görmeden vel yüzlerce benzeri ile karşıl: mıştım. Görmeseydim yine b zerlerile meşgul olacaktım. Bi birlerinin benzeri kadınların ; zelliği poşinde koşmak tehl'kes| Sabahate götürdüğüm karanfi önliyemezse diye korkuyordur Fakat aksi çıktı. ) Ankara Radyosı BUGÜN 18,30 Program. 18,38 Müzik (Şen oda müziği - Tahim Özgür ve ateş böcekleri). 19 Çocük saati. 1935 Türk müziği (Faml heyeti 20 Memlekot aat ayarı, ajana meteoroloji haberleri 20.10 Neşeli plâklar - R. 2015 Türk müziği (Müylerek ve 5— Refik Fersanın - Mahur şar Bir mey'e yarat hasta pönül 6— Bahmi Boyin - Mahur şarkı © gülün geçti güzellik çağı. 1— Rahmi Beyin - Mahur şarki BServünazı seyret çıkmış oyuna &— Dedenin - Mahur şarkısı « ni a0' bülbülüm var. $- k türküsü - Alıverin b Tamamı. 16— Halk türküsü - İki karpuz kultuğa sığar mı? 21 Müzik (Riyaseti Cumhur bu su - Şef: İhsan Künçer). 21,50 Anadola ajantı (Spor se v 22 Müzik (San resitail Bayaa ( Somozyi tarafından). 22425 Müzik (Cazband - P1). ZTAS - 23 Son ajans haberleci yarınki program, 1357 Hicri 1355 Run Rebiulâhir Mayıs 23 29 1939, Ay 6, Gün 162, Hazır 37

Bu sayıdan diğer sayfalar: