Boğaziçinin Tarihi Kuru Çeşme Kömür; Depoları | yif. Sallana sallar Bugün Boğazın Bir Yüz Karası Olan Bu Depolar Burada Nasıl Kurulmuştu ?. CAşağıdaki yazıyı, doğma, büyüme Boğaziçili olan ve son yarım asırlık Boğaziçi hayatını yakından tanıyan Emin Kâhya- oğlu yazmıştır. Emim Kükya - oğlu — Kürüçeşmelidir. — Biz Kuruçeşmenin, kömür istilâsı na uğramazdan övvelki güzel manzarasını anlatıyor. Bu ya- Boğaziçinin yegâne ada- sının hazin talihini de öğrene- ceksiniz.) inci gibi betli dü- eyrettik! bu kı raz ilerisinden başlıyan ye- ağaçlık sahadan gözlerin: tamazlar. Defterdar — burnunda *Ortaköy şifa yurdu» nun iş; Mekte olduğu binalardan t 2uz da Kürüçeşmede — merhum Şeybulislâm Cemaleddin efendi- nin Çamlık korusuna kadar bu RİAA Zel ve göz e Vam ettiği ve Kuruçeşme ile Ar- navutköy arasındaki kız kollejinin gizlenmiş #il sahada nihayet büldi Tülür, Dikkatle bakılacak olursa | bu dekorun da Boğazın çok beğe- Dilen herhangi bir parçası kadar 1 olduğu gözden gaçmaz. ayı- tu - merikan duğu lerine kaptıracak. winİzin hlandığını, ireğinizin dersiniz. İşt 1 — seneler etelerde oku du; «Kürüçeşme kömür depoları» da- ha açık tav yirmi senedberi bi Vaktile bembeyaz çehreler Tu göğüs vermiş olan şir ylarla süslenn bu sahi isimleri t n kimseler oturmuştu. İh - sonra gelen urnundaki malpaşa diinden köşede hâlâ selâmlık dairesi bulunan Bahriye Nazırı Bozcaa - yalısıdır. Bunun de meşrutiyet senesi başı- adliye nazırı olan Ab - Tahman paşaya aid yalı bulun- makta idi. Halen tütün deposu - larak kullanılmakta olan şu kara çehreli beyaz yalı harbiumum! kahramanı Enver paşanındır. Alt | başındaki ise damad Halid paşa- nin sultan sarayıdır. Bugün Altın- çapa adı verilen geniş arsada da- mad Mahmud Celâleddin paşa ve Oğlu meşrutiyet devrinin möşhur | ademi merkeziyetçisi «prens Sa bahaddin» in oturmuş - oldukları kocaman bir saray vardı. Şurada | gümrük antrepolarının hwndu-; &u yerde Ebussüud zade merhum! Rıza Beyin daha ileride Şeyhulis-| lâm Cemaleddin efendinin yalı - Jarı bulunuyordu. Şu geniş pen - ceresinden tütün denkleri görü - nen yalı da milli müzelerimizin banisi sayılan Hamdi Bey otu - rurdu. Bazılarının söylediği gibi Ku - Tüçeşme; tablatin kömür depoları lmak üzere hazırladığı bir l- | diğer Bo- i bir halk| ve Gesiçi köyleri gibt neş | yuvası idi. Buradı nbulun | eski aileleri | Şayanı eseftir kj elim bir talih- | Yukarıdaki resim Kuruçeşmenin otuz sı sizlik Kuruçeşmeyi bu hale ge- istikametinde bulut amirali tarafındı ; lan Kara Todori paşa yalısından arak tekmil Kuruçeşme r. O tarihden sasını bir Fransız şirketine kira - | arak kömür koymuştur. Buna Kurüçeşme halki ve hi ki şehremaneti & En Çok a O zü- ni olmak Fransız Artistlgi ransada bu- Fgun en göz- de bulunan kadın artistlerden birisi de Mari Dü- bas'tır. Mari Dübas Pa- doğmuştur. Fransız de Annesi Po- dır. - Fakat; riste Halls Bildir. lonyal Parisde büyümüş, Parisde terbi- ye görmüştür. Çok zeki bir kızdır. Küçük yaşta iken artist olacağını, operada, opera komikte alkışlar kazanacağını söylüyor, buna ça - lışıyordu. Konservatuvardan birinci çıktı. | Dediği gibi opera kömiğe girdi. Az bir müddet içinde musiki üs- tadlarının, meraklılarının dikkat nazarını çekmeğe, takdirlerini ka- zanmıya muvaffak oldu. Mari Dübas, şimdi Parisin en lüks müzik hollerinin birinde, zino dö Pari'de çalışıyor. San'atine o kadar merbul ki çenlerde, sahneye - çıkamıyacak evvelki halini gösteriyor Fran Ti için neticesiz kal- ları istemişlerse de işe © tarihteni yığınlı ri yalı ik olm miş Ve kömür rına tur. Kurı ğılmadan evvel İstanbulun mürleri Çengelköy ile Kulel sında bulunan etrafı duvarla çev rilmiş, üzerleri kapalı olan hakiki kömür depoları: konurdu. Bu cesim depolar mevcuddür. | Hatta birisi fabrika halinde kul- lanılmaktadır. Bu sahile d fDevamı 7 Sevilen © sabiline kömür yı- kö arar Bunlardan Birisi Hiç Şübhesiz Madam Mari Dübas'tır derecede rahatsız olduğu halde müdüre: | — Sakın, demiş rahatsızlığımı | ilân etmeyiniz.. Şimdi saat 2, tem- sile başlamıya daha 8 saat var. O zamana kadar biraz iyileşirsem vazifemi yaparım.. Ve yarım saat evvel gazinoya | gelmiş. Perde açılıp da sahneye | Sadalarile her zamankinden da- ha fazla alkışlamalarından rahat-| anlamış | Mutad şarkılarını #öyleyip koli - Sin arasına girince, famdü nin kolları arasına düşmü; miş-.. bayıl- | SANA ÖYLE GELİYORSA: ayan. bayın larından ermiş. en samimi dost- mercimeği Eve — almış, ölril iyor. Çakır ke- odaya giri - | tarafa, par ceketini bir — Altı ayak var, diyorum sana. Mademki inanmıyorsun kalk bak! n fırlar, ayak ucü der. Yorganı kaldırır, bakar | yar na ve — Bir, iki, üç, dört... Hakkın varmış karıcığım. Der ve tekrar yatağa girer, sı- zar. KUYUMCU DÜKKÂNINDA: Matmazel, zannederim, bu dükkâna yeni — Bvet, geldiniz?. fakat neden anladınız?. ları söylerken kızarıyor- sunuz dâ... ECZANEDE: kavanozdaki ne?.. yamadığımız reçetelerin yamadım?... — Bir reçeteyi okuyamadık mı bu ilâçtan veririz. Zararsız, mide- vi bir şeydir. | Smemaya Gıt- mek İçin İnsan Öldürülür mü? 18 Yaşında Bir Katil Parisde idama Mahküm Edildi te Ruje adlı 18 yaşında h zengin bir ka- evvelce bir delil dıra öldürdüğünü yazmıştık. Paris.cinayet mahkemesi Ruje- nin mühakemesini bitirmiş ve kendisini a mahküm etmiş- tir. Röje bir gemide miço idi. Bü- men'e çalışıyordu. Fakat, büyüyünce başa çıkamaz olmuştu. Hâkim lerini niçin dinlemiyordunuz Maznun, — Yumruk nasihatle- rini Hâkim. — Büyükler, küçükler yaramazlık yaptılar mı döverler, Bu eskidenberi âdettir. SİNEMAYA GİTMEK Hikim. — Komşunuz - ve aile dostunuz Madam Marten'in para- sını çalmak aklınıza neden gel - di?. Maznun. — İşsizdim. Boşta ge- ziyordum. Baba, cep harçlığı ve miyordu. Karnımı da doyur yordu. Bir ayda, iki defa bile si- nemaya götürmemişti. Hâkim. — M son teşrinde du- vardan atladınız, mutfak kapısız vurdunuz. Madam Marten geldi, açtı. Kendisine: «Küçük hemşire- min bir fotoğrafını getirdim si ze...* dediniz. Maznun. — Evet... Hâkim. — Sonra zavallı kadı- ni ittiniz, yere düşürdünüz, daha sonra?. Maznun. — Bayıldığıni görün- ce bir kaç yumruk attım... Hâkim. — Sonra da bir havlu ile boğdunuz değil n Maznun, — (Gayet tabil bir ta- vırla) başından kanlar aktığını gördüm. Kendi kendime işini bi- tireyim daha iyi, dedim. . mi?. Hâkim, Halbuki zavallı kadın | çoktan ölmüştü. Sonra dolabları irdınız. 1400 frankla bir kaç parça elmas buldunuz. Maznun. — Evet... (Devamı 7 inci sayfada) | cudü S—İON TELGRAF —İHAZİRAN 1929 ——— ——— Gözlere İyi Bakmak Daima Genç Görünmek Demektir öz güzelliği pek kıymetli bir nimettir. K epsi bu nimete na: e ede bazı kaldelere riayet etmenin lü- ini muhafaza imek zumunu takdir edemiyorlar Güzellik evvelâ sıhhat mesele- şidir. Gözlerin güzelliği dı iyi bakılmas: am ede anların ilerlediğini — gözler kabil olacağına dair y hüude bir fik: gözler iyi öyle ihtiyarlık alâmeti göstermi - yeceklerdir. Gözler 50 y İns makinenin dar genç kalabilirmi en has lerdir. Bunun içini azın çabuk bo - rdan için birçok ibret ah- vardır. deniyet icabı olarak çalışıyor ve en çok da gözler oluyor. Hem de ne türlü yorgunluklar!, Okumak, yazmak, dikiş ditmek ve saire. Bütün bu işler çok kere tabit ziyanın altında değildir. Gözleri asıl yoran da bu dir. Onun için böyle yorulan gö ler de vaktinden evvel yaşlarımış muhafaza alnıe me- çok yorulan nla: görünüyor. Gözlerin edilmesinde en birinci şart din- kapalı ve uy- nlenmiş olurlar. kapalı kalması da ssir olmanın Öönü- | Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz * Hinidistanda 'beş cinal suç işlenir ve üç kişi mahküm e - dilir. * Kanadalılar. 900 kilo ekmel İsarfederler. * Sövyet Rusyada 280 ton İkömür istihsal olunur. * Amerika iş adamları, Çin- deki menfaatlerinin muhafaza- İsı için 45,000 frank sarfeder « ter. * İrlandada, bir dakikada 2700 kilo pancar İstihsal olu- nur. * İngilterede şekerciler, 19 bin franklık şeker sarfederler. SİZ BU SATIRLARI OKUR- İKEN 60 SANİYE GEÇTİ. hat | uyku uyu- | ye karşı veya arkasını dönerek o- j koyu renk- n aydın - Tren ve araba sarsıntısı | de ghmı j yormak hiç iy okuyarak — gözleri değildir. Pencere- için - | turup okumak da yanlış bir ha« rel Gözleri yormamak için ydınlık yandan, karşıdan ve- adan gelen değildir. Ayda- hık yukarıdan aşağıya, omuzlar- dan gelmeli ya imiş. Bir Dans Yıldızı Brükselde Yapılan Beynelmilel Dans Müsabakasında Birinciliği 14 Yaşında Bir Kız Kazandı 'atlar tertip dans rükselde, Ne: olunan - (Beynelmile! bakası) pek parlak köşesinden bin lerce seyirci gelmiştir. Ana Kraliçe Elizabet fatını 15 yaşında, Tatiana Stepa- nova adlı bir kız kazanmıştır. Ta- tiana bir Rus mültecisinin kı dır. Ve Pariste doğmuştur. Mon- tr'de küçük bir odada oturu- yor, her gün annesile beraber dans muallimesi meşhur. Madam Peobrajenska'nın studyosuna gi- 'akat, dans - öğrenmek çi annesi, studyoda hiz * met ettiği için.. Genç kızın fıtri bir istidadı var- dı. Dans edenleri seyrediyor, eve gelince aynen tekrarlıyordu. On iki yaşında iken, Operada tertip olunan çocuk balasu için küçük bir oyuncu aranıldığını işitti, mü- racaat etti. O gece, şayanı hayret oyunları ile yalnız seyircilerin değil, baloyu tertip edenlerin de takdirini kazandı. Kendisine bazı tekliflerde bulunuldu. Tabil ai- lesi reddetmedi. Arasıra hususi müsamerelere davet olunuyordu. On beş yaşına gelince, raksın bü- tün inceliklerini, hem de kendi kendine öğrenmişti. Brüksel müsabakasını işidince 'ake karar verdi. Fakat Paris- ten Brüksele gitmek için para lâ- zimdı. Bunu nereden bulacaktı. Dostları yardım ettiler. Müsabakaya girenlerin, biri İs- panyol olmak üzere üç oyun oy- namaları mükarrerdi. — Tatiana bunları ve Kastagnet kullanması- ni öğrendi. Annesile beraber Brüksele git- | tL Meşhur bir ressam, genç kızın fakrü halini duyunca oldu. Anne ve zıkı studyosuna yerleştirdi, güzel bir rob hediye etti. Her gün çiçek ve meyv, deriyordu. Tatlana, jüri heyetinin ve hazır | bulunanların alkışları arasında | rinci lân olundu. Ana Kraliçe mükâ - müuştur. müteessir | Hizabet mükâfatı olan 10.000 fran- gı kazandı. Etrafinı — gazeteciler, sinemacılar sardı. O sevincinden ne söyliyeceğini bilmiyordu. Bi- ricik arzusu, bu mes'ut hâdiseyi telgrafla — babasına — pildirmekti, Muvaffak olamadı. Çünkü par: sı yoktu. Kazandığı mükâfat gün sonra verilecekti. Tatiana, dans yıldızı oldu. Dün- ya gazeteleri resmini, ilk sahife- lerine koydu. Küçük - kız, artık servete, saadete kavuşacak. Bü - yük sinema çirketlerinden birinin teklifini kabul etti sını bastı mı tacak. «Başına devlet kuşu ko: du...» derler. Bu sözün doğrulu- ğuna bundan daha iyi bir misal | olur mu?...