Tefrika Numarası » 112 Cîvanya'n Umumi Harbde Rusyaya Casusluk Yapıyordu Talih, Bunun Karşısına da Dursun Kaptana Aleyhdar Bulunan Salih Kâhyayı Çıkarmakla İşini Kolaylaştırmış Oluyordu — Harb zamanında olsun, suih | inde olsun deniz yolunda her| n tehlike vardır. Fakat, usta lar kıyı kıy) gemilerini yü- ür, işlerini başerırlar. - Benim Salih kâhyadır. — Buranın İyat işleri heman hemen be- imden geçer.. Şimdiye ka- d iki yildir ne bir takam gâvur | geçti, ne de bir tüccarın ma- b ziyan ettim.. İstersen gel sa- | M takalarımı görtereyim.. Beni D öğren, sonra siparişini ver. "!llı:mı hir çöpünü ziyan etme- bütün malların. Samsun de - Ültatanbula kadar bile taşırım! Abancı teşekkür etti: — Çok teşekkür ederim kâhya.. '"'*“âılım da.. — Hemen burada konuşabiliriz.| Yabancı ile Salih kâhya ayni | toplandılar, söze devam — EEEREORM — 350 külek Trabzon yağı... — Teneke değil! — Hayır, değil! Külek!.. — Külek başına hesab edeceğizi! — Gemi başına değil mi? | S Değil.. Gemi haşına olursa siz| Atar edersiniz! — Sebeb! — Kaptanlar © zaman her ge- daha fazls yül koyarlar. bu #emilerin hem yolunu hem de vralarını azaltır.. — Peki, külek başına olsun.. Ne #receğiz her külek için? E Salih kaplan düşür gibi gözle - | VSi kırptı, aklınca hesab yapar Bİbi bir tavır takındı. sonra cevab Verdi:  — Külek başına bir buçuk bank- Doti Yabancı bu fiatı istiksar eti — Bir buçuk lira mı?.. Çok fazla| ya! * — Değildır.. Yolu düşünün bir Kerel — Bir İra vereyim. | — — Olmaz'. Zarar ederim. Pazarlık uzun sürdü.. Neticede Ahya ile yabane, onlaştılar, Ta- "vıl 125 kuruştan bütün yağ kü- iklerinin Samsura kadar taşın - kararlaştırılAı. Salih Kâhya ür sordu" | . — Mallar hazır mi? W > Hazır! — Bürada mı? | — — Hayıt yayladılar.. — Ne zaman indireceksiniz! ZORBALAR SALTANATI Mahmud - sekbanların hâkim olamayıp ricat et- görünce ümidsizliğe düş- Ne yapacağını şaşırdı? Kadı 've Ramiz Paşayı huzuruna P y kar —Şımdı ne yâpmaklığımız ge- Nktir. dedi. | — Etendimiz irade buyurunuz Ramiz Paşa cevab verdi: — Haliç denizinden Ağakapısını nmayi döğeli Padişah; bu fikri kabul etti ve hma, Ağakapısını ağır top- e dıığıqegı 'bışlırh. hümayun topçu ate- | hile hareket ve tuğyan halinde bu- — Hemen indirmeğe başlıyabi- lirizi. — Pekâlâ. Yarından — itibaren motörleri yüklemeğe başlıyalım. — Olur. Kâkya ile yabancı o günü be- raber geçindiler. Bu müşterisini Kâhya otelde bırakmağa da razı olmadı, aldı, evine götürdü: — Gemliler yüklerini almeya kadar burada kalınız!. Diyerek evinde barındırdı. Yabancı hakikatte ne ordu mü- teahhidi, ne de yağ tüccarıydı. Sa- dece Amiral Kolçak hesabına Tür- kiyede casusluk eden Batumlu (Civanyan) isminde bir Ermeniy- di. Tahsilini Galatasiray Sultani sinde yapmış, pürüzsüz türkçe ko- nuşuşu sayesinde Ermenilik hü- viyetini tamamen gizlemeğe mu- vaffak olmuştu. Civanyan, harbi umuminin ip- tidasındanberi Rusya — hesabına casusluk işlerile meşgul oluyor, faaliyetini bilhassa Karadeniz sa- Yazan: Rahmi YAĞIZ hil şehirlerine inhisar ettiriyordu. Dursun kaptanın takalardan mü- rekkep ve halk filosu adlı milis teşkilâtinın Karadenizdeki faa - liyeti üzerine Civanyana verilen bir emirde Trabzona gitmesi; bu teşkilâti dağıtacak şekilde faali- yete geçmesi bildirilmişti. Kur « naz casus İstanbuldan tedarik et- tiği vesikalarla ordu — müteahhidi sıfatile Trabzona gelmiş, orada ilk temaslarla faaliyete geçmişti. Talih, bunun karşısına da Dur- sun kaptana aleyhtar bulunan Sa- Nh kâhyayı çıkarmakla işini ko- laylatmış oluyordu. Yağların yayladan indirilmesi, motörlere yerleştirilmesi — işleri nihayet buluncıya kadar süren üç günlük misafirlik müddetinde Ci- vanyan, kâhya ile içli dışlı olmuş; fırsat buluıdu;ı sözü Dursun kap- tana intikal ettiren Batumlu Er- meni Salih kâhyanın kin damar- larını gıcıklamağa uğraşmıştı. (Devamı var) Roma Varşova İle Bozuşmak İstemez (4 üncü sayfadan devam) ile İtalyanın arası iyidir. İtalya şimdiye kadar Lehistanın istedik- lerine müzaheret etti. Çekoslovakyanın taksimi “sıra- sında Macaristanla Lehistanın da üşterek bir hudud tesis etme - leni için gerek Lehlerin, gerek Ma- ların gösterdikleri arzunun ye- rine gelmesi için İtalya az uğraş- mamıştır. Daha doğrusu ilerisini düşünerek her ihtimale karşı Al- manyanın önünde böyle Leh - Ma- car müşterek hududu ile bir du- var çekmek İtalyanın da istedi şeylerdendi. Hulâsa İtalya ile Lehistanın menfaatleri şimdiye kadar hep uy- gun olmuş, İtalya bunu saklama- mıştir. Hattâ İtalya - Lehistan - M stan şekl le bir zümre teş- kil etmek fikri uzun zaman Ro- manın siyasi mehafilini meşgul tmekten geri kalmamıştı. Çünkü Almanyanın orta Avrupada git- gide artan nüfuz ve tesirine karşı İtalyan diplomatları bu çareyi göz önüne getiriyorlardı. İtalyan diplomatlarınıp gayreti Lehistan ile Almanya arasında bir Yazan: M. Sami KAKAYEL Ağakapısını ateş altına alan do- nanma topları ciyardaki mahalle- | lere düşerek evleri yakmakta ve yıkmakta idi. Bir aralik toplandan biri Sü - l&ymaniye minaresine rasgelerek rahnedar etti. İstanbul ahalisi yeniçeri Tu - tunduğu cihetle, donanma tara - | fından mahallelerinin top ateşile | yakılıp yıkılmasını görerek büse bütün çileden çıktılar. Ve; yaralı, ölü çocuklarını — ve | akrolfalarını kucaklarına alarak anlaşma zemini bulmaktır. Dan- zig meselesi yüzünden kavga çık- ması İtalyanın hiç de muvafık görmediği birşeydir. İtalya Hari- ciye Nezaretinin neşrettiği İnfor- mazione Diplomatika — mecmuası bunu manalı bir surete anlatıyor. Diyor ki: Berlin - Roma mihveri harb â- | mili değildir. Bilâkis sulh vasıta- | sıdır!. Bu cihet böylece malüm olduk- tan sonra diğer bir nokta da var- dır: Berlin - Roma mihverinin «iş bölümü» itibarile orta Avrupa sa- hası Almanyaya, Akdenizde İtal- ilmiş deniyordu. İtal- lat- mış ki her ne kadar kendisinin a- sıl alâkası Akdeniz e ise de orta Avrupada mühim bir mevkii olan Lehistanın - Berlin - Roma Mmihverinden büsbütün uzaklaşma- sı doğru değildir. Lehistan Berlin ile Romaya kar- Şi büsbütün aykırı bir vaziyet a- lırsa bunun neticesi iyi olmıya - cağını düşünen İtalya onunla müm- kün olabildiği kadar dostluğu de- vam ettirmek istiyo: sokaklarda dolaştırarak şu suretle feryada başladılar: — Allah, Allah bu ne demek - | tir? Topla İstanbulu mu yıkacak- lar? Ocakluları ateşe mi yaka « caklar!. Hiç İmamülmüslimin 0- lân zat bu denlü hareket eyler mi? Müslümanlık kalmadı m:?. Sultan Mahmud; ahalinin va - veylâsına kat'iyyen kıymet vere miyor, durmadan donanmaya e- mirler vererek Ağakapısını ve civarını top ateşi ile döğdürüyor. du. Donanmanın topçu ateşi yeniçe- rileri ve yeniçerilik gayzetini gü- denleri ürkütmüştü. — Bilhassa; sarayı hümayun » | tekrar: bir savlet dan yeniçeriler üzerine yürü Süleyman ağa kumandasındaki dört bin kişilik sekban kuvvetle - rinin Irgadpazarına ve Paşakapı- 'erek etrafa deh- 1 oldukça şa - Günün Adamları (5 inci sayfadan devam) Dalma kapalı ve dudaklarında hafif bır tebessüm eksik olmuyan ağzı çok usta bir diplomat oldu- ğuna şüphe bırakmıyordu. Mirslay Bek'in ailesi Krakovi- lidir. Genç jozef, 1808 de orada doğmuştur. Babası ricalden idi. Polonya Cumhuriyetinin ilk se « nelerinde Dahiliye Nazırı olmuş- tu. Genç Bek, Lwowda, sonra Vi- yanada mühfndislik tahsil etti. On yedi yaşında iken memleketini Rus boyunduruğundan kurtarmak için teşkil olunan Polonya alayı- 'na gönüllü yazılmak istedi. İşte 0 sırada İlk defa olarak Pilsudski ile karşılaştı. Büyük as- ker, kendisini görünce: — Henüz pek gençsin, yavrum!. Evvelâ tahsilini bitir, sonra gel... Demişti. Umumi harbin üçüncü 'eniden müracaat ettiği za- man Pilsudski ona emeşhur livas da yer verdi. Harbi, topçu alayında bitirdi. Beş sene sonra erkânıharb zabiti oldu, miralay rütbesini aldı ve bugün Polonyanın mukadderatını idare eden General Smigiy Rydz- | in en iyi mesaj arkadaşlarından biri oldu. 1920 de Sövyet Rusyaya karşı açılan muharebede genç za- bil, Polonya askerlerinin Vistol nehri üzerindeki zaferlerini te - min etti. Ve bu suretle pek genç bir hükümeti yeni bir istilâyı safa uğramaktan kurtardı. MİRALAY BEK'İN SİYASİ HAYATI Harbi takib eden ilk sekiz sene Pilsudsk: ve maiyeti erkânı mes- lekten yetişme siyas! rical tara - fından iktidar mevklinden uzak bulunduruldu. Miralay Bek, ata- şemiliterlikle Parise, Brüksele gön- derildi, İşte bu «yaldızlı menfa» haya- tında ilk beynelmilel münasebet- lerini tesis etti. Yüksek siyasi ri- cal ile tanıştı, bunların incelikle - rini, mesleğin kurnazlıklarını, hi lelerini öğrendi. HİKÂYE: | 1926 mayısında, Mareşal Pil - sudski bir darbei hükümete kı rTar verdi. Birkaç alayla Ramber- zondan Varşova üzerine yürüdü. | Vitos hükümetinin mümessilleri Mareşalin mümessili Orliez Dres- ser'le Belveder şatosunda müz! kere ederlerken paytaht sokaki rında kanlı çarpışmalar oluyor - du. Mareşal, yirmi dört saat içinde vaziyete hâkim oldu. Ayni gece, matbuat mümessillerini umumi karargâühında kabul etti, ve: «Şid- det politikasının hasmı olduğunu» söyledi. Sonra çekildi. Alelâcele Paristen gelen miralay Bek çok mühim haberler getirmişti. Bir hafta sonra Mösyö Bek, Har biye nezgreti kalemi mahsus mu dürü oldu. Artık büyük şefin dat- ma yanında bulunuyordu. 1930 da dahiliye müsteşarı oldu. İntihabattan sonra ayni memucı - yetle hariciyeye geçti. Artık bir arzusu, bir gayesi var- dı: Polonya diplomasisinin başına geçmek... HUSUSİ HAYATI Mösyö Bek'in cidden talihi var. Hariciye Nazırı Mösyö Zaleski hatına, zevkine ve sefasına düş- kün bir adam. Varşovada pek az oturuyor. Vaktinin çoğunu Ce - nevrede, Pariste ve cenub sahilin- deki beyaz ve muhteşem köşkün- de geçirmekten hoşlanıyor. Siyasi ufuklar karardığı, vaziyet ger - Binleştiği zamanlar Varşovaya ge- liyor, kısa bir müddet kaldıktan sonra yine ayrılıyordu. Bu sebeble, Miralay Bek Verz. bova caddesinde Brühl sarayının mutlak &miri gibi birşey olmuştu. Gerek büyükleri ve gerek küçük- leri dirayetini, kabiliyetini ve ik- tidarını anlamışlardı. 2 sonteşrin 1932 de Zaleski istifasını verdi. Mareşal Pilsudski miralay — Bek'i Hariciye Nezaretine getirdi. © gündenberi miralay Bek, her iki taraftan tehdit altında bulu- nan memleketinin coğrafi vaziye- tini dikkat nazara alarak sıkı bir siyaset takip etmektedir. KOMŞUNUN KAHKAHALARI (* üncü sayfadan devam) hatlık, bu kadar saygılı, iyi kom- şular her zaman bulunur mu be- yefendi?. İhsan Bey birden başını kaldır- Mış, Saminin söylediklerini daha dikkatle dinliyordu. Gülümsemeğe çalışarak: — Farzla teveccüh gösteriş 'nuz beye diyorsunuz... . Sormayınız... dan büyük bir felâket geç böylemiydik... Bvimizin içi çok neş'eliydi. Kahkaha eksik olmaz- dı. Kızlarım maşallah çok neş'eli çocuklardır. Evvelce bizi görseydiniz... Ak- şam yemeklerimizde gülmekten saatlerce sofra başından kalka - Başımız - Her ne kadar sekbanlar ric'at e- dip sarayı hümayun pişgâhına avdet etmişlerdise de yeniçeriler ve hücumdan korkuyorlardı. Dört bin kişilik muntazam bir sekban kuvveti on binlerce gayri- muntazam yeniçeri eşkiyasını yıl- dırmıştı. Hele; sekbanların Cebeci kış - Tâsına vaki hücumları yeniçeleri büsbütün şaşırtmıştı. Cebeci kışlasından çıkan yan - gin İstanbul mahallâtını kol kol yakmağa başlamıştı. Donanmanın Ağakapısı leymaniye , taraflarında! ve Sü- ki mab kua ge' leri de yanmağa başladı. Yangın ve topçu ateşinin gid » yen yeniçerileri yavaş, yavaş ge- riletmişti. Yeniçeri gayretkeşliğile silâh- Biz | raya kadar bahçede güler, öğle - nir, şarkı 'dik... Kızlarımın arkadaşları gelir, geç vakitlere ka. dar dansederlerdi. Fakat, bir haf- | tadir, halimizi hiç sorn E- vet... Bir hafta oluyor.., Sizin köş.| ke yeni taşındığınız - sıralarda.. Evimizin neş'elerinden birini teş- kil eden çok sevdi; ken efradı allemizden — addetliğ kedimiz, Allah sizlere ömür ver- sin, öldü... Bu bizim için bir facia idi. O gündenberi tadımız tuzu- muz kalmadı.. Matem içindeyi; On gün resmi matem ilân ettil *Üç gün sonra, tekrar eğlenceleri- mize başlıyacağız.. Siz de eğlenir- siniz beyefendi. ...Canınız sıkıl - maz... Hayat bu... Bir kedi için ilelebed matem tutulmaz ya, de- Bil mi efendim?. REŞAD FEYZİ lanıp ortaya çıkan İstanbul halkı da şahsi kaygılarına düşmüşlerdi. Çünkü; evleri yanıyor, çoluk ço- cukları ateş içinde kavruluyordu. Bu sebeble; saray üzerine yük- vaş terki mevki eyliyerek mal ve canlarının kaygısına düştüler. Her biri evlerine koşarak çoluk ço - cuklarını kurtarmağa, yangından mallarını kaçırmağa koyuldular. Yeniçeri ağaları bu hal karşı- sında ne yapacaklarını şaşırmış - lardı. Dellâllar çıkartıp şu suretle bağırttılar: y ümmeti müslimin.., Şim- ildir. Da ın.. Sonumuz hüsran olur. Fakat; bu feryada kimse ku- lak asmadı. Herkes mal ve canım kurtarmak için dağılmağa baş - Tamıştı. Hal böyle iken, bazı ocak ağa- ları toplanarak ocak gayretini gay- reti islâmiyeye takdim ve tercih T—seN TELGRAF — 15 sams a | on günlerde en çok bahsolu- Slıın_ın hükümetlerden birl de Polonyadır. Bütün mil- letler, hâd bir şekle given Polon - : Almanya ihtilâfının netice - | #inden korkuyor. Polonya hudud- | larında parlıyacak b'r kıvılermın | büyük bir yangın çıkarması ihti- mali çok... Polonya, iki bin senedenberi Al- manya ile Rusya arazirindeki düz araziyi işgal etmektedir. Nüfusu, Germen ve Moskof kitleleri ara- sında sıkışmış bir vaziyettedir. A- sırlardanberi de birçok istilâlara uğramıştır. BUGÜNKÜ POLONYA «Beyaz kartsl cumhuriyeti, yar ni Polonya, 1919 sulh muahede - lerile istiklâ'ini kazanan, terakki ve tekâmül dev bir memlekottir. Nüfusu 36 mil- yondur. 1923 - 1938 senelerinde T milyon artıvıştır. Bu nüfus art - ması, Avrupa devletlerinin hemen| hepsinden fazladır. | | — Polonya iztiklâlini kazandık - tan sonra sanayiini — düzeltmeğe baktı ve muvaffak oldu. Kömür sanayü, Fransanınkine — yaklaştı. Potas, tuz madenleri - işletilmeğe başlandı. Kumaş, eczayı tıbbiye, kâğıd ve şeker fabrikalarının sa - yısı arttırıldı Büyük fedakârlıklarla vücude getirilen Gidina limanı, Polonya- nin iktisadi — bakımdan pek çok | yükselmesine yardım otmiştir. Bu, liman, — demiryollarile — yukarı Silezya maden havzalarına bağlı- dır, Polonya, tamanı 125 sene dün- ya haritasından silinmişti. On se- kizinci yüz yılda €ç büyük devlet arasında taksim edim!şti. Umum! harbden sonra, İtnâf devletlerinin zaleri sayesind istiklölini kazandı. Hududları, Versay muahedesile * ve Almanyanın, Avusturya - Ma- ın zerarına - tayin olundu. gidan Pelonya murah - 1779 hududları dahilindeki) memleketleri istediler, Amerika Cumhur retri Vilssmin valdlerine men Dantiği ilhak edemediler. | hir tarihen Palonya | senedenberi bi | Bu Fakat, yüz | Alman eksc karar verildi. | — Birkaç ay onr edesi mevkü mer'iyete konukdu. 10 şubat 1920 de General Haller, Baltık sahil'nde Vielika köyüne geldi, denizc altın bir halka attı. Polonya, bu sembclik hareketle de-, nizle rabıtasını ilân etmiş aoldu. | POLONYA VE SOVYET RUSYA Şarki Prusya reyiâmı hâdisesiz geçti. 11 temmuz 1P20 de Mazürya gölleri ve Ermland ahalisi ekse - ederek dağılmamağa, sobat gös - termeğe ocakları uğrunda can ver- meğe ahdü peyman ettiler. Lâkin, yangın ve topçu ateşi or- talığa öyle bir velvele saldı ki, bu dehşet ve fecaat karşısında herkes kendi evini muhafaza kaydına dü- şerek ahdü peyman edenleri bi - le ortadan yok eyledi. Bu suretle cemiyeti eşkiya da- Bıldı. Bu hal Yeniçeri ağalarını te- lâşa verdi. Çünkü ortada beş on ağadan baş- ka cemiyet kalmamıştı. Eğer, sa- rayı hümayundan bir sekban kuv- veti üzerlerine gelmiş olsı Bir münlsya raslamadan lu işgal edebilirdi. Yeniçeri ağaları halin nezake- tini bildiklerinden derhal ma - nevraya koyuldular. Ve.. Birbirlerile şu suretle mü- külemeye başladılar: — Bizim devletle işimiz yoktur. (Drvamı var) Polonyanın Tarihi Polonya 125 Yıl Dünya Haritasından Silinmişti Amerıka Cumhur Reisinin Vâdine RağmenDanzig ilhak Edilememişti I Yazan: BEDİ GÜNDÜZ I riyetle Almanya lehine rey verdi- ler. Hududlar buna göre tashih e- lundu. Fakat Polenya büyük bir teh- likeye maruz bulunuordu. Tuka- çevski'nin Kızıl orduları Varşova- ya yaklaşıyor, yeni bükümeti teh- did ediyordu. General Veygan, 25 temmuzda Varşovaya gitti. Generalin muva: salatı Polonyalıların kuvvei ma - neviyesini arttırdı. Bolşevik kuv- vetleri geri çekilmek mecburiye- tinde kaldılar. 28 mart 1921 de imzalanan Riga muahedesile, 1793 deki Polonya - Rus hududü tanıl?ı. Yukarı Silezya rey'âmı esnasın- da birçok karışıklıklar oldu. Sefir- ler konferansı, Polonaya 3,221 ki- lometre muzabbar arazi terket - mek süretile ihtilâb haive muvaf- fak oldu. Palona — Litvanya hü- dudları da 15 mart 1923 de tayin edikii. 1 İlkteşrin 1938 de Çekoslovak- yadan alınan Tesihem trazisi ile Polonya hududları anmış oldu. ğ ÜÇ BÜYÜK İMPARATORLUK, ÜCİSTİLÂ... 1919 da, bir millet | Tanan Polonyalılar üç bi detin istilâsına uğramışlar ve üç muhtelif idare altında yaşamış - | Tardı. Alman idaresi çok sertti. Memur- lar halka fena musmele ediyor- du. Milli hissiyatlarımı söndür- | mek istiyordu. Polonyalılar bu ce- bir karşısında boyunn eğdiler. İs- tilâcıların - disiplin ve metoduna alıştılar. Avusturya idaresi doha az sertti. İmparator Fransuva Jozefin mü- şavizleri arasında — Polonyalılar vardı. Nazırlardar bazıları da Po- lonalı idi. Çar idaresi en kötüsü idi, Lehçe konuşmayı bile menetmişti. Rus- lar, Polonyelıları - Buslaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. laşmadılar, mediler. Güzellik Enstitüleri Nemene Şeylerdir? (5 inci sayfadan devam) sinde, şehirde her esnafın taşıdığı ismin muayyen olması ve muay- yen adı bazı şartlarla taşıması lâ- ır. Bilmiyorum, bu Güzellik leri hakkında mevcut ri- zamlarda bir kayıd ve hüküm var mıdır? Bizim bildiğimize göre, bu berber dükkânları, «Enstitü> ke- limesinin lügat manasını da tah rif etmekte ve bilmiyenler üzerin- de tecessüs uyandıran bir tesir bı- rakmaktadır. Esasen, müessesenin gayesi de, tecessüs ve merak uyan- dırmaktır. Yine bizim geri kafalı bilgimize göre, Enstitü deyince, insanın ha- tırına, ciddi bir etüd, tetkik, te- tebbü ve ihtisas lâboratuvarı ge- liyor. Meselâ: Türkiyat Enstitüsü, , Radyoloji Enstitüsü gibi. Hulâsal kelâm şudur: bu Güzel- lik enstitüsü ismi altınd : çalışan müesseseler, düpedüz berser dük- kânıdır. Yalnız halklı ra almaktladırlar. Sonrı kelimesini kullanabilmek — husu- sunda, onlar kim vermişti: Mutlaka güzelleşmek hevesi ve iddlası, bu işe karşı rağbet ve a- lâka nereden geliyor?. Bu da ay- Tı bir mesele.. REŞAD FEYZİ