15 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

15 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

: İstanbulda Yeni Müesseseler Güzellik Enstitüleri Ne Mene Şeylerdir?. Berber Dükkânlarına Bulsim Verilince, Saç Düzeltme Parası da Artıyor "uıı.ı enstitüleri Avrupa ve Amecikada belki de böyle bir isme lâyık müesseselerdir. eçenlerde, ekseriytin kadın- Gıırdı olduğu bir meeliste tesadüfen — bulunuyordum. ların ekseriyette olduğu her Tecliste neler konuşulursa, bu ai- toplantısında ayni şeyler konu- Hluyordu. Mevzu modaya intikal #imekte gecikmedi. Nihayet iş ye- S saç modalarına intikal etti. 'Yanlar kendilerini alâkadar e- bu mühim mevzu üzerinde, etli hararetli konuşuyorlar- Ü. Nihayet söz, döne dolaşa ber- e, kuvaföre, saç ve umumiyet- kadın — güzelliğine, makyaja, Aun'i ve tabil güzellik bahislerine İhtikal etti. Bu arada, bir Bayan, ir müddeltenberi devam — ettiği bir Güzellik Enstitüsü> nden şir- detli bir lisanla şikâyete başladı. Güzollik Enstitüsünün ne olduğu- Bu iyice bilmiyorum. Bu isimli müesseselerin daha Zyade, sinema payıtahtı olan Ho- 'ud'da, Paris gibi moda merkez- | ve İ inde, bazı büyük Amerika Avrupa şehirlerinde bulunduğunu fahmin ediyordum. Meğer, bu tah- THinimde — nekadar — aldanmış - fim. — İstanbulda da, birçok Gü- Zellik —enstitüleri — varmşı.. Ve n, — Güzellik — enstitülerinin Mevcudiyetinden — bihaber — ol - Guğumu safiyane bir Ilsanla —it | Taf ettiğim zaman, bilhassa Ba - Yanların, garip bakışlı nazarları- Bin üzerimde toplandığını hisset fim Adeta utanmışlım. Böyle mü- him milesseselerin varlığından na- M olup da haberdar bulunmayı- ı hayretle karşılıyorlardı. Ve lerinden anladım ki, o anda, beni gerilikle, alaturkalıkla ve ce- letle itham ediyorlardı. Yirmin- Ci asır dünyasının yaşama tarz ve Vasıtalarını, günlük hayat meşgu- İyetlerini, Güzellik enstitüleri gi- Bi müesseselerin mahiyet ve rol- leripi bilmeyişim âdeta, büyük bir | kabahat ve noksan telâkki edili - Yordu. Hattâ, ilâve edeyim ki, bu Bibi movzular etrafında bilgi (©) Sahibi olmayı, bu asrın modern Sanlarına lâzum bir kültür sayan- bile vardı. Hulâsa, böyle acayip hava İelükkiye malik bir mecliste b lunduğuma cidden üzüldüm. Bir *Güzellik enstitürü. nden şikâyet €den Bayanı dikkatle dinledim. Sözü bitmişti. Bu hususta epeyce Malümat sahibi oldum. Şimdi, İs- tanbulda <Güzellik enstitüsü» (: Mi verilen bu müesseselerin ne ol- Gduğu, neler yaptıklarını size ya- iyım. üzellik enstitüsü deallen bu Tücsseseler bildiğimiz berber dük- nlarıdır. Yalnız şu fark var ki, Bildiğ; iz berber dükkânlarında * alelâde berber dükkânlarıdır. 'ıvum REŞAD FEYZİ l meselâ yarım lira verip t | aş olu- rinde, saçlarını yaptıracak Baya- mın haline, keyfine, arzusuna gö- re, bu fiyat iki, üç beş, on liraya kadar çıkabiliyor. Şimdi isimlerini unuttuğum bir takım saç moödel ve şekilleri, kadınları güzel gö termek için bir takım makyaj ve boya işleri ve saire var. Bunların hepsini yaptırırsanız, yani .B nn başı, bilmem hangi modelde! | başa veya hangi artistin . başına Edilseydi, Ne Harikal ransanın umümi harbde F meclisten istediği harb kre- disi şudur: 1— Askeri ve fevkalâde masraf, 2— Borçların tesviyesi, 3— Adi masraflar. 1914 senesinin ilk beş ayı için: 22,804,487,000 frank; 1618 senesi için 34,045,145,000 - frank; — 1917 senesi için?” 41,879,500,000 frank; 1918 senesi için: — 54,537,105,000 frank; 1919 sulhun imzasına ka - dar askeri silâh altında bulundur. yerlerin masrafları: 48,363,205,000 | | yorsanız, bu güzellik enstitüle - | 6,589,434,000 frank; 1915 senesi için;| frank, Umumi yekün: 206,918,975 | Bu genç kız herhalde yorgun olduğ Fakat bizde nü, pedikürünü ilâve ederseniz, on lirayı vermeniz lâzımdır. | — Sonra da öğrendim ki, Güzellik enstitüsü ismi altında berberlik yapan bu mücsseselerden, diğer ı berber dükkünları da şikây ) 1 benzer, üstelik de bir manikürü- dir. Çünkü, bu müesseseler, bir ta- kım yeni âletler ve saire ile dük- kânlarını 'süslemekte ve müşteri- yi çekmektedirler. Halbuki, pekâlâ! Tübeli kadın — berberleri de ayni işi, hattâ daha iyi şekilde yapabilmektedir. Belediye zabıtası talimatname - (Devami 7 trci sayfada) Fransanın Umumi Harbdeki Masrafı 209 Milyar Frank İlme ve İnsaniyete Sarf lar Vücude Gelmezdi Fakat bu tanmini masraf çok aşmıştır. Harbden sonra yapılan istatistiklere göre Fransanın sar- fettiği paranın hakiki miktarı şu- dur: 1914 de: 8,898,583,901 — frank 1915 » : 22,814,486, » 1916 » 945,145,168 —» 1917 » : 41,670,599,620 —» 1918 » : 54,496,777,829 —» 1919 » : 48,306,051,153 —» Yekün: 209,130,244,206 frank mak, nakliyat ve işgal altındaki | | — Bu kadar para ilme, fenne, insa niyete sarfedilmiş olsaydı, ne ha- | rikalar vücude gelmezdi!. KİM ALDI BUNLARI? Maryüs Kanebiyer caddesinde dolüşirken şik ve güzel bir kadı- nın kendine doğru gelâ rür, Kadımım arkasında kürklü bir manto. Kulaklarında pırlanta kü- peler, parmaklarında yakut, züm- rüt yüzükler, elinde altın örme bir | çanta var. Bütün görenler, dönüp dönüp kendisine bakıyorlar. Maryüs, kadını tanır gibi olur. Kendi kendine: «— Vaktile seviş- tiğim Lüizana ne kadar de benzi- | yor...» diye düşünür, ve yanından geçerken bilâihtiyar bağırır: — Lüizan!.. Genç kadın durür, meserretlel — Maryüs!... — Az kalsın tanıyamıyacaktım. Bu ne şıklık böyle... Kün aldı bu pırlanta küpeleri —A — Ya bu yüzükleri?... — Antonit... — Bu kürklü mantoyu?... — Antoni!... — Elindeki altın çantayı?... — | — Onu da Antoni aldı!. Antonil.. Bu ismi ta- nıyacağım gibi geliyor. E i gö - — Antoni, — Evet ama, hatırlıyamıyorum. | Kimdir bu?... | —Kim olacak?... Şey işte... | Senden ayrıldıktan sonza beraber | yaşadığım adam... KARI, KOCA ARASINDA Baayn. — İzdivaç ağır bir zin- cirdir. Taşımak için iki kişi ister, Bay. — Bazan da üçl!... İTİYAD Levi, yeni doğan çocuğunu nü- fusa kaydettirmek için şubeye gi- der, Memur sor: — Babası sizsiniz değil mi?... — Şüphbesiz... — O halde lütfen imza ediniz? Levi, kalemi eline alır. Bir müd- det düşünür, sonra şunu yazarı Levi ve mahdumu... | Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz * Amerikalılar dakikada Günü —SON TELGRAF — 15 MAYIS 1838 Adamları Mareşal Pilsudski Şimdiki Hariciye Nazırı Miralay Bek'e Bir Gün Şöyle Demişti: — Sen Daha Pek Gençsin Yavrum, Evvelâ Tahsilini Bitir, Sonra Gel! Danzig şehri şımdi yalnız Miralay Bek için, yalnız Polonyalılar için değil, bütün Avrupa için endişelere olonyalı — karikatürcüler, Pm'xılay Beki -— elinde bir yol çantası ile tasvir etmek- ten koşlanır. Bunda hakları var - dür. Çünkü Avrupada onun kadar çok seyahat eden bir nazır yök- tur. Denilebilir ki son zamanlarda Polonya Hariciye Nezareti ma - | iyol açmış bir şehirdir kamı, ip üzerinde öyniyan can - bazlar gibi dirayet, ehliyet, hüner ve marifeti iktiza eden bir makam olmuştur. PİLSUDSKİ: «PEK GENÇSİN!» DEMİŞTİ 1933 de Mösyö Bek'in ismi he- men hemen malüm değildi. Bu - nunla beraber, yeni hariciye na- zırının portresi, gün günden dün yaya yayılıyordu. Genç çehresi, sık ve kalın kaş ları, düzgün çenesi, çekme burnu çıkıntılı elmacık kemikleri yap tığını, yapacağını pek iyi biler faal bir adam okduğunu gösteri yordu. (Devamı 7 inci sayfada) Aşk Mektublarını Yazmak mı, 5:000 domuz sucuğu, 1.100 lüt- re dondurma yerler. Bu müd- det içinde 10 Amerikalı has- tahaneye yatar. * Delinin biri, bir dakika- da bir Arşidükü öldürdü ve dünya harbine sebep — oldu. Münih mukavelesi de bir da- kikada imzalandı. * Fransada 2.00 den fazla telefon edilir. * Kanadadan İngiltereye 110 kilo hindi sevkolunur. * Bir dakikada dizanteri, kolera, tifo gibi hastalıklara yakalanılır. v Amerikalılar, bir milyon üç yüz bin metre mikâbı ta- bil mahrukat istihsal eder- ler. Şu satırları ökürken 60 sa- Okumak mı Hoşunuza Gider ? Bir Fransız Mecmuası Açtığı Ankette $ Neticeye Vardı: “Yakmak Hepsinden İyidir, ir arkadaşım anlatıyordu: B Bir telgraf çekmek için Bey- oğlu postahanesine girmiş- tim. Yerde bir mektup gördüm. Zarfı yırlılmıştı. Eğildim, aldım. Fildişi renkli fantezi bir kâğıd ü- zerinde şöyle bir yazı vardı: «İnan bana... Seni, her zamankinden da- ha çok seviyorum...» Kendi ken- dime! bir aşk mektubu... dedim ve düşündüm: gazetelerimiz bir aşk mektubu müsabakası açsalar... Hakikaten bu sıkıntılı günlerde buna çok ihtiyacımız var. Güzel bir aşk mektubu okumak kadar insanı ferahlandıran bir şey var mı?... Bazıları güzel yazılan mek- tuplardan pek hoşlanmazlar: <İyi yazıyor, fakat yürekten değil...» derler. Hakları var mı, dersiniz?.. Bir dereceye kadar. Bence, cid- den seven bir adam, cümlelerin nir. Saklamakta mana yok... yor ve ilâve ediyor: «Bazı kadın lar, yazdıkları mektupların baş kalarının elire geçmesinden kor karlar, Onları bu korkudan kur güzelliğine pek © kadar ehemmi- | tarmak için mektupları yakmak yet vermez. Hissiyatını gelişi gü- | tan başka çare yoktur...» zel kâğıda aksettirir, Edebiyat yap- mıya lüzum görmez, Geçenlerde bir Fransız mecmu- ası bir anket açmıştı: «Aşk mek- tuplarını saklamalı mı, yakmalı mı?..» Bu anket büyük bir alâka uyandırdı. En maruf muharrir - lerden cevap verenler oldu. Bun- lardan biri: «Şüphesiz, aşk mek- tupları defatla okunur. ezberle - için uzanmış değil. Belki de sevgilisine nasıl bir mektub yazacağını düşünüyor, yahud da nasıl bir mektub alacağını... Bunu düşünüyor, elimdeki mek tuba bakıyordum: <İnan bana.. Seni her zamankinden daha çol seviyorum. Bu mektubu alan erkeğin bun niçin yırtıp attığını düşünüyo - rum. Bu samimi sözlere inanmad fından mı?... Yoksa, bu sözleri rağmen bazı arzularının - yerin getirilmediğinden mi?... Herhaldı bu sonuncu sebep olsa gerek... Saltanat devrinde, Yenicami ar kasındaki küçük barakaların bi rinde arzuhalcilik eden birisi var- dı. Tahrirat kâtipliğinden müte kait, hoş sohbet bir zattı. Yalnız arzuhal değil, sevda —mektupları da yazardı. Çok ta muvaflak ©- lurdu. Bazan bir erkeğin acıklı hissiyatına terecüman olur, bazan da sevdalı bir kadının hislerine... Bunlardan bir kaçını okumuş, hay retten kendimi alamamıştım. Bir Bgün kendisini çok neş'eli gördüm. Sebebini sordum. Güldü: «— Bir kadınla bir erkek tanı- rrm, Altı aydanberi mektuplarını bana yazdırırlar. Erkek — ;kadına yazdığım mektubu iki üç gün son- ra getirir. Cevap yazdırırdı. İki üç gün sonra da kadın gelirdi Dün evlendiler Neş'emin sebebi Allah vere de birbirlerinin foyalarını anlamasalar...» İlikittüzmeniltüenüküne ee HAM Si gz ee Üa Di senBe aa GUaat ĞA SADA MAD he

Bu sayıdan diğer sayfalar: