G , Bahçekapı civ Tindaki çiçekpazarına, çiçek b , Peraklıscı eski bir bahçı - blan arkadaşımla uğramıştım. “iz, çiçek mevsimidir. Burada a İürlü türlü çiçek fidanları, fi- STi ve tohumları salılıyordu. A-j Mi Veriş çok hararetli dağildi. Heri de fazla yı h("ıwn. bilmiyorum, insanlar, hüğe karşı neden daha az me - .A):h_ı. İsimlerini bile ilk defa A “ğum bezı çiçekler soran ar- in edici cevaplar a- ki, suratını astı. ,_* Çi özel şevdir, dedi. İ merakılsı ve aşinası ne ka- Ci zaldı.. Çiçekeller haklıdırlar. “kü, bol ve iyi ahıcı olmayınca, L_ıııle, fazla ve çeşidli mal ge- | Setler. Bugün çiçeği yalnız u- | Nİ Bahçelerde parklarda gö- | lğ—:ı. Evinin bahçtsini terh ve yi Eden meraklı pek az kal- - Bunun sebebi va.“Eskiden | -k'ln bahçeleri vardı. Bugün Malüm ya, apartımanlarda o- a lüyor, Apartımanlarda bahçe Aya T Eski evlerin küçük de By, Soğunda bahçe - bulunundu. -_W',' terkeği akşam evine gelince, Adan su çeker, bahçesini su - &” Siçek fidanları ile oyalanır- B Çok evlerin pencere önle - B';r Saksılar sıralanmış dururdu. Ü Nkü apartımanların pencere kç he saksılar koymak müm - le, S0 değildir. l'mıı Ziyade Sardunya dediğimiz ı“_b yapraklı çiçekler, pencere Ü İNi süslerdi. Karanfil de rağ- tdilen çiçeklerdendi. Bahçe- * ise sarmaşıklar, hanımelle- hizi Tinde öyle çiçek meraklısı vardı ki, yüzlerce çeşid ren kimseler tanırım. , şimdi, - bahçelere giriniz, n ve leylâk kokusundan ge- Leylâkların mihveri kısa Çabuk açılırlar, çabuk dö- BT bühmer, manatya marâklr in. Bahçemde on beş tane ı.,_:'yı ağacı vardı. Bunların ko- Na bayılırım. Bunlar ne ka- ınk:'z.k giçeklerdir. Ağacından Kngrllnca, el sürülür, bir suya ).ı( âzsa, o beyaz, kalın ve tüylü | g,_'::aı çabucak — kararmağa, kş *da başlar. Yapraklar kıvrı- ığ::k insanlar tarafından so - di lidir. Bugün çiçek merakı- .5'7::_.[ kadar olmadığını gö - 4a DAT Çiçek, iyi bir meşgale - Üinyatün vücud ve dimeg yor - biz, gnnu giderir. Kokusu, içi- . Srahlık verir. Çiçek —ayni | ı.—,î'x':h medeniyet remzidir. Bir | çi * ne kadar çok çiçek görü- * Orada yaşıyazı İnsanları 9 tüyi” Medeni olduklarına hükme , * Sonra, halkı çiçek sevgisi- Siçek yetiştirmesine ve bak - ı,[—“"" #lştırirsanız, umümi bah- Mt parklarda çiçeklere, fidan- Bir Bahçe V ON g » lara karşı yapılan tahribat o ka - dar az olur. Tablatın bu en güzel varlıkları- na karşi bu kayıdsızlığımıza rağ- men sun'i çiçekcilik bizde de res- mi bir ders olarak okutuluyor. Ma- arif Vekâletinin açtığı Akşam kız san'at mekteplerinde çiçek yap- mak bir ders olarak vardır. Bir ta- kım kumaşlardan kokusuz çiçek yaparken, bunların hakikilerine de rağbet etsek iyi olmaz mı?. Şunu da hatırlatayım ki, çiçek bu sene modadır. Yalancı çiçek de olsa, Paristen, Viyanadan son ge- len ilkbahar ve yaz modalaritida içek hâkimdir. Kadınların şap- kalarında, elbiselrinde bol boöl Çiçek Merakı Neden Azalıyor ? Eski Evlerin Çoğunda Küçükte O'sa ardı, Şimdi İse.. :ı a sun'i çiçek var, Bu, bütün dünya- da çiçeğe karşı fazla bir alâkanın uyandığını güsteriyor Eskiden tanbul civarında bir çok çiçek bahçeler ivardı. Bunlar, zamanla birer sebze bahçesi halini aldı. Bu- gün en fazla çiçek sarfeden mü- esseseler, büket, çelenk yapan mağazalardır. Bütün çiçek bah - çeleri, bu mağazalar için çalışı - yor. Ayrıca müşterisi çok #azaldı. Buna mukabil de, eskiden büket, çelenk, yaşayışımıza bu kadar fazla girmemişti. Geçenlerde bir yerde mevzuü | bahsoluyordu. Büketler, çelenkler | için çok çiçek parası veriliyor - muş. Bu çiçekler yerine, her za « man kullanılabilir sun'? çiçekler- den büketler, çelenkler yapmalı imiş, Çiçeğe verilen para da bir hayır cemiyetine teberrü edilmeli imiş. Bu hayır cemiyetine yardım (Devoma 7 inci sayfada) — Kumarda kazanmak için tek bir çare vardir... — Aman, söyle şunü... — Bir lira ver do sonra!... İSTİKBAL — Maşallah kızınız büyümüş. Ne yapmak niyetindesiniz?.. — Sinema yıldız: olmak istiyor.| — İstidadı var mt acaba?... — Henüz birşey diyemem. Şim- dilik zayıflarıya çalışıyor. SÜR'AT REKORU Çinde, sür'atle giden tren bir - denbire durur. Yolcular, şaşırır - lar, telişa düşerler, memurlardan | birine £ — Ne var? Tren niçin durdu?.. — Merak edilecek bir şey de- | L Bir manda tresi durdurdu. Yarım saat sonra iren yeniden durur. — Yine ne oldu? Tren niçin dür- du?. — Birşey değil.. Tren, önde koşan mandaya yetişti, ezdi. | ANTİKACI DÜKKANINDA Bedestenli Se hassısıdır. ed. tablo tabloları Nadide alır, satar, Dükkân'na gelen müş- müti terilerin çoğu cenebidir. Son zamanlarda zengin bir ama- tör, seyid Ahmedden, üzerinde «Çallının tablosu» yazılı bir tablo satın alır. İk! gün sonra dükkâna gelir, hiddetle: — Bana settığınız tablo Çallının değil. — Evet, Çallının tablolarından birinin kopyesi... — Şu halde, ne diye «Çallının tablosu» etiketini koydunuz. beni faldattınız' — Kopya olduğunu söyleseydim,| alır mıydınız ya.. Elleri ve Ayakları İle Dört Dilde Yazı Yazan Kız 'Diyor ki: “İnsanlar, Bir Bahse Girerler ve İnad | Ederlerse, Behemehal Muuaffak Olacaklarına Şübhe Etmeyiniz.,, arisin büyük cambazhane- P lerinden birinde Thea Alba isminde güzel bir kadın var- dır. Bu kadın ayni zamanda elleri ve ayakları ile yazı yazmakla şöh- ret almıştır. Önüne üç siyah tah- ta konulur; biri sağ, biri sol eline, biri de ayaklarına mahsustur. Rivayete göre Napolyon, dört mektup birden dikte edermiş. Al- ba'o devinde bulunmuş - olsaydı, şüphesiz İmparatora hususl kâti- be olurdu. Zira, ellerindeki ve &- yaklarına bağlı tebeşirlerle tah - tanm üzerine gayet okunaklı ve düzgün bir yazı ile her şeyi yazı- ! yor, hem de bir kaç lisanla... Bilfarz, «Sizi seviyorum. diye- cek değil mi, sağ eli ve Fransızca: «Je vous aime», sol eli İngilizce: «İ Love Youe, sol ayağı Almanca: «İch Hebe Sie», sağ ayağı da İtal- yanca: «Viamo» yu yazıyor. Eğer, sizl sevdiğini hâlâ anlamazsanız kabahat onda değil, sizde... Parisli bir meslekdaşımızın, bü- yük cambazhanede çalışan Thea Alba hakkında yazdığı yazıyı ay- nen raklediyoruz: BİR İDDİANIN NETİCESİ — Ellerirle ve ayaklarımla yas zi yazmaya nasıl alıştığımı öğren- mek istiyorsunuz değil mi?.. Bu san'ati, - bilmem buna bir san'at | demek doğru mu? - elde etmeme bir iddia sebep oldu. Ben, küçük iken sol elimle de kolayca yazı ya- zardım. Arkadaşlarım bir gün, iki elimle birden ve başka başka cüm: İşte Tea Alba böyle hüner sahibi bir kadrıırlır Muvaffak oldum. Hepsi hayrette I kaldı. İçlerinden birisi: — Niçin bu meharetinizi sah- nede göstermiyorsunuz, dedi. Çok para kazanırsınız... Bu fikri muvafık buklum. Ken- di kendime' «El ile yazıldıktan sonra ayakla niçin yazılmasın?» dedim. Bunu tecrübeye başladım. Altı ay geceli, gündüzlü uğraştım. Nihayet bugünkü kemale erdim. Bir aralık bileklerimde romatiz- ma sancıları başladı. Az kalsın i- şimden oluyordum. Romatizma, - burada bir parane | leleri yazamıyacağımı söylediler. | tez açıyorum - cambazhanelerin | Ben, yazarım, dedim. lddia ettik. | en büyük düşmanıdır. Buna tu - | tulmaktan çok korkarlar, Buna karşı müessir bir ilâçları da var« dır, Yaşlı bir cambaz: — Vücudunuzda bir ağrı hisset- tiniz mi, vakit geçirmeyiniz, he- men kerviz yemeye başlayınız. Fakat, bir iki parça yemek kâfi değildir. Çokca yüniz. Ve kereviz köklerini beş altı litre suda su- yun yarısı kalıncıya kadar kayna- tınız. Günde bir,litreden az olma- Mmak şartile içiniz. Demiş ve bunun romatizmaya karşı bundan daha iyi bir ilâç ol- madığını ilâve etmişti. Tatbik et- tim, hakikaten romatizmam kal- madı. SON TELGRAF — B MAYIS 1839 BAKA | Hayat Mücadelesinde En Çok Kimler Yoruluyor ? ayat mücadelesinde ençok H didinen ve yorulan bir kı sım insanlar da artistlerdir. Meslekleri de hakizaten güç ve meşakkatlidir. — Bunların içinde şöhret kazanmış olanlar, bakınız, hayatı nasıl görüyurlar? 1868 de, meşhur Pratollini bira- derlerin büyük babesı, Gustav Fratelini dünyaya gezmek istiyor- duü. Bu sebeble tıb - mektebini ketti, bir cam- bazhaneye — girdi. İki urkadaşile nastik oyun piyordü. — Fakat, çok geçmeden bun | dan usandı. Ya- nız Başına türne- ye çıktı. Türne - lerinde en çok dik- kat nazarını çe - ken geyin ne ol - düğünü — sorduü. Yaşlı gan'atkâr te- lüdsüz cevab verdi: — Tiyatro loca- ları!.... Mahrema- ne — söylüyorum, hepsi — biribirine benzer, Turn çıkan aktörler, cambaz- lar çok yer gezer- ler, fakat çok şey görmezier. — Zira vakitleri , yoktur. Soryra şehir değiş- tirmeğe alışırlar, İstasyonlar — hep biribirıne benzer, | Oteller de öyle, İ- | kiye kadar uyur- lar. sonra müzik hole giderler, numaralarını yapar-| lar, Sonra bi birahanede, lokan- tada içerler, karınlarını doyurur- lar. Hayatları Hamıburgda da böy- le, Marsilyada da Löyle, Boenos Ayresde de böyle geçer. Hiç de- ğişmez. Artistlerin yalnız bir kusuru var- dir: Tenbellik... Vazife harlcinde çok tenbeldirler. Meşhur artistlerden Frehel, ha- tıralarını şu suretle anlatıyor: — Çocüuk iken ekör değnekçiliği» yapıyordum. Ve halkın dikkat na- zarını çekmel ki söylüyordum — Sesim güzeldi. Birçok memleketleri dolaştım. i Bilhassa Romanyada çok rağbet gördüm, bir gün. bir kadın geldi, tebrik ederim, dedi. Ben de: bi Te İş rim, güzel bayan... Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz! * Amerika çiftlikleri, yan - gea yüzürden 7,500 frank ziya- nâ uğrar. 4 Kanadada mağazaları, 22 bin frank değerinde mal satar- lar, *W Basra körferinde, İngiliz - lerin idaresinde bulunan Bah- reny adalarında 380 franklık inci saydolunur. * Çin, 5 bin kilo Kolza. 15 bin kilo çini toprağı. 5$ bin 500 kilo arab fistığı istiksal eder. *& Hamburgda 2 k'lo paçavra toplanır. Bunlar, dünyanın bir tarafına sevkolunur. » Amerikan bütçesinden 680 bin frank sarfolunur. * Yeni icad olunan bir ma- kine altı bin.pirinç tanesini kı- nalarından ayırır. w İtalya, yeni sistem bir tay- yare imal eder. Bu tayyarele- rin pervaneleri tersine döner ve dakikeda on bir. kilometre n yavaş sesle şar- —« Çok naz!ksiniz, teşekkür ede- arayan artist acenta müd irünün Artistlere İnanmak Lâzım Gelirse En Ziyade Onlar huzurunda — evvelâ NuUMATASını göstermeğe mecburdur Cevabını verdim. Meğer bu ana Kraliçe Mari imiş Aldırmadı, be- | ni saraya davet etti Gittim. Dost- larının huzurunda — birkaç şarkı söyledim. Sonra Türkiyeye gittim.| Umumi harb başladığı zaman Türkiyede bulunuyordum. İstan- bulda birçok yabarsı vardı. Bir ı çok lisanlar konuşalıuyordu. Ha - yat da pek ucuzdu. Az bir para ile doyuncıya kadar yemek yemek ka- bildi. ngiltere'de «Nazi> pro- pagandası Üyspen otuz kişi- |nın hudüd hari - | ci edilmesine ka- Frar — verilmiştir. | Bunlar meyanın- da bir çok gaze- te muhabiri de vardır. İskotland Yat- din ecanib ve ca- susulk servisi ta- rafından —uzun | müddettenbe « Ti takip olunu « yorlardı. Hudut harici edilenler arasın. da kadınlar da vardır. Bunla- rın en matufu, Bayron fon Gri- eshaym -adlı sa- rışın bir kadın dır. Bu kadın, dört senedenbe- ri Londrada ikâa- met ediyor ve kibar salonlarına sık, sık devam ediyordu. Bayron, veri- ilen mühlet bitmeden Londrayı llrk-l Ftehel bidayette çok sükse ka zanmıştı, çok alkışlanmıştı. Türkiyeden çıkmak kabil değ di. Bütün hududlarda harb olu yordu İş bulmak gücleşmişti. A nihayetiride oda kirasını vereme Kendisini küçük bir odaya attı lar. Bir gün bir İsviçreliye tosadü ediyor. Beraber otutuyorlar, iç yör (Devamı 7 inci sayfada) “İngilterede Nazi Propagandası... 'Bir Çok Gazetecilerle Berabe: '30 Kişi Hudut Haricine Çıkaruıla Hududdan çıkarılanlardan Barom Grishaym etmiştir. Diğerleri e hafta so- nuna kadar İngiltereden gidecek- lerdir.