| t B # ' ü ...; 4 Hletşeye; Ü Sefalete rağmen ve bütün kunç hâdiselere tahammü- .__h“nwı parmak ısırtan Os - Orduları artık kendi mu - Bage ni yine kendi teşebbüsü hr ç İle neticelendirmeğe ka- ermiş bulunuyor. l * arar da cephemizde umum! —:"_:u yaparak düşman kuv- Tic'ate icbar etmek, ric- ; bir takib ve imha mu- Mti ile paniğe çevirmek, yenil- huj ölmez ordularımıza kat'i za- B | ( önin eylemektir. A, bu hususta bir proje ha- m. Bunu İstanbulda ka- 1 umumi erkânıharbiyesi - İkte tetkik ettik. Gerek baş- vekili, gerekse erkâ- 'ye heyeti muvafık buldu - ikine emir ve müzaade 3l- K Bir haftadır devamlı hazır- #ARK a sizi fazla yoruşum bu bir an evvel başlamış i- ıştı. Şimdi size projeyi n Tatbik cihetini bir Üa &a burada elbirliği ile tet - iz... Ve derhal icrasına « Hepiniz haritaların ü- tesbit edilmiş olan umum! düşman ve kendi kuv - zi bir defa gözden geçi- '.Öındınlnr önlerindeki hari » biraz daha yakına çektiler, Filistin cephesinin paftalarıydı. Üzerlerin- Üiman küvvetlerinin bulun- dW İK Çi Sokta ve hatlar mavi kalem- # VÜN Msanlı kat'alarının mevkileri bi n——n kalemle işaret edilmiş- T şlhıı;hık— tavrını mü- | ederek önündeki haritanın hç de parmağını yürüttü, sö- d f | / !! Ff 4 P£ PPt /| | F S | a L ' Pi Tarafeyn küvvetlerini gör- e * Bu vaziyet, garb cephe- Ü& "radığı âkıibete çok müsta- ı—;.:i.- de üstelik düşman tah- | N. ikmal eder etmez bir ta- bizi daha gerilere püs - k, bugün onun hakkında gö K ni kararı onün elile ken- K latbik edilmiş görmek fe- yö PK ?* de mahküm bulunuyo - /| ı"îlı.ı. görüyorsunuz ...Düş- şhlvvılkn' iki süvgri fırkası Ş Sölü civarında bulunmak ve Kolordusu Cebeli Duruzda ol- 1 küllisile de Gazze ve ” hmare mıntakasında mev- suretile tamamen tesbit istihbaratımıza göre: Bağ- Ç Sevk ve ihraç edilen taze İi “der mevcutlur. Bu kuvvet- Bir kolordu miktarında 91 - ©ç M da öğrenmiş bulunuyo - | | edilecek banyolar, oteller, lokan- d, bu yeni küvvetler harb üma yetişmeden, ve Bey- N,, Pracı düşünülen, yolda bu- giliz kolordularının mu- Sahasına — yetişmesinden İaarruza geçersek netice tah- nb.’“leımıı gibi tamamen lehi- İecelli edecek, bit hamlede kuvvetlerini mevziterin- çi tüp atarak zafere kavuşa- ' Paşa dürdü, yütkundu, alış arasında sözlerinin te - ;um_nm' kumandanların Üa Tden okumak arzüsile ba - GN A her birinin gözbebel N—ludxre gezdire sözlerini a- , K lar vaziyeti derin bır g a İle takib ediyorlar, ordu ku- gç Nİ cankulağile dinliyor. açlığa, —yoksulluğa, | | Bahriye Nazırı devam etti: — Projemiz şu: Üç tarafta, üç mühtelif harekât mintakasında ve bir müseddesin yarısını teş kil eden iki minferiç zaviyeli bir cephe karşısındayız. Umumi ta- arruz, her taraftan birden baş - hyacak değildir. Yine kuvvetlerin tekâsüf mıntakalarına göre bu üç hattı şöylece kısımlıyabiliriz: ] Cebeli Düruz, Gazze, Kütülem- mare darülharekâtları... Şimdi, elimizdeki kuvvetleri Gazze Cephesinde teksif etmekle meşgulüz.. Ve bu meşguliyet ya- rın öğleye kadar düşman tarafın- dan haber alınmaksızın ikmal e- dilmiş olacaktır. Çünkü iş, yeti çok mahrem tuttuk... Cebeti Düruza, Lübnan cephesi- l ne 9 uncu kolordunun perakende kıt'alarını bırakacağız... Kütülem- marede de 13 üncü kolordunun bir —a e z eee — | | Yazan: Rahml YAĞIZ Umumi Taarruz Her tarafta Birden Başlıyacak Değildir tkat Yeni Kuvvetlerin Tekâsüf Mıntakala - Şunlardır: Cebelidürüz,Gazze, Gütelâmare fırkasile hecinsüvar fırkasından iki alay memur edilecek, Öbür sa- bah erkenden Gazze cephesinde başlıyacak olan umumi taarruzu- Müz sırasında diğer iki darülha - rekâttaki kıt'alar düşmanı oyala- mak için taarruz gösterişi yapa - caklar, merkezdeki taarruzun in- kişafına kadar bu vazifelerine de- vam edecekler... Nerkezden yapacağımız taar - ruz, eldeki kuvvetin toplu ve çok oluşile muvaffakiyete varacaktır. Düşman cephesini buradan yarar yârmaz 13 üncü kolordu ile he- ginsüvar fırkası taarruzlarını ce- mubu şarkiye ve şarka tevcih &- derke Bağdad Üzerine inecek, e meydan vermeden ini temin edecektir, (Devamı var) Prens Pol Romada Neler Konuşacak? (4 üncü sayfadan devam) İtalyan mehafil ve matbuatının bunu kabul ve itiraf etmeleri az manalı değildir. Onun için Yugos- lavyanın daha Berlin - Roma mih- verine girmemiş olması kaydedi- lecek bir nokta demektir. Her ne kadar İtalyan gazeteleri Yugoslav Hariciye Nazırının son mülâkatlarını Berlin - Roma mih- veri hesabına bir muvaffakiyet diye yazıyorlarsa da Berlin - Ro- ma mihverinin bundan sonraki faaliyet sahasına dair de Romada söylenen şeyler az değildir. Buna dair Avrupalı muhabirlerin bil- dirdiklerinden çıkan hulâsa şu- dur: Almanyanın ilerlemesi İtalya- mın menfaatlerine aykırı değildir; diyorlar, —Almanyı hedefleri başkadır, İtalyanırki — başkadır. Almanya Avrupa kıt'asında iler- lemeyi düşünüyor. İtalya ise Ak- denizde emeller besliyor. Lsvoro Fasista gazotesi daha Hleri giderek hattâ Berlin - Roma mihverinde iklisadi cihetten Al- manyanın üstün bir mevkide ol- masını bile caiz görmektedir. Sonra diplomatlık sahasında da işler yoluna konmuştur; diyorlar. Bursada Otel Çok Pahalı, | Banyo Pek Konförsüzdür (5 inci sayfadan 2evam) Halbuki Bursada çok ucuza mal talar ve eğlence yerleri yapmak çok mümkündür. Yiyecek, içecek ucuz. Böyle ucuz bir memlekette | bir gece yatmak ve sırtına bir te- neke su dökebilmek için altı, yedi hira vermek mecburiyeti karşı - sında kalması yabancılar gihi bize de çok ağır geliyor doğrusu... Bur- sanın bu derdine, Bursanın faal valisi Bay Şafik'in el koyacağını ve kaplıcalara bilhassa böyle şifa umarak uzaktan gelen hastaların fena intıbalarla dönmesine mey - dan verilmiyecek âcil tedbirler a- lacağını sanıyoruz. Eğer Bursalı- lar elbirliğile eski kaplıcalarını imar ve ıslah ederlerse, Bursanın dünyaya yayılan şöhreti, harieden ve dahilden binlerce müşteri çek- meğe vesile olur ve bu uğurda sar- fedilecek paralar da çok kısa za- manda tekrar kazanılabilir. Meselâ Macarlar Almanyanın beslediği emellerden korkuyorar, Berline karşı endişeli duruyarlar değil mi? Macarları tatmin etmek karkmamaları için kendilerine em niyet vermek, ikna etmek işi İtal yanın oluyor. Eğer İtalyadan çe- kinenler varsa anları tatmin et- Roma mehafili Yugoslavya ile İtalya arasında 937 senesi martın- da aktedilen anlaşmadanberi Bel- grad hükümetinin bitaraf bir po- litika takib ettiğini, bir taraftan İngiltere ile Fransz gibi eski dost- ları muhufaza ettiği halde diğer cihetten de Almanya ve İtalya gi- bi yeni dostlar edindiğini ve ların hepsile de iy: geçindiğini söy- lüyorlar. Fakat mühim olan key- fiyet bundan sonrası içindir. Yi- ne Roma mehafiline göre Yugas- lavyaya teklif edilen şudur: Ya Berlin - Roma mihveri ile beraber olmalı, yahud ona karşı vaziyet almalı!, İşte mesele budur. Yugoslavya Kral Naibi Prens Pol'un Romaya gideceği evvelce haber verilmişti. Bu seyahatten sonra bu mühim mesele de halledileceklir; diyor- lar. Varna banyoları, Romanya kap- heaları gözümüzün önündedir. Bunların hepsi kondor, kolaylik ve bilhassa bunlara inzımam eden geniş mikyasta yapılmış propa - gandalarla tekemmül etmiştir. manyada «Buzlaş. banyolarında birkişinin yizmi dört sastlik mas- rafı - yemek, içmek, banyo dahil olmak üzere 200 ley - yani bizim para ile bir buçuk Nra kadar tu- tüyor. Üstelik buralarda müşte- rileri uzun müddet bağlıyacak binbir eğlence vardır. Biz'm Bur- samızda bu da yok. Herhangi bir yere bir sesi bozuk radyo koy - dük mu, bunu, müşteriyi memnun edecek en büyük bir eğlence sa- nıyoruz. Bu, köylü için belki doğ- Tudur, Fakal, uzak ve yabancı memleketlerden gelen müşteriler daha başka eğlenceler de ararlar ve bu pahalılık içinde bunları a- ramak hakları değit midir? man kuv-i Fenni Bilgiler: sız âlümi yazdığı bir eserde birçok, meraklı keşiflerden bahsetmekte- dir. Gördüğünüz resir Fuunsız âli- minin 1950 senesinde — insanların neler görebileceğini yöstermkte - dir. Bu âlime göre, insanlar 1950 se- nesinde artık sokaklerda tram - vaylara binmek. otumebil ile git- mek, şimendiferle velculuk etme- nin kalkacağını bildiriyor. 1950 senesinde, otodüsler hava- da işliyecektir. Hususi olomobilier ve Taksiler havada yürüyeceklerdir. Kylerin, #partımanların üzerlerirde yı cak hususi hava istcayı 1.ları ola - caktır. Umumi hava istasyonları kuru- ler, otomobiller burs'sra uğrıya- caklar, müşteriler hacz istasyon- larına inecekler... Ve otçınatik a- sansörlerle yere inscekierdir. BİRAZ DA GÜLELİM * Coğrafya öğretmeni Çetine sordu: tuzludur? verdi: — Şey öğretmenim... Tuz atar- lar da ondan!. Müsabakamız rerede oldu- Bunu farkedemiyo-?. Acaba nerede? Köpeğin sahibini bu resim için- de bulunuz ve bir kalemle kara - yollayınız. M. Guvilller isn.inde bir Fran- | H DA DAĞ 1950 Senesinde.. Çocuklar, ben bü âl'mın yazılar mına ve sözlerine inanıyorum, Mu> hakkak on seni bü Framsiz âlim'nüı caktır. Jul Vernin tomanlarını okümüş- sunuzdur. Bu romarlar Lizim ço- | cukluğumuzda intişar.. buşlamıştı. Bu romanlarda Fransız muharriri denizaltında seyahar, ka'ner:. se - yahat gibi masalvarı yazılar yaz- mıştı. Biz o vakitle; hu muharri - rin yazılarımı tatlı tat'ı okumak- " la beraber saçmalıyor derdik. Hiç!. haveda uçulur mu? Hiç denizin dibinde gidil> mi diye a- lay ederdik?. Fakat; çok geçmedi. Fen, denizal-| tı gemilerini icad ett', Ve denizal- tından insanlar gitmeğe başladı. Biraz sonra da bildiğimiz tay- yare icad olundu ve havalarda uçuyoruz. Bu sebeble; Fransız âliminin de-| diği gibi on sene sonra, otobüsle- Tin, otomobillerin havada mahalle-| den mahalleye yolcv Laşımıyacak- larını kim iddia edebilir?. Müsabakamızda Kazananlar Göztepe Çukurçeşme mahallesi numara 258 Hayrullah Özer. Nuruosmaniye Bizim berber sa- lanu Fehmi Uyar eşi Atiye. OsmanBey Şairnigâr sokak No. 9 Müşerrefapartıman sekizinci ilk okul B. IT No, 44 Hakkı. Aksaray Sofular Tekke sokak numara 20 Halid Süzen. Cağaloğlu Orta oka! Sımf 1 nu- mara 320 Mustafa Mayda. Kırk yedinci ilk ckul üçüncü g- nıf numara 68 Sevim. İstanbul erkek Hsesi 4- G 32 — Söyle bakalım deniz neden | Fikret. İsmet İnönü sokuk 2 numara T4 Çetin; hiç düşünmeden cevab İkli! Üstüner. Beyoğlu yirmi dokuzuncu mek- Kabataş erkek lisesi No. 1314 sokak & de Sadi Bayok. Yemniye Değer, Yıldız sokak numara 56 Beşiktaş. (Devamı var) Çocuklarımıza İlân Bilmecelerimizi halledenler hal varakalarile fotografla - rını yollarlarsa her hafta ga - zetemizde resimlerini neşre - deceğimizi ilân ederiz. Fotograflarınıı — yollamağı unutmayınız.. Fakat; resimle - rinizin soluk olmamasına di- kat ediniz. layıp bilmece memurluğumuza | kazak Üçüncüye: Bir spoz çorabı. Dördüncü dahil olduğu halde Birinciye: Bir fotograf makinesi| ellinciye kader da muhtelif hedi- İkinciye: Bir yazlık ince ve yün | yeler vorilecektir. Hi sene Sunza | dediği ola - | —BUN TELGRAF — 7 MAYIS 1508 — ——— ——— nn — BZ Türk Masalı Cehennem Zebaıis_i_ el Hasan; genç bir delikanlı K idi. Anasız babasız ve kim- sesiz olan Hasan ormanlar - da, çayırlarda dolaşarak çobanlık yapardı. On beş yaşında olan çok ahlâklı kimsenin malında gözü olmuyan Hasan, Türkisten diyarında mamm ve şöhret almıştı. Hasan, güzel kaval çalardı. Güt- tüğü hayvanlar —adela Hasa meftun idi. Sanki, bu hayva idraki vardı? Hasan, kaval çalmağa başlı Bi zaman, otlayan sürü birdenbire vecde gelmiş izsanlar gibi durur- du. Ta, kavol sesi bitinciye ka - dar tek bir hayvan clduğu yerden kıpırdamazdı. Hasanın kavalına, kurdlar ve | kuşlar bile itaat ederdi. O kaval çaldığı zamar kuzuları ve koyun- ları yemeğe gelen kurdlar oldük- ları yerde sihirlenmş gibi kalır - lardı. Hasan çocuk denecek - çağda olmasına rağmen iri gövdeli cesur ve cür'etli biri id'. Hıçbir şeyden korkmazdı. Onun iç'n vahşi hay- vanlar, dağlar, ovaler korku ver- miyen şeylerdi. * Hasan; on sekiz asına gelmişti. Bir gün yin* orman kenarında o- turmuş kaval çalıyordu. Koyunları duralamış efendile - rini dinliyordu. Bir aralık. ormamın uzakların- dan hışırtı yaparak bir cismin gel- diğini işitti. Korku bilmiyen Hssan, hiç al- dirmadı. Ne olabilirdi?.. O, kaval çalmakta devam etti. Hışırtı yakınlaştı. Hasan yine aldırmıyordu. Hışıztı durdü, Ha - san yine oralarda olmedı. Göz - lerini kapamuış kaval çalıyordu. Hışırtıyı . yapan bir zebani idi. Bir dudağı yerde bir dudağı gök- te simsiyah bir arıhdı. Ağzından ateş ve alev fışkırıyordu. Zebani, Hasanın karşısına gel - miş dikilmişti. Biraz sonra, Ha - san, kavalını bitirdi. Gözlerini a« Çıp etrafına baktığı zaman karşı- sında alelücalb korkunç birisinin durduğunu gördü. Fakat Hasan bu hal karşısında ne olduğu yerden kıpırdadı, ne de göz kapaklarını karptı. Sanki;| hiçbir şey yokmuş gıbi sakin bir tavırla oturduğu yerde durdü. Zebani Kel Hasonn bu haline şaşmıştı. Ve zaten ona iyilik yap- mak için gelmişti. Zebani, Hasanın cok ahlâklhı ve | l dürüst bir delikanlı olduğunu bi liyordu. Zebani sordu: Oğlum; dile benden ne diler- sin' — Hiçf. — Hiç olur mu? Ne dilersen dile?.. — Hiçt. Zebuni, Hasanın bu sözlerine fe- na balde sinirlenmişti. Ona iyilik yuğa geldiği halde asabileş - mişti, Dünya verlığı içinde ne di lerse yapabilecek kudrette olduğu halde Kel Hasan bir şey istemi - yordu. — Oğlum; ben zebaniyim!.. Bü- tün dünya kuvvetlerine malikim. Bir insanı istersem bir anda hü- kümdar, imparator yaparım.. Ve yine istersem dünyalar kadar zen- gin kılarım.. Bak, perışan bu dağ- larda, ormanlarda yersiz, yurdsuz dolaşır durursun?.. Dile benden dilediğin kadar. Kel Hasan; yine kemali sükü - netle cevab vermişti: — Hiç!.. Nihayet zebam bu hiçin ne de- mek olduğunu Hasana sord * — Bu hiç nedir? Kel Hasan cevab verdi: — Sen, nesin? — Her şeye kadir bir zebani!. — Zebani mertebesinden sonra; bu dünyada ne olabilirsin? — Hiçt.. İşte ben de o