SON TE G A — 7 MAYIS 1939 MEŞHUR BİR FİKİR ADAMININ PANTALONU ı I mesi görülürken, garip bir “waziyet hâsıl olmuş. Çalınan pan- talonun cebinden, bir de çakmak çıkmış.. Fakat, bakmışlar ki, bu kaçak bir çakmak.. Hırsıza: — Vay, demişler, demek sen ay- ni zamanda kaçak çakmak da “kullanıyorsun ah.. Hırsız: — Aman efendim, demiş, es - tağfurulah, demiş.. Ben” pantalo- Nu aldığım vakit, bu çakmak 'da cebinde idi. Hakikaten, takibat, tahkikat ne- ticesinde anlaşılmış ki, kaçak çak- mak, pantalonun asıl sahibine a- Ktir. Tesadüfe bakın ki, bu zat da meşhur fikir adamlarımızdan biri imiş. Bu havadisi veren gazete, bu meşhur fikir adamımızın kim ol- duğunu yazmıyor. Çok merak et- tim. Öğrenemedim. Yalnız bir şe- ye sevindim: demk ki, «meşhur fikir adamı» mız varmış! ESKİ KRAL BÜTÜN ———————MLMLTTM:LT—1 GAZETELERİ OKUYOR Şehrimizde bulunan eski Arna wutluk kralı Zogo'nun günlük ha- itfalye binasının küşad resmi ya- pılmıiş, nutuklar söylenilmiş, kur- delâlar kesilmiş.. Bu havadisi dün- | ahkemenin birinde, bir pan- , Kü gazeteler yazıyorlardı. Halbu- talon hırsızının müuhake- | Ki, bizim bildiğimize göre, çok - | tanberi, Üsküdar itfalyesi bu bi- nada barınmaktadır. Kurdelâsı kesilerek kapısından içeri mera- simle girllen bu binadan, Üskü - «dar itfaiyesi kaç defa yıldırım gi- bi çıkarak yangınlara bile gitmiş tir. Hangi resmi küşad bu yahu!. BİR ERKEĞİ KAÇIRAN ——— KIZ MAHKEMEDE Mahkemelerden birinde, evvel- ki gün bir erkek kâçırma davası- na bakıldı.. Erkeği kaçıran kiz mahkemede: — Ben onu kaçırdım diye övü- nüyor. Ne günlere kaldık yahu!. Fakat kızı kaçıran erkek olma- dağı, bilâkis, erkek kaçırlldığı ha de, yine mahkeme, erkeği de suç- Tu olarak, mühakeme etmektedir, Çünkü, yaşı, kızdan büyükmüş.. Şu erkekler ne olursa olsun, suçlu olmaktan kurtulamıyorlar!. BEŞ KOCABI KADINLAR TİBET'TE YAŞIYORLAR Asyanın ortasındaki Tibet yay- lasında garip âdetler varmış. Oru- | da, erkekler kadınları - katiyyen kıskanmazlarmış.. Bilâkis, kadın- Tarın dört beş kocası olurmuş.. E- ğer,bir koca, karısından başka bir kadınla münasebette bulunursa, arkadaşlarına bir ziyafet vermek bizde birkaç karılı erkekler var- dı. Demek, Tibet'te işin aksine.. Kadın ortaklar, birbirlerile pek geçinemezler, kavga ederlerdi. A- caba, Tibet'te erkek ortaklar na sıl geçiniyorlar, dersiniz?.. 1 DA || Şehid Düşen * Veremle Mücadele Cemiye- tinin senelik kongresi dün top .lanmış ve yeni idare heyti seçil- miştir. Eyüp dispanserine bir Töntgen cihazı alınacaktır. * Sıhhat Vekâleti Müsteşarı A- Bım gelmiştir. Yalova- daki müesseselri tekik edecektir. * Dük an geçen Mirsea adlı Rumen mektep gemisi bir kazaya sebebiyet vermiş, Saray- burnunda önünde bir motöre bağ- h üç “mavunaâdan sonuncusuna çarpmıştır. Nüfusca zayist olma - mıştır. * İngiliz Kral ve Kraliçesi dün Kanadaya hareket etmişlerdir. * Eski Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Ankaradan şehrimize gel - miştri, * Bu sene zam görecek mual- 'Tayyarecilerimiz Dün Ağrıda Hazin İhtifalle Dfnedildiler Tahrandan gelirken, yolda şe - kid düşen iki tayyarecimizin ce- nazeleri bu ayin beşinde husust bir heyet tarafından Ağrıya ge- tirilmişti. Hudvdda cenazeler o - tobüsten alınarak top arabasına konmuş ve Ağrı memleket hasta- nesine getirilmiştir. Murasimi mü- tenkıb, şehidler suhayiarın omuz- larında hastaneden çıkarılarak, yi- ne top arabalarına konmuş, askeril merasime iştirak edenlerden ma- ada büyük bir halk kalabalığı ta- rafından da takib edilerek, tay - yare anıdına gidilmş ve hazin bir Meslekten Ayrılanların ı allimi bulurduğu ka'de, bu mik- jmesi Faydalı Gürünüyor. Hocaları Sayısı Artıyor Son yıllarda bilhasca İlk tedri- sat muallimleri arasında meslek- den ayrılanların sayısman çoğal « Vekâleti tetkikler yapmağa başla- mıştır. Bu tetkikler netices'nde ilk ted- risat muallimlerini mesleğe bağ - lıyacak yeni tedbirler alınacaktır. Son yıllarda ilk mekteblerden ayrılan öğretmenlerin ekserisi baş- ka memuriyetlere geçmiş olduk- larından bu yeni tedbirlerin ba- şında ilk mekteb mwallimlerinin terfihleri imkânlarını sür'atle tes- biti gelmektedir. Ve Maarif Ve- kili Hasan Âli Yücr! bu husustaki tetkiklerini ilerleten.ştir. Rakamalara nazaran 932 - 833 se-| mei dersiyesi içinde memleketi - mizde 15 bir 64 ilk mekteb mu - tarın 935 - 906 yılında 14 bin 949 a) düştüğü görülmüştür. İlk mekte ba.uallimlerinin sayısı| 836 dan sonra da azalmakta de- yam etmiş ve geçen sene 14 bin 198 kişiye inmiştir. Bu vaziyet karşısında alınacak tedbirlerin yeni de-s senesi başın- dan itibaren tatbik ciuuması za - Turt görülmektedir. Sağlık Korucuları Teşkilâtın Genişletil- Doktor olmayan kaza ve köyle rimiade sağlık korucuları teşki - Tâtının genişletilmes: kararlaştı - Muhtelif yerlerdeki hasi açılan kurslarda yetişmekte olan ilk sağlık korucuları ay başından itibaren sertifikalarımı alarak va- zifeye başlıyacaklardır. Bunlar bulundukları yerin umu- mi sıhhat ve temizliği ile alâkadar olarak tcabında halka lâzım gelen öğüd ve sıhhi bilgileri vereceklerdir. Sağlık korucuları sıhhi teftiş vi kontrollarını her gün yapacaklar ve umumi sıhhati ihlâl edecek ha- reketleri iki defa görülenler hak- kında hemen zabıt tutarak muh- tarlara vereceklerdir. Sağlık korucuları doktor olan yerlerde de küçük sıhhat memur- ları gibi onların yardımcısı ola - caklardır . Bunların adedi peyderpey her tarafta çoğaltılacaktır. mulmak üzere İrandan da çelenk- ler gönderilmiştir IGSL:&'KW'i: 1 ESSEYE ' Nadir Nad' Polonya — Hariciye Nazırımın nütkünü tahlil ederken,| şu neticelere varıyor: «Danzig me- selesi hakkında şimdiye kadar bir çok şeyleri yazıldı. çizildi. Bugün- kü umum! kanast Danziğ yüzün- den bir harb çıkırıyacağı merke- zindedir. Fakat artık hava o ka- dar elektrikle dolmaktadır ki gü- nün birinde küçük bir ateş. blr kı- vılcım, bir hiç, ortalığı altüst et- meğe kâfi gelebilecektir Bununla beraber. bugün için Danzig meselesinden dolayı harb çıkmıyacağını düşünmek daha doğ-| ru olur. Yalmız, bu 'ş Almanya İle Polonya arasında bir anlaşmıya bağlansa bile dünyonım harb teh- | likesini atlatamıyaceğını unutma- malhyız TAN: M. Zekeriya Sertc! İngiliz - Sov-) yet müzakeresinden bahsediyor. Diyor ki: «Bugünkü vaziyete ba- | kılırsa, iki taraf hâlâ — biribirine | 'tam bir itimadla sarılmamakta ve| karşılıklı oyun oynamakta devam etmektedir. Ve bize öyle geliyor ki, Savyet- lerde Litvinaf çekildiği gibi, İngil- terede Çemberlayn'in çekilmedik- | çe İngiltre ile Sovyeler arasında tam bir anlaşmaya varmak biraz güç olacaktır. VAKİT: Asım Us İstanbulun süt derdini mevzau bahzediyor. Dıyorki: «Yık Tayyare kaçakçılığ. davası hak- kında Ankara Ağıtceza mahke - mesi dün kararını vermiştir. Dün- kü celsede suçlu protorol memur- larından Ruhi Bozcali müdafan - sını yapmıştır. Ruhi bu müdafaasında eski bir vekili Fransız istihbarat teşkilâ - tında çalışan bir adam şeklinde göstermiş, hariciye erkânından bi- rine de şiddetle hücum etmiş, Ek- rem Köniğin İspanyaya silâh satı- şından bunların ve Pransız hükü- metinin alâkadar elduğunu iddia etmiştir. Dünkü celzede Avukat Şevket müdafaada bulunmuş ve müddei- UmUMİ musvini e münakaşalar olmuştur. | Bundan sonra Ruhiye söz ve - rilmiş, o da kerdi mü'dafaasını yap-| maştır. Ruhi, müdafaası esnasında hariciyede Agâhın kendisine hu- Tayyare Kaçakçılığı a v -sn - Takrida- Ankara Ağır Ceza Mahkemesi gııhudmı:]':î—"gıımekıpı.- Ruhiyi Hapse Mahküm Etti Büyük Maarif Şürası lardanberi halledilemiyen bu me- selenin belki şöyle bir çaresi bu- lunabilir. İlk iş olarak mandıra - Mütehassısların ların yerleriti tesbit etmeli ve her $ biri için bir satış rar-takası çizme- Rı!aorları Kitab lidir. Bu suretle kentrol işi denis-| — Halinde Basılıyor beten kolaylaşır. KA Gelecek ayın ilk haftasında An- İKDAM: karada toplanacak olan büyük Ma-| arif Şürası hazırlıkları tamamlan- mıştir. Vekâlet, Avrupadan getirtmiş ol-, duğu mütehassısların maarifimiz hakkındaki - fikirlerini bir araya toplayarak tabettirilmek —üzere şehrimize göndermiş ve bu rapor- Tar Devlet matbacsında basılma- ğa başlanmıştır. Ayrıca ilk ve orta mkteb mu- allimlerinin tesbit olunan fikirleri «İkdamcı diyor ki: «Hitler «Mü- cadelem» ismindeki kitabını yaz- dığı zaman, daha Üz taazzu et- memiş bir fırkanın reisi bulunu- yordu. Hitler o zaman - izahından çekinmediği mütalca ve kanaatle- ri orlaya koymuştu. Fakat aradan zaman geçti. Hitler uzağı gayet iyi görür, basiret ve ihatası ile tema- yüz etmiştir. Öyle olunca da Al- manyaya karşı cihan efkârının na- sıl veçhe allığına bakarak, harbin yakın olduğuna hükmetmek güç- tür. de tasnif olunarak Mir eser haline YENİ SABAH: hesalnağtır. Hüzeyin Cahlâ Yalçın ekansız | — Bünlar; kongre azanına tevzi olunacaktır. zaferler» başlıklı yazısında, Alman- yanın şimdiye kadar d'namik bir politika takib ederek. pasif poli - tikalı devletleri mahvettiğini ya- zıyor. Fakat ayni dinamik politi- kayı takib eden bir devletle karşı- laşınca iş değisti. Almanya, Çekoslovekya taarru- zundan sonra, sulha bağlılık hak- larından kendisini — mastteessüf mahrum birakmıştır. Bugün Al - manya için artık si'ih patlatma - dan ve kan Gökmden bir avuç yar, bancı toprağı ilhak etmek imkânı ortadan kalkmıştır. Üç Senede Yapılacak Vilâyet Yolları Yollar Üzerindeki Köprüler de Tamir Edilecek Vilâyet üç sene içinde aşağıda- ki yolları yapmağı karar Vermiş- tir. Bu müddet zarfında, bu yol- ııı ummıu bulunan köprüler de Yedikule yolu, 3 — Bakırköy (Top-| kapı - Silivri) iltisak yolu, & — dildiğlri anlatmış ve Ekrmin Le- | Yeniköy - Büyükdere yolu, 5 — okatz İsminde İspanyaya satılar | Üsküdar - Beykoz yölu, T — Top- tayyarelerin bedelini Moskova he-| kapı - Maltepe - Halkalı (Yeşil - sabına ödeyen bir adama sattığını | köy iltisak yolu), 8 — Mezbaha - hapishanede eline gelen Gringoire| Silâhtarağa - Küçükköy - Rami Bgazetesindeğ öğrendiğini söyle - | iltisak yolu, 9 — Edirgekapı - Ra- imiştir. —i - Arnavudköy - Dayakadın yo- Bu müdafaalardan sonra mah - | lu, 10 — Erenköy - İçerenköy - keme yarım saat kadar müzakere-| Bostancı yolu. 11 — Kadıköy - A- ye.çekilmiş ve Ruhiyı ceza kanu- | cıbadem, İbrahimağa - Prevantor- nunun 240 inci maddesi mücibince| yüm, 12 — Kurbağlıdere - Gözte- Üç ay hapse ve üç ay memuri - | pe - Erenköy iltisakı, 13 — Cadde- yetten mahrumiyete mahküm et- | bostanı - İskele - Erenköy - İçeren- miştir. köy, 14 — Yeşilköy (Topkapı - Si- Ruhi mevkufiyeti esnasında bu | livri iltisakı), 15 — Brenköy - İs- müddeti ikmal ettiği için tahliye- | tasyon - Şaşkınbakkal iltisakı, 16—| sine karar verilmiştir. Karlal - Yakacık - Bakkal0 Kdil Kartal - Yakacık - Samandıra (Üs-| Yanan Genç Öldü | Yüdar - Şile iütisakı), 17 — Malte. pe - Topkap! - Küçükçekmece - Evvelki gün Şehremininde Se- | Bakırköy asfalt yolu, 15 — Büyüle-i fer isminde bir genç mangala dü-| çekmece - Hadımkây - Terkos, şerek yandığı için Guraba hasta- | Karaburun. 19 — İbrahimağa - ihtifalle kıymetli şehidlerimiz ebe- HEYETİMİZ VE ASKERİ — | *““tetinden bahsetmiş, reis, mü - | hanesine kaldırılmıştı. Sefer dün | Prevantoryum - Kısıklı yolu, 20—| * Çocukların uçurttukları u - | di istirahatlerine bırakılmışlardır. KIT'AMIZ ANKARADA dafan sadedinde başkaları hak - | hastahanede ölmüştür. Tabibi a- | Bebek - İstinye yolu (ikinci kı - elektrik tellerinde | Cenaze merasimine — iştirak için Tahr: i Güğü & ü hıdıiıny—ı-idm—mııı dil Enver Karan cesedi müayene | sım), 21 Topçu Atış okulu - Da - kontaklara sebebiyet verdiği anla- | gelen tayyareler bir saztten fazla | heyetimizle askeri Yıt'smız Musul etmiş görmülmesine izin vermiştir. | vudpaşa (Topkapı - Silivri iltisak gılmış, alâkadarların nazarı dik - | şehir üzerinde uçmuşlar ve çelenk-| Adana yolile bugün Ankaraya dön-| B—n üzerine Ruh? telgraf me- /" Müddeiumumilik tahkikat yap - | yolu), 22 — Çatalca Sinekli - Çer- kati celbedilmiştir. ler atarak Dıyarbakıra dönmüş - | müştür. selesini ve ne suretle isticvab e- | maktadır. kezköy... | — Haccac kendi kendine söyleni - | sun? Mukavemet etmekle, halife- | londa cüceden ve Haccacdan baş- | — Cüce koşarak: . . yordu: 'ye döneceğini mi sanıyorsun? ka kimse yoktu. Maryana bay - | — — İstirahate çekildi, birşeye ih- HaI[f enin Saraymda —O da, ötekiler gibi, şimdi a- | — Maryana tekrar cevab verme - | gın bir halde yerde yatıyordu. — | tiyacınız varsa söyleyin. yığımı M yince,Haceae çileden çıkmiştı. Haccac; Maryanayı ne yapıp Yâ- | — Maryananın vücudü pestile dön- Tarihi Roman: No, T3 Zira, vezirin — hiddetlendiğini sezdi... Bir kadeh şarab doldura- rak Haccaca uzattı: — Acemi güvercinler, avcıla - Tın eline düştükleri zaman, fazla Çırpınmakla avcının elinden ko- layes kurtulacağını sanırlar. Diye mırıldandı. Haccac, Zaranın uzattığı şarab kadehini yere fırlattı. Ve hiddetle ellerini birbirine vurarak bağırdı: — Kamçıyı getirin benim... Vezirin cücesi sür'atle koştu, yan odanın duvarında asılı duran kam- çıyı getirdi. -Zara bir kenara sinmişti, ! Bir ispanyol Güzeli Yazan: CELAL CENGİZ Vezir ona: - Çık, git - deme- den, gidemezdi. Belli ki, dayak sahnesini ona da göstermek isti- yordu. ğ Haccac kamçısını aldı ve birden oturduğu yerden fırlıyarak: — Ben itiraza tahammül ede - mem, dedi, karımın bir süzü üze- | rine Bağdadı yaktım. Bana bo - yun eğmiyenin vay haline... Ve elinde salladığı kamçıyı Mar-. yananin omuzlarına indirdi. Maryananın canı yanmıştı... Fa- kat o çok sabırlı, çok tahammüllü bir kızdı. Başını önüne eğdi.. Vü- cudü- titredi. Cevab vermedi. — Mıryııı hâlâ susuyor ve ye - rinden kırmldamıyordu. Haccac: — Pişman olacaksın! - diye ba- Ağrdı - seni arslanların koynuna attırırım. O zaman ayaklarıma ka-| pansan da affetmem... Maryana yine sustu... Başını bile kaldırmadı. İspanyol dilberinin bu sükü - tundan fena halde hiddetlenen Haccac, şimdi kudurmüş bir ars- lan gibi genç kadının üzerine sal- dırıyor, onu saçlarından — çekip yerden yere vuruyordu. — Benim kamçıma - şimdiye kadar - hiçbir. kadın tahammül gösteremedi. Sen nasıl susuyor - sun? Canın acımıyor mu? Ölüm- — Al bir daha... Bir daha... A- yaklarıma kapanıncıya kadar dö- veceğim seni! Diye bağırdı ve kamçısınıMar- pacak yola getirecek, onu dayak- İa, işkence jle kendi ayağına dü - şürecekti. Cüceye döndü: — Başında bekle... müştü. Kımıldamağa mecali yok- tü — Hayır, dedi, birşeye ihtiya- Kapıdan nö- | am yok. İstirahat etmek istiyo - yananın sırtında dolaştırmağa baş-| belciler ayrılmsaımlar. Eğer ayık | vum, ladı. Hsecac o kadar hiddetlen - mişti ve o kadar şiddetli vuruyor- du ki... Maryana nihayet - vezi - rin ayaklarına değil, fakat - yere düşüp bayılmıştı. Zara, sindiği köşeden kis kıs gü- Tüyordu. Bir aralık vezirin yanına sokulmak istedi: — Üzülmeyin hazret! O da öte- kiler gıbi ayağınıza düşecek ve sizden af, merhamet diliyecektir. Dedi. Haccac, rakkasanın göğ- sünden itti —laydi defol... Zatra yavaşca iğilerek, bir yı - dan gibi süzülüp gitti. Şimdi sa- | diğı zaman, yaptığına pişman ol muşsa bana haber getir... Eski i- nadında sebat ederse, aralanların Cüce yavaşça fısıldadı: — Sizi todanıza götüreceğim... Fakat, herşeyden önce bana söz koynuna at... Korkut; belki o za- Ja man aklı başına gelir. : Hazreti seveceksiniz... O- na bir daha karşı gelmiyeceksiniz Pe B değil mi? MARYANA LARLA BAŞBAŞA | Marşana kaşlarını çattı: — Hayır, Ben o zalim vezire Haccac © gece dairesine çekildi | bir parmağı bile iilgü -öde « ve Zarayı koynuna alıp yattı. n Vezirin KSNUN Ü eza Ne isterse yapsın.. Yalnız yü iğ [ unutmasın ki halife behi arata - b ol di biraz tonra göz- caktır. Bu rezalet meydana çıkar- lerini açtı... Etrafına bakındı: — | $& © Zaman halfenin yüzüne na- LA sil bakacak?, Bd ee Ka (Devami var) IK ğ ç -| Birbirine Bağlı Ekonodr_ Yazan: Ahmed Şükrü ESMER — Alman devlet reisi Hitler, 6” çen cuma günü söylediği nutuklâ «Hayat sahası» meselesine de t& mas ederek bunun, her iki tara için de istifadeli olacağını söyİ Devlet reisi, ziraat memleketi nin Alman sanaytine bağlanacak” ları nisbette sanayi memleketi Ü” lan Almanyanın da zirsat memle” ketlerine bağlanacağını bildirmif ve bu enterdepandans, yani birbi” rine bağlılık, Almanyanın menfi” atlerine muzır olmiyacağı gibi, &i | ğer memleketlerin menfaatlerilt de zararlı olmuyacağını (lüve-ti” mişlir. İlk nazarda bu sözü doğru t? mantıki gibi görünmektedir. FW kat şu nokta unutuluyar ki, balıik mevzuu edilen komplemanter © konomide iki tarafın vaziyeti bİf* birinin aynı değildir. Binaenalt ayni mahiyeti haiz olmıyan'ili vaziyet arasındaki depandans İki | taraf için aynı neticeleri doğurt” maz. y Mütekâmil ve ileri sanayi meiif leketi, ziraf memleketlerden iptir dal maddelerini tedarik etmek SiF retiyle iki gayeyi birden takip & diyor: | 1 — Dövizsiz olarak sanayiin ÜY tiyacı olan ilk maddelerini temtili ediyor. 2 — Sanayi mamulâtına me” burt bir mahreç tesis ediyor. Binaenaleyh —dünya — şartlâfi kendisine müsait olduğu gün, İP” tidai maddelrini en ucuz ol nereden temin ederse, oradan ©* de edecektir. Mütekâmil ve müt€i nevvi sanayi şubeleri kendisint bu hareket istiklâlin! bahşedecek” fir. Ziraf memleketlere gelincti kat'i surette dünya piyasasındaf çekilerek Alman sanaylinin yacı olan ziraat istihsaline yana” şırlarsa, kendi kendilerini, ki ve inkişaf ııııuıımıııı yen mahrüum etmiş - olacaklaı Zirat memleketlerin zirat uuıd hayatına hâkim olan esas her şef” — den evvel, kendi sanaylinin bu * — günkü ve yarınki WM Bu inkişaf programının iştilzafi ettiği istihsalden sonra ihtiyacı ” lan tesiat ve saireyi temin edebir mek için ihracat bahis mevzuu ©" — yi ihtiyaçlarını karşılamak ıul' A tiyle iktisadi istiklâllerini feda den memleketler, ziral istih hayatlarını Alman sanayi ihtiş cına adapte etmek yüzünden $ ” tihsallerine sun'i bir mahiyet iZi” fe edeceklerdir. Ve herhangi B' sebeple Almanya alıcı © gün tahassul edecek vaziyeti kav | ramak zor olmasa gerektir. 3 Başka bir nokta dahiz - vardifi Almanyanın tasavvur ettiği #f temde bir tarafta ufak üfak #7 ral istihsal unsurlari mevcul! Karşısında da muazzan ve millif” hit bir iktisadi cephe vardır. kuvvet, iktisadi politikasında #” Ti ayrı küçük kuvvetlerle karşi * laşacaktıt, Dünya piyasasından V7 onun tekabet imkânlarından di kendilerini bizzat mahrum miş olan bu devletlerin istinat © deçekleri müzakere müeyyi: ri Almanyanınkilerle mukay bile gölürmez. ü Buşı)rıııyd!e İktisadi istiklâl *'-' Ahengine bağlı memleketler, ya piyasasında kolaylıkla Si olan malları istihsale ;.wzı! lardır. Bu istihsal satışında A” manya mütekabil menfaat KÖlÜ rirse, beynelmilel rekabet şa'" içinde onunla ticaret yapma' ve ona da satmakta mahzur mezler. Fakat gayeleri Almi nn İhtiyacına uygun immı!’ İ ğil, Almanya da dahil dünyü yassamın alıcı olduğu —maâll İstihselidir. Bu memleketler” 5 cak busuretle iktisadi ve binü çi