İSTANBULUN EĞLENCELERİ Heybelide Merkeb Safası başlıyor Merkebciler Eski Zamanların Kazancını Hasretle Anıyorlar Nerde O Eski Günler ? ı Yazan: EHMED HİCRET l i " Yirmi şenedir hu adada otu- "Tüm ve aşağı yukarı on beş ""!rl.en de merkepçilik ya - m Küm. Eskiden, yani bundan ÜÇ sene eyveline kadar bu işten YÜ para kazanırdık. Elimi- M eekiz on lira geçtiği günler olur- hnH“n’"k' iımdı bu parayı bir ha ada kazanabil Bir za- Mlar yalrız bu işten kâzandı « " Park jle evirnizi idare eder- e & Bugün ise, elimize geçen pora Hliyaçlarımızı — temin etmek Tu olmadığı için. kışın da ba- gilmek mecburiyetinde OTUZ. vuz. .'*nıu.m. merkeble gezinenler Sanın bidayetinde başlar. Ve ni- '?iı Ayı içindekl müşterilerimizin A’“k bir kısmını mektebliler teş- İ Gdeğ, Bununla beraber, bütün mlMta kadar ancak üç beş kus M elde edebiliriz. k Üzümüzü biraz güldüren ma - İv;.hw"" ve temmuz aylarıdır. kazanırsak, ışte bu aylarda ka- Türiz, Adi günlerde ellmize ge - 'N Para yüz kuruştan aşağı düş- | İği gibi, pazar günleri de iki, buçuk lira kadar bir para ce- hize girer, | Âğustostan sonra, Adaya yazı :'"f'nek için gelenler, artık akın “in İstarbula dönmeğe başlarlar. Ai bu srıslarda da merkeble ge- ]"nuıu- nihayet bulur. Hay - * ahiflara çekeriz.. Sonrâ biz de | MÜik avına çıkarız. l Bunları bana. geçen hafta Hey- ada, kendisile konuştuğum Yiyar bir merkepçi anlattı O Ssırada iskeleye İstanbuldan n bi vapür yanaşlı. — Biraz vapurdan çıkan yolculardan mç bizden birkaç metre öte- bulunan merkeblere doğru yü- ğtm İhtiyar onları görür gör- Beh; bi ',e — Müşteri geldi, dedi ve yanım- t ayrıldı. * Akşam, geç vakit, bir merkeble c“"ı limanından dönüyordum. Ü- Mitde bulunduğum merkebin sa- ı:*l henüz ön beş. on altı yaşında ; Sün boylu, sarı ve kıvircik saçlı, Meçİ gözlü, sevimli bir çocuktu. tkebin yanısıra koşarak geli - İ Bir ara hayvanı yavaşlattım ve | lümsiyerek morkepçiye: | Maşallah, dedim, Merkebin bek hızlı gidiyor. | Sarışın delikanlı, deniz mavisi İ Ktlerile yüzüme baktı ve çok tat- bir sesle: — Tabif kardeşim, dedi. Onun N $ıv—ı.——mııur > Evet Adanın merkebleri a- Anda önden daha hizli giden, Paha çok koşan merkeb yok da, a bu adı koydur — Kaç senedir Yorsun? — Eh, dört beş sene oluyor. '; Nasıl, işler yolunda gidiyor | kepçilik ya- S Allaha çok gükür geçinip gi- | şin halık avıns - gidiyor — Hay $ Yazın beş altı ay bu & t Tnoşgul p oluyorum, sonra kışın h"'"f'k—ebc gidiycram. Bununla aber bu işten kazandığım pa- * ile bir senelik iaşemizi ve diğer| '*f-çı.anmm temin ediyoruz. — | ç, Günde eline nekadar para ge- — Mektebler henüz tetil olmadı-| MiT tabil yalnız cumratesi ve ör günleri çalışabiliyorum ve Heybelide merk eble bir kafile bugünlerde kazandığım para da bir iki lirayı geçmez. Mayısın on beşinden sonra, günlük kazancım artar. Elime beş altı lira geçtiği günler olur amma, bu adada en çok para kazanan merkepçi de benim.. İ — Adada, yaz âkşamları mer - | keble gezintiler çok zevkli olur, değil mi? — Evet, hele mehtablı geceler- de... Delikanlı sustu, birkaç saniye hiç konuşmadık, sonra tekrar o AX mlık bir yaz gecesi, Va- kit çok geç. Büyükadenın mühteşem otellerinden biri. | Gece yarısı kapı vurulur. — Tık, tıkl — Kim 0? — Açamam, soyusuyorum. — Kuzum, açınız" — Gevezelik sev.nem! — Çok güzeli ginimi — Aptılsınız! — Size âşıkım! — Bu sınız? Açmıyacak mısıniz? Hayır!. Fakat samimi arkadaşınız Ni- halin nişanlısı Genç kadın y açar — Bünü daha evvel mediniz? niye söyle- LOKANTADA Garson — (Kadın müşterisine) yalnız başına yemek yemek ne acı değil mi bayan? Kadın — Evet, hele hesab gör- me zamani gelince.. MAHI EDE Reis— İki lira için biçare kadı- na nasıl kıydın? Suçlu— Ne yapalım bay reis, söze başladı: (Devamı 6 ıncı sahifede) oradan, iki buradan geçinip gi - deceğiz, Amerikada Sansör Aldı Yürüdü Kadınların Açık Saçık Sahneye Çıkmaları, Açık Resimlerin Basılıp. Satılması Yasak Ediliyor Amerikan Adngumun göre, «Board of | Censorse, yani — Amerikan | sansörü bu son aylarda — şiddetle . faaliyote gaçmiştir. Ahlâka muga-| yir gördüğü her şeyle mücadele | ediyor. İlk hamlede ilân bahane- sile gazetelerde intisar eden açık kadın resimlerini menetmiştir. Meselâ, pütün — göztelerde bir *Sutiyen Gorje Kadı ların memelerinin sarkmasına mü- ni olmak için ipekli kumaştan, | dantelâdan yaptıklar: tiyens | leri reklâm için yarı çıplak bir re- " vardı. merika gazetelerinde oku - | & sansöründen her halde en çok şikâ rdu. Bu ahlâka mu- gayir görüldü. Reklâm sahifele - lerinden kaldırıldı. Bunu — çorab bağı ilânları takib otti, Artık ga- zetelerde iç çamaşırlarına aid rek-i lâmlarda çıplak resimler görül - mez oldu. İpek çoraplar da Amreikan san-| sörünü çok işgal edi ıplak ba-| caklarla çorabları reklâm etmenin düşünülüyor. Bazı gazeteler, spor eğlencelerini bahane ederek yüzme havuzları - man, plâfların. kadın jim id-| manl: ni derdedi - | arı çıplak kapıyı | ehemmiyet vermemişti. | ron'un e S—SON TELGRAF — MAYIS 189 ünyanın Çok sevullen Adamı Sevıldıgını Anlaymca Başka Kadınların Peşine Takıldı, Nihayet Karısından Ayrıldı ma beldesinde haftada on dolar kazanan aktörler, bendilerinden daha az kazenanlarla temas etme- dikleri, hatte - selâmlaşmadıkları gibi, on bin dolar kazanan büyük | yıldızlar da bunların yüzüne bile bakmazlar. Alis , Klark 1, Katrin Hepborin ve Greta Fay; Marlen Di Gel garbo gibi, beraber çalıştığı san - at'kârlara çok nazikâne muamele eder, tatlı sözlerle gönüllerini alır. TİRON POVER YÜKSELİYOR Marten Beck - tiyatrosunun bu genç aktörü, Nevyorkun en lüks lokantalarından Franşi'nin müda- vimlerinden idi. Çok güzel ve sevimli bir çehresi vardı. Bütün kadınların gönlünü çekiyordu. Genç Tiron; aşkı tıpkı bir koşucu, bir avcı, bir şoför gibi dikkatle idare ediyordu. Gönlünü hiçbir kadına kaptirmıyordu. Alis Fay'i ilk gördüğü gön pek o kadar Fakat ertesi günü ufak bir de- aet çiçek gönderdi. Sevimli yıldız! | bunun kim tarafından gönderildi- ğini merak'bile etmemiştli. Az son-| ra, bir sinema programımda Ti » | inde tuttuğu bir resme hayran hayran baktı; gbrdu Dikkat olduğun! ni oainöe BaRE KENAİ Si | anladı. Yanına y_ıkusd Ve imzalı fotografilerinden birini | | vermeği teklif etti. mimiyet | odasında bi yet edenler bunlardır. yorlar, Sansör bunları da menet- mek niyetindedir. Amerikan sansöründen en ziyade şikâyöt edenler sinema şirketleri- dir. Sansör, filimilere karşı çok şid- detli davranıyor. Bazan yarıdan fazlasını kesip atıyor. Yapılan mas- rafla havaya gidiyor. Kitablar da sansöre tâbi. Bir ka- mite, intişar öden bütün eserleri tetkik ve kadınlara, genç kızlara satılmaması lâzımgelenleri tayin Bu kitablar bandrol ile yâlnız erkeklere satıliyor. ediyor Tiror b verdi: , — Fakat, bizzat sizin el yazınız la, kâtibinizin değil... İşte iki san'atkâr arasındaki sa- ! bu 2uretle başlamıştı. Ay- ni gece, bir kabarenin husust bir vermişler ko- nuşuyorlardı. Az gonra beraber dansa başla - dılar. Barda bulunanlar, güzel de- likan — Alis yine sevdalandı... Diyorlar. gülüyorlardı. Tiron'un dalma Alis'le beraber bulunması bir çoklarının kıskanç-| lık hislerini uyandırdı. Dediko - duya başladılar. Fakat sevimli yıl- di #bünlara ehemmiyet venmi - yordu. Çok geçmedi, evlendiler. ünce biribirlerine: Bir Dakika Diyip Geçmeyin ! * Bir dakikada, Filipin ada- larında 6 bin yaprak sigarası ya- pılir. * İngiltere, bir dakikada 7,580| litre süt ve bir o kadâr biru sar- feder v Transuval altın madenle- İrinden dakikada 738 gram halis ahtın çıkarılır. v İngilterede her dakikada 23 ton çelik yapılır. * Çinliler, dakikada 12 çiçek laşısı sarfederler. 4x Rusya, dakikoda 30,000 do- larlık emtia imal eder. * Şu satırları okürken yarım İmilyon mikrob — yuttuğunuzu öylersek şaşmazsınız değil mi?.. ŞU SATIRLARI BİTİRDİĞİ- İNİZ ZAMAN BİR DAKİKA | sebatta bulunduğunu, tilin kı İGEÇTİ. Tirön, Holtvudun en çok sevi- | len erkek yıldızı oldu. Az sonra, karısını ihmal etmeğe — başladı. Fakat Ne de Olsa, Yin Onu Unutmuyor: «lk Göz Ağrısı » Diyor 'Tiron, gerçi birçok — kadınlarin Bevişti, sevişiyor. Buna rağmen Alis'i bir türlü unutamadığını s5: Alis, bunu farkedince kendisinden| lüyor. Bunu tabi! görmeli: İlk gö ayrıldı. ağrısı! Kendi Kızını öldüren Kızılbaş Bir Baba Kızını İki Defa Gebe Bıraktıktar: Sonra Öldürüp Gömmüş irkaç gün e b'r bahçivanın sonra Öl « dürüp bahçesinin kenarında hön- değe gömdi Parisli gazet yazmıştık. eden bi ni bulmüş, görüşmüş. İntibaatını şu suretle anlatıyor: lki nüshamız-: rlaştım ve bir mucize kabilin - | den kurtuldüm. Bana: Her halde, dedi. İkimizden | birinin ölmesi lâzım, Ya sen, ya da ben... İyileşip yataktan kalkınca uza! | bir yere kaçmaktan başka çare | bulamadım Bir baba, böyle yetişmiş bir kızına kıyar mı? Sarısın, sevimli yüzlü bir k Henüz genç denilecek bir sinde.. — Bunun bir facia ile netice - leneceğini biliyordum. Valantin (eski kocası) sefilin biri idi. Bana yapmadığı eza, cefa kalmadı. Ni- hayet canıma yetti, ayrıldım. Zavallı kızım, on sekiz yaşında iken babasının kurbanı oldu. Ne yapabilirdim? Birçik kereler bu- nun önüne geçmek, kızımı ken « disinden uzak bulurdurmak iste- dim. Beni ölümle tehdid etti. Ke- derimden hasta düştüm. İlâçları- | ma zehir karıştırdı Birdenbire a- ÂAz sonra kızımın. babasından ikinci defa gebe koldığını Işittim Bir aralık kendisini gördüm, ya nıma gelmesini söyledim. vermekten çekindim. Çıl zaletten korktum. Nihayet ola cak oldu. Herif kızımı öldürdü. Baba ve kızın bizbirlerine yaz- dıkları mektublar zabıtanın eline Beçmiş. Aralarındaki gizli muhab betin sırları tamamile aydınlamı: tır. Katil babanın yakında muha- kemesine başlanacak.