Ülünen, İstanbul Hayatından Malın Ucuzunu Ve iyisini Bulmak İşte Bu Mesele, İstanbulluların Bir MERAK BU YA doğru S çalar. Kapıcı, höceresinin küçük pen- ceresinden başını uzatır, sorar: — Ne istiyorsunu Sarhoş. kelimeleri çiğner gibi cevab verir: — Sekiz gündür eve uğradığım yok. Merak ettim. Acaba burada | " En Çok Dek;iîe Kadınlar _K_imlerdı'r? *Eoşanm_ak- ve Tekrar Evlenmek Ço ' Kolay Olan Memleket: Kopenhag arısına piya arhoşun biri, geci morga gicer, Derdidirki, Sormayın.. 4 İstanbulun pabalılık ve u- Suzlük işlerine ve bir de ba- 21 esnafın mal yapmak. mal ” Batılan mala fiat koy « hususunda güttükleri gaye- İüttukları yola, kullandık %'_"’-:kı, nedense bir türül akıl im gitti. ?» mi diyeceksiniz? ÜÜ z bu <nedeat. in ce u’;" vermiş olmak için, gözüme © bazı noktalardın bahsede- B “Necdi ç tlü, yana yakıla şiğüyet & ' ,,_).!k Şey bazı esnafın, satacağı 'nı" ünden, temizinden, sağ - tdan, halisinden, safından ol-, 4 *A bilhassa dikkat edeceği yer- _!;':ınamiın aksi suretle hareket | h ;Yeııdn. Yani satışa arzedeceği KN hemen daima — kötüsünü, _%*ul- çürüğünü, taklidini, mağ- Nq"u. hilel'sini intihab etmekte öy Çaf sanki birbirlerile ya - #tmektedir. Mezelâ' bir'gün; öte beri almak (0 Şü bizim Kapalı çarşıya gir - diz. Başladınız dükkân dükkân ""nu_vıv Alacağınız şeylerin en, x:’“" ©€n sağlamını atıyorsunuz.. | "’; laşacağınız vaziyet nedir bi- ! — V Musunuz? | ,:ııdigıniı dükkânın sahibi veya “_h arı size ilk önce istedi - f'"î şeyin kötüsünü gösterecek - » uBSiz istediğiniz kadar dükkâ - ':hcmıııı girer girmez şöyle bir 'tda bulunmuş olunuz — Başüstüne' yP*n ibaret kalacaklı? Ve muha- Yüçiltz yine bildiği ve itiyad e - "diği usulü takib edecektir. Önce! : & kötüyü çıkaracak. — söntüa İyi, ha iyi ve elinde hü'unan malın M iyisini de en sonra Çıkaracak - F h Bu ağır maldır!. Biraz pa - | Pökdır... 1 ?mve bir mukaddemeden sonra faliyet flatından iki, en aşağı bir k misli fiat istiyacektir! Bu usul, pazarlıksız satış ka - Kattmun tatbikinden sonra, filha- İka, biraz sarsılmış ve azalmış - ŞA fakat, bir türlü, yerini makul | Mantıki bir üsule terketmemiş- | - Herhangi bir! ğü ve bilhassa | sase tutturabil- | Üğine, yüksek flatla — satılmakta | duğu için, hakikaten iyi, sağlam * haltş olanı ateş pahasına satil- | tk fırsatını buluyor.. | Pazarlıksız satış kanuhu mu - | Nce, esnaf, satışa 'arzettiği mal- | M üzerine, kat'i fiatlarını gös- | &?r birer etiket koydular, Fakat, | h—. Hiatlar, esnafa, satışından yüz- kkını vermek & konulmuştur. ve Mçltlayor? Sonra aşağı yukarı ” Şeyin taklidi, benzeri bulundu- (ÜK yapıldığı şu Sirada, Tüâlin Cin: Alu. konulan fiatın ne derece hak- (< Ve munsıfane olduğunu herkes abiliyor mu' , Meselüâ ipek, çorab ve salre gibi Sit arzedilirken üzerine evsafı “ülanlar âlâ, insan hiç olmazsa | > lidi, benzeri ine kaç kazanmak h ©St üzerinden u alin cinsinde aldanmaz.. Fakat, ;' şlüı,__tvııh yazılmıyanlar.. | “'Yüzden dalma halk zarar et - | Ktedir. | Size daha garibini söyliyeyim İ? Bizzat esnaf dâ birbirinden lyetçidir! Su sön zamanlarda, canafdan larile, müteaddid defalar has. yaâptım Büln yana ya - | ı larına 38 Kapalıçarşıda hazır elbiseciler kıla bazı koraşularından şikâyet ettiler ve dediler ki: — Her şeyin taklidini, benze - rini, adısini satanlar daha çok sa- tıyor ve kazanıyorlar. İyisini, ha- kikisni satanlar boyuna müşteri kaçırıyorlar.. Ufak, çok ufak bir fiat farkı görünce, her müşteri a- lacağı malin taklid olduğunu far- kedemiyor oraya koşayor... Eğer bütün esnaf ayni gurotle hareket etse, piyasayı çürük, üdi, taklid mallar kaplıyacak! Bu söz ve bu telâş doğrudur, ye- rindedir. Şehrimizde pahalılık var- dir ve ucüz olması — lâzım gelen eşeyler. ve «yerler» pahalıdır. mal yapmak ve bu tü daha ziyade iltizam etmek neye?.. Gerçi bizde: «Ucuzdur vardır İl- leti, pahalıdır vardır hikmeti» di- ye bir söz olduğunu hatırlıyorum. Fakat, taklid, çürük ve şahte şey- lerin de ayni zamanda pahalı; ve pahalı olması bir dereceye kadar haklı görülebilenlerin de büsbü - Yaşlı Kocaya | tün ateş pahasına satılmasını aak- l ve yerinde olarak kabul edebil- memiz için, hangi mantık ölçü » süne vurmamız lâzım gelir acaba?.| Bizde, giyeceğe dair, hazır mal daima çürüktür, diye bir zihniyet vardır. Ve bu zihniyet maalesef, bir hakikatin mahsulüdür ve bir- birimize daima tekrar edegeldi - ğimiz bu 'söz doğrudur. Elbiseyi ele alalım; girtniz rast gele bir elbise mağazasına, pek u- cuz değil 28 - 30 lira verip bir el- bise alınız. Evinize döndüğünüz zaman, bu elbisenin hiç olmazsa düğmelerini, mutlaka yeniden dik-, | tirmek meeburiyeti karşısında ka- lacaksını: İş bununla biter sanmayımız; bi haftaya kadar ceble! da rda austarı sökülmeğe başlıya- cak ve esağlamlamak. — ihtiyacı kendini gösterecektir! | Sağlamlamak» neyet. - Niçin Sağlam dikilmemiştir?. Bu sor - (Devomu 7 inci sayfada) Bir âya kas | mıyım diye bakmıya geldim!... ÇİRKİNİ VURSUN! Fransız muharrirlerinden biri, Kralın gözdeleri aleyhinde — bir Kadınlar bunu oku- kızar, kendisini saraya ça, ar, ve: yazar. — Döğeceğiz seni! Derler, Muharrir, itidalini kay- betmez — Pekâlâ, der, Döğünüz. Fakat, ilk evvel, en çirkin olanınız vur- sun.. Gözdeler gülmüşler, ve mu - harriri affetmişler. HAYIRLI KOCA | — Adamın biri hastalanır, yalarken karısına: Yatağa — Aman karıcığım! der. Haydi, €n yeni elbiselerini giy, süslen, yanıma gel.. — Aman kocacığım!. Bu nasıl lakırdı? Sen, böyle hasta yatağın- da yatarken ben nasıl süslenirim, Ben o kadar iz'ansız mıyım!. | — Bu ricamın sebebini söyler- s€n gücenmez misin?. — Hayır! Gücenmem... da dürürken Azrail odaya girerse beğenir. — Sonra?, — Sonrası malüm... — Anlıyamadım, kocacığım!. — Anlamıyacak ne var? Görür, beğenir, beni bırakır, seni alır, gider. | DÜNYADA EN KOLAY | ŞEY NEDİR? | — Alimin birine sormuşlar: — Dünyada en kolay ve en güç | gey nedir?. Alim, şu cevabı vermiş: — En kolay şey halka öğüd ver« dini bilmektir. — Sen öyle süslü süslü yanım- | mek, en güç şey de kondi ken - | Bu Kadınlar Şen | Şuh ve Çok | Çapkındırlar , yılbaşı ve — paskalya geceleri Kopenhağın barları, görülecek şeydir. Masanlar | | bir hafta, on gün evvelinden tu- tülur, Geceyarısı başlıyan eğlen- ccler şafak sökünciye kadar de - vam eder, Yenir içilir, dans edilir. Memurlar, ameleler, işçiler sev- gililerile beraber çılğın gibi içer- gülerler, biribirlerine sarılır î lar, oynarlar Kopenhag'in bar ki Parisin Monmartr barl: kızlar gibi şen, şuh v Öyle bir göz süzüşleri ları vardır ki insam çileden çı - rırlar. | — Barlara, birahanelere girip | kabilmek büyük bir işdir. Hariç- ten bir şey görülmez. Pencereleri kalın perdelerle kapalıdır. İçeri- de masalarda, tezgâh başında içen- lerin kahkahalarından, yanında - kinin söylediği sözü anlamak im- | kâni yoktur. Bir hay huydur gi « | der. Kızlar, erkeklerin dizleri ü » otururlar, kollarını omuz- zeri larına dölarler. Tatlı tatlı şarkı söylerler. Kopenbağlılar çok sakin adam- lardır.. Nekadar içseler, sarhoş olsalar yine kendilerini kaybet - mezler, Şuna ve buna çatıp gü rültü çık ırmazlar, Şehrin merkezinde, talebelerin 'Sinemacılar / BirKilise Sakın Varmayınız Çünkü Yaşlı Kocalar Ço l;—ğ;kanç Olurlar, Sizi Evden Dışarı Çıkarmazlar »tşlı erkeğe vardıdına pişman olan mis parker Bie İngiliz gazetesi okuyucu - türlü sual — sorarak izdivacla hayatında mes'ut olup olmadıklarını, erken veya geç mi evlenmiş olduklarını - öğrenmek istiyor ve İngilterenin en mes'ut çifti kimler olduğunu bilmek me- Tak'na düşüyor. Bununla beraber şunu da söylemek lâzım gelecek « tir ki daha o gazetede İngilterenin 'en 'Mes'ut, çiftleri kim - olduğunu bir mektup — çıkmadı. Bundan sonra anlaşılırsa — başka, gösteren Yalnız geçenlerde gene o gazete genç-kızların yaşlı erkeklere var- masını müdafas ederek şöyle di - yordu: «Genç kızlar yaşlı erkek- lere varırsa mes'ut olmak ihti * | malleri datma daha - kuvvetlidir. Onün için genç kızlar böyle koca intihap etmelidirler.. Bir kadın buna cevâp vermek- te ve bilâkis şunu tavsiye etmek- tedir: genç kızlar, Sakın yaşlı er- keklere varmayınız. Fakir olunuz, fakat mes'us olunuz!.. Yaşlı er - keklerin genç kızlarla izdivacı ka- dar tabti olmuyan ne vardır?. Ben hç bir kız iken yaşlı bir erkeğe vardım. için, yahut da koca- min içtimai mevkii için değil, Ben zannetim ki bu yaşlı adamı sevi- yorum, Çünkü daima yaşlı Bir er- rmağı düşünüyordum. O keğe vi irmi yaşında bir. kızdım. ösi çok mes'ut geçti. Fakat ondan sonraki seneler birer ce - Evlendikten sonra dı- şurda çalışmağa devam ettim. Hal- buki kocam buna mani olmak is- tedi: Benim, diyordu, kâfi dere - cede param var, Senin kazancına ailemizin ihtiyacı yoktur. Fakat hakikatte kocam benim işe giderek daima başka genç er- kek arkadaşlarla konuşmamı iste- ı miyordu. Ben de nihayet işi bı. raktım. Artık evdeyim. Şimdi öy- t le olmuşumdur ki ona söyleme - den hiç bir yere gitmem. — Artık kimse ile de gidip konuşmuyo - rum. Bütün ahbaplarımı unut » tum. Bu hayatın hiç bir eğlencesi yoktur. Yalnız esnemek — vardıt. Genç kızlar, fakir olunuz, fakat Tmes'ut olunuz. Kendinizden yaş- hlara varmaşınız. yi 7 Ya_pf_ılar | | Kardinalin Sözleri Çok | | Müessir Oldu 16 ilkkânun 1936 da, Pransır si- | nema “şitketleri “ müdürlerinden, | sahne vazılarından altmış kişilik bir grup Pariste Pate stüdyosu lo- i kantasında büyük bir masanın ö- nünde toplânmışlardı. — Ziyafete, Paris piskoposu kardına! Verdiye | riyaset ediyordu. ğ Yemek sonunda kardinal ayağa kalktı ve: sAziz dostlarım, dedi. aranızda Burada, bulunduğumdan — çok | memnunum, İçinizde birçok sahne - Ben 'de on : Bu sözüme h vazn da va 5 yindz k âyinlerde, kırmızı cübbemi giyerek mihrabdan orta yere inmiyor, orglar çalarken âyin yapmıyor muyum?.. Evet, benim mizansendir. (Han- şey arzedeyim. Rahib Simonar, köyün ahşab kilisesini - betondan yaptırmayı tahayyül ediyor. Hat- ta plânımı da hazırlatmış. Buna «Sinema kilisesi» ismi verilecek. 37 metre yüksekliğinde bir de küri lesi bulunacak. K İşte, sinema kilisesi inşası fik- ri, bu ziyafette ortaya atılmış ve masrafını şirketler deruhde et - miştir. Sinema kilisesinin küşad N Edgar Sauor iş - | minde karısı 58 yaşların- da Mudam Layer ği için üç ay hapi ve 2500 dolar pa- ra cezasına mah - küm edilmiştir bu haberi nince: bu m ği a mağa başlamıştır. Kendisine karısı «Beni davet ettiğintze teşekkür | öpmeğe ederim. Şimdi. müsandenizle bir | edilmiştir. derhal hapishane- ye nakledilmiş. bir banyo yaptırıla * rak kürkler, ipek e- biseler” çrkartıl - mış Ve mahküm elbisesi giydirii: miştir. Bu kadının gu da: Kikada neler dü - şündüğünü — bilir misimiz? — Kim bi- devam ettiği büyük bir bar var« #acı dikmişler, kibar ailelere mensub genç kız- lar toplanmış. arkadaşlarile eğle- niyorlar, Şöyle muhavereler iş miz: Mesolâ genç bir talebenin dizleri üzerinde oturan güzel bir kız şöyle söylüyor: — Vay, Jerda sevgilisini değiş- tirmişt... Göçen hafta Töre ile nişanlı 'idi. Şimdi de Gühâr'la... Şu karşıdaki masada oturan Mös- yö Jakobsen'dir. Yeni karısile bes ö biraz ileride, yeni kocasile oturu- raber... m seneki karısi da yor. dır, Orta yere büyük bir çam a- | etrafına ekserisi | lir. belki de “yeni bir macera mi?. | — Bu, bir. Kopenhag Kadımıdır. Kopennag'da evlenmek, boşan mak ve tekrar evlenmek çok ko lay. Kadınlar çok serbest. Geçin mek için erkeklero minnetleri yo! Zira, dınlar dekolte, Hem de biraz dar laca. Erkekler smokinli.. hepsi çalışıyor. Bütün ka Bir dansinge giriniz. Burası d kibarlara mahsus Jlüks bir yer Kadınlar daha şık, daha ağır, er kekler de fraklı... Burada pek ga rib bit âdet var, Erkok, masa ma: dolaşıp dansa davet elmiyor. Ka dınlar, canları oynamak istedi n istedikleri erkeğe ediyolar. glarile işaret Kopenhag iyi eğleniyor değil m Hitlerin Aleyhinde Bulunduğu İçin. Kaçakçılık Yapan Bir Hâkimir Karısı Mahküm Oldu evyorkta â- li mahkeme azasınd an bir. zatın Kadmın kocasi öiğr *Allahım. mkün de » ağla « müsaade Kadın üzerindeki Mistres Lower tığını, gümrüğe baber vermeden birçok elbise kaçırdığını ihbar ot Mahküm kadının hizmetçisi Al-. Mmiştir. man nazilerinden bir kadınmış. | Bir gün madam Lauer yemekte | Madam Lauer'i mahküm ettiği gi Hitler aleyhinde bulunmuş, bunu * bi; ihbarda bulunan - hizmetçiy: resmi münasebetile yapılan Ayini |. işiten hizmetçi de madamın Av - kardinal Vertliye idate Gtmiştini a e UN Şrkr * Mahkeme suçü sabit — görmüş de 10,000 dolar mükâfat verilmı -rupadatıyelbise. kaçakçılığı yap * | sini karar altına almıştır. -